14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18MART1993PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Mumcuanısına sergi • Kültür Servisi - Karikatürcüler Derneği. L'ğur Mumcu anısına 20 mart-15 rrisan tarihleri arasında kankatiir sergisı açacak. Kankatürcüler Derneği'nden yapılan açıklamada. Uğur Mumcu anısına biraraya getınlen kankatürlerden oluşan sergi ıle terörü bır kez daha laneılemek istedıkleri bildirildı. Dernek Merkezi'nde açılacak sergıde İsmail Gülgeç, Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk, Bedri Koraman ve Nehar Tüblek'in de aralannda bulunduğu 30 kankatürcünün.yaklaşık 60 esen sergi lenecek. Radau'nun sergisi uzatıldı • Kütür Sen isi - Zümrüt Yasemin Radau'nun İsıanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde 4marttarihindeaçılanresim sergisi I nısan tarihıne kadar uzatıldı. Bu sergısmde tuval sınırlan içinde üçüncü boyuta yönelen sanatçı, geçmiş ve gelecek zamanlan kendi resim dılıyle yorumluyor. Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi Hüsamettın Koçan Atölyesi'nden mezun olan Radau. 1991 yılında gerçekleştirilen 52. Devlet Resım Yanşmasf nda ikincilik ödülü kazanmıştı. Öte yandan Almelek Sanat Galerisi'nde sürmekte olan Cafer Bater'in suluboya sergisi de 29 marta kadar uzatıldı. Ortaköy Alaturka'da ise Hatice Sezer'in çalışmalan sergileniyor (258 79 24) Kamil Fırat'ın dia gösterisi • Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Kulubü 3. Sanat Bayramı kapsamında Kamil Fırat bugünsaat 12.00'debırdıa gösterisi sunacak. "•K.B'nin Kent Düşleri" adını taşıyan gösteri Boğaızıçı Ünıversitesi Turgut Noyan Salonu'nda gerçekleşecek. James Stevvart hastanede •SANTA MONİCA (AA) - Amerikan sinemasının çizdigi unutulmaz kovboy tipleri ile sinemaseverlenn gönüllerini fetheden ünlü aktör James Stewart. kalp rahatsızlığından hasteneye kaldmldı. ABD'nin Califomıa eyaletının Santa Monica kentindeki St. Jean Hastanesi sözcüsü, 84 yaşındaki aktörün düzensiz kalp atışlan nedenıyle geçen cuma hastaneye kaldınldığını söyledi. Sözcü. Stewart'ın bu günlerde taburcu edilmesinin beklendiğinı söyledi. 'Çevremizi koruyalım' • Kültür Servisi - İstanbul Eğitim ve Kültür Vakfı (İSTEK). vakfa bağlı 11 okulun öğrencileri arasında bır afış vanşması düzenledi. "Eskı eserlenyle. doğasıyla çevremizi koruyalım, gelecek kuşaklara hediyeedelim" konulu yanşma sonucunda ilk lOöğrenri ödüüendirilecek. Birinci olacak öğrencinin afişi yurtiçınde coğaltıhp dağıtılacak. Beatles'ın eşyaları • LONDRA(AA)-Pop ' müzığinin unutulmaz topluluğu The Beatles'ın üyelerinın özel eşyalan açıkarlırma ıle satılacak. Londra'nın Picadilly meydanındaki "Trocadero" alışveriş merkezinde 21 nisanda düzenlenecek açıkartırmada, eşyalann toplam 300 bin sterhne satılması bekleniyor. ı Satılacak 500 adet eşya ' arasında müzikaletleri. giysiler. fotoğraflar, sanat eserleriveevlilik cüzdanlannın bulunduğu bildırildi. Satışa sunulacak eşyalar arasında, John Lennon'ın 1962'deCynthia , Povvellve 1969'da YokoOno ıle yaptığı evhlikleri • belgeleyen evlılik cüzdanlannın büyük ilgi görmesi bekleniyor. Emil Galip Sandalcı, bir derviş gibi acısını kendine sakladı, doğru olanı sevdi, doğrularla yaşadı ve doğrularlaöldü Birlikte düştinmeyi özleteııbir aydıııdı O ERDAL ÖZ 12 Mart, Emil Galip'in geçmişinde önemli duraklardan biridir. Öyle bir durak kı. bır- takım kanun kaçaklanna yataklık yapmak, uçak kaçırmak gibi suçlamalarla iceri alınıp ışkencelerden gectiğı, aylarca tutuklu kaldığı, sonunda da - elbette- aklanıp salıve- nldiği çirkin ve karanlık bir durak. Ne kadar başı kalabalık bır ınsandı. Yalnız başına kalmayı hiç sevmezdı. Onu evinde yalnız yakalamak herkese nasıp ol- mamıştır. 12 Mart öncesınde de öyleydi. ama cezaevı döneminden sonra çok daha kalabalık yaşadı O hücre döneminden son- ra başlayan koğuş kalabahklanna öylesınej alışmıştı kı. cezaevi sonrasında evi. sanı- klann konaklama yerine dönüştü. Onlarsız edemedı. Kendıni sanki onlara adadı. 12 Mart öncesinde. Ankara'da Sergi Kıta- bevi'mize gelirdı. Kitaplan seçıp ayınrken. çevresınde gencecik insanlar olurdu. Arka- daşlan hep gençlerdi. O zamanlar. yanılmı- yorsam, TRT'nın dış haberler bölümünde." türkiye'nın Sesi Radyosu'nda şeftı. Bu gö- revı sırasında, TRT içinde bırtakım yazılı bültenler yayımlardı Dünyanın dört bir yanında yazılmış en seçkın yazılar, yorum- lar, secilipçevirtilir. teksir edilerek çoğaltılır. sonra da bunlar cıltlenirdi. Bu ciltleri edin- mek, en büyük çabamjzdı. Emin Galıp. o za- manlar, dünya ile aramızda bu müthiş ıleti- şım araanın yönetiasıydi ve bundan büyük bir keyif alıyordu. Sanınm, bu büyük çevın çabasından dolayı da sorgulanıp yargılandı Urctüği. çoğalttığı bu altler, dünyaya açılan çok önemli bir pencereydi çünkü. Bugün, hala o ciltleri birtakım evlerde görürseniz şaşırmayın. Koca bir kültür kitaplığıdır o ciltlcr Ve edcbıyat doludur. Onunla hapis yatmak da güzeldi Evi, evlen severdi Emil Galip. İkı yanında yığılı kitaplannın arasmdaki eskı koltuğuna oturup tartışmayı severdi. Onunla düşünmek çok güzeldi. İçinden çı- kamadığım zamanlar ona gıder. yalnız bu- lursam sorunlanmı ona açardım : Onunla birlikte düşünmek içın yapardım bunu. Hiç incitmeden, ama hiç de evirip çevirmeden, içinden çıkamadığım konularda öne sürdü- ğü düşüncelerle. sorunu kafamda çözümler- dı. Karşı çıkardı söylediklerime. tartışırdık, sonra başka türlü karşı çıkardı: sonunda aydınhğa çıkan ben olurdum. O, birlikte dü- şünmeyı özleten bırduşünürdü. En büyük özlemlerinden biri. roman yaz- maktı. Bir romana başlamıştı yıllar önce. Uzun tsrarlanma dayanamayıp yazdığı bö- lümleri bir gün bana okutmuştu. Okudu- 12 Mart, ona çok acı çektir- di. 12 Eylül de çekrirdi, ama 12 Martın izleri onda daha çoktur. Emil, 12 Maıtı hiç unutmadı; kendi çektikle- riyle değil, ama çevresini sa- ran dostlannın çektikleriyle unutmadı. 12 Marta olan öfkesini de bu kez böyle dile getirdi: Bir 12 Mart günü toprakla buluştu. ğunı metnı ona yakıştıramamıştım ; bunu ona söylemek güçtü, ama belli etmiştım. Sanınm o çalışmasını ondan sonra sürdüre- medi. Gazetelere köşe yazılan yazdığı dönemleri düşünüyorum : Dılınden sevgı dökülen o za- rif insanın yazılanndan fışkıran öfkeye bayıhrdım. Edebi- yat yüklü o ,yazı- lannı sürdüremedi. En güvendiği, en beğendiği gazeteci arkadaşlan da. ona bir gün olsun ' Gel bizim gazetemızde yaz' demediler. Sanınm bunu hep ekledı. Ama demediler. Neden bu kadar çe- kinildi ondan, neden yakınlara sokulmadı. bugün daha iyı anlıyorum. Mamak Cezaevındeydık. Benim. Denız Gezmış'lenn koğuşuna gızlıce gırdığım gün- lerdi. Bır Emil biliyordu bunu. Gece koğuşa dönüşümü bekler, koğuştakilerin çoğunun uyuduğu o saatlerde yatağıma tırmanır. be- nım. notlanma bakarak fısıltıyla anlattıkla- rımı dinierdi. O notlan cezaevinden kaçınl- manın yollannı da birlikte aramıştık. O kita- bımın cn yakın tanığı Emil'dir. Güzel bır Ankara akşamı Zülfü Livaneli"- nın evine götürmüştüm onu. O gün Zülfü'- nün sazını ilk kez birlikte dinlemiştik. fşte o • Jean- Jacques Rousseau, o ünlü 'Emil'ini, bizim gerçek Emil'i tanısaydı, yazamazdı. En azından öyle yazmazdı, Emil nasıl bir eğitimden geçip geldiyse, çağdaş bir aziz olarak çıkmıştı karşımıza, almayı bilmeyen, görevi yalnızca vermek olan bir aziz. sazlı. sözlü gün, sonradan. sıkıyönetımde. bizim gizli örgüt toplantımız olarak çıkanldı karşımıza. Emil Galip'le birlikte olmak güzeldi, ama onunla hapıs yatmak daha da güzeldi. Ben- den oldukça büyüktü. ama koğuşun yöneıi- cısı bendım. Onun ıncecık yapısı, yaşının benden büyük oluşu. neden bilmem, hep bana hüzün vermişür. İçeride, belli etmeden, onu konımaya çalışmışımdır. Ama belli etmeden, asıl koruyanın o olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Oysa, öylesine gençti ki, ona "Emil Ağa- bey* demek hiç gelmedi içimden. Ona hep 'Emil', dcdım. Jean-Jacques Rousseau. o ünlü 'Emil'i. bizim gerçek Emil'i tanı- saydı, yazamazdı. En azından öyle yazmazdı. Emil. nasıl bir eğitimden geçip geldiyse. çağ- i daş bir aziz olarak | çıkmıştı karşımıza. almayı bilmeyen, görevi yalnızca vermek olan bir aziz. Bız sosyalizmin değjşik kulvarlannda ko- şarken, o şaşmaz sağduyusuyla her zaman yanımızda olurdu: bizı dınler. gevrek kahka- halanyla bızı ığneler. konuşur, konuşurdu. Emil. sosyalıst olmadı. Kendini sosyahzmle sınırlamadı. Yoğun kültürü ve sağlam dün- ya görüşüyle çerçevesini saran ve onu çok se- ven dostlannın her zaman haklı olduklan yanda oldu. Nerede bir haksızık gördüyse çekinmeden uzenne gıtlı, konuştu. tartıştı. Bır derviş gibi acısını kendine sakladı. doğru olanı sevdı. doğrularla yaşadı. doarularla öl- dü. Modigliani'niııtiplerinebenzer yüzü 12 Mart. ona çok acı çektırdı. 12 Eylül de çektırdi. ama 12 Martın izleri onda daha çoktur. Emil. 12 Martı hiç unutmadı: kendi çektikleriyle dcğil. ama çevresini saran dost- lannın çektikleriyle unutmadı. 12 Marta olan öfkesini de bu kez böyle dile getirdi: Bir 12 Mart günu toprakla bu- luştu Çok sevdiğim ünlü İtalyan ressamı Modigliani'nin liplenne benzer ınce uzun yüzüyle Emıl'ın bende ilk bıraktığı 'zlenim, onun ıyi biriçkıcı olduğu yönündeydı. Onun içkıden hiç ama hiç hoşlanmadığını öğrenin- ce çok şaşırmıştım. Sanınm o güzel yüzünü örten incecik sakalını biraz da bu ızlenimı bı- rakmamak için kesmezdı. O genç güzel in- sanın yanaklanndan bir kez daha öpüyo- rum. PEN'den Ağaoğlü'na destek Kültür Servisi - PEN Yazar- lar Derneği Başkanı Şükran Kurdakui. yazar Adalet Ağa- oğlu'nun "Fiknmin İnce Gülü' adlı romanından sinemaya uyarlanan filmle ilgjli basında çıkan yazılar ve yönetmenin yazar haklan konusundaki tavn hakkında şu açıklamayı "Ulkemızde yazar hak- lannın henüz gerekli yasalarla güvence altında olmadığı bi- linmektedır. Bu koşullarda. geçerli yasalann bile görmez- likten gelinerek keyfı davranı- lması ve yazann yapıtı üzerin- de yalnız maddi değil. manevi haklannın da bulunduğunun gözardı edilmesi. özellikle an- laşmalann hiçe sayılması ya- ratma özgürlüğüne ve ya- ratıcının temel haklanna teca- vüzdür. Bu türden sorumsuz bir davranışı bizlere de yapılmış sayıyor. kamuoyunu ve basını duyarlı olmaya çağınyoruz." Aksanat yakında Beyoğlu'nda • Galeri, 150 kişilik çok amaçlı salon ve plastik sa- nat atölyeleri.müzik ve ses kayıt. bale ve dans stüd- yolan içeren Aksanat Kültür Merkezi 8 nisanda açılacak. İSTANBUL (AA) - Beyoğ- lu İstiklal Caddesi üzerindeki 19. yüzyıl mimarisının en gü- zel örneklerinden olan bır bina. Aksanat Kültür Merke- zi olarak 8 nisanda sanatse- verlerin hizmetine sunuluyor. Merkezin birinci katında, resim ve heykellerin sergilene- ceği bir galen ve fuaye bulunu- yor. İkincı katta. 150 kişilik si- nema ve dia gösterilerinin de yapılabıleceğı çok amaçlı bir salon yer alıyor. Üçüncü katta ise hey kel, resim ve baskı gibi plastik sanat atölyelen bulu- nuyor. Dördüncü katta, idari kad- roya aynlmış bürolar ve cafe- bar ıle bir kış bahçesi, beşina katta da amatör ve profesyo- nel sanatçılann kullanımı için müzık ve ses kayıt stüdyolan bulunuyor. Altıncı ve son kat- ta ise Istanbul'un en büyük bale ve dans stüdyosu sanatse- verlerin hizmetine sunulacak Akev'de ilk sergi, Sakıp Sa- bancı nın özel koleksiyonun- dan seçilmış eserlerden oluşa- cak. Modern cazın devlerinden Chick Corea, bugün Cemal Reşit Rey 'de akustik piyanoyla iki konser verecek îstanbuTda ChickCorea fırtınasıesecekKültür Servisi- Sisley tarafın- dan düzenlenen "Best Of Sisley Konserieri/ Caz SerisT, Chick Corea'nın bugün Cemal Reşit Re> Salonu'nda >ereceği iki konserle sürüyor. Dört yaşında piyano calmaya başlayan ve Boethoven. Vlozart. Bach gibi ırstaların klasik eseıieri- ni dinleyerek büyüyen Chick Co- rea, genclik y ıllannda Bud PoneU, Charlie Parker ve Lester Young gibi caz efsanelerinin müziklerine ilgi duymaya başladı. Bir süre Herbie Vlann. Cal Tjader \e Mongo Sanlamaric gibi Latin mü- ziğinin ustalanyla çalışan sanatçı daha sonra Stajı Getz, Sarah \a- ughan. Blue Mitchell ve Gary Bur- ton'a akustik piyanoda eşlik etti. 1968 vılında \liles Davis'in "In a Silent Way" ve "Bitches Brevv" adlı çok önemli iki yapıtına im- zasmıattı. 1968-1971 vılları ara- sında "Circle" adlı toplulukla avant-garde müzik çalışmalan vaptı. 19701i yıllarda Staniey Clark ile kurduğu "Return to Fo- rever" topluluğu, fusion tarzının en kuvetli ve aranan gruplanndan biri oldu. 1980'li yıiların başında akustik piyanoya ağırlık veren Korea. I985'te "Chick Corea Electric Band"i kurarak elektrikli piyanoya döıriîş yaptı. Caz dün- yasının en popüler Lsimlerinden biri olan sanatçı. Grammy ödülü de dahil olmak üzere birçok müzik ödülüne layık görüldü. Ne çeşit müzik çalıyor olursa olsun -ki bu sok> piyano, yaylı çalgılar dörtlüsü veya büyük bir orkestra olabilir- elektrik ya da akustik bir düzenlemede Corea. modem cazın en kendine özgü ve kimliği hemen fark edilen ustala- nndan biri olarak nitelendirili- yor. Eleştirmenlere göre Corea'- nın orkestrasıy la çıkardığı be- şinci albiimü oîan "Beneath The Mask" daha önceki çalışmala- nndan farklı. Corea 'dan çok şeyler içeren al- büm bu kez yeni unsuriarla destck- lenmiş. Corea en büyük değişikli- ğin enstrümanta) renklerde oldu- ğunu söylüyor. Koca bir albüm için gerekli mal- zemey i oturup birkaç günde çıkar- tabilmekle ünlüCorea, beste yap- ma sürecini şöyle aktarıyor: Yeni bir albüm için beste yapmaya baş- ladığımda, kendimi canlı bir kon- serdeymiş gibi düşünüp buMuğum tümüvle yeni müziksd temayı is- lerim ve daha sonra bunu yine canlı konserin gereklerine adapte ederim." Chick Corea, bugün Cemal Re- şit Rey Konser Salonu'unda saat 18.30 ve 21.30'daki konserlerini akustik piyanoda verecek. Esat Tekand'm son çabşmalan 29 marta kadar Nişantaşı Urart Sanat Galerisi'nde Kibar Hırsız, 4 Venüs'ün Doğıışu'na karşı FATTV1A ORAN İkı yıldır sergi açamayan Esat Tekand, Urart Sanat Galerisı'nde gerçekleştirdıği altıncı kışısel sergısınde tuval resmi yerine bır dızi 'ışıklı düzenek'le çıkıyor karşımı- za. Bunlar ilk bakışta ışık ve metaTin bir arada kullanılmasıyla oluşturulan düzen- Lemeler gibi görünse de daha yakından bakıldığından Erken Rönesans Dönemı ressamı Sandro Botticeffi'nin ünlü tablo- lanndan "Venüs'ün Doğusu"nun ironik bır analızı olduğu dikkati çekiyor. Te- kand'ın 'gayri akli" birçağnşım yönlemini hedefledığı bu sergısinde on "düzenleme" yer alıyor... Böyle ilginç bır çalışmayla karşımıza çıkmasmın serüvenıni anlatmasını istedı- ğimde, aslında bunu yillardır düşündüğü bır çalışma olduğunu söylüyor Tekand. "Ama" dıyor, "Bunu hazırlayan etkenler- den biri de kaynak cammı keşfetmemdi." Nasıl kesfettiniz? Kaynak yaparken keşfettim. Kaynak camı ışığı bır yerde topladığı için ışık dağılmıyor. Işığa bakabilmek. gözünün içıne bakabilmek hadısesi önemlıydi. Bot- ticelli'yle, "Venüs'ün Doğuşu"yla "uğraş- mak" bir bahaneydi aslında. En iyi örnek o ımıydu? Öyle bir ıddiam yok. ona denk geldi. Bu çalışmaya başladığım sıralarda bırdergıde •'Venüs'ün Doğuşu"nu görmüştüm; be- nim yaptığım gibi resmi dörde beşe böl- müşler. Sonra bu işe ne kadar sıkıldığımı. bunlann hikâyelerinden artık ne kadar bıktığımı düşünürken yavaş yavaş bana •gelmeye' başladılar ve son hali gördüğü- nüz gibi oldu işte. 'Düzenleme'lerinizin "Venüs'ün Doğu- şu"nun ironik bir analizi olduğunu vurgu- lamtştık demin... Evet. Benım okuduğum o dergide de analiz ediliyordu, yeniden bir başka açı- dan ele alınıyordu "Aman bu kısmı çok önemli, buna dikkat etmemiştik. bunu da yeniden keşfettik" falan dıye. binlerce se- nedirbu'meret'resimhâlâanalizediliyorve beni hiç ılgilendirmiyor. Üstelik ben nefret edenm bu resımden. Bana en 'kitch' gelen resımlerden bmdir. Evet. "Venüs'ün Doğuşu" yerine .\tona Lisa'yı da seçebilirdiniz... Ama onu Duchamp yaptı, benim had- dime düşmez. Eğer öyle bir yerden bir hırsızlık yaptıysam, mükemmelen Duc- Tekand, Boticeüi'nüV \ enüs'ün Doğuşu'nun ironik bir analizini yapıyor. hamp'tan yaptım. İlk saldınyı belki o yaptı. Bizim problemımiz farklı. Onlar Batı sanatının içindeydiler Duchamp için böyle bır çalışma, geleneksel aile bağlannı çözmek gibi bır şeydi. Ama benim için? Ben hep üvey evlat gibi bunlann yanında sığıntı Senelerdır Batı sanatının kenar- lannda "beni de ıçınize alsanıza' dıye yal- varan 'geri zekâlı'lıklı. Tabıi zaman içinde ınsan bu tepkıyi göstermeye başlıyor. Onun için "ırrasyoner dedim ben bu ça- lışmaya. Malzemelerinizden de söz eder misiıüz biraz? Çinko ve kaynak camı. Onun dışında en ilkelinden bir elektrik tesisatı: duy. am- pul. kablolar, borular. Malzemclerde bel- ki ışin özüyle ılıkili bırtakım bağlantılar var. Ben bu resmin uzenne fikir yürütme. çözümleme, genye dönüp nedenlerinı araştırma olaylannı kurcaladım. Derken. Venüs'le 'anılan' bir sürü simge çıktı. gül- meye başiadım: Güvercin, Venüs'le ala- kalı. Senelerce kullandık; banşoldu. uçur- duk, darbe oldu, yolduk. Koç desenız. Ve- nüs binip gjtmiş, güller Venüs'ün üstüne yağmış, deniz köpüklerinden doğmuş. ve- saıre. Teknolojik öğelerin ağır bastığı söylene- bilir mi bu sergide? Yok, söylenemez. Çünkü bu, artık dün- yanın en kötü teknolojisi. Teknoloji de- meye bin şahıt ister. Evdeki en adi ampul düzeneğinden daha kötü birdüzenek bu. Siz mi istediniz öyle olmasını? Evet, öyle olmasını özellikle tercih et- tim. Şimdi bu böyle "teneke" bir "dünya' aslında. Metal, ışık, kablolar. Meıali kul- lanmakla devTeye bır "sağlamlık' nosyonu sokuyorum: Buradaki fıkirleri, öne sürü- len şeyleri veya 'Venüs'ün Doğuşu'nun bilmem kaç yüzüncü kopyası bir fotoğ- rafını dahi "tel örgü'lerle muhafaza altına alıp sakınmak, her zaman tedavüle hazır vaziyette, güvenlıkte tutmak için. Metalin sergideki işlevi o. "Sağlamlık" ve "koruya- bilmek" hissini verebilmekten başka, bir de içinde ışıklar yakıp, özel kutular, özel bolümier açabilmek için kullandım meıa- lı. Yoksa tüm bunlar Botticelli'nin ışık/göl- ge oyunlanna bir laf atma mı? Botticelli'nin resım tarzıyla alakalı hiç- bir şey yok asiında burada. Çünkü artık karşımızda Botticelli'nin olup olmadı- ğından şüpheliyim ben Birtakım simgeler var; bunlar da artık tamamen 'medya'nın araçlan. Venüs'ün kendisı öyle zaten, öyle kullanılıyor. Bütün bu ifFet hadıselen. Batı fikri, dengeler. ölçüler. zarafet elemanlan; kuğu gibi uzun bır boyun, güveran. koç, haşhaş, gül. ınci, istiridye kabuğu. Bütün bu semboller her gün karşımızdalar Be- nim oynadığım oyun oydu: Bunlan yan yana getırip "kargaşalığı' olduğu gibi yansıtabılmektı. Daha da içinden çıkılmaz bir hale getinyor bclkı, ama hiç olmazsa bir "müdahale'ydi bu. Ama ilie de İıırsızlık' yaptığınızı söylü- yorsıınuz bu çalışmanızda... Göğsümügeregeresöylüyorum. Benım burada akrabalanm var: Duchamp var. Magritte var. Doğu kültüru var. Ben hırsızlığın açık açık yapılmasından ya- nayım. Dozuyla. uslalıkla yapılmış bir "kı- bar' hırsızlığın kalitesi vardır çünkü. CeyhunAtıf KansuŞiir Ödülü Kamkuş'un • Seçici kurulun oy çokluğuyla aldığı karar gereğince. Hidayet Kara- kuş'un "Sesini Bana Bırak" adlı kitaplaş- mamış yapıtı ödülü ka- zandı. ANKARA (Cumhuriyet) - 1993 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü "Sesini Bana Bırak" adlı yapıtıyla Hidayet Karakuş'a vc- nldi. Gülten Akın, Talip Apaydın, Refik Durbaş. \hmet Erhan. Bahar Gökler, İsmail Karaah- metoğlu ve Emin Özdemir'den oluşan ödül seçıcı kurulu. 14 martgunü toplanarak 1993yılı için odüle aday olan 25 yapıtı ınceledi. Seçıcı kurulun oy çokluğuyla aldığı karar gere- ğince. Hidayet Karakuş'un "Se- sini Bana Bırak" adlı kitaplaş- mamış yapıtı ödülü kazandı. Hidayet Karakuş. ödülü 20 mart cumartesı günü Devlet Resim ve Heykel Müzesi'nde saat 17 00'da düzenlenecek tö- ren ve şıır gecesınde alacak. Hidayet Karakuş kimdir? Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'nü kazanan Hidayet Karakuş, 6 Eylül I946'da Yal- vaç'ın Kurusan köyünde doğ- du. I964'te Ispana Gönen II- koğretmen Okulu'nu. I966'da Selçuk Eğitim Enstitüsü Edebi- yat Bölümü'nü bıtirdi. Kara- kuş'un Günaydın Gül Yaprağı, Kemeraltı Şıirlen. Hangi Ley- lasın Sen (1982 Nevzat Üstün Şiir Başan Ödülü) adlı şiir ki- taplan bulunuyor. Karakuş'un "Yağmur Nereye Yağar9 " adlı yapıtı 1981 Mehmet Ali Yalgn roman ödülünü, "Uyku^u Dc- nn Şehır" adlı yapıtı da 1991 Fcrıt Oğuz Bayır roman odülü- nü kazandı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear