22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 2 AĞUSTOS1993 PAZARTESİ KULTUR TheaterAn Der Ruhr'un yönetmeni Roberto Ciulli ve bir grup, 'ilk Türk-Alman işbirliği'ni gerçekleştirdi Amaç;evrenselliğjoluşturabilmek VERONIKA KEMPER Uluslararası işbirliği anlayışı, Theater An Der Ruhr'un daha kuruluş aşamasında tiyatro po- litikası kapsamında yer alıyordu. Hiç bir sanat fortnu, dile bağımlı olsa da, uiusallıkla kendini sını- rlayamaz. Estetik inandıncıhk ulusal sı- nırlann ötesme çıkmayı gerek- tirir. Yabancı kültürlenn birbırle- riyle daha denn bir ılışki kur- masıyla Tiyatro kendı eğretile- melerinin inandıncüığını sorgula- yabilecektir. Günümüzde uluslararası işbir- liği genellikk süreklilikten yok- sun ve prestij amaçlıdır. Çeşitli ül- kelerde gerçekleştinlen festıval- lerdeki göstenmlerle sınırh kalan uzun soluklu olmayan bir işbirliği biçimindedir. Theater An Der Ruhr. buna karşın farklı bır yol ızledi. Sadece başkentlerde oyunlar sergile- medi. Gitlıği ülkelerdeki tiyat- rocularla. oyun- cular ve rejisör- lerle süreklı ola- rak ılişkiye girdi. Böylece bu ülke- lerin dığer kent- lerinde de oyun- lar sergılemeye çalışu. İzJeyiciler ve topluluklarla tartışarak gittiği ülkelerdeki poli- tik kültür ve es- tetik sorunsalıy- la ilgilendi. 1982-89 yı- llannda Yugos- lavya, İtalya, Yunanistan, _ . . _. _. İsviçre, Hollan- R o b e r t o C l u D l da, Fransa, Türkiye ve Polonya'- da oyunlar sergıledı. Mülheinf de uluslararası gös- tenmlerde de farklı bır yöntem gelişürdi Theater An Der Ruhr. Seçüği ülkenin tiyatrosunu, üç yıllık bır süre boyunca tanıtmayı kararlaşbrdı. Böylece Alman ti- yatroculann ve ızleyirilerin, söz- konusu ülkenin tiyatro kültürüne ilişkin daha derin ve bütünsel bır bakışa sahıp olmalannı sağlandı. 1986-1988 dönerrunde Yugoslav- ya ele alınan ilk ülke oldu. Polon- ya 1989-1991 arası ikinci ülke olarak Mülheım'de kendini tanıttı. Theater An Der Ruhr aynı za- manda çeşitli ülkelerden oyuncu ve rejisörleri misafır olarak Al- manya'ya davet etmektedir. Bu yolla diğer ülkelerin sanatçı- îannın da üretım aşamasına katıümı sağlanmaktadır. Bunun amaa Theather An Der Ruhr'un teşvikiyle bır başka ülkede. o ül- kenin sanatçıyla bir ortaklık ku- rulmasma doğru ilk adımı atmak da olabüirdi. Theather An Der Ruhr Al- manya'nm hiç bir kültürü ön pla- na çîkarmayan ilk tıyatrosudur. Üç dilli olmayı hedefliyor Al- manca (Theater An Der Ruhr) Romanes (Theater Pralipe) ve Türkçe (Devlet tiyatrosundan bir Türk grup). Amaç; azrnlık kültürlerinin. Avrupa tiyatro ortamına diğer kültürlerle eşit bir şekilde ve sü- reklılik içerisinde yer almasını sağlamaktır. Bu da geleneksel yöntemlerle yapılmayacaktır. Yani sadece bu ülkelerde misafır olarak oyun sergilemekle sınırlı kalmayacaktır. Kendini yüksek bir yere koyan Av rupalı'run oyun sergilemeye olanak tanıyan lütuf- kar. zaten sınırda olanı sırarda bı- rakan bır anlayışla olmayacaktır. Theater An Der Ruhr'dan Ro- berto Ciulli, oyuncular Maria Ne- umann, Simone Thoma ve Ferha- de FeqL etnolog VV'oIfgang Schmidt ve Sinemacı Hans Peter Clahsen ve asıstanı Peter Karey- ster. temmuz sıcağında İstan- bul"a gelerek Türkiye'deki Devlet Tiyatrosu sanatçılanyla birlikte 17temmuz ile 31 temmuz tarihleri arasında boşuna "Reji Semıneri" organize etmediler. Bu semineri organize etmek yaklaşık dört yıllarını aldı. Kimse. özellikle de seminer bo- yunca sayılan 35'e ulaşan Türk katılımcılar, ne yazık ki sıkça yaşa- nan Almanya'dan bir kültür ithalatıy- la karşı karşıya ol- duklannı düşünrne- diler. Bosboros'- daki tiyatro dün- yası Almanya ta- rafından eğiülme- yecekti. Roberto Ciulli Avrupa mer- kezli bir dünya bakışına sahip de- ğil. (Makarnayı îtalyanlar değil Çinliler buldu). Theather An Der Ruhr yepyeni bir hareketin öncü- lüğünü yapıyor. Almanya'da bir başka Almanya'nın var olduğu- nu ortaya koyuyor. Bu hareket yeni iletişım olanaklan yaratmayı hedefliyor. Amaç insanlar ara- sındaki yabancılığı aşmak. On- lan birbirine bağlayan unsurlan yeniden canlandırmak. Dışsal olarak heterojen olan bu grubu biraraya getiren bana göre uzun süreli, aa ve mutluluk dolu bır sürectir. Birbirlerine yaklaşa- bılmenin yollannı ararken, dün- yaya ilişkin ortak bir bakış açısı geÜştirebilmek için yaşanan sü- reç. Evrensel. bütünsel bir dünya görüşü oluşturabibne arayışı. Insanlık tarihine ilişkın bugüne dek getirilen geleneksel açıklama yöntemlerinin dışında bir yak- laşım getirebilmek. Bılınçaİtına ıtilen korkulann. acının. cinselli- ğın oluşturduğu iktidar ilişkile- rinden bağımsız bir yaklaşım. Dünyaya ilişkin yeni bakış açısı, rejiden sahnelemeye. oyun- culuğa dek tiyatroya ve onun işle- vine ilişkin de yeni bir anlayışı be- rabennde getirmek zorundaydı. Aktıf bir izleyici olarak bu tür- de gerçekleştinlen ve bizlere korktuğumuz, kendimizi boşluk- ta. umutsuz, kırgın hissettiğimiz anlarda sevinç ve coşku veren böyle bir çalışmayı, "ilk Türk- Alman işbirliğini" izleme ayn- cahğma sahip oldum. TheaterAn Der Ruhr ıt 198O'de kurulan Theater An Der Ruhr'un amacı, süreldi bir topluluk oluşturabilmek. Sürekli • yeniliklere açık... 1980 yılında Roberto Ciulli. Gralf-Edzard Habben ve Hel- rnut Schaefer tarafından kuru- lan Theater An Der Ruhr. daha ilk yıl Frank Wedekindnochun '"Lulu"suyla ilk prömiyerini yaptı. Tiyatronun kuruluşundakı temel amaç; sanatsal bır etkınlik ıçın sürekli bir topluluk oluştur- manın şartlanru ortaya koyabıl- mek. Estetik fikirlerin sürekliliği çoğulcu bir tiyatronun planında olanaksızdır Angaje tiyatro ıçınse vazgeçılmezdır. Çünkü böylesi bir tiyatro çalışmasında diğer tiyatro yapılanndan farklı olarak hala gerçeğı yakalama düşüncesınden vazgeçılmemiş- tir. Diğer tiyatrolardan farklı olarak Theater An Der Ruhr. kendi oyunlannı daha uzun bir süre ıçin repertuvarlannda tut- maktadırlar. "VVork-in-Prog- ress"le oyunlar üzerinde her ser- gilenişte yeni değışımler. yenı- lıkler yaratmaya çabalamak- tadırlar. Sanatsal Yönetinr Rahim Burhan. Roberto Cıuilı, Gralf- Edzarmd Habben. Helmut Schaefer, Fritz Schedıvvy Sahnc Gralf-Edzard Habben Oyuncular: Veronıka Bayer, Petro von der Beek. Ferhade Feqi, Klaus Herzog. Manfred Hılbig. Ludwig Hollburg. Peter Kremer, Mana Neumann. Ka- nn Neuhaeser. Volker Roos, Fritz Schedivvy. Simone Tho- ma. Reji asistanlan Stefan Otte- ni, Kostüm: Britta Brodda Teknık ve dekor: Anderas Dıttus, Atila Fırat. Envin Haas. Andreas Haengekorb. Jochen Jahncke. DMıeter Keınıng. Meinolf Kössmeier. Hartmund Litzinger, Frank Lusansky. Gerd Posny Gardrop: Heıke Denda Management: Renate Gn- maldi, Halkla İlişkiler ve Dramatur- jı: Christa Morgentrath İşletme: Eberhard Wagner Muhasebe: Wilma \\r ıllbrok Personel: Christina Paetsch Seminere katılanlar: Roberto Ciulli. Hans-Peter Clahsen, Wolfgang Schmidt. o>oıncular Maria Neumann. Simone Tho- ma. Ferhade fegı. halkla ılışkıler Christa Morgenrath. ' Türkiye'depopüler müzik' KültürSenisi- Uluslararası Geleneksel Müzik Konseyi'nin (International Councıl forTradıtional Music) 32. Dünya Konferansı 16-22 temmuz tanhlerinde Berlin'de gerçekleştınldı. 52 ülkeden etnomüzikologlann kaüldığı konferansta, Türk müzığı üzerine de bildiriler sunuldu. "Türk Muzığınde Buyruklar ve Yasaklar" başhğım taşıyan bıldınyi Almanv a'dan L'rsula Reinhard. "Turkive'de Kırdan Kente Göç ve Popüler müzik" başlıklı bildinyi ABD'den Feza Tansuğ sundu. Uluslararası Geleneksel Müak Konseyi (UGMK) 1947 yılmda aralannda Ahmet Adnan Savgun'un da bulunduğu dünyanın bırçok ülkesınden katılan bılım adamı ve müzısyen tarafından Uluslararası Halk Müzığı Konseyi adıyla kuruldu. İlk kez ünlü besteci Ralph V'aughan NVUliams'ın başkanhk etııâ konseyi sonrakı yıllarda Jaap Kunst. Zoltan Kodah. W ifiard Rhödes, Klaus P. N\achanann,PaulOusingvöneUı. UGMK'run başkanlığını halen Erich Stockmann yürütüyor. Günümüzde Tükiye'nin temsil edilmedıği konsey UNESCO'vabağlı Batman'da sanatşenliği Kültür Senisi- Petrol-İş sendıkası Batman Şubesi'nin 7-8 ağustosta gerçekleştıreceği kültür-sanat şenliğıne katılacak sanatçılar, tarihi Malabadi Köprüsü'nde banş şnrleri oku> acak; Hasankey fe gıderek tanhi eserlerin ve yerleşim alanlannın sular altında kalmaması çağnsında bulunacaklar. Batman kültür-sanat şenliğıne katılacak sanatçı ve topluluklar arasında Grup Kızılırmak, Yenigün. Koma Denge Azadı. Strana Havi. Serora Nat, Kutup Yıldızı. Grup Dınmeyen. Koma Amed, Metin-Kemal Kahraman. Ferhat Tunç. Fevzı Kurtuluş, Hüseyin Aydın, Çiçek Ayyıldız, Latıfe Geçkin, Haydar Bayar. Ganı Nar, Komel Ressamîar Bjrhği, Yusuf Doğar. Emıne Bora. Fevzı Bilge. Gönül Özdemir. Adem Sönmez, Ulaş Ak. İHD İstanbul Şubesi Kültür Komisyonu, Halil İncesu, Ertan Aydın, Etoğan Güzel, Bulunmaz Tiyatro. İstanbul Sahnesı. Çağdaş Oyuncular. Te% fık Taş. Cemıle Çakır. Ankara Mağma Sanat Merkezi. Halk Kültür Derneği, Ulusal Demokratık Kadın Derneği, Mezopotamşa Kültür Merkezi. Genç Ekın Sanat Merkezi bulunuyor. Ayrıca, AFSAD-İFSAK-ZFGüyesı bır grup fotoğrafçının "Madenci ve Zonguldak Grevi" ve İHD İstanbul Şubesi'nin hazırladığı "İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi'ni konu alan saydam gösterilen de yapılacak. Beyaz Güvercin Müzik Yarışması Kültür Servisi - Kültür BakanlığVnın katkılanyla POPSAV'ın düzenlediği İstanbul Beyaz Güvercin 1993 Müzik Yanşması'nın büyük fınaline katılacak 12 şarkı belırlendi POPSAV Genel Sekreteri, müzik yapımcısı Ali RızaTürker, POPSAV Yönetim Kurulu Başkan Yardıması, bestea, yorumçu İlhan Şeşen, TV ve radyo müzik programı yapıması Ltzet öz. TRT İstanbul Televizyonu müzik yapımcısı Turgut Masatçı. TV ve radyo müzik programı yapımcısı SeUa Öz>eren ve müzisyen Koral Santaş'tan oluşan önjüri. yanşmaya katılan 109yapıttan 12'sinifinaleseçti.Finalekatılmaya değer bulunan şarkılann bestealeri, thsan Köşoğlu, \line Mucur. Bora Ayanoğlu, Mertol Şalt, Aslıgül Ayas, Bahariye Tokmak, Şinasi Kula, L'ğur Dikmea, Mustafa Sağlam. Levent Yurtseven, Zafer Cınbıl ve Erdinç Tunç. Rahatsızhklan vekışisel özürlen nedenıyle Erol Evgin, k Derya Köroğlu, Özdemir Erdoğan ve Selmi Andak'ın atılamdığıönjüntoplantısındabelırlenenşarkılar. 18 eylül cuma gecesı Atatürk Kültür Merkezi'nde büvük fınal jürisı önünde yanşacak. Beyaz Güveran 93 yanşmasının büyük fınalinde yanşmaalar Turhan Yükseter yönetimındekı Büyük Orkestra eşlığmde sahneye çıkacaklar ve fınal bir TV kanalı tarafından naklen yayımlanacak. Kanada Lale FestivalVnde Türkiye Kültür Servisi - Gelecek yıl 18-23 mayıs tarihleri arasında Ottovva'da gerçekleştirilecek Kanada ale Festivali'nin teması. lalenın Türkıye'den Hollanda'ya gidişmin 400. yıh nedenıyle Türkıye'ye aynlıyor 1994 Kanada Lale Festıvalı'ndeTürkiye lalenın anavatanı olarak tanıtılacak. Festıvalın organizasyon komitesinde yer alan Vlichel Gauthier, Frant *e Pamela Hooker ve Fûsun Ören. iki haftalık bir ziy aret içın Türkiye'ye geldıler \ e Turızm Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Sanayi veTicaret Bakanlığı yetkilileri ile görüştüler. Lalenin yolculuğu. İkıncı Dunya Savaşı'ndan sonra da sürdü. Lale, bu dönemde Hollanda'dan Kanada'ya > ollandı, Hollanda Kraliyet ailesini îkincı Dünya Savaşı sırasında banndıran Ottowa'ya Kralıçe Julıana tarafından hediye edildi. Kanada'da 1951 yıhndan bu yana her bahar geleneksel olarak lale festivali gerçekleştiriliyor. Türk oyunculannda yaratıcılık potansiyeli olduğunu belirten Roberto Ciulli, ortak çalışmayı sürdürmeyi düşünüyor: Avrupa'nın \TRONIKA KEMPER - Saym Roberto Ciulli, üç haf- talık bir süre için Theater a.d. Ruhr \e Devlet Tiyatroları çalı- şanlanndan oluşan bir avuc insan Istanbul'da buluştunuz. Böylesi bir buluşmaya sizi iten nedenler neydi? Bıldığjniz gibı 'Theater a.d. Ruhr' savaştan sonra Türkiye'yı (1987-1989'da) ziyaret eden ilk Alman tiyatrosu. Buna karşılık olarak da Th. a.d. Ruhr; Türkiye Devlet Tıyatrosu'nu Nord-Rhein Westfallen'e davet etmiştir. Ve uzunca bir süredir de DT'nın bir bölümünün T. a.d. Ruhr'a enteg- re edilmesini planlıyoruz... Almanya'daki politik durum, bizi bu tür ilişkileri daha da yo- ğunlaştırmaya itiyor. Bu semmer böylesi bir gerçekleşmenin ilk adımıdır. Th. a.d. Ruhr, son 11 yüda çok tiüz ve aynntılı çalışmalardan do- ğan temel kuramsal ve kılgısal bir yöntem geliştırdi. Yedi yıldır DTnin gösterilerini izhyoruz. Buna koşut olarak bu- rada çok önemli bir 'oyunculuk' potansiyeli olduğunu saptadım Bu seminer kapsamında, DT- ran oyuncu ve yönetmenlerine kendi çahşma yöntemlenmızı ak- tarmak istedim. - "Tiyatro, edebiyatın bir dalı değildir" diyorsunuz. Bu savı bu seminerde de kanıtlamaya çalı- şmak kolay bir misyon değildi.. Bu, Almanya'da da kolay de- ğil. Asünda ve maalesef, tiyatro- nun edebiyaün bir aracı olduğu görüşü, Batı tiyatrosunun gele- neklerinde de İcöklü olarak yer alıyor. Türk tiyatrosu da bu gele- neği devralmıştır. Eğer oyııncu- nun bır yorumcu, bır araç olarak değil de bir yazar olduğunun ayırdına vanrsa. Batılı anlamda bu geleneği 70 yıldır sürdüren lübirTürktiyatrosunagereksirrimvar 17-31 temmuz tarihleri arasmda Yıldu Saray ı Tiyatrosu'nda gcrcekleştirilen 'Reji Semineri'ne 35'e y akın sanatçı katddı.(Fotoğraf: AYDIN TURNA) Türk tiyatrosu bu kurtuluşu daha rahat gerçekleştırebilir. - Sahnelemede olayın merkezi- ne o>Tincuyu yerleştiriyorsunuz!.. Yani dramatik metin geleneksel işlevini kaybediyor. Tiyatronun göre%i dramatik edebiyatı yaşama gecirmektir. Bunun ıçin metni, yazann amacı- ndan kurtarmak gerekiyor. Böy- lece oyun metinleri yaaldıklan dönemden başka dönemlerde de yeniden güncel olabilir. - Tiyatronun 'mistik bir olay' ol- duğu, oyuncunun nitdiğini belirle- yen sürecin de aydınlanmadan öte, 'gizenüi bir davranış' olduğu tezi- nize gelirsek... Hepimız, tiyatronun kay- nağının ritüele çok yakm olduğu- nu biliyoruz. Bu bağ her zaman vardı. - Sizin için, yaşayan tiyatro 'Katarsis' prensibine ay kın değil... öylemi? Tiyatro, öylesine bır hipotetic alan olmalı kı, kendısiru var eden unsurlar, reel hayatta ümarhane ya da hapıshanede sonuçlanabi- İecek durumu o alanda sonuna dek yaşayabılsın.. - Sizin için reji çahsması nasıl bir anlam taşıyor? Bu konuda çok fazla yanlış an- lama olduğu kanısındayım. Batı tiyatrosu yönetmenin fonksıyo- nunu icat etmiş, ama tiyatroda özel yaratıa dürtünün yönet- menden değil oyuncudan geldi- ğıni unutmuştur. Böylece tiyatro- da -yaratKi güç anlamında değil; iktidar anlamında- sapkın bir reji anlayışı ortaya çıkmıştır. Bir yönetmen için en önemli yetenek. oyuncunun yaratıcı ola- rak yaşayabileceği bir alan yara- tabilnıesidir. Bu anlamda yönet- men, oyuncunun yaratıcılığına yardıma olur. Bunu, Sol rat'ın 'diyalog' yoluyla karşısmdakinın kendisıni tanımasına yardım etme yöntemıyle karşılaşürmak mümkündür Antık Yunan felse- fesınde bu yönteme 'maiyeuüka' yani doğurtma sanatı adı venlır. Sahnede olan her şey oyuncunun yaratKilığının ürünüdür. Biz yö- netmenler. bu çocuklann baba- lan değil. olsa olsa ebelenyizdir .. - Peki, kimdir oyuncu? Her insan, yalnızca potansıyel bır katıl değil. aynı zamanda po- tansıyel bır oyuncudur da... Oyuncu, duygulannı, düşuncele- rini, yaşamını )aymlamaya karar vermış bır kışidir. Kamuya açık bir mekanda gercek yaşamdakı gıbi yaşayabilen, ama aynı za- manda oynama bılıncini de sü- rekli taşıyan bir kişıdir Do- layısıyla, oyuncuda insan maki- nesinui işleyebihrliğı ütopyası ger- çekleşebıhr. B.rbinne karşıt ikı özellikle. akılcilık ve duygusalh- kla donanmış olan ınsarıın, ger- çek . yaşamda yaşamamaya mahkum olduğunu biliyoruz. - Oyunculuk yeteneğinin coğ- rafy a ile bir üintisi var tnı? Temelde hayır. Ama, bir ülke- nin güçlü bır oyunculuk potansı- yelıne sahip olmsmın on şartlan \ardır; dil, tiyatro geleneğj \e kül- tür politikası açısından konumu gibı... "Acı çekme ycteneğini, oyunculuk sanatının en önemli motorlanndan bıri sayıyorum. Deneyımlerime dayanarak söyle- yebılınm kı, bu yetenek Alman \e Slav oyuncularda Latın oyuncu- lardan daha bir belırgın olarak ortaya çıkıyor. Türk oyoıncularda da bu yete- neğı sezdim. - Seminer bittikten sonraki uzun vadeli planlannız nelerdir? İlk ikı haftadan sonra. Türk oyunculannın yaratıcılık potan- siyeli konusundaki sezgimin doğ- rulandığını söyleyebilinm. Do- layısıyla. Th. a.d. Ruhr ile DT arasmdakı bu ortak çalışmayı sürdürmeyı düşunüyorum. Önce seminere katılanlar üzerindeki et- kiyi beklemeliyiz. Ondan sonra. bu calışmanın ne şekilde sürdürülebıleceğıne karar \ereceğız - Devlet Tiyatrolan hakkında ne düşünüyorsunuz? DTnın 70 yıl ıçındekı yükseli- şini çok takdır ediyorum Türkı- ye'de devletin tiyatroyu maddı anlamda yüzde yüz desteklcmesi. Avrupa'ya örnek olmalı. Böyle bir destek tngjltere. Fransa, İtal- ya ve hatta Almanya'da yok. Ama maalesef DTnın sanatsal ürünleri. ekonomik ve idari po- tansiyehn gerektirdiği duzeyde değil. Avrupa'nm çıkan için güçlü \e canlı bir Türk tiyatrosuna ge- reksinim var. - Neden güçlü bir Türk riyatro- Minun Avrupa"nın çıkan açtsından gerekliliğine inaıuyorsunuz? İslam dunyasıyla olan ilişki, gelecek yıllarda Avrupa için en önemli konulardan bıri olacak. Sosyalist blokun çöküşünden sonra İslam. yeni yapay bir düş- man bnajına dönüştürülmekte. Medyanın bu türden yönlendir- mesine karşı çıkmak zorundayız. Daha gerçek bir tanıtıma ihn- yaamız var. Diyalog yolunu seç- meliyiz. Burada. Türkiye gelecekte mutlaka çok önemli bir anahtar , rolü oynayacaktır. - Gorünür bir gelecekte DPna ait bir grubun Th. a.d. Ruhr çatısı altında yer alabikceğine inanıyor musunuz? Kaderin garip bir cilvesi. Al- manya'da yaşayan Türklere karşı gehşen ırkçı saldınlar ve Al- man hükümetlerirun son yülarda yabancılar politikasında yapüğı hatalar. bu adımı bir anlamda kolaylaştınyor. Nord Rbein- Wesffallen Kültür Bakam böyle bır projeyi desteklemeye -mali açıdan da- hazır olduğnu açı- kladı. Yıllardır bu türden gelışmeler konusunda diyalog içinde oldu- ğumuz Sn. Yücel Erten'inDTnm genel müdürluğünc gcünlmesi umanm bu adımı daha daha da hızlandıracaktır. Sanınm, böylece gelecekte DT ve Th a.d. Ruhr'un ortak çah- şması için en uygun koşullar haa- rlanmış oldu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear