Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 10 HAZİRAN1993 PERSEMBE
10 HABERLER
Nedenbeniçok sevdiniz?...
-3-
T
uristik dilde *Ham-
let'in sarayı' olarak
bilinen 'Kron-
borg'u geziyoruz.
Burası Danimarka
krallanrun sarayı.
Ama dünyanın bildiği 'Dani-
marka Prensi Hamlet'. Sanaün
büyûlü gûcünü düşünüyoruz
Shakespeare (Şekspir) gibi bir
sanat dehası bu sarayda geçen
bir olayı ele alarak insanın
yaşadığı dönemeçleri bir tiyat-
ro oyunu yapınca saray da
'Hamlet'in oluvenyor.
Kaç kez seyrettiğimiz bu bü-
yûk oyunun akıllarda kalan öz-
deyişi 'olmak ya da olmamak,
işte mesele bu.' Bu özdeyiş sa-
rayın değişik ortamında daha
anlamlı. Kronborg öyle gör-
kemli bir saray değil. Kalın ah-
şap malzemenin kullanıldığı,
sağlam duvarlarla örûlmüş
sadc bir yapı. Küçük ama bol
fıgürlü, işlemeli kilisesini gezi-
yoruz. Sonra bodrum kaünda-
ki zindanlan görüyoruz.
Sadelik, rahatlık,
kullanışlılık
Üst katlar yaşanan geniş
odalara aynlmış. Kralın, krali-
çenin odalan. Geniş, sade,
kahn ahşaptan yapılmış eşya-
lar. Tavan süslemeleriyle, du-
varlara konan halılar, resimler
dışında hiçbır süs yok. Her şey sadelik,
sağlamhk, kullanış üzerine kuruhnuş.
Bizim Topkapı Sarayı'nın, Dolma-
bahçe'nin görkemini, göz kamaşüncı-
hğını düşünüyonım. Kapılar, eşyalar,
müoevherler, oymalar, kakmalarla in-
sanı alıp götüren saraylanmıa.
Sadelik, rahatlık, kullanışkhk bu-
gûnkü Danimarka'da da yaşamanın
ortak kültürü gibi. Kopenhag'ın geniş
caddeleri hele gündûz saaüerinde
bomboş görünüyor.
Ya auşırsam? "
Tek tük bisıkletlilerin dışında cad-
delerde kimseyi göremiyorsunuz. Çok
rahatbirtrafık.Herkesindikkatleara- r
, . ^
ba kullandığı, dikkatle yürüdüğü, ışı- ürünleri Avrupa ölçeğinde ünlü. (Var-
kl öll k l l t zelzelsi için gönderilen Danimarka
sonra tstanbul'da ne yapanz? Biz gene
ahşüğımızdan şaşmayalım. Uygarlığa
'adapte' olup da ülkemizde yaşamak
kolay değil.
Köşk ve dolmuş zekası
Danimarka'run nüfusu beş milyon
dolayında. Kopenhag'da bir buçuk
milyon insan yaşıyor. Buradakı Türki-
ye kökenlilerin sayısı 30.000 dolayın-
da. Önemli bir bölümü 25-30 yıl önce
gelrrriş. r980 sonrasmda da siyasal a-
ğınmaalar gelmişler. Bu küçük ülke
aslında bir tanm ülkesi. Dümdüz top-
raklar uzayıp gidiyor. Sütü, süt ürün-
leri, peynirleri, tereyağlan, etleri, et
, y y y yg
biçimdegiripçıküğıuygarbiryaşam.
Yaya yoluna ayak attığınız anda ge-
len araba duruyor. Biz ahşkankkla
arabaya yol veriyoruz. Bizim buralar-
da arabalar öyle yaya yolu falan dinle-
mez de. Ama araba hemen duruyor.
Karşılıklı birbirirnize yol veriyoruz.
Yurt dışında kurallara uygun trafığe
akşmaktan çok korkmuşumdur. öyle
ya, burada yaya yollanna ahşıp da
şarkü
lerinde satıldığıru anımsıyorum.) Pey-
nir çeşiüeri çok zengin.
Bizim gibi 'peynir meraklılan' için
çeşitli peynirleri salan küçük şarküte-
rileri gezmek özel bir keyif. Unlü be-
yaz peyıunmize çok benzeyen peyniri
hemen keşfediyoruz, 'Feda' markalı
küçük kutularda satılıyor. Kutunun
ıçınde salamura suyu var, üstünde de
M*J animarkahları sevdik'dediğim J. arihinde Anadolu uygarhklanmn
öğretmen'neden?'diye soruyor. Sevginin bile mozaiğiniyaşanuş bizlernedengelişemedik?
nedeninisormak önemlibirgösterge değünti? Fransa'da insanlaryılda bir kez yıkanmayı
'Eleştireldüşünce eğitimi'demek, herşeyin, yetertigörüp de kokularınıparfümlerle
nedeninisormak demek. İnsan düşüncesişu gidermeyeçahşırken Bursa hamamlarında
sorularlagelişiyor: 'Ne?', 'neden?', 'nasıl?'... sabun vesu kültürüyleyaşayan bizlerbugeri
Hiç bir soruyu iyi karşılamayan, bilgi gidişinasılbaşardık?Kendimizden başka
kaynağının otoritesine dayah 'ezbercieğitim' herkesieleştirip kendimizi eleştirmeden bu
elbette çağdaş insaruyetiştiremiyor. sorularınyamtını bulamayız-
başında. Her konuda eğitim
büyük bir ilgıyle karşılanıyor,
büyük bir önem taşıyor.
Sözünü çok ettiğimiz çağdaş
eğjtimin 'eleştirel düşünce eğiti-
mi' olduğunu buralarda daha
iyi anbyorsunuz.
Hiç bir bilgi 'neden' sorusu-
nun yanıtı verilmeden kabul
edilmiyor. 'Danimarkalılan
sevdik' dediğim öğretmen 'ne-
den?' diye soruyor. Sevginin
bıle nedenini sormak önemli
bir gösterge değil mi?
Ne?Nasd?Neden?Niçin?t
'Eleştirel düşünce eğitimi'
Jemek. her şeyın. ama her şeyin
nedenini sormak demek. İnsan
düşüncesi şu sorularla gelişi-
yor: 'Ne?\ 'neden?', 'nasıl?'...
Hiç bir soruyu iyi karşılama-
van, bilgi kaynağının otoritesi-
ne dayah 'ezberci eğitim' elbet-
te çağdaş ınsanı yetiştiremiyor.
Otoriter bir kaynağa dayalı bil-
z) de Tılanca böyle söyledi',
gazete öyle yazıyor", 'televiz-
yonda söylediler' gjbi kabuller-
le karşılanırsa elbette düşünce
donar, kalıpçı yargılar oluşur.
Bütün bunlan aşmadan bilgi-
sayar kullansanız ne olur. son
model arabalar sokaklannızda
dolaşsa ne olur?
Temelinde, 'eleştirel düşünce
eğiümi'ne dayalı insan haklan,
özgürlükler, demokrasi
üçgenıyle geüşmiş 'evrensel
kimlik' işte beş milyonluk bir ülkeyi
Avrupa içın çok önemli kılıyor.
Viking'lerin torunlan bugün burada.
Başbakan kim olacak mı?
Başbakan ne yapacak mı?
Tarihinde Anadolu uygarhklannm
mozaiğjni yaşamış bizler neden gelişe-
medik? Fransa'da insanlar yılda bir
kez yıkanmayı yeterli görüp de koku-
lannı parfümlerle gidermeye çalışır-
ken Bursa hamamlannda sabun ve su
kültürüyle yaşayan bizler bu geri gjdişi
nasıl başardık? Kendimizden başka
herkesi eleştirip kendimizi eleştirme-
den bu sorulann yanıünı bulamayız.
Türkiye'ye döndüğümüz zaman en
önemli konunun "başbakan kim ola-
cak' sorusu olduğunu görüyoruz. 'Ne
yapacak' sorusu ortada yok. 'Filanca
değil de fışmanca olursa ne değişecek'
sorusu da sorulmuyor. Tek soru 'kim
olacak?" Hızlı bir fılm gibi değişen bir
dünyada fotograflara takıhp kalmak
bizlere bir şey arüatmıyor mu?..
Tûrkiye, eski Yugoslavya, Pakistan, Amavutluk Kopenhag gençlik merkezinde buluşmoş. Dünyftda neden dostca buluşma ger-
çekkşmesin? Renkler, diUer, dinler, kûltürler ayn da olsa bepimiz 'insan' değilmiyiz?
küçük bir süzgeç. Burada köşebaşı
bakkallannın adı 'kiosk'. Türkler bu
adı hemen 'köşk' yapıveriyor.
Bu yer adlannı hemen uyarlamak
bize özgü bir yetenek olmalı. Alman-
ya'daki Gelsenkirchen'i 'gelsen gitsen'
yapıvermek, 'Köln'ü 'körün'e çeviri-
vermek, 'gecekoridu'yu, 'dolmuş'u
bulan pratık zekanın ürünleri. Burada
da 'köşk'e gidip ahşverişlerinı yapıyor-
lar.
BlZ yenenz
Avrupa' nın kuzeyindekı bu küçük
ülke, kendini koruma duygusunu güç-
lü yaşadığı izlenimini veriyor. Maast-
^, , D
_, .^ . , richt Anlaşması'nı ük referandumda
klara, yaya yollanna kurallara uygun to zelzelesi için gönderilen Danimarka 'hayır' diye yanıtlamış. Ikınci referan- n ; r
fe
ri«j. f »san haklan
birimdeeiriocıkü&uvearbirvasam. et konservelerinin Istanbul şarküteri- dum biz oradayken yapılacak. 'Ja-
c
^ " " * " ' "<»»J«"
taşıdığı ama bu ortaklığın dışında da
kalınamayacağı görüşünün daha et-
kin olduğu konuşuluyor. BBC haber-
lerinde bu oylama o günlenn ılk beş
haberi içinde yer alıyor. Bu küçük ülke
Avrupa için çok önemli.
'Neden önemlıT diye düşünüyo-
rum. Biz futbol karşılaşmalannda bile
nüfus ölçeğini çok kullanınz ya. 'Eti
ne, budu ne? Beş milyonluk Danimar-
ka'yı altnuş milyonluk Türkiye nasıl
yenemez?' denz ya.
Düşünüyonım. bu küçük kuzey ül-
kesi Avrupa için neden çok önemli?
Belki de 'çağdaş uygarlık' dediğımiz
kavramı anlamak bu sorunun yanıü-
nda yatıyor.
evet' kampanyası da, 'Nein-hayır' 'insan haklan' burada modern bir
kampanyası da bütün hızıyla sürüyor. fetiş olmuş. İnsan haklanyla ilgili bir
Özel tişörtler, müzikli gösteriler, ko- konu hemen bu insanlann gündemine
nuşmalar her yanda özgürce kendi gö- giriyor. Dünyanın her yanındaki olay-
rüşlerine yandaş kazandırmaya ça-
lışan gruplarca yürütülüyor.
Genel kanı bu kez 'evet' çıkacağı
yolunda. Danimarka'da 'ortak Avru-
pa'nın kendileri için olumsuz yanlar
lan dikkatle izleyen bir 'evensel kim-
lik' gelişmiş.
Dünya ölçeğinde bir toplumsal so-
rumluluk anlayışı giderek yaygı-
nlaşmış. 'Eğitim' en önemli konulann SÜRECEK
Yaıılışlıesapyaptdar, bu bir uyaııış olacak
I N L E R
İÇİN YAZPİ
Sen sevgiü çok değerli
büyüğüm Sayın Uğur Mumcu.
Daima benim içimde olacaksın.
Fikirlerin, düşüncelerin,
Atatürk ilke ve inkılaplanna
olan içten bağhhğmla daima
bizlere önder oldun. Hep
benimle olacaksın. Sıcak sevgi
ile dolu mutlu yannlara
diyorum. Ruhunşadolsun.
Ebediyen berumle olacaksın.
Seni saygı ile aruyorum.
Sonat
Saygıdeğer Uğur Mumcu,
Mustafa Kemal Atatürk'ün
24Ocak
24 Ocak karaları bağladığanız gün,
Yüreğimize oturan acıya, ağladığımız gün,
Tek bir ses olup haykırdığımız gün,
Ölümüne lanetler yağdırırken, uyanışa sevindi-
ğimiz giin...
Her birparçanla Mumcular olduğumuz,
Yüreğimize sevgini, beyinlerimize düşüncelerini
taşıdığmız gün,
Görmemiştiyurdum böylesine bir gün,
Seni katledenlerin alçaklığını haykırırken seven-
lerin,
Ant içtik bıraktığın bayrağı taşıyacağvnıza,
Yemin ettik düşünceleriniyaşatacağımıza.
Sevgili Uğur Ağabey...
TC'nin laik bir öğretmeni olarak
sana söz veriyorum ki, Atatürk'le
özdeşleşen düşüncelerini öğrencile-
rime öğreteceğim.
Bir tek Uğur Mumcu öldürdükleri-
ni sanan fanatik katiller. senden
sonra milyonlarca Uğur Mumcu'yu
karşılannda bulacaklannı hesapla-
yamadılar. Yanlış hesap yaptı-
klannı, bunun bir uyanış olacağıru
düşünemediler.
Laik TC'yi, bayrağını ve ruhunu se-
nin yerine bizler taşımaya yemin et-
tik, rahat uyu büyük insan...
öğretmen Gönül Kaynas
kurmuş olduğu laik
demokratik cumhuriyetin
yılmaz savunucusu oldun.
Kemalizmin hayata
uygulanmasında örnek insan
oldun. Emekçi halkın hak ve
V'ıkarlanrun savunucusu oldun.
Seni katleden gericiyobaz
güruh bilmeliler ki Türkıye'de
U ğur Mumcu'lar hiç
bitmeyecek.
Nefüsun
Ne evsun
Ne örümcek
Kabe Arap 'ın olsun
Çankayayeter bize!
Saygıdeğer UğurMıancu
sen ölmedin kalbimizde
ebedi yasavacaksın.
Bahatn'n Pehlivan
Güzel pınl pınl insanlan
susturamayacaklar. Senin hep
her zaman bizlerle yığınlarla
konuştuğunu görecekler Uğur
Mumcu. Saygm ve sevginle hep
bizimlesin.
Zühalözcan
Mücadeleni benimsedik. Yerini
alamasak da pesetmeyeceğiz.
Seray Didetn Yılmaz
SÜRECEK
ÇALISANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ştPAL
"17 Yılın İkramiyesini Kim
Verecek?"
Bir kamu bankasında Emekli Sandığı'na bağlı olarak 17
yıl çaltştıktan sonra bir suc nedemyte ac»ğa alındım ve
sonra da turuklandım.
Yargdama sonunda hûküm giydim. Haten sigortalıola-
rak bir özel şirkette çalışıyorum.
Sigortaya 3 yıl 6 ay prim âdedikten sonra emekli olaca-
m.
1) Enıekli aylığımı sigorta bağlarsa, ikranuye alacak
mıyım? Işveren bana ödeme > apar mı?
2) Emekli aylığmı Emekli Sandtğı bağlarsa bana ikra-
miye de öder mi? Kamuda gecen 17 v ılın ikramivesini kim
verecek? (N.T.)
1) Sosyal Sigortalar Kurumu, yaşhlık, malullük ve
ölüm aylığı bağlanmasını gerektiren koşullar oluştuğunda,
yalnız yaşhlık, malullük ve ölüm aylığı bağlar. Onun dışında,
kıdem tazminatı ve emeküük ikramiyesi ödemez.
Kıdem tazminatı. İş Yasası'nın 14. maddesine göre iş sözleş-
mesinin, işçilerce bağlı bulunduklan kanunla kurulu kurum veya
sandıklardan yaşhlık. emeklüik veya malullük aylığı yahut top-
tan ödeme almak amaayla ve kendi isteklenyle son bulması du-
rumunda. "işçinin işe başladığı tarihten itibaren her geçen tam yıl
için ışverence işçiye 30 gunlük ücreti tutannda kıdem tazminatı
ödenir.
Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme
yapıhr."
İş Yasası uyannca, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca size yaşlılık
aylığı bağlandıgında işverenınız, kendi işyerinde çahşüğınız süre
için kıdem tazminatı ödemekle yükümlüdür.
Emekli Sandığı kapsamında geçen 17 yılın karşılığı emekli ik-
ramiyesini, Sosyal Sigortalar Kurumu ödemeyeceği gibi. özel
sektör ışverenleri de ödemekle yükümlü değildir.
2) 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası ek madde 20'de,
"emekli, adi malullük, vazife malullüğü yahut toptan ödeme ya-
pılan asker, sivil tüm iştirakçilere her tam fıili hizmet yılı için"
emekli aylığı bağlanmasına esas ahnan tutann bir aylığının
emekli ikramiyesi olarak verilmesi öngörülmüştür.
Ancak 2829 sayılı yasa uyannca da emekli ikramiyesi, "son
defa TC Emekli Sandığı'na tabi görevlerden emekliye aynlan"-
lara ödenmektedir.
Çeşitli sosyal güvenbk kurumlannda geçen ve "birleştirilen
hizmet süreleri üzerinden son yedi yıllık sürenin yansından fazla-
sının TC Emekli Sandığı'nda geçmiş olması nedeniyle bu kurum-
ca ayhk bağlanmış olsa dahı son defa Emekli Sandığı'na tabi gö-
revlerden emekliye aynlmayanlara emekhlik ikramiyesi öden-
mez."
Kısaca, emekli aylığımz Emekli Sandığı'nca bağlansa bile
Emekli Sandığı'na bağlı bir görevden emekli olmadığınız için,
Emekh Sandığı kapsamında geçen 17 yıllık süre karşılığının
emekli ikramiyesini. sandık sıze ödemez.
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Ertan Onver, Hinthorozu'nu
Eleştirdi... (1)
Hinthorozu Erdal Bey, Torbalı Belediye Başkanı Ertan
Ünver'den çok ağır eleştiri aldı. Ertan Ünver, konuşma-
sına şöyle başladı:
- Neden böyle birzamanda yaptı bu işi? Güzel, anlam-
lı falan da, neden böyle bir zamanda bu? Benim anlaya-
madığım bu. Güneydoğu'da bir çözüm alınmamış;
Almanya'da ırkçılık; enflasyon denetimi yok... Birçok
şey yan yana; DYP kongresine bir hafta var; birçok şey
yerinden oynamışken, yerel seçimlere gidiliyor... Ne-
den? Başka bir değişik ortamda olmaz mıydı?
- SHP açısından mı düşünüyorsun?
- Hayır, Erdal Bey bu açıklamayı neden bu zamanda
yaptı? Neden bırakmadı yerel seçimlere? Yahut da bir
ay, iki ay sonraya...
- Şimdi bir seçim olsa, SHP yüzde kaç alırdı?
- Çok belirsiz bir durum. Bir kez, hangi partilerin seçi-
me katılacağı belli değil. Bütün partiler karışık durumda.
Sen, 77-18 partinin seçime katılacağı bir ortamı düşüne-
rek hesap yaptım...
-17-18 partinin seçime katılacağı mi?
- Evet! Tabii, bu normalde 17 'e, 12 'ye iniyor; çünkü ba-
zıları, kurulmalarını seçime katılacak boyuta çıkarama-
dıklan için katılamıyorlar. Böyle bir seçimde, yüzde
21-22 DYP, 20-21 ANAP, onun da ikipuan altında 19 falan
SHP şeklinde çıkıyor. Yani, yaklaşık yüzde 60 dolayında
oyu bu üç parti alıyor. Yüzde 60, en çok 66-70 dolayında,
bu üç parti oy alıyor. Şimdi, işin bu yanı ilginç; çünkü ge-
çen seçimde bu üç partinin aldığı oy yüzde 80 ya da 72,
şimdi yüzde 60'a iniyor. Neden? Diğer taraflara doğru
yayılıyor oy oranı. Yani, küçük partiler oy almaya başlı-
yorlar. Örneğin, HEP'in oyu 7.1; BDP'nin oyu (Büyük
Değişim Partisi, Aydın Menderes'in) 6.5-7; Ecevit'in ge-
ne yüzde 6.5; CHP'nin 4.5-5; yüzde 1-2'de kalması gere-
ken partiler, örneğin CHP yüzde 4-5 oy alıyor. Olmaması
gereken insanlar bile yüzde 4-5 oy alıyor. Neden? Tür-
kiye'de bir belirsizlik var; dünyada da belirsizlik var.
CHP, Ismail Cem, "Efendim, Türkiye'de sol üretmiyor"
filan diyor; sanki kendileri birşey üretiyoriarmış gibi. Bir
de dünyaya öaksa/ar ya! Dünyada da sol bir şey üretmi-
yor. Dünyada sol, şu anda abandone durumda. Solcular
şimdi, birbirinin antitezi olmakla meşgul; dönekleri
kontrol etmekle meşgul. Veyahut da dönekler, "Hâlâ,
annenizin solunu mu savunuyorsunuz?" mantığını saç-
masapan deklare etmekle meşgul. Dünyada da böyle
bu. Felipe Gonzales, Ispanya'da gene birinci parti. Ne-
den sol, birinciparti? Franko, hâlâ unutulmadı. Ispanya'-
da sol birikim, saçmalama katsayısı en düşük olan sol
birikimdir. Franko karşısında, (kinci Dünya Savaşı'ndan
önce Kurtuluş Savaşı'nı vermiş, yani solun insanlık sa-
vaşı verilmiş Ispanya'da. Ondan, kolay kolay yitmez.
Yani, lürkiye'deki gibi, Ispanya'da sol sokakta bulun-
madı. Biz, sokakta bulduk. Birçok ülkede sokakta bulun-
du sol da, ondan böyle çarpık gidiyor. Şimdi, onun
bununla ne ilgisi var? Yani, Erdal Bey'ın istifasının...
- Evet!
- Bu, genel belirsizlik, Türkiye'deki belirsizlik, oyların
bıîkadar dağınık olduğu bir ortam; DYP'nin kongresine
bir hafta kala, yerel seçimlere doğru giderken.. Yani, Er-
dal Bey yönünden çok ilginç bir zamanlama yapıldı.
Yani, GS'lı Hakan, final maçında böyle ilginç bir örnek
geliştirdim kafamda, iki oyuncu değiştirme hakkını GS
kullanmışken, "Ben oynamıyorum!" diyor. Bu kadar il-
ginç. Acayip! Anlamlı bir olay.
-Hıhhth...
- Ben, "politikacının değişmesi gerektiği" gibi, böyle
saçma şeylere katılmıyorum. Hem, bir politikacı, 150 yıl
da politika yapmalı! Yapabiliyorsa. Kaplumbağa gibi!
Gençleşmeymiş, efendim değrşimmiş, böyle saçma sa-
pan şeylere ben inanmıyorum. E, bir adam resim yapı-
yor; iki yüz yıl yapsın efendim; yapamaz ki! Mustafa
Ekmekçi, şimdi yazı yazıyor; herkes okuyor yazıyor.
Haa, "Çok yazmış Mustafa Ekmekçi. bıraksın gitsin şim-
di!" Olur mu öyle saçma şey! Okunuyor. Okunmazsa,
yazamazsa, zaten onu doğa gönderecek! Her şeye ta-
mam da, her şeye evet de, her üretene "Allah daha nice
yıl Cenab-ı Rabbil Âlemin nasip etsin!" b//mern ne, rad-
yolardan, televizyonlardan: işte eleştirilere, köşe yazıla-
rına kadar öyle de, politikacıya geldi mi "Yapmasın
efendim fazla, yapmasın olmaz, değişsin. Hadi gitsin
şimdi bu! Başka biri..." Neden bu? Haa, bu şuna benzi-
yor: Ortadoğu toplumlarında değişim ihtiyacı, önce ni-
kâh defterinden başlıyor; o sahte belge, bir yıl, birbuçuk
yıl sonra değehni kaybediyor. Yani, insanlar önce karıyı
değiştirmek istiyor, Ortadoğu toplumlarında. Yukarı
doğru çıkınca, enlemler 50'ye 60'a doğru çıkınca, bu üç
yı/a, beş yf/a, on yıla filan çıkıyor. Demek ki, bizim toplu-
mumuzda, böyle bir hareketlilik var; nereye vuruluyor?
Nereye saldırılıyor? En çok göz önünde olan politikacı-
ya. Karıyı değiştiremiyor adam, poiitikacı değişsin isti-
yor. Politikacı değişmeli, tabii değişecek, değişsin. Ası-
tıyor bile icabında fazla değişmiyor diye. Politikayla
uğraşan üç tane genç asılıyor falan, hiçbir adam öldür-
medikleri halde, intikam olsun diye. Değiştirmeyi zaten
bazı kuvvetler yapıyorlar, on yılda bir falan, psikolojik
olarak o ayn konu. Ama, dansöz değişmezken... Ben
anımsıyorum dansöz Nana 'yı, 24 yıl seyrettim. Nana yı
ben 10 yaşımdan 35yaşıma kadarseyrettim. Geçen gün
bir haber duydum, ftalya'da hâlâ mesleği üzerinde ye-
tiştiriyormuş, çalışıyormuş. Sağmış. O değişmeyecek,
politikacı değişecek. Değişiyor zaten, birçok politikacı
değişiyor, yürütemeyen değişiyor...
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Ümit Kaftancıoğlu'nun
bir öykü kıtabı. 2/ Kır ya-
şamı içinde aşk konusu-
nu işleyen kısa şiir... Her
yiyeceği canı çeken. 3/ At
eğ^timine ve bu eğjtimin
yapıldığı yere verilen ad...
Salgı oluşturan organ. 4/
Hayvanlara vurulan
damga... Sıcak ülkelerde
yaşayan, derisi benekli,
yutıa hayvan. 5/ tnce ya-
pılı... Genellikle yakmak
için kullanılan iri saman.
6/ "Sözün - - - ile düşürgil/'Demegil
çağada bir söz" (Yunus Emre)...
Bir bağlaç. 7/ Kimyasal bileşim
bakımmdan granite eşdeğer, ço-
ğunlukla siyah renkü, yanardağ
kökenü doğal cam. 8/ Diyalektik.
9/ Muğla'nın bir Uçesi... Süs.
YLTCARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Fedor Gladkovun dıümize de
çevrihnış bir romanı. 2/ Bir iü-
miz... Işaret. 3/ Japonya'nın
küçük para birimi... Avrupa'da bir
ülke. 4/ Bir kimse ya da birsorun için halkın kanısının belirmesi
amacıyla yapılan oylama. 5/ Sinemada önemli roUerde oyna-
yan genç oyuncu.. Baldırla uyluğun birleştiği yer. 6/ Bir soru
sözü... Şahıs. "II Ege kıyılanmızda turistik bir körfez... Bir yüze-
yin üzerindeki ince çizgi. 8/ Karsçevresinde oynanan halay türü
bir halk oyunu. 9/ KunduracıLann delik açmakta kullandıklan
cehk tiğ... Mezar. x