Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 HA2İRAN 1993 SALI
10 DIZIYAZI
'İlahi ilham zateıı insandadır'
TTTTT£.' vlat: Bu dünyaya vazifeh'geldiğin muhakkak. TecelUn
körlere bile mahtm. Ancak malum olmayan bir şey var,
senin Pir'in kim?
Çagdaş Bir
\ iBektaşi Mistigi
fj/k Hamdullah Eıftü
Kaaraca: Biz Bektaşi tekkesine gitmedik, tekkelerde
hizmetimizyok;fakat Bektaşilerin yetişnûş,fazi1etü, kamil
mürşitleriyle görüşüp, hizmetlerintiz onlatla oldu. Ders aldık,
onlardan ilham aldık. Doğrusu aldığımız bütün ilham insandadır.
-4-
unlar,tarih,felsefeveçeşit-
li din kitaplandır. Kıyno o
günleri anarken derdi ki-
"Benim gözleriroe uyku
girmez, gece eşeğe yem
vermek bahanesiyle birkaç
defa kalkar palanı gözu-
cuyla kontrol ederdim. Karaca altınlan
bankaya yatırmış kadar emindi. Bir ke-
resinde beni eşeğin yaıundan gelirken
görünce dedi ki, 'Kıyno' biz onu manevi
dostlanmıza emanet eünedik mi, niye
inançsızbk yapıyorsun? Korkma, altı-
jılara bir şey olmayacak ve sağ salim eve
döneceğiz. Dostlanmız bizi en güçlü pa-
dışahlardan, en savaşçı silahlı adamlar-
- dan daha iyi koruyacaklardır, gel. rahav-
ça uyu."
,' Laf lafı açıyor, biz zamandan zamana
' atlıyoruz. Bu, Karaca ile Kjyno'nun ilk
j yolculuklan değildir. Derler ki ilk yolcu-
i luklannda Kıyno'nun eşi Goşe bunlan
( rûyasında görûr. Goşe'nin babası da
| Kıyno'nun babası gibi Şeyh Mamo'nun
ı müritlerindendir. Goşe rûyasında Ali
Dayıyı, Kıyno'yu ve Sefıl Ab'yi tanır,
ama yanlannda, bakan insana sevgi ve
huzur aşılayan sımasıyla bir de yabancı
vardır. Goşe birden, erenlerin ilahi aşk
diye tabir ettikleri o sevgi deryasına dü-
şer ve bu yabancıyla taruşma sevdasıyla
yanıp tutuşmaya başlar.
Uzun yolculuklanndaki işlerini ta-
mamlayıp geri döndüklerinde Sefıl Ali
ile Kjyno köye gelirler. Onlar daha içeri
girmeden Goşe onlan kapıda karşılar ve
der ki; "Ali, sizinle bu defa bir dördüncü
kişi daha yolculuk yaptı, kımdı o? Ama
dur, önce ben onun, yüzûnü, boyunu,
görünüşûnû tarif edeyim, ondan sonra
; sen anlat." Ve rûyasında gördüklerim
; bir bir anlatır. Kıyno ile Sefıl Ali
• şaşkınhk içerisindedirler, çûnkü tarif
' tıpa tıp Karaca'ya uymaktadır. "Bunda
* bir hikmet vardır" diye geçirerek içlerin-
den, "Vallahi Goşe" derler. "bu defa bi-
nmle Karaca adında bınsi de geldi. Ali
Dayı'nın yeğeniymiş, ama nasıl olduysa,
ilk defa görüşmemize rağmen biz de onu
çok sevdık; onda başka insanlara benze-
meyen bir yan var."
Yılanlı tepede çekilen çile
Karaca, Goşe'yi velayet gücüyle et-
kilemişür, ama Goşe de Karaca'nın ha-
yatındâ bambaşka bir dönürn noktası
olur. Onun Kötûre'ye gelişini ve Karaca
ile tanışmalannı şöyle anlanrlar: Kara-
ca'nın hiçbir şeyden haberi yoktur. Go-
şe'nin içine düşen ilahi aşk onu birgûn
tek başına hiçbir köye uğramadan. yol-
lan da bilmemesine rağmen, dağlan aşı-
rarak Serkizçayın'ndan Kötûre'ye indi-
rir. Yol, yaya 4-5 saat çekmekıedır. O sı-
rada Karaca cayırlara öğlen uykusuna
gitmişür. Ardından bir çocuk gönderir-
ler, çocuk Karacayı uyandınr, "Bir
kadın seni görmek istiyor" der. BirUkte
eve gelirler, Goşe daha kapıdan Kara-
cayı görür görmez ayaklanna kapanır ve
himmet diler. Sonraki birkaç günlük mı-
safırliğı çabuk biter ve köyüne döner.
ama içi hiç rahat değildir. Birkaç ay son-
ra eşi Kıyno ile konuşur, "Burada rahat
değuim, gjdip biz de Kötûre'ye yerleşe-
lim, Karaca'run yarunda olmak istiyo-
rum." der.
Bu arada Karaca artık araşürmalannı
tamamlamış, Dayısı Ab'nin de etkisiyle
Bektaşilik tarikatma girmiştir. Kendini
eğjtmek için çul giyip köyün arkasındaki
Yılanlı tepesinde günlerce güneş altmda
çile doldunır. köye gelip giden dedelerle
derin tarüşmalara gjrer ve etkin taruşma
üslubu, üstün bilgjsi ile Alevi zûmre içe-
risinde birden adı yayılmaya başlar.
Ali Dayı, Şeyh Mamo araabğıyla
Bektaşilik tar.kaüna girmiştir, ama onu
asıl yetışüren Erzunımlu Rahim Paşa'-
dır. Çevrede Hakikatçı Dede olarak anı-
lan Rahim Pasa daha sonra göçûp Si-
vas'a yerleşmiştir. Anlatılanlara göre bir
gûn Rahirn Paşa'nın amcasının oğlu
Köse Ahmet Dede Kötüre'ye gelir.
Karaca o güne kadar hiçbir 'Dede"nin
yaruna gitroerniştir, hep Dedeler gelip
onun evine misafir olmuşlar, onun evin-
de tartışmışlardır. Köse Ahmet Dede de
medresede okumuş alim bir insandır.
Ilık bir yaz gûnüdür; Karaca ince yazlık
paltosunu gıyer ve öğleden sonra güneş
biraz aşağıya doğru eğilmişken kalkar
Köse Dede çok sakm bir dille konuştu-
lar, birbirlerine kıtaplardan bir şeyler
gösterip okudular. ev sahibi akşam
yemeği getirmek istedi, kabul etmediler
ve tartışma yatsıya kadar sürdü. Ka-
labahk da onlarla birlikte yatsıya kadar
hiç dağılmadan öylece oturdu.
Sonunda Köse Dede dedi ki: "Kara-
ca hakikat yolunu bulmuş; bu yola gir-
mek her er'in kân değildir, bızden de ona
karşı söyleyecek bir tek söz yoktur."
Araboğlu'na işkence
Sivas'ta Araboğlu namında. eskiden
Dedelık yapmış ancak, daha sonra De-
deliği bırakarak Bektaşilik'i hakikat yo-
luylâ izlemeye çalışmış birinin yanına da
gidip gelir Karaca. Araboğhı'nu Kadı
ne dinin dıştan görünen şekilciliğini an-
latıyor, halkı aldaüyor, fakir fukara de-
meden insanlardan bağış (hakk-u Allah
- Allah hakkı) topluyosunuz. Bu bir al-
daımaca ve seygun düzenidir; hakikat
yolu babadan ogula geçer mi hiç? Siz
düzmece künyelerle -ki bu künyeleri
Alevileri kılıçtan geçiren Osmanlılardan
bin bir armağan ve rüşvet karşıbğı
aldııuz- insanlann hüsn-i niyetlerini sö-
mürüyorsunuz."
Ruhuna ve düşünce dünyasına aulan
çocukluk ve buluğ çağı temellerinden
sonra, gençlik çağının ilk yıllan da uzun
okuma. araştırma ve tartışmalarla geçer.
Davranışları küçüklüğünden beri bir yol
eri gjbidır. Ama bütün bunlara rağmen
25 yaşına kadar kesin karannı veremez.
Sonra 25 yaşına geldiğınde Bektaşi tari-
Yunıuşak ol ipek gibi
Diken gibi batan olma
Şol saldırgan köpek gibi
Şuna buna çatan olma
Kardeş gibi herkes ile
Kimseye düşünme hile
Tanrı emreylemiş kula
İçinde kin tutan olma
Hasetten zinadan kaçtn
Affedilmez sonra suçun
Bir olsun dışınla için
Ham sofuluk satan olma
Melüliye dikkat eyle
Var herkese hürmet eyle
Kâmillere hizmet eyle
Kemâlete atan olma
***
köse Ahmet Dede'nin yanına gıder. Kö-
yün tamamı Dedegândır; köydeDedelere
karşı cephe almış. Bektaşi olarak sadece
Karaca bulunmaktadır.
Köse Ahmet Dede'nin yanında
Karaca'nın, Köse Ahmet Dede'nin
yanına ziyarete gittiği, bir anda bütün
köye yayılır ve sanki büyük bir cenk, ya
da olağanüstû bir şey olacakmışçasma
kadın-erkek-çocuk bütün köylü o eve
toplanır. Derler ki insanlar eve sığmazlar
ve pencere önlerine, dam üstlerine otura-
rak olup bitenleri izlemeye çalışırlar. Ka-
raca'nın kûyük kardeşi Ali de bu sohbet-
te bulunur. O, olayı şöyle anlatıyor:
"Olağanustü bir şey olacağmı hepi-
miz hissetmiştik. abim içeri girince Köse
Dede ayağa kalktı -ki abimden epeyce
yaşlı birisiydi- ve kapıda kucaklaştılar,
götürdü abimi yanına oturttu; ben şöyle
odanın ayakucuna doğru bir yere otur-
dum. Vakit henüz ikındi olmamıştı; içe-
riye, dışanya yüzlerce insan toplanmış,
ama hiç kimseden çıt çıkmıyor. Abimle
sık sık vilayete getirtir, zındana atar, iş-
kence euirirmiş. Kadı'nın iddiası, Ara-
boğlu'nun îslamiyete aykın cemaat teş-
kil etmesi ve tarikât ehli insanlar yetiştir-
mesidir.
Efsaneye göre, Araboğlu'na andanda
işkenceye başladıklannda işkencecilerin
karşısına bir Arap çıkar onu korurmuş.
Üstünden kapılan kılitlertermiş. ama sa-
bahleyin bakarlarmış ki Araboğlu dışar-
da geziyor. En sonunda Kadı Araboğ-
lu'ndan ve 4 arkadaşından özûr diliyor
ve peşlenni bırakıyor. Asıl adı bilinme-
yen Araboğlu'na bu söylenceden dolayı
bu ad verilmiş. Karaca'nın felsefı eğiti-
minde bu Araboğlu'nun da önemli bir
yerinin olduğu söylenir.
Karaca'nın Dedelere karşı cıkması.
onlann peygamber soyundan gelme
düzmecelerini belgeleriyle açığa çıkartıp,
halk içerisindeki sahte davranışlannı
eleştirmesiyle başlar. Der ki: "Sızin yo-
baz hocalardan ne farkınız var? tnsanla-
ra dinin gerçeklerini, gerçek sevgiyi ve
hakikat yönünü öğretmiyor, onun yeri-
katına girer ve yol erleri arasındaki yeri
yaşına göre daha hızlı bir şekilde yüİcse-
lir. Tarikatı hurafelerden. şekila dav-
ranışlardan anndırmaya başlar ve ha-
yatın gerçeklerine uyan yeni felsefi do-
nanımlarla besler. Kültürû, bilgisi ve in-
sanlar karşısındaki etkin davranışlan
onu sevmeyen. ona düşmanlık eden in-
sanlarda bile, korkuyla kanşık bir
saygınlık yaratır.
Senin Pir'in kim?
Tarikata girmek demek, elbette, bir
Pir'e bağlanmak demektir, ama Ka-
raca'nın böyle bir Pir'i olmaz. Hani der-
ler ki, bir gün bir erenler meclisinde otur-
muş sohbet ederlerken içlerinden biri de-
likanh Bektaş'a dönerek "Evlat" der,
"Zahir ve batın üimleTden yol aldığm,
gerçeklerden olduğun, bu dünyaya vazi-
feli geldiğin muhakkak. TecelUn körlere
bile malum. Ancak malum olmayan bir-
şey var. Senin Pir'in kim?"
Delikanlı Bektaş susar, çûnkü bil-
memektedir. Şimdiye kadar da hiç dü-
şünmemişür. Oradaki sınavda da mec-
üstekilerin hiçbirisi Bektaş'a üstün gele-
mezler ve o kendi kendisinin piri olur ya,
Karaca'nınkisi de buna benzer. Tek
bağU olduğu kapı Ehl-i Beyt kapısıdır,
sevdiği bağlandığı insanlar Ehl-i Beyt
mensuplan ve Hacı Bektaşi Veli'nin biz-
zat kendisidir. Çağında ona pırlık ede-
cek. onun bilgisine üstün gelecek,
yanlışını görüp de ona yol gösterecek
kimsenin bulunmadıği söylenir. Kendi-
si ise kendi konumunu şöyle izah eder:
"Biz Bektaşi tekkesine gitmedik, tekke-
lerde hizmetimiz yok; fakat Bektaşilerin
yetişmiş, fazdletli, kamil mürşitleriyle
görüşüp, hizmetlerimiz onlarla oldu.
Ders aldık. onlardan ilham aldık. Daha
doğrusu bizim aldığımız bütün ilham
insandadır. İlahi ilham zaten insan-
dadır"
Ali Dayı'nın gönderdiğj haber
Babasındanaynldıktan sonraikı kar-
deşi Cuma ve Memik de onu izleyerek
abilerinin yanına gelirler. Kendisi tica-
retle uğraşırken onlar da ev işlerine ba-
karlar. Gün geçtikçe duyulan adı, her
gün evinin misafirlerle dolup taşmasına
neden olur. Bu misafırlerin ağirlanması
ve hizmetlerinde Goşe ile Cuma'nın eşi
Pamuk'un büyük hızmetlen dokunur.
Ali Dayısı ile de birbirlerini çok sevmek-
te ve birbirlerine çok güvenmektedirler.
Aralanndaki bu sevgi ve bağlıhğın izah
etüğj şu olay, bugün bile hala dillerde-
dir
Ali Dayı Halebe sürü götürmüştür.
Bağdat'ın anlattığına göre bir gece ya-
tarlarken Karaca birden "Buyur Dayı"
diyerek yatakta kalkar oturur. O an
Bağdat, "Ne o Karacam. Ali Dayı mı
gelmiş, niye içeriye gelmiyor" diye so-
runca eliyle ona susmasını işaret eder ve
dikkatle pencereyidinler. Ali Dayı, "Ka-
racam, ona seslendim duymadı. Ha-
tun'a söyle, dün arkadaşlanmla benim
aleyhimde şunlan, şunlan konuştular.
Hatun yanliş yolda, kendini düzeltsin"
der. Karaca da "Peki Dayı, yann söyle-
rim" diyerek tekrar yatağja uzarur. Ertesi
gün gjder Ali Dayı'nın eşi Hatun'u görür
ve der ki: "Hatun, bacım, dün dayım
bana böyle böyle söyledi, yaptığın şey
yanliş, kendıne çeki düzen ver." Hatun
ise "Yok Karacam, sen rüya görmüşsün,
böyle bir şey yok" diye gûlerek söylenen-
lere aldırmaz.
Aradan bir aya yakm bir zaman geçer,
Ali Dayı Halep'ten döneT ve Hatun ken-
disini daha konağın balkonunda karşı-
lar karşılamaz. "Hatun" der, "Filan za-
man sana Karaca ile bir haber gönder-
miştim, söyledi mi?" Hatun, "'Evet, söy-
ledi ama ben, Karacam sen rüya gör-
müşsün, diyerek aldırmadım, aynca
olayı büyütmenin de bir anlamı yok
Ali." diye yaruüar. O an Ali Dayının
canı çok sıkıhr.
SÜRECEK
Halk, Mumcu'yu yeniden doğurdu
O N B 1 N L E R
İOİNYAZDI
Tabü ki öldüremediler. Sadece
vücudundakj kanın boşaldı ve
vahşi katiller bu kanlann içinde
boğulacaklannı bilmeliler.
Erhan Demirter
Bağımsızlık özgürlük demok-
rasi ve her türlü însan haklan ve
onlann değerlerini yüceltme
uğruna bızlerden ayırdılar. Sen
değerlerinle yüceleceksin düş-
manlann yok olacakür.
AHRızaİ.
üst, laik, terörün ve şeriatın
karşısındaki gençlik. var olduk-
ça o hep yaşayacak. Her bir
parçası, bizde hayat bularak
yaşayacak. O ölmedi. Yüzlerce.
binlerce Uğur Mumcu çıkacak
içimizden. Ben buna inanıyo-
rum. Umutsuzluk. yılgınlık
yok. Atatürkçü kavgamız, de-
mokrasimiz bir şehit verdi.
Ama düşünceler dimdik ayak-
ta.
SedefB.
Uğur Mumcu ölmedi, buna be- Çağdaş Atatürkçü, laik halk
Yokluğunuifadeedebilecektek mayı hedefler. Ama sonuncu ni inandıramazlar. Düşünceyi bugün Uğur Mumcu'yu yeni-
bir sözcük bulabüsem, ona ta- vahşet, sonuncu şiddet; Uğur hedef alanlar, bedenini parçala- den doğurdu. Uğur Mumcular
pardım.
• Prof.Dr. Ayfaan Gonunan
\ Vahşet ve şiddet, göz korkut- Zeki Coşkun
Mumcu'nun katledilmesi göz yabilirler. Ama düşünceler ölmez, bizler yaşadıkça.
korkatmayacak. göz açacak- dimdik ayakta. Daha inançb, Bir Atatürkçü
çünkü daha hırsb. Biz. Ata-
türkçü, çağdaş, anti-€mperya-
lar.
SÜRECEK
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
.Ne Zaman Emekli Olurum?
• SorUCKasm 1983ten bu yana Bağ-Kur'a prim ödemekte>im.
Bunun dışuıda, 2 yüiık askerlik süremin borçlanmasmı da
; yapöm.
• Aralık 193T doğumlujum ve 55 >aşında>nn. Emekli oU-
\ bflmem icin daha ne kadar prim ödemem gerek?
• Şu anda 9. basamaktan primkriıni ödüyomm. Bağ-Kur'-
dan oe zaroan emekli oJurum?
(Ş.A)
YAN1T; 1479 sayıb Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Ba-
ğımsız Çabşanlar Sosyal Sıgortalar Yasası'nm (kısa adı
Bağ-Kur Yasası) yaşlılık aylığından yararlanma koşullan-
na ilişkin 35. maddesine göre:
"Yaşbbk aylığından yararlanabilmek için;
a) Sigortabnın kurumdan yazılı istekte bulunması. talepte bulun-
duğu larihte prim ve her türlü borçlannı ödemiş olması.
b) Kadın ise 20 tam yıl, erkek ise 25 tam yü sıgona primi ödemiş
olması şarttır.
c) Kadın ise, 50, erkek ise 55 yaşını doldurmakla beraber en az 15
tam yü sıgorta primi ödemiş olanlara da kısmi aybk bağlanır.
27 Şubat 1S>92 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 3774 sayıb.
"5434 sayıb T.C. Emekü Sandığı Kanunu, 506 sayıb Sosyal Sigorta-
lar Kanunu, 1479 sayıü Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Ça-
bşanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 2926 sayıb Tanmda
Kendi Adına ve Hesabına Çabşanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile
2925 sayıb Tanm Işçileri Sosyal Sigortalar Kanunu'nda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun yürürlüğe girdıği 27 Şubat 1992'den
önceki uygulamada. Bağ-KuT sigortabsı için en az 25 tam yıl prim
ödemiş olmanın yanı sıra, yaş sınırlaması da vardı.
3774 sayıb yasa bu smırlamayı kaldırdı ve 50 yaşını dolduran ka-
dın sigortablar ile 55 yaşını dolduran erkek sigortablar, 25 tam yıl
(9.000 gün) prim ödediklerinde, yaş sının ile bağimb olmaksızın
emekli aybğı almaya hak kazandılar.
3774 sayıb yasa ile T.C. Emekb Sandığı iştirakçileriyle, Sosyal Si-
gortalar Kurumu sigortahlan için de geçerli olan yaş smınna uygula-
masına son verildi.
Günümüzde T.C. Emekb Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
Bağ-Kur'dan emekli olanlara aybk bağlanması için aranan koşullar
değışıktır
T.C. Emekb Sandığı, yaş sının aramaksızın emekli aylığı baglaya-
bilmesi için, kadın iştirakçinin 20 tam yıl (7.200 gün), erkek işürakçi-
nin 25 tam yıl (9.000 gün) kesenek ödemesı yeterbdir.
Emekli Sandığı'na en az 10 tam yıl (3.600 gün) kesenek ödeyen
kadın ya da erkek iştirakçı, 60 yaşını doldurmadan emekli ayhğına
hak kazanamaz.
Sosyal Sigortalar Kurumu. 25 yılbk sigortalıbk süresi içinde 5.000
gün (13 yıl 10 ay 20 gün) prim ödeyenlere yaşbbk aybğı bağlar.
50 yaşım doldurmuş kadın ve 55 yaşını doldurmuş Sosyal Sigorta-
lar Kurumu sıgortablan, 10 tam yıl (3.600 gün) prim ödediklerinde,
yaşlılık aylığı almaya hak kazanırlar.
Bağ-Kur'dan yaş koşuluna bağb obnaksızın emekli olabilmek
için, kadın sigortabnın en az 20 tam yıl (7.200 gün) ve erkek sigortab-
nın en az 25 tam yıl (9.000 gün) prim ödemiş olması gereküdir.
50 yaşını doldurmuş kadın ve 55 yaşını doldurmuş erkek Bağ-Kur
sigortabsının, yaşblık aybğı alabilmesi için en az 15 tam yıl (5.400
gün) prim ödemesi zorunludur.
55 yaşını dolduran ve askerlik borçlanması ile birlikte, 12 yıl 7 ay
(4.550 gün) prim ödemiş bir Bağ-Kur sigortalısı olarak, 2 yıl, 5 ay
(870 gün) daha prim ödedikten sonra. "55 yaşını doldurmuş ve 15
tam yıl" da prim ödemiş bir sigortalı olarak emekli olur ve yaşlılık
aylığı almaya da hak kazanırsınız.
ANKARANOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Laikliğe Yan Bakanlar...
ismet Inönü, 1960'larda yeniden başbakanlığa gelin-
ce, sabah sabah MİT yöneticisi, Başbakanlığa gelir,
Paşa'ya bir dosya sunar:
- Efendim, size solcuların dosyasını getirdiml
Paşa, MİT yöneticısini tersler.
- Bana irticanın dosyasını getirin, irticanın!
Gericilerin dosyası, o gün bugün bir türlü getirilmez.
İsmet Paşa, gericiliği en büyük tehlike saymıştor.
Isparta'da bir MİT ilgilisi, birine şöyle der.
- Bizde Nurcularla ilgili her türlü bilgi var; kimin ne
yaptığını biliyoruz, izliyoruz. Fakat harekete geçmemiz
için bize bir emir veritmiyor!
Köprülerin altından çok sular geçti; gericiler, laiklik
düşmanları, gazete, yaymevi basacak duruma geldiler.
Işte en son, Kaynak Yayınevini basipTuran Dursun'un
kitaplarını parçalayıp yaktılar. Bu olayların başlangıcı
yeni değildir. Bir başbakanm cami avlusunda takke giy-
mesinden başlar, bir başkasının Nakşibendi müridi ol-
masıyla sürer, din dersleri zorunlu olur.
İsmet Inönü'ye Abdi Ipekçi sorar.
- Bugün için en tehlikeli meselenin yine irtica olduğu-
nu söylersiniz. Bugün maziye baktığınızda bu tehlikenin
hâlâ halledilememiş olduğunu gördüğünüz vakit, zama-
nında eksik kalmış tedbirler alındığını düşünüyor musu-
nuz?
- Eksikkalmış tedbiryok. Bunlar, memleketin anlayışı-
nın ve aydmlarında uyanıklığın ve ilerlemiş olmanın te-
siriyle hallolunacak meseleler.
Necmeddin Hoca'nın laikliğe yan bakan yayın organı
'Milli Gazete' dincileri kışkırtmış; Salman Rüşdü'nün
'Şeytan Ayetleri' yapıtından bölümler yayımlanan "Ay-
dınlık" gazetesinin telefonlarını vererek, yobazlan sal-
dırtmıştı. Necmeddin Hoca da, gazete de bunun sorum-
luluğundan kurtulamayacaklardır.
Onlann bu kışkırtmaları, çabalan ancak Islamlığın yı-
kılmasınayarayacaktı Bakalım bu tutumlarının altından
nasıl kalkacaklardı?
Uzunada'da yatarken, kendisiyle telefonla konuştu-
ğum Necmeddin Hoca şöyle demişti:
- Muhterem kardeşim, askerleri tanıyorsanız, görüşü-
yorsanız söyleyin, bizi buradan çıkarsınlar, kendilerine
yardımcı olalım!
Askerler, sizin yardımınız olmadan yapacaklarını yap-
tılar hocam! Islamlığı yıkmak için siz daha neler yapa-
caksınız, onu söyleyin! Laikliğe yan bakmak, Islamlığın
yıkılmasıdır bilesiniz. Bilmeyenler de bilsin bunu. Ha
gayret!
Necip Fazıl Kısakürek'in ölümünün 10. yilı dolayısıyla
"llkyaz" dergisi bir özel sayı çıkardı. Dergiyi, Necip Fa-
zıl'a ayırdı. Derginin genel yayın yönetmeni, "Ankara
Notlan"n\ izleyenlerin yakından tanıdıkları, taşlama us-
tası, ozan Hasan Çelebi. 1940lı yıllarda Aziz Nesin,
"TAN" gazetesinde Necip Fazıl'a ağır bir dille çatmış,
Necip Fazıl için, "Şeyhleri bunun ağzına tükürmüşler, bu
da.ağzına tüküreceği müritler arıyor!" diyeyazmıştı. Ha-
san Çelebi o yıllar Necip Fazıl'la birlikte çalışıyor, "8ü-
yükDoğu"nur\ sanat sayfasını hazırlıyordu. Yerebatan'a
doğru yürürlerken söz Aziz Nesin'den açılmış, Necip
Fazıl, Hasan Çelebi'ye:
- Biliyor musun, demişti, bu adam mizahta bir deha-
dır.
Necip Fazıl, Hasan Çelebi'ye şunları söylüyordu:
- Tanrı, yarattığı kuluna, kendini inkâr etme özgürlü-
ğünü sunmuştur. Bu özgürlüğü insanın kısıtlama hakkı
yoktur. Akıl ile özgürlük, insana Tanrı'nın en büyük ar-
mağanıdır. Bu iki yeteneğin dengesi, insanı öbür yara-
tıklardan ayıran başlıca çizgidir. Bağnazlık ve yobazlık,
Islam düşüncesine avkırı, zıt iki olumsuzluktur. Bağnaz-
lığın ve yobazlığın, Islam düşüncesinin altına konmuş
bir dinamitten farkı yoktur...
Necip Fazıl, Hasan Çelebi'ye daha sonra Imam Rab-
bani'nin (1564-1624) şu öyküsünü anlattı:
- Imam Rabbani, sokak ortasında bir çifti uygunsuz
durumda görünce ellerini göğe açar, "Ulu Tanrım, bun-
ların sığınacak bir yeri yok mu?" deyip, üstünden çıkar-
dığı cüppeyi onlann üstüne örter, görünmesinler diye.
Işte Islam budur, böyle olmalıdır!
(Bu olaylann geniş olarak anlatıldığı "/Wryaz"dergisi-
ni arayanlar, PK113 Bakanlıklar-Ankara adresine yaza-
rak sağlayabilirler. YadaAnkara'da467 3869 numaraya
telefon edebilirler.)
Necip Fazıl'ı, Hasan Çelebi, on iki yıl kısa uzun aralık-
larla birlikte olmalarına karşın ne namaz kılarken ne de
oruçlu gördü. Necip Fazıl'ı yobazlar şimdi "bayrak" ola-
rak kullanmak istiyorlar. Belki onun "Kadın Bacakları"
şiirini hiç okumamışlardı. Şiir şöyle.
"Bir kadının içinden ağlayışı gülüşü I Gözlerinden zi-
yade bacaklanna yakm I Bir edadır onlann duruşu, bü-
külüşü, I Kadınlar, onlar varken konuşmayınız sakın.
İnce sütunlardaki ilahi güzelliğe, I Bacakların ruhudur
şekil veren diyorum, I Bacakları bir kalın örtüde saklı di-
ye, I Mermerde kalbi çarpan Venus'ü sevmiyorum.
Boynuma doladığım güzel putu görseler I İnsanlar
öğrenirdi neye tapacağımı I Kör olsa da açılır, gözüm
ona sürseler I Isa 'nın eli diye bir kadın bacağını."
Necip Fazıl, "Kadın Bacaklan" şiirini ilk yaprtları
"Örümcek Ağı" ile "Ben ve Ötesi'ne almış, ancak son
kitabı "Ç/7e"deçıkarmış, "Bu şiiri.evladımı reddeder gi-
bi reddettim. Kim alırsa alsın!" demişti.
BULMACA
1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA:
1/ Nesli Çölgeçen'in yö- ..
nettiği ve Şener Şen'in
başrolüoynadığıbirfılm. 2
2/ Rütbesiz asker... Tür- ,
kıye ile Gürcistan arasın-
daki sımr kapısı. 3/ Çelik- 4
çomak oyununa ve bu g
oyunda kullarulan değne-
ğe verilen ad... Arap abe- 6
cesiyle yatık olarak yazı- 7
lan bir yazı türü. 4/ Hıris-
tiyan. 5/ Bir tür kâğıt 8
süslemeciligi... Borsada g
kesin vadeli değerlerin
kuru ile primli değerlerin kuru ara-
smdaki fark. 6/ Bir soru eki... Ha-
fıf sis... Bir nota. 7/ Tokyo'nun
eski adı... Bozkır. 8/ Cinsel zevkle-
ri çağnştıran, cinsel istek uyandı-
ran. 9/ Üç kişiyle oynanan bir
kâğıt oyunu... Kraliçe.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Recaizâde Mahmut Ekrem'in üç
cilüik şiir kitabı. 2/ Yapay reçine
verniği ve tutkab üretiminde kulla-
nılan beyaz ve billursu toz... Halk
dilinde tohuma verilen ad. 3/ Ok... "O yer" anlarrunda kullanı-
lan sözcük. 4/ Bir görevin yürütülebilmesi için merkez olarak
seçilen yer... Çikolata ile yapılan bir çeşit tatb... Trabzon'un bir
ilçesi. 5/ Türlü nedenlerle başanb olamayan kimse... Sanat öğ-
reticisi. 6/ Karşı cinsin kılığjna girmiş eşcinsel. 7/ Duvar lamba-
sı... Kurnaz. açıkgöz. 8/ Orta Avrupa'daki dağsırası. 9/ Yakup
Kadri Karaosmanoğlu'nun bir romaru.. Bircetvel türü.