25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 MART1993 CUMARTESİ 12 DIZI VeMedeoğlu'nu Anadolu halkı kucakladı H I F Z I V E L D E T V E L İ D E D E O Ğ L U 88 YILIN SEVİNÇLERİ, HÜZÜNLERİ MERİÇ VELİDEDEOĞLU • Anadolu halkı kendilerini yanmyüzyıl boyunca aydırüatan bu insanı, kucaklarnaya, ona armağanlar vermeye başlar. İlk önce, Izmifde adına bir park Büyuk Şehir Belediyesfnce düzenknirArdından ÇorunY da ağaçdiktiği parka kendi adı verilir. • 88 yıDıkyaşamını, laik, çağdaş Türkiye Cumhunyeti'nin temellerini oluşturan Atatürk ilketerini, evrensel insan haklannı, hukuk devletini anlatmaya,savunmaya adayan VeHdedeoğhj'nun, yapıtlannın aydınlatma görevini hep sürdüreceğj inanandayım. -ıı- 9 Bu yazı dizisi Velidedeoğlu'nun kimi izüntülenni, bu üzüntülerin bir t>ölümünün nasıl sevince dönüştürûldüğünü, kimi vevinçlerinin nasıl gölgelendiğini anlatan jlaylardan birtulamdır. Gerek anılan ören olaylar. gerek bunlann doğduğu ortam, dbette bu süreçteki Türkiye gerçeğinınyoğrulup biçimlendiğı aynı ortamdır. Böyleolunca. 1950'lilerden sonra Ankara, tstanbul ve öteki illerin camilerinde cuma hutbelerinde, Velidedeoğlu'nun adı anılarak kınanması. "Cenaze namazının kılmmayacağuıııı" duyurulması, 1971 faşizminin Nakşibendi Generalinin solculan kastederek, Velidedeoğlu'nu "Ahtapotun Başı" ilan etmesi; bir hanım başyazann ısrarla "Mecüs katipiiğinden ordinaryüslüğe geçiiilen profesör" dıye kendi aklınca değerlendirmesi; kimi profesör öğrencilennın, "Uludağ sefahat hayatının anay asasınm y azan" olarak belleyıp, belletmeleri; kimi yazar öğrencilerinin. "Velidedeoğlu'ndan almacak bocalık borcumuz var" diyerek köşelerinde fıkralar düzenlemesini, bu biçimlenmenin bir parçası olarak görmek gerektıği kanısındayım. Öte yandan. Türkiye gerçeğinin bir başka yüzünün. bütün bunlan silecek biçimlenmelerle oluştuğu da gün gibi ortadadır. Anadolu halkı kendilerini yanm yüzyıl boyunca aydınlatan bu insanı. ' kucaklamaya, ona armağanlar vermeye başlar. îlk önce, İzmir'de adına bir park Büyük Şehir Beledi>esi"ncc düzenlenir. Arkadanatalannın kenti Çorumda da, kendisinin 80 yıl Uğur'suzhik çöktii yüreğinüze Bir pazar günüydü. Aylar- dan ocak. Üstelik de 24 ocak. Hani şu dalga gecriğin, bir gü- zel eleştirdiğin. Tokat çemeni gibi hem meşhur hem de ünlü ekonomik kararların yıldönü- müydü. Kimbilir belki de bu yıMönûmüne Uişkin bir yazı yazacaktın. Belki de yaznuş- tm. Teiefon çaldı. Konuşmalar ryi değil. Kötii bir olaynı ha- bercisi. Öyle bir izleniın veri- yor. Evdeki tûm usiar bu konuşmaiarda. Bir şey düşûn- mek olası değil. Anlaşılan o ki sen o yıldönümü yazısını yaza- mayacakmtşsın. Salt onu de- ğil, arük hiç yazı yazamaya- cakmçsm. Sen yokmuşsun arük. Kıymışlar sana da. Şaş- knlık. Lslar karmakanşık. tnanası gelmiyor insanın. Na- sıl gelsiıi ki... Oysa beklenen- di. Zamanı biiinmiyordu. Sen de sürekli "aklımda" dermiş- sm ya... Yine de, iıumki yine de dddiye alamadık. İnanc dolu bir yürek, sağlam bir ka- fa ve bir yiğit adam. Atatürk- çülüğün, laikliğin, demokrasi- nin diişün anıtı. Hemen gjdive- remezdi. Bir bombaya yenil- mezdi. Sen kendin bir bombaydın be Mumcu. TV yineledi haberi. Olacak gibi değil. Bir senaztik, bir "Uğur"suzluk çöktü yüremi- ğnnize, küçücük evimize. Va- şana çöktü, ülkeye çöktü. Dayanılası değil. Ne olacak şimdi? Ne yapa- cağız biz. Ve bizJer. Seninle otanayı biz seçmiştik. Ama sensizliği değil. Sensizüğe ahş- mak zor. Onun için "Gözlem 1 - Tn sûrroesim Lstiyoruz ve dili- yoruz. Hem de sürekli olarak. Gûacel olsun ya da ohnasın, eski yazılann sürekli yinelen- sn. Köşen boş kalmasm. San- ki bir yerc gitmişsin gibi. Bir yere gibnişsin de bugün yaruı gelecekmişsin gibi. Salt yüre- ğimizde değil, aranuzdaynuş- sngibi. Ve böylece, seni bir kez öl- dürenler, her gün bir kez öl- sünler Lsriyoruz. Diliyoruz, yüreğinüze, ya- şamımıza soktuklan "Uğur"- suzluk, uğursuzluklan olur. Sevinç-Üstün Yıldınm 3 Mavs 1947de GınluiyefeyaznıavabaşlayanVeide^^ ^3Ma>«1992deya>vbnacakbr.(Soklan sağa) Melih Cevdet Anday, tlhan Selçuk, Hıfzı YeMet Velidedeoğlu, Ydmaz Şipal, Sami Karaören, Nadir Nadi, Oktay Akbal, Mefamed Kemal, Muaramer Tuncer. önce ağaç diktiği şehir parkı onun adını alır. Pendik Belediyesi"nin. Esentepeliler adına armağan cinğı parktan Velidedeoğlu'nun haberi olmadı ama. olsaydı öbürlerinde olduğu gibi bundan da mutluluk duyacaktı. İlerici pekçok kurum ve kuruluşun kendisine layık gördükleri odüllerden söz etmeyeceğim. Onlara teşekkürlerini kendisi belirtmişti. 88 yıllık yaşamını, laik çağdaş Türkiye Cumhuriycti'nin temellerini oluşturan Atatürk ilkelerini, evrensel insan haklannı. hukuk devletini anlatmaya. savunmaya: haksızlıklann, her türlü sömürünün karşısına dikilmeye adayan Velidedeoğlu'nun, bu ilkelere kaynak oluşturan yapıtlannın aydınlatma görevini hep sürdüreceği inancındayım. • Yazıyı bitırirken sözünü etmek zorunda olduğum bir konu var: Velidedeoğlu'nun yanm kalançalışmalan. Yaşamının son anına dek yazmayı sürdürenlerde olduğu gibi, onun da "tezgâhında" projeler sıralanmış bekliyordu. Bunlardan kimılen olgunlaşıp yazılma aşamasına dek gelmişti. Bu tasanlardan onun öngördüğü sıralamaya göre söz edilirse. ilk sıravı Kuran çalışmalan alır. Kuranın çevirisine ve bölümlere aynlmasma ilişkin düzenlemeleri oldukça ilerlemişti. İkincisırada yer alan çalışmaysa. İlk Meçlis kitabınındevamı olan "İkinci Meclis"tir. Bununlailgili tüm belgeleri toplamış. notlannı almış, hemen hemen yazırr.a hazırbirdurumagetirmişti. Üçüncü lasansıda "27 Mayıs" ile ilgili bir kitaptı. Bu konuya ait tüm yazdıklannı ve belgelerini de biraraya getirerek, yazma aşamasına yaklaşmıştı. 1991 yılındada tasarlamaya başladığı bir katapçığın ön çalışmalannı yapmıştı. Gençlere, dinsel hukukuyani şeriatı. Mecelle'yi. İslam'daki özgür düşünme dönemini ve şimdiki anlayışı. İslam reformunu anlatacak bir kitapçık olacaktı bu. Yıllardır düşlcdiği halde bir türlü gerçekleştirme fırsatını bulamadığı bir tasansı da Uludağı anlatan 'Yeşil Yolculuk'tu. Bu projelcrin hepsinin ya da nckadannıngcrçekleşip ,•;.:' gerçekleşmeyeceğinin zaman içinde belireceğini sanıyorum Sözümü gazeteci-yazar Say ın Selma Selçuker'in yıllar önce bana sordueu bir soruva verdiğim yanıtla biiırmek islerim: Velidedeoğlu ile yaşamı kucaklamak; özveriyle çalışarak üreımek. akıl yoluvla aydınlığa ulaşmak. doğanın. sanatın tüm güzelliklerine crişmeye yönelmek. hoşgörünün sıcaklığını duyumsamak ve insanı yürckten dolu dolu sevmenin güzelliğini. coşkusunu tatmak demektir. Bİ'ITİ (*) Bu mcklup kesmtiMZohırak. Vchdcdcoğlu'nun İlk Mcdu> jdlı kıtjbın<ij\crjlmı$lır jçıklanuıUr Buhkcsır Barosu DerciM. sa\ı 4İNısanl992 O N B I N L E R İCİN YAZDI Ne bomba ne de silah;susmayacağız Atatürkçü Düşünce Sistemi'nin en büyük ön- derini yitirdiğimiz için başımız sağolsun. Ama bu sözler onun öldüğünü göstermiyor. Onu öl- düremediler, sadece ebediyen susturdular. Çün- kü o ölmedi ve ölemez. Beyinler ve yürekler bir bütün halinde, laik düşünceleri paylaştırarak birleştirebilen bir insanın öldüğünü söylemek bence yanlış olur. Kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini haykıran bir insanın düşüncele- rinden mahrum kalmak son derece büyük bir kayıp, ama onun gibi bir insanın bilgileri doğrul- tusunda ilerlemek büyük bir kazançtır. Tüyler ürpertici o öldürüş şekli bile Uğur Mumcu'nun ne denli amaçlanna sadık bir insan olduğunu göstermiş ve düşüncelerimizi yok etmeye yetme- miştir. Aksine bizleri bir bütün habnde laiklik uğruna savaşmaya birleştirmiştir. Bu düşünceleri silmeye çahşmak için göster- dikleri çaba Uğur Mumcu gjbi bir insanı sustur- makla asla gerçekleşmeyecektir. Ne olursa olsun düşüncelerimizi silmeye, kalemlerimizi kırmaya ne onlann bombalan ne de silahlan yeiecek. EBRUÜNEY 100. Yıl Tıcaret Lisesi Ardından S.DOĞAN ABALIOĞLU "Sakıncalı Piyade"yle ilk karşılaşmam amcamın ölümü nedeniyle oldu. Yeniköy'deki yalının terasmda yalnız kalmış- tık. Kendimi tanıünca Pazar yazılanndan adımı bildiğini söylemişti. Arada sırada ele al- dığım konulan okumasına se- vindiğimi açıklayamadım. nasıl bulduğunu hiç soramadım. Hepsine gözattığını sanmıyor- dum veya bana öyle geliyordu. Salt adıma bildik çıkabihr kor- kusundaydım. Oysa ben ilk gününden (1975) bu yana onu sürekli oku- yor, edindiğim bilgilerle bura- daki toplantılarda tartışmalara giriyordum. Ele aldığı her ko- nuda benim de söylemeyi dü- şündüğüm, her sav benimde katıldığım, her suçlama benim de dile getirmeyi düşledikle- rim,*. Ve ben bunlann o kale- me aldıktan sonra ayırdına vanyordum. Demek ki ben hep birkaç adım gerideydim. O akşam hava ılımandı. Yen- geme: "Başsağlı"na gelenler. gidenler bitmek bilmiyordu. Belki bu nedenle dışan kaçmış, Boğaz'ı izler görünüyorduk. Karanlıkta durduğıımuzdan ceketini çıkarmıştı. Sol koltuk altındaki deri kıhfta Smith Wesson'u mu vardı, ondan ön- cekı tabancası mı bilemeyece- ğim. Hiç anlamadığım, bugüne kadar da taşımayı aklımın ucundan geiçrmediğim bir ko- nuydu silah. "Vatani vazife"mi vaparken bir, bir de çok küçük- ken babamın yanında bıldırcın taşırken tanışmışhğım vardı, o kadar. Zaten bunun savunmaya ya- rayacağını da sanmıyordum. Karşıdaki elini oynatmadan ateş etmeyen nerede o eski kov- boylar? Kalleşliğın diz boyu olduğu, "faili meçhul" cinayet dosyala- nnın üst üste yığıldıgı, "kanı yerde kalmayacak" palavrası- nın her kez yinelendiği bir ülke- de koltuk altına yerleştirilen bir altı patlar ne yazardı ki? Hele insan olamayan, insan sevgisinin ve yaşamının dinin bütünü demek olduğunu anla- mayan.. ve günümüzde Müslü- manlığı kana bulaştıran aymaz köktendinciler çoğaldıkça... Düşünüyonım da onun öl- dürüldüğünde: "lyi ki zama- nım kısıtlıydı, herhangi bir konuyu işlememişim" diyo- rum. Yoksa Zürih'teki çöp so- runu veya İsviçre'deki işsizlik, yahut paranın Lüxemburg'a kaçmasından kime ne? O gün "Gözlem"deki son ya- zısı "Zeyilname"nin üstündeki sütuna hiçbir şey yakışmazdı. Öteki dünya inancına katı- lanlardanım. Ve yaşadıkça bu tür aalann kaçınılmazlığının bilincindeyim. İlerde görüşmek üzere sevgili Uğur, vatanın bü- yük evladı. (*) lpBğwiherpazara çtkarMian bemm de uumç amtı (Uye dütmek iste- t&klerimdi. Yanıldınız Siz, özgürlüğü ve banşı Ve ınsanhğı vurdunuz, Öylemi? Ah! yarasa kuşlan. An! örümcek kafahkr, Karanlık bahçelerin yanık mey- veleri: Siz, Aydınhğa vuruldunuz onikiden Ve çepeçevre güneşe tutuldunuz... Kanasın şimdi karanlık gözlerıniz Ve dökülsün kirli gözyaşlannız; Aydınhğın tohunüan ükdi çün- kü, Yeniden yeşerdi güzellikler Ve karanhk bahçenize ışıklar düş- tü... Berekeüi topraklarda Sevgiyi harmanladınız Veyandınız... Zehirli çiçekleriniz kurusun şimdi Ah! yarasa kuşlan, Ah! örümcek kafaklar, Güneşe yakalandınız... FERRUHSIDAR Amerikan çikleti "Tufan Karay azıcr Uğurlar Ölıııez Gafıller millete meydan okuyor. Bilmez ki Uğur'lar yeniden doğar Bizden değil deyip cana kıyıyor. Bilmez ki Mumcu'lar yeniden doğar Zorbalıkla bu milleti susturdu. Kimini öldürdü kimini astırdı. Hakkı hak bilenin çogun küstürdü. Aldanıyor bir yerine bin doğar. Menemen artıgı çoğaldı softa Şeriat hazırlar elinde pafta Ata'nın sözleri kahr mı rafta Bir Ata'dan nice Atalar doğar. Nifak ekseler de Mevlana'ayız. Doğruyu söyleriz ondan acıyız. Koçumuz kurbanlık yüzbin baayız. Kör görmez ki ay batsada gün doğar. Takkeli. sakalh güya dincidir. Özü sözü ayn çok da kincidir. Ayetten anlamaz kör bir cincidir. Göremezki bir yerine bin doğar. Pir Sultan'lar ölmez ölümsüzleşir. Her zaman halkıyla tam haşır neşir. Kör onu görmez ki burda dolaşır. Daha nice nice Mumcu'lar doğar. Halkın öncüsüdür Nâzım. Yılmaz'lar Doğruyıı söylerler rüşvet almazlar Desinler diyerek namaz kılmazlar Bilmezler ki Mumcu gitse halk doğar. Aziz babamız var durmaz yaşatır Üçok, Dursun, Anter, Emeç kuşatır. İpekçi, Ruhi Su gözüm yaşartır. Soysuz bilsin. Mumcu'lara gül yağar. Bizden olmayanın katli vacip der. Gözü açık amma rudem kalbi kör. Rakı haram diyor insan eti yer Keleş aç kediler aslanı boğar ALİ KELEŞ Altınşehir Muhtan P0UT1KA VE OTESI MEHMED KEMAL Anayasa Tangırbsı Bir anayasa tangırtısıdır gidiyor. Cuntacı generallerin yaptığı anayasayla demokrasi olur mu? Şöyle de eğsen, boyle de büksen bunun altındar, her zaman faşizm çıkar. Bu tartışmalar beyhudedir. Gündemde önü almak için bunlar uyduruluyor. Biz şimdi demokrasi savaşımı ve- renlerin ne kadar demokrat olduklarını çok iyi biliriz. Onlar da bildiğimizi bilirler. Boşuna lades demeyelim. Osmanlı aydını 1876'dada 1908dede hürriyetbekle- di. iki kez hürriyet ilan edildi, ama hürriyet gelmedi. Biri- ni 'millet olgunlaşmadı' diye kaldırdılar; birini darbeyle getirdiler. "Mithat Paşa anayasası gelse yeter" dediler, olmadt. Bir dönemin solcu düşünürierinden Şevket Süreyya Aydemir'le ittihatçıların gözdesi Dr. Nazım arasında şu konuşma geçer: "Siz 1876 anayasa taslağını gördünüz mü?" "işin doğrusunu isterseniz görmedim. İçinde ne oldu- ğunu da hiçbir zaman oğrenemedim. Gençliğimizde Paris'te çalışırken Ahmet Rıza Bey'in gördüğüne, oku- duğuna inanırdık. Çoğumuzun bilgisi bu kadar." Partimn kalemşoru Hüseyin Cahit'inyakın arkadaşları için söyledıkleri şu: "Yaşamları boyunca bir kez olsun bir meclis nasıl top- lanır, neler tartışır görmemişlerdi. Anayasaya ve mecli- se bir muskaya inanır gibi gizliden gizliye inanırlardı." ittihat ve Terakki geldi, ama kavgalı-dövüşlü seçim, darbeli meclis eksilmedi. 1920den sonra anayasalar da değişir, partiler de ku- rulur, demokrasi işlemez. 1950lere değin gelelim. O dönemi çok iyi bilen Hıfzı Oğuz Bekata'dan bir anayasa öyküsü dinleyelim (Raftaki Demokrasi): Yıl 1950... ismet Paşa ilk seçim nutkunu Polatlı'da söy- leyecek. Beyaz tren Ankaradan yola düşüyor. O döne- min bir beyaz treni var, ancak cumhurbaşkanları bini- yor. Muhalefet de treni çok eleştiriyor. Paşa'nın çevre- sinde partinin ileri gelenleri var, ne söylese kerametmiş gibi onaylıyorlar. Paşa diyor ki: "Polatlı'da anayasadan söz edecegim." "isabetli olur paşam." "Diyeceğim ki bu anayasa değiştirilmelidir." "Çokgüzel." Bekata susuyor. Paşa ona dönüyor: "Sen ne diyorsun Bekata?" "Vallahi Paşam, anayasa bir partinin mecliste üçte iki çoğunluğu aldığında yapacağı bir iştir. Bakalım bu se- çimlerde biz anayasayı değiştirecek çoğunlukta olacak mıyız?" "Çoğunluğu alamayacak mıyız?" "Ben kuşkuluyum." Paşa kızıyor: "Ne demek kuşkulu olmak? Ben parti müfettişlerinden gelen raporları okudum, buna göre seçimi kazanacağı- mıza inanıyorum." "Ben de parti müfettişiyim paşam, böyle bir rapor ver- medim." Araya soğukluk girer, konu kapanır. Seçimler yapılır, 450 üyeli meclise CHP 60 üyeyle an- calf girer. Kimsede anayasayı düşünecek hal yoktur. Tersine, bir gün Cemil Sait Barlas gelir: "Tüzükten Milli Şef adını çıkarıyoruz" der. Seçimleri Milli Şef adının yitirttiği kanısındadır. ilk kurultayda Milli Şef adı silinir. Yassıada'da Demokrat milletvekillerini "Anayasayı çiğnemekten yargılarlar. Yargıç, doğulu milletvekili Ha- lis Öztürk'e sorar, "Nasıl çiğnedin?" "Vallahi hâkim Bey, Kuran'ı çiğnemişimdir, Incil'i, Tevrat'ı, Zebur'u çiğnemişimdir. Ama bu anayasa nasıl birşeydir, görmemişim." Daha sonra çiğneyen generaller çıktı, azıcık çiğnense ne olur diyen başbakanlar... BULMACA 1 2 3 4 5 6 :ı i 3 SOLDAN SAĞA: 1/ Thoraas More'un, ide- al toplum örgütlenmesini konu alan ünlü yapıtı... Yan memnunluk belirten bir ünlem. 2/ Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür 4 ipekli dokuma... Eski Türkler'de ölülerin ar- dından düzenlenen yuğ törenlerinde söylenen ağıt. 3/ Sonsuz. ölüm- süz... Duvar içinde bıra- kılan oyuk bölüm. 4/ Yüz, çehre... Benzerlerin- den üstün. 5/ Süs için yanağa sürü- len kırmızı boya. 6/ lyilik, yar- dım... Uzaklık işareti. 7/ Bir soru sözü... Bir zaman birimi... Giysi kolu. 8/ Bir bilgiyi gösteren simge- ler dizgesi... Beddua. 9/ Alışılmışa aykın olan. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Cemal Süreya'nın bir şiir kitabı. 2/ Kutsal olduğu için dokunulma- ması gereken şey... Havadan elde edilerek ışık araçlannda kullanılan asal gazlar sınıfından element. 3/ İspanyollann sevinç ünlemi... Bir haber ajansının simgesi... Bir nota. 4/ Uçan avlân çekmek amacıyla bir ağaç dalına bağlanan içi doldurulmuş kuş. 5/ Sa- nayi. 6/ İskambilde bir kâgıt... Gereksinmeye yetmeyecek ka- dar az... Bir nota. 7/ Hazır... Romatizma ağnsı. 8/ Arka, surt... İnsan vücudunun dış yüzü. 9/ Kerestelik bir ağaç cinsi... Ameri- ka zencilerinin kullandığı, gitara benzer bir müzik araa. İLAN T.C. MARMARtS ASLÎYE CEZA MAHKEMESİ EsasNo: 1990'175 KararNo:1991 523 Tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yaralamaya sebebivet suçundan sa- nıklar Nurullah ve Hulkiye oğlu 1%3 D.lu Malatya ıli merkez İstiklal mahallesi nüfusuna kayitlı CEM UĞURLAŞ ile Ahmet ve Behiye oğlu %1 D.lu HASAN LÜTFÜ FATCI hakkında müsnet suçtan yapılan yargılama sonunda; Sanıklann eylemlerine uyan TCK'nm 459ı2-son. 647 sayılı yasa- nın 4/1-6, TCK'nın 72-94 maddelen gereğince I80.000.'er lira ağır para cezası ile cezalandınlmalanna. verilen cezamn ertelenmesine da- ır gıyabi hüküm, aramalara rağmen tebligat yapılamayan karann 7201 sayılı tebligat kanununun 29 ve ve müteakip maddelen gereğin- ce gazetede ılanı, ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra sanıklara teb- liğ edilmiş sayılacağı, ilan ücreünin sanıklardan alınacağı ilan olunur. 19.02.1993 Basın:2l814 İLAN T.C. ADANA1. ASLİYE HUİCUK MAHKEMESİ 1992,884 Davacı Askeri Dağlı vek. Av. ömer Faruk Gerger tarafından davalı Osman Kıliç. Reşıt Arslan aleyhine açılan tazminat davaana esas olmak üzere: Davalılar Osman Kılıç ve Reşıt Arskn'ın 20.4.1993 gününde saat 9.00'da mahkemeye bizzat gelmeleri veya kendilerini temsilen bir ve- kil göndermeleri. göndermedikleri takdirde haklanndaki davanın gıyaplannda görüleceğinin bilinmesı tebligat yerine kaim olmak üze- re ilanen tebliğ olunur. 22 2.1993 Basın: 218^3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear