13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13TEMMUZ1993SALI CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Cevdet Kudret, Karagöz oyun metinlerini derleyerek, açıklamalanyla üç ciltte toplamıştı Paha biçılmez, çok değerli bir miras YILVIAZONAY Ce/det Kudret, tivatrodan çok ede- biyat alanına ağırlık vermiş bir incele- mecitnizdi. Daha doğrusu, öyle bili- nirdi Oysa onun üç ciltlik Karagöz kitahyla tiyatro alanımıza yaptıgı ar- mağan. paha biçilmez değer taşıyor. O kitahyla Cevdet Kudret. yüzyıllar boyu Karagöz gösterilerinin model ni- teliği almış oyun metinlerini bir bir derleyip açıklamalanyla birlikte yayı- mlarruşur. Bu çalışma, Karagöz üstü- ne kaleme alınmış pek çok eserin yanı- rıda ayncalj bir önemdedir. Çünkü, "üstüne" değil. doğrudan "kendisi"- dir yayımlanan. Uç kalın ciltlik Karagöz Genel olarak şöyle bir alaturka alı- şkanlık var: Bilginin kendisi değil de, birilerinin onun üsıüne yaptıklan "komprime" yorum ve özetler yayı- mlanır. bız de daha kolayımıza gelen bu hazırloplan okumakla o konuyu yeterince bildiğimizi sanınz. Bizim bu kolaycılığjmız. yayıncıyı da daha zor veriskliolan "bilginin doğrudan iletil- mesi" yükünden uzaklaştjnr. Bu, bir kısırdöngülü sürcç halini alır. Böylece, "bilgi" yerine ""yorum" edinmiş garip bir topluluk oluşur, hatta onlar da ra- hatlıkla ek yorumlar türetmekte sakı- nca görmezİer. Sonuç: Birçeşit "hava" üstüne "hava" kurmuş olduğumuzun farkına bile varmayız. Oysa Cevdet Kudret. Karagöz ko- nusunda. bilginin kendisini yavımla- ma zahmetını gerçekleştırmiştir. Yani. incelemeci ve yayıncı, bu riski üstlen- miştir. Ama üç kalın cilt diye. sanatçı- lannuz ve okurlanmıan çoğu, o de- ğerli mirası okuma zahrnetine acaba ne oranda girmişlerdir? Ömeğin Cev- det Kudret, kendisi de kitabınm başı- na Karagöz'e ilişkın bir özet bilgi koy- muş kuşkusuz. Ama bu tür anlatımlan başka kıtaplarda zaten önceden oku- muşsunuzdur. Önemli olan bu değil. Çünkü yalnızca Karagöz'ün tarihçcsi, kişileri. tekniği vb. üstüne vazılanlar, -Karagöz'ü en fazla savunan yorum- larla bilegetirilmiş olsalar- bu konuda hiçbir sorunu halletmiş değil. Belki Tiyatrodan çok edebiyat aJanına ağırlık \eren incelemeci Cevdet kudret i geçen yıi 10 temmuzda yitirmiştik. ters tepki bile doğurdu. Ama işte o ters tepkilerin de içi boştu ve önyargılar- dan ibaretti kanımca. Eğer Cevdet Kudret o derlemeyi bize kazandı- rmamış olsaydı. örneğin ben de Kara- göz'ün bugün çok fakirleşmiş kalıntı- lanna ya da çocuklaştınlmış, turistik- leştirilmiş. Batı için folklörleştirilmiş •'kullanılış'lanna bakarak, "çağdaş ti- yatroda. ilgilenilmeye bile değmez" önyargısına kaptırabilirdim kendimi. Oysa tüm savlanmı ürüne dökebil- diğim "Karagöz'ün Muamması" oyu- numu yazmaya vardırdı o üç ciltlik yapıt. Yani ancak oyunlann kendisini okuduğumda görebildim o mirasın dzgün böigesel karakteristiği içinde taşıdığı asıl yüksek ve gelişkin düzey- deki fars olgunluğunu. zaman içinde süzülen komedi ustalıklannı ve ince -evet. ince!- insansal genellikleri. mi- zah keskinliğini... Mirası modern ti- yatroda değerlendirmenin çeşitli yol- İan vardır. Ama kanımca tek şart şu- dur: Miras sizi genye çekmcmeli, sa- natmızı güdükleştırmemeli. tam tersi- ne, önünüzü açıp size yepyeni ırmak- lar sunmalı ve siz de onu modern tiyat- ro ustalıklan içinde yoğurmalısınız. Bunun ıçin işte, malzemenin kendisi gereklidir en başta. üstüne yapılmış yorumlar değil! Ama bu tür ürünler, yaratıcısı için zor olduğu kadar, onu okuyup anlaması gerekenler ve uy- gulaması gerekenler için de bir o kadar zoroluyor galiba. Ömeğin "Karagöz'- ün Muammasf". Hollanda'da sahne- lendi. Paris tumcsi yaptı. Türkiye'de de yayımlandı. ama ülkemiz sahnele- rinde oynamadı hâlâ. Böyle şeylerçok oluyor. çok da örneği var. Dilerseniz yeri gelmişken bu konu- da bir parantez açalım: Cevdet Kud- ret'in büyük zahmetle derleyip yayı- mladığı orijinal Karagöz metinlerini baştan sona okuyup doğru değerlen- dirrne zahmetine katlanmanın zorluğu gibi, ülkemizde pek çok iyi yazann pek çok iyi oyunu da -aynı okuma, anlama ve uygulama zorluğu nedeniyle ola- cak- hiçbilinmiyordurumda. Böylece, "bilgi edinmeksizin yorum edinmişle- rimiz", neredeyse koro halinde ve ko- layca, "ülkemizde iyi yazar yok". "iyi yerli oyun yok", hatta yerli yabancı "iyi oyun yok" yorumunu tekrarlayıp duruyorlar. İşin ilginci. öbür yandan da gerçekten kötü oyunları, sırf kolay- lanna geldiği için "en iyi" diye değer- lendiren, gene aynı koro. öyleyse kötü olan. kişi değil, oyunlar değil sanatçı- lar değil. tiyatro potansiyelimiz hiç de- ğil; kötü olan. herbirimize az çok bu- laşmış o alaturka ahşkanlığımız gali- ba. Cevdet Kudret, bu ahşkanlığı kı- ranlardan biri işte! Insani ve modern metin Bir de Karagöz e ılışkin bir soruyu bır kez daha ortaya atmak istiyorum: (İşte yoruma asıl bu konuda ihtiyaç var). Hep yalnızca bir tek kansı olan ve üstelik oldukça da kılıbık olan Ka- ragöz, neden kansına sık sık "abla" diye hitap etmıştir. Bu, boşuna olamaz herhalde. Bilmem, gölge oyunu Mı- sır'dan eeldieine eöre, İslam öncesi Mısır kültürün insani bir uzantısı mı? Her neyse. Osmanlıhk adına ülkemiz- de "egemen" olmaya başlayan softa vahşetinin güncelliği karşısında. yüzyıllarca halk içinde ve kent kültürü içinde yaşamış Karagöz geleneğinin böylesine insani, böylesine modern metin malzemesi, sırf bu yanıyla bile, gerek ülkemiz için gerekse dünya için yeterince ileri bir boyut değil mi? İşte "tiyatro bilimi" denen şey, bunlan ir- delemesi gereken birdisiplindir. Bense tiyatro bilimcisi değilim. Cevdet Kud- ret de değiJdi. Sorunun araştınlmasını, incelenmesini ve yamtını bekliyorum. Birazzordaolsa... Çin seddinden Adriyatik'e Türk kültürü ALMA ATA (AA) - Türk Dıii Konuşan Ülkeler Kültür Bakanlan 3. Toplantısı. Kaza- kistan'ın başkenü Alma Ata'- da bajladı. "Dostlukevi"ndeki toplantmın açış konuşmasını yapan Kazakistan Kültür Ba- İcanı Erkegali Rahmadiev. bin yıl içinde Türk halklannın ren- garenk ıçerikli, diğer halklar- dan farklı. üstün bir kültür ya- rattıklannı belirterekj "Şimdi amacırruz. bu kültürü araştır- mak. geliştirmek ve olduğu gibi dünyaya tanıtmaktır" dedı. Bu açıdan. kültürden sorum- lu bilim adamlan ve sanat ta- rihçilerine büyük görevler düş- lüğünü bıldıren Rahmadiev. "7 ülkenin kültürü ortak olmasıy- la birlıkte onlar, 7 benliğe sahip bir sazın 7 çeşıt sesi olarak ses- lenecektir" diye konuştu. Rahmadiev. Türksoy kap- samındaki etkınliklerin. acele- ciliğe düşmeden ve emm adı- mlaria gerçekleştırilmesi ve Çin seddınden Adnyatık'e kadar uzanan bölgedeki Türk kültü- rünün bir açıkhava müzesi ve araştırma sahasma dönüştü- riîlmesi gereğini dile getirdi. Açılışta konuşan Kültür Ba- kanı Ffluı Sağlar da geçen bir- buçuk yılın. tarihsel bir döne- meci oluşturduğunu belirterek. "Artık işbirliğımizin kurumlaş- ması ve somutlaşması açısı- ndan önemli bir yol aldığımıza inanıyoruırTdedi. Sürdürülen kültürel işbırhği- nin. üye ülkelerden biri ya da birkaçının kültürlerinin diğer- lerine empoze edilmesi amacı- na yönelik olmadığını vurgula- yan Sağlar, "Bizim yapmamız gereken. halklanmıan üretuği çeşitli değerlerin tanıtılması ve aralannda etkileşim sağlan- masınm özendinlmesi ol- malıdır" diye konuştu. Türksoy'a gerçek bir işlerlik ve üretkenlik sağlayacak proje ve bunlar ıçin kaynak yaratı- Iması gereğini vurgulayan Sağ- lar, ilk proje olarak "Türk dün- yası kültür envanteri" hazırlan- masını önerdi. 22 yaşmdaki Midori, kemanına değdiği anda bir büyücü oluveriyor Bir kuyrukluyıldızgeçtiîstanbıd'dan EVtN tLYASOĞLU Son yıllarda adından çok söz ettiren keman dünyasının harika çocuğu Mi- dori. geçen hafta İstanbul Festivali'nin konuğu oldu. Onbiryıldır Nevv York'ta yaşayan 22 yaşındakı bu ufacık tefecik. uzun kara saçh. Japon kızı, kemanına değdiği anda bir büyücü oluveriyor ve sizi alıp müziğin gözle görünmez dün- yasında bir yolculuğa çıkanyor. Mido- ri. Cem Mansur yönetiminde Bükreş Fi- larmoni Orkestrası eşliğinde iki uzun konçerto çaldı. Sibelius'un keman kon- çertosu ve Bruch'un İskoç fantezisi. "Be- nim için çok değişik bir şey iki konçerto birden çalmak. İkisi de aynı karakter- deydi onun için kabul ettim" diyor. Zu- bin Mehta. Kurt Masur, Michael Tilson Thomas. Abbado, Barenboim. Bemstein. Dutoit gıbi dünyanın en büyük şeflen ile ve en ünlü orkestralan ile çalmış, plak- lar yapmış, ödüller kazanmış. video kayıtlan dört bir yanda dolaşan olağa- nüstübiryetenek. Yılda yetmiş konser Konser sonrası yaptığımız söyleşide yanında hiç kımse olmaması dikkatimi çekiyor. Ne annesi, ne bir emprezaryo. ne arkadaş. Tek başına çıkıyormuş tur- nelere. Ne kemarunı taşıyan. ne tuvale- tini giydiren var. Dişlerindeki tellerle. neredeyse on yaşında bir çocuk gibi özür diliyor: Sizinle konser öncesi ko- nuşmayı kabul etmediğim için bağı- şlayın. çünkü konuşmak beni çok yoru- yor. konsantrasyonumu dağıtıyor. Çalıp bitince daha rahat oluyorum. Konser sonrası coşkum daha bir-iki saat sürer. Sonra çözülmeye başlanm ve artık uyumak isterim."' Kendini bir konsere nasıl haarladığmı soruyorum: "Ben yılda yetmiş konserden fazla çalmıyorum. Nice meslektaşım 150 konsere kadar veriyor. Daha az. ama daha yoğun müzik yapmak istiyorum. Sabah uyanmamla başlar hazırlığım. Çok dikİcatli. sağlıklı yemek seçerim. Konserden önce yatıp uyıırum ve TV, gazete röportajı fılan kabul etmem. Bü- tün bir gün kendimi çalacağım yapıta koşullanm." Sahnede kemanı ile dans ediyor san- ki. Tüm bedenini kullanmasırun bir yöntem sonucu ortaya çıktıgını anlatı- rken, biraz da ufak-tefekliğinden yakı- On bir yıldır New York'ta yaşayan Midori, işini hobisi gibi kabul ediyor. nıyor sanki: "'Bedenimin bu denli küçük olması kemanımla bir denge kurmam yolunda bazı hareketlere yol açıyor." Bu arada Japon geleneksel müziğine fazla merakı olmadığını söylerken. ope- ra tutkunu olduğunu da ekliyor. Kon- serlere gitmeyi çok sevdiğini bazı kon- serierde çok etkilenip yerinden kalka- madığını ve sonsuza kadar müzik dinle- yebileceğini belirtiyor. Zamarurun çoğu havaalanlannda, otellerde ve provalarda geçiyor. Bu sıra- da boş kaldıkça yaptıgı iş kitap oku- mak. İngiliz edebiyatına bayıJdığıru söylüyor. "New York'ta yaşamak bü- yük şans. Her türlü sanat olayı elinizin altında. Yalnız konserler değil. Sergiler, müzeler... Bulgar kadınlar korosunu dinledim geçen yıl. Ne kadar etkilendiğjmi anla- tamam. Balkan şarkılan söylediler. Yalnız büyük senfoni orkestralan değil, böyle otantik müzik gruplan da çok ge- liyor Nevv York'a." Yemek yaparak dinieniyor Bir yanda çok genç olmarun coşkusu- nu öte yanda müzikal bir görev yap- manın sorumluluğunu çok iyi dengele- miş Midori. Disiplinli, bilinçli bir çalı- şma düzeninin dışında arkadaşlanvla gezip eğlendiği dünyaya da kapılanru kapatmamış. "Arkadaşlanm müzisyen değiller ama müzikten çok iyi anlıyor- lar. onlarla sinemaya, konsere gitmek, sonra tartışmak çok keyifli. Üstelik yalnız klasik müzik değil, caz müziği dinlemeye de gidiyoruz. Caz'a bayılıyo- rum. Belki ilerde cazla birleşen bir CD yapma planım olabilir." "Müzik dışında çok şey var yaşarru- mda. Örneğin yemek yapmak başlıca dinlenme yolu benim için. İtalyan ye- mekJerinin yaru sıra sağlıklı beslenmeyi inceliyorum. KolestroUüz, yagsız ama lezzetli yemek pişirme yöntemleri bulu- yorum. Bu arada erkek kardeşimle mü- zik yapmak çok eğlenceli. Ve iki köpe- ğîm var. OnJarla oynamaya doyamıyo- rum.Bütün bunlan anlatırken ilginç bir şey dikkatimi çekiyor "Sahnede olmak. müzik yapmak harika bir duygu. Sah- neyi, çalmayı, dinleyici önünde olmayı o kadar çoİc seviyorum ki, benim asıl mesleğim ile hobim birbirinin aynı gibi geliyor." İşini hobisi olarak algılayabi- Jen şanslı insanlardan Midori. Sahnede yalnız olmak mı, orkestra ile çalmak mı soruma, "Çoğu zaman resital veriyo- rum. Orkestra ile çalmak bir takım çalı- şması. Grup anlayışırun bir olması ge- rek iyi sonuç almak için." Midori bir kuyruklu yıldız gibi İstan- bul'dan geçti. Kulaklanmızda 22 yaşı- nda bir gencin değil, olgun bir yorum- cunun felsefesine varmış notalan bıra- karak. ErnestHemingway'in 'maskesini düşünen' kitapKültür Senisi- Hemingway'in James R.Meüow tarafından kaleme abnan 'A Life VVithout Consequences" adlı yapıtı- nda yazann güçlü, sportmen. enerjik maço maskesi düşürülerek. topluma sunduğu imajın ardmdaki zayıflığı, du- yarlılığı ve insancıllığı ortaya çıkanlıyor. Mellow. Hodder yayınîannda çıkarı kıtabında Hemingway'in herkesce bili- nen, eşcinselleri aşağılayan coşkun maço hareketleri ile yazann yapıtlanndaki açı- kça belli olan bastınlmış eşcınsellik ipuç- lan ve erkek arkadaşlan ile fırtmalı iliş- küeri arasında bağlantı kuruyor. Benzer şekilde Hemingvvay'in savaşa ve boğa güreşındeki stiiize şıddete olan düşkün- lüğü kahramanlığın ve zarafetin belirtı- leri olduğu kadar yazann öz-güvensizliği ve kaygılanndan da kaynaklanabileceği ıma edılıyor. Mellow'un yapıtında genç yazarlann çoğunun özendıği bu efsanevi edebiyat kişiliğinin aynı roman kahramanlan gibi yazann kendisinin yaratısı olduğu göste- riliyor. Hemingw.ay"in yaşamı üzerine yazanlar genelde iki kampa aynlıyorlar: Bir grup. yazan maskülin enerjiriin ken- dini yaratıcılıkta gerçekleştirmesi olarak göriırkcn. diğer grup yazann fazla önemsenmış yaygaraa bir sahtekar ol- duğunu düşünüyor: "A Life VVithout Consequcnces" Mellow'un ülkelerinden göç ederek 1920'lenn Pans'ine yerleşen Amerikalı yazarlan inceleyen üçüncü ki- tabı. Mellovv'unilkikikitabındaGertru- de Stein ve F. Scott Fitzgerald üzerine yoğunlaşmış. Kitapta Hemingway"in 22 yaşında henüz Paris'teki edebiyat çev- releriyle tanışmadan önceki Arnerika'- daki geçen mutlu çocukluğuna ve I. Dünya Savaşı'nın son günlerinde katıldığı Kızılhaç'takı maceralanna pek az değiniliyor. Savaştan sonra ülkesine dönen He- mıngway kısa bir gazetecilik dönemın- den sonra ilk kansı Hadley ile Paris'e ge- liyor. İyi görünüşlü, enerjik, sempauk Hemingway için Stein, Pound ve Joyce etrafında merkezlenen edebiyat çevrele- riyle ılışki kurmak çok zaman almaz. Mellovv'un biyografisinin, kültürel tari- hin, özellikle dehanın taşkın fırca darbe- lennin. alevinin zaman ve mekanın da uygun bir ortam olu^turmasıyla ya- rattığı ele gecmez dönemin aünosferini çok iyi aktardığı sövleruyor. Kitaba göre Hemingway üzerinde en çok etkili olan Stein'dır. Mellovv'un Hemingway'i alallı, mes- lek yaşamında kendine güvenen ve ede- biyat çevrelerindeki küçük ayak oyun- lan üzerine uzman birisidir. Hemingway Paris'te geçirdıği yıllarda üne kavuş- masını sağlayacak 'The Sun AJso Rises' (Güneş de Doğar) ve 'A Farevvell to Arms' (Silahlara Veda) adiı yapıtlan ıçin zemini de hazırlar. Hemingway her iki yapıtını da 30'undan önce kaleme almıştır ve kimiJerine göre bir daha hiç- bir zaman o kadar iyi yazamaz. Erken gelen başan. topluma sunduğu imajına saplantı halinde değer vermesine neden olan Hemingvvay durumunda kişiliği ye- niden yaratış söz koııusudur Mellow'a göre. Yazar Hemingvvay nasıl yaşam de- neyimlerinden yararlanarak onlan sana- ta dönüştürüyorsa, insan Hemingvvay de aynen öyle yeteneğini bir toplumsal kişilik ve ün yaratmada kullanır, yazann savına inanmak gerekirse. Fakat çoguna göre bu yaratılmış kişilik insan Heming- vvay'le birçok alandâ çelisiyor. Araştı- rmacı Wilson'agöreHemingway'.nkcn- disi.vazann yapıtlannda bulunabılecek belki de en kötü cizilmiş karakterdir. 'Emek'Şenliğini Arıyop...(1) ERDAL ATABEK 'Emek'ler, 'Ürûn'ler, 'Ekin'Ier, 'Eylem'ler, 'Barış'lar, 'Öz- gür'ler bir dönemin çocuklanydılar. O dönemin anneleri ba- balan bu adlan geleceğin kutsal özlemleri olarak çocuklanna koymuşlardı. Oniar şimdi genç insanlanmız. Bugünün genç kızlan. gençerkekleri adlannı taşıdıklan kavramlan anlama- ya çalışıyorlar, gelecekte neler olacağını öğrenmeye çaba harayorlar. Günümüzün 'köşedönücü' yanşında yaşanan acımasız rekabet ortamında 'insan emeği' çaresiz mi kaldı. 'insan ekini' önemsiz mi oldu, 'banş' gene ufuklarda yitip git- ti mi. 'özgür insan' bir hayal mil Aliağa, bu sorulara güçlü bir sesle "hayır" diyor. İzmir'in bu şirin ilçesı, yıllardır gerçek evrensel insan değerlerirun sahibi olarak sesini yükseltiyor. Bu yıl da '4. Emek ŞenükJeri' için Aliağa'dayız. İzmir'in kıyı ilçeleri doğarun güzel armağan- landır. Masmavi sulan, bu sularda yaşayan baüklan, kıyılann gölgeli ağaçlan, verimli topraklan bu yöreleri 'ke- yifle yaşanan yerler" yapmaya yetmiştir. Ama sosyal demok- rasinin güçlü rüzgarlan yerel yönetimlerdekı iktidan değişti- rip de yeni belediye başkanlan göreve geldikten sonra. bu kıyılar sulanyla balıklanndan başka şeyler için de aranır ol- muşlardır; 'kültür ve sanat şenlikleri'. Bu şenliklerde yörenin insanlan okuyup tanımadıklan yazarlan tanımışlar. adını duyup görmedikleri bilim insanlannı, sendikacılan. meslek kuruluşu temsilcilerini, politikacılan yakından görmüşler. konuşmuşlar, birlikte oturmuşlardır. Kimilerinin eleştirdiği bu belediye hizmetleri belki de geleceğe en çok kalacak olan hizmetlerdir. Buşenliklerleinsanlaryenikavramlarduymuş- lar. alanlar yeni adlar almışlardır. Üzerinde pek durulmamış- tır ama bu "kültür ve sanat şenlikleri'. medyanın imajlarla topluma saldırdığı bir dönemin "insanal barikatlan' sayı- lmalıdır. Bu yıl, 1993 haziranında 'emek' çok şenlikli değil. Yeni Başbakan Tansu Çiller, ısınmaya çalıştığı iktidar koltuğunda hızlı bir özelleştirme programının antrenmanlannı yapıyor. Sendikaalık zayıf bir dönemini yaşıyor. Gelişen olaylar karşısında, hızlanan üretim değişkenlerinde yeterince dina- mik olamıyor. Dünün slogancı-ücret pazarlıkçı sendikaalığı önemini büyük ölçüde yitirmiş. İşçilerin bugünlerdeki temel sorunu, ücret pazarlığında meydan okumak değil. işini yiti- rip aç kalmamak. İş güvencesi birinci sorun durumuna gel- miş. Bu alanda sendikalann eli kolu bağlı. İşçinin korkusu öne çıkıyor. Sendikacılık hareketi de dünün alışkanlıklanyla yannın değişecek emek tipi (sayısı azalacak-niteliği yüksele- cek işgücü) arasında sıkışmış. Kapital dünya ölçeğinde hare- ket kazanmış. Buradaki fabnkasında ücretlerin yükselmesi kannı azaltıyorsa burayı kapaup Endonezya'da ya da Brezil- ya'daki fabnkasında kapasite arttıran 'çokuluslu şirketler' hiç zaman yitirmiyor. Teknolojideki her gelişme. bir bölüm insarun işsiz kalmasına yol açıyor. 'Emek ve Teknoloji' paneli gerçekten çok değerli bilgilerin, görüşlerin sergilenmesiyle önemli bir konuyu açıklıyor. Teknolojik selişme toplumsal bir şehvet mi, yoksa fetişist imajlann dışında kaçırulmaz bir yaşam kolaylığı rru? Hepsi var ama her yenilik gibi pozitifieri yanında negatifleri de görmek zorunlu. Teknoloji gelişirken emeğin daha nitelikli olması zorunlu. Ote yandan yeni tekno- lojilerin iş alanı dışına ittiği 'yeni işsizler", eskisinden farklı olarak 'eğjtim görmüş emekçiler". Ne yaparsanız yapın. geliş- me deyin, kalkınma deyin, motor güç "paranın para kazan- ması' olunca emeğirî sorunlanna çözüm bulmak güç. Oysa toplumlann motor gücü 'insarun daha iyi. daha eşit. daha güvenli yaşamasT. Dünün sosyalizmi bunu anyordu, bu- günün kapitalizmi bunu vaat ediyor. Ama eninde sonunda bu amacı bulacak olan 'yannın sosyalizmi'dir. Dünün sosya- lizmini de öncenin ve bugünün kapitalizmini de aşacak olan 'yeni sosyalizm'. Belki de bütün dünyanın e! yordamıyla aradığj budur. Ama ondan önce 'çağdaşlaşma'yı, 'demokra- tikleşme'yi özümlemek gerekiyor. Aliağa '4. Emek Şenlikle- ri' de bu yıl sosyal demokrasinin temel taşlan olan "çağdaş- laşma ve demokratikleşme'yi temel eksen yapmış. Çağdaşlık. demokratlık demek bir anlamda katılım de- mek. Burada işçiler, öğretmenler. toplumun değişik kesimle- ri, gençler 'emeğin değeri'. "kültürün değeri", 'toplumsal da- yanışma' çevresinde 'katılımcı' mı? Buna 'evet' yanıtını vere- bilmek de özünde bilinçlenme sorunu. Hayata katılım bir bi- linç sorunu. Bu şenliklerin önemi de burada. Yerel yönetim- lerin toplumu biîinçlendirme. katıhmı destekleme, çok yönlü çalışmalan örgütleme çabalan bu açıdan çok önemli. 'Emek ŞenliğT yerel televizyon yayını yapıyor. Bu da çalışmalan evinden izleme olanağı sağlıyor. Medyanın Brezilya dizilen biçimindekiyayınlanna karşıgerçek birkitleileüşimi. Belediye Başkanı Hakkı İlkü, şenlik sorumlusu Bekir Tasköprü, bütün çalışanlar. 'neyi neden yapüklannı iyi bilen' bir ekip çalışması yapıyor. Yann Aliağa gençleriyle bir fo- rum yapacağız. Akşam Oya-Bora konseri var. Aslında An- kara Ekin Tiyatrosu'nun Dario Fo'dan oynayacağı 'Yüzsüz' oyununu izlemek istiyordum ama günün yorgunluğu ak- şamın serinliğine kanşınca sevgili Şener'le Savaş'ı ancak oyundan sonra görebiliyoruz. Güzel şeyler oluyor... 7sanatçuun resinderi SSK Sanat Galerisi'nde sergilenecek ANKARA (UBA) - SSK Sanat Sergi Galensı'nde resim sergisi yann açılıyor. Orhan Gazi Binboğa. Halil Coşkun. Sezai Kara, İsmail Kaya, Ayşen Küllükçü. Nasip Bektaş ve Zülfikar Sayın'ın eserlerinden oluşan karma resim sergisinin büyük ilgi çekmesi bekleniyor. Bir ay süreyle açık kalacak olan karma resim sergisini Ankaralı Sanatseverler SSK Genel Müdürlüğü Sanat Galerisi'nde gezebilecekler. Tarih ve Deniz Şenüğiiçin özelzarf ANKARA (L'BA) - İstanbul Tarih ve Denız Şenliği nedeniyle PTT "istanbul Tarih ve Deniz Şenliği" kon ulu özel gün zarflanhazırladı.PTT Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, "İstanbul Tarih ve Deniz Şenliği" nedeniyle hazırlatılan özel gün zarflan pullu ve damgah olarak bin 500 liradan saulacak ve 3 ay süreyle satışta kalacak. Foties Bergere eylüldeyeniden açılacak PARİS (AA) - Fransa'nın başkenti Paris'in en renkli kabarelerinden olan Folies Bergere, eylül ayında yeniden açılacak. Körfez savaşırun ardından turizmde meydana gelen ciddi düşüş ve işçilerle olan anlaşmazhklar dolayısıyla Foiies geçen aralık ayında kapanmıştı. 1969 yılında kurulan Folies, Josephine Baker ve Maurice Chevalier gibi ünlü sanatçılara evsahipliği yapmışü. Avrupa Tiyatro Semineri İSTANBUL (AA) - Devlet Tiyatrolan'nın, çahşanlan için üç hafta sürecek bir "reji semineri" düzenleyeceği bildirildi. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü Yûcel Erten, yaptıgı yazıü açıklamada, 12-31 temmuz tarihleri arasında veriiecek seminere katılacaklann, Devlet Tiyatrolan sanatçılan arasından seçileceğini ifadeetti. Genel Müdür Erten, Türk tiyatrosunun sorunlanndan biri olan oyun yönetmenliği İconusundaki uzun vadeli çözümün, tiyatro okullanndan birinde "yönetmenlik bölümü" açılması olduğunu da belirtti. Erten, "Ancak oyun yönetmenliği bölümünün açılmasını bekleyemeyiz. Bu konuda, kısa ve orta erimli çözümlere yönelmemiz gerekiyor" dedi. Kısa vadeli çözümün, yüksek kalibreli yönetmenlerin Devlet Tiyatrolan"nda oyun sahnelemeleri olduğunu kaydeden Erten, orta vadeli çözümün de dünya ölçeğinde kendini kanıtlamış yönetmenlerin sanatçılanmıza seminer vermeleri olduğunu ifade etti. Erten. bu tür bir çalışmayı yapmak üzere Theater An Der Ruhr'un yöneticisi rejisör Roberto Ciulli'yi rejisörekibi ile birlikte Türkiye'ye davet ettiklerini bildirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear