25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
-** -ri — y*-'"". SAYFA CUMHURİYET2 1HAZİRAN1993SAU Japonlar sigara içimindede birinci TOK YO (AA) - Japonya'da son yıllarda sigara kullanımında önemli azalma görülmesine karşın hâlâ her uç yeiışkınden ikisinin sigara u'ryakisi oiduğu bildinldi. Hükümet tarafından yayımlanan "beyaz kıtap"ta yeralan rakamlara göre, Japonya sanayileşmış ülkeler içınde en yüksek sigara içme oranına sahip bulunuyor. "Tüttüıroeyı" seven Japon erkekknn oranı bırkaçyı! önce yüzde 80 ıken, günümüzde ancak yüzde 60'a düştü. Buna karşı kadınlararasnda sigara kullanma oranı yüzde 13'lerde kaldı. Aıleleri ya da öğretmenleri sigara ıçen öğrencilerin, en çok sigara alışkanlığı edinmeye eğüimli kıtle oiduğu belirtildı. RahJm kanseri yapıyor Öteyandan rahim kanserinin sigarayla çok yakından ıhşkilı oiduğu açıklandj. Tıpdergısi "British Medıcal JournaTda konuya ilişkın verilen bir haberde, Londra'daki St. Mary's Hastanesi yetkıülennden Prof. DulcıeColeman yöneümindeki birgnıp bilim adamının, sigara içen kadınlann rahim hücrelerinden alınan ömeklerde, sigara ıçmevenlere göre daha fazla bozukluklar bulunduğunu gözledıklen belirtildı. Ingıltere'de her yıl 2 000'den fazla kadonın hayatını kaybetmesıne yol açan rahim kanserine karşı çok önemli birgelışmc olarak nitelendınlen buluşun, sıgaranın hastalıkla direkt bağlantısı olduğunu kanıtladığı kaydedildi. Gizemli hastalık lOkurbanaldı ALBUQUERQUE (AA) - ABD'nin gûney eyaletlerinde ortaya çıkan gizemli bir hastalık 10. kurbanıru aldı. 13 yaşındaki bir kızçocuğu hastanede öldü. ABD'nin New Mexico, Arizona veColorado eyaleılerinde görülen vegrip hastalığı ıle benzerliğine dikkat çekilen gLzemlı hastalığın nedeni henüz bilinmiyor. Özellıkle bu eyaletlerde yaşayan Navajo kabilesine mensup gençler arasında bu hastahğın görüldüğü ifade edıliyor ve New Mexıco'daki Albuquerque kenti hastanesinde ölen kızın da bir Navajo oiduğu büdiriliyor. Sağlık yetkılıleri, birenfeksıyon ya da kımyasal kirlilik üzerinde duruyorlar. Bosna'daki kültür katliamı îstanbul ve Paris'te sergileniyor... Bosna'da bombalananuygarlıklar OKTAY EKtNCt Ikinci Dûnya Savaşı'ndakı, özel- likle Almanya'da yaşanan toplu kaüiamlann bir daha yınelenmeme- sı ıçın, 1948 yılında Cenevre'de top- lanan BM ülkeleri, soykınmı yasak- layan uluslararası sözleşmeyi imza- ladılar. Nömberg'de kurulan Savaş Suçian Mahkemeleri ile de Nazileri insanlık adına yargıladılar. R'osna- Hersek'teki tarih katliamı, Uluslararası Mimarlar Birliği'nin Şikago'daki Dünya Kongresi'riede götürülüyor. Yine 2. Dünya Savaşfnda, tarih- sel kentlerin bombalanmasıyla ya- ratılan "kültürel katliam"ın da yıne- lenmemesi için, bu kez 1954 yıünda La Haye'de bir başka sözieşme im- zalandı. "Sılahlı bir çatışma halınde kültür mirasının korunması" ama- cını taşıyan bu sözleşme>e göre. ta- nhsel zengınlıklerin "savaş halin- de bile olunsa" yıkılmalan yasak- landı; çiinkü bu değerler, insan uy- garhğının "esenlıği" için korunması gereken "güvenceler" olarak sayıldı... Ne var kı halklann soylannı yok etmeye yönehk katliamlar için "sa- vaş mahkemeleri" kurularak etkih bir uluslararası yaptınm amaçlanır- ken yinehalklann "kültürel gelecek- lerini" karartmaya yöneliîc tarih katliamlan karşısında buna koşut bir evrensel tepkinin kurallan geliş- urilemedi. Kültür mirasının korun- masına yönelik sözleşmeler hep "kâğıt üzennde" kaldı. Çünkü bu zenginlikJerin varhğı. her şeye kar- şın çoğu ülkede "kalkınmanın Balkanlar'da Kalan Kültür Mirası Sergisi, Turkiye'nüı diğer kenrlerinde de yinelenecek. önünde bir engel" sayıldı. örneğin bizde de, SİT alanlanıun ve mimari mirasın, "imar haklan" açısından ortadan kaldınlması gereken "kısıt- layıcı" unsurlar olarak görülebildiği gibi... lşte. denilebüir ki yaklaşık 40 yıl- dır süregelen bu "evrensel duyarsız- bğın" ürkütücü sonuçlan, bugün Bosna-Hersek'te büyük kayıplarla alınıyor. BM Güvenlık Konseyi, Sırplann Boşnak halkına karşı uyguladığı soykınm için, bir buçuk yıl bekle- dikten sonra "nihayet" bır Savaş Suçian Mahkemesı kurulmasına karar verirken, aynı BM'nin kültü- rel haklarla ilgili komisyonlan, Bos- na'da bir yıldır bombalanarak yok edilen tarihsel miras için hiçbir ciddi önlem alamıyorlar. Bunlar arasında en etkılisi olan UNESCO ıse şimdilik sadece Mos- tar ve Saraybosna'daki savaş tahri- batını gösteren bır fotoğraf sergisi açmakla yeünebibyor. "Urbicid" (Kent Katliamı) adını taşıyan sergi. UNESCO"nun Paris'teki merkezin- de "ilgiyle" izlenıyor... Ashnda bu kadan, yani Bosna'- daki tanhsel vapılann Sırplar tara- fından nasıl bombalandığının fo- toğraflarla yansıtılması, Türkıye'de de şu günlerde sürdürülen bir etkin- lik. Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği'nin geçenlerde düzenlediği II. Türk Evleri Haftas nedeniyle Mimar Sinan Üniversıtesi'nde açı- lan sergı, "Balkanlar'da Kalan Kül- tür Mırası" başlığını taşıyor. Bir sü- redir Istanbul'da bulunan Boşnak mimar Dr. Amir Pask'ın önemli katkılanyla gerçekleştirilen sergıde. 600 yıllıİc Osmanh - Türk uygar- lığının bugün nasıl yok edilmek üze- re oiduğu gözler önüne seriliyor. Savaşta en ağır hasan gören tarihi Mostar kenti, 1977'de başlandan koruma projesi çalışmalanndaki başanb restorasyon uygulamalan nedeniyle 1986 yılı Ağa Han Mi- marhk Ödülü'nü almışü. ÖzellikJe kenün tarihsel çekirdeğinı oluşturan "Çarşiya" (Çarşı) bölgesindeki ye- niîeme uygulamalan. yaklaşık 5 km 2 'lik bir alanda gerçekJeştirildi ve yine kent merkezindeki dınsel ve anıtsal yapılann da restorasyonuy- la, "kentsel koruma"da insanlığa ömek oluşturan bir uygarük projesi olarak yaşama geçınldi. Mostarlı mimar Dr. Amir Pasic, böylesine bir evrensel kültür projesi- nin sorumlu mimarlanndan olarak. Sırp saldınlan nedeniyle tümüyle yı- Unlme tehlıkesini yaşayan kentsel koruma çalışmalannı, sergı ve kon- feranslarla ülkemız kamuoyuna ta- nıayor. Yılbaşından bu yana Yıldız Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olarak Mostar'daki deneyim- lerini aktaran Pasic, ateş altmdaki memleketinde "son durum"u şöyle özetliyor: "Nisan 1992'den beri, Neretva *nehri üzerindeki 16 köprü imha edıldi. Birçok tanhi camiyle birhkte, Fransız manastın, St. Peter ve Pa- vao kiliseleri ve içınde 50 bin eski ki- tabın bulunduğu Pıskoposluk ko- nutuyla, Katedral Meryem Ana Ki- lisesi de yıkıldı ve yakıldı. Yeni Or- todoks Kilisesi ise tümüyle tahrip oldu. Sırp saldırganlann temellıe- defi. Bosna-Hersek'in ve Mostar'm varlığjna ve bu varlığı sürdürebüme nedenlerini yok etmeye yönelik. Yüzlerce yıllık bır kültür mozaıği ta- rihe gömulmek istenıyor..." Balkanlar'da Kalan Kültür Mıra- sı Sergıs], İstanbul'dan sonra Tür- kiye'nın diğer kentJennde de yinele- necek Bu arada, Uluslararası Mi- marlar Birligi'nin (LJAI), 15-22 Ha- ziran 1993'te Şıkago'da toplanacak olan Dünya Kongresine de götürü- lecek."' Sınırlarhem koruyor hem de öldürüyorHaber Merkezi - Eski zamanlarda sınırlar günümüzdekiler kadar belir- gin değildı. Araştırmacılar bunun, coğrafya bilgisinin eksıklığinden kaynaklandığını öne sürerken, ta- rihçiler eski çağlarda kavimler ya da devleüer arası savaşlann çolduğuna bağlıyor. Iik olarak Romalılar tarafından ciddi boyutlarda ele alınan sınır so- runu üzennezamanın atizhukukçu- lan doktrinler hazırladı. Romalılar sınırlannı çizerken bazen duvarlar- dan, taşlardan; bazen de dağlar, ır- maldar gibı doğadan yararlandılar. Bu işareüer Roma İmparatorluğu'- yla dış dünyayı ayıran sembollerdı. Geçilmesi güç, ama savunmaa ko- lay olan bu sınırlar yüzyıllar boyun- ca Roma tmparatorluluğu'nu, çağ- daşlan arasında pobtık ve askeri açı- dan üstün kıldı. tmparatorluğun çökmesinden sonra bırçok derebeylık ve küçük devletler ortaya çıkü. Savaşlar birbi- rini izledı. Yüzyıllar sonra Fransa, Ispanya, Avusturya, Prusya gibı ulus devleüen oluştu. Askeri, polı- tik, ekonomik ve dini nedenler, bu ulus devletleri arasında sınırlan de- ğıştiren çaüşma ve savaşlan oluştur- du. Bu anlaşmazlıklar günümüze ka- dar sürerken ülkelerin sınırlan yavaş yavaş behrgınleşmeye başladı. Bazı ülkeler sınırlannı >-üzyıllar süren sa- vaşlar sonunda belirleyebildiler. Bunlann başında Fransa ve îngjlte- re geiiyor. fkı ülke arasındaki savaş- lar, tarihe "yüzyıl savaşlan" olarak geçti. Küçücük toprak parçalan için binlerce.on binlerce insan yaşamını kaybettı. Sınırlar sadece Avrupa'da değıl diğer kıtalarda çizıldi, korun- ması için savaşlar yapıldı. Binlerce kilometre uzunluğundaki "Çin Sed- di" yüzyıllar boyunca Çin'i düşman- lanna karşı korudu. Ve bugün dün- yarun birçok ülkesınin sının kesin olarak belırlenmış durumda. 2000'h yıllara yaklaştığımız bu- günlerde dünya, sınırlan ortadan kaldırma hazırlığı yapıyor. Avnıpa'- da oiduğu gibi Amerika kıtasında da ABD, Kanada ve Meksika, ülkele- rarası serbest dolaşımı sağlayacak ortak pazar calışmalanna hız veri- yor.Bütün bu gelışmelergerçekleşir- ken Avrupa tarihi bırikılem yaşıyor. Bir taraftan Avrupa Topluluğu'na üye ülkeler sınırlannı serbest dolaşı- ma açarken, diğer taraftan Doğu Avrupa'da demirperdenın kalk- masıyla orta>a çıkan birçok devlet, sınırlannı beîirlemek ıçın savaşıyor. Şharon Stone İstanbuTa geiiyor Haber Merkezi - Aldığı olumlu olumsuz pek çok tepkiye rağmen, 'Temel İçgüdü' filmiyle biranda yıldızı parlayan Sharon Stone, haziran a>ının ortalannda Türkiye'ye gelmeye hazırlaruyor. Standart Filmalık ile hazırlamakta olduklan bir fılm projesiyle ilgili çabşmalarda bulunmak üzere ülkemızegelecek olan Stone, bu arada. Osmanh ve Selçuklu eserlerinin satışa sunulacağı bırmüzayedeyede katılacak. Türk-Amenkan- Hollanda ortak yapımı olarak gerçekleşünlecek olan filmin ekim ayında çekilmesi planlanıyor. Henüz biradı ve senaryosu olmayan filmde Stone, antika tutkunu bir Amerikab kadını canlandıracak. Stone, Claude Lelouch'un 'Bolero'suyla dikkat çekmışti Alışverişçilerdikkat... Casuslar sizigözetliyorHaber Merkezi - ABD'nin hemen hemen her yennde, casusluk konu- sunda her türlü teknik donaruma sahip tüketicı ajanlan, müşterilerin satınalma dürtülerini ve onlan en çok harekete gecıren mallan ortaya cücanyor. Amerika'dalci tüketici-araşürma şirketleri, müştenlerin peşlerine ta- kılarak, onlann dükkâna gırer gir- mez, ilk nereye yöneldiklerinı. ma- ğaza ıle ügiü yorumlannı kapmaya çabşarak nelerin yolunda gituğj, ne- lenn gıtmediğini beürlemeye uğraşı- yor. Bu, merakiı ve garip nitelendiri- lebilecek davranış bıçımi, en kusur- suz pazarlama tasanlannı bile altüst edebüir. Pazarlamacılar, artık müş- terinın ne istediği ve ne düşündüp- nü doğrudan müşteriye sormakla öğrenemeyecekJennın bibncine vardılar. Firma görevlüeri, pazar- ladıklan markalarla ilgili sorulan doğrudan tüketıcıye sorduklannda, çoğunlukla. benımsenmiş davTanış ölçümleri içınde yanıtlar venyorlar. İnsanın doğasında, iyi huylannı al- laya pullaya sergüemek (çocuk- lanmıza ne denli emek verdiğimiz gibi) ve kötü olanlannı da (ıçki ve si- garaya ne denlı bağımlı olduğumuz gibı) geçiştırmek eğıhmi yaygm. 1930'lardan bir süre önceye değin üretıcilenn gözünde tüketicıler tek bir homojen kitle olarak değerlendi- ribyordu. Bu kitleye. televizyon ve ülkenin yüksek ü'rajb dergjlennin oluşturduğu tek bir medya kanaüy- la ulaşılabıleceğıne ınanıbyordu. Günümüzde pazarcılar. ülkeyı farklı niteliklerde tüketicı gruplan- na ayınyor; tek aile reisi olan evler, iki bireyin aile bütçesine katkıda bu- lunduğu evler, çahşan kadınlar, kendi harcamalanm yapabilecek ekonomik özgürlüğü olan çocuklar. Pazarlamacılara çahşan tüketici casuslan, msanbilimci (antropo- log), arkeolog (kazıbılimci) ve ruh- bılımcılerden (psıkolog) yararlana- rak, tüketiciyi günlüJc yaşam süreci ıçmde Lzleyıp >eni alışvenş alışkan- lıklannı su yuzüne çıkarmayı amaç- lıyor Amenka"da bu alanda işlev \eren bır medya araştırma şırketi. belirli aılelenn evlerine yerleştirilen aygıtlarla, ne tür TV program ve reklamlannm LZİendiğinı saptamayı amaçbyor. Belkı daha da ıleriye gi- dilerek, tüketiciye ılışürilecek du- yarlı aygıtlarla. TVdışmda radyo ve basm kanalıyla kurulan iletişimın bovTitlan bebrlenecek. Bu uygula- maya henüz başlanmadı, ancak ge- rekli teknik donanım şimdiden hazır. Tüketim kültürünün şafağı sayı- lan 1900lerde bu tür aşınbklara gi- dilmesıne neden yoktu. Yeni bir ûrünûn bulunup alıcının ilgjsini çek- mek işten bile değildı. Ancak I920Tİ yıllarda tüketicinin alışverişte bir doyum noktasına vardığı dü$ün- cesi, şirketleri kara kara düşünmeye itti. Bu nedenle, daha önce üriinün işlevine verilen önemin yerini biçim aJdı. Ansızan banyolar, arabalar göz alıa renklere büründü. 1927de Ge- neral Motors, modellerini her yıl ye- nıleme karan aldı. GM'nin uygula- dığı, tüketıcide "örgütlü hoşnutsuz- luk yaratma" yöntemi, tüketicinin neden belli markalan yeğlediğinı kavrama ilkesine dayanıyor. Pazar- lamaalann yapması gereken, insan- lann ahştıklan beklentilerin dişma' cıkabümelerini sağlamak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear