Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 9MAYIS1993PAZAR
12 DIZIYAZI
I
4
30. yılınhedefi864 rakımlıtepe
1963'ten
1993'e
Süleyman Demirel
NALAN SEÇKİN
vasas
*evket Süreyya Aydemir
yaşasaydı "Üçüncü Adam"olarak
Süleyman DemireViyazabiürdi.
Çünkügünahlanyla ve sevapkmyla,
olumlu ve ohımsuzyanlarıyla
30yıIdır Türkiye'yietkileyen
bir politikacı.
Şinuü, Çankaya Köşkü'ne doğru
yeni bir yolculuğun eşiğinde
-1-
evket Süreyya Aydemir ya-
şasaydı, günah ve sevap-
lanyla "Cçüncü Adam" ola-
rak herhalde onu yazardı.
Çünkü Süleyman Demirel.
Türk sıyaşet sahnesinde
Atatürk ve İnönü'den sonra
aktif biçimde en uzun süre yer alan,
olumlu ve olumsuz daranışlanyla 30
yıldır Türkiyeyi etkileyen bir politi-
kacı.
1 Kasım 1924'te lsparta İslamköy"-
de yoksul bir aılerun çocuğu olarak
doğan Demirel. ilkokulu köyünde, or-
ta öğrenımini parasız \atılı okuduğu
Afyon Ljseşinde tamamladı; İstanbul
Teknik Üniversitesi'ni bitirdi. On yılı
aşkın süre devlet ve özel sektördeçabş-
tı. Demokrat Parti döneminde Devlet
Su İşleri Genel Müdürlüğü yaptı, ar-
dından Morrison fırmasının Türkiye
temsilciliğini üstlendi. Bu dönemde si-
yasete heveslendi. Adalet Partisi'ne
girdi ve 1%3'te Genel İdare Kurulu
üyesi seçildi. "Otuz yıldır kafama vu-
ruldu" dediği (şapkasını ahp gitme)
olayını bu tarihte yaşadı. Fikir Kulüp-
leri Derneği üyesi gençler, neye kızmış-
4arsa o gün AP Genel Merkea ve bu
partiyi tutan Zafer ve Adalet gazetele-
rini protesto edip taşlamışlardı. Genel
tdare Kurulu'nun baa üyeleri 'ne olu-
yor?' dıye pencerelere koşarken. iddia-
ya göre o şapkasını abp sırra kadem
basmıştı.
Politikaya merhaba
Demırele (864 rakımlı tepeye) çık-
ma yolunu, AP Genel Başkanı Ragjp
Gûmüşpalanın l964Haziran
>
ındaöl-
mesi açu. 27-29 Kasım 1964'te topla-
nan büyük kongrede, o yıllardaki pa-
yandası. hemşerisi ve yakın dostu Sa-
deuin Bilgiç'e 520 fark atarak 1072
oyla AP Genel Başkanı oldu.
Ancak, 1964'ten 93'e uzanan De-
mirel-Bilgiç birüktelik-çekişme senar-
yosu daıuşıklı dövüş mü. yoksa siyase-
tin akışı gereğj mi bir türlü anlaşıla-
madı! • •
10 Ekim 1965 seçiminde partisi ikti-
dar, kendisi de Johnson'la yan yana
çekilmiş posterleriyle başbakan olan
Demirel, ilk iş olarak anne babasının
elini öpmek için Isparta'ya koştu.
Kente girmeden Bediüzzaman Saidî
Nursrnin sürgün evini ziyaret etti,
sonra Şarkikarağaç'a geçti ve çok se-
vip saydığını her zaman yinelediği
'Hoca Sadık Amcasrrun elini öpüp
hayırduasınıaldı.
Bu sırada hocanın oglu on bir ay
önceki rakibi Sadettin Bilgiç de yanı-
ndaydı. Amcası, başbakan oğlu için
enfes tereyağı ve tulum peynirinden
oluşan dürümler hazırlatmıştı. Babası
Yahya Demirel de İslamköy'dekı evi-
nin bahçesinde konuklanna vazolara
yerleşürilmiş dalında yeşil erik ve Sa-
İem sigaralan sundu.
O dönemde, iki katlı ahşap babaevi-
nin kapısından girince yukan
bakıldığında, budak deliklerinden
gökyüzü görünüyordu. Buna karşılık,
gazla çalışan buzdolabında soğutul-
muş mis gibi kaynak suyu insanın içini
ferahlatıyordu.
Ziyaretçilerden fırsat bulunca. ke-
yıfli vedüşünceli anlannda yaptığı gibi
sol elini pantolununun cebine soktu.
köy alanını turladı. Bu sırada topla-
nan köylülen bir yandan sözle, bir
yandan da ellerindeki pankartlarla İs-
îamköy'e su", "İslamköy'e elektrik"
istiyorlardı. Yazılardan rahatsız oldu
dir?" İki hanım birbirimize bakıp gül-
dük, bilmiyorduk. Kızdı. "Sen bunca
yıllık mühendis eşi, sen de gazetecisin
asbesti bilmeniz gerekir" diye söylen-
di. Uçakla Harran Ovası üzerinden
geçerken gözlerinde oluşan yaşlar da
gene mesleğinin göstergesiydi. Yüksek
sesle düşündü: "Bir gün bu kuraklığın
yerini su alacak." Keban Barajı
rakmadı. Yeğeni Yahya'nın mahke-
mece tescil edilen "hayaluihracatı"
uzun süre gündemde kaldı. 30 Hazi-
ran 1980 Pazartesi günü Millet Mec-
lisi'nde CHP'nin hükümet hakkında
verdiği gensoru önergesi görüşülüyor-
du. Başbakan konuşurken CHP An-
kara Milletvekili Semih Eryıldız yerin-
den •"Yahya..." deyince, sinirlendiği
için kendini frenleyemedi, "Yahya ka-
dar başınıza taş düşsün" diye bağırdı.
Başbakanbğmın ilk yıllannda, Is-
met İnönü'nün Yüksek Planlama Ku-
rulu'nun kalkınma hızı oranıyla ilgili
açıklamasını "abartma" olarak nitele-
mesine bozuldu, "sağır duymaz uydu-
rur" deyiverdi. Meslektaşlanm bu
sözlere, denize düşenin yılana sanldığı
gibi atladılar. haberlerinin flaşı yaptı-
lar. Ben TRT'de çalışıyordum. Habe-
rimde bu sözlere yer veremezdim.
"Başbakan 'Sa>m Inönü yanhş an-
lamış' dedi" dıye yazdım. O gece Bab-
ıali kanştı. gazetelerin bazılan kalıp
değiştirdi. Demirel makamına erken
1963 ydında Süleyman Demirel ve Nalan Seçkin. Mestekkrinde birükte yoia çıktdar. Biri politikay ı secti öteki gazeteritiği.
Fotoğraf 24 Ekim Pazargünü say«ııyapılırkençekfldi.Deınirel,sayBiımenıurlannınsoıulannı.>aıntlı>or, gazeteci Seçkin de
otou dinliyor.
"endirin. endirin, gördüm" dedi.
Verdiği sözü birkaç yıl sonra yerine
getirerek köyüne elektrik ve su bağ-
latü. Bu eyleminin, 1950'de cumhur-
başkanı olunca doğum yeri Umur-
bey'e elektrik gönderten Celal Bayar
gibi başını ağntacağını, sonraki yı-
Uarda öğrenecekti! 1965'ten 80'e altı
yıö İsfritt Paşa, dokuzu da Bülent
Ecevit komutasmdaki CHP'nin mu-
halefet taktiği kendısıne daha çok
şeyler öğretecek ve sonuçta pohtika-
da pişecek'ti!
Mühendis Demirel
Bu süreçte. cumhurbaşkanı olmayı
düşündüğü pek söylenemezdi. Politi-
kaya başladığında ve aşama
yaptığında bazı fıkri sabiüeri vardı
ama, ağırlık mesleğiyle ilgili konular-
daydı. Ankara'daki Marmara Oteli
yapıhrken Adnan Menderes'in her
sabah Barbaros Bulvan inşaatını de-
netlemesi gibi fırsat buldukça Atatürk
Orman Çifüiğı'ne gider çahşmalan
yönlendırirdi. Bu denetlemelerden bi-
rine bir pazar günü, başkentte bulu-
nan babasıyla eşini de getirdi. İşçilenn
sunduğu ayranı yudumlarken Ismet
Paşa'nın Pembe Köşk'ün bahçesinde-
ki çam ağaçlannın türüyle ilgili sorgu-
laması benzeri, Na2miye Hanım'la
bana bazı.borular gösterip sordu:
"Söyleyin bakalım bunlann adı ne-
Nazmiye DemireUO yıldıreşinin utkusuna da çilesine de ortak. Hamzaköy günkrinde
Süleyman beyin yanındaydı. Şimdi Çankay a 'da e> sahipliği vapmaya hazıriamyor.
Nazmiye Demirel Nihan-Hakkı Atasagun çiftinin nikahında Nalan Seçkinle.
yapımının hızlandınlması ve Karaka-
ya Barajfnın temelinin atılması bu dü-
şüncenın ürünleri oldu.
Yorum ve değerlendirmeleri
Demirel'in 30 yıllık siyasal yaşamın-
da kardeşleri ve yeğeniyle başı hep der-
de girdi. Hacı Ali'yle Şevket Demirel'-
in "yolsuzluk yaptıklan". "nüfuz kul-
landıklan" iddialan yakasını hiç bı-
geldiği için, ertesi sabah tüm Baş-
bakanlık muhabirleri saat O7.3O'da
Başbakanhk önündeydi. Arkadaşla-
nm, "TRT'nin haberini dinlediniz mi
Sayın Başbakan? Dün siz ne söyledi-
niz, orada ne verildi" diye Demirel'i
sıkıştınyorlardı. Şaşırmıştı. Hiçbir şey
söylemedi. Gözlerini gözlerime dikti,
öylece kala kaldı. "'Efendim izin verir-
seniz gerekçesini size açıklayacağım"
diye konuştum. Birlikte makamına
çıktık. Şunlan söylcdim: "Saym De-
mirel zatıaliniz cumhuğyet hükümeü-
nin başısınız. Bu cumhuriyetıe Saym
İnönü'nün de payı var. O sözler size ve
devletin radyosuna yakışmazdı. Onun
için böyle yazdım." Bir an üzülerek
düşündü. "Teşekkür ederim" dedi. Ve
o günden itibaren İnönü'den bahse-
derken ağzından "sayın"sız tek bir
sözcük çıkmadı. Ama bu arada "ben
cumhuriyet hükümetinin başıyım" de-
meyi de hiç unutmadı!
Millet Partisi Kırşehir Milletvekili
Memduh Erdemir, AP'ye geçmek için
kur yapıyordu. Kurmaylanrun '"Yahu
bu adam her gün bize küfür ediyor.
Nasıl aramıza ahnz" itirazlanna yaru-
tı: "İyi ya işte, yanına çekersin, karşın-
dakine havlatırsm" oldu.
Muhalefetin, Amerikahlann İncir-
lik'e yerleşmesi eleştirisini "üs yok tesis
var" biçiminde yorumlamasıyla, top-
lumu uzun süre düşündürdü!
Kendisini "tek adaırf'lıkla töhmet-
lendiren 41'ler isyan bayrağı çekerek
partiden ayrıbp DP'yi (Demokrauk
Parti) kurduklannda, "AP'nin alünı
oydular" diye yakındı.
AP'nin 7. büyük kongresinde birkaç
delege eleştiri getirince Deniz Gezmiş'-
ten esinlendi. "Sorun ben değilim. Ben
bu davanın bir neferiyim" diye haykır-
dı. Aradan 15 yılı yakın süre geçecek,
bu kez de partisini iktidar yapmak için
meydanlarda "kendim için istiyorsam
namerdim" diye bağıracaktı.
Ülkücülerin ortalığı kasıp kavurdu-
ğu, MHP Genel Merkezi'nin bulun-
duğu Ankara Bahçelievler'deki cadde-
den yurttaşlann geçmeye korktuğu
dönemde, "Bana sağcılar adam öldü-
rüyor dedirtemezsiniz" diye konuştu.
12 Eylül'den sonra İstanbul Sıkıyöne-
tim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'-
nde yargılanan ülkücü sanık Veli Can
Oduncu'nun sorgusundaki "'Ben bir
şey bilmiyordum ki, 18 yaşımı bile dol-
durmamışüm. Elime tabanca verip
'vur' diyorlardı, ben de tetiğe basıyor-
dum" ifadesini gazetelerden okuyup
okumadığı, yıllar yıh merak konusu
oldu!
Tarihe geçen sözleri
Demokrasiye ve özgürlüğe tutkun-
luğunu açıklama olanağmı başbakan-
hğmın dördüncü yılında buldu.
1969'da Yargıtay Başkanı İmran
Öktem öldü. Ankara Maltepe Camii
imamlan cenaze namaanı kıldırmak
istemediler. Nedeni, 1966 adli yılını
açarken içtihat karanna dayanarak
Nurculan suçlaması, iki yıl sonraki
konuşmasında da "Tannnın insanın
varlığına bağlı olduğunu" söylemesiy-
di. Camide çıkan olay yargı ordusunu
çok üzdü. Yargıtaş Başkanı Ferruh
Adalı önderliğindeki yargıç, savcı,
avukat ve yurt düzeyindeki hukuk fa-
külteleri öğretim üyeleri, ertesi gün
Atatürk Bulvan'nda protesto yürüyü-
şü düzenlediler. Halk cüppeleriyle yü-
rüyen hukuk adamlannı saygı duru-
Şuyla izliyordu. Güvenlik görevlileri
ise eylemi engellemek bir yana, hukuk
ordusunu elleri şapkalannda selamh-
yorlardı. Başbakanın makamına bu
görkemli tablodan geçerek gelmiştim.
Yanımda Siyasal Bilgiler Fakültesi'-
nden iki kız öğrenci vardı. Başbakan'a
bitirme smavlanyla ilgili çeşitli sorular
yöneltiyorlardı. Dördümüz yuvarlak
orta sehpası çevresinde birbirimize
çok yakın oturuyorduk. Bakanlar Ku-
rulu olağanüstü toplantıya çagnlmışü.
Gelen, asker gibi topuk vurup başba-
kanı selambyor, işaret edilen odaya
geçiyordu.
Telefon çaldı. Sesini bizlerin de duy-
duğumuz arayan kişi, heyecanlı bir
sesle sordu:
Yarın: Sunay'ın dirayeti
Çocuklarııııız seııiııgökkuşağıııınaltmdangeçecek
O N B I N L E R
İÇİNYAZDI
öldürülüşün, hala senin
düşüncelerine sahip insan
selleri arkanda. Katillerin
bulunması için çok yoğun
çalışmalarsürdürülüyor. Eğer
bu katiller bulunmazsa devlet
aciz kalacak. fakat bizim acımız
sensizlik olacak. Bununhmcını
biz Atatürkçü aydınlar
demokratik yollardan hesabını
soracağız. Rahat uyu.
Mustafa Yasak
Söylenecek çok sözüm,
yazılacak çok ve çeşitli
duygularla doluyum: hepsi
düğüm düğüm olup
diziliyorlar.
Bugün dünyada sevgililer günü
olarak kutlanmakta...
Sevgili Atatürk âşığı insan
sevgisiyledolu Mumcu
her yazın ve aydınlattığın insan
bugün daha da iyi
anlaşılmaktadır, dilerim senin
gibi son semboller henüz
hayatta iken anlaşıbrlar.
Gürkan Köse
Mumlarvardır yapıbştnda
çarpık mumlar vardır
yapılışında eğri. Sen doğdun,
kalem gibi, sütun gibi meşale
oldun, meşale idin, güneş
oldun, güneşi aşmak istedin.
Müsaadeetmediler. Kalemin
mumu dürüstlüğün güneş ışığı
idi fark edemediler. Kınlası
eller yok edince daha da
aydınlatün, büj-üttün dünyaya
sığmayacak kadar.. Rahat
uyu. büyük insan.
Asuman Durmaz
Seni asla unutmayacagım. And
olsun ki çocuklanm da
torunlanmdaseni
unutmayacaklar. Yeni Uğur
Mumcular yetiştirmeye söz
veremem. Çünkü senin yerin
doldurulamaz. Ancak senin
izinde yürüyen, seni tanıyan ve
seven yani senin parçan evlatlar
yetiştirmeye söz veriyorum.
Nil Ayduı
SÜRECEK
Düşüncen düşüncemizdir
Yolun yolumuzdur
Sanmasınlar ki bu kavga
Burada biter, bu kavga
Yeni başladı ve bitmeyecek
Ama sen ölmedin, her zaman
Bizim yüreğimizde yaşayacaksm
Ve seni yaşatacağız
Sen bizim ışığımızsm
Tıpkı bir gökkuşağı gibi
Aliından geçen binlerce
İnsan, yaşlısıyla gencivle
Geleceğin minik çocuklarıyla
Onların hepsi sizîn ışığınız
Yürüyecekler bu ışığın doğrultusunda
Büyûyecekler geleceğin gençliği
Hepsi birer Uğur Mumcu olarak yetişecekler
Ve biz bunları göreceğiz
Senin ölümüne neden olan bomba
Sanki bizim vüreğimizde patladı
Nezahat YıMız
ÇALIŞANL ARINSORULARI, SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
Üst göstergeden mi, alt göstergeden mi?
1987 yılı ocak ayından başlayarak özel bir sirkette
çaltştım. Sigorta primlerim 1. dereceden dü/enli olarak öden-
di. Primlerimin ödeıunesinde en ufak bir aksama oltnadı.
1987 yılında çıkan 3395 sa>ılı yasa uyarınca emekli olabil-
mek için 28 Ocak 1993 tarihinde Sosyâl Sigortalar Kururau'-
na başvurarak emekliliğimi istedim. (Daha önce yazdığınız
gibi yasanın y ayımlandığı tarihte değil de senenin tamamlan-
masını bekledim.)
Emekli ohnak için gerekli şartlan yerine getirmiştim. 25
yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 işgünü prim ödemiş ve 55
yaşın üstünde bir sigortah olarak emekli olmaya hak ka-
zanmtştım. 1987 yılında yayımlanan3395sayılı yasayagüve-
nerek, 1993 yılında emekli olmak için başvurdum.
Ancak, şu sıralarda ilpiilerden ve ga/etelerden o kadar de-
ğişik bilgi alıyoruz ki, bi/im durumumu/da olanların, üst gös-
tergeden mi, alt göstergeden mi işlem görecekleri bir sorun
haline geldi.
1994 yılında emekli olacaklar için son 6 yıl,
1995 > üında emekli olacaklar için son 7 \ ıl vb. urtalamalar
alınacak denilivor.
Ancak 1993 yılı içinde emekli olacaklar için bir bilgi yok.
3395 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği temmuz 1987 ay ından 1993
yılı ocak ayına kadar 1. dereceden prim ödeyenler hangi gösterge-
den ve hangi yasaya uygun olarak emekli olacaklar?
A.K.
YANIT: 1993 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık
aylığı almak için başvuranlar, özel sektöre ait bir işyerinden
emekli oluyorlarsa, 1 Ocak 1988 ile 31 Aralık 1992 arasında ge-
çen 5 takvim yılının (1.800 gün) sigorta priinine esas kazanç orta-
lamasına göre, kamu sektörüne ait bir işyerinden emekli olanlara
isc 15 Ocak 1988 ile 14 Ocak 1993 arasında geçen 5 tam yılın
(1.800 gün) sigorta primine esas kazanç ortalamasına göre yaşlı-
lık aylığı bağlanmaktadır.
Sosyal Sigortalar Kurumu'nca yaşlılık aylıklan, iki ayn göster-
ge lablosundan bağlanır. Bunlardan birincisi, 1136 gösterge sayı-
sı ile başlayıp, 1696 gösterge sayısında son bulan ve 12 derece
içinde 141 göstergenin yeraldığı alt gösterge tablosudur.
İkincısi isc 3395 sayılı yasa ile getirilen, üst gösterge tablosu-
dur. Üsl göstcrge tablosu da, 1700 gösterge sayısından başlar ve
6650 gösterge sayısında son bulur. Ust gösterge tablosu 10 derece
içinde yer alan 100 göstergeden oluşur.
Özel sektörden emekli olanlara, 1 Ocak 1988 ile 31 Aralık ara-
sında 5 yılın kazanç ortalaması. 3 milyon 504 bin 240 taban ka-
zanç ile 24 milyon 68 bin 160 lira tavan kazanç arasındaki, 241
değişik kazanç ortalamalanna göre yaşlılık ayhklan hesaplanır.
Kamu sektöründen emekli olanlara ise 15 Ocak 1988 ile 14
Oçak 1993 arasında geçen son beş yıhn kazanç ortalaması, 3 mil-
yo'n 572 bin 214 taban kazanç ile 24 milyon 465 bin 77 lira tavan
kazanç arasında yine, 141'i alt gösterge tablosunda, 100'ü de üst
gösterge tablosunda olmak üzere, 241 değişik kazanç ortalama-
lanna göre 241 ayn göstergeden yaşlılık aylığı hesaplanır.
1993 yılında. özel sektörden emekli olanlardan. 1 Ocak 1988 ile
31 Aralık 1992 arasında geçen 5 yılın (1.800 gün) sigorta primine
esas kazanç ortalaması 24 milyon 68 bin 160 lira olanlara, en
yüksek gösterge olan 6.650 göstergeden yaşlılık aylığı bağlanır.
Yukanda değindiğjmız gibi, 241 ayn kazanca göre, 241 ayn gös-
terge uygulanmaktadır. Kazanç ortalamınızı belirtseydiniz hangi
gösterge tablosundan, hangi derece ve kademedcn emekli oldu-
ğunuzu saptar ve 241 göstergenin hangısindcn aylığını/.ın hesap-
lacağmı size aktanrdık.
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
MuskaCumhuriyet okuru Naci Tataroğlu, Mersin'den yolladı-
ğı 7 Nisan 1993 günlü mektubunda, fıkralar anlatmış.
Şöyle diyor:
"Bu mektubu daha önce yazmayı düşünmüştüm. Ne
var ki saynevinde bir kolumda serum, diğerinde kan şi-
şesi kıpırdayamıyordum. O nedenle geciktim.
1930 yılları, çocukluğumda ilkbahar aylannda kuru-
muş iğde çalısının dikenlerine Nevruz' çiçeklerini takar,
ev, ev:
'Hay tapıya tapıya/Kılavuz geldi kapıya/Az verenin
kızı/Çok verenin oğlu olsun..' diye diye gezer, bulgur,
yağ, sızgıt (kavurmanın doldurulmuşu) toplar, ertesi gün
kıra çıkar pilav pişirir, yer eğlenirdik. Bunun Nevruz
bayramı ile bir ilişkisi olduğunu bilemiyorum. Nevruz
bayramı günlerinde saynevinde çocukluk yıllanmın anı-
sı olarak anımsadım. Sağlıklı olsam, belki de anımsa-
mazdım.
Varan iki:
Anlatacağım izzet Hoca diye biiinen Amca' dediğim
Bektaşi dedesine ait.
Köyde Mahmut adlı delikanlı bir kıza sevdalanır. Kıza
yaklaşmak ne mümkün. Deve dişi gibi kardeşleri var.
Umarı İzzet Hoca'ya muska yazdırmakta bulur. Atar
omuzuna bir kısır (yavrusuz koyun) İzzet Hoca 'nın evine
gelir. Umarsızhğını hocaya anlatır; izzet Hoca dinler;
muskanın bir faydası olmayacağını bile bile, gence acır.
Kısırın da hatırı vardır. Alır kalemi eline gelibardı mü-
rekkepli hokkaya batınr, cifreyi (karmakanşık yazı) baş-
lar yazrnaya:
'Belli ki esiyor başında kavak yelleri,/Sana kız mı ve-
rir, şu kafirin dölleri!
Hamiş:
Oğlum Mahmut/Avcuna ossur/Burnuna tutT
Sen bunu iktidar sevdalısı bizim Sosyal demokrat-
lar'a yakıştırdım. Siz kimlere uyarlarsanız, uyarlayın.
Seygi ve saygılanmla."
Önce Naci Tataroğlu'na geçmiş olsun! Mektubunun
üzerinden bir aylık bir zaman geçti ama, politikada
önemlt gelişmeler oldu. 17 Nisan günü -Köy Enstitüleri-
nin kuruluş yıldönümünde- Hacı TÖ öldü! Çankaya bo-
şaldt. Süleyman Bey, oraya soyundu! Sosyal demokrat-
ların durumu, öyle pek kötü sayılmaz. Hinthorozu,
gerçek devlet adamlığını, parti önderliğini gösterdi. Ka-
muoyunun bir numarada gelen Çankaya adayıyken
sanki Çankaya'yı elinin tersiyle itti. Bunu da SHP'nin ge-
leceğını düşünerek yaptı. Onu başsız bırakmadı!
Tataroğlu'nun mektubunda bilmediğim birkaç deyim,
sözcük geçiyor. Ozan Ali Yüce'yle telefonda konuşur-
ken, sordum. O biliyormuş "kalemi gelibardı mürekkep-
li hokkaya" batırmanın ne demek olduğunu. Eskiden,
mürekkep hokkalarının içine feslerin püskülü gibi iplik
konurmuş, iplik mürekkebi emsin de, çabuk bitmesin di-
ye. İplik çok zaman, kalemin ucuna takılır, yazıyı bozar-
mış. Hoca, öğrencilerine "Bunu şeytan yaptınyor!"
dermiş. Ali Yüce de bir "muska" öyküsü anlattı, şöyle:
Bir genç askere gidiyormuş, kendisine mermiler değ-
mesin diye, hocaya gidip muska yaptırmış. Hoca, bir
şeyler yazacak yerde, muska yerine sabun sarmış. Yedi
kat muşambaya sarılı sabunu gence vermiş:
- Hadi artık, sana kurşun işlemez! demiş.
* Genç savaştan savaşa girmiş; hiç yaralanmamış. Sa-
vaşa ara verilmiş; genç, böylesine kuvvetli bir muskaya
hocanın ne yazdığını merak etmiş; açmış, muşambanın
katlarının içinde, bir sabun kalıbı! Çok şaşırmış. Sonra
başlayan savaşta, ilk kurşunda vurulmuş! (Süleyman
Bey'inher sabah Hacıbayram'a taşınması yetmez; boy-
nuna bir de muska takmalı ki. o zaman olur!)
Günlerdir Anadolu'nun çeşitli yörelerine gidiyor, ko-
nuşmalaryapıyoruz. JülideGülizar, Ceyhan Mumcu bir-
likte Akşehir'e gittik. Orada Uğur Mumcu anısına yapı-
lan toplantıya katıldık. Gezimizde, Celadet Candar da
vardı. Ardından, Söke'ye gidip konuştuk, Prof. Mustafa
Altıntaş, Ali Nejat Olçen'le birlikte. 5 mayıs günü An-
kara'da Harb-iş salonunda, Mülkiyeliler Birliği'nin dü-
zenlediği "UğurMumcu'yuUğurlarken"konulutoplant-
yı izledim. Gençlerin dinletisi, duygu yuklüydü.
Orada, toplantıdan sonra, halk ozanı Kul Hasan Gö-
ren, bana Tunuslu Riyad Mahluf için kaleme aldığı dört-
lüklerini verdi. "Canımız" başlıklı bu dörtlüklerden bir-
kaçı şöyle:
"Sevgili Mustafa Ekmekçi yoldaşlRiyad Mahlufyolda-
şımız canımız/lnsanlığın derdi ortaktır kardaş/Hüma-
nistlik, birlik ortak yanımız.
Riad Mahluf Tunus halkının dostu/Vazgeçmez eylem-
den yüzülse postu/Sanma Uğur öldü, Mumcular sustul
Susmaz gerçek yazar kahramanımız.
İnsanlığın derdi ortaktır teziJOral Çalışlar var, karşılar
biziJBasınm güneşi, ayı yıldızı/Gerçek yazar şerefimiz
şanımız.
Kul Hasanım, Riyad ile görüştüklAşık maşuk kucak-
laştık sanştıkJAsalağa karşı birlik savaştıklİnsan, emek
imanımız dinimiz..."
6 Mayıs Perşembe, Denizlerin asıltşının 21. yıldönü-
müydü. O gün, Hüsnü Gökselin ODTÜ'de, "Aydın so-
rumluluğu" konulu konuşmasını izleyecektim, olmadı.
Aynı saatte, Gazi Üniversitesi lletişim Fakültesi'nde be-
nim konuşmam vardı, orada gençlere basını anlatbm...
Daha önceleri lletişim Fakültesi'nde Uğur Mumcu, Emin
Çölaşan konuşmuşlar. Defteri imzalarken gördüm.
O gün akşamüstü, Kimya Mühendisleri Odası salo-
nunda Halit Çelenk'i dinledim. Ölüm cezalarının adalet-
sizliğini, Denizlerin nasıl asıldıklarını anlattı. Gözyaşla-
rını içine akıtıyor, ağladığını belli etmerneye çalışıyor-
du!..
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5
1/ Bir sesin yayınımıyla
oluşan şiddet. vuru, ton
gibi değışiklikleri düzen-
lemeye yarayan aygıt. 2/
Bir yerde biriken sıvılan
dışanya akıtmakta kulla-
nılan oluk ya da boru...
Paltoya benzer bir tür
üstlük. 3/ Çölden esen
rüzgâr... Erkek bale sa-
natçısı. 4/ Kabn bükül-
müş sicim... Cuma nama-
zından önce ya da cenaze
kaldınlırken minarelerde
okunan salat. 5/ Türklerin, ortaya
aktıklan zamandan bulunduklan
zamana değin geçirdikleri geb'şim
evrelerinin tümü. 6/ Kütahya'nın
bir ilçesi... Baryumun simgesi. 7/
Tunceli'nin bir ilçesi... Bir sanat
yapıtmda işlenen konu. 8/ Bayın-
dır... Düzgün sanlmış halat yuma-
ğı. 9/ Hiçbir sinyalin gelmediği
uzay. böleesi.
YUKARİDAN AŞAĞIYA:
1/ Kaplama ya da doldurma ol-
mayan... Toprak. 2/ Afrika'da yaşayan, bacaklan beyaz çizgib
bir hayvan... Bölmeli göçebe çadın. 3/ İskambilde bir kâğıt...
Kerienkele derisi. 4/ Bir sayı... Bademden yapılan şerbet. 5/ Or-
kcsıra şcfınin orkestrayı yönetirken kullandığı ince değnek. 6/
Soyluluk... Bir nota. 7/ Yağma... Yayla ya da bahçe kulübesi.
8/ Dâhi... "Değişmenin olduğu yerde ı Güzeldir hayat"
(Ahmci Hamdi Tanpınar). 9/ Tekerlek ile direksiyon arasında-
ki bağlantıyı sağlayan mil... Alüminyum. bakır ve magnezyum
katılmış çinko alaşımlanna verilen ad.