25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet7inLSAYl2470t S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V I Z Y O N 1HA2İRAN1993MU 1989'da yapılan Uluslararası Halk Oyunlan Festivali'nde ülkemize ikincilik kazandıran ekibin yolluk bedeli hâlâ ödenmedi Dijon fatihleri hararahpeşindeDİLEKGİRGftVCAN Kars-Kafkas Halk Danslan Top- luluğu'nun kurucusu ve yöneticisi Adli Ayter'in, 1990 yılında Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Ba- kanlığı ve Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliği'ne açtığı dava sürûyor. Dava konusu, 1989 yılında ekibiyle Tûrkiye'yi yurtdışı- nda temsil eden Adli Ayter'e ülkeye dönüşünde ödeneceği belirtilen, an- cak ödenmeyen hararah. Adli Ay- ter, bu harcırahı alacağına duyduğu inançtan dolayı, Türkiye yi temsil etme adına iş yaşamının birikimi olan 2 kilo altını, 1989 yılının bede- liyle 78 milyon liraya bozdurmuş ve ekibini yurtdışına götürmüştü. 28 Ağustos-3 Eylül 1989 tarihleri arasında Fransa'nın Dijon kentınde yapılan Uluslararası Halk Oyunlan Fesü'vali'ne katılan ve Türkiye'ye dünya ıkinciliği ödûlünü kazandı- ran Kars-Kafkas Halk Oyunlan Topluluğu'nun ödenmeyen yurtdışı yolluk karşıhğı ile otobüs ve yol gi- dcrleri 57 milyon olarak saptanmış dava açtığı mahkeme tarafından. 4 Şubat 1992 tarihli karara göre 25 milyon lira tutannda da bir faiz ala- cağı var Adli Ayter'in. 1975, 1977 ve 1982 yıllannda Di- jon Uluslararası Halk Oyunlan Fes- tivali'nde ûç kez altın madalya kaza- nan Kars-Kafkas Halk Oyunlan Topluluğu'nun, Festival Komitesi'- nden davet almasıyla başlamış Adli Ayter'i, iki bakanhğa ve Başbakan- bk Tanıtma Fonu Genel Sekreterli- ği'ne karşı davacı olmaya sürükle- yen olaylar zinciri. 1989 yılında, Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'- nce Türkiye genelinde açılan ve halk oyunlan topluluklannın denetlen- mesini amaçlayan sınav sonucunda, "Yurtdışında Türkiye')! temsil ede- bilir" onayı alan Kars-Kafkas Halk Oyunlan Topîuluğu, Dijon'dan o yılki festivalde Türkiye'yi temsil etme teklifi ahnca, bu daveti sevinçle kabul eder. Türkiye'nin temsili söz konusu olduğu için. ekibin, Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri BakanüğYnın prosedürüne göre hazırlıklanm tamamlaması ge- rekir. Dijon Uluslararası Halk Oyunlan Festivali'nin komitesi, da- vetlerini resmi bir yazıyla Paris Bü- yükelçibği'ne bildirir. Oradan da Dışişleri Bakanlığı Kültür Dairesi'- ne intikal ettirilir. Ve Kars-Kafkas Halk Oyunlan Ekibi'ne görevli ol- Xeseşitlidönemlerdeülkemizi yurtdışında temsil eden Kafkas Halk Danslan Topîuluğu, şimdi mahkeme ve bakanlık kapılannda geleneksel olmayan garip bir dansı oynuyor. duklan bildirilir. Bunun üzerine ekip, Kültür Bakanlığı Güzel Sanat- lar Genel Müdürlüğü'ne dosyasıyla birlikte müracaat eder. Ancak bir cevap alamaz. "Zira. 1989 yılı içinde Türkiye ge- nelinde yapılan denetlemelerde yurtdışına devlet göreviyle gitmeye Tu-bil Derneği hak kazanmış. Di- jon'a da onlan göndermeyi plan- lamışlar. Bizim bundan haberimiz yok tabii. Festival Komitesi'nin bana yolladığı resmi evrakı imza- layıp mukavele imzalamışum. Bunu bozma imkânı da yoktu. Dolayıayla Kültür Bakanlığı ile Dışişleri Ba- kanlığı arasında bir kargaşa oldu. Sonra da bize. yurtdışına gidemeye- ceğimiz söylendı. Bu arada Tu-bil Derneği, Festival Komitesi'ne bir yazı göndererek bizim ekibimizi ka- ralamış. 'Bunlar Azeridir, Kaf- kasür, devlet görevine gönderile- mezler" demişler. Daha önceki ba- şanlı çalışmalanmızla bizi tanıyan komite de bu yazıyı aynen bize yol- ladı. Çok kınbp üzüldük tabii. Ben sizi birTürk vatandaşınaşikâyetede- bilirim, ama başkalanna edemem. Kol kınlır, yen içinde kalır. Bu bizim geleneksel düşüncemizdir. Ben de bu yazının fotokopisini parlamen- terlere, o dönemki Turizm Bakanı İlham Aküzüm'e. Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'a yolladım. Azeri, Kafkas kökenli 8-10 milyon va- tandaşın incinen duygulannın telafi- sini istedim. Dışişleri Bakanlığı da bizim grubumuz dışında kimsenin yurtdışına gidemeyeceğini bildirdi." Adli Ayter, kendisinden istenen maliyet raporunu Başbakanlık Tanıtma Fonu'na, Kültür Bakan- hğı'na, Dışişleri Kültür Dairesi'ne bildirir. Başbakanlık Tanıtma Fo- nu'ndan tahsisat çıkar, ancak bir türlü ödenmez. Zaman daralır. Di- jon'daki festivale dört gün kalır. Dı- şişleri Bakanlığı, Adli Ayter'e, yola çıkmalannı, paranın ya arkalann- dan yollanacağını ya da dönüşte ve- rileceğini bildirir. Kendilerine bu pa- ranın daha sonra ödeneceğine dair bir belge verilir. Bu arada Kültür Bakanlığj'nın kendi fonundan 16 milyon lira para verilir Adli Ayter'e. Bu para ancak otobüs kiralamaya ve konut fonuna yeter. Adli Ayter, Kapalıçarşı'ya gider. birikimi olan 2 kilo alünı bozdurur. karşıbğında 78 milyon lira alır. "Devlet güvencesi altında Türk bayrağını Dijon'a gö- türmenin gururunu yaşıyor"dur. O günkü hareketinın karşılığı olarak daha sonra evini ve arabasını da sat- mak zorunda kalacağını bilmiyor- dur daha. Ekip bir başka problemi de Fran- sa vizesi almak isterken yaşar. Fransız Konsolosluğu, "yurtdışına işçi kaçınyorlar" ihban nedeniyle vize vermek istemez. Adli Ayter, Festival Komitesi'ne telefon edip durumu bildirir. Komitenin girişi- miyle Fransa'nın Çahşma Bakanı, Fransız Konsolosluğu'na telefon eder, "Sanat topluluğunun eleman- lannı işçi olarak kabul ediyorum" der. Böylece son anda Fransa vizesi alınır. Türkiye'yi temsilen giden ekip turist kisvesiyle yurtdışına çıkar. Ekip, son anda festivale yetişir. 57 topluluğun kauldığı festivalde, ikin- cilik ödülünü alır. Adli Ayter şöyle anlaüyor: Aslında hakkımız altm madalyaydı. Ancak oradaki Türk yetkibler gümüşe razı olmamıa. yanşmacılardan biri olan Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'ne de bir bronz verilmesinin sağlanacağmı. böylece de diplomatik bir başan ka- zanılacağmı söylediler. Bulgar ekibi birinci oldu." Kars-Kafkas Halk Oyunlan Eki- bi, başanlı gecen yurtdışı gezilerinin ardından Türkiye'ye döner, harcı- rahım almak üzere Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun kapısını çalar. Aldıklan cevap, paranın Kültür Ba- kanlığı Güzel Sanatlar Müdürlüğü tarafından ahndığı yolundadır. Kuşlann sessizliği NATIONAL GEOGRAPHIC Şafağın binlerce tür ötücü kuşun nagmeleriyle müjdelendiği gûnler geride kaldı. Artık bir çok göçmen kuşun inleyen ezgisi kuşlann yaşadığı ortamlann giderek yok olduğunu ve buna bağlı olarak bilinen kuş türlerinin gün geçtikçe azaldığını insanlara duyuruyor. Her bir göç mevsimiyle birlikte, daha çok orman ycrle bir edilmekte, yağmacılar meydanı boş bulup çevreyi katietmekte ve insanlar evrenin görünûmünü bozmaktadır. Bozulanherdenge kimilerin yaşamını da beraberinde götürerek kimi güzellikleri yıkmaktadır. Ağlara takılan bir kuşun belki de son çırpıruşlan yanna bırakacağımız doğanın ashnda küçük, ama anlamlı bir görûntüsünü oluşturmaktadır. Yaşam, kuş ve doğal. Ilerde belki de hiçbir paraya saünalamayacağımız vazgeçilmez değerlerden yalnızca bir kaçı. Kimi zaman kafeslerde tutsak etmeğe çahşüğımız bu güzellik, kimi zaman da kuşlann doğal yaşamında bir ölümcül tuzak olarak yine insan eb'yle insan katliamımn bir parçası olabiliyor. Şimdiük bu bedeli gökkuşağmm türn renlderini içeren küçücük bir kuş ödüyor. Yayann...(Fotoğraf:SCOTT GOLDSMİTH) Semavi Eyice'nin koleksiyonu Antik Dekor'da Haber Merkezi - Prof.Dr.Semavi Eyioe, özel koleksiyonunda yer alan ve birer tarihi belge niteliği de taşıyan birbirinden güzel fotoğraflanyla Antik Dekor dergisinin son sayısında kendi îstanbul'unu tanıüyor. E>ice jazısında. "Başta İstanbul obnak üzere Osmanh devleti smırlan içinde, geçen yüzyılın ortalanndan, yaklaşık Kınm Savaşı yıllanndan itibaren çeşitli foto ustalan tarafından çekılmiş, büyük boy ve gerçekten birer tarihi belge değerinde pek çok resim var- cır. Bu eski fotoğraflann önemli hr özelhği de, onlann uzun süreli pozlarla cam negatiflere pkilmeleri, bu yüzden deçok iüçük aynntılann bile £grandisman yapılmaya uygun clmalandır... Kendi özel arşivimde bulunan eski htoğraflardan baası hakkında •\azdigun bu yazj, fotoğraflann, İstanbul'un eski tarihi ve bilhassa jaşantısı hakkında ne büyük «kğerde olduklannı, sanınm sçıkça göstermektedir" diyor. Fotoğraflarda görülen yerlerin hıgünkü durumundan da söz eüldiği yazıda fotoğraflan çeken ıstalarlailgili bilgilerde bulmak mümkün. Dergideki bir başka İstanbul yazısı ise Çelik Gülersoy'a ait. Yaşamının yarım asnnı akıl hastanesinde geçiren Jimmy Laing kitap yazdı Akıl hastasına 'akıl kitabı' ödülüHaber Merkezi - Yaşamının elli yıbnı akıl hastanelerinde geçiren Jimmy Laing'in "Fifty Years in the System - Sistem İçinde Elli Yıl" isim- li kitabı. halkın, akıl sağlıgı konu- sunda bilinçlendirilmesindeki katkı- lanndan ötürü, Yıhn Akıl Kitabı Ödülü'ne değer görüldü. "Birkaç laf etmem istendi, ben de itaat ediyorum" diyordu Jimmy ödülünü alırken. "Bana söylenenleri yapmayı öğrendim yıllar boyu." Jimmy, Fifty Years'in the System isimli kitabmda, İskoçya'daki akıl hastanelerinde geçirdiği elü yılı an- laüyor; yanm yüzyıl boyunca, yanlış hiçbir şey yapmadığı halde kilit ar- kasında İcapalı kalan, kendisine hiç- bir zaman doğru dürüst bir teşhis konmayan, öylece terk edilen bir in- sanın dramını... Jimmy'nin öyküsü savaştan önce başlar. Babası askerdeyken, annesi, bakılacak bir düzine çocuğun içinde, bu hiperaktif çocukla başa çıkamaz. Dokuz yaşındayken bir bakımevine yollamr Jimmy. Savaş gelir geçer, annesi başka bir adam bulur. Kimse Jimmy'nin yok- luğunu fark etmez. O>sa gittiği okul- dan bir akıl hastanesine yol- lanmıştır. Yaşamının bundan sonrasına acı- lar damgasını vuracaktır. Ama onu en çok etkileyen, çektiği fiziksel acı- lar değildir. Jimmy, hastalan >atışü- rmak için kullanılan ilaçlardan deh- şete düşer. "Hastaneye iik gittiğimde her çeşit insanla karşılaştım. Papa, krallar ve düzinelerce İsa. Yeni ben- liklerinden mutluydular." Altmışlann ortalannda yatıştıncı- lar piyasaya çıkar. "Herkesin ya- şamını altüst etti. Artık İsa filan de- ğüdiler, 24 saat boyunca, öylece otu- rup anlamsız şeyler mınldanır ol- muşlardı." Sık sık kaçma girişiminde bulu- nur. Otostopla Cornvvall'a gider, iş ve kalacak yer bulur, artık kaçmayı başardığından emindir. Bir gün pofi- sin, kaldığı pansiyonun yamnda bi- rilerini sorguya çektiğini görür. Kendisi hakkında konuştuklannı sanarak, Iskoçya'ya, hastaneye geri döner. "Kaçtığım her seferinde, birileri- nin çıkıp, 'başarabilir, artık onu ra- hat bırakalım' demesini bekledim. Kimse söylemedi, yasal olmadığı sü- rece geri dönmem kaçınılmazdı. Ku- rum, beni çcken manyetik bir güç gi- biydi. Kâğıda imza atılmadan gerçek anlamda özgürlüğüme kavuşmam mümkün değildı." Hastaneye geri götürüldüğü her seferinde önce banyoya sokulur, sonra yatağa göndenlır ve üç gün boyunca pijamalannı çıkarmasına izin verilmez. Sık sık müshil hap- lanyla cezalandınlır. Yeimişlerin ortalannda kaçtığı- //a astaneye ilk gittiğimde her çeşit insanla karşılaştım. Papa, krallarve düzinelerce İsa. Yeni benliklerinden mutluydular. nda annesine gjder. Annesinin sevgi- lisi Jock McNab. onu e\den kovar. Yolda gördüğü ilk polise "Jock McNab'ı öldüreceğim" der Jimmy. Elinde ruh hastabklan raporu taşı- yan birisi için hiç de iyi değildir bu. Çocuklara tecavüz eden kimselerin, seri cinayetler işleyenlerin gönderil- diği, kacışın mümkün olmadığı bir hast^ıeye, Carstairs'e yollamr. Jimmy, burada sisteme uymuş in- san rolünü oynar. Doktorlara. duy- mak istediklerini söyler. Bütün bu yıllar boyunca, kimse Jimmy'ye so- rununun ne olduğunu söylemez. Yabuzca, "gözalünda tutul- masının" yerinde olduğu bildirilir. "Bir seferinde doktor, 'Aman Al- lahım. Büyük bir yanlışlık yapıbruş" dedi, ama hiçbir caba göstermedi, 10 yıl daha içeride kaldım" diyor Jimmy. Jimmy de yanm yüzyıl boyunca sonınun ne olduğunu sormaz. Ya- şadığı kurumlar, kaderine boyun ey- meyi öğretmiştir. Yine hastaneden kaçtığı birgece, yolda karşılaştığı bir adamın yatacak yer teklifıni kabul eder. "Gece uyandığımda beni öpüp kokladığını gördüm. Tecavüze izin verdim." Kunımlar, kendisi hakkında ka- rarlar verme gücünü elinden alır. ya- şamını rutine sokar. Peki Jimmy'yi gerçekten kurumsallaştırmayı başa- rabilirler mi? "Yoo. yoo hayır. Aklımı kaçırmamayı başardım. Nasıl, bilmiyorum" diyor Jimmy. Jimmy'de kendine aamanın en ufak bir parçası bile yok. Yaşadığı en kötü şey sorulduğunda şunlan söylüyor Jimmy: "Her yeni güne ta- nıicbk ediyordum. Hastaneye yaşb insanlar gelince çok kötü oluyor- dum. Hemşireler, 60 yıl boyunca, sevginin göstergesi olarak parmakta taşınan nikâh yüzüğünüçıkanrlardı. Sonra başka özel eşyalar toplanırdı. Çektirdikleri acının farkında değil- lerdi. Sanınm en korkuncu buydu." Neyse ki bunlar Jimmy'nin başına gebnez. Daha aydın bir yöneüm ta- rafından 1987'de serbest bı- rakıldığmda, yaşamla bağlan kopmamıştır. Kitabı, Carstaırs'den sonra gittiği hastanede tanıştığı kansının önerisi üzerine yazar. "Basılacağını ve bunca insanı etkile- yeceğini hiç düşünmemiştim." Jimmy. şimdi, üyeleri kendisini hor görmüş olan psikiyatri kuru- munca ziyafetlere davet ediliyor. Glasgovv Oniversitesi'ne akıl hasta- bklan konusunda söyleşi yapmaya çağnbvor. Jimmy ise kansının her şeyden daha önemü olduğunu söylüyor. "Onsuz, yaşamım kimbibr nerede son bulurdu. Çok şanslıyım." "Ge- çen gün kitap imzalarken, 75 ya- şında bir adam geldi yanıma ve gu- rurla şunlan söyledi: 'Sistemde 50 yıl ha? Bu hiçbir şe\ değjl. Ben 60 yıl yaşadım." Gördünüz. yalnızdeğilim. Daha binlerce Jimmv Laing var." Nice renkli bayramlara Cumhuriye! Yapaygöz üretimine başlandı Haber Merkezi - Japon Hitachi Grubu ile Dublın Trinity College'ın Avrupa laboratuvannda çalışan araştırmacılar. hacim ve biçım olarak insan gözüne benzeyen yapay bir görüş sistemi geliştirdıler. "Dublın Gözü"nü üreten bilim adamlan, sinir sistemini bilgisayarla kaviıaştıran optoelektronik teknikleri kullandılar. Araştırmacılar, geliştirdikleri sistemin. elektronık tabanb bir tür beyin \aratmaya dönük iki teknığı sinesinde banndıran ilk cihaz olduğunu sö> lüyorlar. Hızlı algılama Trinity College fizik profesörlennden J. Hegarty ile Dublin Hıtachı laboratuvanndan Paul Horan'ın geliştirdikleri bu sistem. objelenn. robotlann elektronik görüş sistemlennden çok daha hızb bir şekılde algılanmasmı olanakh kıbyor. Örneğin. duruş ve hareketleri nasıl olursa olsun iki maketi birbirinden a>ırt edebiliyor. Işıközü vayan bilgisayarlann kullanılması, sistemin temeb'ni oluşturuyor. Zira hareket halindeki objelenn analizini kolayca hızlandırmak için tek yol budur. Otomatık aracılann yönlendırilmesini olanaklı kılan elekromk görüşün veya robotlann kullanıldığı işletmelerde bu tür donanımın kullanılmasının, bu gözün uygulama alanlanndan birini oluşturacağı bibm adamlannca kaydediliyor. 2000yilinın arabalan Haber Merkezi - Bıbm adamlan, ilk arabanın bulunuşundan lOOyıbaşkın bir süre sonra. yeniden otomotivin temelıne inerek yeni bir özel taşıma aracının oluşturulması yolunda yoğun bircaba içinde. "Yetkin Tekerlekler" adı verilen proje Rolls Royce. British Aerospace ve Dunlop gibi, mühendislik \e otomotiv alanlannda saygınlığı olan firmalarca destekleniyor. Uluslararası bir ekip ise tümü elektrikle çabşan. hava kirlibğine yol açmayan son derece kullanışlı biraraç geliştiriyor. Prototip çizimleri bu hafta Brüksel'de ilgililere sunulacak olan araan tasanmı geleneksel çizgilere dayanıyor \eyakıtsızçalışıyor. TV dizisinden ilham Projenın tohumlan. Binningham Üniversitesi Otomotiv Mühendisbği Bölümü Başkanı Prof. Jim Randle tarafından gelecekçi akımda bir televizyon dizisinden yola çıkılarak atıldı. Daha önceJaguar'ın mühendislik bölümü yöneticiliğini üstlenmiş olan Randle, saatte 340 km. yapan Jaguar XJ220 modelinin de yaratıcısı olarak tanınıyor. Pille çahşacak, ancak aküyü sürekli şarj edecek bir gaz türbini olacak. yan elektrik yan yakıtla çalışan "kırma" bir araç düşünülürken ekip, daha gelişmış. kımjasal tepkimeyle elektrik üreten "yakıt hücreli" bir araç üzerinde çabşmaya başladı. 150\ıIdırbilinmekle birlikte. buteknoloji kullanışsız ve hantal bulunduğundan pek ilgi görmedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear