25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7ŞUBAT1993PA2AR 14 DIZI ARKADAŞLARI UĞUR MUMCU'YU ANLATIYOR -ı- SUNUŞ Sevgili Uğur Mumcu üzerine son iki hafta içinde çok şey yazıldı. Biz bu yazı dizimizde onun gündelikyaşamı, çocukluk vegençlikyıllarına ilişkin bilinmeyen yönleri üzerinde duracağız. Yakınları, arkadaşları meslektaşları, mahalle ve okııl arkadaşları onu kendi gördükleri ve bildiklerigibi anlata- caklar. Buradan Uğur Mumcu 'nun bir yaşamöykiisü de çıkarılabilir. Biz anlatılaıj^abir şey katmadık yalnızca anlatılanları aktardık. Uğur Mumcu siyasi tarihimizin ve basın tarihimizin bir parçası olma özelliğiyle de önemlidir. Nasıl bir ortam içinde yetişti, cezaevlerinde, sakıncah piyade olarak askerde nelerle karşılaştı ve bir insan olarak arkadaşlarıyla nasıl bir bağı vardı. Bu özellikle'ri bu larihin bir paçasıdır. Bu anılar demeti, Onun yasammı araştırmak isteyenlere önemli bir kaynak oluşturacaktır. Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu: DemireFm lıalk tarafiııdaıı taıııiîiııasım sağladı Uğur doğduğu zaman, "Ben ne olacağım?" demiştim. "Senin kardeşin" demışlerdi. 26 yıl, Uğur ile aynı odada yaşadım. Yaşamımm yansını beraber ge- çirdik. Bütün çocukluk hastalı- klannı önce ben kapardım. Ku- lak rahalsızhğım, görme zayıflığım nedeniyle, bana ağa- beylik yapardı. Beni korurdu. Kazaklanma ortaktı. İki kardeş ayn a>n kitaplan alır. önce bıtir- me yanşına gırerdik. Uğur, çok gûzel resım yapardı. Solakü. Yaası çirkindi. ama resmi çok güzeldi Arkadaşgrubunuçabuk edinirdı. Oyun ve arkadaş gnı- bunda espride lıderdı. Tek tut- kusu. kitaptan sonra, iyi-güzel gi- yinmekti. Futbolda az daha profosyonel olmak üzereydı. Kaleci Turgay'a hayrandı. Galatasaray takımını tutardı. Bacaklara dalardı. Bir keresınde bu yüzden çatlak ya da kınlma oldu. 1 ay yatağa çakılı kaldı. Futbol hayatı. öyle bitti. Siyasete ilgisi, benim yüzüm- den oldu. Babam ve annem, "Sen kafasına soktun" diye kızardı. Ben ve ablam, 29 nisan olaylan- na. 27 mayıs öncesındeki öğrenci hareketleri, beraber katıldık. Ab- lam bir gün sürdürdü. Ben. 27 mayısa kadar devam ettim., O sı- rada Beyhan Hukuk'ta. ben Si- yasal'da. Uğur lisede. Babam, beni başıma daha fazla iş açı- Imasın diye Burdur'a getimi. Ben Burdur'a gittiğim gün, 27 mayıs oldu. Babam, beni gönderdi. Döndüğümde Uğur, o günden itibaren siyaset ve toplumsal olaylarla ilgılenmeye başladı. Babam, onun tstanbul Teknik Üniversitesi'ne girmesini istedi. Bahçefi'deki ev yapılırken, Uğur, inşaatın bıtimine kadar işçi gibi çalıştı. Babam, ondaki çizim ve mühendislik yeteneklerini görün- ce. Isıanbul Teknik Üniversitesi'- nin sınavına gönderdi. Uğur, İstanbul'dan hukukçu olarak döndü. Babam şaşırdı, fakat be- nimsedi. Hukuk derslerini çok severdi. İlk büyuk denemesini, Deneme Lisesi Okul Başkanlığı'- nda yaptı. Kaybetti. Yaptığı veda konuşmasında. "Mumcu"- nun mumu söndü" dedi. Ama sönmedı. Lisede, Dumlupınar Deni- zaltısı battığı zaman şehit düşen askerlerden etkilendi. Ayhan Ünalp'in "Teğmenim" şiıri vardı. "Senin gözlerin yeşildi" diye baş- layan şiıri ezberledi. Fen şubesin- de olduğu halde, birçok şiiri ez- berlemişti. Şiir günleri yapılırdı. Şairlerin kendıleri. devlet sanatçı- lan şiir okurdu. OnJara aboney- di. Bir tiyatro sanatçısı gibi. şiirle- ri ezbere okurdu. Belleğinde 100-150 şiiri tutması, herkesi hayrete düşürürdii. Yazmadan çoİc, hilabete önem venrdi. Şiir ve felsefeyle ilgüenirdi. çok pedago- jik bir dili vardı. Futbol, şiir, resim. edebiyat, çok sosyal bir arkadaşhk ya- şamıyla lise geçti. Evlenene kadar İuzlann çok ilgisini çekerdi. Yakışıkh. çok iyi giyınir, spor ya- par. espirili, çok güzel konuşur- du, güzel bir ses tonu vardı. Etki- leyiciydi. Kızlar arası rekabete konuydu Uğur. Üniversitede ders çalışırken, Fanık Erem'in "Ceza Huku- ku" kitabında ceza iıukukjı- nun felsefesi anlatılıyordu. Onu çalışırken, zevkle ezberler- di. Ceza huku- ku dersini çok sevmişti. Sonra öğrenci derneği başkanlığına seçildi. Ondan önce, hukuk fa- kültesi birinci sınıfta münaza- racılığa başladı. Münazaralar- da o yıl, sıruf- lannın ekibi okul birincisi oldu. Sınıflar ve okullar arası münazara yanşma- lan olurdu. 4'er kişilik ekipler ve bir başkanlan vardı. Katıhmcı- lar. belli bir zaman içinde bırer kere konuşurlardı. Ekip başkan- lan, 4 konuşmacıya yanıt verir- lerdi. Jüri, en iyi hatip ve ekibi se- çerdi. Önce okul takımı olarak, sonra da üniversite birincisi oldu- lar. Üniversitelerarası yanşmada da birinci oldu. tlk toplumun dikkatini çekişi. o zaman oldu. Ankara Hukuk Fakültesi ekibi. İstanbul Hukuku da yendı. Mü- nazara ekip başının hem fikren dolu olması, hem de hiçbır ko- nuşma kusuru olmaması gereki- yor. Dinleyenlerden en çok alkış alanlar puan alıyor. Ona etkim, siyasete ilgj duy- masında oldu. Bir etkim de Uğur münazaralarda gelışince, "Sen konuşurken, belli sloganlan öne çıkanıyorsun. Halbuki bunlan somut biçimde açıklamak gerek- li. Gel. evde tartışalım" derdim. örnegin köy enstitülerini tartışmıştık. Onun belgesel yöne gitmesınde. böyle etkim oldu. Herhangı bir slogan ya da savu- nulan değerin yaşamda, pratikte ne anlama gcldıgıni iki kere iki dört gibi kanıtlamadıkça kullan- ma. Bir sloganı karutlamak lanm. Özelden genele gitmek ge- rekir diye onu eleştirirdim. O arada 27 mayısın ilerici ve çağdaş Türkiye'sini hedefleyen Anayasa hazırlanıyordu. Uğur, o hareketin devam etmesini istedi. Ben TÎP ile CHP arasmda bocalı- yordum. Bunlardan birisinin se- giç karşısmda AP Genel Baş- kanlığına adaydı. Kadri Erogan, AP'li. "Bu memleket plan değil, pilav istiyor" dedi. Bu sözlere tepki olarak, "Planlı Ekonomi" açıkoturumunu yaptı. O açık oturuma. Süleyman Demirel gel- di. Demirel, herkese kendini çok sevdirdi. "Elbette plan..." diye başlayan bir konuşma yaptı. Basın. çok tuttu. Yaptığı o ko- nuşma, Demirel'in toplum tarafı- ndan sevilmesini ve tanınması- nda katkı sağladı. Öğrenci Demeği Başkanlığı'- nda yaptığı veda Genel Kurulu'- na katıldım. Bütün ekipler, Uğur'a evet diyordu. Ama, ekibi zayıftı. tlk defa devletle başı, öğ- Uğur Mumcu ağabeyi Ceyhan Mumcu ile birlikte.(1967) çim yoluyla gitmesi gerektiğıni savunuyordum. O, ulusal Kurtu- luş Savaşı'nı yapmış olan Türk ordusuna güveniyordu. 1965'den 1970'e kadar bu görüşlerini sür- dürdü. Siyasal yöntem seçimi- mizde farkhlığımız vardı. Farklılıkta, benim görüşüme karşı küçümseme duymadı. 1971'e kadar Kemalist Devrimci görüşleri devam ettı. Sonra Uğur'u üniversiteye Mümtaz Soysal kazandırdı. Uğur'un ününü, Hukuk Fakül- tesi dışına taşırdı. O zaman öğ- renci derneği başkanı olan, cemi- yetçilik yapanlar sınıfta kalırdı. Uğur'un öğrenci derneği baş- kanlığında. münazara dönemi sona erdi, acıkoturumlar dönemi başladı. Her hafta bir yurt, in- sanlık sorununu, uzmanlannı ge- tirip konuşturdu. Demirel, o zaman Sadettin Bil- rencı derneği başkanlığı göre\i nedeniyle belaya girdi. 141-142- 163'le ilgili büyük bir toplantı dü- zenledi. İlk kez Türkiye'de tartı- şmayı, Hukuk Fakültesi öğrenci derneği gündeme getırdi. Emni- yette, kısa bir süre gözaltına ahp, "Yapma. Bu açıkoturumu ya- parsan. bürokraside istikbalini kaybedersin" şekünde tath-sert bir uyan yapıldı. Tansiyonu çok yüksek, çok gergm bir tarttşma vapıldı. Mehmet Ali Aybar. Uğur Alacakaptan katıldı. Sağ kesim, açıkoturumu sa- bote etmek için, organize gelmiş- tı. Gerilim yaşandığı halde, bir olay olmadı. Uğur. o açıkotu- rumiara sadece kendi inandığı görüşte olanlan değil, tez-antitez görüşlerini savunacak kişileri çağınrdı. Serbest tartışma adetıni getırdi. Tabu konularda Uğur'un öğrenci derneği başkanlığında Hukuk Fakültesi, Siyasal'ın önü- ne geçti. Deneme Lisesi Mezunlan Der- neği'ni kurduk. Aydın Güven Gürkan ile benim aramda müca- dele oldu. Dernek başkanlığmı. ben kazandım. 2. yıl. Uğur'u aday gösterdim. 3 yıl. AydınGü- ven Gürkan ve Doğu Perinçek se- çildi. Fakülteyi bitirdiğınde Mumtaz Soysal, Tahsın Bekir Balta'yı Uğur'u asistan alması ıcin etkiledi. Yabana dil için Londra'ya gitti Babam, o konu- da çok tiıizdi. Bir yıl Londra'da lisan eğitımı gördü. Uğur döndüğünde, bırçok üni- versıte Uğur'a İngiltere'de dok- tora yapma önerisi yaptı. Bir pro- fesör. burs önensı için An- karaya kadar gddi. Ama L ğur, dokto- rasını Türki- yc'de, ., >ap- manın daha doğru ola- cağınıdüşündü ve bu önenleri reddetti. Zen- gin olma şans- lannı tepti. İlki. her öğren- cınin gıpta ede- ceği bir bursu reddetti. Yön Dergısi Yazan CemaJ Reşit Eyüboğ- lu'nun yanında avukatlık stajı yaptı. Öğrenci demegınden sonra. Yön Dergi- si'nde yazmaya başladı. ilk yazısı, "Ayakkabıdaki sömürü"- ydü. "Bir kişi bir çift ayakkabıda 20 lira kazık yerse, ... kişi, ... ayakkabıda, ... kadar kazık yer..." diye başlayan bir yazıydı. Bir sektördeki sömürüye ilişkin Yıl 1965. Biz aynlıncaya kadar. bütün yaalannı bana okurdu. Fıkri değil, espri ve sloganı eleştiriye göre değiştirdiği olurdu. Uğur'u etkilemek için. en iyi yol espn yapmaktı. Sevdiği birespiri, onu etkilerdi. Birisi ona sevgi ve espriyle yaklaşırsa, keskinlikJere hedefolmazdı. Üniversitede asis- tanlığa devam etti Tahsin Bekir Baita'nın asistanı Mukbil Özyörük, Adıl özkol ve Uğur Mumcu'ydu. O ekip. önce ?ok kaynaşan bir ekip görünü- mündeydi. Uğur, o arada üniver- sitede profosörler kurulunda Uğur Mumcu'nun ablası Beyhan Gürson: Uğur doğduğunda piyangodan para çıkmışb Yıl 1942. Babam, Tapu Kadastro Fen Amiri olarak Kırşehir'e tayin olmuştu. Kı- rşehir'de sıtma var. Dereler akıyor. Annem de sıtnıadan rahatsız. yatıyor. Lğur'un do- ğumuna yakın günlerde hasta. Hastanede doğm uzmanı yok. Beledjye ebesi doğumu yaptınyor. Kırşehir'de elektrik, tnazotla çalışıyor. Gece 23.00'de elektrik kesiliyor. Sıcak bir vaz günü (22 ağustos). Akşam, Kadast- ro'dan misafır gelmiş. Fatma aMa diye bir kız var evde. Ceyhan'la ben kücüğüz. An- nem divanda uzanıy or. Hafif hafif doğum sancısı başlanıış. Misafir gidene kadar, belli etroemiş. Misafir gidince, babamı ebeye yollamış. Babam, e>"sahibinin eşi Zehra hanımı evde. annemin yanında bırakarak, ebeye koşmuş. Sokaklar karanlık, toprak. Babam, ebenin evıne gidiyor. Ev, yüksek duvariı bir babçe içinde. Ebe yaşlı ve tek gözü az göriiyof, körebe de deniyor. Ba- bam, babçe kapısını çalıyor, ebe uyanmı- yor. Komşular uyanıyor. 'Ebe, binu önce doğıımdan geldi. Herhalde derin uykuda' diyoriar. Babam, bahçe duvarından atlıyor. Ebeyi uyandırıvor. O arada, evide Uğur ebe gelmeden do- ğuyor. Ev sahibi Zehra hanım telaşlanıyor. Balkona çıkıp. 'bekçi, bekçi' diye sesleni- yor. O sırada, babam, ebeyle birlikte, vız vız diye öten fenerle sokağın ucunda görünü- yor. Zehra hanım, Oğlunuz oldu' diye ses- lenince babam, 'Uğurdur' diyor. O günter- de, doğumdan birkaç gün önce babam ve arkadaşları birlikte milli piyango bileti alı- yor. Ortak alınan bilete, 2 bin 500 lira para çıkıyor. 500'er lira paylaşalıyor. Daha son- ra babam, Kırşehir'den Ayvalık'a, sonra da Ankara'ya tayin oldu. 1943'de Ulus'ta orurduk. Bahçeüevler'e 1953'de geldik. Ulus'ta şûndiki Modertı Çarşı'nın olduğu yerde Devrim ilkokuiu var. Lğur Devrim ıl- kokulu'nda okurken, Bahçelievler'e taşındık. Uğur, Bahçeli İlkokulu'na nakle- dildi. İlkokuMa çahşkandı. Tarihi kişilerin resimlerini yapardı. İlkokuiu bitirince, Bahçeli Ortaokulu'na devam etti. O sırada Deneme Lisesi açıldı. Eve çok yakındı. Futbol oynardi. Kaleciydi. Babam uzun zaman teftişte olduğu zaman- larda, arkadaşlan Bİık çalarak onu çağırır, o da hemen giderdi. Lise 2. sınıftayken, kar- nesine bir siirii zayıf geldi. Annem kızıyor. Bir gün, annem ağladı. Lğur, 'Üzülme, kur- tanrun' dedi. 3 dersten ikmale kalmıştı. Geçti. Annem, ders çaltşsın, sokağa çıkmasın diye, koltuğu salon kapısıran önu- ne çeker, clinc örgiisiinü alır, otururdu. Lğur da, üf, püf diyerek dolaşırdı. L'ğur ile Ceyhan, gece geç saatlere kadar okurlar. Babam da. "Oğluni uyuyun, gözleriniz bo- zulacak' derdi. Çocukluğunda, saçları sarn ya yakın, lüle lüleydi. L'zun zaman annem, saçlannı kesmedi. Benim giysilerimi giydi- rirdi. Bir gün, kapının önünde oynarken. kız sanmışiar. Geldi. "Bana "tız' diyoriar. Saç- lanmı kesin" dedi. Saçlannı kesrirdi. Son- ra, bu olayı anlatırken. "Ben tızken, şöyle obnuşru" derdi. 29. sokakta otunıyorduk. Babam, onun teknik adam, mûhendis ol- masını istedi. Yurtdışında okumasını isti- yordu. Lisede, bu yüzden fen bölümünü seç- ti. O dönemde, her fakültetin sınavına giri- liyordu. İstanbul'a, Teknik Üniversite'nin sınavına girmek üzere gitti. İstanbul'da ede- biyat, hukuk imrihanlanna girmiş. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni kazanmış. O arada, ben mezım oldum. O sene, Feridun adlı bir arkadaşmın an- nesi, bizim İstanbul'da evimiz var. İstan- bul'da okusunlar demiş. O zamanki Anka- ra Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Akif Erginay'dı. Babamın isteği üzerine, Erginay'a. "Benim kardeşim. İstanbul Hu- kuk Fakültesi'ni kazandı. Ancak, ailemiz burada. Onu Ankara'ya nakledelim" de- dûn. O arada ihtilal olmuş. Anayasa profe- sörii Kubalı, Anayasa'yı hazırlıyor. Lğur. onun öğrencisi olmak isriyordu. Kaydını ge- tir dedik. On karış surarla, ama bizim iste- ğimize uyarak kaydını getirdi. İlk defa. en genç öğrenci derneği başkanı oldu. O arada ağabeyi Ceyhan, Siyasal'da. Uğur Hukuk Fakültesindeokuyor. Bir gün, kapıya bir dilenci geldi. Ayakİarı şişmişti. Bize, kangren gibi göriindü. Lğur, adamı arabaya koydu. Hastaneye götürdü. Tedavi ettirdi. Deneme Lisesi'nde, İhsan diye bir arkadaşı var. İhsan'ın, çok sert bir babası var. İhsan'a deri bir yelek alınmış. Uğur ve başka arkadaşları, postaneye gidip, telgraf çekiyorlar. Gece 02:3O'da kapı çalınıyor. Telgrafta, "*\'eleğini güle güle giy" yazıyor. Babası, sulu arkadaşları var diye İhsan'ı dö- vüyor. Demirel, AP Genel Başkanlrğı'na aday. Uğur, öğrenci demeği başkanı. Hukuk Fa- kültesi'nin altındaki yemekhanede bir ko- nuşma y apılacak. İlk defa L ğur getirmiş. O da gelmiş. O da konuşınuş, ilk defa adı öyle duyuluyor. Asistanken askerlik yaşı geldi. Ertelemek istedi. Doktora tezi bitmeden, askere çağırdılar. \edeksubay olarak İstanbul'da piyade okuluna gitti. Subay olamadan sakıncalı piyade, er çıkarttılar. Dava devam ederken, tahliye edildi. Ağn Patnos'a gönderdiler. Telefonla aradığımız zaman. birkaç kez revirde dediler. Tam te- şekküllü bir hastaneye kaldınlması için, Milli Savunma Bakanı'na telgraf çektik. Bunun üzerine, Erzurum Devlet Hastane- si'ne yattı. Daha sonra. Ankara Gülhane'ye naklettiler. Orada. boş bir paşa odasına yatıımtsjar. Hademe bakmış, "Paşam. ra- hatsızlığınız nedir?" demiş. Saçları traşlı ol- duğu için, "Saçkıran" diye yanıt vermiş. Li- sede tarihi piyesler düzeıilerdi. O piyeslerde başroUerde, kahramanları oynardi. asistan temsılcisıydi. Öğrenci temsilcıliğıni de bu kurula soktu. Fanık Erem, Uğur'a anlatmış. O da bana anlattı. Cevdet Sunay, Cumhurbaşkanı. 'Bu asistanı üniversiteden uzaklaşün' dıyor. Fanık Erem de, Cumhurbaş- kanının hukuk müşaviriydi. Fa- ruk Erem. "îdare Hukuku'nda asistan olmasına karşın L'ğur. Ceza Hukuku'nu benden'iyi bi- iir" dedi. Bu sırada Doç. Mukbil özyörük, Uğur'un "Memurin Muhakematı" başbklı tez konu- sunu değıştirdı. O da, Özyörük'- ün Uğur'la birlikte tutuklan- masını engelleyemıyor. Uğur. 180derecefıkrindendö- nen adamlar için, kullanılıp. atı Imak anlamında "•Selpak" deyi- mini kullanırdı. Hayaıta en bü- yük korkusu ve duyarlı olduğu konu, oydu. Sonra tam yeni do- çentlik tezine hazırlanırken. tu- tukJandı. Avukatlık stajını yapüğı sırada Mııammer Aksoy, Uğur'a hazır bir yazıhane ve müçteri ota- nağı sağladığı halde, 1 sene avu- katlık yapan Uğur, asistanlık yapmayı tercih etti. İlk ihanet, Mukbil Özyörük. İkinci ihanet. Erol Cansel ve Sey- fullah Edız'in. Erol Cansel, Uğur'un asistanken, bastı- rmasıyla dekanlığa seçildi. Ama tutuklandığı zaman. ikisi de Uğur aleyhinde tanıklık yaptı. Tutuklanması sırasında Uğur'u ihbar eden, Av. Can Özbay'dı. Öğrencilere komünizm propa- gandası yaptı diye ihbar etti. Derslerinde. ayakta yer bulun- mazdı. Deneysel ders veriyordu, teonkten çok. Asistanken. ordu- dan tasfıye edilen emekli subay- lann sonınlanyia ilgilendi. Uğur tutukluydu. Hakım değıştırerek. Uğur'un mahkumiyeti sağlandı. Uğur'un tutuklu kalması için. bütün ceza maddeleri tarandı. Ondan sonra Sakıncalı Piyade oldu. Uğur'un mahkumiyetinde- ki ilk temyiz dilekçesini ben yaz- dım. Uğur'un tutuklanması, Mülki- ye'deyken avukat olma karannı vermemı sağladı. Askerlikte sakı- ncalıydı. Hastaydı, doktor yok- tu. Milli Savunma Bakanı tlhami Sencer'e telgraf çektik. "Tarih ve biz. ona bir şey olursa. hesabını soranz" diye. Aynı gün Hatice Babacan da, eski bir Milli Savun- ma Bakanı'nın gelinıymış, öl- müş. Ağn Patnos hastanesine kaldırdılar, apar topar Uğur'u. Yurtsever doktorlann yanlış te- davisınden, ileri safhada über tarusı koydular. Oradan Gül- hane'ye nakledildi Önce er ko- ğuşuna koydular. Emekli gene- raller ziyaret edıyor, sonra gene- ral koğuşuna. Sonra, iyi oldu diye eönderdiler. 1973'de CHP en güçlü parti olunca. Uğur'un üstündeki baskılar azaiuldı. Yön, sıkıyöne- timde kapatılınca. Kemal Bisal- man'ın Ortam gazetesıne geçti, Günlük köşe yazılan yazıyordu. Bir süre sonra, Albay Turgut Akın, Seka'ya emir verdı. Ortam kapatıldı. Yeni Ortam olarak haftalık çıktı. O arada Uğur tu- tuklandı. Tahliye yerine gazete temsilcileri geldi. Âltan Öymen geldi. ANKA'yagirdı. ANKA'da ilk İsmail Cem ile birlikte. 'TRT Hukuku, Bağımsız ve Özerk TRT Nasıl Olmalı?"araştı- rmasını yaptılar Sonra da Yahya Demirel'in "Mobilya Yolsuzlu- ğu". 1977 seçimlerinde Bülent Ecevıt, Uğur'a, kontenjandan Ankara mılletvekılliği teklif etti. O, Emin Değer ve Altan öymen'i onerdi Hiçbir zaman tabıi ölüm- le ölmeyeceğini biliyordu. 1973- 1974'de, bunun mahzunluğunu yaşıyordu. Sonra da iyi bir aile babası oldu. VARIN: BERİNNADİ ÖCAL BENİNGTAN HALİT ÇELENK ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Korkanlar...kvustralya'da Sydney kentinde bir genç, annesine: - Anne, dedi, ben artık camiye gitmek istemiyorum! - Neden oğlum? - Uğur Mumcu'yu öldürenler, islamcı örgütlerdenmiş! Avustralya'dan, Sydney'den Ankara'ya dönüyorum; Singapur Hava Yolları'yla Singapur'a dek geliyoruz, oradan Türk Hava Yolları uçağına bineceğiz. Singapur'- un içini gezemedim. izin ahp, dışarı çıkma olanağı var- mış birkaç saatlik bekleme süresinde. Neme gerek, yite- rim miterim ne olur ne olmaz. Singapur'u gezen bir arkadaş anlattı; Singapur'da, yolda belde sakız çiğne- mek yasakmış, cezası da ağırmış. Acaba, sakızı çiğner- ken patlatıyorlar filan da ondan mı? öyle değilmiş; sakız çiğneyenler, yollara atıyorlarmış çiğnenmiş sakızı, ha- valar hep sıcak olduğundan, sakız asfalta yapışıyor, oradan ayakkabılara bulaşıyor, bir türlü de temizlene- miyormuş. Kimi adamlar için "Sakız gibi yapıştı, bırak- mıyor!" deriz. Ülkeye yıllardır sakız gibi yapışan kimi cinayet örgütlerinden, din sömürücülerinden, laiklik düşmanlarından nasıl kurtulacağız? Şimdi herkes, bunu konuşuyor... Singapur'da THY uçağına bindim, çook uzun bir yo- lum var. Singapur Hava Yollan'nın hizmeti, bizimkinden daha iyiydi doğrusu. Onlar, hostes kızlarayemek ne ver- miyorlar mıym/ş? Tombullaşmasınlar diye mi? Nasıl da güzel gülüyorlar insanın yüzüne? Yol uzun, yanımda Muzaffer Oruçoğlu'nun, Melbo- urne'da imzalayıp verdiği son kitabı "Tohum" var, onu okuyorum. Bu arada, THY'nın yayımladığı "Skylife" (Gökte Yaşam) adlı dergisini karışbrıyorum. Daha önce- leri, yolculuklarda bu dergide, Yaşar Kemal'le, Abidin Dino'yla, Adalet Ağaoğlu'yla yapılmış konuşmaları oku- muştum. ilginçti. Bu sayısında da Rıfat llgaz var, o da güzel. Bir de, bir yazı daha: "Türkler Neden Domuz Eti Yemez". Tamam, dedim benim konum!" Türkçesiyle birlikte, Ingilizcesi de var. "Domuz eti"y\e ilgili bölüm şöyle bitiyor: "... Göçebe toplumlar yerleşik toplumların çok rahat ve tembelceyaşadıklarma inanmışlar, bu yargı onları ve onlann yeme-içme geleneklerini küçümsemeye kadar varmıştır. Yerleşik toplumların küçümsenen 'zevk'/er/ arasmda domuz da yerini almıştır. Bu arada domuzun kendi yavrusunu yiyecek kadar obur' ve 'hunhar' bir hayvan oluşu; eşini kıskanmadığı inanışı da bu hayvan- dan ve etinden uzak durulmasına yol açmıştır..." Lisede, bir Fransızca öğretmenımiz vardı, adı Arif Bu- dak'tı. Fransızca dişi adların başında bulunan 7a"yı, inceltmesiz okuyan arkadaşlanmıza: -Sensin la! derdi. "La'değil, "/â'okuyacaksın! Bunu yazana, domuz denli temiz hayvan olmadığını nasıl anlatmalı. Pisiiğinin üzerine oturmayan tek hayva- nın domuz olduğuna nasıl inandırmalı? Domuz eşini kıs- kanmazmış da, onun etini yiyenler de, eşlerini kıskan- maz olurlarmış. Bu da taa Altıkulaç'tan beri Diyanet'te söylenir dururdu. Bunlara ne demeli? THY'nin uluslara- rası hava yollarında seferler yapan uçağında, böyle şeylerin yeri olmalı mı? Domuz eti yiyenier uçmayacak- lar mı bu uçaklarla? 1 Kimin ne hakkı var, insanları satır arasmda küçük düşürmeye? Bağnazlıkları kıracak, yok edecek yerde körüklüyor muyuz ne? Avustralya'da gitti- ğim yerde sofraya domuz eti geliyordu; şöyle diyorlardr. - Öyle çok yazdın ki, seni ancak domuzla ağırlayabili- riz diye düşündük! Gülüşüyorduk... Uğur Mumcu geliyordu usuma: - Sen dört ayaklt domuzlah yazıyorsun, ben iki ayaklı- larla uğraşıyorum! Aynı şeyi yapıyoruz... "K" ilinde imam-hatip lisesinde, bir öğrenci gazetele- re bakıyordu. Uğur Mumcu'nun cenaze töreniyle resim- ler vardı gazetelerde. Öğretmeni, öğrencinin gazete okumasına sevindi: - Aferin, dedi, gazete okuyorsun ne güzel! - İyi oldu öldürüldüğü! dedi öğrenci. öğretmen, öğrenciye çıkıştı: - Nasıl söylersin böyle bir sözü? İmam-Hatip'te öğrenciier böyle mi yetişiyorlardı? Harp Okullarına da böyle mi gireceklerdi? Uğur'un cenaze töreni günü, Ibni Sina sayrıevinin bir bölümünde, sayrılar sıra bekliyorlardı. Bayanların eşle- ri de gelmişlerdi. Bu sıra söz Uğur Mumcu'ya geldi. Kara sakallı biri: - Hak etmiştir belki! demez mi? Sırada bekleyen bir öğretmen, kara sakallıya sordu: - Siz, yarasayı bilir misiniz? Hani kuş gibi uçar! - Evet! - Yarasaların ışıkta gözleri incinir. Uğur Mumcu'nun nesinden incindiniz? Sakallı, kuyruktan çıktı, arkalara geçti. Yeni geldim, bilmiyorum; hangi camide, Uğur Mumcu'yu öldürenler kınandı? Bilen varsa bana açıkla- sın. Camiler, iyiden iyiye mi "siyaset alanı" oldu, din sömürücüleri için? içişleri Bakanı Ismet Bey, ele geçen- leri, geçmeyenleri -açıklayabildiğince- açıkladı. Gazete- lerde resimleri gören bir bayan, bunlardan birini tanıdı; Çengelköy'den komşularıydı; Sivas'ın Hafik ilçesinden; Refahçıydı! Uğur Mumcu öldürüleli beri, Necmettin Hoca'yı da, Şevket Kazan'ı da bir telaş sarmış gibi geldi. Fehmi Koru hazretleri zaten buralarda yok muymuş? Iran'da ateş de bacayı sarıyor mu ne? Gözler "dinci"ci- nayet örgütlerinin eğitildiği Iran'da... Örhan Asena, "UğurMumcu için"şu dizeleriyazdı: "Çekirdek paramparça olur/Ölümü aştın?/Yüzbinle- rin yüzbinlerin üstünde/Bayraklaştın. Birgün elbet toprak olacaktı/Naçiz vücudun/Vurdular, bir iken/Milyon oldun. Gördüm peşinden giderken/Nasıl kavramlaşır insan/ Gün ışığıydın, süzülüyordun/Yağış yağış bulutlar ara- sından. Işığa kurşun işler mi hiç?/Kurşun işler mi hiç akla?/ Sen ey yurdumun yüz akı/Kararıp kaldık, bizi akla." BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Turkiye'den göç eden Yunanlılann oluşturdu- ğu bir müzik türü. 2/ Emeller. istekler... Hazır. 3/ Evlilik bağıtı... "İrlan- da Cumhuriyet Ordusu". 4/ Paylama... Brezilya- nın plaka işareti. 5/ Franz Kafka'nın tanınmış bir romanı. 6/ Tuzağa düşü- rülen şey. . İkiyüzlülük. 7/ İnce perde ya da ince örtü... Bir otomobil mar- kası. 8/ Takımada... Asya'da bir ülkc. 9/ Ünlü kişilerin cinsel yaşamlannı gözetleyip fo- toeraflayan eazetecilere \erilen ad. YLKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Nâzım Hikmet'in soyadı... Çift- lik uşağı. 2/ Bir tembih sözü... Bir gcminın başka bir gemıden ya da kıyıdan açılması. 3/ Türk müziğin- dc bir dizinin ışlcniş biçımine veri- lcn ad . Şarkının scrl bir biçimde vıırguhındığı disko müzik üslubu. 4/ Bir tür ;>por ceket... Bir nola. 5/ Gınlmesı yabanaya yasak olan ve kuisal tutulan yer. 6/ Uzakhk ışaretı... Eskıden hük'ümdara aynlan gemı. 7/ Kuçük erkek kardeş... Ham ıpcğı iplik veibnşim durumuna geıiren kımse. 8/ Çok su ıçen.kimse . Bir ilacın bir kezde ya da bir gıiııde alınması gereken mıktan 9/ Tcllı balıkçıl. tsyankâr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear