25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3HAZİRAN1993SAU CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Ünlü Fransız yazar Jean Genet'nin biyografısi Amerika'da Edmund White'ın kaleminden "Genet" adıyla yayımlandı FLusız, vefasızve eşcinsel"Kültür Senisi - Fransız yazar Jean Genet'nin fırtınalı hayatınj anlatan "Genet1 " adh biyografı Amerika'da yayımlandı. Oyunlan ve romanJan kadar eşcinselliği ve hayat boyu sür- dürdüğü hırsızhk "mesleği" ile de ün- lenen Genet'nin hayatını kendi de eş- cinsel olan ve AIDS virüsü taşıyan Amenkah yazar Edmund VVhite kale- me aldı. Yedi yıJ süren bir araşü- rmanın sonunda tamamlanan kitap, tartışmalara neden oldu. Kıtap, AIDS olgusunun önem ka- zandığı bir çağda, eşcinsel bir yazann hayatını konu aldığı için eleştirilere he- def oldu. Yazar Edmund VVhite, eslri yandaşlan tarafından bile eşcinsel bir yazann işlemesi gereken tek konunun AIDS olması gerektiğini iddia ederek zaten çok kısalmış hayaünın son yedi yüıru Jean Genet'nin hayatını yazma- ya ayırdığı için eleştiriliyor. VVhite, tüm eşcinsel kültûrünü tek bir tıbbi konuya indirgemeye karşıçıkıyon "Eş- cinseUığin tıbbı bir konu olmaktan çı- kanlması topu topu yirmi yü öncesine kadar uzanabiliyor. Şirndi tekrar tıbbın alanına gireceğini düşünmek korkunç. Ben insanlara eşcinsel kül- türünün hastalıklar dışında bir yönü olduğunu hatırlatmak ıstedim." biyografisinde, yazann hayatının yanı sıra tarihi ve siyasal olaylarla ilişkisi ve bunlar üzerindeki etkisine de geniş yer veriliyor. 1950'li yıllarda, VVhite'm "16yaşına gelene kadar sayısı 500'ü bulmuş er- keklerle" yaşadıklan bir suç, bir gû- nah ve en iyimser yorumla bir hastalık sayıbyordu. Ünlü otobiyografik ro- man üçlemesinin ikinci kitabı olan •'Güzelim Oda Bomboş"da VVhite, onu "tedavi" etmeye çalışan psikiyat- ristleri yerden yere vurarak intikamını almıştı. Ama şimdi hastalık dûşûncesi geri geldi, hem de bu sefer kolay kolay gjdeceğe benzemiyor. VVhite'ın 1985 yılında yaptırdığı AIDS tesünin sonu- cu pozıtif çıkü. 1970'lerde New York'- takı çevresinde dostlannın çoğu ya öldü ya da ölmek üzere. White'ın ya- zar dostu Adam Mars-Jones, "Ed- mund'un telefon defteri bir mezarlığa dönüştü" sözleriyleözettiyordurumu. White ise AIDS'in eşcinsellik üzerin- deki olumsuz sonuçlannı şu olay ile örnekliyor: "Dört yıldır bırlikte ya- şadığım erkek arkadaşımla AIDS ko- nusunda bir uzmana gittik. Doktor değıl şarlatan olan bu adam bize 'AIDS için bir şey yaparnam ama eş- cinselbğmizi tedavi edebüirim' dedi." Biyografide, Genet'nin hayatının yanı sıra onun tarihi ve siyasal olaylar- la ilişkisi ve bunlar üzerindeki etkisine de geniş yer veriliyor. VVhite'ın 'Onun kişâüğini biçimletıdiren eşdnselliğiydi, ama kendini hep eşcinsel topJumun dışuıda, eşi olmayan bir yaratık olarak görmeyi tercih etti...' Roman yazarken sabahlan yataktan çıkmam, kıvnhp birkaç sayfa kara- lanm ve o günlük çalışmam bundan ibarettir. Biyografiyi ise böyle yazma- ya imkan yok tabii." Hem Genet hem de White kurguyla, gerçek hayattan alıntılann bir arada harmanlandığı bir türde. White'ın "oto-kurgu" adını verdiği bir türde yazıyorlar yapıtlannı. Örneğin VVhi- te'ın bir öyküsünü Guardian gerçek hayatta yaşadığı bir olay olarak tanıtmış. VVhite, Genet'nin de benzer yayıncısı bu sebeple kitabı basmaya pek yanaşmamış. VVhite bunun ne- denini şöyle acıklryon "Genet'yi Fransız şosyal güvenlik sistemi ve or- dusu, iki sayaş arasındaki dönemde, Avrupa'daki siyasi kaosun ortasında bir serseri olarak dolaşırken ve son günlerinde aktıf roi aidığı radikal ha- reketier içinde betimledim. Amerikalı- iar ünlülere bu şekilde, belli bir manza- ranın ortasındaki bir fıgür olarak bak- maktan hoşlanmazlar. Onlar tek bir yüzün yakın plan çekimlerini görmek isterier. Bu çok roman- tik bir bakış açısı olmak- la birlikte bence tehlıkeli bir apohtiklik içeriyor." VVhite, biyografı türü- nün "dürüsüüğünü" eder, soyar ve terk ederdi. Bunlara can dost- lan ve kendisini hapisten kurtaran Cocteau, bir lüreç. Bi- Sartre ve Giacometti de dahildi. yografide ise belirü bir mmmmmm biçımde yazma sürecinde deneyimleri- ni yeniden yaratüğını söylüyor "Bazı- lan onun yalancı olduğunu söyleyerek yazdıklanyla gerçek te yaşananJar araandaki farklan ılan etmeye girişti- ler. Onlar Genet'nin yazdıklannın edebi eserler olduğunu ve edebiyatta gerçeklerin ahlaki sebeplerle değil, es- tetik kaygıyla değiştirildiğini unutu- yorlar. Bir yazar gerçekleri, kendini haklı çıkarrnak için değil, deneyimini daha çok insanı temsıl edecek bir biçi- konu ve bu konuyu değerlendirebile- cek somut kriterler var. Roman ise ki- şih'ğin çocuksu, düşleyen, yaraücı olan yönüyle ılişki kurmaktır ve iyi ya da kötü, ancak senin yapabileceğin bir şe- kilde var olmayan bir şeye hayat ver- mek demektir. Bir biyografiyi senden başkalan da yapabilir ve genellikle ya- parlar da. Bu yüzdcn daha az gurur- lanırsın yaptığınJa. Aslında daha ilkel bir nedenle biyografı yazımı benim için pekdehoş birçalışma biçimi değil. me sokmak ve daha güzel bir sanat eseri ortaya çıkarmak için değiştinr." Genet ile VVhite arasındaki benzer- lik bu yanbş anlaşılmadan öteye geç- miyor. VVhite, Genet'nin aslında eşcin- selleri sevmediğini. hep heteroseksüel erkeklerle ılişki kurduğunu ve başı- ndan savmak istediğinde onlan evlen- dirdiğini söylüyor "Dahası Ameri- kalılardan hiç hoşlanmazdı, orta sınıf eğitimli insanlara düşmandı." Genet'- nin en ünlü üç özelliği olan hırsızhk, vefasızlık ve eşcinsellik içinde VVhite'ın ılgısini çeken tek konu, sonuncu özelliği. Jnsan- lan mutlu etmekten zevk alan, kibarlıgı ve dostluğu mezhebe dö- nüştüren White'm aksi- ne Genet, tüm dosüan- na ihanet eder, soyar ve terk ederdi. Bunlara can dostlan ve kendisini ha- pisten kurtaran Cocteau, Sartre ve Gi- acometti de dahildi. Dahası Genet, toplumla, hatta suçlular toplumuyla bile tüm bağlannı koparrruş marjinal bir kişj olmayı amaçlardı. VVhite, Ge- net'nin hapisten kurtulabilmek için yazmaya başladığını, ama bunu ba- şardığında yazamaz hale geldiğini be- ürtiyon "Onun kışiüğinı biçimlendi- ren eşcinselliğiydi, ama kendini hep eş- cinsel toplumun dışında eşi olmayan bir yaratık olarak görmeyi tercih etti." Genet eserlennde. heteroseksüel oldu- ğunu varsaydığı okurlanm rahatsız et- mek, isyan ettirmek ve baştan çıkar- mak amacıyla tutku ve deneyirftlerinin şiddet içeren yönlerini yoğun- laştırmıştı. Oysa VVhite kendini ku- şağırun eşcinsellerinjn bir temsilcisi olarak görüyor ve yazıyor. VVhite şu anda üçlemesinin son ki- tabı üzerinde cahşıyor. Haydn'ın ünlü senfonisinden esinlenerek romarunın ismini "Veda Senfonisi" olarak belir- lemiş. Sanatçı bu romanmda 70'li yı- llarda yaşadıklan "tüm o eğlenceli günleri" anlatıyor. Ama kitapta adı geçen kişiler artık hayatta olmadığı için bir burukluk yaşıyor "Hiçbiri yazdıklanmı okuyamayacak. Bazen niye külleri kanştınyorum diye soru- yonım kendi kendune." VVhite tüm çalışmalannın sona erdiğini görebile- cek kadar yaşayamayacağından endi- şeleniyor. "Bu virüs insanm zamanla olan ilişkisini dönüştürüyor, yoğun- laşünyor. Hayattan zevk almaya bak- man gerektiğini söylüyorsun kendi kendine ama süreklı kendini inceleyen birinin gerçekten yaşadığı söylenemez. En iyi çözüm kendini çalışmaya, aşk ilişkilerine ve şosyal hayata kapünp ölüm düşüncesıni aklına getirecek boş bir an bile bırakmamak. Kötü an- lanmız oluyor ama ben depresif bir in- san değilim, harika bir hayatımız var, her saniyeyi değerlendiriyoruz." Fotoğraf sanatçısı Gökhan Yalta'nın ardjndan BtROL ÜZMEZ Sami Giiner, Şahin Kaygun ve Gökhan Yalta.. Fotoğraf dünyası son üç yıl içerisınde önernli kayıplar veriyor. Şa- hin Kaygun'un yarası henüz soğumadan bu İcez de Gök- han YaJta'nın trafik kazası- nda yaşamını yitirmesinin şo- kunu yaşıyoruz. Gökhan Yal- ta genç yaşında fotoğraf dün- yasma daha çok yapıtlar ka- zandıracakken ansıan aramı- zdan aynldı. Gökhan Yalta'yı son kez 3 mart 1992 akşamı, Kozlu'da 263 madencinin ölümüyle so- nuçlanan grizu faciasında görmüştürn. Makinasını kapıp gelmişti. Gazeteci değil- di ama kayıtsız bir fotoğrafçı da değildi. Duyarhydı. Ça- ğının tanıgıydı. Fotoğrafi, belgelemeyi çok seviyordu. Zonguldak maden işcilerini fotoğrafianyla belgelemiş, sergilemiş, dıa gösterileri hazı- rlamıştı. Gökhan Yalta 1985 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fo- toğraf kolu kurucu üyeligi ve üç dönem öğrenci başkanlığı göreviru )oirüttü. İ987'de Marmara Üniversitesi îktisa- di ve İdari Bilimler Fakültesi Fotoğraf Kulübü (Ml- BFOK)'un kurucu üyeÜğini yaptı. Fotoğrafianyla Japonya, .Almanya, Kanada ve yurt içinde 50'yi aşkın sergi ve gös- teriye katıldı. İkisi uluslara- rası olmak üzere 18 ödül aldı. Yurt ıci ve dışında dergi ve ka- taloglarda yapıtlanna yer ve- nldi. tlk kişisel sergisini 1985'te Ankara'da açan Yalta AF- 5AD ve İFSAK üyesiydi. ADT'nin 'Yeniden Yaratma' adb oyunu Rusya Çelyabinsk Tiyatro Festivali'nde ilgiyle izlendi Tiyatro 'dilengeli' tanımıyor ÜLKÜAYVAZ Ankara Devlet Tiyatrosu'- nda bu mevsim sahnelenen "Ye- niden Yaratma" adlı oyun (yö- netmenı Taroer Levent) Rusya Çelyabinsk Tiyatro Festivali'ne katıldı. Çelyabinsk, Moskova'nın kuzey-doğusunda bir kent... Es- kiden ünlü Sibirya sürgünle- rinin toplandığı son durakmış... Moskova'dan üç saatlik bir uçak yolculuğu sonunda bölge- ye vanyoruz. Gece. Otelimıze yerleşiyonız. Azeri bir tıp öğ- rencisi ile Alman dilinde oku- yan bir Rus kızcağız rehberi- miz. Bizi hiç yalnız bırakmıyor- lar. Çelyabinsk'de ilk klenimleri- miz bizi şaşkınlığa sürüklüyor. Kentin insanlannı salatalık, el- ma kuyruklannda görebüiyor- sunuz genellikle. Tramvaylann her köşeye vızır vızır gidip geldı- ği bu kentte ınsanlar dolaşmı- yor pek; belli ki herkes işinde gücunde. Ne var ki iş çıkış saat- lerinde de sokaklar caddeler ta.- kin... Kent bir felakete uğramış sanki. Bir dilim ekmek peşinde koşturan Rus insanı, öte yan- dan şasılacak kadar şık giyiniyor: her gün düğüne gjdilir gjbi. Bu olağanüstü gururlu insanlar yokluklannı birbirle- rinden dahi gizler gıbı... tlk oyunu seyredişimizlekaygılarye- rini hayranlığa bırakıyor. Üç tiyatroda seyirci karşısına çıkan festival oyunlan büyük ve heyecanh bir ilgi görüyor; bü- tün oyunlar dolup taşıyor. Çelyabinsk'- te on tane tiyatro salonu var. Bunlardan kimisi ortalı ve çok amaçh sahne, kimisi bizdekigibi klasik ttalyan sahne. "Yeni- den Yaratma", bu klasik sahnenin yer aldığı en büyük salonda sahndendi. 1500 kişiük bu salonda da tek boş kol- tuk yoktu. Apaçjk, tiyatro bir yaşantı Çelyabinskliler için; büyülü ve anlamlı bir yaşantı. Rus dilinde izlediğimiz oyunlarda çarpıa bir oyunculukla karşılaştığımızı betirtmeliyim. Ses ve hareket, aynntıla- Ankara Deviet Tiyatrosu'nun suoduğu 'Yeniden Yarafma'vi Taroer Levent yönetmiş. 'Yeniden Yaratma' Çelyabinsk'in büyük tiyatro salonlanndan birinde sahnelendi. 1500 İaşilik salonda tek boş koltuk yoktu. ra önem veren bir anlayışı yansıoyordu. Dekor ve aksesuann en aza indirilerek, ışık, müzik ve oyuncu deviniminin bir bütün olarak öne çıkanldığı dıkkat ce- kiciydi. Bunun bir dramatik yoğunluk sağladığı apaçık. Rusya Cumhuriyetle- rinden festivale katılan topluluklar için şu iki genelleme uygun olacaktır: Kendi yerli yazarlanrun sözkonusu oyunlan- nda ya dramatik olan öne çıkarılmış, böytece klasik dram anlayışı oyuncu- lukta yoğunlaşünlrruş ya da tam karşıU bir yöntem izlenmiş: Açık biçim dediği- miz göstermeci anlayış benimsenmiş. Bu ikinci bölüm oyunlannda dans ve komik öğelere dikkat çekilmek isten- miş. Bu nedenle ılk öbekte toplaya- cağımız oyunlar genellikle söz ağırlıklıyken, ikinci öbek oyunlarda ha- reket sözden önce geliyor. Örneğin Me- rab EliozishvflFrun yazdığı "Berikoni" adlı oyun tıpkı bizim ortaoyunu biçimi- ni anımsatan bir tarzda oynanıyordu. Arkada çok amaçh kullanılan bir pano ve at gibi kullanılan bir keçi, oyunun canlı eîemanlanydı adeta. Oyunculann hem sahne hem de seyircilere yönelişi de ortaoyunu teknigıni anımsatıyordu. Ankara Devlet Tiyatrosu'- nun sunduğu "Yeniden Yarat- ma"birarayış oyunu... îçerik ve sahneleme anlayışı olarak bu arayışta bir bütünleşme sözko- nusu. İnsan neyi arar? însanoğ- lu, güzeli arar, zenginliği arar, mutluluk arar, kendini arar... Oyunun asal kışilerinden yazar da kendi kimliğinj anyor. Arar- ken, bir geçmişe bir şimdiye dö- nüyor. Tasanm dünyası onu ne- reye çekiyorsa, o yana yöne- liyor. Görülüyor ki arayış eyle- mi hayatın bütün dönemlerinde varolan bir olgu. "Yeniden Yaratma" deneyci bir oyun olarak yorumlandı. Yönetmeni Tamer Levent, y\\- lardır dünyanın birçok ülkesin- de ve ülkemizde yaptığı çalışma ve birikimiyle- kendi deyimiyle- "yaratıa drama yöntemi"ni bu oyuna aktardı. Böylece metin başka bir düzeye ulaştı. Oyun, Çelyabinsk Festi- vali'nde sahnelendikten sonra, yaklaşık üç saatlik bir toplantı- da tartışmaya açıldı. Doğrusu dil engeli de işin içine girince, oyunun anlaşılma sorunu bir ölçüde kaygı doğuruyordu. Oyun, beklentimizin çok üstünde bir algılama doğurmuştu. Sorular aynntı- lar üzerineydi. Özellikle şu sözlerin altını çizmek isterim. Maneken Şehir Ti- yatrosu Sanat Yönetmeni Juri Bobkov'- un saptaması şöyleydi: "Yeniden Ya- ratma'da bana göre en çarpıcı yan, müziğin, dansın ve hareketin mükem- mel uyumuydu." Tartışmanm ardından fuayede Çelyabinskli bir yönetmen bize şunlan söylüyordu: "Ben, 1960 yılında- bizim gazetelerden birinde yayımlanan bir Türk öyküsü okumuştum. O zama- na kadar Türkiye'yi üçüncü dünya ül- kesi olarak hem ekonomik, hem kültü- rel anlamda geri bir ülke bilirdim. O öy- küyü okuyunca bütün düşüncem değiş- ti. Çünkü bu ülkenin yazıldığı bir ülke- de şaşırtıcı zenginlıkler olacağını düşün- düm. Bu düşüncemi oyununuzu izleyin- ce de bir kez daha anımsadım." Fotoğraflarla İstanbul nostaljisi A>fKARA (AA) - Türk fotoğraf sanatının büyük ustalan- ndan Ara Gfller'in "Bir Zamanîar İstanbuT^rJaşlıgıyJa nazı- rladığı nostaljik sergisi, başkentte sanatseverlerin beğenisi- ne sunulacak. Dünyanın en iyi 7 fotoğraf sanatcısından biri olan Ara Güler'in yapıtlan yanndan başlayarak Fransız Kültür Merkezi'nde sergilenecek. Asıl ününü belge fotoğ- rafçüığına borçlu olmasına karşın. gerek siyah-beyaz gerek- se renkli fotoğrafta da yetkin ve özgün bir üsluba ulaşan sa- natçının yapıüannın büyük bir bölümü Paris'te 'Ulusal Ki- tapbk'ta bulunuyor. Sanatçının Fransız Kültür Merkezi'- ndeki sergisi 23 hazirana değin görülebilecek. Aşıkh höyük kazüarı AKSARAY (AA) - Aksaray'ın Güzelyurt ilçesıne bağlı Aşıklı höyüğünde, Küjtür Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi işbirüğiyle 1989 yılında başlatılan kurtarma kazılannın bu yılki bölümü temmuz ayında yapılacak. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufnk Esin, yaklaşık 10 bin yıl öncesinde ilk yerleşmeye sahne olan Aşıkh höyüğünde yapılan kazılarda, 2. tabaka yerleşmelerinin çeşitb evrelerinin günışığına çıkanlmakta olduğunu belirterek kaa sonuçlan hakkında şu bilgileri verdi: "Günlük yaşama ait kerpiç yapılardan oluşan mahallelenn doğusunda ele geçen büyük avlunun, avlanan hayvanlann Aşıkh sakınlerine paylaşünldıklan bir yer, bir çeşit mezbaha olduğu gözlenmektedir. Güneybatı yamaanda bulunan çakıllı yol ve şimdiye kadar bılınen en eski sandık du var sıstemi, Aşıklı toplulugunu yönetenlerin oturduğu sanılan yapılan çevrelemektedir. Bu yapı duvar sistemi, daha sonraki Hitit kentleri sur sisteminm kökeninin Aşıkb olduğunu belgelemektedir. Prof. Dr. Esin, Hacettepe Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin özbek tarafından yapılan araştırmalarda, ilk beyin ameliyaünın ve bir kadın kafatasmda da ilk otopsinin Aşıklı'da yapıldığının saptandıgını kaydederek " AşıkL'da yaşayan insanlann yaş ortalamalannın 35-40 arasında olduğu, ancak bunlar içinde 55-56 yaşına kadar yaşamış erkek ve kadınlann bulunduğu belirlenmiştir" dedi. Sergem "Bizinıişverenimiz seyirddir." ANKARA (AA)- Yaşamının 40yılını Devlet Tiyatrosunda oyuncu ve yönetmen olarak sürdüren Semih Sergen, son günlerde bazı çevrelerce ileri sürülen "Devlet Tiyatrosu seyircisinden uzaklaşıyor mu?" sorusuna, "Devlet Tiyatrosu deneme tahtasma dönmediği sürece seyirci kaybolmaz" şeklindecevap verdi. Devlet Tiyatrolan'nın altyapısının tiyatro, yazar, çevirmen ve seyircisi ile sağlam temeller üzerine kurulduğunu kaydeden Sergen, bugüne kadar oluşturulmamış bir kültür politikasırun sıkıntısı üzerinde durdu Sergen, "İktidarlar değişse bile bilim ve sanat dallannm asla etkilenmeyecegi bir kültür politikası belirlenmelidir. Çünkü buralar, bağımsız ve özgür yerlerdır" dedi. Devlet Tiyatrolan'nın gerçek işverenınin seyirci olduğunu ifade eden Sergen, seyırcinin büyük şehirlerde tiyatroya doymadığını, tiyatronun Anadolu'da da yetersiz kaldığını söyledi. Fazü Hüsnü Dağlarca 'Dağlarca Çocuklarda Dszisi', çocuklar için hazırlandı. 'Dağlarca Çocuklarda Dizisi' KültürServisi -Tümzamanlar Yayuıalık, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın çocuklariçin yazdığı şiirleri, 'Dağlarca Çocuklarda Dizisi' başhğı altında yayımladı. Anaokulu. ilkokul ve ortaokul çağındaki çocuklar ıçın hazırlanan dizi Dağlarca'yı ve şiirini sevenler acısından da önem taşıyor. Dizinin ilk kitabı olan "Kuş Ayak"; "Boyalı Ses" ve "Açıl Susam Açıl" adlanru taşıyan iki kitaptan oluşuyor. Diziran diğer kitaplan olan "Yazılan Seven Ayı", "Baüna ile Mandalina" ve "Yaramaz Sözcükler" şiirsel öyküler biçiminde kalemealınmış. Dizinin tüm kitaplannı Mustafa Deüoğlu resimlendiriyor. 'Dizi'deaynca, "Yeryüzü Çocuklan", "Göz Masalı", "Şeker Yiyen Resimler", "Güneşi Doğduran", "Kacan Uykular Ülkesi", "Cinoğlan" ve "Hin ile Hincik" adh kitaplar yer abyor. "Sinton ve Garfimkel"yine bhrükte NEW YORK (AA) - 6O'lı yıllann ünlü ikilisi "Simon ve Garfunkel" yine birlikte konser verecek. Paul Simon ve Art GarfunkeL sonbaharda, New York'taki Madison Siuare Garden Salonu'nda 10 ayn konserde izleyicilerin karşısına çıkacaklar. Konserlerin l-16ekim tarihleri arasında verileceği, 60-75 dolardan satılacak biletlerin ise yakında satışa çıkanlacağı bildırildi. 60'b yıllardaki şarkılan hala büyük zevkle dinlenen ünlü ikili, 1970'te "sanat anlayışlanndaki farklıbk" nedeniyleaynlmışlardı. Sımon ve Garfunkel, 1981 'de yine New York'to Central Park'ta bir konser vermişler ve yaklaşık yanm milyon kişi ikiliyi zevkle izlemişti. Simon ve Garfunkel, sonbahardaki konserlerinde, "Bridge Over Troubled VVater", "Scarboroug Fair", "The Sound of Silence", "El Condor Pasa" gibi eski şarkılanndan oluşan birdinleti sunacakiar. 'Memleketimden Nazım Manzaralan' > Kültür Servisi - Gebze Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezı'nin düzenlediği Edebiyat Etkinlikleri'nin 19.'su 12 haziran cumartesi günü saat 15.00'te Gebze Belediye Meclis Salonu'nda gerçekleştirilecek. "Memleketımden Nâzım Manzaralan" başbğını taşıyan etkinliğe Halit Çelenk ve Öner Yağcı konuşmacı olarak katılacaklar. Akgün Akova'mn yöneteceği etkinlikte Nâzım Hikmet'in şıirlerini Beksem Tiyatro Bölümü seslendirecek. Gebze Belediyesi Edebiyat Etkinlikleri'ndedaha önce "Neden öykü", "Neden Şiir", "Neden Mizah", "Her Şey Şiirdir", "Edebiyat Ne İşe Yarar", "Gökdelenin Tepesinde Edebiyat" gibi konularda söyleşilergerçekîeştirilmişti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear