22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18HAZİRAN1993CUMA 12 DIZIYAZI Hizbullahçılârlagörüşüyorum W?T7TTTWW!WSTSyüWT9VW J-? <& n <*ah a değerh görüyorum onlan. sürdürür bazılan sürdürmez. Devle | | | ^ M a U W v İ F İ i « l 3 l l MJazenbunUuiİmanadavetedeSİm Dini müslümarüar da geliyor, onlarla yanha Hızbullah sürdürür, Iranyanü -5- H izbuDah için ne diyorsu- nuz? Güneydoğu'da önemli bir probiem ola- rak çıktL Devletin kur- durduğu söylendi. Bu aradaPKK'nmHizbul- lah'la görüşme yapttğı ve karşılıklı bir protokol imzaladtgı söylendi. Bu işin aslınedir? ÖCALAN - (Güterek) Hizbullah kardeşlerimle biraz görüşüyorum. Ba- zen bunlan imana davet odesırn geli- yor. Bunlara ilerde Allah'ı da biz izah edeceğiz. O çocuklann moralini boz- mamak lazım. Allah diye inandıklan. İslam diye belledıklerinın içeriğini faz- la bilmiyorlar. Bunlan devlet kullan- maya çalışıyor. Dış güçler belki kul- lanmaya çalışıyor. Çok da kötü kul- lanmaya çalışıyor. Bir dönemde Sov- yetler Birliği TKP'yi böyle kullandı. Türkiye'yı de buna benzetum. Al TKP'yi vur Hizbullah'a, al birini vur ötekine. En değerli militandan değerli - Görûşüyomz dediniz. Basına bir lu- sun şeyler yansıdı. Daha önce Hizbul- lah'Ia çatışıyordıınuz. ÖCALAN - Hizbullah meselesi dini bir mesele falan değil. PKK'dan biraz zarar gören feodal aşireıçi kesimler var. Bundan güç buluyorlar. Sanıyo- rum İran, Kürdistan'da bir boşluk ol- duğunu fark ettı. Kemalizmin aşın- dığını gördü. Ban eğihmlerı destekle- mek istemiş olabilir. Bundan güç aldı- lar. Bir de devletin kendisi Kemaliz-. min artık tutunamayacağını anlayın- ca, bu tarikatlan, en son da dini temel- 'azen bunlan imana davet edesim geliyor. Bunlarailerde Allah'ı da biz itah edeceğiz. O çocuklann moralini bozmamak lazım. Allah diye inandıklan, İslam diye bellediklerinin içeriğinifazla bilmiyorlar. Bunlandevlet kuüanmayaçabşıyor. Dış güçler belkikullanmayaçauşıyor. Çok da kötü kuüanmaya çaüşıyor. de Hizbullah'ı devreye soktu. Bu me- sele böyle ortaya çıktı aslında. Üç tûr- lü Hizbullah var. Biz tabii ki, İran'ın etkisini ayn değerlendirmeye çalışı- yoruz. Gerçekten Allah'ına inanan ra- dikal varsa onu ayn değerlendiriyo- ruz. Aşiret, feodal çikarlan bulunduğu için Hizbullah'a sığman varsa, veya o maskeyi giyen varsa, onu ayn değer- lendiriyoruz. Bir de devletin kurduğu Hizbullah var, onu ayn değerlendiri- yoruz. Bır de genelde din gerçeğini de- ğerlendirmeye çalışıyonız. Bütün bun- lar, bizim soruna kapsamlı yaklaş- ügımızı gösterir. Diğerlerinin yaptığı gibi; laik miyiz değil miyiz, hangi tari- kattanız, radikal müslümana mıyız değil miyiz, gibi tartışmaya girmiyo- ruz. Dinine bağlı bir Mella Abdullah vardır. Beni en iyi anlayan ve gerçek- ten Kürdistan'ın en saygıdeğer, teslim olmamış, temiz bir müslümanıdır. Çok iyi bir birliktelik doğdu. Çok de- ğerli Mella'lar vardır. En iyi militan- dan daha değerli görüyorum onlan. Dini müslümanlar da geliyor, onlarla da anlaşabiliyoruz. Ama devletin kul- landığı, bazı sapık, Aüarûn Partisi di- yen kişiler de çıkabilir. Bunlar bana göre ha MHP faşisti. ha bövle faşist, fark etmez. Hepsine hak ettiği cevabı verebilecek durumdayız. - Yani farklı eğüimlere göre farklı tavırlar aldığınızı söylûyorsuouz. ÖCALAN - Tabii. tabii...İran'a da- yalı Hizbullah varsa, önce anti-emper- yalist olmak zorunda, anti-kemalist olmak zorunda. Böyle oldu mu bizim- le ittifak aramak zorunda. - tran'ın çizgisiyle size yaklaşır mı demek istiyorsunuz? ÖCALAN - Gayet tabii... Yapmaz- sa. demek sahtekardır. Biz hepsine uy- gun yaklaşımlarla cevap veriyoruz da, sanıyorum bu tutumumuz meseleyi çözümleyecektir. - Bu açıklamanızdan, HizbuUah'ın önümüzdeki dönemde bu tür eylemleri sördünneyeceğinden söz edebilir miyiz? ÖCALAN - Gayet tabii. Kendileri bilir. Dediğim ölçülerde iseler bazılan sürdürür bazılan sürdûrmez. Devlet yanhsı Hizbullah sürdürür, İran yanlı- sı dinine bağlı, İran yanlısı anti-emper- yalist olanlar sürdûrmez. Yurtsever olan gelir bizimle ittifak arar. - İran yanblarıyla iüşkiler var, de- mek mibtı? ÖCALAN - Tabii bu çerçevede üiş- kiler çözümlenir. Doğrultumuz kap- samlıdır. Herkesı gerçek konumuna göre cevaplandıracak esnekliktedir. Sanmıyorum bu konuda zorlanıp çö- züm hatasına düşebileceğimizi. ürt cephesinde ateşkesle biriikte bir değişiklik oldu. Daha önce sizinle ilişkikri son derece bo- zuk olan ve sizin hakkırazda ve sizin on- hakkında çok kötü şeyler söylediğjniz ve tutumlar aldığınız insanlarla bir araya geküniz. Ateşkes ise yeni bir tablo ortaya çıkardı. Bu tab- lo nasıl ortaya çıktı, bundan sonra nasıl Hamreş Reşo, Celai Talabani, Abdullah Öcalan, Kemal Burkay ve Ahmet Türk, soldan sağa sıralanınışlar. Apo'nun etrafındalar. Aralanndaki aynlıklan giderme ve bir Kürt birtikteugi oluşturma çabasındalar. Öcalan'ın kisiliği, kadın, aşk vecinsellik / 4 'Banahiçbirkadınaşığımdiyemez' •v^en sana âştğpn, diyemes aî? > IL^ÖCALAN - Büyük sevgileri de § 3 var. Fakat çok edepli çok dürüst tutumlan var. -Yani bir kadınsueâşıkolamazmı? ÖCALAN - Yani, Türkiye'deçokça görüldüğücinsten.hiçbirisiâşıkola- maz. - Bir kadın gelse size, dese ki; Abdullah Öcalanben sana âşığun,senisevi- yorum. Bu aşka siz de ortak olur musunuz? ÖCALAN - O çok iyi bilir ki, Apo'ya bu sözü söylemek büyük yetenek ister. - Yok mu öyle yetenekb* bir kadın? ÖCALAN - Desin, hiç çekinmesin. Derhal kendisinekoşûllanmı day aü- nm. Beni sevmenin ABC'si böyle başlar derim. Devam ederse, o kadına bravo derim. - Nedir seni sevmenin ABCsi? ÖCALAN - Gelsin bir kadın. Sıra- lanm. Bana komplo yapmasın... - Kadın sana neden komplo yapsın. ÖCALAN - Entrika, şantaj, yapma- sın diyorum. Onu da istediği gibi götüreyim. - Bövle kadın ohnaz mı? Seven insan •rkekokamkadmolsun, aşklaboğla- nırsa birbirine. şantaj yapmak için değil sevmek için sever. ÖCALAN - Bravo derim öyle bir kadın çıkarsa. - Yok mu öyle bir kadm. Çıkmadı mı şündiye kadar? ÖCALAN - Böyle bir kadın çıksa ne mutlu bana. - Böyle bir kadına rastlamaduı mı? ÖCALAN-Anyorum (Ha..ha...) Ben bir kadın düşkünü değilim. - BH bir düşkünlük değil ki... Bu insani birözeüik... ÖCALAN -Tam tersinedeğer veri- yorum. Fakat bu konuda gerçekten ölçülerim var, seviye tutturmak istiyorum. - Aşkı sen çok sovnrJuyorsun. Aşkaıo kadar seviyesi olmaz. Aşk aşktır. ÖCALAN - Ben ona katılamam. Kölebirkadmla... - Köle bir kadından söz etmiyorum. Kişi&Ui bir kadından söz ediyorum. ÖCALAN -Ciddi kişilik yetmezliği olanla ben bir saniye yaşayamam. Çıldınnm. - Sen sürektfolumsuz kadm tipini çi- ziyorsnn. ÖC ALA>U Sana bir özelliğirni daha haürlatayım, meselaçoğunuzun rahatlıkla ilgi duyabilecegi bir ilişki, buna cinsel ilişki de dahil. Ben bazen utamyorum, nasıl böyle oluyordiyo- rum. -Bununsonocuhayatınboyuncabekâr kabrsm, ilişki kuramazsm. Aşksız kauTSm. ÖCALAN - Hayır, ben bu konuda tutkulu olan birisiyim. - Peki var mı şimdi böyle bir tutkun? ÖCALAN - Var tabıı. Kadının özüne çok büyük değer bıçıyorum. - Söylediklerin hayali şeyler. ÖCALAN - Özgürleşürici çaba çok büyük tutku yaraüyor. Bir kadının özgürleştigini görünce sevme olayı gelışiyor. Çok önemli, benim için evliUkten önemli. - Benim soruma cevap obnadı bu... ÖCALAN - Sen asla o cevabı bula- mazsın. Türkiye ölçülerine göre bir cevap bulacağırüzı da sanmıyorum. - Benim sorulanmın Türkiye ölcûleri UebirOişkisiyok. ÖCALAN - İCendine güvenen birisi çıksın, karşıma gelsin... Birkadın çık- sın gelsin diyorsun, ben de gelsin otursun diyorum - Divelim ki böyle bir kadın şundiye kadar çıkıp cesaret edemedi. Sen cesa- ret edemez misin? Divelim ki bir güzel kadın gördün. du\ guİannın tam da sana u\gun olduğunu hissertin; cesur, özgür, kişflikli.. (Ben bunları sayarken öcalan gülüyor) aşkını söylemeye cesaret edemez misin? ÖCALAN - Ben onu müthiş yapi; yorum. -Benbirisineâşıkolsamgiderona söylerim, doğal olanı da budur. ÖCALAN - O sızın evlendiğiniz bütûn kadınlann, bu evlibklerden boşandırmaktan tut, yeni özgür birleştırmelere kadar vanm. - Bunlar çok iddialı sözler. Kadın er- kek Uişkisüıde sökmez bu iddialar. ÖCALAN - İnşallah Türkiye'ye adım adım yaklaşınz; o beylerin, paşalannhepsinin evindeki kanlan kızlan alıp başka türlü birleştirmelere sokmaz isem banada Apo demesinler. Evliliklerin büyük bir kısmısahtekârhk,aşklannbüyükbir kısmı sahtekârhk. Aldatmaca özellikle de kadının aleyhine. İkiyüzlülük. ÖCALAN - Biz fiili durumu resmi- leştimıeye çaüştık. Dikkat edilirse bir- çok görüşün arasında fazla fark yok. Ulusal sorun, Kûrdistan statüsü, he- defleri ve hatta mücadelesi üzerine. Bu var olan birlikteliği protokolle meşru- laştırdık. Diğer birçok örgûte de aynı şeyi söyledim. Sizin görüşlerinizin önemli bir kısmına ben katılıyorum ve belgeye dökün imzalanm, dedim. Ge- len döktü ben imzaladım, gelen döktü ben imzaladım, sonunda bu birlikte- likler meselesi ortaya çıktı. Yani yapay bir aynlığı giderdik. Şüphesiz bazı ko- nularda görüş farklıhklan, tavır farklı- lıklan, hatta kişisel farklılıklanrnız çok. Ama benzerİıklerin oluşması için son derece esnek davrandım, eski tür o, "Şu cûmle şöyle olsun, benim temsil düzeyim şu olsun" gibi bu tür basit he- saplara gjrişmedik; toleranslı, oldukça yapıa bTr yaklaşımla her tür örgüt ve kişiye karşı ayru tavn sürdürdük. Sonuç, şimdi herkes bu tür jbirükte- liklere kaulmak durumunda. Bundan sonra da mümkünse bir cephesel birli- ğe götürmek için çaba harcıyoruz. An- laşıhyor ki; bu konuda örgütlerin çe- şitliliği nedeniyle belki yoğun gelişmez ama, birşeyler yapmak, tavırsız politi- kasız kalmak istemeyenler böyle bir birlikteliğj- adına cephe de denilse- resmileştirip, kalıcı ve biraz bu isim adı altında politikalannı daha başanb ya- pacaklanna inanıyorlar. Önümüzdcki dönemde de bu konuda cephesel bir ilan gerçekleşecektir. Bingöl, problem çıkardı mı? - Bingöl olaymdan sonra cephe için- de, ilişkide buluoduğunuz Kürt örgötieri arasında problem çıktı mı? ÖCAL.\N - Hayır, hayır çıkmadı. Çünkü, Türkiye'nin pişmanbktan başka hiçkimseye birşey dayatmadığı- m, Kürt meselesini tasfiye etmek iste- diğini, geleneksel tenkil ve teslim alma yöntemleriyle sonuca gitmek istediğini iyibiliyorlar. Bu konuda gereken bilinç düzeyleri var. Olsa olsa, taktik açıdan belki eleş- tirebilirler. Ve biraz da böyle oldu. Fa- kat onlar da şunu söylüyorlardı, "Eğer Türkiye poliükasını değiştir- mezse, Sayın Burkay'la yaptığıınız protokolde, bizler de silahh mücadele- yi dûşünmek zorundayız, hatta bu ko- nuda bazı hazırhklanmız var" demiş- lerdir. Diğer örgütler fazlasıyla öyle- dir.Ve hatta daha da ohımlu bir orta- ma girmişlerdir. -Yani 'Bingöl sonrası Kürt örgûrJe- riyle bir sorun yok' mu diyorsunuz? "ÖCALAN - Daha olumlu daha hız- landıncı bir birlik gerçekleşebilir. YARDT: İSLAMİYET VE TALABANİ Âtatürkdiyeyazclıkaleıııiııiııucıı MUMCU Atatürk Ukekrinin scuhkbekçisi Btiimin kültvrün eşsizelçisi Ardından ağladı, ağladı durdu Buyurdun aydmı tüm emekçisi Apaçıkhecesi, apaçık cümlesi Atatürk diye haykvrcb. durdu Ne gimdüzü vardı ne degecesi Buyurt için hep çalışıp durdu Adı Uğur'du, soyadı Mumcu Atatürk diye yazdı kaleminin ucu Ardmda bu utus birkale burcu Ölmet&ı arttk ölmezsin Mumcu Muharrem Çakar Atatürk Türkiyesi devrimi, derhokrat, yiğit önderini yiürdi. ÖbnedinUğurabi, ölmeyeceksin. Senden biz üredik, sendenmilyonlar üredi. Senden yılmaz bir Türkiye üredi. Seninle, ruhunla, fikirlerinle, ölümsüz bedeninle yıUarca, asırlarca Cumhuriyeti ve gazetemizi yaşatacağız. MehmetSuda SÜRECEK DEiMOKRAStNİN, LAİKLİĞtN VE DÜRÜSTLÜĞÜN ARDCMDAN; Karanlığın aydmlığı, alçagın yûkseği. karanın akı ve kirlinin temizi olduğu gibi, her şeyin olumsuzunun olumlu tarafı idi Uğur Mumcu. Ülkemizde dürüstlüğun, iyi ahlakın, yurtseverliğin, laikliğin ve cnmhuriyetin yılmaz savunucusu ve bu tür meziyetlere sahip olanlann okumaya doyamadığı bir yazardı. Bu yüzden cenaze törenıne katılan yüz binler içindeTürk siyasi yelpazesinin hemen her kesıminden kişiler; kısacası dürüstlüğe, gerçeğe ve iyi ahlaka susamışve susuzluğunu Uğur Mumcu ile gideren ve ancak bu kaynağın görünürde aniden kuruması ile şaşkınlığa dönmüş, infıale kapılmış yüz binler vardı. Uğur Mumcu'nun'katli, milyonlarca benzergörüş sahibi yurttaşm kabul edemeyeceği bir ka>ıp olmuştur. Ancak milyonlarca Uğur Mumcu'yu susturamayacaklannagöre söz konusu eylem, Uğur Mumcu gibi düşünenlerin önlenemez, engellenemez büyümesine, gelişımıne >ardıma olacaktır ve nitekım olmuştur HacettepeliYerbiümciler Deroeği Yönetim Kundu Ebru sanatçısı Ülker Akçalı Basın Mfizesi'nde açöğı ebnı sergisin- de, ocak ayında yitirdiğimiz v azanmız Uğur Mumcu'nun yapdnuş portrelerini sergiliyor. (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL)" ÇALIŞAJNLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL "Ne Kadar Süre Borçlamnam Gerekir" Soru:Bir kamu kuruluşunda sigortalı olarak çahşırken, 1969yı- lında yurtdışına çahşmaya gittim. Ve 1984 ydma kadar yurtdışında çaltştım. 1984'te yurtdışındaki sigorta kunımuna ödediğim primlerimi de alarak yurda kesin dönüş yapnra. Türkiye'ye döndukten sonra, 1988 yıimda bir dükkân açtnn ve 1992 yılı ağustosunda bu dükkânı kapattnn. Bu süre içinde Bağ-Kur primlerimi düzenli olarak aksatma- dan > atırdım. Askerlikte geçen 24 aylık süreyi borçlanarak, isteğe bağlı sigortadan emekü oİmak istiyorum. 1) Yurtdışında çalışmış olmam emekliliğimi etkiler mi? 2) YurtdışuMİa geçen süreyi de borçlanabilir miyim? 3) Emeklilîk için ne kadar süre borçlanmam gerekir? (M.D.) YANTT: 1) Yurtdışında çalışmış olmak Türkiye'deki emeklilik haklanm ortadan kaldırmaz. 2) Yurtdışında geçen çalışma sürelerinin borçlanılarak, sosyal güvenlik yönünden değerlendirilmesine olanak tanıyan 3201 sa- yüı yasa, 22 Mayıs 1985 günü Resmi Gazete'de yayımlanmış ve aynı gün yürürlüğe gjrmiştir. Yasamn yürürlüğe girdiği 22 Mayıs 1985 tarihinden önce yur- da kesin dönüş yapanlara iki yıllık yaalı başvuruda bulunma sü- resi tanınmıştır. 22 Mayıs 1985'ten önce yurda kesin dönüş yapanlar için tanı- nan haklan kullanma süresi, 22 Mayıs 1987'de son bulmuştur. Bu nedenle bugün 3201 sayılı yasarun getirdiği haklardan ya- rarlanmamz söz konusu değildir. 3) Sosyal Sigortalar Yasaa'nın 60. maddesinde. yaşlılık ayhğı bağlanmasma ilişkin koşullar belirlenmiştir. Bu koşullardan biri de sigortabrun: "b) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş olması, 15 yıl- dan ben sigortalı bulunrnası ve en az 3600 gün" malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemesidir. Bu koşula göre, 15 yıllık sigortalılık süreniz dolmuş bulunmak- tadır. 24 ayhk askerlik sürenizi de borçlandığınızda, Türkiye'de Sosyal Sigortalar ve Bağ-Kur kapsamında geçen süreleriniz top- lamı 2410 günü bulacaktır. 2410 günlük prim ödenmiş süreyi ön- celikle, 3600 güne tamamlamahsınız. Bunun için de en az 1190 gün (3 yıl 3 ay 20 gün) isteğe bağlı sigortaya prim ödemeniz ve 55 yaşını da doldurmanız gerekecektir. Bir başka koşula göre ise, (25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5000 gün prim ödemiş olmak) 2590 gün isteğe bağlı prim ödedikten sonra 55 yaşınızı doldurma- dan yaşlılık ayhğı almaya hak kazanırsınız. ANKARAANKA MÜŞERREF HEKİMOCLU Tansu ÇHepin Çizgüeri Siyasal bir kuruluşun başkanlığına bir kadının seçil- mesi ilkkezyaşanmıyor ülkemizde. BehiceBoran'ınTİP Genel Başkanlığı var. O günleri yaşayanlar anımsar, emekçilerin ve aydınların oylarıyla gerçekleşen bir olay. Hiç yadırganmadı, abartılmadı, yürekli savaşının ve ay- dın kişiliöinin uzantısı diye yorumlandı. DYP, TİP değil elbet. DYP tabanının bir kadın başkana hazır olmadığını bir aralık Tansu Çiller'in "baba"st Sayın Demirel de soyledi galiba. Galiba diyorum, çünkü olağanüstü kongre önce- sinde kim ne söyledi, ne söylemedi çok belli değil. Her şey gerçeküstü boyutlara, yorumlara vardı. O boyutlar ve yorumlarla kamuoyu da çok sağlıklı oluşamadı ben- ce. Tansu Çiller'in başansı yalnız DYP açısından değil, ülkemiz açısından da ilginç bir olay. Belli sorulan, so- runlan da biriikte getiriyor. Sorulan en iyi tarihçiler, top- lumbilimcileri yanıtlayacak sanırım. Tansu Çiller belli bir özlemin simgesi mi gerçekten, belli bir beklentiye, değişim, yenilenme isteğine umut vermesi nereden kaynaklamyor, hangi özelliklerinden? Plastik cerrahlık dalından Prof. Dr. ömer Alp, son on yılda insanlarda güzeli yakalama eğiliminin hızla geliş- rjğini söyledi TV'de. Aynayla barışık olmayanlar duyu- yor bu ilgiyi. Kimi yüzüyle, kimi vücuduyla barışık değil, bıçağa başvuruyor! DYP'deki seçim de böyle bir egilim- den mi kaynaklamyor diye soran dostlanm var. Tansu Çiller'in aynayla banşık olduğunu söylüyorlar! Yanlış değil, DYP Genel Başkanı'nın aynayla barışık olması için yeterli güzelliğı ve özelliği var. Genç, gûzel, şık bir kadın, güzel konuşuyor, güzel gülümsüyor, murJu, umut- lu sloganlar tekrarlayarak sıcak rüzgarlar estiriyor. Ama belli çelişkileri sergilemekten de gerı kalmıyor. Bence gerçek portresini zaman çizecek Başbakanımı- zın. Çelişkiler silinecek belki, ya da daha çok derinleşe- cek. Ben her zamanki iyimserliğimle silinmesini dilıyo- rum. Ancak belli konuları içime sindiremediğimi de belirtmek zorundayım. örneğin, 500 milyarı da aştğı söylenen malvarlığı kafamı kurcalıyor. Yok, tutarı nede- niyle değil, onca varlık bunca zamanda nasıl oluşur so- rusunu karşı polıtikacılar ya da basın bir gün ışığa ka- vuşturur. Beni düşündüren, Tansu Çiller'in yatırim için seçtiği alan. Güzel Başbakan bir Istanbul kızı, Istanbui ülkemizin en güzel kenti, ama güzelliğini yitiriyor gide- rek. Tansu Çiller'in Boğaz kıyılannı parsellemesi ve be- tonlaştırması, çağdaş kişiliğiyle bağdaşmayan bir olay bence. Istanbul'un doğasını bozan, çirkinleştiren bir başbakan çevre sorunlanna nasıl bakar? Başbakanlığı döneminde Çevre Bakanlığı'yla ilgili sorunlara nasıl ön- celik verir? Bu bir. tkinci çelişki, özel radyolar sorunun- da bence. Radyoların açılmasını çoksesliliğin gösterge- si diye öne sürüyor Sayın Tansu Çiller. Gençler de el çırpıyor, istedikleri şarkılan özgürce dinlemenin sevin- cini kutluyor. Çokseslilik başka bir olay değil mi acaba? Yalnız değişik şarkılar söylemek mi? İstedikleri şarkıyı çalan radyoların özgürce yayın yaptığı, değişik seslerle kamuoyu oluşturduğu söylenebilir mi? Sayın Çiller'in özüne, büyük güvenle ve büyük saviar- la ortaya çıkmasına saygı duyuyorum, ama "hodri mey- dan" diyebilmesine karşın konuşmalarında sık sık "Al- lahın izniyle" demesi, Müslümanlıktan söz etmesi, başını örtmesi de çelişki değil mi? Kürsülerde dinden, Müslümanlıktan söz eden bir politikacı belli ilkelerden odün vermiyor mu? Anadolu halkına tutucu diyenlerin yanılgısını belirtmesi güzel de sloganlarını oluşturan sözcükler haylı çelişikdoğrusu. Sayın Başbakan ülkenin gündeminde yığılan sorunları çözemezse, en azından ekranda, basında, kürsüde söylediklerini gerçekleştire- mezse ne diyecek? Başarısızlığını "Allahın izni olmadı" diye mi savunacak. Belki uçlarda varsayımlar, ama kadın başbakan olayı- nı da çok uçlara vardırmadık mı? Bu da post demokrasi mi acaba? Tüm deyimler, tüm kavramlar yan yana, söz- ler, sloganlar, anılar, çağnşımlar, özlemler, beklentiler birbirine dolamyor, saydamlık ararken alacakaranlığa bulanıyor insan. Bu çalkantı da durulacak, aklın yolunda buluşacağız elbet. 1970lerde Ecevit olayını yaşayanlar anımsar değil mi? Toplumdaki beklentilerle çok umutlu tırmanışlar ol- du. Dağlara taşlara "Ecevit" adım yazdık. Karaoğlan diye şarkılar söyledik, ama sonra umut soldu, toplumda- ki trmanış durdu birden. Halkımız güzel direndi o olaya, düşkırıklığını guzel aştı. Sayın Ecevit'in portresi de hayli değişti değil mi? Kimbilir, Karaoğlan'ı umutları, beklen- tileri doğrultusunda düşünenler gerçek çizgilerini gör- medi belki de. Içtenlikle açıklıyorum, ben de onlardan biriyim. Aradan yıllar geçti, ama düşle gerçeği, yapaylıkla iç- tenliği ayırmayı öğrendik galiba. Sayın Tansu Çiller'e daha gerçekçi bir açıdan bakacağımızı umut ediyorum. Güzel çizgilerini korumak da kuşkusuz onun görevi. Onun deyimiyle "beyaz bir sayfa'da yeniden başlıyor öyküsü. Bir hükümete adını veriyor. Gerçek portresi sözleriyle değil, davranışlarıyla oluşacak. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Platon'un diyalog biçi- mindeki ünlü yapıü... Voleybol ve tenistt oyu- nun her bir bölümüne verilen ad. 2/ Lenf dü- ğümleri yangıa... Adm durum eklennden biri. 3/ Çift direkli yelkenli ge- mi... Bal, yoğurt gibi şey- 6 ler koymaya yarayan -, tahta kova. 4/ Rûzgâr korkusu. 5/ Erden çavu- 8 şa kadar olan askerlere g verilen ad... Buzul köken- li blok kil. 6/ İlave... Gümüş... Şaş- ma belirten bir sözcük. 7/ Büyük zoka. 8/ Eşya üzerindeki mikrop ya da ufak böcekleri basmçh bu- harla öldürmeye yarayan büyük kazan... Oğuz Kağan ile özdeşleş- tirilen Hun imparatoru. 9/ Türki- ye ile sınırlan olan ülkelerin sımr bölgeleri içinde oturan Tûrk va- tandaşlanna serbestçe gidip gel- meleri için verilen belge. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Milan Kundera'nın bir romam... Toplum töresine uygun davranma. 2/ Bir iş için aynlan belli para... Tantalın simgesi. 3/ Kıl elek... Bezek. 4/ Hayvanlara vurulan damga... Tasavvufta, Allah'tan özge olan her şey. 5/ Tütün yapraklanndan çıkanlan çok zehirli alkaloit. 6/ Hafıf ve gözenekli bir tür çökelti taşı... Genelev işleten kadın. 7/ Borsada belli miktardaki hisse senedi- ni belirtmekte kullanılan işlem birimi... Evcil bir geyik. 8/ Güzel sanatlann bir dah. 9/ Özellikle Meksika'da yaygın sert biriçki... Hayat arkadaşı. TEMSİLİ VEKATILIMa DEMOKRASİNİN KÖKENİ Doç. Dr. Sami Selçuk Çağdaş Yayınları Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul Ödemeli göaderilmez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear