25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Sx.Y=A CUMHURİYET 15 NİSAN1993 PERŞEMBE OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EyalçtsistemiGüneydoğuiçinçözümolur mu? Kir. sorununun bir aynlıkçı hareket olarak ortaya çıkması ve o }öre halkında oldukça yankı bulmasının bir önemli nedeni de gittikçe güçlenen Türkiye Cumhuriyeti devletinin Ortadoğu'da bir süper devlet mertebesine girmesini istemeyen dı< güçlerin, terörist bir grubu harekete sevk ederek, terörist ha-eketi desteklemiş olmasıdır. Prof. Dr. BEDÎN. FEYZİOĞLU U fkesi ve milleti ile bir bü- tün olan Türkiye Cum- huriyeti'nde yüzyıllar- dır birbkte ya$ayan insanlann etnik köken- lerine göre aynlıkçılık bahanesivle açılan savaşınun silah yo- luylı çözülmesinın olanaksızbgp anla- şıldığından ve konunun artık görüşme ve anlaşma yoluyla çözüimesi gereği belırlendiğinden beri federasyon ya da eyakt sistemi uyguJayarak çözüm önerileri yeniden ileri sürülmeye baş- lanmıştır. Savın Devlet Başkanı, daha önceleri de bu iki çözüm yolundan birincisin- den sadece "Neden mümkün olmaya- cağını anlacmak için söz ediyorum" demıştır. Bu defa 39 sayıb Aktüel der- gisindeki (s. 26) demecinde "Kürt so- runu eyalet sıstemiyle çözûlür" düşün- cesini Üen sürerken, neden federasyon olamayacağına ilişkin mütalaasını da açıklamaktadır. özal'a yanıfc Hayır ÖzaJa göre, "Federasyon olmaz" çünkü "coğrafya müsait değildir." Güneydoğu'da "Korkunç dağlar var- dır. O dağlar içerisinde orada büyük şehirlerin kurulması, Fırat ile Dick arası hariç, mümkün değildir. O böl- gede nüfus fazla olmayacaktır. Onla- nn çoğu batıya göç edecektir ve Türki- ye insanı büyük çapta sahillerde yaşayacakür." Kjsaca, Özal'ın kanısmca "Güney- doğu Bölgesi, coğrafî özellikJeri nede- niyle federasyon olmaya müsait değil- dir." Eyalet sisteminde ise, kendi millet- vekilini kendisi seçtiğine, belediye baş- kanını, belediye mecüsı ile il genel meclisi üyelerini kendileri seçtiğine gö- re, bir de valileriniseçerlerse, "kim- senin birsey istemeye hakkı kalrnaz." Sayın Özal bu mütalaalan bebrttik- ten sonra. Aktüel dergisine verdiği demeci bir soru ile bitiriyor: "Doğnı mu değil mi?" Kısaca cevaplamak gerekirse "Ha- yır, doğru değil" demekle yetinilebilir. Şımdı o sorunun ve bu cevabm etraflı bir tahliline, özelükle I984"ten beri iyi- ce belirgin hale gelen "aynbkçıbk" hareketinin, şekilde ve özde dayandığı nedenlenne kısaca değinmeye çalışa- lım. Bir kez Sayın özal'ın yaptığı gjbi Türkiye ile ABD'yi mukayese etmekte fazla acele etmemek gerekir. Ame- rika'da, "Kuzey-Güney" savasından bu yana, etnik kökenlen çok çeşitli olan, fakat o ülkede yerleşen herkes kendisini "Amerikalı" saymakta ve bununla övünmektedir. Türkiye'de de, yakın tarihe kadar, etnik kökeni ne olursa olsun, hemen herkes, Türklüğü ile övünmekte ve Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diye- ne" sözünü bütün gençlik gönülden haykırmakta idi. Bu arada, okullarda, öğrenciler ara- sında "Kürt Hasan", "Laz Sefer" ya da "Arnavut Nihat" diye etnik kökeni bilinerek ya da sırf dış görünüşü, tipi itibariyle böyle sıfatlarla çağnlan gençterelbette vardı. Fakat bunlardan hiçbiri, kendisine yurt içinde ve yurt dışında rnilliyeü sorulduğunda "Tür- küm" sözünden başka bir cevap ver- mezdi. Ne olduysa son 10-15 yılda oldu. Iç ve dış etkilerle Güneydoğu'da baa gruplar Kürt kökenli yurttaşlan ana- vatandan aynlmaya teşvik etmişler, bu görüşlerini, terörist yöntemlerle yürütmeye çabşmışlardır. Aynbkçı terörist hareketin başlan- gıçta çok hafife alınması, 1984-87 ara- sında aynlıkçı gnıbun güçlenmesine neden olmuş, bu hareket "insan hak- lan vs." iddialan da eklenerek Av- rupa'ya sıçratılmış ve böylece sadece yurtiçi bir sorun olmaktan çıkanlarak uluslararası bir boyuta ulaştınlmışür. Tûrkiye'nin baâ komşu ülkelere karşı tutumunda son yıllarda değişik- lik başlayınca, aynlıkçı hareket, sığın- ma ve talim yerlerini bu ülkelerde bulabilmiş, silah ve teçhizat gereksini- mini de Baü'dan sağlayınca, 1992 yı- hnda Nevnız Bayramı'nı, Güney'in birkaç ilinde halkı silahlı isyan hareke- ti denemesine kadar sürüklemek iste- miştir. özal gerçekçi değil Koalisyon hükümetınin, Nevruz vesilesiyle başlatılmak istenen aynlıkçı terörist hareketi 1992 martında kolay- lıkla basürrnası üzerine de PKK örgü- tünün telkini ile Güneydoğu kökenli 14 milletvekili hükümetin SHP kana- dından aynlmış ve daha önce yine bu partiden istifa etmiş bulunan iki mil- letvekili ile mecliste bir HEP grubu teş- kil etme yoluna girmişlerdır. Şimdi daha TBMM'deki, "yernin" töreninde, Anayasa'nın emrettiği "ye- min metnini" aynen okumak isteme- yen ya da bu metni kerhen okuyan bu milletvekillerinin meydana getirdiği grubun, "Vatanın ve milfctin bölün- mez bütünlüğünü" koruma yeminine mi yoksa Güneydoğu'nun aynlması emeline mi bağb kalacaklan, bir ara gûndemin en önemli sorununu teşkil etmiştir. Işte, bu aşamada, Sayın Devlet Baş- kanı'nın "Federasyon olmaz ama eyalet formürfi ile Kürt sorunu çözü- lür" görüşünün ne derece gerçekçi ol- duğunun araşünlması gerekir. Kürt sorununun esası, 70 yılhk Cumhuriyet döneminde, Güney- doğu'da gerekli eğitim verilememesin- den doğmuştur. Resmı dilin Türkçe olduğu anayasalarda yazıb olduğu halde, o bölge halkına Türkçeyi öğre- tememiş bir eğitimin, bugün ortaya çıkan Kürt sonınundaki en büyük gü- nahı yüklenmesı gerekir. Kürt sorununun ikinci büyük nede- ni bu bölgenin ekonomik bakımdan geliştirilememiş olmasıdır. Bu neden- de yine hükümetlerin ekonomik poli- tikalannın yetersızliğı kadar, doğa koşullannın müsait olmamasının da önemli yeri vardır. Kürt sorununun üçüncü büyük ne- deni, o bölgelerde ulusal kültürün ve ulusal bırlik ve beraberhk ilkesinin ye- teri derecede yerleştirilememiş olması- dır. Nihayet, Kürt sorununun bir ayn- lıkçı hareket olarak ortaya çıkması ve o yöre halkında oldukça yankı bulma- sının bir önemli nedeni de, gittikçe güçlenen Türkiye Cumhuriyeti devle- tinin Ortadoğu'da bir süper devlet mertebesine girmesini istemeyen dış güçlerin, terörist bir grubu harekete sevk ederek, terörist hareketi destekle- miş olmasıdır. Bu derecede aynlıkçı bir hava yara- üldığı bir dönemde, Güneydoğu'ya ayn bir eyalet statüsü verilmesi, yann federasyon sıstemini ve öbürgün de bağunsız bir devlet istemini ileri sürme yohınu açmak demekür. Baü devletlerinden, bugün bir baha- ne ile bize cephe alanlara. yann bizden yana gözükenlerin de katılması ve he- men hepsinin gizli-açık, aynlıkçı Kürt hareketmi teşvik ve tahrik etmeleri ha- linde, yerel meclıslerinı kurmuş, valisi- ni kendisi seçmiş bir eyaleti. federasyo- na çevirtmesi, ardından bağmısızlığını isteünesi işten bile değildir. Sonuç Son kez Kuzey Irak'taki bir Kürt li- derinin aracıhğı ile PKK bderinin tek yanlı "silah kes" ilan etmiş bulunması ve bunu sürdürmek niyetinde olması, ancak Türkiye'nin üniter devlet sta- tüsünde hiçbir değişjklik düşünülme- mesi halinde geçerb kabul edilebile- cektir. Bu itibarla, Kürt sorununun çözüm çaresini yine eğitimde aramak gereke- cektir. Yüzyıllardır birbkte yaşamış, kederde-tasada bir ve beraber olmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin değişik kö- kenli tüm öteki yurttaşlan gjbi Kürtle- rin de bir azınlık değü gerçek Türk vatandaşı olduklannı kabul ve bu Cumhuriyetin ülkesı ve milleti ile bö- lünmez bir bütün olduğunu benimse- meleri ve o yöre hallanın da herkes gibi bırincı sınıf vatandaş olduklan- nın. önce milletvekiDeri, ardından bü- tün yöre halkınca yürekten inanmala- nnın sağlanması için gerekli telkin ve eğitimin bıkmadan, usanmadan veril- mesi sayesinde cözülebılecektır. ARADABIR H.BASRİ AKGÎRAY Hukukçu Temelden Çözüm Gerekli Kadın Hakları Haftası, bu yıl oldukça coşkulu kutlandı. Ne var ki, îüm bu gürültülü hafta içinde, ülkemizdeki ka- dın-erkek ayırımcılığı ve kadınlarımızın, çağdaş anlam- da, haklannı kullanamama nedenleri gereği gibi sapta- namadı.SayınTürkânSaylan'ınCumhuriyet'tekibiröne- risi ayrık tutulursa (3 Mart 1993 günlü Cumhuriyet, 2. sayfa) Medeni Yasa'nın birkaç maddesinin değiştirilme- siyle sorunun çözümfenebilecegi kanısı oluşturuldu. Bilindiği gibi Medeni Yasamıza göre koca, aile birliği- nin başkanıdır. Ortak evi koca secer. Aile birliğini koca temsiı eder. Çocukların veliliği (velayeti) konusunda an- laşmazlık olgulandığında, kocanın oyu gecerlidir. Karı- nın ikametgâhı, kocanın ikametgâhıdır. Kadın, kocasının soyadını taşımak zorundadır. Şimdi, Medeni Yasa değiştirilip tüm bu yetkiler kadına verilse, o zaman da erkek haklanndan söz etmeyi bir yana bıraksak bile, sorun temelden çözülmüş olacak mıdır? Aslında kan-kocadan oluşan iki kişilik aile yöne- tim kadrosunda, birinin üstün oya sahip olması zorunlu- dur. Tersi durumda, bire bir oyla hiçbir sorunu çözme olanağı bulunamaz. Kaldı ki, bu hak ve yetkiler kadınla- ra verilse de aşağıda ctegineceğimiz, daha etkin kural- lar nedeniyle, kadınlarımız bu hakları kullanamayacak- br. Bu nedenle, kadın-erkek eşitliğini sağlayabilme, kadınlanmızı çağdaş özgürlüklerden gereği gibi yarar- lanma olanağına kavuşturmak sorununu, daha gerçekçi olarak irdelemek ve temel nedeni saptamak gerekir. Kanımızca bu temel neden, Sayın Saylan'ın sözünü ettiğim makalesinde vurguladığı gibi din eğitimidir. Ne var ki, ne bir kadın kuruluşu ne bir politikacı ne de bir düşünür, bu konuya değinmek gereğini duymustur. Ter- sine, din eğitimi, birkaç oy uğruna daha da yaygınlaştı- rılmış, Kuran kursları, ımam hatip okulları, her yıl daha da artbrılarak temel eğitim kurumları olması için giri- şimlerde bulunulmuştur. Bilindiği gibi Kuran kurslarında, imam hatip okullann- da, doğaı olarak, kuran ağırlıklı din dersleri verilmekte, Kuran'ın yorumu yapılarak anlamı öğretilmektedir. Bu durumda, o kurumlarda eğitim gören gençlerimiz, karı- sını dövmenin bir hak olduğuna ınanacaktır. Çünkü, Ni- sa Suresi'nin 34. ayeti böyle emretmiştir. Her zaman ve yerde, erkeğin sözünün geçerli olduğunu kabul edecek- tir. Çünkü, Tanrı, erkeğin karısından üstün olduğunu bu- yurmuştur (Bakara Suresi, Ayet 228-237). Kadın çarşaf giyecektir. Çünkü Kuran, kadınların evde oturmasını ve örtünmesini kurallamıştır. Kutsal kitabımızda, evlilikte, mirasta, çalışma yaşamında, kadın hak ve özgürlükleri- ni kısıtlayan daha birçok kural vardır. Böyle olunca, sö- zünü ettiğimiz kurs ve okullarda eğitim gören gençle- rimiz, Tanrı buyruğu olarak kabul ettikleri bu kurallara uymayı temel bir görev sayacaklardır. Bu nedenle, Sayın Saylan'ın, "...Din eğitimi, devlet eliyle yaygınlaştırılıyor, Kuran kursları engellensin. imam hatip okulları açılmasın" önerisine katılmamaya olanak yoktur. Gerçekten, bu dinsel kurallar, yüzyıllar boyu insanla- rımızı o denli koşullandırmıştır ki, bir bölüm aydınımız dışında, kadınlarımız, erkeğin üstünlüğünü doğal birol- gu olarak kabul etmişler; böylece süren yasamlannda, mutlu olduklannı bile zaman zaman dile getirmişlerdir. Bu gerçekler karşısında Medeni Yasa'nın bazı mad- delerinin değiştirilmesini önermek yeterli değildir. Unutmamalı ki kadtn hak ve özgürlükleri konusunda en hızlı yasal atlım, Atatürk'ün önderliğinde, ülkemizdeya- pılmıştır. Kadınlara seçme seçilme hakkı, Fransa, Italya, Isviçre gibi en uygar ülkelerden önce bizim kadınlanmı- za sağlanmıştır. Bugün, boy hedefi yapılan Medeni Ya- sa'nın, kadın hak ve özgürlükleri alanında getirdiği ola- naklar, çoğu uygar ülkelerde bile az rastlanan türdendir. Ne var ki bu yasal olanaklan, yukanda sözünü ettiğim dinsel baskılar yüzünden, kadınlarımız gereği gibi kulla- namamış, erkeklerimiz de bu kurallara dolanarak, kadın hakları konusunda gerekli çabayı göstermemişlerdir. Bu nedenle sorunun çözümü, din eğitimınin yaygın- laştırılması yerine, laikliği yaygınlaştırmak yoluyla top- lumu aydınlığa kavuşturmaktır. Kadınlarımızın mutlulu- ğu, ancak aydınlık bir toplum düzeni ile sağlanabilir. OKURLARDAN Ormanlan SatmaymL Türk cumhuriyetlerinin orman satarak ekonomik bunabmlannı gidermeye çalıştıklannı öğrendik. Dünyanın yaşam kajnağı olan ormanlar, birtakım ülkelerin ekcnomik çıkarlanna alet mi olacak? Insanlar, doğanın düşüncesızce katledilmesine seyirci mi kalacaklar? Biz gençler; çöl değil onnan, bozkırdeğil yeşillik istiyoruz. Derya Beken - Banu Ergün / Ankara TARHŞMA Bizim hastalığımız T akriben bundan 10 yıl önce Yalova'nın Gökçedere beldesındeki Termal kaphcalannda Atatürk zamarundan kalma birTermal Otel vardı. Buradayaşb insanlar banyo kürlenne gelirler, otel eskiymiş demez sakin ve asude birkaç gün geçirirlerdi. Sonra bu Termal Otel'in birazyukansmda Çam Otel adı alunda yeni bir tesis kuruldu ve aniden Termal Otd için 'üzerinde bulunduğu toprak kaygan, otel her an Yâlova'ya doğru kaymaya başlayabilir' dıyerek, görüfinerniş bir hızla otel yerle Bir edildi. Akabınde yöre halkına "Merak etmeyin bu otebn yenia en kısa zamanda yeniden insaedilecek" dendi ve tam 10 yıldır bu yıfaları otelin yerine bırakın yenisini yapmak, en küçük birçivi bileçakjlmadı. Sonuç olarak Termal Otel'in boş arazisi otopark olarak kullanılmakta, arabalannı park edenlerdenpark ücreti abnarak şahane bir işleünecibk örnegi sunulmaktadır. Bugüne kadar bir tannnın kulu çıkıp ilgili veya ilgisiz olsun "Yahu madem yenısi yapılmayacakü, mevcut olan tesis neden yerle biredildi" diye sormuyor. Sorulsa verilecek olan yanıt malum; "zemin kaygan, inşaat yapmak sakıncab' olacak. Şimdi bir başka amaç için Termal ormanlan talan edilmekte. Turizm Bakanbğı'na sonıyonım: Roma çağından kalma antik tiyatronun etrafına ve sıte kabntılannın üstüne gudubet yapı ınşasına kim olur verdi? Kımsenın aküna sunu sormak gelmez mı, bu ne bıçim turizmalik, ınnaklan botla geçmek mi tunzmcibktir?Oren yerlerini haşat ederiz, ormanlan katlederiz, nedir bizim bu hastalığımız? MeteApak/ Kızıltoprak-İstanbul PENCERE tlsiim tellteli Am- s er Mimn^âm mk mm\ %.. ^ Arçelik Y#fkili Sotıcıîafi'ndo» Hemen teslim veya Haziran, Temmuz, Ağusfos teslimi, çok uygun ön ödemeli scçcnoKleıveıi yvvcHicmııı* Nisan'da Arcelik imkânlarını ve kaiHesini kfyasiamcıdan aiışveriş yapmcıyın! Yarısı Balık, Yarısı Kız.. 1993 Türkiyesi'nde solun da yarısı iktidarda, sağın da yarısı iktidarda.. Solun yarısı muhalefette, sağın yansı muhalefette.. Ülkede çok parti var.. Ama Refah Partisi bir yana, karbon kağıdıyla kopyası çıkarılmış siyasal partileri üst üste koydun mu, görüntü- deki çoğulculuk içinde tekdüzelik ağır basıyor. CHP'nin ya da DSP'nin SHP'ye muhalefeti ne anlam taşıyor? Programı bir, tabanı bir, kumaşı bir, dokusu bir, insanı bir!.. Hıh demiş birbirinin burnundan düşmüş. Üç sosyal demokrat partinin hızlı politikacılarına bakıyor- sun; dün kol kola olduklarıyla bugün zehir zemberek, dün kavga ettikleriyle bugün kucak kucağa; sözde sol politika yapmak adına havanda su dövmekten başka bir iş yapmıyorlar. Ne olacak? DSP ya da CHP, bugün hükümet olacak da ülkeyi SHP'den iyi mi yönetecek? Liderler ne şimdiye dek sınavlannı iyi verebildiler, ne kadroları yeterlidir, ne de muhalefette derslerine iyi çalı- şıyorlar!.. Sabah kalkıp akşama kadar yaptıkları iş, tele- vizyona ve basına günlük demeç vermekten oluşuyor. Bu yüzden hükümetin 500'üncü gününde muhalefetin başını çekmek de ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a nasip oldu; ortada ne Ecevit var, ne de Baykal.. Niçin? Çünkü DSP'nin de CHP'nin de muhalefeti, iktidara de- ğil; SHP'ye yönelik.. Solun kpinde solun bir kanadıyla uğraşıyorlar; varsa yoksa SHP!.. Sol muhalefet, doğru- dan toplumsal bozuk düzene karşı bir eleştiri getireme- diği zaman, hiçbir anlam taşıyamıyor. Sosyal demokrat kesim, birbirini yemeye çalıştkça ufalanacak, gücünü yitirecek, halkta umutsuzlukyarata- cak... • Sağ kesim de unufak görünüyor. Ne var ki görüntüdeki bu unufaklık kimseyi aldatma- sın!.. Türkiye'nin 1993'teki toplumsal, hukuksal, örgütsel yapısı sağdadır. Ticaret, ziraat, sanayi odalanyla, bor- salarıyla, işadamı dernekleriyle, holdingleriyle, tekelci şirketierin yaygın yelpazesiyle ağırlıklar sağda toplandı. 12 Eylül'ün düzenlediği yasalar, 1990larda da gecerli- dir. Televizyonlar ve basın da apaçık tekelci sağın uzan- tısı gibi gelişiyor.. Peki, sağın 1993'teki sorunu ne? Apaçık görünüyor ki DYP-SHP koalisyonu sağa yetmi- yor, ANAP-DYP ortaklığını yeğliyorlar. Tekelci iş çevreleri, bu oyunu gizli saklı oynamıyorlar; amaçları "Ana-Yol"formülünüuygulamaktır. özal vak- tiyle 'Türkiye'de ikibuçukpartiolacak"^demişti. Oöngö- rü tutmadı; partiler çoğaldı; ama, büyük sermaye, Tür- kiye'de Demirel-Yılmaz ikilisini bir araya getirmek için çabalıyor; gazetelerde her gün bu yolda yayınlar yapılı- yor. ANAP ile DYP'nin birbirini yolsuzluklarla suçlama- sına kimse kanmasın!. Hükümeti parçalayıp Demirel'in bileğini büktükleri gün, sağda koalisyon gerçeklesecek- tir. • Solun yarısı iktidarda.. Yarısı muhalefette.. feağın yansı iktidarda.. Yarısı muhalefette.. Tarihimizde ilk kez solla sağ, gönül rtzasıyla hükümet- te ortaklık kurdu. Ve kafalar karıştı.. Solcular, bugünkü iktidar ortaklığının anlamını, ancak sosyal demokratlar yönetimi ellerinden kaçırdıklan gün aniayacaklar Şimdi solcularımız bakanlıklara güzel gü- zel girip çıkıyorlar, bakanlan toplantılanna çağırıyorlar, belediyelerde şenlikler yapıyorlar, demokrasi adına nu- tuklar atıyorlar. Ama, solcumuz yıllardan beri muhalefette racon kese kese, iktidarın ne olduğunu unutmuş; bugünü değerlen- direceğine ve çalı^ıp çabalayacağına, muhalefete çeki- lip sol rüya görmek için kendine dönüp içine kıvnlsa daha mutlu olacak.. TÖRKİYE'DCİUKEZ KOLTORİMECESİ KARTAL VE FOÇA BELEDİYELER) ELELE... "ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE KÛV ENSTİTÛLERİ" Etkinliklerimize katılmantzı bekliyoruz... MEHMET ALİ BÜKLÜ NtBAT DtRİM Kartal Belediye Başkanı Foça Belediye Bafkanı tZLENCE Kartal Belediyesi etkinükleri 17 Nisan 1993 Cumartesi Sosyal Güvenlik ve ÇaLşma Bakanı Sn. MEHMET MOĞULTAY'ın katıbmlanyla... 10JO 17 Nisan Halk Kütüphanesi açılışı (Havuzlu Park yanı Kartal sahi- ü) 11.0» Hapining canlı sergi (Hasan Ali Yocel Kttltür Merkezi) 11.15 Hasan Ali Yücel Halk Kütüphanesi açılışı (Hasaa Ali YOcel Kültür Merkezi) 11.30 Köy Enstitüsu Marşı ve tarküler, halkoyunUn (Hasan Ali Yacd Koltür Merkezi) 11.40 I.Hakkı Tonguç Işliği kurs mezunlan diploma töreni (Hasan Ali Yücel Kttltür Merkezi) 12J» "ÇAĞDAŞ EĞlTtM VE KÖY ENSTİTÜLERİ" (Hasan Aü Yû» el Kültur Merkezi) PANEL - Yöneten: Sami Karaören Katılanlar: Uğur Murncu, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Ali Bozkurt, Mehmet Başaran, Prof. Dr. Toktamış Ates, Vedat Günyol 2»M KÖY ENSTtTÜLERİ IŞIĞINDA EDEBİYATIM1Z (Hasan Ali Yü- cel Kültur Merkezi) Sunan: Metin Gökyokus Katılanlar: Vedat Günyol, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Ali YOce, Can Yücel, Mehmet Basaran, Sami Karaören (öykü, şiir, anılar). Hüseyin Başaran (Müak) FOÇA BELEDtYESt ETKlMjKLERİ 18 NİSAN 1993 12.00 Uğur Mumcu Parkı açılif töreni (Foça giris) 13J0 ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE KÖY ENSTİTÜLERİ (Belediye Sineması) Panel - Yöneten: Celal Ülgen KatıJanlar Uğur Mumcu, Mahmut Makal, talip Apaydın, Ali Boz- kurt, Mehmet Başaran, Vedat Günyol, Prof. Dr. Toktamış Ateş 15.00 Feht Oğuz Bayır Düsün ve Sanat öduiü Töreni (Bdedıye Sineması) 15J0 Hüseyin Başaran (Müzik) (Belediye Sineması) UNER'imizi Hep beraber uğurladık. Dostlanmıza teşekkürler!.. ARGÜDEN'ler "Ölümün aklıma geldikçe (hiç çıkmıyor ki) Hamtet'in son perdesinde Horatio'nun sözlerini anımsıyorum: Asil bir kalp atmaz oldu. Av. Üner ARGÜDEN (l.B.D. Yıl 1990, sayı 4, 5, 6. Sayfa 542; Dostum Av. Akın Düren'e apk mektup yazısından.) a r v i s i Nflfus cüzdanımı ve ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. AKAR Y1LMAZ öğrenci kimliklerimi ve pasomu yitirdün. Oçersizdir. KIVILCIM TEZtN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear