Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
11MAYIS1993SALI CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 15
GUNCEL
CÜNEYT ARCAYÜREK
UBaştarafi 1. Sayfada
kir. Bugünkü olayı yarın yaşayın, yarınklni, yarın yaşa-
yın"
Bizim basının bir kulağından girip ötekinden çıkan
sözler, irdelemelerdi bunlar.
Öyle ki, her günün hakkını vermek bir yana, bizim ba-
sın, özellikle böyyükler, doğru-yanlış demeden olaylan
neredeyse on beş gün, bir ay önce yaşamaya bayılıyor-
lar.
Örneğin, rahmetli sekizinci Cumhurbaşkanı'nın topra-
ğa verildiği 22 Nisan günü, cenaze törenine katılan Yu-
nan Başbakanı'nın kuiağına, Demirel, yeni başbakanın
kim olacağını fısıldamış, "Ya Meclis Başkanı veya Içışle-
ri Bakanı olabilir" demişmiş.
Bizden sakladığını, Yunan dostluğu uğruna, demek ki
Sayın Miçotakis'e günlerce önce söylemiş Demirel.
Bu sır, son günlerde gazetelerimizde. Oysa Demirel,
bütün sıkıştırmalara karşın Nuh diyor peygamber demi-
yor ve... Adaylar arasından başbakan olacak yeni DYP
liderinin değil adını söylemek, kimliğini tanımlayacak en
ufak bir ipucu vermiyor.
Pazar günü yeni bir hamle daha yaptık, "Şu an, böyle
bir mesele yok. Şu işi -cumhurbaşkanlığı seçimini- aşa-
lım, ondan sonra bakarız" dedi.
Ne var ki pek çokları gelin güvey oluyor. Özenli, dik-
katli adımlarla yürüyen Cindoruk dışında, kimileri göre-
vehazırama, "Baba"nın buyruğunubeklediklerini" ilan
ediyorlar.
Demirei de cumhurbaşkanlığı sorununu aşbktan son-
ra "o işin icabına bakacağından" söz ediyor; ancak,
Çankaya'da göreve başladığı dakikadan itibaren parti
işlerine karışmaz, üstelik tarafsızlığı ana ilke yapan bir
konumdayken, nasıl olacak da DYP genel başkanlığına
doğrudan el atacak; ayrı bir soru, ayrı bir sorun gibi gö-
rünüyor.
Cindoruk, yıllarca bir partinin liderliğini üstlenmiş
olan kişinin Çankaya'ya çıktıktan sonra kolay kolay eski
alışkanlıklanndan sıynlamayacağını öngören doğruluk
payı büyük irdelemeler yapıyor.
Koşul mu?
Ne çare, bu irdelemeye koşut kendine özgü bir kural
daha getiriyor: Genel başkanlık yoluyla başbakanlığa
yakın isim olmasına karşın, -dün de değindiğimiz gibi-
Çankaya ile başbakanlık arasındaki "uyumu" ön plana
alan görüşlerini her gün biraz daha açıyor.
Değişik demeclerinde aynı konuya eğilirken, ömeğin
"Başbakanla cumhurbaşkanı arasındaki 'uyumu sağla-
yan bir çözüm gerekir' diyorum, başka birşey demiyo-
rum" diyor.
Neymiş uyum? Bir başka demecinde açıklayıcı şu
sözleri sıralıyor: "Türkiye'de yürütmenin iki başı var.
Cumhurbaşkanı ile başbakan. Gerçi icra yetkisi çoğun-
lukla başbakanda, ama cumhurbaşkanının önemliyetki-
leri var. Bu nedenle cumhurbaşkanıyla konuşmadan
başbakanlığa aday olmam doğru olmaz."
Cindoruk'un söyledikleri basit kimi örneklerle daha
belirgin hale getirilebilir. örneğin, Demirel'in Başba-
kanlığında atanan bir banka genel müdürünü yeni baş-
bakan değiştirmek ister ve engellenirse, ya da koalisyo-
nun kurulmasında yeni başbakanın görüşleriyle eski
başbakanınkiler birbirine çakışmazsa, neler olabilece-
ğini veya olmamasını araştırmak, saptamak istiyor Cin-
doruk.
4ı
Çjndpruk'unüzerindeduysir,W/^(adurduâu,Ş!Rşk$n£
sürdüğü uyum, basit bir atama kararnamesinden koalis-"
yonun kuruluşuna değin, uzun, önemli bir çizgi oluşturu-
yor.
Daha açıkçası, Cindoruk, son demeclerinde kimi yer-
de yürütmeye ortak cumhurbaşkanının, yetkilerini nasıi
kullanacağını aday olmadan önce öğrenmeyi ön plana
aldığını sezdiriyor.
Halkayatkın birdeyişle, kendi anlayışınaÇankaya'nın
destek mi köstek mi olacağını ya da ne kadar uyum sağ-
layacağını araştırıyor.
TÜRKİYEDE DÜNYADA
OLAYLARIN
ARDENDAKİ
GERÇEK
"MBaştarofi 1. Sayfada
Ûrtidarı ellerinde tutuyorlar;
Fransa'da ise sosyalist hükü-
metler ülkeyi yönetiyorlardı.
Ancak çok partili rejimlerde
heryönetimin yıpranma payı-
Tiı hesaba katmak gerekiyor.
lAlmanya'da ya da bir başka
-ülkede durum değişik sayıla-
•maz. Hatta iktidardaki parti
ülkeyi iyi yönetse de, kimi za-
man halkta değişiklik ihtiya-
'cT ağır basar; seçim sandı-
ğında sonucu belirler.
' Partilerin iktidarda kurduk-
1arı tahterevallinin iniş çıkış-
larına bakarak kesin yargıla-
ra ve sonuçlara yönelmek ih-
fiyatsızlık sayılır. iktidarın te-
mel yapısı, sağdan sola yel-
pazelenen parlamentoda
oluşur; solun ya da sağın hü-
kümet ettikieri dönemlerdeki
kazanımlar demokrasinin
ortak başarısı olarak tarihin
sayfalarına yazılır.
20'nci yüzyılın sonuna ka-
dar yazılan tarihce, bunu
gösteriyor.
Fransa'da Sosyalist Parti'-
nin seçim yenilgisini bu kap-
samda değerlendirmekte ya-
rar var. Ingiltere'de muha-
fazakârlar genel secimlere
kadar toparlanamaz da kay-
bederlerse, tutucular kpin
dünyanın sonu gelmeyecek-
tir.
Kapitalist ekonomik yapı
üstüne kurulu demokrasiler-
de oyunun kuralı budur.
Dünden bugüne, bu kuralın
değıştiğine ilışkin bir göster-
geye rastlanmıyor. Sovyet-
ler'in dağılması bu kapsamın
dışında boyutları olan bir
başka olaydır.
Avrupa'da geçerli olan
parlamentarizmin Üçüncü
Dünya ülkelerinde yaşanan
demokrasi savaşımlarıyla
bağıntıları da özenle incelen-
melidir. Dünya Avrupa'da
başlayıp bitmiyor, gezegeni-
mizin çoğunluğu, bu zengin
bahçenin dışında yaşamak-
tadır. • • •
Eski ve yeni çay iîyatları
(UidHinpnt
Karreiya 50C gr
Rize Turıst 5)0 gr.
Yen EkstraSOOgr
ÇayÇıçeğıSOgr.
RizeÇayıöCDgr
Yeşi Çay 2S gr.
FilizLüks5(Bgr
Kokjlu Haman 125 gr
FilizSuzmei6 25gr
AltırGaş 1fXgr
Taha Kutu 5» gr
Burtu Kokuu 125 gr
ÇayKur Süzne 56 25 gr
Tonurcuk çjy 125 gr
Etuthntm.
17.500.-
19.000.-
18.500.-
20.000-
20.000-
9.800-
20.500-
8.000-
1.500-
5.000-
37.000-
8.000-
6.000.-
5.000-
TMnyıtH
21.900-
23.800-
23.100.-
25.000-
25.000-
12.500-
25.600-
10.000-
1.850-
6.250-
46 300-
10.000-
7 500.-
6.250.-
BEYOĞLU 3. ASLİYE HUKUK
: . HÂKİMLİĞİ'NDEN
1992/456
kavacı Hsan Guan tarafından davalı Ali Sürner aleyhineaçılan borç-
\\M. dmadığmn tespitı davasında;
>avalı AıSümer'eTarlabaşıCad. No: 15 Beyoğlu-İstanbul adresine
terbigat yapamadığından 31 /3/1993 tanhli duruşmada davalıya ilan yolu
i l e eblıgat apılmasına karar verildiğinden;
>avaiı ASümer'induruşmagünu olan 9/6/1993 günü saat 11.00'de
dımiuşmadaıazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettırme-
nmzsasa lOuniçındecevapvermeniz, H.U.M.JCnun 213/2 maddesi uya-
ri-crcaduruna günu ve saatinde mahkememizde hazır bulunmadığınız
taaUirde dtuşmalara yokluğunuzda devam edileceği hususu davetiye
yes'ne kaırrolmak uzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 4949
Meteofotojı Gerıel Mudurluğu nden aitnan btigıy« gore Marmara mn baDsı ile
kıyı Ege parçalı ve az Byiuilu dığer bcigeler.mız parçalı çok bu'utlu sağanak
yer yv gokgurumjfu sağanaK yağışJı geçecek Hava stcaklığı bıraz azalacak
Ruzgâr guney ve bat! yontefden haffl ara sıra ona kuvvette yağtş anında kuv-
vett) otarak esecak DenizJenmızde ruzgâr Doğu Karaâenız de gundoğusu ve
ke&şleme Ğığer denızlenmızde toble ve todostan 3-5 yeryvcG kuvvebnde sa-
atte 10-21 denız m h hı^la esacek Van Golu nde hava çok bulutlu ve yağmurlu
geçecek.
j Yağmurlu ı Bulutlu Sisli
Denktaş: Zor durumdayız
LEFKOŞA(AA) - KKTC
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş,
İngiltere'run Asil Nadir'ı ıade is-
temine karşılık. İngılızlere
KKTC'de dava açmalannı
önerdiklennı açıkladı. Denk-
taş, "Dosyalannı, avukatlannı
ahp, burada usulüne göre dava
açıp, Asil Nadir'i yargılamaya
devam edebilirler. Bu da Ingiliz
makamlannın verebüeceği bir
karardtr" dedi. Denktaş am-
bargo için de, "Sanmıyorum
ama yapabilirler" diye İconuş-
tu.
Denktaş, Asil Nadir'in kendi
vatamna dönme ihtiyaa duy-
duğunu vurgulayarak, İngüii-
lerin "şiddet ve hiddet dolu" ta-
lepkrine karşılık, kendilennın
olaya hukuki açıdan yaklaştık-
lannı söyledi.
Anayasa ve yasalann, bir ül-
kenin vatandaşını başka bir ül-
keye iade etmeye izin verme-
diğini kaydeden Denktaş, geç-
mişte, bir eroin kaçakçısının
KKTCye iadesini istediklerini,
ancak fngiltere'nin buna aynı
gerekçelerle karşı çıktığını ha-
ürlatü. Denktaş, "Bizde bir hu-
kuk devletiyiz ve aynı durum-
dayız. Anlayış göstermenız ge-
rekir. Bu bir olaydır, yaşana-
caktır, yaşanıyor. Bir yere vara-
caktır. Bunu beklemek lazım"
diye konuştu.
KKTCdeyargılansm
Olaydan hemen sonra. İngi-
liz Büyükelçisinin gelerek Asil
Nadir'in iade edilmesi talebine
karşılık. KKTC hûkümetinin,
yargılamanın burada yapılma-
sını önerdiğini bildiren Denk-
taş, "tstendi, KKTC reddetti
diyebilir mı>iz?" somsunu şöy-
le yanıtladı:
"Reddetme diye birşey yok-
tur. Kendilerine hukuki duru-
mu anlatarak, "sız nasıl kendi
vatandaşınızı bize veremiyorsa-
nız, bız de kendi vatandaşunızı
size veremiyoruz' denilmiştir.
Onlann bize vermediği vatan-
daş, aynı zamanda bizim de va-
tandaşımız. Asil Nadir'in ol-
duğu gıbi. Hem bizim vatanda-
şımız, hem İngiliz vatandaşı.
Yani aynı durumdur.
Geçenlerde bir Rum milyon-
larca sterlin yûrüterek Güney
Kıbns'a gelmiştir. Rum mah-
kemelerinden, 'Bir Kjbns va-
tandaşı böyle bir suc içın ıade
edilemez diye' karar çıkmıştır.
İngiltere, Rum yönetimini tanı-
dığı haJde iade edilmıyor. Ona
hiçbir şey söylemiyorsun. Bi-
zimle anlaşman da yok, tehdıt
ediyorsun. Peki ne yapmamızı
istıyorsun? Adam kaçınp sana
mı verelim? Mümkün değil. O
halde niye bizi cezalandıracak-
sın? Hangi hukuk ve ahlak ku-
rahna göre bizim ûzerimize ge-
lıyorsun?"
Zor durumdayız
Denktaş, Asil Nadır'e ait
"Kıbns" gazetesinde yer alan
"Molon Lave" (İngilizceerkek-
sen gel, al) şeklindeki meydan
okumayı değerlendirirken de,
"Çok tahrikkâr bir durum.
Meydan okumakür. Herkesi
tahrik ve tahkir etmeye hakkı-
mız yok. Çünkü zor bir durum-
dayız. Meydan okumaya gerek
yok bence. Izah etmek lazım"
diye konuştu.
Denktaş, "Ara formûl öneri-
niz var mı?" sorusunu ise Asil
Nadir'in söylediklerine işaret
ederek, "Avrupa İnsan Haklan
mahkemelerinde hakkını ara-
maya başlarsa, zannedersem
İngilizler de yasal yollardan
meseienin takip edildiğıni gö-
rürler ve fazla heyecanlanmaz-
lar" diye yanıtladı.
Cezalandırma
Cumhurbaşkanı Denktaş,
Asil Nadir ekonomisine katkı-
da bulunduğu için KKTC'nın
dolaylı olarak cezalandınldığı-
na ilişkın yorumlan değerlendi-
rirken de özetle şunlan söyledi:
"İngilizlenn üzerinde durdu-
ğu, katkıda bulundu bulunma-
dı meselesi değil, 'Ben bu adamı
henüz cezalandırmadım. Ceza-
landınhncaya kadar benim
elimde olması lazım' diyor. Bi-
zim görevimiz buraya gelmiş
olan vatandaşımızı korumak-
tır. İngilizlerin ıstediğını yap-
mamız ıçın adam kaçırmamız
lazım. Resrnen teslim etmerruz
lazım. Bunu niye yapalım?
Hangi yetkiye dayanarak yapa-
lım. Olmaz öyle şey."
Aııkara kanşınakistemiyor
ıANKAJU<Cnmhtıriyet o*.
rosu) - Türkiye, Ingıltereden
Kıbns'a kaçan işadamı Asil
Nadir olayının dışında kalmak
istiyor. Dışişleri Bakanlığı, Na-
dir'in Türkiye'ye gelmesinin,
"hukuki olarak karmaşık bir
olayın daha da kanşmasma"
yol açacağı görüşünde olmakla
birlikte, Nadir'e "Türkiye'ye
gelme" denemeyeceğini vurgu-
luyor.
Dışişlen Bakanlığı ndan alı-
nan bilgiye göre, Nadir'in bir
Türk vatandaşı olarak, Tür-
kiye'ye gırmesini hiç kimsenin
engellemeye hakkı yok. Tür-
kiye'deki hukuk mevzuatında
Türk vatandaşlannın ülkeye gi-
rişleri engellenemiyor. Bu nok-
talara dikkat çeken Dışişleri
Bakanlığı, Nadir'e "Gel ya da
gelme" şeklinde bir mesaj ver-
meye yetkili olmadığını vurgu-
luyor.
..Türkjyelnin, > 1
olay"' olan Nadir sorunun dı-
şında kalmayı ıstediğine dikkat
çeken dışişleri kaynaklan, Na-
dir'in Türkiye'ye gelmesi duru-
munda "zaten hukuki nitelıkle-
ri nedeniyle kanşık olan bir ko-
nunun daha da kanşık hale ge-
leceğiıu"' bildiriyorlar.
Konunun daha da kanşık
hale gelmesinin nedenleri şöyle
sıralanıyor:
-Nadir'in Türkiye'ye gelmesi
durumunda, İngiltere'nin giri-
şimlerde bulunması söz konusu
olacak.
-Bu gişimler. Türkiye'yi, ister
istemez konunun içinde tartışı-
lır duruma sokacak.
-Uluslararası medyanın Tür-
kiye'ye akması, uluslararası ka-
muoyunun Nadir ola>ı ile An-
kara'nın birbirine bağlamasına
yol açacak.
Curnhuriyet Ege Bürosu'nun tngüi? iiükümeü Nadir'in ia-
Emeç suikastında iki idanı istendi
• Baştarafi 1. Sayfada
mürsel'de yaptığı toplantıda.
"Yasama Şûrası"nı oluştur-
duklan bıldınldi.
Şûralar ve üyeleri
Yasama Şûrası'na seçilen ki-
şüerin örgütün üst düzey ele-
manı olduğunun vurgulandığı
iddıanamede, 29 araükta yapı-
lan toplantıda ise "İcra Şûrasf'-
nın oluşturulduğu kaydedildi.
Iddianamede, halen aranan sa-
nıklar Şefik Polat. Rajnazan
AytiHiç, ömer Farukbaş. Dtsan
Deniz. Zübeyir Gümüş, Musta-
fa Kayacan ve Ekretn Baytap'ın
"Yasama Şûrası" üyesi olduk-
lan açıklandı. İddıanamede,
örgüt üyelerinin daha sonraki
toplantılarda silahlı eylemleri
gerçekleştirmek için "Ameliyat
ekipleri", lojistik malzeme ihti-
yaçlannı sağlamak için "Teda-
rükât ekipleri", kjşileri takip
edebilmek ve gerekli malzemeyi
sağlamak için "Teknik ekiple-
n" oluşturduklan öne sürüldü.
Sanıklardan Mefamet Zeki
Yddann'ın 23 Ocak 1993 günü
sahte kimlikle yakalanması
üzerineoperasyonlann başlaül-
dığının anlatıldığı iddıaname-
de, tutuklu sanık Meamet AB
Şeker'in Çetin Emeç'in öldü-
rülmesi olayına kanştığı öne
sürüldü. 7 Mart 1990 günü öl-
dürülen Çetin Emeç'le ilgili is-
tihbaratın Mehmet Ali Şeker
tarafından toplandığına dikkat
çekilen iddianamede. Mehmet
Ali Şeker'in 11 Aralık 1991 gü-
nü Sedat Simavi'nin mezannda
patlayan bombayı da yaptığı
belirtildi. İddianamede aynca,
Mehmet Ali Şeker'in evinde
bulunan silahlardan birinin 4
Ağustos 1990 günü öldürülen
Turan Dursun olayında da kul-
lanıldığı açıklandı. Şeker, Ga-
zeteci Oktay Ekşi ve İşadamı
JaJc Kamhi hakkında da istih-
barat çalışmalan yapmakJa
suçlandı.
•Ameliyat ekipleri'
İddianamede, tutuklu sanık
Gudbertin Gökün, "Yasama
Şûrası" toplantısma kaükLğı,
örgütün "Ameliyat ekipleri"-
nde yer aldıgı açıklandı. iddia-
namede, İslam dini aleyhine
kitap yazdığı ve dini kötülediği
için örgüt tarafından öldürül-
mesine karar verilen Turan
Dursun'un evi çevresinde
Gök'ün istihbarat çalışmalan
yaptığı görüşlerine yer verildi.
İddianamede aynca, sanıkla-
nn İran uyruklu Ali Akbar Gor-
baniyı Yalova'da sorgulayıp
öldürdükleri ve daha sonra
gömdükleri belirtildi. İran'a gi-
dip askeri eğitim gördükleri,
gasp, bombalaına eylemleri
gerçekleştirdikleri ileri sürüldü.
Sanıklardan Mehmet Ali Şeker
ve Gudbettin Gök hakkında
TCK'nın 146/1. maddesi uya-
nnca idam cezası istenirken, İs-
lami Hareket örgütünü oluştur-
mak, üye olmak ve yataklık
yapmak suçlanndan şu sanık-
lar hakkında da 5 ile 25 yıl ara-
sında hapis cezası istendi:
Mebnet Zeki Yıtdınm, Meh-
met Kaya, Fahrettin Baykal,
Ali Akyüz, Mehmet Sait Ek-
men. Muhyettin Yüdınm, Ha-
bip YıMız, Abdülaziz Ocakha-
noğlu, Mehmet Şah Çmar,
Mehmet Can Direk, Yusuf Al-
tun, Ayhan Usta, Hüsnü Yaz-
gan, Adnan Günaydm, Serdar
Altun, Hasıne Yağmur, Sait Er-
gin, Nazlı Baykal.
Bu davada, tutuksuz yargıla-
nan Nazlı Baykal, Uğur Mum-
cu soruşturmasıyla ilgili olarak
aranan Ekrem Baytab'ın imam
nikahlı eşı. Duruşmada, türba-
nıyla dikkat çeken Nazlı Bay-
kal (28), fran uyruklu Ali
Akbar Gorbani'nin Yalova'da
öldürüldüğü evi eşi Ekrem Bay-
tap'la kiralamak ve örgüt üyesi
olmakla suçlanıyor. Nazb Bay-
kal'ın TCK'nın 168/1 maddesi
uyannca en az 10 yıl hapsi iste-
niyor.
İşkenceiddiası
Nazlı Baykal, Emniyet'te
suçlu muamelesi görmenin ke-
disini çok yıpratüğını söyledi.
Sorgusu sırasmda fotoğrafinm
çekilmemesini isteyen Nazlı
Baykal, "Dokuz gün gözaltın-
da kaldım. Ruh halimi yıpratan
olaylar duydum ve gördürn.
Batman'da eşim nedeniyle tanı-
dığun birkaç aile yüzünden ör-
güt üyesi olmakla suçlanıyo-
rum. Bunu kabul etmiyorum"
diye konuştu.
İddianamenın okunmasın-
dan sonra sorgulan yapılan di-
ğer sanıklar da suçlamalan
reddederek İstanbul Emniyet
Müdürlüğü'nde yoğun işkence
gördüklerini anlattılar. İdam
cezası istemiyle yargılanan
Mehmet Ali Şeker, iddianame-
de kendisiyle ilgili olarak yazı-
lan tüm suçlamalann emniyetin
senaryosuna dayandığını söyle-
di.
Şeker, savcılıkta verdiği ifa-
desini de reddederek sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Emniyet ifadesiru gösteren
savcı. 'Bu ifadeyi şubede benim
yanımda verdin. Şimdi niye in-
kâr ediyorsun?' dedi. Ben de
savcıya, baskı altında olduğum
için emniyette öyle ifade verdi-
ğimi söyledim. Ancak savcı,
beni 'Ya bu ifadeyi kabul eder-
sin ya da seni emniyete gönden-
rirn' diye tehdit etü."
Yargıçtan uyan
İdam istemiyle yargılanan
Gudbettin Gök de emniyette
gördüğü işkenceleri anlattı.
Duruşma Yargıa Mehmet Ko-
Denktaş, Rum basmının tu-
tumuna değinirken de "tam bir
propaganda fırtınası yaratmış-
lardır. Rum tarafı görevini ya-
pıyor. Kendilerine zarar vermiş
bir Türktür ve Kıbns Türküne
yarar sağlamıştır. Bu Türk'ü
ezmek ve ezdirtmek için bunu
yaparken KKTC'yi suçlamak
ve suçlu göstermek için ellerin-
den geleni yapacaklardır" diye
konuştu. Bu olayın New York
görüşmelerinı etkılemeyeceğini
kaydeden Denktaş, "İkisi ayn
işür" dedi.
Nadir'in sitemi
Denktaş, Asil Nadir'in, İngil-
tere'de gözaluna alınmadan
önce KKTC ve Türk hükümet-
lerinden yardım görmediğine
ilışkin sitemini yanıtlarken de,
"Benim bildiğim, yapılabilen,
gerek Türkiye gerek bizim tara-
fımızdan o günlerde yapılmış-
tır. Daha ne yapılabiürdi, daha
ne istemiştir ki yapümadı?" de-
di.
O zaman özal ile temas ha-
linde olduklannı ve elden gele-
run yapıldığını tekrarlayan
Rauf Denktaş, özetle şunlan
söyledi:
"Ama arnk meseienin boyut-
lan değişti. Tam aksine, burada
hükümet kendisine yardıma
oluyor diye fngiltere'de devam-
lı suçlanmıştır. Onun için bekle-
yehm, biraz daha rahatlasın.
Ondan sonra yine herhalde ko-
nuşacakür."
habenne göre Dışışlcn Bakam
Hıkmet Çetin. Asil Nadir olayı-
nın dış poliüka konusu olmadı-
ğını, Türkiye ile İngiltere ara-
sında bir sorun yaratrnayacağı-
nı söyledi. Çetin, Asil Nadir'in
Türkiye'ye gelip gelmemesi ko-
nusunda herhangi bir tavır
konmadığı belirtti.
Asil Nadir ile İngiltere ara-
sındaki hukuksal sorunun dış
politikayla kanşünhnaması ge-
rektiğini söyleyen Dışişleri Ba-
kanı Hikmet Çetin, SHP ll
Merkezi'nde gazetecilere yaptı-
ğı açıklamada şu görüşlere yer
verdı:
"Asil Nadir olayı dış politika
olayı değildir. Ortada normal
bir suç olayı var. Kendisinin sa-
nık dununu da ortada. Yani
özel bir durum. Bunun dış poli-
tika olayı olmas söz konusu
döplomatık baskılannı artınr-
ken, Türkiye'ye resmi bir ziya-
rette bulunan ingiliz Tanm
Bakanı John Gumrner, Tür-
kiye'den destek istedi.
Gummer, Başbakan Süley-
man Demirel ile yaptığı görüş-
mede, Londra'nın Asil Nadir
olayına ilişkin görüşlerini yine-
ledi. Nadir'in ıadesi konusunda
Türkiye'den ricada bulıınduk-
lannı belirten ve Türkiye'nin
uluslararası hukuk kuraUanna
her zaman uyduğunu söyleyen
Gummer, "Umanm ki Türkiye
bu karallara uygunlukta de-
vamlılık gösterecek ve yardım
edebfldiği yere kadar edecek-
tir"dedL
Bu arada İngiltere Dışişleri
Bakanlığı, KKTCyi resmen ta-
nımamaana rağrnen Nadir'in
iadesi için KKTC makamlan-
na çağnda bulundu.
lukısa, sanığın sözünü keserek
"Size yüklenen suçla ilgili hiçbir
savunma yapmıyorsunuz.
Eğer, sizce bu savunmaysa an-
latın" dedi. Gök, bunun üzeri-
ne "Ben, ocak ayjnın 20'sinde
yakalandıgıma şükrediyorum.
Eğer, 24'ünden sonra yakalan-
saydım Uğur Mumcu'nun sanı-
ğı olarak buraya gelecektim.
Çünkü, kalem ve sopa onlann
elinde" diye konuştu.
İstanbul Barosu avukatlann-
dan olan ve örgütün "yasama
şûrası" üyesi olduğu öne sürü-
len en az 15 yıl hapis cezası iste-
miyle yargılanan Hüsnü Yaz-
gan da suçlamalan kabul
etmedi.
Diğer sanıklar da emniyette
işkence gördüklerini öne süre-
rek, tüm suçlamalan reddetti-
ler.
Mahkeme heyeti, sorgulann
tamamlanmasından sonra "İs-
tanbu] Emniyet Müdürlüğü'-
nden gelen yazıda Jslami Hare-
ket adlı örgütle ilgili bilgi bu-
lunmadığının bildirildığuıi"
açıkladı.
Yoğun güvenlik önkmleri-
nin alındığı duruşma sonrasın-
da mahkeme, Muhyettin Yıldı-
nm, Habib Yıldız, Mehmet
Sait Ekmen, Serdar Altun, Ali
Akyüz, Adnan Günaydm,
Mehmet Can Direk. Mehmet
Şah Çmar, Yusuf AJtun, Sait
Engin ve Hüsnü Yazgan'ın tah-
liyesine karar verdi.
GOZLEM
UCURMUMCU
M Baştarafi 1. Sayfada
gelişimi' ve yirminci yüzyılın birikimi ile yoğunlaşan
'tezlerin', nitelikleri henüz yeterince tanınmayan bir 'an-
ti-tez'e ulaşması biçiminde görmemiz gerekmiyor mu?
Bilimsel öğretilerin bağnaz yorumlan, her zaman ger-
çeği bir elle kavramanın kolaylığını seçerler. Ama o ger-
çekler, herzaman, daha kaba daha yalm olarak orta yer-
dedirler! Sözgelişi, şu son yıllarda yaşanan Vietnam-
Kamboçya ve Çin Halk Cumhuriyeti-Vietnam savaşları
'Proletarya Enternasyonalizmi" üzerine yazılan kitapla-
rın ve oluşturulan kuramların bir anda yerle bir oiduğu
anlamına gelmiyor mu?
Kapitalist ve sosyalist dünya devleri arasındaki kapış-
ma, zaman zaman uzlaşarak, zaman zaman da kendi
aralarında sınırları çizilen bir 'nüfuz bölgesi' paylaşma-
sı olmaktan öteye bir başka anlam taşıyor mu? Ya da bu
evrensel kapışmanın amaç ve yöntemleri, bu 'nüfuz
kavgası' içinde eriyip gitmiyor mu? Kaba gerçek bu de-
ğil mi?
'Uluslararası komünizme karşı' başka ülkelere 'mü-
dahale hakkı' doğduğuna inanan kapitalist dev ABD ile
Macaristan'da, Çekoslovakya'da, son olarak Afganis-
tan'da 'kapitalist sızmalara karşı' askeri birliklerini eyle-
me geçiriveren sosyalist dev Sovyetler Birliği'nin bu
davranışlan arasında, ideolojik yaklaşımlar dışında, ne
fark kalmıştr? Işgal ordusunun üniforması mı, tanklann,
ucaklann markaları mı? Evet ne fark kalmıştır? Fark ne-
dir?
Çağımızın gerçeği, 'Proletarya Enternasyonalizmi'-
nin, Çin Halk Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği çatışma-
sında, bunların siyasal ve tdeolojik kökenlerinde, Viet-
nam-Kamboçya ve Çin Halk Cumhuriyeti-Vietnam sa-
vaşlarının kanlı serüvenlerinde, en azından kendi özüne
yabancılaştığını söylemek, bilmem bir 'ideolojik sapma'
mı olur?
Quisling' yalnızca Ikinci Dünya Savaşı'nda Hitler or-
dularıyla işbirliği yaparak ülkesini işgal ettiren Norvec
Başbakanı'nın adı değildir! 'Ouisling' Ikinci Dünya Sa-
vaşı'ndan sonra yabancılarla işbirliği yapan bütün siya-
set adamlannın ortak adı olmuştur
Bir kez işgal ortamı yaratılmışsa, artık, o ülkelerde
'Ouislingler' çıkar, çıkmazsa bile yaratılır. Ouisling'in
milliyetçisi, sosyalisti olmaz...
Işgalci her zaman işgalci, işbirükçi her zaman işbirlik-
çi, Ouisling, her zaman Ouisling'dir...
Sovyet ordularının Afganistan işgalini, 'Proletarya En-
ternasyonalizmi' kavramı içinde yorumlamanın olanağı
yoktur; bu işgal olsa olsa, uluslararası
1
komünizm sız-
malan' gerekçesine dayatılarak türetilmiş Eisenhovver
doktirini'ne çok benzeyen 'kapitalist sızmalara karşı as-
keri müdahale' demek olan 'Brejnev doktrini' ile
açıklanabilir!
Çevremizde yaşanan bu 'dram'ın ülkemiz ilerici ay-
dınları arasında yeni tartışmalara yol açması kaçınıl-
mazdır.
Bu tarhşma eğer "Her ülke sosyalizmi, dış destek ol-
maksızın, bağımsız olarak gelişir" yargısını değişmez
bir doğrultu olarak t>elirlerse. bundan ülkemizin emekçi
sınıf ve tabakaları kazançh çıkacaktır.
Geçmişinde 'emperyalizme ve kapitalizme karşı' ve-
ri|miş bir Ulusal Kurtuluş Savaşı' bulunan ülkemiz ve
halkımız, bu bağımsızlığın doğal ve tartışma kabul et-
mez mirasçılarıdır.
Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, emperyalist Batı'nın
elimizden 'cebren ve hile ile' koparıp aldığı, ulusal ba-
ğımsizlığımızın tek güvencesi, Türk halkının, emekr^İ"
1
sınıf ve tabakalann öncülüğünde vereceği devrimci sa- "
vaşımda aranmalıdır.
Türk sosyalizmi, bundan sonra serpilip büyüyecekse,
ancak bu topraktan kaynaklanan bir 'bağımsızlık gülü'
gibi, bir 'yediveren gülü' gibi gelişip boy atacaktır...
Munıcu Cinayetini İzleme
Kurulu toplandı
ANKARA (Cumfauriyet Bö- ü soruşturmasının aradan ge-
rosu) -"Uğur Mumcu Cinayeti- çen sürede kaydettiği gelişmele-
ni Ldeme Kurulu", Avukat n değerlendirdi ve sonışturma-
da görülen eksiklik ve zaaflann
hızla gıderilmesi gerekügini ka-
rarlaştırdı. Bunun için soruş-
turmayla ilgilenen tüm resmi
mercilerle görüşmelere devam
Halit Çelenk'in başkanbğında
dün toplanarak, çahşmalannı
sürdürdü.
Av. Atilla Coşkun, Av. Cey-
han Mumcu, Av. Muzaffer
özbayrak, Av. Reşat Kadayıf- etme karan alındı.
çüar, Av. Veli Deyecioğlu ve
Av. Emin Değer'in kaüldığı
toplantıda; Değer, Devecioğlu
Kurul, karnuoyundaki bek-
lenti ve tepkileri karşılayacak
veKadayıfçüar,çalışmalannda gelişmelerin sağlanması için
sekretarya görevi yapmak üze- resmi makamlan ve ilgili her
re görevlendirikli.
Kurul, Uğur Mumcu cinaye-
kuruluş ve kişiyi daha etkin gö-
rev yapmaya cağırdı."
BAHRİYE ÜÇOK PANELİ
6
Kurankurslanyİa
çağdaş eğitinı olur mu?'
İstanbul Haber Seniâ- Çağ-
daş Yaşamı Destekleme Deme-
ği tarafından, Bahriye Üçok
anısına düzenlenen "Kuran
kurslanyla çağdaş eğitim olur
mu" konulu panelde, Kuran
kurslannda ezberlemekten baş-
ka bir şey yapılmadıgı ileri sü-
rüldü.
Muammer Karaca Tıyat-
rosu'nda yapılan panelin acış
konuşmasını Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği Genel
Başkanı Prof. Dr. Turkan Say-
lan yaptı. Müli Eğitim Bakanı
Köksal Toptan'uı Kuran kurs-
lan ve diğer çırakhk eğjtimi gö-
renlere ek dersler okutturula-
rak 8 yıllık eğitimi tamamlat-
mayı ve böylece liseye devamla-
nnı saglamayı önerdiğini
belirten Türkan Saylan "Yani
dınsel egıtimın zorunlu temel
eğitim içinde yasallaşmasına,
medrese eğitinıine geri dönül-
mesine olanak sağlamaya çah-
şıyor" dedi.
Panele konuşmaa olarak ka-
ölan CHP milletvekili Uluç
Gürkan, Kuran kurslannda
SARIYER1. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLtĞl'NDEN
1992/671
Maliye Hazınesi tarafından mahkememizde açılan gaiplik karan da-
vasında;
Mahkememizin 11.3.1993 tarih 1992/671 esas, 1993/118 karar sayıbüa-
rrnileSanyer B.Deremah. Maltızderesokak, 86pafta, 633ada, 1 parsel
taşınmaz maliki Nikola oğlu Yanko'nun gaipliğine ve hisserun davaa Ma-
liye Hazinesı adma tescüine karar verilmiş olup adresı meçhul Nikola oğlu
Yanlco'ya huküm özetı yerıne kaim olmak uzere gazete ile ilanen tebliğ
olunur. 29.4.1993
Basın. 29223
yapüanın yalnızca ezberlemek
olduğunu, bu kurslarda dini
dahi öğrenmenin mümkün ol-
madığını söyledi. Son bir yıl
içinde imam hatıp okullannda
büyük bir arüş olduğunu belir-
ten Gürkan "İmam hatipten
mezun olup da Atatürk'e saygı-
lı, Lozan'ı karalamayan bir öğ-
renci görmedim" dedi.
SHP Genel Sekreter Yardım-
cısı Mustafa Gazafcı, eğitim sis-
teminin geldiği durumun içler
aası olduğunu belirterek, Ku-
ran kurslannı ezber yapılan, bi-
limsel olmayan bir kurs olarak
gördüğünü söyledi.
Gazeteci Ali Sirmen, Kuran
kurslan ile çağdaş eğitim olma-
yacağının bılindiğıni belirterek
"Cumhuriyet devrimleri Tür-
kiye'ye müli egitimle gelmiştir"
dedi. Devletin dini denetlemesi
için yapılan işlerin zamanla di-
nin devleti denetlemesine dö-
nüştüğünü söyleyen Ali Sirmen
"Millı Eğitim içindeki iltihap-
lanmanın ortadan kaldınlması
gerekir. Müli Eğitim Kuran
kurslannı denetliyormuş. Ya
Milli Eğitim'i kim denetliyor?"
dedi.
Marmara Üniversitesi Eği-
tim Fakültesi öğretim üyesi
Prof. Dr. İnci Tezcan ise panel-
de, okuma olanağı bulamayan
gençlere gelecekleri için ne tür
olanaklann yaraülabildiğini
tartışmak gerektiğıni söyledi.
İlginin oldukça fazla olduğu
panelde, konuşrnacılar daha
sonra dinleyicüerin sorulannı
cevaplandırdı.