Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 12 TEMMUZ1993 PAZARTESİ
KULTUR
Bütün yaşamı boyunca hep politikayı yeğleyen Joan Baez ,artık sesine şans tanımak istiyor
'Ben bir entelektüeldeğfl, sanatçıyım'
TUNA ERDEM
Üzerinde. siyah kot takımı. ayağı-
nda sandaletleri ve boynunda geçen v ıl
Türkiye'den aldığı ve o günden beri çı-
karmadığı "Türk keçi çanı" ıle saçlan-
na ak düşmüş, 52 yaşında bir gençkız:
Joan Baez.
İlk kez Efes'in tepelerinde duyduğu
çan seslerine hayran kalmış \e İceçıle-
rin boynuna takılan bu büyülü çanlar-
dan binne sahıp olmayı kafasına ko>-
muş, ama sonunda "hiç de romantık
olmayan bir yerden havaalanından"
satın alabilmiş. Biraz gergin sankı. bel-
ki de konser öncesı heyecanından.
1960'lardan bu yana kımı zaman sayı-
lan yüzbinlen bulan kitlelere bınlerce
konser vermiş olmasına rağmen hala
konser öncesi heyecanını yaşayabili-
yor.
"Ben bir entelektüel değilim. ben bir
sanatçıyım" diyor Baez. dört sene
önce sanatçı yönünü ön plana çıkar-
ma konusunda verdiği karara uygun
olarak. Bu karannı vermesınin nedeni.
belli bir yaştan sonra ses tellerinin çalı-
şamaz hale geleceğını bılmesi.
"Biz şarkıcılann müzık aleti olan se-
simiz, V ladimir Horowitzin müzık ale-
tinden önce tükeniyor" diye ıfade edi-
yor tümüyle müzık üzerinde yoğunlaş-
maya başlamasını.
Yaşamı boyunca savaş karşıtı po-
litika ile müzığı arasında gidip gelen
sanatçı. kişiliğjnin bu iki' olmazsa ol-
maz" yönü arasındaki çekimı şu söz-
lerle ifade ediyor: "İçinde müziğe yer
olmayan bir toplumsal değişimde yer
almak istemem ama müzikte tek başı-
na toplumsal
değişim yarat-
mava yet-
mez"
Yine de Bos-
na-Hersek sa-
vaşı patlak ve-
rip de. "insan-
lar ya hiç bır-
^y yapmama-
>'a
> a da askeri
çözümler ara-
maya şart-
landığından"
tüm uluslar bu
olaya kayıtsız
kalınca; nısan ayında gıtannı kaptığı
gibi Saraybosna"ya gittı sanatçı ve altı
gün boyunca orda konserler verdı. Bu
karan verdiğinde. bunun "Roma'nın
alevler içinde yanışını seyrederek, lır
çalmaya benzeyeceği" söylenmış
kendisine.
O da eski bir folk şarkısının sözleriy-
le cevap vermiş bu eleştiriye:
" Bedenlerimiz gibi kalpierimiz de
aclık çekebilir / Bize ekmek verin ama
gul suıunayı da unurmayın".
Nitekim müziğinın güllenyle gittiği
Saraybosna'da bir kaç saat için bile
olsa savaşı unutturmayı başarmış
Bosnalılara. Dahası yaşamında. müzi-
ğe daha çok yer ayırma karannı ver-
dıkten sonra çıkardığı yeni albümü
"Play Me Backwards" da da yeni poli-
tik temalara yer veriyor. örneğin albü-
me adını veren şarkı çocuklara v önelik
cinsel tacizleri konu ahyor.
Joan Baez üçüncü kez İstanbul Fes-
tivali'ne konuk oldu, söylediği Tıirkçe
şarkılar ve alçakgönüllü içten tavı-
rlanna öylesine ahştık ki. sanki bizden
biriarük.
Türkiye'ye karşı kendine bile açıklı-
yamadığı denn duygular besledığini
söyleyen sanatçı " duygusal ve hayal-
lerine bağlı bir insan olarak Türkiye"-
de hiç bir sorunu olmadığını" belirti-
yor.
Efes'de dolunayı seyretmek ve Türk
müziği eşliğjnde dans etmenin de Tür-
kiye'de onu en mutlu eden şev ler oldu-
ğunu anlatıvor.
"60ların efsane-
siyle" konser pro-
vasından önce sa-
vaş karşıtı müca-
dele ve ön plana
çıkan müzığı üzen-
ne konuştuk:
- Savaş karşıtı
mücadeleni/e Viet-
nam Sataşıyla baş-
ladınız. Aradan ge-
çen bunca zaman
sonra Körfez sa-
vaşını yaşadık,
Bosna- Hersek sa-
vaşını \e eski Sov-
yetler Birliği ülke-
İerindeki birçok sa-
vaşı yaşıyoruz.
Acaba bu mücade-
lenizde niye başarılı olamadınız. müca-
dele biçiminizde stratejik bir hata mı
yaptığnızı düşüniiyorsunuz?
Stratejik bır hata değjl hayır. Sorun
şu ki; şıddet karşıtı kavramlan kucak-
lamak. organize şiddetten çok daha
güç. Organize şiddet aslmda çok çok
kolay. Savaş karşıtı mücadelede kendi
kararlannızı kendiniz vermek zorun-
dasınız. Bır üstünüzden emir ala-
mazsınız. elınızde hanr kahplar yok-
tur. Askeriyenin bir şablonu var. Her
özel olavdadeğişik
bir biçım alan. Şid-
det karşıtı eylemler
için ise bir şablon
yok. Bence ba-
şansızlığm sebebi
bu. Aynca bence.
insan doğasında
her ıkı eğilım de
bulunmasına rağ-
men. tepkısel dav-
ranışa yönelmek
çok daha kolay
diye düşünüyo-
rum. Birisı size ateş
edince siz de ona
ateş ediveriy orsu-
nuz. Bu yüzden
Gandi'ninki gibi
bir düşünce yapısı
son derece devrim-
cidir. Aynı zamanda da uygulanması
çok zor bir düşüncedir. Çünkü bu dü-
şünceyi uygulayabılmek için büyük
sayılarda insan gerekir ve büyük bir
sabır gereklidir.
- Şidderin insan doğasında bulunan
bir içgüdü olduğunu mu düşünüyorsu-
nuz?
Evet ama aynı zamanda insan do-
ğasında buna dur diyecek bır içgüdü-
nün de bulunduğuna inanıyorum. Sa-
vaşma tutkusu ile sevme ve sevilme
tutkusu insan doğasının aynı yö-
nünün farklı dışavurumlan. Aİna şid-
det yönünü örgütlemek daha kolay.
- Gelecek için ne rür stratejiler önerir-
siniz?
Deneyimlerime dayanarak strateji-
lenn her olay için farklı olması gerekti-
ğini söyliyebılirim. Bazı standartlar
behrlenebilir belki ama sonunda her
durumun kendine özgü mücadele yol-
lan gerektirdiği gerçeğıyle karşı karşı-
ya kalırsınız.
- Çevrecilik, feminizm gibi yeni poli-
tik mücadelelerle bir ilişkiniz var mı?
Bir bakıma tüm polıtık mücadele-
lerle ılışkim var ama resmı olarak de-
ğil. yani binnın sözcüsü diğerinin lıde-
ri falan değilim. Zaten son dört yılda
kendi kurduğum ve başkanlığını yap-
tığım örgütlenn işlerini bile durdur-
dum. Çünkü iki işi bir arada götüremi-
yordum. Hem müziğe konsantre olup.
hem de siyasi ve toplumsal konularda
ciddi çabşmalar yapmam olanaksızdı.
- Öyleyse müziği, poütikaya tercih
ettiniz?
Bütün yaşamım boyunca hep politi-
kayı tercih etmiştim.Ama bunun ada-
letsız bır karar olduğunu farkettim
çünkü bana verilmiş en büyük arma-
ğan sesim ve sesime karşı kötü dav-
ranıyordum. Ona iyı davranmak. hak
ettiği önemi vermek ve hala iyıyken.
hala tamken. ona bir şans tanımak
için. yaşamı-.
mda çok ciddi [
değişiklikler
yapmam ge-
rekti.
- Politik içe-
riğe sahip olan
ama sizin mü-
ziğiniz gibi
banşçıl tema-
lan icerme-
yen, Rap hak-1
kında ne düşü-1
nüyorsunuz?
Önemlı bırl
politik içeriği'
var Rap müziğinin. Bcnim yaşadığım
şehıre yakın bır kasaba var. yoksul
zencilenn yaşadığı bir kasaba ve bur-
da anne-babalar çocuklan için cenaze
sigortası yaptınyorlar.
Çocuklan ölürse. ki ölüv orlar, gö-
mecek kadar bile para bulamıyorlar.
Bu durumu düşününce Rap müziği-
nin bir temeli olduğu anlaşılıyor. Bu
müzık nerde, nasıl yaşadığımızı göste-
riyor.
Büyük bir öfke. kızgınbk. acı ve nef-
ret olduğunu. Ben kişisel olarak bu
müziği çok fazla dinlıyemıyorum ama
bazılan çok yaratıcı. bazılan ıse çok iyi
dans müziği.
- Son albümünüz "Play Me Back-
«tards"da müziğinizi değiştirmiş ol-
manıza rağmen kullandığınız aletler
hala son derece sade. Yılardır neredeyse
sadece siz ve gitarınız \ ar. Peki teknolo-
jiden büyük oranda vararlanılan büyük
perfoımansları nasıl buluyorsunuz?
Bunlar iş dünyasının gerekleri. Bazı-
lan çok iyi. kimileri çok yetenekli ın-
sanlar.
Örneğin Tina Turner'i çok beğeni-
yorum. bır insan olarak da çok sevıyo-
rum. Şekerci dükkanına gırmış küçük
bir çocuk gibi sağa sola koşuşuyor.
Son derecede vetenekli bir insan.
Yaptığı iş de mega. mega. mega bir iş.
Ashnda bu da bir sanat. Anladığım
kadanyla Madonna örneğin çok disip-
lınli bir insan. duyduğuma göre Mic-
hael Jackson da çok çalışkanmış.
Sineflaş izleyicilerinin seçimi
Kültür Senisi - TRT'de yayınlanan Sıneflaş programının
izleyıcılen 1992-93 sinema sezonunda en beğendikleri yerli
ve yabancı oyuncularla en beğendikleri fılm müziğini
seçtıler. Buna göre yılın en iyi yabancı erkek oyuncusu Al
Pacino. Al Paino'yu Gary Öldjnan ve Stephen Rea izliyor.
Sineflaş ızleyıcilerine göre en iyi yabajıcı kadın oy-urtcu
Emma Thompson. ardından Sharon Stone ve Deinj Moore
geliy or. Sineflaş izleyicileri arasında yapılan ankete göre en
ıv i y erli erkek oy uncu Şener Sen ardından Fikret Kuşkan, en
iyi yerli kadın oyuncu Hale Sovgazi'ji ZuhalOlcay izliyor.
seçim sonuçlanna göre, yılın en güzel fılm şarkısı
"Body guard"da Whkney Houston'ın söy lediği "I Wıll
Alvvays Love You" olarak belirlendi. Diğer teğenılen
şarkılarsa. "CryingGame" fılminin müziği "TheCrying
Game" v e Dracula'nın müziği. Annie Lennox"ıri söy lediği
"Love Song For a Vampire".
Ayvahk
y
ta amfi-tiyatro
Kültür Servisi - Balıkesıfin Ayvahk ilçesinde yeni kurulan
Amfi-tıyatro 23 temmuz cuma günü hızmete girecek..
Belediye ve Ayvahk Klasık Müzik Derneği'nin işbirhğiyle
gerçekleştirilen amfı-tiyatronun açılışında Erol Evgin 25. yıl
konserini verecek. Evgin'e Melih Kibar v e orkestrası eşlik
edecek. Bukonşerdeneldeedilecek konserleyazkurslan
düzenlenecek. BQ kurslarda Rus sanatçılar. çellist
Ale\ander Rudin. pıyanist Victor Ginsburg v e kemana
Victor Pikayzen aörev alacak aynca konserler de
verecekler. (PK 32 Ayvahk, 663-41456)
ADVde yeni sezon hazırhğı
• ADANA(AA)-AdanaDevletTiyatrosunda gelecek
sezonun hazırlıklan sürüvor. Sahneİenmesi planîanan
Pedro Bloch'un tek kışilık oy unu "Euredice'nin Elleri",
gençlıği vaşama hazırlamayı amaçlıvor. Oyunu
yönetmeniKemal Topal. "Engellenemeyen hırslann
günlük yaşamda ne kadar rencide edici ve ağır bedellı"
olduğununanlatıldığınıbıldırdi. Evlilık.boşanmagıbı
günlük yaşamındoğalsayılanolaylanndanhabersizçoğu
gencin oyunda benzeri kurumlann ışleyışini bulacaklannı
ve bu anlamda gelecek günlere hazırlanacaklannı belirten
yönetmen Topal. "Bloch"un anlatımı basit. ama edebı
değeri yüksek. Aynca Turk toplumunun bugünkü
dönemine uyan önemlı mesajlar üretiyor"' dedi. Devlet
Tiyatrolan'nda yaş gruplanna yönelik sergilenen ov un
sayısının artması gerektığini anlatan Topal. ürettiği mesaj
ve niteliği açısından oy unda ADT'nin genç sanatçılanndan
Yusuf Köksalın rol alacaanı sövledi.
Liszt'in "Meyer Ling" balesinde, Londra kraliyet Baksi
başdansçılarından Irek Mukhamedov ve Leslev Collier.
Kraliyet Balesi İstanbuVda
• Kültür Senisi - Dünv anın en bü>ük bale topluluğu
olarak kabul edılen London Kraliyet Balesı'nin 21.
Uluslurararası İstanbul Festivaliçerçevesındekıgöstenlen
vann siiat 21,30"da Atatürk Kültür Merkezi'nde başlıyor.
S'aklaşık 376 kişilık bırekıpleçalışan Londra Kraliyet
Balesi. 13 temmuzda saat 21.30"da. 14 temmuzda saat
18.3O"da "Ballet Imperial". "A Month In theCountry"
(KöydeBir Ay)ve"Gloria"danoluşanüçlügöstenyi. 16
temmuzda saat 21.30. l 7
temmuzda saat 16.3Ove21.3O"da
da "Mayerling"ı sahneleyecek. 20. yüzyılınen başanlı
klasik bale sanatçılanndan biri sayılan Anthonv Dowell"ın
vönetmenlığindeki Londra Kraliyet Balesı'nin
başdansçılan arasında. Irek Mukhamedov, Viviane
Duranteve Darcey Bussell gibi ünlüısimleryerahvor.
Çocuklar öldürülmesin...
DtNÇ TAYANÇ
Nazım gitara dökülmüş... Gitar
Nazım'a çalıyor... 50"li yıllann hemen
öncesinde mi, hemen sonrasında mı kestı-
remiyorum (çünkü 'iki yaşında bir çocuk'-
muşum o günlerde ve "Hiroşıma'da ölme-
miş!'). Pete Seager'in "Amerikan-
calaştırdığı' şekliyle... "...Kimseduymuyor
sessiz türkümü: çünkü ben ölüyüm; yedi
yaşında bir kızım; büyümez ölü çocuk-
lar...-
Sahne... Sahnede ışıklar... Işıklann altı-
nda 59'lardan kahna bir 68T
h: Joan Baez...
Işıklann gölgelediği, basamak basamak
yükselen Açıkhava Tiyatrosu'nda. binler-
ceçift68kulağı... Kimi 49'lu, kimi 50'lerine
'merdiven dayamış...' Ama; "Hovv Many
Times..."a değince Baez'in parmaklan (ki;
Bob Dylan'ı 68 kuşağının simgesi yapan da
budur) önümden. ardımdan (ve aynmına
bile varamadan kendi ağzımdan) yükselen
"...must a man vvalk dovvn" dizeleri dökül-
meye, ünlemeye başlıyor.
Baez, 52 yaşındayMIŞ! Sesi. 59'u izleyen
ilk yıllarda en sevdiğim okul arkada-
şımdan "kalk gidehm" yaptığım plağı-
ndaki denli "alto" ya'da '"soprano." Sesi-
nin titreşimlerinde; kah "Türk Çingeneleri-
nin" ezihnişhği, kah İspanya'nm esmer ço-
cuklannın coşkusu, kah Elveda Angelina
ezgjsi...
Türkçe de söylüyor "kafir!" (Türkçe ez-
gilere neden 'belly dance' kıvnlan katuğını
anlayamıyorum ya...) Üstelik "Bosna-Her-
sekli çocuklara" diye dokunduğunda gi-
tann tellerine 'Kötü fıkirli Joe' (Amerikan-
cası: Dirty Minded Joe!) olmaktan alamı-
yorum kendimi. Kötü fıkirli Joe dedirtiyor
ki beynime "Bosna-Hersek, Vietnam. İzak
ile tbrahim derken kaç dolar yazıyor fatura
acaba?") Joe'yu kovuyorum anında... "Sı-
vas'ta ölenler için" diye vuruyor Baez gi-
tannın tellerine. Binlerce yüreğe neşter vu-
rurcasına. Binlerce ağız, canlar gibi bır
olup bir söyleyiş eylıyor. 68 kuşağından bu
yana, yana yana gelenlenn yangınını anlar-
casına. "coşkun" Amerikan türkülerine
döküyor işi Baez...
Eller çırpılmaya. diller Amerikan türkü-
lerine çözülmeye başlıyor.
Kalmıyoruz... O da Dona Dona'yı esir-
gemiyor...
Sonrası; sonrası, Açıkhava'nın kapısı-
ndan çıkış 'izdihamı'; 'Kadıköy, Ataköy.
orası burası" çığhklanyla doluşulan otobüs
ve minibüsler... Köprü çıkışı. trafığe takı-
hnaca, cezaya çarptınlan şoförlerin yol-
culara yansıtüğı 'fidyeler!' Her şey'den
annıp eve yürüyorum; gecenin yansını
Sizi seviyorum madam...
AVTJCV ENGtN
Onümde oturan süpürge saçb ve galiba çillı
genç kız. kendi kadar genç erkek arkadaşının
kulağına fısıldadı:
- 68*liler bu kadına taparmtş.
- 68'hler hiç bir şeye tapmazdı... demek gel-
di ıçimden. Sustum. İyi ki sustum. Kız cümle-
sini tamamladı.
Elinızi sallasanız bir "megastara" çarptığınız
bugünlerde. bilmeyenlen dünyada ınandıra-
mazsınız buna.
Bir bluan pantolon. bir beyaz gömlek. sı-
radan bir yeîek. kısa kesilmiş (ve ağarmış)
saçlanyla bır Batı başkentinın herhangi bir
sokağında. her an rastlayabileceğiniz herhan-
gi bır kadın bu
Bu alabildiğine öfkeh kadın. hiçbir profes-
Farkında bile değilım. ama cebimdeki
kibritleri önce 'teker'. sonra da 'çıfter. üçer'
yakmaya koyulmuşum. Sağımda. solum-
da; çakmaklar, maytaplar ve (nasıl o denli
uzun dayandığına akıl erdiremediğim) fos-
forlu "gariplikler' panl panl...
İki saateyakın'söyletı-dinletı' bitivor. (!)
Ama 'şapkasını alıp giden" Baba"ya bile
yedı kez 'bıs' yaptırtan bizler. Baez'ı mı iki-
üç kez bisletmekten "aciz" kalacağız?"
çoktan aşmış saatler. Arkamda neş'eli bir
'gençkız' cıvıldıyor: Ben, 1959'da yoktum.
Leylekler benı 69'a erdirdiğınde 4 yaşın-
daydım. Ama fark etmez. Baez. 21.
Yüzyıl'da da bu müziği yapacaksa... Bun-
ca coşkuyu yaşayabildimse. ben de 68'li
sayılmaz mıyım?
Acılı günlerde bile. nıce bin değişik ku-
şak insanına "68 ruhu" yaşattın "VVe shall
overcome Baez..."
- Tapılır ama bu kadına. Gerçekten.
Benim süpürge saçh ve alabildiğine cana-
yakın genç komşum. Joan Baez'den tat
aldığına göre çok geçmez, kimsenin kimseye
ve hiçbir şeye tapmaması gerektiğıni de bı-
linçle kavrar... diye geçirdım içimden. Gözü-
mü birkaç sanıyelik de olsa sahneden ayır-
dığıma kızıp yeniden döndüm...
Nlereye döndüm ama ? Gençliğimen
Evet.
Bugüne ? Evet. Yanna ? Evet. evet!
Sahnede Joan Baez var. Bir "dünya stan".
yonel meslek hılesine başvTirmaksızın, sesinin
sınırsıza benzeyen olanaklannı bircambazhk
göstensine dönüştürmeksizin. çınlçıplak bir
gitar ve çınlçıplak bir sesle kaç on yıldır, dire-
nenlenn direncıni ateşlıyor, boyun eğmeyen-
lerin türküsünü söylüyor.
1968 Paris'inde "Yasaklamayı yasaklayin"
diyerek sokaklardan akan öğrenci selleri
onun türküsüyle yürüyorlardr
- We shall overcome ! Biz kazanacağız...
Madrid'te flamenkonun büvük ustası Ga-
dez, onu sahneye çağıran fılan yokken. hiç bir
mızansen, sahne düzenı, meslek hilesı içerme-
yen bır coşkuyla sakin adımlarla sahneye gel-
di.
Şaşkın şaşkın kendisine bakan Joan Baez'i
o abartmah İspanyol reveransıyla selamladı,
mikrofona uzandı:
- Ben sahnede hünerli bırini gördüm mü
kıskamnm. Biliyorum güzel değil bu. Ama
ben buyum ışte. Kıskamnm. (Yeniden Baez'e
döndü) Madam. sızi kıskanmıyorum. Siz hü-
ner göstenniyorsunuz. şarkı söy lüy orsunuz.
Siz babamsınız benim madam, iç savaşta
cumhunyetçıler safında. Madrid kapılannda
düşen babamsınız. Küçük kızrnısınız benim
madam. Sizin gibi olmasını ölesiye istediğim
küçük kızımsınız benim. Sizi seviyorum ma-
dam...
Joan Baez güldü. Kemerii burnu, çekik
kızıldenh gözlen ile güldü Konserin verildiği
koca arenada ağJayanlar görülmüş. Gazete-
ler yazdı.
Bütün bunlar akıp geçti gözlerimizin önün-
den. Sahnede o kısa (ve ağarmış) saçh kadın,
o kızılderili kırması dal gibi kadın söylüyor-
du. Akan. birbirine eklemlenıp uçuşan gö-
rüntüler. anı dihmcikleri geldi Nesimi'ye
ulaştı. (Biliyorum. sabredip buraya kadar
okuyanlar şımdi "Aaa. ama işte bu uymadı
ama" dediler Desınler. Uysa da öyle oldu,
uymasada).
Daha üç gün önce parmaklanm bu dakti-
lonun tuşlyan üstünde Nesimi, üç telli cura'-
nın büyük ustası için yazmıştı. Bir acı yazısı,
bir yas yazısıydı. Yazı "Kaçına öhnem bu
hain Pir Sultan ölür dirilir" diye bıtmişti.
Önceki gece, And dağlannın eteklerinden
gelmış o kızılderili kırması, kısa (ve ağar-
mış) saçlan ve çınlçıplak gitan ve çınlçıp-
lak sesiyle beni, bizi sahneye mıhlayan
kadmı dinlerken, kendimin bile duyama-
yacağı bir fısılüyla böyle dedim işte:
- Dogruymuş. Işte Öinldi Pir Sulta
Nesimi orda. sahnede.
Uymadı mı ? Olsun. Uysa da dedim. uyma-
sada...
sultan, işte