Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 27 MAYIS1993 PERŞEMBE •
OLAYLAR VE GORUŞLER
Yargının demokratikleşmesi
Tepeden inmeci anlayışla demokrasiyi kurmak, bugüne ka-
dar gerçekleşmedi. Bu anlayışı değiştirmeden sivil bir toplum
olabilmek ve demokrasiyi kurmak olanaksızdır.
kasına, tarlasına, işyerine, ibadet yeri-
ne ve kültürüne sahip çıktığı gibi,
'yargı'ya da sahip olması nasıl sağla-
nabilecektır?
MÜŞÜR KAYA CANPOLAT İstanbulBarosu
Avukatlarmdan
T
oplumsal yaşamımızın de-
mokratikleştirilmesi istek
ve çabalan gjderek yoğun-
laşmaktadır. Bu yoğun-
laşma. "hukuksal" insan
ile haklanru "fiilen" kulla-
nan insan arasındakı mesafenin ka-
pandiğuıın da göstergesidir. Bu istek
ve çabalar gercek bir demokrasiyi
aımçiadığı halde, yönünün değiştirile-
rekyûzeysel ve biçimsel hedefiere doğ-
ru saptınlmasına tüm gücümüzle karşı
çıkmalıyız.
ÖncelikJe hemen belirtmeliyiz ki
toplumsal kuruluş ve kurumlann
tümü demokratik bir işleyişe kavuştu-
nılmadan demokrasiye kavuşmak
olanaksızdır. Diyelim ki yasama erki
ve vürütme erki demokratik bir işleyi-
şeulaşu. Eğeryargıerkihâlâtepedenin-
meci bir anlayışla işletilmeye çahşılı-
yorsa demokrasi ile bağdaştınlamaya-
cağı bilınmelidir.
Yine bilindıği üzere yargılanma
hakkı, insanlığın verdiği çetin savaşı-
mlar ve sınavlar sonunda elde edilmiş
önemli bir hak ve kazanımdır. İnsan-
lann yargılanmadan cezalandınldığj
dönemler tarihin pek eski derinlikle-
rinden degjldir. Üstelik zaman zaman
dünyamıan şurasında burasında hiç
yargılanmadan ya da yargdanıyormuş
gibi gözükerek eski dönemlere dön-
mek isteyen yönetimler de insanlığın o
eski, kara gûnlerini anımsatmaktan
geri kalmarruştır.
Yargı alanında insanlığın kazandığı
en önemli hakkı olan savunma hakkı,
yönetimlerin hoşlanmadığı haklann
başlıcası olmaya devam etmektedir.
Bu hakkın güvence altına alınması da.
öbür haklarda olduğu gibi çağdaş bir
güvence olan halka maî edilmesi, hal-
îun işleyişe katılması ve ona sahip çık-
ması demek olan demokrasi ile ola-
naklı duruma gelmiştir. Halkın: fabri-
Öncelikle yapüması gerekenler
• Yargı sisteminde esash değişiklik-
ler yaj>mak gerekmektedir.
• Ozel, ihtisas ya da devlet güvenli-
ği gibi konular için, genel mahkemele-
rin dışında mahkemelerin kaldınlması
zorunludur.
• Herhangj bir özel mahkeme, yar-
gılanmanın demokratiküği ile bağdaş-
tınlamaz.
• Yalnızca sulh mahkemeleri tek
hâkimli olabilir. Onun dışında mahke-
me olunabilmesi için üç hâkimlilikten
vazgeçilemez.
• Yurttaşlar için ayn, memurlar
için ayn mahkeme veya kovuşturma
usulleri antidemokratiktir.
• Usulde yapılacak değişikliklerle
savunmanın yetkileri arttınlmalı ve
kovuşturmanın başından itibaren gö-
reve başlayabilmelidir.
• Davalar için, davarun belü bir
aşamasında halkın temsilcilerininjüri-
lik sistemi ile yargıya katılmalan sağ-
lanmalıdır.
• Duruşmalann. "aleni + gözö-
nünde" yapılması çağdaş iletişim araç-
lan ile en geniş ölçüde sağlanmalıdır.
Radyo-televizyon. suçlamaian duyur-
duğu öiçüde savunmalan da aynı
oranda vermelidir. Televizyonda yapı-
lacak bir "adliye programTnda du-
ruşmalar haftanın belli gün ve saatle-
rinde canlı olarak kamuoyuna veril-
melidir.
• Savcılık atamalan, soruşturma
usulleri, kolluk kuvvetlerinin adli gö-
revleri demokratik ilkelere aykınlık-
tan kurtanlmabdır.
Toplum, her işlevde, adliye meka-
nizması için yukanda sayılan öneriler
doğrultusundaki demokratikleşme
noktasına çoktan gelmiştir. Yıllan ad-
liye koridorlannda geçen bir avukat
olarak gözlemlerim odur ki. askerleri
yargılayan askeri yargıçlar ve kader
kurbanlannı yargılayan adli yargıçlar
'"ben bir kişiyım. beni bir kişi olarak
ancak yargılayabilirsiniz" diyen sa-
nıklar karşısında öfkelenmektedir.
Sıkıyönetim mahkemelerinde görev
yapan yargıçlar içinde, yargıladıklan
sanıklann, kendilerini âdeta yargılar
gibi davrandıklannı öfke ile söyleyen-
ler bile vardır.
Gerçekten de "yargıç beyim, sen da-
ha iyi bilirsin, eüni ayağını öpeyim,
nasıl istiyorsan öyle karar ver" diyen
vatandaşlan yargılamaya alışmış olan
yargıçlann demokraıiİc yargılamaya
kendilerini akştırmalan zordur. Ge-
nellikle tüm aydınlanmız, "cahil'" hal-
kımız karşısında böyle abşkanlıklar
kazandığı için belki de "demokrat"
olanuyorlar.
Onlann alışkanlıklannı da kıracak
gerçek bir demokrasinin yerleştirilme-
si, ancak köklü bir dönüşüm ile ola-
naklıdır.
Tepeden inmeci anlayışla demokra-
siyi kurmak. bugüne kadar gerçekleş-
medi. Bu anlayışı değiştirmeden sivil
bir toplum olabilmek ve demokrasiyi
kurmak olanaksızdır.
Halkımran kişilik sahibi birer yurt-
taş düzeyine ulaşmasında görevimiz,
öncelikle biz aydınlann kafalanndaki
kemikleşmenin kınlmasıdır. Kanım o
dur ki aydınlann tarihi nitelikleri, de-
mokratikleşme ve sivilleşme konusun-
da en önemli engeldir. Türkiye Baro-
lar Birliği ile yargının nispi bağımsız
sesi olan barolar içinde yüz yılı aşkın
tarihiyle, belki İstanbul Barosu ve bir
savunma kurumu olan diğer barolar
da, adli mekanizmanın demokratik-
leşmesi için çabalanru yoğunlaştır-
makla yükümlüdürler.
ARADABIR
Poç. Dr. DUKSUN KIRBAŞ
Bir Bilim Adamının
Öyküsü.
"1982 yılından itibaren üniversite dışında bıraktırıla-
rak bana uzun ve yararlı zamanı sağlayan tüm yetkili ki-
şilere ve bu yetkililere çok yardımcı olan üniversitedeki
bazı meslektaşlarıma teşekkür ederim" diye bitiriyor
Prof. Dr. Cumhur Ertekin, 1987 yılında basılan nöroloji
kitabının önsözünü. Böylece, kendisini 1402'lik konuma
getirenlere ironik tarzda teşekkür ediyor. Cumhur hoca-
yı, Manisa'ya zorunlu hizmet için gittiğim, onun 1402'lik
olduğu günlerde Alsancak'taki muayenehanesinde ta-
nıdım. Uluslararası nörofizyoloji toplumunun bu önemli,
müthiş ve örnek insanı karşısında çok heyecanlandım.
Dostça karşıladı. Kırgındı. Ama kime kırgın olduğunu
çokdahasonraları anlayacaktım. Yakın dostları onu yal-
nız bırakmamıştı. Mütevazı bir insandı Cumhur hoca.
Hiçbir şeyi abartmayı sevmezdi. O, her ne kadar "Ben
Doğulu kurnazlığı ile mütevazı olmaktan hoşlanmam"
dese de ben onu çok mütevazı bulunmuştum.
Nöroloji alanında yazılmış 5 kitabı, ellisi uluslararası
dergilerde yayımlanmış iki yüzü aşkın makalesi ile ho-
ca, bilim dünyasındaki yerini çoktan almıştı. Ben hiç öğ-
rencisi ya da asistanı olmadım. Ama onun derslerini
nasıl anlattığını, öğrencilerinden çokdinledim. Dünyaca
ünlü nörofizyoloji otoritelerinin kitapyada makalelerini
elime aldığımda, kaynaklar bölümünde "Ertekin, C."yi
görünce kendi adım yer almış gibi keyiflenirim. O anda
yakınımda birisi varsa, mutlaka ona kitabı ve kaynakça
kısmını gösteririm.
1982de üniversiteden kovuluncaya kadar araştırıcı ol-
manın ötesinde herhangi bir yatırımı yoktu. "Hekim ve
Yaşam" dergisinde yayımlanan röportajında bu duru-
mu şöyle değerlendiriyor: "Meğer biz yatırım mı yapmı-
şız bilmeden, nedir? Muayenehane çok çok iyi işledi"
der. Bir sohbetimizde. muayenehane satın aldığını,
"Apartman bile aldım" diyerek veciz bir şekilde anlat-
mıştır. Muayenehanesindeki EMG cihazmı biraraştırma
laboratuvarındaki cihaz gibi kullanarak üniversite yılla-
nnda yarım kalan çalışmalarına devam etti. Yeni yeni
araştırmalarla üniversite dışında olmasına karşın bilim
dünyasındaki yerini korudu. Ülkesindeki demokrasi mü-
cadelesinde geri adım atmadı. Aydınlar dilekçesine
imza attı. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Bu
mücadele sürerken, 1984 yılında Sedat Simavi Tıp Bilim
Ödülü için bir araştırma ile ödül komitesine başvurdu.
Jüride görevli becerikli (!) bir üyenin "bu adam komü-
nisttir, buna ödül vermeyin" diyerek öbür jüri üyelerini
etkilemesi ile ödül alması engellendi, ama bu durumu
içinesindiremeyen Hürriyetgazetesiyetkilileri, bu işgü-
zar jüri üyesini jüridençıkarınca, Cumhur hoca 1986 Se-
dat Simavi Bilim ödülü'nü aldı. 1989'da TÜBİTAK ödü-
lü'nü alması da hayli ilginç. Yarışmaya katılmak için,
araştırmanın önce fakülte kurulundan geçmesi gereki-
yordu. Türlü engellemeler sonucu oyçokluğu ile kurul-
dan geçen araştırma TÜBİTAK'a gönderilir Böylece
Ege Universitesi Tıp Fakültesi'nden ilk defa bir bilim
adamı ödül kazanır. iki yüz elli öğretim üyesi bulunan bu
fakültenin en çok dış yayın yapmış bir kişisi olan Cum-
hur hocayı, aldığı ödülden dolayı 15-20 kişi kutlar. Aynı
yıl mahkeme kararıyla, bölümünde göreve başlayan hp-
caya, genç öğretim üyeleri bölüm başkanı olmasını tek-
Irf ederler. Karısı ve oğlu ağır kaza geçiren Cumhur
hoca, meslektaşlarının önerisini geriye çeviremez. Nö-
roloji Ana Bilim Dalı Başkanlığı na seçilir. Nöroloji Bölü-
mü, Prof. Dr. Bedriye Kot'dan sonra demokrat bir bölüm
başkanına daha kavuşur. Başkan seçildikten sonra fa-
kültede herkes hocayı kutiamak için kuyruğa girerek ya-
naklarından şapur şupur öper. Cumhur hoca bu olayı
"bilime verilen önem bakımından çok önemli bir şey (!)"
olarak yorumlar. Aldığı bilim ödülleri çoktur. Bu durumu
şöyle açıklamaktadır: "Bilimsel yaşamımda ben ödülle-
re meraklı değilim. ödülleri, kendimi korumak için katıl-
mak ve almak istiyorum. Ödüller bir yerde koruyucu olu-
yor. ûrneğin beni bir kaşık suda boğacaklar; yapamıyor-
lar. Çünkü onların çok güvendiği TÜBlTAK'tan bile ödül
kazandım."
1982'de üniversiteden kovulunca, birçok meslektaşı
ona selam bile vermez, ama yurtdışında itibarı büyük-
tür. Birçok üniversite onu kendi bünyesine almak ister.
Kısa süreli çalışmalar dışında bunu kabul etmeyen
Cumhur Ertekin, ülkesindekalmayı yeğler. Muayeneha-
nesinde, üniversiteye döneceği ve öğrencilerine kavu-
şacağı günlerin hayali ile yaşıyordu. Bu dönüşü bekler-
ken, 831 sayfalık Türkçede yazılmış en iyi nöroloji kitabı-
nı yazdı.
Birçok yabancı bilim dergisinin hakem editörü, ulusla-
rarası kongrelerin bilim kurullarında yer alan ve geliştir-
diği birçok yöntemi yabancı kitaplara geçen Cumhur ho-
caya merhaba diyorum. Cumhur hoca gibi namusuyla
yaşayan, kendini bilime ve insanlığa adamış herkese
merhaba diyerek...
İSTANBUL ILI PENDIKILÇESI
BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN
DÜZELTME İLANI
İstanbul ıli Pendık ilçesı Beledıye Başkanlığı taşınmazmalsatışıha-
Iesıılanıolarak2505.1993günüyayımlananı!andakı6 madde Iha-
leyeherkes. herkurum. adiortaklıklarve kuruluslarkatılabılecekttr '
seklınde düzeltılmıştır
Bas.n 30740
TARTÎŞMA
Kabahat davet edendedir!..
S
uudi Yargıçlar
(nasıl yargıçlarsa)
Danıştayımızın
125. kuruluş
yıldönümü
nedeniyle
düzenlenen törende Atatürk ve
Şehitler için yapıjan saygı
duruşunda ve Istiklal Marşı'nın
okunuşunda ayağa
kalkmamışlar. İyi etmişler...
Komşulanmız Araplar"ın en
büyük düşmanının Atatürk
olduğunu, buna dayalı olarak
da bazılan Mecliste bulunan
sözde Müslümanlanmızın da
Atatürk düşmanı olduğunu
sağır sultan da bilmektedir.
Yargıtayın kuruluş
yıldönümüne bunca hukuka
saygılı devlet dururken.
saygısızhğı peşinen bilinen
Araplar'ın daveti anlaşılırgibi
değil. Yine bilinmektedir kı bu
Atatürk düşmanlan diğer
ziyaretlerinde de Atatürk'e
saym duymazlar ve bunu her
vesile ile gözümüze sokarcasına
ispat ederler. Hal böyleiken
başında peştamalla dolaşan bu
çağ dışı sözde yargıçlan hangi
aklı uzun kuruluşa davet
etmiştir? Adamlar saygısızhğı
baştan yapmaktadırlar. İki
davetiyeye karşılık üç kişi
gelmekte, peşine de oğullannı
uıkmaktadırlar.
İzleyebildiğim kadanyla
Araplar'da ekonomik olarak
bir faydamız olmamaktadır.
Ancak Türkiye hükümeti buna
karşın kendilerine. kendi
vatandaşına tanımadığı bir
takım ekonomik bağışıklıklan
tanıyarak kendi içirnızde
Atatürk düşmanlığını
zahmetsizce uygulamalanna
büyük davetiyeyi çıkarmışür.
Bu çıkaranlarda' Atatürk'den
sonra en büyük devrimd'
olarak, birçok yağdanlıkçı
tarafmdan televizyonlanmızda
ilanedilmiştir.
Özet olarak, Araplar üzerine
düşen görevi çok güzel
yapmışlardır. Öfkelenmenin
hiç mı hiç gereği yok. Ne
ekerseniz onu biçersiniz.
Öfkeve kapılan yetkili ve
etkililer kafası peştemallı
Arap'tan önce Meclis'teki
Hasan Mezarcfya, ondan önce
deMilliEğitim
Bakanhğfndaki uygulamalara
baksınlar. Okullara gitsinler,
bazı öğretmenlerin nelerle
uğraştıklannı görsünler. Bu
işler nasıj oluyor diye
Marrnarisli'yesorsunlar. O
Atatürkçülüğü hepimizden iyi
bilir.
MustafaAksoy/BOLU
Insana ve inanca saygı
D
emokratik ülke; dinı.
dili, ırkı ve mezhebi
i ne olursa oLsun
I kişjlerin fikirlerini
özgûrce tartıştığı,
kişi hak ve
özgürlüklerinin güvence altında
olduğu ülkedir bence.
Cumhuri> etimi/in ilanından
bugüne kadar Türki>emLri
demokratik, laik ve çağdaş bir
ülkefaalinegetirmeye
çalışıyoruz. Bazen nkanıklıklar
oluyor, kankşin kardeş kanı
akıttığı günler oluyor. Bu şibı
olaylann meydana gelnıesındeki
nedenlerden biri de, Hasan .41i
BuMan gibi insanların. kişi hak
ve özgürlüklerine karşı saygtsız
tat ırlar almasıdır. 12 Mayıs
1993günüHBB
Televiz) onu'nda Yüksek
Tansiyon J^ogramı'nda Hasan
Ali Buldan, Alevilere resmen
hakaret etmiş, bir nevi diğer
mezheplere bağlı olan
vatandaşlanmızı onlara karşı
kışkırtma eyleminde
bulunmuştur. Yaptığı yanlıştır.
Demokratik bir ortamda fikirler
tarttsdabilir, tamam, ama bu
demek değildir ki bu hak
kişjlerin dini inançlannı
küçümsemek, hakaret etmek
için kulianılacak! Bu,
demokrasiden çok kargaşa
getirir. Ben şahsen AJevi
değilim, Hanefî mezhebindenim,
ama bu demek değildir ki AJevi
kardeşlerime yapılan bu
hakareti kabul edeceğim. Bu
insanlığa, bu İslanıa, bu
Müslümana \ akışmaz. Hasan
.41i Buldan'ı, Alevi
kardeşlerimizden ve bütün Türk
milletinden özür dilemeye
çağırıyorum.
Bu olay karşısında Dinayet
tşleri Başkanlığı'nın herhangi
bir tepkide bulunmaytşını da
aniayamıyonun. Divanet İşJeri
Başkanlığı toplumda dinin,
inaıuşuı özgürce yaşanmasını;
kişjlerin inanciarına yapılacak
herhangi bir saktında mudahale
edip düzenlemesi amacıyla
kuruhnuştur. Üzerlerinene
görev düşfiyorsa yapmalaruu
istiyorum.
Laik bir ülkede yaşamaksa
amacımız. önce insana ve
inanışına saygı...
Ayşe Aktemur
Öğretim kurumlarımızda kopya olgusu
uyazı,
"öğrencilik
yaşamınızda
kopya çektiniz
mi?" sorusuna
_^_^_ değişik
çevrelerden gelen olumlu
olumsuz yanıtlar
değerlendirilerek yazılma>a
çalışılmışür dersem.
sanıyorum. yaptığım işi fazlaca
abartmamışolurum. Kimi
eğitici-öğreticilerin. "'Ulusal
eğitim dizgemizde bunca sorun
varken. aynntı sa_\ılabilecek bir
sorun üzerindedurmak abesle
iştigalden başka bir şey
değildir" dediklerini duyar gibi
oluyorum. Belki haklılar. fakat
şunu özellikle belirtmek ve
kabullenmek zorundayız:
Bugün ilkokuldan
yüksekokuladeğin bir öğretim
basamağında çeşıtli araçlar ve
yöntemler kullanılarak
sınavlarda kopya
çekilmektedir. Işin daha da
kötüsü. bu tür uvgunsuz işlerin
kimi çevrelerce hoşgörüyle
karşılanması. "Bu ezberd
eğitim sisteminde öğrenciler
kopya çekmesin de ne yapsın"
türünden hazır gerekçeler ileri
sürülmesi...
Nedir kopya?Önce tanımı
doğru yapmakta yarar var.
"Kopya. özellikle yazılı
sınavlarda önceden
hazırlanmış bir kavnaktan ya
da ayarlanmış bir kimsedcn
soruların yanıtlannı gızlice
alma, bu konuda onlardan
yararlanma ve bu amaçla
hazırlanmış araç-gereç (kağıt.
cetvel...)"anlamına
gelmektedir. Sözlü sınavlarda
daçeşitli kopya çekmeyollan
bulunmaktadır.
Bu küçük sormaca sorulannı
değerlendirirken kendısine
yukandaki soruyu yönelttiğim
kişilerin çoğunun öğrencilik
yaşamında en az bir kez
kopyaya teşebbüsettiğini.
kimilerinin daha ilk kopya
gırişiminde yakalandığını
öğrenmiş oldum. Kimileri, ne
kadar doğru söylediklerini tam
olarak kestiremesem bile.
sınıflannı kopya çekerek
geçtiklerini. birazda övünerek
anlattılar. Büyük çoğunluk
sınıfgeçme durumuna etkisi
bulunacak sınavlarda kopyayı
denemek zorunda kaldıklannı
belirttiler. Bugün de öğrenci
olanlann bir bölümü kopyayı.
kopya çekmeyi adeta meslek
halinegetirmış. Yanıtlardaki
abartılan biryana
bıraktığımızda.
ayıkladığımızda, kopya
çekmenin bugün yaygın bir
uvgunsuz davraruş olarak var
olduğunu ileri sürebilirim.
Niçin kopya çekiyorlar? Bunu
da sordum kendilerine.
Aldığım yanıtlardan ilgi
çekenleri, belki de içtenlikli
olarak söylendiği için doğru
kabul edijebilecekleri şöyle
sıralayabilirirri: a) Sınavdan iyi
not almak, b) Bu konudaki
(Kopya çekme konusundaki)
ustalığını yeteneğini
göstermek, arkadaşlannın bir
anlamda yeteneksizliğini
kanıtlamak.c) Kopya çekerken
yakalanma
korkusunu heyecanını
yaşamak için... Kopya ve
kopya çekmenin şu boyutu da
göz ardı edilemez sanınm:
Kopva çekerken
yakalanmadığı için iyi not alıp
ders geçmek durumunu
iy ileştiren öğrenci sınıfın
gözünde özel bir konuma
gelmekte. kopya olgusu kimi
riskler taşısa da haksız yoldan
başan elde etme örneği olarak
öğrencilerin gözünde
büyümektedır.
Kopvanın. kopya çekmenin
önüne geçmek mümkün mü?
oldukça zor, ama bence
mümkün. Herşeyden önce
öğrendlere kopyanın bir ahlaki
sorun oluşturduğunu açık seçik
anlatmakta yarar var. Pek çok
öğrenci başlangıçta bunu bıyik
altmdan gülümseyerek
karşılayacak. bunu bilmiyor
değilim. Ancak bütün
öğretmenlerin bu konudaki
ortak yaklaşımı ve tavn,
öğrenciler üzerinde olumlu etki
bırakacaktır. Bir başka yol da
kopya çekmeye fırsat
tammayacak tarzda sınav
soruîan hazırlamaktır. Böyle
sınavlarda, kanımca dersle ilgili
kitap ve defterler de serbest
bırakılabilir. Birde. "Benim
dersimden kopya çekecek
henüz anasından doğmamıştır"
türünde düşünceler
benimseyen kimi
öğretmenlerimizin bu
düşüncelerinden vazgeçmeleri
gerekmektedir kanısındayım.
Oyle anlaşıiıyor ki, kopja
çekmenin temelinde.
öğrencilerimize öğretim
sürecinde gerekçeli olarak
aktarmaya çalıştıâmız ahlaki
değerlerin. son yıllarda iyice
aşınması aşındınlması
vatmaktadır. Haksız rekabet.
köşedönücülük. paranın her
tür insanı toplumsal değer
karşısında avantajh. tek geçerli
değer olarak gösterilmek
istenmesi acaba kopya
olgusunu körüklemiyor mu
diye düşünmekten kendimi
alamıyorum.
Bir küçük öneriyle yazımı
noktalamak istiyorum: Bütün
öeretmenlerbirdersini kopya
olgusuna ayırsa ve içtenlikle
öğrencileriyle bu konuyu
görüşse, inanıyorum kî,
öğrendlerden bu olumlu
yaklaşıma sağduyulu bir tepki
gelecektir. Bu. kopyayı tümden
yok edemese bile kopyanın
ahlaki bir sorun olduğunu
öğrencılere gösterecek ve
onlann bu konuyu bir kez daha
düşünmelerine fırsat
tanıyacaktır.
Yusuf Çotuksöken
İstanbul
PENCERE
AbduHah Öcalan'm
İtöemi...
Bingöl'de yol kesip 33 silahsız ve günahsız askerimizi
şehit eden PKK'nın eylemi, içeriğinde bir alçaklığın özü-
nü taşıyor.
Inancım odur ki bu tür eylemlere yalnız Türk değil,
Kürt de karşıdır. Alçaklık, vahşet, acımasızlık. cinayet
sözcüklerinin anlamı evrenseldir; öldürülen ister Türk
olsun ister Kürt, Anadolu halkının 21'inci yüzyıla 7 kala
bir canavarlığı milliyetine bakarak değerlendireceğini
sanmıyorum.
Biliyorum canavarlık salgın hastalıklar gibidir, soy
sop tanımadan insandan insana bulaşır, beyin hücrele-
rini sarar, "kana kan" güdüsü mantığı körleşn'rdi mi açık
hava mezbahaları kurulur. Bosna-Hersek gözlerimizin
önündedir, televizyonların ekranlanndadır, odamızın
içindedir. Anadolu'nun tarihinde de katliamların kirletti-
ğisayfalarvar...
Ama 2000 yıhna yaklaşırken, Anadolu halkının böyle
bir tuzağa düşeceğine inanmıyorum.
Tuzak, tuzağı kazanları içine çekecektir.
•
Silahsız ve günahsız askerlerin takır takır öldürülme-
si, kamuoyunda haklı bir tepki yarattı. En tehlikeli şey, bu
gibi durumlarda öfkenin aklı ve sağduyuyu karartması-
dır. Ikinci tehlike, kamuoyunda PKK ile Kürt halkının
özdeşleştirilmesinden doğabilir.
PKK Anadoluda yaşayan Kürtlerin temsilcisi değildir,
üstelik bir açmazın döngüsünde yaşıyor...
Nedir PKK'nm çıkmazı?..
Körfez savaşında Suriye, Amerika'nın yanında yer al-
dı. 1989'da Sovyetler'in dağılması, Şam'ı boşlukta bırak-
mıştı. Sırtını Moskovaya dayayan Hafız Esat ne yapa-
caktı?
VVashington'a teslim oldu...
Marksist-Leninist geçinen PKK da bu teslimiyet pake-
tinin içinde yer alıyor, Kuzey Irak'ta feodal Kürt kesimi-
nin göreneksel yapılanmasında yerlerini alan Talabani
ile Barzani'ye gün doğuyordu. Ankara, ABD'nin doğrul-
tusunda Kuzey Irak Federe Kürt Devleti tasarımına göz
yumunca PKK uluslararası alanda kuşatıldı...
Talabani, Apo'yu elinden tutup ateşkes sürecinin baş-
latılması için siyaset alanına sürdü.
Apo, tek yanlı ateşkesi ilan etti.
örgütüne söz dinletebilecek miydi?..
Bekleyip görülmeliydi.
•
PKK, Anadoluda yaşayan Kürtleri temsil etmiyor;
ama, Abdullah öcalan artık PKK'yı temsil ediyor mu?..
Yanıtlanması gereken bir soru...
Ancak bu soruyu yanıtlamak artık Apo'nun da elinde
değildir.
Çünkü öcalan tek yanlı ateşkesi nasıl açıkladı? Askeri
giysilerini çıkardı, kravatını taktı, sivil kostümünü giydi,
Talabani'nin yanında bir basın toplantısı yaparak yeni
siyasetini anlattı. -
Bu gibi işler ciddiyet ister.
Eğer ateşkes siyasetinden vazgeçiliyorsa, bu kararın
<Ja Abdullah öcalan taranndan Bingöl eyleminden önce
duyurulması gerekiyordu.
Soru:
Apo, örgütünce gerçekleştirilen bir oldu-bittiyi mi be-
nimsiyor?
öylegörünüyor...
PKK'nın açmazında yeni bir dönemec, Abdullah öca-
lan'ın konumunda da bir ikilem söz konusudur. Apo
ateşkesi ilan etti, örgüt ateşkese son verdi. Eğer örgüt
Apo'nun emriyle ateşkese son vermişse, bu olgu öca-
lan'm sözüne güvenilmez ya da gayrıciddi bir kişi oldu-
ğunu vurgulayacaktır.
BAYRAMDA
YER BULAMADIM
DİYE ÜZÜLMEYİN...
sizi bekliyor...
Hem de
Tam Pansiyon 115.000.- TL.
9 Gün 9Gece 1.035.000.-TL.
Dileyene 6 Eşit Taksh...
REZERVASYON BUROLARIMIZ
Merkez : Kızılırmok Sk. No: 21/4 • Bokdıkb 06640 ANKARA
Tel : 425 68 79 • 425 29 91 • 425 03 25 •Fox: 425 6124
İzmir : Şehit Nevres Bulvon No: 26/A Alsancak • İZMİR
Tel : 84 4192-83 8199
ZİRAATÇILAR KAMPI AKTAŞ - MARMARİS
TEL: (612) 312 22 - 312 23 - 312 24 - 312 25 FAX: 244 29
DARBELER DEMİRKIRAT'LAR ve
27 MAYIS
Ahmet Yıldız, Suphi Karaman, S.Gürsoytrak, MuzafferÖz-
dağ. SelahattinÖzgur. H.Tunçkanat, A.Türkeş, Sıtkı Ulay, Ta-
latTurhan, Selçuk Atakan, Hamdi Başar, M.Başaran, Sami
Karaoren.UğurMumcu.ilhamiSoysalveAvşarTimuçin'inya-
zılarıyla...
Yayına hazırlayan: Sadık Göksu
Anahtar Kitaplar Yayınevi
Tel.:51617 46Çemberlitaş
Faks:63811 12
DUYURU
Havakoşullan nedeniyle ertelenen "Özgür Yarınla-
nnaGençlikŞöleni"miz28 Mayıs 1993 Cumagünüsa-
at 1900da Açıkhava Tiyatrosu'nda yapılacaktır.
Sunan ŞANAR YURDATAPAN
BULENTORTAÇGİLGRUBU
EZGINİNGUNLÜĞU
KOMADENGEAZADİ
VE
ÜNIVERSİTELERDAN AMATÖR GRUPLAR
68 LİLER BİRLİĞİ VAKFI
GENÇLİK KOMİSYONU