25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 HAZİRAN1993 PERSEMBE 10 HABERLER Nedenbeniçok sevdiniz?... -3- T uristik dilde *Ham- let'in sarayı' olarak bilinen 'Kron- borg'u geziyoruz. Burası Danimarka krallanrun sarayı. Ama dünyanın bildiği 'Dani- marka Prensi Hamlet'. Sanaün büyûlü gûcünü düşünüyoruz Shakespeare (Şekspir) gibi bir sanat dehası bu sarayda geçen bir olayı ele alarak insanın yaşadığı dönemeçleri bir tiyat- ro oyunu yapınca saray da 'Hamlet'in oluvenyor. Kaç kez seyrettiğimiz bu bü- yûk oyunun akıllarda kalan öz- deyişi 'olmak ya da olmamak, işte mesele bu.' Bu özdeyiş sa- rayın değişik ortamında daha anlamlı. Kronborg öyle gör- kemli bir saray değil. Kalın ah- şap malzemenin kullanıldığı, sağlam duvarlarla örûlmüş sadc bir yapı. Küçük ama bol fıgürlü, işlemeli kilisesini gezi- yoruz. Sonra bodrum kaünda- ki zindanlan görüyoruz. Sadelik, rahatlık, kullanışlılık Üst katlar yaşanan geniş odalara aynlmış. Kralın, krali- çenin odalan. Geniş, sade, kahn ahşaptan yapılmış eşya- lar. Tavan süslemeleriyle, du- varlara konan halılar, resimler dışında hiçbır süs yok. Her şey sadelik, sağlamhk, kullanış üzerine kuruhnuş. Bizim Topkapı Sarayı'nın, Dolma- bahçe'nin görkemini, göz kamaşüncı- hğını düşünüyonım. Kapılar, eşyalar, müoevherler, oymalar, kakmalarla in- sanı alıp götüren saraylanmıa. Sadelik, rahatlık, kullanışkhk bu- gûnkü Danimarka'da da yaşamanın ortak kültürü gibi. Kopenhag'ın geniş caddeleri hele gündûz saaüerinde bomboş görünüyor. Ya auşırsam? " Tek tük bisıkletlilerin dışında cad- delerde kimseyi göremiyorsunuz. Çok rahatbirtrafık.Herkesindikkatleara- r , . ^ ba kullandığı, dikkatle yürüdüğü, ışı- ürünleri Avrupa ölçeğinde ünlü. (Var- kl öll k l l t zelzelsi için gönderilen Danimarka sonra tstanbul'da ne yapanz? Biz gene ahşüğımızdan şaşmayalım. Uygarlığa 'adapte' olup da ülkemizde yaşamak kolay değil. Köşk ve dolmuş zekası Danimarka'run nüfusu beş milyon dolayında. Kopenhag'da bir buçuk milyon insan yaşıyor. Buradakı Türki- ye kökenlilerin sayısı 30.000 dolayın- da. Önemli bir bölümü 25-30 yıl önce gelrrriş. r980 sonrasmda da siyasal a- ğınmaalar gelmişler. Bu küçük ülke aslında bir tanm ülkesi. Dümdüz top- raklar uzayıp gidiyor. Sütü, süt ürün- leri, peynirleri, tereyağlan, etleri, et , y y y yg biçimdegiripçıküğıuygarbiryaşam. Yaya yoluna ayak attığınız anda ge- len araba duruyor. Biz ahşkankkla arabaya yol veriyoruz. Bizim buralar- da arabalar öyle yaya yolu falan dinle- mez de. Ama araba hemen duruyor. Karşılıklı birbirirnize yol veriyoruz. Yurt dışında kurallara uygun trafığe akşmaktan çok korkmuşumdur. öyle ya, burada yaya yollanna ahşıp da şarkü lerinde satıldığıru anımsıyorum.) Pey- nir çeşiüeri çok zengin. Bizim gibi 'peynir meraklılan' için çeşitli peynirleri salan küçük şarküte- rileri gezmek özel bir keyif. Unlü be- yaz peyıunmize çok benzeyen peyniri hemen keşfediyoruz, 'Feda' markalı küçük kutularda satılıyor. Kutunun ıçınde salamura suyu var, üstünde de M*J animarkahları sevdik'dediğim J. arihinde Anadolu uygarhklanmn öğretmen'neden?'diye soruyor. Sevginin bile mozaiğiniyaşanuş bizlernedengelişemedik? nedeninisormak önemlibirgösterge değünti? Fransa'da insanlaryılda bir kez yıkanmayı 'Eleştireldüşünce eğitimi'demek, herşeyin, yetertigörüp de kokularınıparfümlerle nedeninisormak demek. İnsan düşüncesişu gidermeyeçahşırken Bursa hamamlarında sorularlagelişiyor: 'Ne?', 'neden?', 'nasıl?'... sabun vesu kültürüyleyaşayan bizlerbugeri Hiç bir soruyu iyi karşılamayan, bilgi gidişinasılbaşardık?Kendimizden başka kaynağının otoritesine dayah 'ezbercieğitim' herkesieleştirip kendimizi eleştirmeden bu elbette çağdaş insaruyetiştiremiyor. sorularınyamtını bulamayız- başında. Her konuda eğitim büyük bir ilgıyle karşılanıyor, büyük bir önem taşıyor. Sözünü çok ettiğimiz çağdaş eğjtimin 'eleştirel düşünce eğiti- mi' olduğunu buralarda daha iyi anbyorsunuz. Hiç bir bilgi 'neden' sorusu- nun yanıtı verilmeden kabul edilmiyor. 'Danimarkalılan sevdik' dediğim öğretmen 'ne- den?' diye soruyor. Sevginin bıle nedenini sormak önemli bir gösterge değil mi? Ne?Nasd?Neden?Niçin?t 'Eleştirel düşünce eğitimi' Jemek. her şeyın. ama her şeyin nedenini sormak demek. İnsan düşüncesi şu sorularla gelişi- yor: 'Ne?\ 'neden?', 'nasıl?'... Hiç bir soruyu iyi karşılama- van, bilgi kaynağının otoritesi- ne dayah 'ezberci eğitim' elbet- te çağdaş ınsanı yetiştiremiyor. Otoriter bir kaynağa dayalı bil- z) de Tılanca böyle söyledi', gazete öyle yazıyor", 'televiz- yonda söylediler' gjbi kabuller- le karşılanırsa elbette düşünce donar, kalıpçı yargılar oluşur. Bütün bunlan aşmadan bilgi- sayar kullansanız ne olur. son model arabalar sokaklannızda dolaşsa ne olur? Temelinde, 'eleştirel düşünce eğiümi'ne dayalı insan haklan, özgürlükler, demokrasi üçgenıyle geüşmiş 'evrensel kimlik' işte beş milyonluk bir ülkeyi Avrupa içın çok önemli kılıyor. Viking'lerin torunlan bugün burada. Başbakan kim olacak mı? Başbakan ne yapacak mı? Tarihinde Anadolu uygarhklannm mozaiğjni yaşamış bizler neden gelişe- medik? Fransa'da insanlar yılda bir kez yıkanmayı yeterli görüp de koku- lannı parfümlerle gidermeye çalışır- ken Bursa hamamlannda sabun ve su kültürüyle yaşayan bizler bu geri gjdişi nasıl başardık? Kendimizden başka herkesi eleştirip kendimizi eleştirme- den bu sorulann yanıünı bulamayız. Türkiye'ye döndüğümüz zaman en önemli konunun "başbakan kim ola- cak' sorusu olduğunu görüyoruz. 'Ne yapacak' sorusu ortada yok. 'Filanca değil de fışmanca olursa ne değişecek' sorusu da sorulmuyor. Tek soru 'kim olacak?" Hızlı bir fılm gibi değişen bir dünyada fotograflara takıhp kalmak bizlere bir şey arüatmıyor mu?.. Tûrkiye, eski Yugoslavya, Pakistan, Amavutluk Kopenhag gençlik merkezinde buluşmoş. Dünyftda neden dostca buluşma ger- çekkşmesin? Renkler, diUer, dinler, kûltürler ayn da olsa bepimiz 'insan' değilmiyiz? küçük bir süzgeç. Burada köşebaşı bakkallannın adı 'kiosk'. Türkler bu adı hemen 'köşk' yapıveriyor. Bu yer adlannı hemen uyarlamak bize özgü bir yetenek olmalı. Alman- ya'daki Gelsenkirchen'i 'gelsen gitsen' yapıvermek, 'Köln'ü 'körün'e çeviri- vermek, 'gecekoridu'yu, 'dolmuş'u bulan pratık zekanın ürünleri. Burada da 'köşk'e gidip ahşverişlerinı yapıyor- lar. BlZ yenenz Avrupa' nın kuzeyindekı bu küçük ülke, kendini koruma duygusunu güç- lü yaşadığı izlenimini veriyor. Maast- ^, , D _, .^ . , richt Anlaşması'nı ük referandumda klara, yaya yollanna kurallara uygun to zelzelesi için gönderilen Danimarka 'hayır' diye yanıtlamış. Ikınci referan- n ; r fe ri«j. f »san haklan birimdeeiriocıkü&uvearbirvasam. et konservelerinin Istanbul şarküteri- dum biz oradayken yapılacak. 'Ja- c ^ " " * " ' "<»»J«" taşıdığı ama bu ortaklığın dışında da kalınamayacağı görüşünün daha et- kin olduğu konuşuluyor. BBC haber- lerinde bu oylama o günlenn ılk beş haberi içinde yer alıyor. Bu küçük ülke Avrupa için çok önemli. 'Neden önemlıT diye düşünüyo- rum. Biz futbol karşılaşmalannda bile nüfus ölçeğini çok kullanınz ya. 'Eti ne, budu ne? Beş milyonluk Danimar- ka'yı altnuş milyonluk Türkiye nasıl yenemez?' denz ya. Düşünüyonım. bu küçük kuzey ül- kesi Avrupa için neden çok önemli? Belki de 'çağdaş uygarlık' dediğımiz kavramı anlamak bu sorunun yanıü- nda yatıyor. evet' kampanyası da, 'Nein-hayır' 'insan haklan' burada modern bir kampanyası da bütün hızıyla sürüyor. fetiş olmuş. İnsan haklanyla ilgili bir Özel tişörtler, müzikli gösteriler, ko- konu hemen bu insanlann gündemine nuşmalar her yanda özgürce kendi gö- giriyor. Dünyanın her yanındaki olay- rüşlerine yandaş kazandırmaya ça- lışan gruplarca yürütülüyor. Genel kanı bu kez 'evet' çıkacağı yolunda. Danimarka'da 'ortak Avru- pa'nın kendileri için olumsuz yanlar lan dikkatle izleyen bir 'evensel kim- lik' gelişmiş. Dünya ölçeğinde bir toplumsal so- rumluluk anlayışı giderek yaygı- nlaşmış. 'Eğitim' en önemli konulann SÜRECEK Yaıılışlıesapyaptdar, bu bir uyaııış olacak I N L E R İÇİN YAZPİ Sen sevgiü çok değerli büyüğüm Sayın Uğur Mumcu. Daima benim içimde olacaksın. Fikirlerin, düşüncelerin, Atatürk ilke ve inkılaplanna olan içten bağhhğmla daima bizlere önder oldun. Hep benimle olacaksın. Sıcak sevgi ile dolu mutlu yannlara diyorum. Ruhunşadolsun. Ebediyen berumle olacaksın. Seni saygı ile aruyorum. Sonat Saygıdeğer Uğur Mumcu, Mustafa Kemal Atatürk'ün 24Ocak 24 Ocak karaları bağladığanız gün, Yüreğimize oturan acıya, ağladığımız gün, Tek bir ses olup haykırdığımız gün, Ölümüne lanetler yağdırırken, uyanışa sevindi- ğimiz giin... Her birparçanla Mumcular olduğumuz, Yüreğimize sevgini, beyinlerimize düşüncelerini taşıdığmız gün, Görmemiştiyurdum böylesine bir gün, Seni katledenlerin alçaklığını haykırırken seven- lerin, Ant içtik bıraktığın bayrağı taşıyacağvnıza, Yemin ettik düşünceleriniyaşatacağımıza. Sevgili Uğur Ağabey... TC'nin laik bir öğretmeni olarak sana söz veriyorum ki, Atatürk'le özdeşleşen düşüncelerini öğrencile- rime öğreteceğim. Bir tek Uğur Mumcu öldürdükleri- ni sanan fanatik katiller. senden sonra milyonlarca Uğur Mumcu'yu karşılannda bulacaklannı hesapla- yamadılar. Yanlış hesap yaptı- klannı, bunun bir uyanış olacağıru düşünemediler. Laik TC'yi, bayrağını ve ruhunu se- nin yerine bizler taşımaya yemin et- tik, rahat uyu büyük insan... öğretmen Gönül Kaynas kurmuş olduğu laik demokratik cumhuriyetin yılmaz savunucusu oldun. Kemalizmin hayata uygulanmasında örnek insan oldun. Emekçi halkın hak ve V'ıkarlanrun savunucusu oldun. Seni katleden gericiyobaz güruh bilmeliler ki Türkıye'de U ğur Mumcu'lar hiç bitmeyecek. Nefüsun Ne evsun Ne örümcek Kabe Arap 'ın olsun Çankayayeter bize! Saygıdeğer UğurMıancu sen ölmedin kalbimizde ebedi yasavacaksın. Bahatn'n Pehlivan Güzel pınl pınl insanlan susturamayacaklar. Senin hep her zaman bizlerle yığınlarla konuştuğunu görecekler Uğur Mumcu. Saygm ve sevginle hep bizimlesin. Zühalözcan Mücadeleni benimsedik. Yerini alamasak da pesetmeyeceğiz. Seray Didetn Yılmaz SÜRECEK ÇALISANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ştPAL "17 Yılın İkramiyesini Kim Verecek?" Bir kamu bankasında Emekli Sandığı'na bağlı olarak 17 yıl çaltştıktan sonra bir suc nedemyte ac»ğa alındım ve sonra da turuklandım. Yargdama sonunda hûküm giydim. Haten sigortalıola- rak bir özel şirkette çalışıyorum. Sigortaya 3 yıl 6 ay prim âdedikten sonra emekli olaca- m. 1) Enıekli aylığımı sigorta bağlarsa, ikranuye alacak mıyım? Işveren bana ödeme > apar mı? 2) Emekli aylığmı Emekli Sandtğı bağlarsa bana ikra- miye de öder mi? Kamuda gecen 17 v ılın ikramivesini kim verecek? (N.T.) 1) Sosyal Sigortalar Kurumu, yaşhlık, malullük ve ölüm aylığı bağlanmasını gerektiren koşullar oluştuğunda, yalnız yaşhlık, malullük ve ölüm aylığı bağlar. Onun dışında, kıdem tazminatı ve emeküük ikramiyesi ödemez. Kıdem tazminatı. İş Yasası'nın 14. maddesine göre iş sözleş- mesinin, işçilerce bağlı bulunduklan kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşhlık. emeklüik veya malullük aylığı yahut top- tan ödeme almak amaayla ve kendi isteklenyle son bulması du- rumunda. "işçinin işe başladığı tarihten itibaren her geçen tam yıl için ışverence işçiye 30 gunlük ücreti tutannda kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapıhr." İş Yasası uyannca, Sosyal Sigortalar Kurumu'nca size yaşlılık aylığı bağlandıgında işverenınız, kendi işyerinde çahşüğınız süre için kıdem tazminatı ödemekle yükümlüdür. Emekli Sandığı kapsamında geçen 17 yılın karşılığı emekli ik- ramiyesini, Sosyal Sigortalar Kurumu ödemeyeceği gibi. özel sektör ışverenleri de ödemekle yükümlü değildir. 2) 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası ek madde 20'de, "emekli, adi malullük, vazife malullüğü yahut toptan ödeme ya- pılan asker, sivil tüm iştirakçilere her tam fıili hizmet yılı için" emekli aylığı bağlanmasına esas ahnan tutann bir aylığının emekli ikramiyesi olarak verilmesi öngörülmüştür. Ancak 2829 sayılı yasa uyannca da emekli ikramiyesi, "son defa TC Emekli Sandığı'na tabi görevlerden emekliye aynlan"- lara ödenmektedir. Çeşitli sosyal güvenbk kurumlannda geçen ve "birleştirilen hizmet süreleri üzerinden son yedi yıllık sürenin yansından fazla- sının TC Emekli Sandığı'nda geçmiş olması nedeniyle bu kurum- ca ayhk bağlanmış olsa dahı son defa Emekli Sandığı'na tabi gö- revlerden emekliye aynlmayanlara emekhlik ikramiyesi öden- mez." Kısaca, emekli aylığımz Emekli Sandığı'nca bağlansa bile Emekli Sandığı'na bağlı bir görevden emekli olmadığınız için, Emekh Sandığı kapsamında geçen 17 yıllık süre karşılığının emekli ikramiyesini. sandık sıze ödemez. ANKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Ertan Onver, Hinthorozu'nu Eleştirdi... (1) Hinthorozu Erdal Bey, Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver'den çok ağır eleştiri aldı. Ertan Ünver, konuşma- sına şöyle başladı: - Neden böyle birzamanda yaptı bu işi? Güzel, anlam- lı falan da, neden böyle bir zamanda bu? Benim anlaya- madığım bu. Güneydoğu'da bir çözüm alınmamış; Almanya'da ırkçılık; enflasyon denetimi yok... Birçok şey yan yana; DYP kongresine bir hafta var; birçok şey yerinden oynamışken, yerel seçimlere gidiliyor... Ne- den? Başka bir değişik ortamda olmaz mıydı? - SHP açısından mı düşünüyorsun? - Hayır, Erdal Bey bu açıklamayı neden bu zamanda yaptı? Neden bırakmadı yerel seçimlere? Yahut da bir ay, iki ay sonraya... - Şimdi bir seçim olsa, SHP yüzde kaç alırdı? - Çok belirsiz bir durum. Bir kez, hangi partilerin seçi- me katılacağı belli değil. Bütün partiler karışık durumda. Sen, 77-18 partinin seçime katılacağı bir ortamı düşüne- rek hesap yaptım... -17-18 partinin seçime katılacağı mi? - Evet! Tabii, bu normalde 17 'e, 12 'ye iniyor; çünkü ba- zıları, kurulmalarını seçime katılacak boyuta çıkarama- dıklan için katılamıyorlar. Böyle bir seçimde, yüzde 21-22 DYP, 20-21 ANAP, onun da ikipuan altında 19 falan SHP şeklinde çıkıyor. Yani, yaklaşık yüzde 60 dolayında oyu bu üç parti alıyor. Yüzde 60, en çok 66-70 dolayında, bu üç parti oy alıyor. Şimdi, işin bu yanı ilginç; çünkü ge- çen seçimde bu üç partinin aldığı oy yüzde 80 ya da 72, şimdi yüzde 60'a iniyor. Neden? Diğer taraflara doğru yayılıyor oy oranı. Yani, küçük partiler oy almaya başlı- yorlar. Örneğin, HEP'in oyu 7.1; BDP'nin oyu (Büyük Değişim Partisi, Aydın Menderes'in) 6.5-7; Ecevit'in ge- ne yüzde 6.5; CHP'nin 4.5-5; yüzde 1-2'de kalması gere- ken partiler, örneğin CHP yüzde 4-5 oy alıyor. Olmaması gereken insanlar bile yüzde 4-5 oy alıyor. Neden? Tür- kiye'de bir belirsizlik var; dünyada da belirsizlik var. CHP, Ismail Cem, "Efendim, Türkiye'de sol üretmiyor" filan diyor; sanki kendileri birşey üretiyoriarmış gibi. Bir de dünyaya öaksa/ar ya! Dünyada da sol bir şey üretmi- yor. Dünyada sol, şu anda abandone durumda. Solcular şimdi, birbirinin antitezi olmakla meşgul; dönekleri kontrol etmekle meşgul. Veyahut da dönekler, "Hâlâ, annenizin solunu mu savunuyorsunuz?" mantığını saç- masapan deklare etmekle meşgul. Dünyada da böyle bu. Felipe Gonzales, Ispanya'da gene birinci parti. Ne- den sol, birinciparti? Franko, hâlâ unutulmadı. Ispanya'- da sol birikim, saçmalama katsayısı en düşük olan sol birikimdir. Franko karşısında, (kinci Dünya Savaşı'ndan önce Kurtuluş Savaşı'nı vermiş, yani solun insanlık sa- vaşı verilmiş Ispanya'da. Ondan, kolay kolay yitmez. Yani, lürkiye'deki gibi, Ispanya'da sol sokakta bulun- madı. Biz, sokakta bulduk. Birçok ülkede sokakta bulun- du sol da, ondan böyle çarpık gidiyor. Şimdi, onun bununla ne ilgisi var? Yani, Erdal Bey'ın istifasının... - Evet! - Bu, genel belirsizlik, Türkiye'deki belirsizlik, oyların bıîkadar dağınık olduğu bir ortam; DYP'nin kongresine bir hafta kala, yerel seçimlere doğru giderken.. Yani, Er- dal Bey yönünden çok ilginç bir zamanlama yapıldı. Yani, GS'lı Hakan, final maçında böyle ilginç bir örnek geliştirdim kafamda, iki oyuncu değiştirme hakkını GS kullanmışken, "Ben oynamıyorum!" diyor. Bu kadar il- ginç. Acayip! Anlamlı bir olay. -Hıhhth... - Ben, "politikacının değişmesi gerektiği" gibi, böyle saçma şeylere katılmıyorum. Hem, bir politikacı, 150 yıl da politika yapmalı! Yapabiliyorsa. Kaplumbağa gibi! Gençleşmeymiş, efendim değrşimmiş, böyle saçma sa- pan şeylere ben inanmıyorum. E, bir adam resim yapı- yor; iki yüz yıl yapsın efendim; yapamaz ki! Mustafa Ekmekçi, şimdi yazı yazıyor; herkes okuyor yazıyor. Haa, "Çok yazmış Mustafa Ekmekçi. bıraksın gitsin şim- di!" Olur mu öyle saçma şey! Okunuyor. Okunmazsa, yazamazsa, zaten onu doğa gönderecek! Her şeye ta- mam da, her şeye evet de, her üretene "Allah daha nice yıl Cenab-ı Rabbil Âlemin nasip etsin!" b//mern ne, rad- yolardan, televizyonlardan: işte eleştirilere, köşe yazıla- rına kadar öyle de, politikacıya geldi mi "Yapmasın efendim fazla, yapmasın olmaz, değişsin. Hadi gitsin şimdi bu! Başka biri..." Neden bu? Haa, bu şuna benzi- yor: Ortadoğu toplumlarında değişim ihtiyacı, önce ni- kâh defterinden başlıyor; o sahte belge, bir yıl, birbuçuk yıl sonra değehni kaybediyor. Yani, insanlar önce karıyı değiştirmek istiyor, Ortadoğu toplumlarında. Yukarı doğru çıkınca, enlemler 50'ye 60'a doğru çıkınca, bu üç yı/a, beş yf/a, on yıla filan çıkıyor. Demek ki, bizim toplu- mumuzda, böyle bir hareketlilik var; nereye vuruluyor? Nereye saldırılıyor? En çok göz önünde olan politikacı- ya. Karıyı değiştiremiyor adam, poiitikacı değişsin isti- yor. Politikacı değişmeli, tabii değişecek, değişsin. Ası- tıyor bile icabında fazla değişmiyor diye. Politikayla uğraşan üç tane genç asılıyor falan, hiçbir adam öldür- medikleri halde, intikam olsun diye. Değiştirmeyi zaten bazı kuvvetler yapıyorlar, on yılda bir falan, psikolojik olarak o ayn konu. Ama, dansöz değişmezken... Ben anımsıyorum dansöz Nana 'yı, 24 yıl seyrettim. Nana yı ben 10 yaşımdan 35yaşıma kadarseyrettim. Geçen gün bir haber duydum, ftalya'da hâlâ mesleği üzerinde ye- tiştiriyormuş, çalışıyormuş. Sağmış. O değişmeyecek, politikacı değişecek. Değişiyor zaten, birçok politikacı değişiyor, yürütemeyen değişiyor... BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Ümit Kaftancıoğlu'nun bir öykü kıtabı. 2/ Kır ya- şamı içinde aşk konusu- nu işleyen kısa şiir... Her yiyeceği canı çeken. 3/ At eğ^timine ve bu eğjtimin yapıldığı yere verilen ad... Salgı oluşturan organ. 4/ Hayvanlara vurulan damga... Sıcak ülkelerde yaşayan, derisi benekli, yutıa hayvan. 5/ tnce ya- pılı... Genellikle yakmak için kullanılan iri saman. 6/ "Sözün - - - ile düşürgil/'Demegil çağada bir söz" (Yunus Emre)... Bir bağlaç. 7/ Kimyasal bileşim bakımmdan granite eşdeğer, ço- ğunlukla siyah renkü, yanardağ kökenü doğal cam. 8/ Diyalektik. 9/ Muğla'nın bir Uçesi... Süs. YLTCARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Fedor Gladkovun dıümize de çevrihnış bir romanı. 2/ Bir iü- miz... Işaret. 3/ Japonya'nın küçük para birimi... Avrupa'da bir ülke. 4/ Bir kimse ya da birsorun için halkın kanısının belirmesi amacıyla yapılan oylama. 5/ Sinemada önemli roUerde oyna- yan genç oyuncu.. Baldırla uyluğun birleştiği yer. 6/ Bir soru sözü... Şahıs. "II Ege kıyılanmızda turistik bir körfez... Bir yüze- yin üzerindeki ince çizgi. 8/ Karsçevresinde oynanan halay türü bir halk oyunu. 9/ KunduracıLann delik açmakta kullandıklan cehk tiğ... Mezar. x
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear