25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11MAYIS1993SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 15 GUNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK UBaştarafi 1. Sayfada kir. Bugünkü olayı yarın yaşayın, yarınklni, yarın yaşa- yın" Bizim basının bir kulağından girip ötekinden çıkan sözler, irdelemelerdi bunlar. Öyle ki, her günün hakkını vermek bir yana, bizim ba- sın, özellikle böyyükler, doğru-yanlış demeden olaylan neredeyse on beş gün, bir ay önce yaşamaya bayılıyor- lar. Örneğin, rahmetli sekizinci Cumhurbaşkanı'nın topra- ğa verildiği 22 Nisan günü, cenaze törenine katılan Yu- nan Başbakanı'nın kuiağına, Demirel, yeni başbakanın kim olacağını fısıldamış, "Ya Meclis Başkanı veya Içışle- ri Bakanı olabilir" demişmiş. Bizden sakladığını, Yunan dostluğu uğruna, demek ki Sayın Miçotakis'e günlerce önce söylemiş Demirel. Bu sır, son günlerde gazetelerimizde. Oysa Demirel, bütün sıkıştırmalara karşın Nuh diyor peygamber demi- yor ve... Adaylar arasından başbakan olacak yeni DYP liderinin değil adını söylemek, kimliğini tanımlayacak en ufak bir ipucu vermiyor. Pazar günü yeni bir hamle daha yaptık, "Şu an, böyle bir mesele yok. Şu işi -cumhurbaşkanlığı seçimini- aşa- lım, ondan sonra bakarız" dedi. Ne var ki pek çokları gelin güvey oluyor. Özenli, dik- katli adımlarla yürüyen Cindoruk dışında, kimileri göre- vehazırama, "Baba"nın buyruğunubeklediklerini" ilan ediyorlar. Demirei de cumhurbaşkanlığı sorununu aşbktan son- ra "o işin icabına bakacağından" söz ediyor; ancak, Çankaya'da göreve başladığı dakikadan itibaren parti işlerine karışmaz, üstelik tarafsızlığı ana ilke yapan bir konumdayken, nasıl olacak da DYP genel başkanlığına doğrudan el atacak; ayrı bir soru, ayrı bir sorun gibi gö- rünüyor. Cindoruk, yıllarca bir partinin liderliğini üstlenmiş olan kişinin Çankaya'ya çıktıktan sonra kolay kolay eski alışkanlıklanndan sıynlamayacağını öngören doğruluk payı büyük irdelemeler yapıyor. Koşul mu? Ne çare, bu irdelemeye koşut kendine özgü bir kural daha getiriyor: Genel başkanlık yoluyla başbakanlığa yakın isim olmasına karşın, -dün de değindiğimiz gibi- Çankaya ile başbakanlık arasındaki "uyumu" ön plana alan görüşlerini her gün biraz daha açıyor. Değişik demeclerinde aynı konuya eğilirken, ömeğin "Başbakanla cumhurbaşkanı arasındaki 'uyumu sağla- yan bir çözüm gerekir' diyorum, başka birşey demiyo- rum" diyor. Neymiş uyum? Bir başka demecinde açıklayıcı şu sözleri sıralıyor: "Türkiye'de yürütmenin iki başı var. Cumhurbaşkanı ile başbakan. Gerçi icra yetkisi çoğun- lukla başbakanda, ama cumhurbaşkanının önemliyetki- leri var. Bu nedenle cumhurbaşkanıyla konuşmadan başbakanlığa aday olmam doğru olmaz." Cindoruk'un söyledikleri basit kimi örneklerle daha belirgin hale getirilebilir. örneğin, Demirel'in Başba- kanlığında atanan bir banka genel müdürünü yeni baş- bakan değiştirmek ister ve engellenirse, ya da koalisyo- nun kurulmasında yeni başbakanın görüşleriyle eski başbakanınkiler birbirine çakışmazsa, neler olabilece- ğini veya olmamasını araştırmak, saptamak istiyor Cin- doruk. 4ı Çjndpruk'unüzerindeduysir,W/^(adurduâu,Ş!Rşk$n£ sürdüğü uyum, basit bir atama kararnamesinden koalis-" yonun kuruluşuna değin, uzun, önemli bir çizgi oluşturu- yor. Daha açıkçası, Cindoruk, son demeclerinde kimi yer- de yürütmeye ortak cumhurbaşkanının, yetkilerini nasıi kullanacağını aday olmadan önce öğrenmeyi ön plana aldığını sezdiriyor. Halkayatkın birdeyişle, kendi anlayışınaÇankaya'nın destek mi köstek mi olacağını ya da ne kadar uyum sağ- layacağını araştırıyor. TÜRKİYEDE DÜNYADA OLAYLARIN ARDENDAKİ GERÇEK "MBaştarofi 1. Sayfada Ûrtidarı ellerinde tutuyorlar; Fransa'da ise sosyalist hükü- metler ülkeyi yönetiyorlardı. Ancak çok partili rejimlerde heryönetimin yıpranma payı- Tiı hesaba katmak gerekiyor. lAlmanya'da ya da bir başka -ülkede durum değişik sayıla- •maz. Hatta iktidardaki parti ülkeyi iyi yönetse de, kimi za- man halkta değişiklik ihtiya- 'cT ağır basar; seçim sandı- ğında sonucu belirler. ' Partilerin iktidarda kurduk- 1arı tahterevallinin iniş çıkış- larına bakarak kesin yargıla- ra ve sonuçlara yönelmek ih- fiyatsızlık sayılır. iktidarın te- mel yapısı, sağdan sola yel- pazelenen parlamentoda oluşur; solun ya da sağın hü- kümet ettikieri dönemlerdeki kazanımlar demokrasinin ortak başarısı olarak tarihin sayfalarına yazılır. 20'nci yüzyılın sonuna ka- dar yazılan tarihce, bunu gösteriyor. Fransa'da Sosyalist Parti'- nin seçim yenilgisini bu kap- samda değerlendirmekte ya- rar var. Ingiltere'de muha- fazakârlar genel secimlere kadar toparlanamaz da kay- bederlerse, tutucular kpin dünyanın sonu gelmeyecek- tir. Kapitalist ekonomik yapı üstüne kurulu demokrasiler- de oyunun kuralı budur. Dünden bugüne, bu kuralın değıştiğine ilışkin bir göster- geye rastlanmıyor. Sovyet- ler'in dağılması bu kapsamın dışında boyutları olan bir başka olaydır. Avrupa'da geçerli olan parlamentarizmin Üçüncü Dünya ülkelerinde yaşanan demokrasi savaşımlarıyla bağıntıları da özenle incelen- melidir. Dünya Avrupa'da başlayıp bitmiyor, gezegeni- mizin çoğunluğu, bu zengin bahçenin dışında yaşamak- tadır. • • • Eski ve yeni çay iîyatları (UidHinpnt Karreiya 50C gr Rize Turıst 5)0 gr. Yen EkstraSOOgr ÇayÇıçeğıSOgr. RizeÇayıöCDgr Yeşi Çay 2S gr. FilizLüks5(Bgr Kokjlu Haman 125 gr FilizSuzmei6 25gr AltırGaş 1fXgr Taha Kutu 5» gr Burtu Kokuu 125 gr ÇayKur Süzne 56 25 gr Tonurcuk çjy 125 gr Etuthntm. 17.500.- 19.000.- 18.500.- 20.000- 20.000- 9.800- 20.500- 8.000- 1.500- 5.000- 37.000- 8.000- 6.000.- 5.000- TMnyıtH 21.900- 23.800- 23.100.- 25.000- 25.000- 12.500- 25.600- 10.000- 1.850- 6.250- 46 300- 10.000- 7 500.- 6.250.- BEYOĞLU 3. ASLİYE HUKUK : . HÂKİMLİĞİ'NDEN 1992/456 kavacı Hsan Guan tarafından davalı Ali Sürner aleyhineaçılan borç- \\M. dmadığmn tespitı davasında; >avalı AıSümer'eTarlabaşıCad. No: 15 Beyoğlu-İstanbul adresine terbigat yapamadığından 31 /3/1993 tanhli duruşmada davalıya ilan yolu i l e eblıgat apılmasına karar verildiğinden; >avaiı ASümer'induruşmagünu olan 9/6/1993 günü saat 11.00'de dımiuşmadaıazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettırme- nmzsasa lOuniçındecevapvermeniz, H.U.M.JCnun 213/2 maddesi uya- ri-crcaduruna günu ve saatinde mahkememizde hazır bulunmadığınız taaUirde dtuşmalara yokluğunuzda devam edileceği hususu davetiye yes'ne kaırrolmak uzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 4949 Meteofotojı Gerıel Mudurluğu nden aitnan btigıy« gore Marmara mn baDsı ile kıyı Ege parçalı ve az Byiuilu dığer bcigeler.mız parçalı çok bu'utlu sağanak yer yv gokgurumjfu sağanaK yağışJı geçecek Hava stcaklığı bıraz azalacak Ruzgâr guney ve bat! yontefden haffl ara sıra ona kuvvette yağtş anında kuv- vett) otarak esecak DenizJenmızde ruzgâr Doğu Karaâenız de gundoğusu ve ke&şleme Ğığer denızlenmızde toble ve todostan 3-5 yeryvcG kuvvebnde sa- atte 10-21 denız m h hı^la esacek Van Golu nde hava çok bulutlu ve yağmurlu geçecek. j Yağmurlu ı Bulutlu Sisli Denktaş: Zor durumdayız LEFKOŞA(AA) - KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, İngiltere'run Asil Nadir'ı ıade is- temine karşılık. İngılızlere KKTC'de dava açmalannı önerdiklennı açıkladı. Denk- taş, "Dosyalannı, avukatlannı ahp, burada usulüne göre dava açıp, Asil Nadir'i yargılamaya devam edebilirler. Bu da Ingiliz makamlannın verebüeceği bir karardtr" dedi. Denktaş am- bargo için de, "Sanmıyorum ama yapabilirler" diye İconuş- tu. Denktaş, Asil Nadir'in kendi vatamna dönme ihtiyaa duy- duğunu vurgulayarak, İngüii- lerin "şiddet ve hiddet dolu" ta- lepkrine karşılık, kendilennın olaya hukuki açıdan yaklaştık- lannı söyledi. Anayasa ve yasalann, bir ül- kenin vatandaşını başka bir ül- keye iade etmeye izin verme- diğini kaydeden Denktaş, geç- mişte, bir eroin kaçakçısının KKTCye iadesini istediklerini, ancak fngiltere'nin buna aynı gerekçelerle karşı çıktığını ha- ürlatü. Denktaş, "Bizde bir hu- kuk devletiyiz ve aynı durum- dayız. Anlayış göstermenız ge- rekir. Bu bir olaydır, yaşana- caktır, yaşanıyor. Bir yere vara- caktır. Bunu beklemek lazım" diye konuştu. KKTCdeyargılansm Olaydan hemen sonra. İngi- liz Büyükelçisinin gelerek Asil Nadir'in iade edilmesi talebine karşılık. KKTC hûkümetinin, yargılamanın burada yapılma- sını önerdiğini bildiren Denk- taş, "tstendi, KKTC reddetti diyebilir mı>iz?" somsunu şöy- le yanıtladı: "Reddetme diye birşey yok- tur. Kendilerine hukuki duru- mu anlatarak, "sız nasıl kendi vatandaşınızı bize veremiyorsa- nız, bız de kendi vatandaşunızı size veremiyoruz' denilmiştir. Onlann bize vermediği vatan- daş, aynı zamanda bizim de va- tandaşımız. Asil Nadir'in ol- duğu gıbi. Hem bizim vatanda- şımız, hem İngiliz vatandaşı. Yani aynı durumdur. Geçenlerde bir Rum milyon- larca sterlin yûrüterek Güney Kıbns'a gelmiştir. Rum mah- kemelerinden, 'Bir Kjbns va- tandaşı böyle bir suc içın ıade edilemez diye' karar çıkmıştır. İngiltere, Rum yönetimini tanı- dığı haJde iade edilmıyor. Ona hiçbir şey söylemiyorsun. Bi- zimle anlaşman da yok, tehdıt ediyorsun. Peki ne yapmamızı istıyorsun? Adam kaçınp sana mı verelim? Mümkün değil. O halde niye bizi cezalandıracak- sın? Hangi hukuk ve ahlak ku- rahna göre bizim ûzerimize ge- lıyorsun?" Zor durumdayız Denktaş, Asil Nadır'e ait "Kıbns" gazetesinde yer alan "Molon Lave" (İngilizceerkek- sen gel, al) şeklindeki meydan okumayı değerlendirirken de, "Çok tahrikkâr bir durum. Meydan okumakür. Herkesi tahrik ve tahkir etmeye hakkı- mız yok. Çünkü zor bir durum- dayız. Meydan okumaya gerek yok bence. Izah etmek lazım" diye konuştu. Denktaş, "Ara formûl öneri- niz var mı?" sorusunu ise Asil Nadir'in söylediklerine işaret ederek, "Avrupa İnsan Haklan mahkemelerinde hakkını ara- maya başlarsa, zannedersem İngilizler de yasal yollardan meseienin takip edildiğıni gö- rürler ve fazla heyecanlanmaz- lar" diye yanıtladı. Cezalandırma Cumhurbaşkanı Denktaş, Asil Nadir ekonomisine katkı- da bulunduğu için KKTC'nın dolaylı olarak cezalandınldığı- na ilişkın yorumlan değerlendi- rirken de özetle şunlan söyledi: "İngilizlenn üzerinde durdu- ğu, katkıda bulundu bulunma- dı meselesi değil, 'Ben bu adamı henüz cezalandırmadım. Ceza- landınhncaya kadar benim elimde olması lazım' diyor. Bi- zim görevimiz buraya gelmiş olan vatandaşımızı korumak- tır. İngilizlerin ıstediğını yap- mamız ıçın adam kaçırmamız lazım. Resrnen teslim etmerruz lazım. Bunu niye yapalım? Hangi yetkiye dayanarak yapa- lım. Olmaz öyle şey." Aııkara kanşınakistemiyor ıANKAJU<Cnmhtıriyet o*. rosu) - Türkiye, Ingıltereden Kıbns'a kaçan işadamı Asil Nadir olayının dışında kalmak istiyor. Dışişleri Bakanlığı, Na- dir'in Türkiye'ye gelmesinin, "hukuki olarak karmaşık bir olayın daha da kanşmasma" yol açacağı görüşünde olmakla birlikte, Nadir'e "Türkiye'ye gelme" denemeyeceğini vurgu- luyor. Dışişlen Bakanlığı ndan alı- nan bilgiye göre, Nadir'in bir Türk vatandaşı olarak, Tür- kiye'ye gırmesini hiç kimsenin engellemeye hakkı yok. Tür- kiye'deki hukuk mevzuatında Türk vatandaşlannın ülkeye gi- rişleri engellenemiyor. Bu nok- talara dikkat çeken Dışişleri Bakanlığı, Nadir'e "Gel ya da gelme" şeklinde bir mesaj ver- meye yetkili olmadığını vurgu- luyor. ..Türkjyelnin, > 1 olay"' olan Nadir sorunun dı- şında kalmayı ıstediğine dikkat çeken dışişleri kaynaklan, Na- dir'in Türkiye'ye gelmesi duru- munda "zaten hukuki nitelıkle- ri nedeniyle kanşık olan bir ko- nunun daha da kanşık hale ge- leceğiıu"' bildiriyorlar. Konunun daha da kanşık hale gelmesinin nedenleri şöyle sıralanıyor: -Nadir'in Türkiye'ye gelmesi durumunda, İngiltere'nin giri- şimlerde bulunması söz konusu olacak. -Bu gişimler. Türkiye'yi, ister istemez konunun içinde tartışı- lır duruma sokacak. -Uluslararası medyanın Tür- kiye'ye akması, uluslararası ka- muoyunun Nadir ola>ı ile An- kara'nın birbirine bağlamasına yol açacak. Curnhuriyet Ege Bürosu'nun tngüi? iiükümeü Nadir'in ia- Emeç suikastında iki idanı istendi • Baştarafi 1. Sayfada mürsel'de yaptığı toplantıda. "Yasama Şûrası"nı oluştur- duklan bıldınldi. Şûralar ve üyeleri Yasama Şûrası'na seçilen ki- şüerin örgütün üst düzey ele- manı olduğunun vurgulandığı iddıanamede, 29 araükta yapı- lan toplantıda ise "İcra Şûrasf'- nın oluşturulduğu kaydedildi. Iddianamede, halen aranan sa- nıklar Şefik Polat. Rajnazan AytiHiç, ömer Farukbaş. Dtsan Deniz. Zübeyir Gümüş, Musta- fa Kayacan ve Ekretn Baytap'ın "Yasama Şûrası" üyesi olduk- lan açıklandı. İddıanamede, örgüt üyelerinin daha sonraki toplantılarda silahlı eylemleri gerçekleştirmek için "Ameliyat ekipleri", lojistik malzeme ihti- yaçlannı sağlamak için "Teda- rükât ekipleri", kjşileri takip edebilmek ve gerekli malzemeyi sağlamak için "Teknik ekiple- n" oluşturduklan öne sürüldü. Sanıklardan Mefamet Zeki Yddann'ın 23 Ocak 1993 günü sahte kimlikle yakalanması üzerineoperasyonlann başlaül- dığının anlatıldığı iddıaname- de, tutuklu sanık Meamet AB Şeker'in Çetin Emeç'in öldü- rülmesi olayına kanştığı öne sürüldü. 7 Mart 1990 günü öl- dürülen Çetin Emeç'le ilgili is- tihbaratın Mehmet Ali Şeker tarafından toplandığına dikkat çekilen iddianamede. Mehmet Ali Şeker'in 11 Aralık 1991 gü- nü Sedat Simavi'nin mezannda patlayan bombayı da yaptığı belirtildi. İddianamede aynca, Mehmet Ali Şeker'in evinde bulunan silahlardan birinin 4 Ağustos 1990 günü öldürülen Turan Dursun olayında da kul- lanıldığı açıklandı. Şeker, Ga- zeteci Oktay Ekşi ve İşadamı JaJc Kamhi hakkında da istih- barat çalışmalan yapmakJa suçlandı. •Ameliyat ekipleri' İddianamede, tutuklu sanık Gudbertin Gökün, "Yasama Şûrası" toplantısma kaükLğı, örgütün "Ameliyat ekipleri"- nde yer aldıgı açıklandı. iddia- namede, İslam dini aleyhine kitap yazdığı ve dini kötülediği için örgüt tarafından öldürül- mesine karar verilen Turan Dursun'un evi çevresinde Gök'ün istihbarat çalışmalan yaptığı görüşlerine yer verildi. İddianamede aynca, sanıkla- nn İran uyruklu Ali Akbar Gor- baniyı Yalova'da sorgulayıp öldürdükleri ve daha sonra gömdükleri belirtildi. İran'a gi- dip askeri eğitim gördükleri, gasp, bombalaına eylemleri gerçekleştirdikleri ileri sürüldü. Sanıklardan Mehmet Ali Şeker ve Gudbettin Gök hakkında TCK'nın 146/1. maddesi uya- nnca idam cezası istenirken, İs- lami Hareket örgütünü oluştur- mak, üye olmak ve yataklık yapmak suçlanndan şu sanık- lar hakkında da 5 ile 25 yıl ara- sında hapis cezası istendi: Mebnet Zeki Yıtdınm, Meh- met Kaya, Fahrettin Baykal, Ali Akyüz, Mehmet Sait Ek- men. Muhyettin Yüdınm, Ha- bip YıMız, Abdülaziz Ocakha- noğlu, Mehmet Şah Çmar, Mehmet Can Direk, Yusuf Al- tun, Ayhan Usta, Hüsnü Yaz- gan, Adnan Günaydm, Serdar Altun, Hasıne Yağmur, Sait Er- gin, Nazlı Baykal. Bu davada, tutuksuz yargıla- nan Nazlı Baykal, Uğur Mum- cu soruşturmasıyla ilgili olarak aranan Ekrem Baytab'ın imam nikahlı eşı. Duruşmada, türba- nıyla dikkat çeken Nazlı Bay- kal (28), fran uyruklu Ali Akbar Gorbani'nin Yalova'da öldürüldüğü evi eşi Ekrem Bay- tap'la kiralamak ve örgüt üyesi olmakla suçlanıyor. Nazb Bay- kal'ın TCK'nın 168/1 maddesi uyannca en az 10 yıl hapsi iste- niyor. İşkenceiddiası Nazlı Baykal, Emniyet'te suçlu muamelesi görmenin ke- disini çok yıpratüğını söyledi. Sorgusu sırasmda fotoğrafinm çekilmemesini isteyen Nazlı Baykal, "Dokuz gün gözaltın- da kaldım. Ruh halimi yıpratan olaylar duydum ve gördürn. Batman'da eşim nedeniyle tanı- dığun birkaç aile yüzünden ör- güt üyesi olmakla suçlanıyo- rum. Bunu kabul etmiyorum" diye konuştu. İddianamenın okunmasın- dan sonra sorgulan yapılan di- ğer sanıklar da suçlamalan reddederek İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde yoğun işkence gördüklerini anlattılar. İdam cezası istemiyle yargılanan Mehmet Ali Şeker, iddianame- de kendisiyle ilgili olarak yazı- lan tüm suçlamalann emniyetin senaryosuna dayandığını söyle- di. Şeker, savcılıkta verdiği ifa- desini de reddederek sözlerini şöyle sürdürdü: "Emniyet ifadesiru gösteren savcı. 'Bu ifadeyi şubede benim yanımda verdin. Şimdi niye in- kâr ediyorsun?' dedi. Ben de savcıya, baskı altında olduğum için emniyette öyle ifade verdi- ğimi söyledim. Ancak savcı, beni 'Ya bu ifadeyi kabul eder- sin ya da seni emniyete gönden- rirn' diye tehdit etü." Yargıçtan uyan İdam istemiyle yargılanan Gudbettin Gök de emniyette gördüğü işkenceleri anlattı. Duruşma Yargıa Mehmet Ko- Denktaş, Rum basmının tu- tumuna değinirken de "tam bir propaganda fırtınası yaratmış- lardır. Rum tarafı görevini ya- pıyor. Kendilerine zarar vermiş bir Türktür ve Kıbns Türküne yarar sağlamıştır. Bu Türk'ü ezmek ve ezdirtmek için bunu yaparken KKTC'yi suçlamak ve suçlu göstermek için ellerin- den geleni yapacaklardır" diye konuştu. Bu olayın New York görüşmelerinı etkılemeyeceğini kaydeden Denktaş, "İkisi ayn işür" dedi. Nadir'in sitemi Denktaş, Asil Nadir'in, İngil- tere'de gözaluna alınmadan önce KKTC ve Türk hükümet- lerinden yardım görmediğine ilışkin sitemini yanıtlarken de, "Benim bildiğim, yapılabilen, gerek Türkiye gerek bizim tara- fımızdan o günlerde yapılmış- tır. Daha ne yapılabiürdi, daha ne istemiştir ki yapümadı?" de- di. O zaman özal ile temas ha- linde olduklannı ve elden gele- run yapıldığını tekrarlayan Rauf Denktaş, özetle şunlan söyledi: "Ama arnk meseienin boyut- lan değişti. Tam aksine, burada hükümet kendisine yardıma oluyor diye fngiltere'de devam- lı suçlanmıştır. Onun için bekle- yehm, biraz daha rahatlasın. Ondan sonra yine herhalde ko- nuşacakür." habenne göre Dışışlcn Bakam Hıkmet Çetin. Asil Nadir olayı- nın dış poliüka konusu olmadı- ğını, Türkiye ile İngiltere ara- sında bir sorun yaratrnayacağı- nı söyledi. Çetin, Asil Nadir'in Türkiye'ye gelip gelmemesi ko- nusunda herhangi bir tavır konmadığı belirtti. Asil Nadir ile İngiltere ara- sındaki hukuksal sorunun dış politikayla kanşünhnaması ge- rektiğini söyleyen Dışişleri Ba- kanı Hikmet Çetin, SHP ll Merkezi'nde gazetecilere yaptı- ğı açıklamada şu görüşlere yer verdı: "Asil Nadir olayı dış politika olayı değildir. Ortada normal bir suç olayı var. Kendisinin sa- nık dununu da ortada. Yani özel bir durum. Bunun dış poli- tika olayı olmas söz konusu döplomatık baskılannı artınr- ken, Türkiye'ye resmi bir ziya- rette bulunan ingiliz Tanm Bakanı John Gumrner, Tür- kiye'den destek istedi. Gummer, Başbakan Süley- man Demirel ile yaptığı görüş- mede, Londra'nın Asil Nadir olayına ilişkin görüşlerini yine- ledi. Nadir'in ıadesi konusunda Türkiye'den ricada bulıınduk- lannı belirten ve Türkiye'nin uluslararası hukuk kuraUanna her zaman uyduğunu söyleyen Gummer, "Umanm ki Türkiye bu karallara uygunlukta de- vamlılık gösterecek ve yardım edebfldiği yere kadar edecek- tir"dedL Bu arada İngiltere Dışişleri Bakanlığı, KKTCyi resmen ta- nımamaana rağrnen Nadir'in iadesi için KKTC makamlan- na çağnda bulundu. lukısa, sanığın sözünü keserek "Size yüklenen suçla ilgili hiçbir savunma yapmıyorsunuz. Eğer, sizce bu savunmaysa an- latın" dedi. Gök, bunun üzeri- ne "Ben, ocak ayjnın 20'sinde yakalandıgıma şükrediyorum. Eğer, 24'ünden sonra yakalan- saydım Uğur Mumcu'nun sanı- ğı olarak buraya gelecektim. Çünkü, kalem ve sopa onlann elinde" diye konuştu. İstanbul Barosu avukatlann- dan olan ve örgütün "yasama şûrası" üyesi olduğu öne sürü- len en az 15 yıl hapis cezası iste- miyle yargılanan Hüsnü Yaz- gan da suçlamalan kabul etmedi. Diğer sanıklar da emniyette işkence gördüklerini öne süre- rek, tüm suçlamalan reddetti- ler. Mahkeme heyeti, sorgulann tamamlanmasından sonra "İs- tanbu] Emniyet Müdürlüğü'- nden gelen yazıda Jslami Hare- ket adlı örgütle ilgili bilgi bu- lunmadığının bildirildığuıi" açıkladı. Yoğun güvenlik önkmleri- nin alındığı duruşma sonrasın- da mahkeme, Muhyettin Yıldı- nm, Habib Yıldız, Mehmet Sait Ekmen, Serdar Altun, Ali Akyüz, Adnan Günaydm, Mehmet Can Direk. Mehmet Şah Çmar, Yusuf AJtun, Sait Engin ve Hüsnü Yazgan'ın tah- liyesine karar verdi. GOZLEM UCURMUMCU M Baştarafi 1. Sayfada gelişimi' ve yirminci yüzyılın birikimi ile yoğunlaşan 'tezlerin', nitelikleri henüz yeterince tanınmayan bir 'an- ti-tez'e ulaşması biçiminde görmemiz gerekmiyor mu? Bilimsel öğretilerin bağnaz yorumlan, her zaman ger- çeği bir elle kavramanın kolaylığını seçerler. Ama o ger- çekler, herzaman, daha kaba daha yalm olarak orta yer- dedirler! Sözgelişi, şu son yıllarda yaşanan Vietnam- Kamboçya ve Çin Halk Cumhuriyeti-Vietnam savaşları 'Proletarya Enternasyonalizmi" üzerine yazılan kitapla- rın ve oluşturulan kuramların bir anda yerle bir oiduğu anlamına gelmiyor mu? Kapitalist ve sosyalist dünya devleri arasındaki kapış- ma, zaman zaman uzlaşarak, zaman zaman da kendi aralarında sınırları çizilen bir 'nüfuz bölgesi' paylaşma- sı olmaktan öteye bir başka anlam taşıyor mu? Ya da bu evrensel kapışmanın amaç ve yöntemleri, bu 'nüfuz kavgası' içinde eriyip gitmiyor mu? Kaba gerçek bu de- ğil mi? 'Uluslararası komünizme karşı' başka ülkelere 'mü- dahale hakkı' doğduğuna inanan kapitalist dev ABD ile Macaristan'da, Çekoslovakya'da, son olarak Afganis- tan'da 'kapitalist sızmalara karşı' askeri birliklerini eyle- me geçiriveren sosyalist dev Sovyetler Birliği'nin bu davranışlan arasında, ideolojik yaklaşımlar dışında, ne fark kalmıştr? Işgal ordusunun üniforması mı, tanklann, ucaklann markaları mı? Evet ne fark kalmıştır? Fark ne- dir? Çağımızın gerçeği, 'Proletarya Enternasyonalizmi'- nin, Çin Halk Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği çatışma- sında, bunların siyasal ve tdeolojik kökenlerinde, Viet- nam-Kamboçya ve Çin Halk Cumhuriyeti-Vietnam sa- vaşlarının kanlı serüvenlerinde, en azından kendi özüne yabancılaştığını söylemek, bilmem bir 'ideolojik sapma' mı olur? Quisling' yalnızca Ikinci Dünya Savaşı'nda Hitler or- dularıyla işbirliği yaparak ülkesini işgal ettiren Norvec Başbakanı'nın adı değildir! 'Ouisling' Ikinci Dünya Sa- vaşı'ndan sonra yabancılarla işbirliği yapan bütün siya- set adamlannın ortak adı olmuştur Bir kez işgal ortamı yaratılmışsa, artık, o ülkelerde 'Ouislingler' çıkar, çıkmazsa bile yaratılır. Ouisling'in milliyetçisi, sosyalisti olmaz... Işgalci her zaman işgalci, işbirükçi her zaman işbirlik- çi, Ouisling, her zaman Ouisling'dir... Sovyet ordularının Afganistan işgalini, 'Proletarya En- ternasyonalizmi' kavramı içinde yorumlamanın olanağı yoktur; bu işgal olsa olsa, uluslararası 1 komünizm sız- malan' gerekçesine dayatılarak türetilmiş Eisenhovver doktirini'ne çok benzeyen 'kapitalist sızmalara karşı as- keri müdahale' demek olan 'Brejnev doktrini' ile açıklanabilir! Çevremizde yaşanan bu 'dram'ın ülkemiz ilerici ay- dınları arasında yeni tartışmalara yol açması kaçınıl- mazdır. Bu tarhşma eğer "Her ülke sosyalizmi, dış destek ol- maksızın, bağımsız olarak gelişir" yargısını değişmez bir doğrultu olarak t>elirlerse. bundan ülkemizin emekçi sınıf ve tabakaları kazançh çıkacaktır. Geçmişinde 'emperyalizme ve kapitalizme karşı' ve- ri|miş bir Ulusal Kurtuluş Savaşı' bulunan ülkemiz ve halkımız, bu bağımsızlığın doğal ve tartışma kabul et- mez mirasçılarıdır. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, emperyalist Batı'nın elimizden 'cebren ve hile ile' koparıp aldığı, ulusal ba- ğımsizlığımızın tek güvencesi, Türk halkının, emekr^İ" 1 sınıf ve tabakalann öncülüğünde vereceği devrimci sa- " vaşımda aranmalıdır. Türk sosyalizmi, bundan sonra serpilip büyüyecekse, ancak bu topraktan kaynaklanan bir 'bağımsızlık gülü' gibi, bir 'yediveren gülü' gibi gelişip boy atacaktır... Munıcu Cinayetini İzleme Kurulu toplandı ANKARA (Cumfauriyet Bö- ü soruşturmasının aradan ge- rosu) -"Uğur Mumcu Cinayeti- çen sürede kaydettiği gelişmele- ni Ldeme Kurulu", Avukat n değerlendirdi ve sonışturma- da görülen eksiklik ve zaaflann hızla gıderilmesi gerekügini ka- rarlaştırdı. Bunun için soruş- turmayla ilgilenen tüm resmi mercilerle görüşmelere devam Halit Çelenk'in başkanbğında dün toplanarak, çahşmalannı sürdürdü. Av. Atilla Coşkun, Av. Cey- han Mumcu, Av. Muzaffer özbayrak, Av. Reşat Kadayıf- etme karan alındı. çüar, Av. Veli Deyecioğlu ve Av. Emin Değer'in kaüldığı toplantıda; Değer, Devecioğlu Kurul, karnuoyundaki bek- lenti ve tepkileri karşılayacak veKadayıfçüar,çalışmalannda gelişmelerin sağlanması için sekretarya görevi yapmak üze- resmi makamlan ve ilgili her re görevlendirikli. Kurul, Uğur Mumcu cinaye- kuruluş ve kişiyi daha etkin gö- rev yapmaya cağırdı." BAHRİYE ÜÇOK PANELİ 6 Kurankurslanyİa çağdaş eğitinı olur mu?' İstanbul Haber Seniâ- Çağ- daş Yaşamı Destekleme Deme- ği tarafından, Bahriye Üçok anısına düzenlenen "Kuran kurslanyla çağdaş eğitim olur mu" konulu panelde, Kuran kurslannda ezberlemekten baş- ka bir şey yapılmadıgı ileri sü- rüldü. Muammer Karaca Tıyat- rosu'nda yapılan panelin acış konuşmasını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Turkan Say- lan yaptı. Müli Eğitim Bakanı Köksal Toptan'uı Kuran kurs- lan ve diğer çırakhk eğjtimi gö- renlere ek dersler okutturula- rak 8 yıllık eğitimi tamamlat- mayı ve böylece liseye devamla- nnı saglamayı önerdiğini belirten Türkan Saylan "Yani dınsel egıtimın zorunlu temel eğitim içinde yasallaşmasına, medrese eğitinıine geri dönül- mesine olanak sağlamaya çah- şıyor" dedi. Panele konuşmaa olarak ka- ölan CHP milletvekili Uluç Gürkan, Kuran kurslannda SARIYER1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLtĞl'NDEN 1992/671 Maliye Hazınesi tarafından mahkememizde açılan gaiplik karan da- vasında; Mahkememizin 11.3.1993 tarih 1992/671 esas, 1993/118 karar sayıbüa- rrnileSanyer B.Deremah. Maltızderesokak, 86pafta, 633ada, 1 parsel taşınmaz maliki Nikola oğlu Yanko'nun gaipliğine ve hisserun davaa Ma- liye Hazinesı adma tescüine karar verilmiş olup adresı meçhul Nikola oğlu Yanlco'ya huküm özetı yerıne kaim olmak uzere gazete ile ilanen tebliğ olunur. 29.4.1993 Basın. 29223 yapüanın yalnızca ezberlemek olduğunu, bu kurslarda dini dahi öğrenmenin mümkün ol- madığını söyledi. Son bir yıl içinde imam hatıp okullannda büyük bir arüş olduğunu belir- ten Gürkan "İmam hatipten mezun olup da Atatürk'e saygı- lı, Lozan'ı karalamayan bir öğ- renci görmedim" dedi. SHP Genel Sekreter Yardım- cısı Mustafa Gazafcı, eğitim sis- teminin geldiği durumun içler aası olduğunu belirterek, Ku- ran kurslannı ezber yapılan, bi- limsel olmayan bir kurs olarak gördüğünü söyledi. Gazeteci Ali Sirmen, Kuran kurslan ile çağdaş eğitim olma- yacağının bılindiğıni belirterek "Cumhuriyet devrimleri Tür- kiye'ye müli egitimle gelmiştir" dedi. Devletin dini denetlemesi için yapılan işlerin zamanla di- nin devleti denetlemesine dö- nüştüğünü söyleyen Ali Sirmen "Millı Eğitim içindeki iltihap- lanmanın ortadan kaldınlması gerekir. Müli Eğitim Kuran kurslannı denetliyormuş. Ya Milli Eğitim'i kim denetliyor?" dedi. Marmara Üniversitesi Eği- tim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. İnci Tezcan ise panel- de, okuma olanağı bulamayan gençlere gelecekleri için ne tür olanaklann yaraülabildiğini tartışmak gerektiğıni söyledi. İlginin oldukça fazla olduğu panelde, konuşrnacılar daha sonra dinleyicüerin sorulannı cevaplandırdı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear