25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 8HAZİRAN1993SAU 10 DIZIYAZI 'yabancı' iletişim kaııallamıı kapatıyor A. ürkiye'den gelmiş insanlarpsikolojik ÂJd ğitimiyapacak kişiyle eğitilecek kişi açıdan çevrelerine 'güvensizlik'duyuyor. Dil arasındaönce bir 'güven köprüsü'kurulması farkı, ahşkanhklannfarkı, değeryargılannın zorunlu. Eğer böyle bir 'güven köprüsü' • -1- sveç Norveç Danimarka... Akhma böyle başlayan bir çocuk şarkısı geliyor lsveç Norveç Danimarka Belçika Felemenk Hollan- da Türkiye'nin merkezi Ankara... Bir coğrafya dersinde uydurulmuşa benzeyen bu şarkı belki de tekerleme- ye benzediği ıçin dilimize yapLşırdı. Hep birlikte yeniden yeniden bu sözle- ri bağınrdık. Sonralan Felemenkie Hollanda'nın ayıu ülke olduğunu öğ- renmiş, çok gülmüştük. • Avrupa'nın kuzeyine yolcu- )uk SAS uçağına bindiğıniz ianda başlıyor. llk kez Stock- Jıolm'a gittığim zaman düşün- ;düğüm bu olgu nerden kay- ;naklanıyor? Bu kez daha iyi 'anlıyorum, 'zamanı kullan- «mayıbilmekten'. ! THVye de çok gûvenirim. lözellikle uçuş ekiplerine. Pilot- Jiar, yardımcılar, uçuş mühen- jdisleri. Ama zamanın kul- •lanımı onlann elinde değil ki. İNeden zamana değer vermeyi pğrenemiyoruz? Doğulu'yla Tiatılı'nın farkı mı? Olmadığını f&nlıyorsunuz. Çağdaş ol- öhayanla çağdaş olanın farkı. (Bir yaşama saygısı bu. Dakika- fîara önem vermeden modem '-olunmuyor. ! Danimarka'dan bakış Danımarka'ya gidiyoruz. rAvnıpa ülkelerine bu amaçla ; yaptığımız dördüncü gidiş. İlki ' Stockholm'a "gençlik ve kadın \ sorunlan'yla ilgili bir program ] içindi. tki kez çeşitli kentleriyle jAlmanya. Bu kez de Kopen- \ hag. Kopenhag Belediyesı j 'Gençlik Bölümü'nün çağnhsı | olarak, 'gençlik sorunlan, Tür- ı kiye'de kültürel değişim, genç ! göçmenler' konulanyla ilgili 1 beş toplanü programlandı. llk ; toplanü Danimarka'b eğitimdlerle, •dört toplanü da Türkiye'den gelmiş gruplarla. Avnıpa ülkelerinin, orada yaşayan azınlık gençlerinin sonın- lanyla ilgisini düşünüyorum. Gençler, siz neden yozlaşıyorsunuz? Merak ediyorlar, anlamaya calışı- yorlar, neler yapüacağını öğrenmek is- tiyorlar, kendi yapüklannı eleştinnek istiyorlar. Gençlerin kendi gelecekleri olduğunu bümenin ya- ratüğı bir merak bu. öğ- renmek, incelemek, bunlara dayalı yeni programlar geliştirmek. Içim burkuluyor. Burada "nelerin yapılmadığını' dü- şünüyorum. Nelerin merak edilmedi- ğini, nelerin önyargılı bakışlar karşısı- nda yitip gittiğini, nelerin incelenmedi- ğini... Buradaki moda yargının 'gençlerin yozlaşüğından yakınma' olduğunu ama kimsenin merak edip ve gençlere 'siz ne düşünüyorsunuz?' diye sor- madığını... Düşünüyorum... farkı, beklentilerinfarkı burayagelmiş insanlar üzerinde sanıldığından daha çok etkiü. Onun için de öncebu 'güvensizUk faktörü'nün asdmasıgerekiyor. yoksa, burayagelmiş olan 'yabancı'iletişim kanaUannı kapatıyor. Ona artık birşey aktaramıyorsunuz. Bu durum bir anlamda 'psikolojik resistans-ruhsaldirenç'yaratıyor. sıcak bir havayla karşılaşıyomz. Oysa yağmurlu bir İstanbul bırakmıştık. Iklım kuşaklan yer değiştirmiş olmah. Ozon tabakası. çevre kirlenmesi falan mı? Yetişkinlerin eğitimi de önemli Ertesı gün ilk toplanü Danımarkalı ka'da büyük önem verilen konulann başında 'eğitim' geliyor. Eğitim sadece okul eğitimi değü. Yetişkinlerin eğiti- mi çok önemli. Bütün toplum yeniden yeniden eğitiliyor. En çok merak ettik- leri konu da yapüklan eğitımin nere- lerde etkin olduğu ya da olmadığı. Bu konuyu henüz büemiyorum. Çünkü egiümcilerle. öğretmenler, danışman- böyle bir incelememiz olmadı. Ama lar, psikologlar... Türkiye'de yaşanan bir ülkedeki azmlığın psikolojik so- kültür değişimiyle ilgili gözlemlerimi- runlan var, eğitimi düşünürken bunu Gdeceğe flişkin bdüentüerimia, kaygflarimızı, umudannuzı birbirimize aktarmak, birfoirimizi dinkmek ve anlamak zonıo- dayız... Kopenfaag Gençlik Damşma Merkezi'niıı yönetitisi John Knudsen, Dr Erdal Atabek'i dinleyicOere tanıtıyor. Uçak Baltık denizi üzerinde süzüle- rek iniyor. Pasaport, gümrük işlemleri takıntısız bitiyor. Tek bir çanta bile açılmadan çıkıyoruz. Buradaki rehbe- rimiz Hüseyin Duygu orada, bizi kar- şıbyor. Hüseyin, burada 'gençlik da- nışmanı' olarak çalışıyor. ögretmen- lik egitimıni burada yapmış. Burada havanın güzelliğı de tam bir sürpriz. Biz, 'aman kuzeydir, soğuk- tur, nemlidir' falan diye pardesüleri almışız, yetecek mı, yoksa palto mu al- saydık?" diye düşünürken güneşli, zi, düşüncelerimizi, beklentilerimizi anlatıyorum. Geleneksel yapıdan mo- dern bir yapıya geçmeye çalışan 'geçiş toplumu'nun sorunlan. Ailenin deği- şimi, egitim sistemimizin neden değiş- mesi gerektiğıni, dünyadaki değişimin etkılennı, kitle iletişim araçlannın et- kilerinı, beklentileri... Merakla dinliyorlar, notlar alıyor- lar, aralannda konuşuyorlar. Kendi gözlemleriyle karşılaştırdıklan beüi oluyor. Sonra sorular başlıyor. Merak ettikleri her şeyi soruyorlar. Danimar- bilmek çok önemli. Konu ilgilerini çe- kiyor, yeni sorular soruyorlar. Onlardan biri mi olayun? Aıüatmak istediğim şu: Türkiye'den buraya çeşitli zamanlarda, değişik ne- denlerle gelmiş insanlar psikolojik açı- dan çevrelerine 'güvensizlik' duyuyor. Dil farkı, alışkanlıklann farkı, değer yargılannın farkı, beklentilerin farkı buraya gelmiş insanlar üzerinde sanıl- dığından daha çok etkiü. Onun için de önce bu 'güvensizlik faktörü'nün aşıl- ması gerekiyor. Eğitimi yapacak kişiy- le eğitilecek kışi arasında önce bir 'gü- ven köprüsü' kurulması zorunlu. Eğer böyle bir 'güven köprüsü' yoksa, bu- raya gelmiş olan 'yabancı' iletişim ka- nallannı kapatıyor. Ona artık bir şey aktaramıyorsunuz. Bu durum bir anlamda 'psikolojik resistans-ruhsal direnç' yaratıyor. Bu durumu Almanya'da yaşayan bir Türk'le konuşurken de görmüştüm. Yirmi yıldan fazla Almanya'da olduğu halde Almanca öğren- memişti Görünüşte bu durum, öğrenme isteksizliği ya da al- dırmazlık sayılabihrdi ama 'ne- den Almanca öğrenmedıniz?' sorusuna verdıği yanıt çok ilgi çekiciydi:'Almanca öğreneyim de onİardan biri mi olayun?'. Aile faktörü Yabana ülkelerde yaşayan- larda o ülkenin dilini öğren- mek, 'kendi kimliğini yitirip onlardan biri olmak' gibi gö- ründüğü zaman, insanlar öğ- renmeye karşı bir tavır*alıyor- lardı. Kanımca önce dikkat edilmesi gereken konu buydu. Bu 'ruhsal direnme' aşılmadan, öğrenme aşaması başlamıyor- du. Belki de 'öğrenme yetersiz- liği' tanısıyla özel sınıflara gön- derilen pek çok çocuğun soru- nu bu tür bir engelİenmeydi. Hele de öğrenim yaşını geçir- miş erişkinlerde böyle bir psi- kolojik durum daha kolay an- laşılabilirdi. Onun için de ya- bancı ülkelerde yaşayan insan- larunızda önce 'güven faktörü' üzerinde çahşümalıydı. Eğitim bu faktör aşıldıktan sonra başanlabilırdi. Bir de elbette, insan kendi kültüründen olan- lara daha fazla yakınlık duyu- yordu, onlardan gelecek eğ^ti- me daha kolay uyum sağlayabilirdi. Buradaki Türkiyeli gençlerin eğiti- minde de 'aile faktörü' özel bir yer tu- tuyordu. Aslında bütün Avnıpa sınır- lan içinde genç insanlann eğitiminde "aile faktörü' önemli bir etkendi. Genç insanlann iki kültür arasında sıkışma- lan, onlann çevreleri tanındığı zaman daha iyi anlaşılabilirdi. Daha sonra, gençlerle yaptığımız toplantıda bu ger- çek bir kez daha su yüzüne çıkü... SÜRECEK Senisevmek9 emek ister9 çalışmak ister O N B I N L E R ICİN YAZDI sonucu ölmen tüm Atatürkçüleri ve demokraa taraftarlannı çok üzmüştür. Sen ölmüş olabilirsin ama senin gibileryaşayacaklardır. Senin yolundan gidip, Atatürk'ü savunacakîardır. tsmail DevTİm KıLnçarslan/Vefa And. Iisesi Merhaba Sayın Uğur Mumcu, bugün senin yarundayız, hiç yalruz kalmayacaksın. Ozgür düşünceye, özgür fikirlere, laikliğe ve laik cumhuriyete sıkılan kurşunlan kınıyor ve lanetliyonız. Sen ölmedin senin fikirlerin, düşüncelerin kalbimizde yaşayacak. Hüseyin Aktaş/öğretmen Sensiz işimiz daha da zorlaştı, seni sevmek zahmet ister, emek ister. Boşa bağınp çağırmak, kavga etmek değil, çalışmak ister! Senin gibi çalışkan! Senin gibi onurlu! Senin gibi dürüst! Senin yaktığm ateş sönmeyecek. Timur Snt/İTÜ öğrendsi Senin bir bombalı suikast Uğur Mumcu katledildi. Lanet olsun onu katleden yobazlara, hırsızlara, insanhk düşmanlanna ve Atatürk düşmanlanna... EvetO'nun yücudu artık yaşamıyor ama inançlan ve idealleri yaşıyor ve yaşayacaktır. Sonsuza kadar ben Kemaller ve binlerce Kemaller onu yaşatacağız, Atatürk'ü ve O'nun Laik Cumhuriyeti'ni yaşatacağız. Atatürkçülüğü yoketmek isteyenler size sesleniyorum gelin önce beni, bizi yok edin ancak o zaman emellerinize kavuşabilirsiniz. Uğur Mumcu'yu katleden eller kınlsın. Kemal Kavas Atatürkçü, çağdaş, laik bir Türkiye için sen bir ışıktın. Senin buaktığın meşaleyi taşıyacağız. tbrahim Gürgen Uğur Mumcu gibi bir halk adamına bu vahşi cinayeti işleyenleri şiddetle kınıyoruz. Eğer bu kişiler bir tslamcı grupsa bu kişilerin savunduklan İslam'ı kabul etmiyoruz. Teröre lanet olsun. Gökhan Turhan SÜRECEK ÇALIŞANLAREV SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Özel okulda öğretmenim" 5örw:BirözdokııW*öğretmeniın.BizkTk,herdersyüıbaşıııda birer yıllık sözteşme yapUır. Bu sözfeşmeter, hemen be- men ber yü yenüenir. 1993-1994 ders yünda ben, çahşöğm okul ile yaptığnn ; sözkşmeyi yenüemeyeceğim. Sözkşmeyi yenflemezsenı kıdem tazminad hakkım do- j ğar mı? j YANTT: Bu konudaki yargı kararlan değişiktir. Bazı yargı kararlannda, özel okullarda süresi belirli iş sözleş- mesinin öğretmen tarafından yenilenmeyip sona erdiğinde, kı- dem tazminaürun ödenmesi gerektiğine, bazı kararlarda ise ödenmemesi gerektiğine karar verilmiştir. • Konuyla ilgili bu değişik kararlardan örnekler verelim. ! 1- "Davacı, davalıya ait özel okulda... tarihinden başlamak ve... tarihinde sona ermek üzere yapılan iki yılhk sözleşme ile öğ- retmen olarak calışmaya başlamış, sözleşmenin 7. maddesi uya- nnca... tarihinde verdiği dilekçe ile Milli Eğitim Bakanhğı'ndan aldığı iki yıllık izin süresinin... tarihinde sona ereceginden, sözleş- menin de bu tarihte bireceğinden bahisle işverene ihbarda bulun- miKtiır Burada süresi belirli bir sözleşmenin. süresinin sona ermesi ne- deniyle aynlma söz konusu olup, bu durum süresi belirsız hizmet akdinin de feshi olarak kabul edilmez. Davaa sözleşmeyi yenile- mek zorunda da değildir. Belirli süreli hizmet akdinin sona ermesi halinde ise kıdem taz- mmaü gerekir. Yargıtay içtihatlan bu yöndedir. O halde, davacının gerçekleşecek kıdem tazminatına karar ver- mek gerekırken, yazıü şekilde reddi isabetsiz olup, bozmayı ica- bettirmiştir." (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 27.6.1984 tarih, 6225 esas ve 7118 karar) Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 5.6.1980 tarih, 6911 esas ve 6758 karan da aynı yöndedir. 2- "özet: Belirli süreli hizmet akdinin sonunda, yeniden akit yapmak istemeyen işçi, kıdem tazminaüna hak kazanır." Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 20.10.1992 günlü 1992/6571 esas ve 1992/11557 sayıh karan değişik yöndedir. 3- " (...) 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan Kanunu'na göre, ögretmenlerle yapılan birer yılhk sözleşmeler, işin niteliği itiba- nyla ayn ayn süresi belirli sözleşmeler olup, ardı ardına her sene için yapılmış olması, bu sözleşmelerin belirsiz süreli sözleşme ol- duğunu göstermez. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulu'nun ka- rarlan budoömltudadır.ryHGGK.. 1.7.1992 eünve 1992/9-335 karar) Davacı, bir yıllık sürenin bitiminden bir süre önce akdi ye- nilemeyeceğini bildırmiştip. Süresi belirli olan sözleşme, sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer ve işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Zira bu du- rum tş Kanunu'nun 14. maddesinde belirtilen kıdem*tazminatını gerektirecek hallerden değildir. O halde kıdem tazminatı isteğinin reddine karar vermek gere- i ( )() Hukuk Genel Kurulu'nun bu konudaki karar özeti ise şöyle- dir: 4- "Özet: Özel okul öğretmeniyle yapılan birer yıllık belirli sü- reli sözleşmeler, işin özelliği nedeniyle belirsiz süreli sözleşmeye dönüşmez. Bu nedenle de sözleşmenin feshi nedeniyle ihbar taz- minatı istenemez." (Hukuk Genel Kurulu, 1.7.1992 tarih, 1992/9-335 esas ve 1992/448 karar) Hukuk Genel Kurulu'nun karannda yalnızca ihbar tazminatı ödenemeyeceğinden söz edilmiş, ancak kıdem tazminatına deği- nilmemiştir. Kaynak: (1) Ibrahim Eşmelioğlu, İş Kanunlan ve Mevzuatı 1986, sayfa: 310/15 - (2) sayfa: 309/11 (3) Lebib Yalkın Yayımlan, Cilt AA/13, sıra no: 402, (4) sıra no: 397 AMCARA NOTLABI MUSTAFA EKMEKÇİ Tunus'taPfliç Knartma İşkencesi! Hinthorozu Erdal Bey'e iki yıl önce Çağdaş Gazeteci- ler Derneği balosunda: - Erdal Bey demiştim, ben bir daha ÇGD Genel Baş- kanlığı'na adaylığımı koymak istemiyorum! - Neden? - Daha demokratik olur; başkanlığa kazık çakıp otura- cak değiliz ya! Başkalan da gelsin... - Otur oturduğun yerde Başkan!.. Eski köye yeni âdet çıkarma mı ne demişti... Şimdi kendisi eylüldeki SHP kurultayında aday olma- yacağını açıkladı. Hinthorozu son açıklamasıyla anlayanlara kaç de- mokrasi dersi birden mi verdi ne? Bravo Hinthorozu'- na!.. • • • Tunuslu Riyad Mahluf, 129 gündür Kırklareli Cezaevi'- nde; bir süredir de top oynarken bacağı kınldığı için, Kırklareli Sayrıevi'nde bacağı alçılar içinde, yatmakta: Riyad Mahluf, yatağına zincirlenmesine çok tçerliyor; bunun bir çeşit işkence olduğunu düşünüyor. Bu arada ilginç gelişmeler oldu; "Tempo" dergisinden Güldal Kızıldemir, Paris'e giderek, orada Riyad Mah- lufa yardımcı olan bir banka soyguncusu, gangsterle konuştu. Konuşma, 'Tempo'nun son sayısında çıktı. Takma adı, Etienne B... olarak geçen gangster, Güldal Kızıldemir'e de "Güldal" değil, "Françoise" diyor. Ara- lannda şu konuşma geciyor: ' - Riyad'ın örgütü adına ilk dört banka soygununu biz- zatbenyaptım. - Monsieur Etienne, siz Tunus'ta dört banka mı soydu- nuz? Ve yakalanmadmız? - Evet, tam dediğiniz gibi Françoise, Tunus'ta dört banka soydum ve yakalanmadım. Ama sadece ilk dört banka... Bildiğim kadarıyla yıllardır soygun yapıyorlar... Onlarla hiçbir ilgim yok. - Hangi bankalardı soyduklannız, hatırlıyor musunuz? - Tabii... İlk soyduğum banka Tunus Kartaj Havaalanı'- ndan çıktıktan sonra büyük beyaz bir bina vardı, üzerin- de çok büyük bir bayrak asılıydı; ikincisi Habib Burgiba Meydanı 'ndaki El Menze Bankası -şimdi bankanın adını değiştirmişler-, üçüncüsü tam onun arka sokağında küçük bir banka, dördüncü soyduğum banka Tunus şeh- rinin dışındaydı. - Bankalan tek başınıza mı soydunuz? - Hayır, her bankaya üç kişi girdik. Ben; benim ada- mım olan bir Fransız daha, bir de bir Tunuslu. Her ban- kaya Riyad'm örgütünden farklı bir adam soktum, eğit- mek amacıyla. llk soygunu hiç unutmam, çünkü çok komik bir manzaramız vardı. Çok ufak tefek bir adam, bu bendim, çok uzun boylu bir başka adam, benim Fransız yardımcım ve çok şişman bir başka adam, bu da Riyad'- ın örgütünden bir Ttınuslu. - Soygunlardan elde ettiğiniz parayı ne yaptınız? - Ben paramı aldım, gerisini örgütlerine teslim ettim. - Siz banka başına ne kadar para alıyorsunuz? • Miktarı söyleyemem. Söyleyeyim de vergi mi istesin- ler. - Yani, Riyad Mahluf'tan müşteri olarak memnunsu- nuz? - Tabii. Zaten örgütle çalışırken para sorunlan çıkmaz, kişisel işlerden çıkar problem. Ayrıca örgütle çalışma- nın başka bir avantajı daha vardır, soygun sırasında gözünüz arkada kalmaz. iyi korunduğunuzu bilirsiniz. Bu da işiçok kolaylaştınr..." Peki, Tunus'ta Zeynel Abidin Bin AN yönetimi nasıl? Bu konuda, Fransa'dan bana yeni belgeler geidi. Türkiye'de, Tunus'takj yönetimin içyüzü bilinmiyor, ya da ben bilmi- yordum. Ülkede ölüm cezası uygulaması var. Basın, ga- zeteciler yoğun baskı altında. Elimdeki bir rapora göre Tunus'ta durum şöyle: "Yeniden Doğuş Partisi'nin sempatizanı olduklan id- diasıyla binlerce kişi 1991 yılında tutuklandılar. Tunus'ta yürürlükte bulunan yasaya göre en çok on günlük sorgu- lama süresi aşılarak gozaltında bulunduruldular. Yılın ilk altı ayında çok sayıda kişi yakalandı, delil yetersizli- ğinden salıverildiler. Bunlardan bazıları, tutuklama emri olmadan polisler- ce evlerinde şiddete başvurularak sorgulandılar. Bazen de polis, aranan kişileri teslim olmaya zorlama amacıy- la onlann eşlerini ve ailenin diğer bireylerini tutukladı. Eylül ayında, polisçe aranan Mohamed Bin Ali Kardani'- nin kızkardeşi on yedi yaşındaki Hayya Kardani Bard, polis karakolunda dört gün tutuldu. Polisler, kardeşinin teslim olması için ona baskı yaptılar. Bu genç kız, karde- şinin teslim olmasından sonra, 1 ekimde salıverildi." Raporda, Tunus'taki "işkence"yöntemleri şöyle anla- tılıyor: "En fazla uygulanan işkence metotları arasında "piliç kızartma usulü" gelmektedir. Sanık, ayaklarından başı aşağıya gelecek tarzda asılmakta ve elleri, dizleri arası- dan geçirilmiş bir demir çubuğa bağlanmaktadır. Ayak- larının tabanına vurulmakta, vücudu sigara ile yakıl- makta, vücuduna cereyan verilmekte, şişe ve çomak sokulmak suretiyle seksüel azap ve işkence yapılmakta- dır..." Yıllık raporda, en az yedi kişinin gözaltı süresi içinde işkenceden öldüğü de belirtiliyor. Uluslararası Af örgütü, Tunus'ta yapılan işkencelerle yakından ilgileniyor... BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Adalet Ağaogu'nun 1 bir tiyatro yapıu. 2/ Bir el aracı... îlaç yapımında 2 kullanılan türlü kök, ka- 3 buk, çiçek, yaprak gjbi şeyleri satan kimse. 3/Af- 4 rika'da bir ülke... Yaka- 5 cak odun için kullanılan, bir metre küpe eşit oylum 6 ölçüsü birimi. 4/ Amir- -, ler... Bir renk. 5/ Sodyu- mun simgesi... Yoksulla- 8 ra yiyecek dağıtan hayır g kurumu. 6/ Türk müzi- ğinde bir makam... Bir gösterme sıfaö. 7/ Köy oyunlannı yöneten kimseye verilen ad... Ödeşme, razı olma. 8/ Bir nota... Dinlenmek için calışmaya ara verme. 9/ Eğril- me, bükülme... Kenar süsü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dimitri Dünov'un, dilimize de çevrilmiş ünlü romanı... Bayağı. 2/ Endüstride, yönetimde ve bilımsel işlerde insan aracılığı olmadan iş- lerin otomatik olarak yapılması. 3/ Inciçiçeği... Hayvanlara vurulan damga. 4/ Japonlara özgü kâğıt katlama sanatı. 5/ Bir renk... Ata bjnen kadm. 6/ Kil ye kum kanşımı, san renkli verimli balcık... İlenme, beddua... Bir nota. 7/ Baharat, ev ilaçlan gibi maddeleri satan kimse ya da dükkân... Bir nota. 8/ Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyükle- rine verilen ad. 9/ İyi bakım ve îlaç tedavisi... İstenç ve yargüan asan eüclü cosku.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear