Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8HAZİRAN1993SAU
10 DIZIYAZI
'yabancı' iletişim
kaııallamıı kapatıyor
A. ürkiye'den gelmiş insanlarpsikolojik ÂJd ğitimiyapacak kişiyle eğitilecek kişi
açıdan çevrelerine 'güvensizlik'duyuyor. Dil arasındaönce bir 'güven köprüsü'kurulması
farkı, ahşkanhklannfarkı, değeryargılannın zorunlu. Eğer böyle bir 'güven köprüsü'
• -1-
sveç Norveç Danimarka...
Akhma böyle başlayan bir
çocuk şarkısı geliyor
lsveç Norveç Danimarka
Belçika Felemenk Hollan-
da
Türkiye'nin merkezi Ankara...
Bir coğrafya dersinde uydurulmuşa
benzeyen bu şarkı belki de tekerleme-
ye benzediği ıçin dilimize yapLşırdı.
Hep birlikte yeniden yeniden bu sözle-
ri bağınrdık. Sonralan Felemenkie
Hollanda'nın ayıu ülke olduğunu öğ-
renmiş, çok gülmüştük.
• Avrupa'nın kuzeyine yolcu-
)uk SAS uçağına bindiğıniz
ianda başlıyor. llk kez Stock-
Jıolm'a gittığim zaman düşün-
;düğüm bu olgu nerden kay-
;naklanıyor? Bu kez daha iyi
'anlıyorum, 'zamanı kullan-
«mayıbilmekten'.
! THVye de çok gûvenirim.
lözellikle uçuş ekiplerine. Pilot-
Jiar, yardımcılar, uçuş mühen-
jdisleri. Ama zamanın kul-
•lanımı onlann elinde değil ki.
İNeden zamana değer vermeyi
pğrenemiyoruz? Doğulu'yla
Tiatılı'nın farkı mı? Olmadığını
f&nlıyorsunuz. Çağdaş ol-
öhayanla çağdaş olanın farkı.
(Bir yaşama saygısı bu. Dakika-
fîara önem vermeden modem
'-olunmuyor.
! Danimarka'dan bakış
Danımarka'ya gidiyoruz.
rAvnıpa ülkelerine bu amaçla
; yaptığımız dördüncü gidiş. İlki
' Stockholm'a "gençlik ve kadın
\ sorunlan'yla ilgili bir program
] içindi. tki kez çeşitli kentleriyle
jAlmanya. Bu kez de Kopen-
\ hag. Kopenhag Belediyesı
j 'Gençlik Bölümü'nün çağnhsı
| olarak, 'gençlik sorunlan, Tür-
ı kiye'de kültürel değişim, genç
! göçmenler' konulanyla ilgili
1 beş toplanü programlandı. llk
; toplanü Danimarka'b eğitimdlerle,
•dört toplanü da Türkiye'den gelmiş
gruplarla. Avnıpa ülkelerinin, orada
yaşayan azınlık gençlerinin sonın-
lanyla ilgisini düşünüyorum.
Gençler, siz neden
yozlaşıyorsunuz?
Merak ediyorlar, anlamaya calışı-
yorlar, neler yapüacağını öğrenmek is-
tiyorlar, kendi yapüklannı eleştinnek
istiyorlar. Gençlerin kendi gelecekleri
olduğunu bümenin ya-
ratüğı bir merak bu. öğ-
renmek, incelemek,
bunlara dayalı yeni
programlar geliştirmek.
Içim burkuluyor.
Burada "nelerin yapılmadığını' dü-
şünüyorum. Nelerin merak edilmedi-
ğini, nelerin önyargılı bakışlar karşısı-
nda yitip gittiğini, nelerin incelenmedi-
ğini...
Buradaki moda yargının 'gençlerin
yozlaşüğından yakınma' olduğunu
ama kimsenin merak edip ve gençlere
'siz ne düşünüyorsunuz?' diye sor-
madığını... Düşünüyorum...
farkı, beklentilerinfarkı burayagelmiş
insanlar üzerinde sanıldığından daha çok
etkiü. Onun için de öncebu 'güvensizUk
faktörü'nün asdmasıgerekiyor.
yoksa, burayagelmiş olan 'yabancı'iletişim
kanaUannı kapatıyor. Ona artık birşey
aktaramıyorsunuz. Bu durum bir anlamda
'psikolojik resistans-ruhsaldirenç'yaratıyor.
sıcak bir havayla karşılaşıyomz. Oysa
yağmurlu bir İstanbul bırakmıştık.
Iklım kuşaklan yer değiştirmiş olmah.
Ozon tabakası. çevre kirlenmesi falan
mı?
Yetişkinlerin eğitimi de önemli
Ertesı gün ilk toplanü Danımarkalı
ka'da büyük önem verilen konulann
başında 'eğitim' geliyor. Eğitim sadece
okul eğitimi değü. Yetişkinlerin eğiti-
mi çok önemli. Bütün toplum yeniden
yeniden eğitiliyor. En çok merak ettik-
leri konu da yapüklan eğitımin nere-
lerde etkin olduğu ya da olmadığı. Bu
konuyu henüz büemiyorum. Çünkü
egiümcilerle. öğretmenler, danışman- böyle bir incelememiz olmadı. Ama
lar, psikologlar... Türkiye'de yaşanan bir ülkedeki azmlığın psikolojik so-
kültür değişimiyle ilgili gözlemlerimi- runlan var, eğitimi düşünürken bunu
Gdeceğe flişkin bdüentüerimia, kaygflarimızı, umudannuzı birbirimize aktarmak, birfoirimizi dinkmek ve anlamak zonıo-
dayız... Kopenfaag Gençlik Damşma Merkezi'niıı yönetitisi John Knudsen, Dr Erdal Atabek'i dinleyicOere tanıtıyor.
Uçak Baltık denizi üzerinde süzüle-
rek iniyor. Pasaport, gümrük işlemleri
takıntısız bitiyor. Tek bir çanta bile
açılmadan çıkıyoruz. Buradaki rehbe-
rimiz Hüseyin Duygu orada, bizi kar-
şıbyor. Hüseyin, burada 'gençlik da-
nışmanı' olarak çalışıyor. ögretmen-
lik egitimıni burada yapmış.
Burada havanın güzelliğı de tam bir
sürpriz. Biz, 'aman kuzeydir, soğuk-
tur, nemlidir' falan diye pardesüleri
almışız, yetecek mı, yoksa palto mu al-
saydık?" diye düşünürken güneşli,
zi, düşüncelerimizi, beklentilerimizi
anlatıyorum. Geleneksel yapıdan mo-
dern bir yapıya geçmeye çalışan 'geçiş
toplumu'nun sorunlan. Ailenin deği-
şimi, egitim sistemimizin neden değiş-
mesi gerektiğıni, dünyadaki değişimin
etkılennı, kitle iletişim araçlannın et-
kilerinı, beklentileri...
Merakla dinliyorlar, notlar alıyor-
lar, aralannda konuşuyorlar. Kendi
gözlemleriyle karşılaştırdıklan beüi
oluyor. Sonra sorular başlıyor. Merak
ettikleri her şeyi soruyorlar. Danimar-
bilmek çok önemli. Konu ilgilerini çe-
kiyor, yeni sorular soruyorlar.
Onlardan biri mi olayun?
Aıüatmak istediğim şu: Türkiye'den
buraya çeşitli zamanlarda, değişik ne-
denlerle gelmiş insanlar psikolojik açı-
dan çevrelerine 'güvensizlik' duyuyor.
Dil farkı, alışkanlıklann farkı, değer
yargılannın farkı, beklentilerin farkı
buraya gelmiş insanlar üzerinde sanıl-
dığından daha çok etkiü. Onun için de
önce bu 'güvensizlik faktörü'nün aşıl-
ması gerekiyor. Eğitimi yapacak kişiy-
le eğitilecek kışi arasında önce bir 'gü-
ven köprüsü' kurulması zorunlu. Eğer
böyle bir 'güven köprüsü' yoksa, bu-
raya gelmiş olan 'yabancı' iletişim ka-
nallannı kapatıyor. Ona artık bir şey
aktaramıyorsunuz.
Bu durum bir anlamda 'psikolojik
resistans-ruhsal direnç' yaratıyor. Bu
durumu Almanya'da yaşayan bir
Türk'le konuşurken de görmüştüm.
Yirmi yıldan fazla Almanya'da
olduğu halde Almanca öğren-
memişti Görünüşte bu durum,
öğrenme isteksizliği ya da al-
dırmazlık sayılabihrdi ama 'ne-
den Almanca öğrenmedıniz?'
sorusuna verdıği yanıt çok ilgi
çekiciydi:'Almanca öğreneyim
de onİardan biri mi olayun?'.
Aile faktörü
Yabana ülkelerde yaşayan-
larda o ülkenin dilini öğren-
mek, 'kendi kimliğini yitirip
onlardan biri olmak' gibi gö-
ründüğü zaman, insanlar öğ-
renmeye karşı bir tavır*alıyor-
lardı. Kanımca önce dikkat
edilmesi gereken konu buydu.
Bu 'ruhsal direnme' aşılmadan,
öğrenme aşaması başlamıyor-
du. Belki de 'öğrenme yetersiz-
liği' tanısıyla özel sınıflara gön-
derilen pek çok çocuğun soru-
nu bu tür bir engelİenmeydi.
Hele de öğrenim yaşını geçir-
miş erişkinlerde böyle bir psi-
kolojik durum daha kolay an-
laşılabilirdi. Onun için de ya-
bancı ülkelerde yaşayan insan-
larunızda önce 'güven faktörü'
üzerinde çahşümalıydı. Eğitim
bu faktör aşıldıktan sonra
başanlabilırdi. Bir de elbette,
insan kendi kültüründen olan-
lara daha fazla yakınlık duyu-
yordu, onlardan gelecek eğ^ti-
me daha kolay uyum sağlayabilirdi.
Buradaki Türkiyeli gençlerin eğiti-
minde de 'aile faktörü' özel bir yer tu-
tuyordu. Aslında bütün Avnıpa sınır-
lan içinde genç insanlann eğitiminde
"aile faktörü' önemli bir etkendi. Genç
insanlann iki kültür arasında sıkışma-
lan, onlann çevreleri tanındığı zaman
daha iyi anlaşılabilirdi. Daha sonra,
gençlerle yaptığımız toplantıda bu ger-
çek bir kez daha su yüzüne çıkü...
SÜRECEK
Senisevmek9
emek
ister9
çalışmak ister
O N B I N L E R
ICİN YAZDI
sonucu ölmen tüm
Atatürkçüleri ve demokraa
taraftarlannı çok üzmüştür.
Sen ölmüş olabilirsin ama senin
gibileryaşayacaklardır. Senin
yolundan gidip, Atatürk'ü
savunacakîardır.
tsmail DevTİm
KıLnçarslan/Vefa And. Iisesi
Merhaba Sayın Uğur Mumcu,
bugün senin yarundayız, hiç
yalruz kalmayacaksın. Ozgür
düşünceye, özgür fikirlere,
laikliğe ve laik cumhuriyete
sıkılan kurşunlan kınıyor ve
lanetliyonız. Sen ölmedin senin
fikirlerin, düşüncelerin
kalbimizde yaşayacak.
Hüseyin Aktaş/öğretmen
Sensiz işimiz daha da zorlaştı,
seni sevmek zahmet ister, emek
ister. Boşa bağınp çağırmak,
kavga etmek değil, çalışmak
ister! Senin gibi çalışkan! Senin
gibi onurlu! Senin gibi dürüst!
Senin yaktığm ateş
sönmeyecek.
Timur Snt/İTÜ öğrendsi
Senin bir bombalı suikast
Uğur Mumcu katledildi. Lanet
olsun onu katleden yobazlara,
hırsızlara, insanhk
düşmanlanna ve Atatürk
düşmanlanna... EvetO'nun
yücudu artık yaşamıyor ama
inançlan ve idealleri yaşıyor ve
yaşayacaktır. Sonsuza kadar
ben Kemaller ve binlerce
Kemaller onu yaşatacağız,
Atatürk'ü ve O'nun Laik
Cumhuriyeti'ni yaşatacağız.
Atatürkçülüğü yoketmek
isteyenler size sesleniyorum
gelin önce beni, bizi yok edin
ancak o zaman emellerinize
kavuşabilirsiniz. Uğur
Mumcu'yu katleden eller
kınlsın.
Kemal Kavas
Atatürkçü, çağdaş, laik bir
Türkiye için sen bir ışıktın.
Senin buaktığın meşaleyi
taşıyacağız.
tbrahim Gürgen
Uğur Mumcu gibi bir halk
adamına bu vahşi cinayeti
işleyenleri şiddetle kınıyoruz.
Eğer bu kişiler bir tslamcı
grupsa bu kişilerin
savunduklan İslam'ı kabul
etmiyoruz. Teröre lanet olsun.
Gökhan Turhan
SÜRECEK
ÇALIŞANLAREV SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
"Özel okulda öğretmenim"
5örw:BirözdokııW*öğretmeniın.BizkTk,herdersyüıbaşıııda
birer yıllık sözteşme yapUır. Bu sözfeşmeter, hemen be-
men ber yü yenüenir.
1993-1994 ders yünda ben, çahşöğm okul ile yaptığnn
; sözkşmeyi yenüemeyeceğim.
Sözkşmeyi yenflemezsenı kıdem tazminad hakkım do-
j ğar mı?
j YANTT: Bu konudaki yargı kararlan değişiktir.
Bazı yargı kararlannda, özel okullarda süresi belirli iş sözleş-
mesinin öğretmen tarafından yenilenmeyip sona erdiğinde, kı-
dem tazminaürun ödenmesi gerektiğine, bazı kararlarda ise
ödenmemesi gerektiğine karar verilmiştir.
• Konuyla ilgili bu değişik kararlardan örnekler verelim.
! 1- "Davacı, davalıya ait özel okulda... tarihinden başlamak
ve... tarihinde sona ermek üzere yapılan iki yılhk sözleşme ile öğ-
retmen olarak calışmaya başlamış, sözleşmenin 7. maddesi uya-
nnca... tarihinde verdiği dilekçe ile Milli Eğitim Bakanhğı'ndan
aldığı iki yıllık izin süresinin... tarihinde sona ereceginden, sözleş-
menin de bu tarihte bireceğinden bahisle işverene ihbarda bulun-
miKtiır
Burada süresi belirli bir sözleşmenin. süresinin sona ermesi ne-
deniyle aynlma söz konusu olup, bu durum süresi belirsız hizmet
akdinin de feshi olarak kabul edilmez. Davaa sözleşmeyi yenile-
mek zorunda da değildir.
Belirli süreli hizmet akdinin sona ermesi halinde ise kıdem taz-
mmaü gerekir. Yargıtay içtihatlan bu yöndedir.
O halde, davacının gerçekleşecek kıdem tazminatına karar ver-
mek gerekırken, yazıü şekilde reddi isabetsiz olup, bozmayı ica-
bettirmiştir."
(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 27.6.1984 tarih, 6225 esas ve 7118
karar)
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 5.6.1980 tarih, 6911 esas ve
6758 karan da aynı yöndedir.
2- "özet: Belirli süreli hizmet akdinin sonunda, yeniden akit
yapmak istemeyen işçi, kıdem tazminaüna hak kazanır."
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 20.10.1992 günlü 1992/6571
esas ve 1992/11557 sayıh karan değişik yöndedir.
3- " (...) 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan Kanunu'na göre,
ögretmenlerle yapılan birer yılhk sözleşmeler, işin niteliği itiba-
nyla ayn ayn süresi belirli sözleşmeler olup, ardı ardına her sene
için yapılmış olması, bu sözleşmelerin belirsiz süreli sözleşme ol-
duğunu göstermez. Dairemizin ve Hukuk Genel Kurulu'nun ka-
rarlan budoömltudadır.ryHGGK.. 1.7.1992 eünve 1992/9-335
karar) Davacı, bir yıllık sürenin bitiminden bir süre önce akdi ye-
nilemeyeceğini bildırmiştip.
Süresi belirli olan sözleşme, sürenin bitiminde kendiliğinden
sona erer ve işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Zira bu du-
rum tş Kanunu'nun 14. maddesinde belirtilen kıdem*tazminatını
gerektirecek hallerden değildir.
O halde kıdem tazminatı isteğinin reddine karar vermek gere-
i ( )()
Hukuk Genel Kurulu'nun bu konudaki karar özeti ise şöyle-
dir:
4- "Özet: Özel okul öğretmeniyle yapılan birer yıllık belirli sü-
reli sözleşmeler, işin özelliği nedeniyle belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşmez. Bu nedenle de sözleşmenin feshi nedeniyle ihbar taz-
minatı istenemez."
(Hukuk Genel Kurulu, 1.7.1992 tarih, 1992/9-335 esas ve
1992/448 karar)
Hukuk Genel Kurulu'nun karannda yalnızca ihbar tazminatı
ödenemeyeceğinden söz edilmiş, ancak kıdem tazminatına deği-
nilmemiştir.
Kaynak: (1) Ibrahim Eşmelioğlu, İş Kanunlan ve Mevzuatı
1986, sayfa: 310/15 - (2) sayfa: 309/11
(3) Lebib Yalkın Yayımlan, Cilt AA/13, sıra no: 402, (4) sıra
no: 397
AMCARA NOTLABI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Tunus'taPfliç
Knartma İşkencesi!
Hinthorozu Erdal Bey'e iki yıl önce Çağdaş Gazeteci-
ler Derneği balosunda:
- Erdal Bey demiştim, ben bir daha ÇGD Genel Baş-
kanlığı'na adaylığımı koymak istemiyorum!
- Neden?
- Daha demokratik olur; başkanlığa kazık çakıp otura-
cak değiliz ya! Başkalan da gelsin...
- Otur oturduğun yerde Başkan!.. Eski köye yeni âdet
çıkarma mı ne demişti...
Şimdi kendisi eylüldeki SHP kurultayında aday olma-
yacağını açıkladı.
Hinthorozu son açıklamasıyla anlayanlara kaç de-
mokrasi dersi birden mi verdi ne? Bravo Hinthorozu'-
na!..
• • •
Tunuslu Riyad Mahluf, 129 gündür Kırklareli Cezaevi'-
nde; bir süredir de top oynarken bacağı kınldığı için,
Kırklareli Sayrıevi'nde bacağı alçılar içinde, yatmakta:
Riyad Mahluf, yatağına zincirlenmesine çok tçerliyor;
bunun bir çeşit işkence olduğunu düşünüyor.
Bu arada ilginç gelişmeler oldu; "Tempo" dergisinden
Güldal Kızıldemir, Paris'e giderek, orada Riyad Mah-
lufa yardımcı olan bir banka soyguncusu, gangsterle
konuştu. Konuşma, 'Tempo'nun son sayısında çıktı.
Takma adı, Etienne B... olarak geçen gangster, Güldal
Kızıldemir'e de "Güldal" değil, "Françoise" diyor. Ara-
lannda şu konuşma geciyor:
' - Riyad'ın örgütü adına ilk dört banka soygununu biz-
zatbenyaptım.
- Monsieur Etienne, siz Tunus'ta dört banka mı soydu-
nuz? Ve yakalanmadmız?
- Evet, tam dediğiniz gibi Françoise, Tunus'ta dört
banka soydum ve yakalanmadım. Ama sadece ilk dört
banka... Bildiğim kadarıyla yıllardır soygun yapıyorlar...
Onlarla hiçbir ilgim yok.
- Hangi bankalardı soyduklannız, hatırlıyor musunuz?
- Tabii... İlk soyduğum banka Tunus Kartaj Havaalanı'-
ndan çıktıktan sonra büyük beyaz bir bina vardı, üzerin-
de çok büyük bir bayrak asılıydı; ikincisi Habib Burgiba
Meydanı 'ndaki El Menze Bankası -şimdi bankanın adını
değiştirmişler-, üçüncüsü tam onun arka sokağında
küçük bir banka, dördüncü soyduğum banka Tunus şeh-
rinin dışındaydı.
- Bankalan tek başınıza mı soydunuz?
- Hayır, her bankaya üç kişi girdik. Ben; benim ada-
mım olan bir Fransız daha, bir de bir Tunuslu. Her ban-
kaya Riyad'm örgütünden farklı bir adam soktum, eğit-
mek amacıyla. llk soygunu hiç unutmam, çünkü çok
komik bir manzaramız vardı. Çok ufak tefek bir adam, bu
bendim, çok uzun boylu bir başka adam, benim Fransız
yardımcım ve çok şişman bir başka adam, bu da Riyad'-
ın örgütünden bir Ttınuslu.
- Soygunlardan elde ettiğiniz parayı ne yaptınız?
- Ben paramı aldım, gerisini örgütlerine teslim ettim.
- Siz banka başına ne kadar para alıyorsunuz?
• Miktarı söyleyemem. Söyleyeyim de vergi mi istesin-
ler.
- Yani, Riyad Mahluf'tan müşteri olarak memnunsu-
nuz?
- Tabii. Zaten örgütle çalışırken para sorunlan çıkmaz,
kişisel işlerden çıkar problem. Ayrıca örgütle çalışma-
nın başka bir avantajı daha vardır, soygun sırasında
gözünüz arkada kalmaz. iyi korunduğunuzu bilirsiniz.
Bu da işiçok kolaylaştınr..."
Peki, Tunus'ta Zeynel Abidin Bin AN yönetimi nasıl? Bu
konuda, Fransa'dan bana yeni belgeler geidi. Türkiye'de,
Tunus'takj yönetimin içyüzü bilinmiyor, ya da ben bilmi-
yordum. Ülkede ölüm cezası uygulaması var. Basın, ga-
zeteciler yoğun baskı altında.
Elimdeki bir rapora göre Tunus'ta durum şöyle:
"Yeniden Doğuş Partisi'nin sempatizanı olduklan id-
diasıyla binlerce kişi 1991 yılında tutuklandılar. Tunus'ta
yürürlükte bulunan yasaya göre en çok on günlük sorgu-
lama süresi aşılarak gozaltında bulunduruldular. Yılın
ilk altı ayında çok sayıda kişi yakalandı, delil yetersizli-
ğinden salıverildiler.
Bunlardan bazıları, tutuklama emri olmadan polisler-
ce evlerinde şiddete başvurularak sorgulandılar. Bazen
de polis, aranan kişileri teslim olmaya zorlama amacıy-
la onlann eşlerini ve ailenin diğer bireylerini tutukladı.
Eylül ayında, polisçe aranan Mohamed Bin Ali Kardani'-
nin kızkardeşi on yedi yaşındaki Hayya Kardani Bard,
polis karakolunda dört gün tutuldu. Polisler, kardeşinin
teslim olması için ona baskı yaptılar. Bu genç kız, karde-
şinin teslim olmasından sonra, 1 ekimde salıverildi."
Raporda, Tunus'taki "işkence"yöntemleri şöyle anla-
tılıyor:
"En fazla uygulanan işkence metotları arasında "piliç
kızartma usulü" gelmektedir. Sanık, ayaklarından başı
aşağıya gelecek tarzda asılmakta ve elleri, dizleri arası-
dan geçirilmiş bir demir çubuğa bağlanmaktadır. Ayak-
larının tabanına vurulmakta, vücudu sigara ile yakıl-
makta, vücuduna cereyan verilmekte, şişe ve çomak
sokulmak suretiyle seksüel azap ve işkence yapılmakta-
dır..."
Yıllık raporda, en az yedi kişinin gözaltı süresi içinde
işkenceden öldüğü de belirtiliyor.
Uluslararası Af örgütü, Tunus'ta yapılan işkencelerle
yakından ilgileniyor...
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Adalet Ağaogu'nun 1
bir tiyatro yapıu. 2/ Bir el
aracı... îlaç yapımında 2
kullanılan türlü kök, ka- 3
buk, çiçek, yaprak gjbi
şeyleri satan kimse. 3/Af- 4
rika'da bir ülke... Yaka- 5
cak odun için kullanılan,
bir metre küpe eşit oylum 6
ölçüsü birimi. 4/ Amir- -,
ler... Bir renk. 5/ Sodyu-
mun simgesi... Yoksulla- 8
ra yiyecek dağıtan hayır g
kurumu. 6/ Türk müzi-
ğinde bir makam... Bir gösterme
sıfaö. 7/ Köy oyunlannı yöneten
kimseye verilen ad... Ödeşme, razı
olma. 8/ Bir nota... Dinlenmek
için calışmaya ara verme. 9/ Eğril-
me, bükülme... Kenar süsü.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Dimitri Dünov'un, dilimize de
çevrilmiş ünlü romanı... Bayağı. 2/
Endüstride, yönetimde ve bilımsel
işlerde insan aracılığı olmadan iş-
lerin otomatik olarak yapılması.
3/ Inciçiçeği... Hayvanlara vurulan damga. 4/ Japonlara özgü
kâğıt katlama sanatı. 5/ Bir renk... Ata bjnen kadm. 6/ Kil ye
kum kanşımı, san renkli verimli balcık... İlenme, beddua... Bir
nota. 7/ Baharat, ev ilaçlan gibi maddeleri satan kimse ya da
dükkân... Bir nota. 8/ Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyükle-
rine verilen ad. 9/ İyi bakım ve îlaç tedavisi... İstenç ve yargüan
asan eüclü cosku.