25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 TEMMUZ1993 CUMARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR 47. AVIGNON FESTtVALİ'NDEN NOTLAR: Uzunvehafif geceler, kısavekoyukaranlıklar MEHMET BASLJTÇU AVIGNON - Taşralı bir tiyatro top- luluğunun aklına, bir gece, delice bir düşünce gelip takılmış... Kendilerine verdikleri ad "Çılgın Düşünce Tiyatro- su" (Theatre de Folle Pensee) olduk- lan sonra, neden çekinsinler ki! He- men kollan sıvayıp. yedi ülkeden. ara- lannda Mehmet Baydur'un da bulun- duğu on yedi tiyatro yazannın katkı- lanyla, iki yıl içinde, bu delice düşün- celer zincirinin ilk halkasını gerçekleş- tirivermişler... Her şey. 1991 yıhnın mayıs ayında, Fransa'nın Kuzey bau ucu olan Brö- tanya bölgesinde. Roland Fichet'nin yönetüği "Çılgın Düşünce Tiyatrosu"- nun her zamanki çılgın toplantıla- nndan birindc başlamış. Üçüncü bin yılm yaklaşmakta olması oniara do- ğum temasını çağnştırmış... Bir insan yavrusunun oluşması için dokuz ay yeterken doğa anaya, yeni bir bin yılın doğumu için. neden dokuz yıl yetme- sin bize! diyerek gülüp geçmişler önce ama, sonradan lyiden iyiye kafalannı takmışlar bu konuya... Ve 2000 yıhnın başlangıcına dek sürecek olan çok yönlü, çok oyunlu ve çok mekanlı uluslararası bir gösteri programmın hazırlıklan için, hemen çalışmaya baş- lamışlar... ılgın Düşünce Tiyatrosu, yedi ülkeden, aralannda Mehmet Baydur'un da bulunduğu on yedi tiyatro yazanna 'kendi doğumlannı ya da herhangi bir doğumu' anlatan oyıın ısmarlamış. Brötanyalı bu genç ve çılgın tiyatro- cular. mizahla içli dışlı olan. gülmeyi ve güldürmcyı. eğlenmeyi ve eğlendir- meyi seven benlıkleriyle, durmadan yeniliklerin peşinde koşarken, popüler tiyatro yapmaktan çekinmeyen sa- natçılardır... Bu nedenlerle. değişik ül- kelerden seçtiklen yabancı yazarlara ısmarlanan. "kendi doğumlannı ya da herhangi bir doğumu" anlatmalannı is- tedikleri orta ya da kısa oyunlarda, mizah boyutunun ön plana alı- nmasıru. galiba özellikle önermişler... . Böylece. bırbirinden güzel. hafıf ama tok, hem eğlendirici hem de düşündü- rücü, keyifle izlenen bir dizi özgün oyun çıkmış ortaya... 'Doğumlar GecesT Önce Saint-Brıeuc kentınde. yani kendi mekanlannda. bu ov unlar dızi- sine upuzun bir "doğumlar gecesi" bi- çiminde can verdikten sonra sıra, Avignon'da daha geniş ve farklı bir se- yirci kitlesine, ulusal ve uluslararası basına seslenmeye gelmiş... Parasal so- runlar. ne yazık ki yalruz bir gecelik gösteri olanağı tanımış ama, aynı za- manda olağanüstü güzellıkte. tarih yüklü. geniş bir mekana yerleşmek şansmı da ele gecirmişler: "Çılgın Dö- şünce Tiyatrosu", Avignon kentinin tam karşısında. Rhone Nehri'nin öbür kıyısına kurulmuş sevimli ortaçağ ka- sabaa ViDeneuve Lez Avignon'daki manastınn her yerini tiyatro sahnesine çevirivermiş... Geniş bahçeleri. uzun koridorlan, yıkık arka duvannın öte- sinde yıldızlann panldadığı eskı kilise- si, serin mahzenîen. kaldınm taşı dö- şeli dar yollan ve kıvnmlı merdivenle- riyle, manastınn her yen tiyatroya ku- cak açmış... Gece, değişik iki mekanda topluca izlenen altı oyunla başlıyor... Yorgunluk atmak, susuzluk gidermek ve uykuyla savaşmak için verilen gece yansı sonrası yemek molası bitiminde ise izleyıciler ikiye aynlıyor. Bir bölü- mü manastır ıçindeki gezintıve. AJci- biade'nin yol göstericiliğinde çıkıyor... Kısa oyunlar... Söylevler... Ma- nastırın değişik köşelerinde karşımıza çıkan ve bütün izleyıciler önünden ge- çip gidene dek aynı monojoğu yinele- yip duran hamile kadın... İşte. ay ışığı aiundakı bu gezintinin duraklanndan bazılan... İzleyicilerin diğer bölümü ise kapalı Avignon Festnalı nde resmi programda ver alan "Dark"(Karanlık) adlı oyundan. mekanlarda sunulan ve durmadan yi- nelenen bir dizi oyunu öbek öbek ızli- yor, birinden diğerinc koşuyorlar. Mehmet Baydur'un "D#ğum" adlı, yaklaşık on dakika süren oyunu, arka duvan yıkık kilisede sahnelenmekte- dir... Önümüze insan boyunda bem- beyaz biryumurta ve ıkı oyuncu çıkar. Orta yaşlardaki cazıbelı kadınla er- kek, o yumurtayı pav laşamaktadırlar. Günün birinde. bir tren yolculuğunda karşılaşmışlar ve sevişmişlerdir. Adam yumurtanın kendi döîünden oluştuğu- nu savunur. Kadın ise trende hamile kalmadığmı. zaten yolculuğa çıktığın- da hamile olduğunu ilen sürer... İki artı iki, dört mü eder? Hayır, onlar için bireder! Bir yumurta vardırçünkü or- tada... Ve bu yumurta. iki ayn çiftleş- meden gerive kalan. içinden kimin yavrusunun çıkacağı bilinmeyen bir yumurtadır. "Doğumlar Gecesi" konusunda bir- kaç tamamlayıcı bilgi daha vermem gerekiyor: Bir bölümü yazar yönet- mcn Roland Fichet'nin kalemınden çı- kan ırilı ufaklı.yirmi beş oyun. topu topu üç kişi taraİından (Robert Canta- relia, Jean-Louis Jacopin ve Annie Lu- cas) sahneye konulmuştur... Ve bu metmlerdeki sayısız rolleri. toplulu- ğun on beş oyuncusu. inanılmaz bir enerjiyle, bütün bir gece boyûnca ba- şanvla sırtlannda taşımaktadırlar... "Çılgın Düşünce Tiyatrosu"nun rah- mınde tam yirmi beş ay önce yeşeren tohum. uluslararası bir işbirliğinin so- nucu olan nıtelikli gıda yardımıyla çok ıyi beslenmiş; sağhklı biçımde büyü- yor... Bebek. önümüzdeki yıllarda. ba- kalım nasıl gelişecek? 3I Âralık 1999 geceyansında. yerkürenin sımgesel ni- telikli değişik \erlerinde. sanat rahmi- nın ılık aydınlığından. üçüncü bin yılın alacakaranlığma gözlerini açarken, bakalım nasıl bir dünya bulacak M, karşısında 1 Beylik benzetmelerde, doğumun ka- ranlıktan nydınlığa çıkmak: ölümün isea>dınlıkıan karanlığa gırmek oldu- ğu söylenır... Acaba doğru mudur bu imgeler? Aydınlıktan karanlığa. hem de iste- yerek dönmek. mantıkh düşünen her- kes için kuşîusuz ters bir davranıştır; ancak, ne yazık kı toplumlann ya- şamında sık sık görülen bir olgudur da... Kimilerine, okyanuslann gelgit- leri kadardoğalgelir... Pekı. söz konusu sanat olduğunda, "Aydınlıktan karanlığa girmek" neler çağnştıracaktır? Karanlığa bahklama dalmak. her şeyden önce bilinmeyen. farklı bir dünyavi tanımaktır... Işığın. görmek. kavramak ve hele hele duyumsamak için hiç de yeterlı, hatta gerekli bile ol- madığmın bilincine varmaktır... Avdınlıklann zaman zaman kuru ve - ehmet Baydur'un "Doğum" adlı, yaklaşık on dakika süren oyunu, arka duvan yıkık kilisede sahnelenmektedir. Önümüze insan boyunda bembeyaz bir yumurta ve iki oyuncu çıkar. Orta yaşlardaki cazibeli kadınla erkek. o yumurtayı paylaşamamaktadır... Ve bu yumurta, iki ayn çiftleşmeden geriye kalan, içinden kimin yavrusunun çıkacağı bilinmeyen bir vumurtadır. çiğ. karanlıklann ise doğurgan ve ol- gun olabildiğıni kavramak demektir. Avıgnon Festi\ali'nde bu >ıl "Dark/ Karanlık" (Dark Noir) adı altında su- nulan bir dizi gösterinin ardındaki te- mel felsefeyi. y ukandakı soru \e yanı- tlarla açıklayabılinz. Gözleri görenler- den oluşan çoğunluğu. kırk beş dakika için de olsa. körlenn dünvasını zıvaret etmeye çağıran bu girişim. Alman ga- zetecı Andrbas Heinecke'nin imzasını taşımakta. Böylesine farklı, beklenme- dik bir çalışmanın çıkış noktasını ise kişisel bir dram. Heinecke"nin >ıl!ar boyu birlikte uyum içinde çahştığı meslektaşının bir kaza sonucu gözleri- ni yitirmesi oluşturuyor... Ve iki dost birİikteçalışmayı vinesürdürü)orlar... Bu kez aydınlık/karanlık ikileminden aranlık' adı altında sunulan bir dizi gösteri, gözleri görenlerden oluşan çoğunluğu, kırkbeş dakika için de olsa, körlenn dünyasını ziyaret etmeye çağıran bir girişim. kurtulmayı. karanlıklann zenginliğıni birlikte keşfetmeşi denıyorlar. Aug- non'da bu deneyimleri paylaşacağız... Güneyin sıcak güneşinin kör edici ışığından sonra, bir anda kapkaranhk bir mekanda bulu\oruz kendimızı... Yumuşak sesler ve eller var çe\remız- de. Avignon'da vaşayan körler vol göstericılik görevini üstlenmişler. Koilanmıza gırip "salon"a götürii- yorlar bizi; yerlerimize. alçak sıralara oturmamıza şardımcı oluyorlar.. Ses- leri \e sımsıcak ellennden daiga dalga yayılan varlıklan öylesinegü\en \encı ki viireğimde hiçbir dııralma. hiçbır korku vok. Elektriklerin kesildığı koyu bırgecede, kırk vıllık evımdedo- laşıyorum sanki... Yanımdaki insan- lar. soluklannı duyduğum, bedcnlen- ni hissettığim. kokulannı soluduğum. "Karanlığın diğer meraklı seyirciteri" daha mı tedırgınler acaba' 7 Tenlen ür- permiş. tüvleri dıken dıken olmuş mu? Galiba sağ \animdaki varlığın sesı so- luğuçıkmıvorpek... Bir anda ispirto kokusu genzımizi yakıyor... Sonra bir alev! Ön daki- kadan bu yana ilk kez gözlerimiz açılı- yor. Kare bıçimınde. küçük bir me- kandayız. Köşelere dizilmış otuz iki "seyirci". gözlerini kırpıştırarak orta- da. dağa benzeyen bir toprak jiğını üzerinde bulunan iskemlenin alev alev yanışına tanık olujorlar... Ancak. is- pırtonun gücü. iskemlenin tahtalannı tutuşturamadan göçüp gidıvor... Yeniden dark karanlıklara gömülü- voruz.. Birkaç kişi gerçekten rahat- İadı galiba: karşı köşeden gelen sesler. muzipçe birkaç söz taşıyor kulağımi- za... ve yine. görme dışındaki dört du- yumuz çakmak çakmak... Altına hissimiz ise. beşinci sıraya terfı et- menın coşkusunu yaşıyor. kıpır kıpır... Birden baş hizamıza düşen bir risimürpertiyorhepimizi. Yepyeni bir yaşam tılsımı Ufak çığlıklar atılıyor... Sonra. el yordamıyla. bu cısmın ne olduğunu anlama\açabalıyoruz: Birşemsivebu İki kişiye bir şemsiye düştü gökten... Açıvoruzçaresiz şemsiyelerimizı... Bir türlü gelmiyor yağmur... Halbukı su şınltısını çok iyi duyuyoruz.. Ayak- lanmızdan ıslanmaya başladık... Kırk beş dakika sonra, akşam güne- şinin o güzelim ışıklan çığ çiğ sıntıyor gözümüze... Yaşadığımız karanlık aydınlık ovunu. yüreğimıze yepyeni bir yaşam tılsımı üfledi galiba... Aydınlığın fıziki olarak yctersiz kaldığı "gece gibi ortada"... Biraz önce. bizi verlerimıze oturtan insanın parmak uçianndan akan ışıkla besle- nen v üreğimiz. sanki daha geniş. daha sevecen. daha umutlu şimdi.. Dış ışıklann gücü. iç zenginlikleri a>dın- latmaya. duyumsatmaya bir türlü yet- miyor... Görmek. olsa olsa, denetim altmda tutulamayan bakışlara yansı- yan ıç dünvalann derinbğinı görebil- mek için çok önemlidir, diye düşü- nüvorum... Deniz otobüsündefîlmgösterisi Külrür Senisi - Mimar Sinan Cniversitesi Güzel Sanatlar Fakükesi Sinerna-TV Ana Sanat Dah'nca İstanbul denız otobüslerinde kısa metrajlı film göstenmi yapılacak. 2-16 ağustos tanhleri arasında yapılacak "Kısa Metrajlı Film Günleri" boyunca Sinema-TA' Ana Sanat Dah ögrencı ve mczunlarından Tamer Üstel. Serdar Akar. Doğan Sangüzel, Serdar .\kar, Yüksel Aktaş, Tunç Tanyeri, Senem A. Duruel, Ebruhan Marmara, Melike kabil, Ercan Özkan, İzzet Arslan. Selahattin Sancaklı. Deniz Kurtuluş, Bema Yeşilyurt, Ali Can Gebeş, Özer Kızıltandeniz. Mutlu Erdoğan. Tarkan Kariıdağ. Ali Altan. Uğur fçbak. Sencer Avdın, Mine Özerden, Neslihan Seyrek, Bora Onur ve Serdar Pehlivanoğlu'nun vapıtlan gösterilecek. Gösterim programı. deniz otobüslennın Bostancı-Bakırköv.Kabataş-BüyükadaveKartal-Yalova seferleri sırasında gerçekleşecek. WoodyAllen bittimi? Kültür Senisi - Eviathk kızı Sun-Yi ile yaşadığı aşk. birlikte vaşadığı sevgilısı Mia Farrow ile olan olaylı aynlığı ve fılmlerinın bir türlü gışe başansı sağlayamaması. Hollywood'da "VVoody Allenartık bitti"söylentilerine neden oluyor. Fılmlerinin tıcari anlamda başanlı olmamasına karşın Allen'ın saygınhğı nedeniyle büvük Holly wood stüdvolannın yönetmene kapılannı açtığını yazan TheGuardıan gazctesi. >önetmenin Tn-Star'la olan sözleşmesının zarnanından önce sona erdirildığını belirttı. Tn-Star"dan bir stüdyo yetkılisı. "Artık kimse \V oody Allen'a bulaşmak istemi> or. VVoody eski V> ood> değil artık" dıvor Btıgünedeken büyükgışehasılatını"Hannah»e Kızkardeşleri" ile elde eden VVoody Allen'ın ülkemızde de gösterimegiren son filmı "Karılar ve Kocalar". ABD sinemalannda Avrupa'da olduğundan daha az ilgi çektı. gışc başansı da bununla orantıh olarak düşüktü. Allcn'ın yenı fılmi "Manhattan Murder Mysterj"(Manhattan Cinayetleri). bu'ıedenleazsayıda sınemadagöstenme sokuİacak. 7A/M Sina y kitabı Kültür Senisi - "İbnı Sina - Avicenna" adlı kitap Pencere yavinlanndan çıktı. Burchard Brenfjes ve Sonja Brentjes'in yazdığı kitabı OğuzÖzügülçevırdi. Kitapta. Doğu'nun ve Avrupa'nmdüşün yaşamını dcnnden etkılemiş Ibni Sina'nın vaşamı ve felsefesi şu başlıklarla anlatılıvor Marilyn Monroe nasılöldürüldii? Kültür Senisi - Esrarerrgiz bir biçimde yaşamını yıtiren ünlü film yıldızı Marilyn Monroe'nun ölümüyle ılgıli bir "senaryo" daha yayımlandı. "Cnpt 33: The Saga of MarıK n Monroe - The Final VVord" (Marilyn Monroe Destanı - Son Söz) adlı kitap. özel dedektif MiloSperiglio ile Adela Gregory'nin imzasını taşıyor ve cinajetın 'bevninın" JoeKennedy olduğunu ıddiaediyor. Kitap. cınavetin planlama aşamasından ise Chicagolu çete reisi Sam Giancanayı sorumlu tutuyor. Marilyn Monroe'nun Kennedy'nin iki oğlu John F. Kennedy ve Robert F. Kennedy ile ılişkisı olduğu v olunda söylentıler hala geçirlilığini koruyor. Spregİio. baba Kennedy'nin oğull.ırımn polıtik geleceğini kurtarmak amaay la Moruoe'v u öldürmeye karar verdiğini, bu plandan John F Kennedy'nindehaben olduğunu >azıyor. Ünlü piyanist ve şef, Londra Kraliyet Filarmoni Orkestrası'nm sanat yönetmeni Vladimir Ashkenazy: Her gün yeni bir şey öğreniyorum, gerçeği aramanın sonu yokturKültür Senisi - Ünlü piyanist ve şef, Londra Kraliyet Filar- moni Orkestrası sanat yönet- meni Vladimir Ashkenazy. or- kestraya Sanat Konseyi'nden para yardımı alabilmek için or- kestrasına şu sıralar "makyaj yapmakla" meşgul. Ashke- nazy, geçen günlerde Londra Kraliyet Filarmoni Orkestrasf- nın 40 ülkeyi kapsayan, iki yıllık turne programını açı- kladı. Ashkenazy'nın en büyük ça- bası. klasik müziği hala "elit ta- baka"nın malı sayan zihniyeti yok etmek. "Müzikle uğraşma- ya başladığımdan beri bu konu ûzerine kafa yoruyorum" diyor Ashkenazy. "Bence sorun, in- sınlann kendilerini geliştirmek için hiçbir çaba harcamayı göze alnuunalarindan kaynaklanı- yor. Ondan sonra kalkıp. "Elitist nüzik, bana göre değil, benim seviyeme göre çok fada' demek kolaj. Çok komik..." "Birşeyi elde etmek için çaba harcama>ı sevmez insanîar" di- yor Askenazy. "Bu insanlann doğasında var. Tabii genelleme yapmak doğru olmaz ama. ken- di kişiliğimin de en çok mücadele ettiğim vanıdır bu. Ben başarılı olduğuma inanıyonım ama çe>- remde hiçbirşey vermeden hep almak isteyen o kadar çok insan var ki. Bazı değerleri takdir et- mek isthorsak- bir Beethoven. Stravinsky >a da Şostakoviç'i örncğin- beüi bir çaba harcamak zonındasınız. Çaba harcamak da verici olmaktir tabii." Rusya'dan iltica eden ünlü müzik adamlanndan biri Ash- kenazy. Kararlı bir komünıst olan annesi, Ashkenazy'nın 1962 yıhnda Çaykovski Piyano Yanşması'nda birinciliği John Ogdon ile paylaşmasının he- men ardından ülkeyi terketmesi nedeniyle şok yaşamış. Babası -üziğin'yaşamın kendisi" olduğunu savunan Ashkenazy. belli birkültüreldüzeye gelindiğinde müziğin dinleyene yaşam hakkında çok şey öğretebileceğine inanıyor. En büyük çabası klasik müziği'elit tabaka"nın malı sayan zihniyeti yoketmek. David ise. sürekü turnede olan bir müzis>en olduğu için zaten evde çok az yaşıyormuş. Çocukluğunda çok tembel olduğunu anlatıvor ünlü mü- zisyen: "Küçük bir çocukken pi- yano çaldığımda herşcy bana çok kolay gelirdi. Hiç çaiışmaz- dım. Çalışmak zorunda değildim daha doğrusu. Sonra Varşova'- daki Chopin Yartşması'nda bi- rincilik ödülü kazandım. Orada yaptığım işin ne kadar zor oldu- ğunu farkettim. Ondan sonra çalışma\a başladım. Bir daha da hiç durmadım.'' Genç yaşta uluslararası mü- zik yanşmalannda büyük başa- nlar elde eden Ashkenazy. bu- gıin genç müzisyenlerin bu tür yanşmalarda bir tür "sirk hay- vanı" gibi sunulup sonra piya- saya sokulması konusunda. "Buna dosdoğnı bir yanıt \er- mek güç. Günümüzde yaşanan bir olgu bu. Belki çok fazla sayı- da olduğumuz için aradan birile- rini seçmenin ceşitli yollannı aramaktan ka>naklanıyor, bel- ki de insanlann 'şov' beklentisini tatmin etmek için yapılıyor" di- yor. Ellerine geçen ilk olanakta ülkeyi terk eden Rus müzisyen- leri, bugün müzik dümasında tartışılan belli başlı konulardan biri. Rus vetenekleri. yurtdışı- nda kullanılıvor Ashkenazy. "Bence Rusya potansiyel yete- neklerle dolu. Bunun sonıınun geleceğini de düşünmüyonım. Çok büyük bir ülke ve çok zen- gin bir kültürel gecmişi var..."- görüşünde. Hem şef, hem piyanist olan Ashkenazy, hangisinde daha başanlı olduğunu bilmiyor: "Bazen ne yaparsam ya- payım korkunç olduğumu düşü- nüyonım. Sonra da belki o ka- dar da kötü değildim canım di- yorum kendi kendime. Bunu be- nim değerlendirmem olanaksız. Ben yasamımda elûnden geleni en iyi şekiMe vapmava çalışıyo- rum - çok tltşarak. Gcrisi be- nim dışımdaki etkenlere bağlı. Her gün yeni birşev öğrenivo- rum. Gerçeği aramanın sonu yokrur." "Müzik. yd^amın kendisidir" görüşünü savunan Ashkenazv, belli bir kültürel seviyeye gelin- diğinde mÜTİğin dınleyene >a- şam hakkında çok şev öğretebi- leceğıne inanıyor. •'Müzik. en- telektüel mi yoksa duyausal bir uğraş mı? İnsanîar akılcı-duv- gusal diye ıkıv e mi av rıhyor ger- çekten?" sorusuna, "Akıl bence herşeyin bütünü. Aklımızla ka- rarlar alıru ama bunun temelin- de duygularımız >e entelektüel birikimimi/ vardır. Cçü arası- ndaki oran her insanda farklıdır. ama sonuçta bir bütünlük söz- konusudur." Klasik müziğin "bittiğine" yolundaki görüşleri şöyle yanıt- lıyor: "Bilmiyorurn. Bunu yıllardır düşünüvorum. Herkes bu sonıvu soruyor bana, ama ben bir türlü yanıt \eremiyorum. Belki de bitmiştir. Ama belki de bitmemiştir. Canlanmak için yepyeni bir olağanüstü yeteneğe gereksinimi vardu- belki. Bu ko- nuda birşe>^ö> lemek güç. Bir- kaç >ıl önce komünizm çöktü- ğünde hepimiz şaşırmadık mı? Pop müzikte de yaşanıyor bu. Bir anda heavy metal çıktı, bir canlılık geldi örneğin." Günü- müzde kültürün. yaratıcılığın giderek "kuruduğuna" ınanan kesimi de eleştiriyor Ashke- nazy: "Bence biraz kendi içimize bakmalıyız. Neden bu dünvada olduğumuzu biraz daha sorgu- lamamız gerekiyor. Nasıl yaşı- yonız, başka insanlarla ilişkite- rimiz nasıl, bu konuda ne yap»- yonız? Eğer se>gi, anlavış, dfi- rüstlük gibi şe> ler peşinde olsak >e bunlan yasamak için gerçek- ten çaba harcasak, bugün herşey daha farklı olurdu."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear