Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28ŞUBAT1993PAZAR
8 PAZARYAZILARI
FethedilmeklebitmezMoskovaOnlar "Moskova fatihlen'dır. Gelirler.
Moskova'yı fethederler. Ve giderler.
Paralan çok. zamanlan azdır. Birkaç
gûn içinde her şeyi becermek zorundadı-
rlar. Hem işleri hem de "öteki işler"ı...
Tam şu sıralarda Rusya'ya yaürun ya-
parak vurgun vurulabileceğini, bır koyup
on alınabileceğini duymuşlardır bir yer-
den.
Buradaki olası tıcari ortaklannı hiç be-
ğenmezler. Bunlan adam etmeye çabştı-
klannı. ama başaramadıklannı anlatmaya
bayılırlar. Ama peşlerinden de aynlmazlar.
Ne yardan geçerler ne serden.
Ötel odalannı beğenmezler. Yemekleri
de. Memleketlerinin gözlerinde tüttüğünü
söyler dururlar içki tnasalannda. Buranın
tuvalet kâğıtlan bıle ıncitir onlan.
Gönülleri engindir. Yoksul Rus halkına
acımakta teredcıüt etmezler. Bu halkın
temsilcileriyle karşılaşüklannda onlara te-
peden bakinayı doğal sayarlar. Çevirmen-
leri görgüsiiz, garsonlan cahil, taksi şoför-
lerini kaba bulurlar. Verdikleri bahşiş ve
rûşvetler karşısında insanlann gözü par-
ladığında, koskoca bir halkı önlerinde diz
çökmüş gibi hissederler.
Zaman zaman sıradan Ruslann Tols-
toylar'ı, Dostoyevskiler'i devirmiş olduğu-
nu fark ettiklerinde kısa süreli şokJar geçi-
rirler. Ama ellerini ceplerine attıklannda,
kültürden çok daha öncmli şeylere sahip
olduklanıu hatırlayarak yatışırlar. Kültür-
süz ve parah insanlar olarak. kültürlü ve
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
parasız olanlara acımaya devam ederler.
Bu merhamet. onlara iç huzur veren yüce
bir duygu haline gelmiştır.
Öyle üyatro. bale. müze gibi boş tutku-
lan yoktur. Manevi değerleri maddilerine
tercih edecek kadar enayi değillerdir.
Rus kadınına bayılırlar. Uç-beş günlük
iş gezilerinin değişmez ikinu maddesı bu-
dur. Hatta birincv<i. Kadınlan iyi tanırlar.
Ve kaz gelecek yerden tavuğu esirgemezler.
Dünyadaki öteki fahişelerden daha gü-
zel ve daha ucuzlannı bulmaktan çıldırası-
ya zevk ahrlar. Elde edemeyecekleri Rus
kadını yoktur onlar için. Sorun uygun fı-
yatı bulmakür. Otellerde ve taksilerde yan-
İannda bulunan pahalı kokulu kirahk vü-
cutlara öyle bir kapünrlar ki kendilerini,
fabrikalarda kan-ter içinde çalışan ve tıka-
basa dolmuş otobüslere binmeye çabala-
yan milyonlarca kadın hiç çarpmaz gözle-
rine.
Burada kendilerini bambaşka bir diyar-
da hissederler. Konuşmalan, tavırlan. hat-
ta yürüyüşleri bıle değşir. En sünepesi bile
buraya gebnce aslan kesılir.
Zoru'jlu dönüş yaklaştıkça, işyerlerine
ve kanlanna verecekleri raporlan tasarla-
maya başlarlar. Çantalannda istatistik ve-
riler, bavuüannda hediyelerle memleketle-
rine dönerken bir şeylerin tadı damaklan-
nda kalmıştır. Buraya ne zaman ve hangi
gerekçeyle geleceklerini daha aynlmadan
planlamaya girişırler.
Ve yüzlerinde muzaffer bır edayla aynb-
rlar kendilerini cücelikten devliğe terfı etti-
ren bu garip şehirden. Onlar da fethetmiş-
lerdir artık bu şehri. "Moskova fatihi" ol-
muşlardır yani.
Her gün dünyanın dört bir yanından
yüzlerce insanak gelir: fetheder Moskova'-
Fethedilmekle bitmez bu şehir!
Polisiıısağkolu:
Neoııaziler68'de geceyanları afiş yaptştı-
rmaya çıktığimızda, fırçayı eli-
mize aldıktan iki-iiç dakika son-
ra yerden biter gibi etrafunızı
polis arabalarının sanmasına çok
şaşar. bu işe bir türlii akıl erdire-
mezdik. Nereden, nasd haber
sldılar. kuştar mı söyledi diye
, düşününiük. Sonradan öğrendik
ki teisizlerle donatılmrş taksi şo-
förleri gammazlannış bizi. Bir
şeyden kuşkuiaodıklan anda
açıyorlar tefaizi önce merkeze,
merkez de polise ve polis iki-üç
. dakika sonra otay yerinde. O za-
man taksi şoförleri ile polisin
tam bir teşkilat haiinde birlikte
çalıştıklannı anlamıştık. Polisin
' yanı sıra taksi şoförlerini de at-
latmanm yoUarını geliştirdik ve
sonunda eğlenceli bir köşe kap-
. maca oyunu çıktı ortaya.
, Bu 68'devdi. Şimdi 901ı yıl-
lardayız. Afişleri artık solcular
değil. sağcıiar yapıştırıyor. \liil-
teci yurtlarını kundaklıyor, rina-
yetler isiiy or ve her nedense taksi
telsizleri bu kez o denli hamarat
çalışmıyor. Polis fail bulmakta
güçlük çekiyor. Koca devlet,
aşırı sağ karşısında aciz kalıvor.
demokrasiden prim >eriyor.
BLz beceremedik. Rahmetli
Rudi Dutschke'ninistediği, "ens-
tiriisyonlann içine" giremedik.
Yani devleti karşımıza atdık.
Onu bir Truva atı gibi içinden
fethetme akıUdığını göstereme-
dik. İşin tabiatı da buydu zaten.
Aşırı sağ bu işi iyi beceriyor. Ge-
rek kendisini kamufle etmek, ge-
rekse devletin enformasyon ola-
naklarindan yararlanabilmek
için Berlin'deki polis teşkilatmın
sağ kolu olmayı başarmış.
lste size son bir örnek: "Der
Spieger'e rakip yeni çıkan haf-
talık "Focus" dergisinde skan-
dal bir haber çıktı iki hafta önce.
Berlin polis teşkilatına bağlı "si-
vil gönüllüler" arasmda sayıları
küçûmsenmeyecek kadar aşın
sağcı "Neonazi" üye olduğu bil-
diriliyordu haberde. Geçen yn
Uarda, adam öMürmekten, silah
kaçakçılığı yapmaktan rutun,
soy gunculuğa, genelevierden ha-
raç kesmeye, kadınlara tecavûz
etmeye kadar yemedikleri nane
kalmamış.
En başta gelen marifetleri de
BERLİN
GÜNER
YÜREKLİK
Neonazi partileri için gizli bilgi
aşırmak, özel askeri eğfâmkrie
sağcı gençier yetiştirmek ve
sağcı propaganda yapmak. İçle-
rinden biri, bir çocuk öidürdük-
lerini, sonra ceseti GnınewaW
onnaıuna gömdüklerini bile iti-
raf etti. 28 y aşındaki bir Turkün
kasıın ayırida a> tüfeğJyle kur-
şunlanarak öldürülüşünden teş-
kilat içindeki aşırı sağcıiar so-
rumlu tutuluyor. Aydın öztürk
adlı Türk de' gönüllü sivil polis
teşkilatı içindevıniş ve bu teşki-
lattan aynldıktan onra öldürûl-
miiş. Teşkilata bakın.
Skandal çorap söküğö gibi çö-
zülüyor. Berlin polis teşkilatına
bağli 2500 kişilik "gönuüü tim",
Focus'un ifşaatı üzerine tepeden
tırnağa (sözüm ona) taranmaya
başlandı. Sanki daha önce hiç
kimse, hiçbir şey bilmiyonnuş
gibi. Oysa adanilann özellikk
son iki-üç yıldır yemediği halt
kalmamış. Aşırı sağ Cumhuri-
yetçiler (Republikaner) partisine
seçimlerde ve seçün sonrasında
destek veren bunlar. Çıkardı-
kları dergide açıkça aşın sağın
propagandasını yapıyorlar ve
kiatse buann (aritam varmrvor
(!). Şimdi sonımiular, "Koynu-
muzda kara ydan beslemişiz*' gi-
bilerden yüzsüzlüğün danisLası
açıklamalar yapıyoıiar. Utanıp
da şapkasını giymeye niyetli bir
tek politikacı yok. Aksine, koa-
lisyon ortağı sosyal demokratlar
dahil, muhalefetteki tüm parti-
ler, 'gönüllü sivil polis teşkilatı'-
nın dağrtdmasını talep ederler-
ken Hnistiyan Demokjat Birlik
Partisi (CDU) İçişkri Senatörü
buna karşı çıkıyor ve "Pireye
kızıp yorgan yakmayalım" gibi-
lerden bahaneler uyduruyor.
Hey gidi günler hey. 68'de de-
ğil yorgan. yatak odası bile ya-
kılırdı bir Kızıl Ordu Fraksiyonu
(RAF) için. Ne diyetim: İşin ta-
biatı icat>L..
Treniııkalkmasına
birsaatvardıYine Ahnanya'run meşhur
soğuk havalanndan biriydi.
Gökyüzü griydi. Saatime
baktun. trenimin kalkmasına
daha bir saat vardı. İstasyon ca-
fesinde oturmuş hem kahvemi
içiyor hem de 3 marka aldıgım
Almanya'da çıkan Cumhuriyet
Haftayı okuyordum. Dahaol-
dukça uzun bir zaman vardı
trenın gelmesine, zaman öldür-
mek için dclaşmak istemiyor-
dum.
Böyle yerlerin en sevdiğim
yanı, her milletten insanın bu-
îanmasıdır. Cafe ükhm tıklım
doluydu ve sanki herkes derin
bir sohbete dalmıştı. İçeriye
kumral saçh, yirmi otuz yaşlan-
nda bir adam girdi, biraz ürkek
bir tarzda gözleriyle boş yer
aramaya başladı. Göz göze gel-
diğimizde hiç çekinmeden 'boş.
gelip oturabilirsin' anlamında
el işareti yaptım. Alman ol-
madığı kesindi. Kahvesini ıs-
marlarken Almancasmın iyi ol-
madığını anladım, ama yine de
ıçımden onunla sohbet etmek
geliyordu. "Merhaba" dedi.
Adı Hafiz'mış, Amavut'muş,
Kosova'dan geliyormuş. Al-
manya'ya iltica etmiş.
Konu Almanlardan açılıyor.
"Almanlar fazla yabancı ile
aynı yerde çalışmak istemiyor-
lar. bunu iyi anlayabiliyorum"
dıyor. Işlenni ellerinden
aldığımızı zannediyorlar. "Se-
naryo hep aynı Hafız'" di-
yorum: "Ekonomi iyi olunca
yabancılar da iyi, kötü olunca
yabancüar da kötü." Evet der
gbısinden kafasıru sallıyor.
Belb kı mutsuz Hafız Alman-
ya'da. Daha önce büyük bir
toptananın deposunda çalışı-
yormuş, ama kızıp bırakmış ışi.
Her Alman patron diyor,
"Hafız şunu yap, Hafız bunu
'ap. Kendileri hiçbir iş yapmak
emiyorlar/Sadece sohbet edip
DETMOLD
EMRE
ÇOGAY
az para aldıklanm tartışıyoriar.
Hatta bazen işe bile geç gelıyor-
lar."
Hafız anlatmaya devam edi-
yor, "Patron benı hiç bırakmak
istemedi" diyor, "hatta maaşı-
ma iki defa tarife dışı zam yaptı,
giderken de kocaman bir hedi-
ye sepeti verdiler bana." Daha
sonra öğrendiği meslekte, yani
elektnkçi olarak iş bulmuş
Hafız. "Eski şirketim hafta son-
lan çalışmam için ricada bulun-
du, ama daha çok öğrenmem
lazım" diyor Hafız. On iki yıl
okul ve ondan sonra da elekt-
rikçilik üzerine diploma Al-
manya için yetmiyormuş. Bu
arada kahvelerimiz bitiyor, ben
davranmadan Hafız iki tane
daha ısmarlıyor.
1989 yüında iş için kaç-
mamış, babasının yanında
çalışıyormuş, başı tehlikede ol-
duğu için kaçmış ülkesinden.
Hafız 26 yaşında. Müslüman
bir ailenin çocuğu, Almanya'da
fazla akrabası yok, ailesini çok
özlüyormuş ve en kısa zaman-
da geri dönmek istiyor ülke-
sine. Birden gözüm saatime
ilişiyor, gitmem lazım diyorum;
elimi hesabı ödemek için cüz-
danıma doğru uzatıyorum,
Hafız eh'mi tutup "Tamam" di-
yor. Teşekkür edip trenime
doğru gidiyorum. Detmold'a
vardığımda halen Hafız var dü-
şüncelerimde. İstasyondan çı-
karken birden ismimin seslen-
dirdiğini duyuyorum, başımı
kaldırdığırnda kanmın beni al-
maya geldiğini görüyorum.
Şarkılı
protesto
Sovyetier Birüği'nde
cöküş ardmdan başla-
yan sancılı karmaşa
dönemi tüm ağıruğıy-
la sürüyor. Rusya'da
ekonomi, politika ve
günlük yaşamdan
kaynaklanan iç içe
girmiş sorun yıımak-
lan birtürlü çözüle-
miyor. İktidar şimdi-
lik reformcu kanatta
sayılır, ancak her na-
sıisa oİuşan bir milli-
yetçi-komünist itti-
fakı giderek güçleni-
yor. Gün geçmiyor ki
Soveytler dönemine
özlem duvan komü-
nistler başkent Mos-
kova'da bir gösteri
düzenkmesin. Göste-
riciler ateşli şiirler ve
şarkılar söyleyip dans
ederek eylemlerine
eğlence unsurunu da
katmayı unutmuyor-
lar.(Fotoğraf: REU-
Konyah'ya vîze duvanvız gelirHavana. oldukça havadar bir
kent. Fidel'in, Che'nin, CamiUe Cu-
enfuegos'un havası hâlâ sönmemiş.
Burada tüm yokluk, kuyruk ve so-
runlara rağmen onurlu bir kentin asi
rüzgân esmeye devam ediyor. Ame-
rika'nın acımasız ablukası Bül Clin-
ton'ın saksofonundan nağmeler eşli-
ğindesüregeJiyor >., , - . . r
Kübalılar da işin kolayına kaçıyor
gibi geliyor insana. Evlerin ön cephe-
leri pul pul dökülüyor. Soruyorsu-
nuz. nedeni basit. Ambargo var! Bo-
ya yok! Her şeyin yokluğu lanet olası
kuşatmaya bağlanıyor. Gıda mad-
delen satan Tienda'lann önünde
kuyruklar var. Tiyatro, sinema ve
konser salonlannın önünde de...
Hele hele diskoteklerin önü renga-
renk kız ve erkeklerin neşeli şama-
talanyla yan sokaklara taşan kuy-
ruklarla bezeli. Kübalı gençlerin
maço bakışlan her boydan ve soy-
dan kılkuyruk turist kızlann bronz-
laşmış bacaklannda geziniyor. Karşı
kıyı 100 mil uzakta Florida..
Sosyalist eğjlimli turistler, Kübalı
gençlerle tarzan İspanyolcasıyla
güncel politik sorunlan tarüşıyor
hararetle... Havanalı Fidel'i seviyor,
bazılan da açıkça scvmediğıni söylü-
yor. "Ya özgür vatan ya ölüm" bel-
gisi duvarlan süslüyor. Alternatif
gençler ise "Hem özgür vatan hem de
daha iyi yaşam" isteyen belgileri is-
pirtolu kalemlerde afişlerin kenanna
yazıyorlar. Kübalılar, "Sosyalizm
ı artık aynirnaz bir paıçamız oidu der-
ken hemen ekliyorlar. Ama artık bu
kadan yetmez, seyahat özgürlüğü de
istiyoruz dıyorlar. tşsizlik sorununu
anlamıyor bile Havanalı.
Gazeteciler Komandante Fidele
yabancı dövizle çalışan büyük ve
modern otellere Kübalılann niçın
alınmadığını soruyorlar. Aklaşmış
sakallannı sıvazlayarak yanıtliyor
anıtadam: "Sosyalist anavatanın ya-
şaması ve ablukanın kınlması için
dövize ihtiyaamız var. Söz konusu
lüks oteller. yabana kapitalist ser-
mayesiyle yapılmıştır ve buralan ka-
pitalist kurallarla işletilmektedir.
Kübalılara yasak değıldir. Sadece bi-
zimkilerin yabana dövizi olmadığı-
ndan. buralarda görülmemektedir-
ler. Özgür ana vatanı yaşatmak için
başka çaremız yok!" Buna mecbur
HAVANA
ÜNAL
DOĞAN
clmalan üzüyor insanı gerçekten.
Otelimizin olduğu bölgenin adı
Varadero. Burası Batista yönetimi
yıllannda Kübalılara yasak olan, sa-
dece beyaz Amenkalılann fuhuş ve
kumar heveslerin söndürüldüğü ve
tekrar alevlendirildiği bir yer imiş
Sabah kahvalüsında kendimi 'ek
Türkiyeli saymanın dayamlmaz
kıvancını Türkçe duyduğum konuş-
malar kaçınverdi. Arka masada iki
Konyalı kafadar hararetle konuşu-
yor ve plan yapıyordu. İstemeden
kulak misafıri oldum. Daya-
namadım. kendimi tam tüm. Konya
nıre... Küba nire... Hevesim sönüver-
di. İki kafadar Küba'nın nerede ol-
duğunu bile bilmıyorlardı. Fidel. üs-
tüne biz bıze bir söyleşiye en ufak
meraklan yoktu. Tek dertleri ertesi
gün Kanada'ya kalkacak uçağa ka-
pağı atmak ve oraya iltica etmekti.
Meğer Kanada doğrudan Avrupa'-
dan gelen uçaklara çok titiz davranı-
yor ve vizesi olmayanlan derhal geri
yolluyormuş.
Bu iki Konyalı vatandaş. Ka-
nada'daki köylülerine danışmışlar yet
en uyaruk yolu seçmişlerdi. Önce'
Türkiye'den uçakla Ispanya'ya uç-
muşlar. buradan Küba'ya sarkmı-
şlardı. Kanadalılar, Küba'dan gelen
uçaklara oldukça liberal davranıyor
ve tüm iyi ilişkilerine rağmen Küba-
lılann iltica etmeleri için kolayhk
sağlıyor, kontrolü gevşek tutuyor-
larmış. Kara yağız Anadolu insanı,
Latin esmeri Kübalılara bir ölçüde
benzediğındcn Kanada'ya uçmalan
ve kabul edilmeleri kolay oluyor-
muş. Gerçek anlaşıldıktan sonra iş
işten geçmış oluyor ve bir kez ülkeye
girenler 'iltica sürecıne' başlamış ola-
rak çalışabiliyorlarmış. Bakın şu bi-
zimkilerin köylü kurnazlığma... Var
mı öyle vize duvan, alın size Konyalı
uyanıklığı... Ertesi gün kayboldu iki
kafadar, uçup gitüler Kanada'ya...
Yönetici ve İşadamları
o
Ekonomik Bülten
O K U Y O R
PIAR- GALLUP
MANAGER SLRVEY
1 9 9 2
Sayfa: 15
• SPOR YAPMA AU$XANLİKLARI
Afaştırma kapsa/rtındaN] yönetici ve ışadamlannın beşte dördû spor yapmakta okıp,
en çok yapılan sporlar sırası ne TENIS, J06GING, JIMNASTIK « YÜZMfdır
(TA8L056)
• GA2ETE VE DERGİ 0KUKU ALIŞKAMLIKURI
YönetKt ve ışadamian Sabafı, Hûmyet v« Mıllıyet gıbt gazeteten hergûn
tşyerlennde devamu otarak okumakiadır
Okunan yerlı Oergılenn başında rse EKONOMİK PAN0RAMA AKTUEL,
E k o n o m i k Bülten TEMPO ve NOKTA. yabancı dergılenn başınöa tse
THE ECONOMIST TIME. THE 8USINESWEEK, NEWSWEEK ve NATIONAL
SEOGRAPHIC aelmeKteJır
PİAR - GALLUP'un araştırma sonuçlarından
2 yıl üst üste benzer sonuçlann çıkması çok doğal
Çünkü Politik ve
ıKkoııomik Bıılten
Okurlarının, köşe döndörüculuğu vaat ede-n umut tacırlerıne.
spekûlatûrlere ıhtıyacı yoktur. Onlar olayları ve dataları
çarpıtmadan veren yayın organlarını ızleyerek, kendı
kararlarını kendileri verenlerdır.
Çünkü Politik ve
I.konoınik Hıılten
Sayfalarında satırlar, vızyonu genış olanlar ıçın gelecekle ılgılı
stratejılerını çızmelennde yardımcı olacak ış ve ekonomi
dünyasının geleceğıyte ılgılı mesajlarla yuklûdür.
Çunkü Politik ve
I.koıımnik Hıılli'iı
Yalnızca ilan toplama amacıyla çıkarıian herhangı bır yayın
organı değıl, okurların nabzını tutup, fonksıyonel gazetecılık
ıddıasında olan bır yayın organıdır.
Ekonomik Bülten
Deliler
bayramı
ZURIH
S. DOĞAN
ABALIOĞLU
Geçen hafta ortası faşing (diğer degiş-
le karnaval) Almanya'da noktalandı.
İsviçre'nin çeşitli kentlennde daha sür-
mekte.
Her yıl 11. ayın 11. günü, saat ll'i 11
geçe resmen başlayan ve bitişi ertesi yıla
göre değışen bu "deliler bayrarm" belli
bir programı izler. ll'lerin böylesine
çokluğu Tann'nın koyduğu varsayılan
10 buyruğun dışına çıkmak içindir.
Ve sonuna doğru doruk noktasına
ulaşan bir eğlence çılgınbğıdır. Bu öyle-
sine kişiyi saran, etkileyen bir olaydır ki
elini kaptıran kolunu kurtaramaz. Has-
talan. dinlencelerinin belli bölümünü
bugünlerde kullarurlar.
Güney yankürede, özellikle Rio'da
millet salkım saçak ortaya çıkar, güzelli-
ğine güvenen malını serbestçe sergiler-
ken karnavalın ağırlıkh olduğu Orta A v-
rupa'da mevsim gereğj kişiler neredeyse
bumuna kadar kapalı giysılerle dolaşı-
rlar. Açıklık, başka bır deyışle eksbiho-
nizm sayılacak davraruşlar kapalı yerler-
de kendini gösterir.
Fasching terimı fasten (onıç tutma)
sözcüğünden üretilmiş, Bayern ve
sınırdaş Avusturya'da geçerlı. fc)iğer yö-
relerde kullanılan eşanlamlı karnaval ıse
Latince kökenli. Her ikisi de Katoliklere
göre etin yasakladığı ve günde doyurucu
tek öğünle geçışürilmesi gereken, Pas-
kalya'dan önceki 40 günü kapsayan
inanışa dayanıyor.
15. Yüzyıl'da televizyon eksikliği ne
deniyle olacak, uzun kış gecelerini renk
lendiren sahneleme olaylan ortaya
çıkıyor. Başlangıçta boş inançlan kova-
lamak amacıyla korkutucu, ıtici görü-
nümleriyleelişi tahtadan oyma maskeler
zamanla kışiliğı perdeleyen korıuma dö-
nüşüyor.
Böylece birey rahat, isteğince davra-
nabiliyor. Psikanalize kadar inebilecek
olgular söz konusu. Kişi günlük yaşamı
dışında olmak istediği, başka bir deyişle
frenlediği duygulannda serbestlik ka-
zandığı ortamı yaratıyor. Et yemenin
yasaklanmasına bılınçaltı tepkisinden
olacak etıni bol bol sergiliyor ve başka-
lanna sunuyor. Aşınya çıkarsak, Brezil-
ya hükümetınce karnaval başlamadan
önce halka dağıtılması planlanan 300
bin koru>'ucu (prezervatif) bu olguyu en
güzeh vurgulayan açıklamadır diyebib-
riz.
Ancak bu konuya salt bu açıdan
bakmayalım. Yukandakı kişilere özgü
psikoloji verileri ülke düzeyine çıkan-
rsak Avrupa'nın uyguladığı çifte stan-
dardın da en çarpıcı örneklennden birini
daha yakalamış oluruz.
Körfez savaşı nedeniyle geçıt törenle-
rinden vazgeçen Batı. bu kez Balkanlar'-
daki soykınmına seyircı kalıp vur pat-
lasın. çal oynasın havasındaydı. Yugos- '
lavya'yı parçalayan planın baş mımar-
lanndan eski Alman Dışişlen Bakanı
Hans Dieter Genscher, Maınz'deki top-
lantıda başında külah. boynuna gemici
mendili bağlı eğlemyordu.
Ve tüm salonu dolduran topluluk elle-
rinde kadeh. şarkı söyleyip gülebiliyor-
du.
'KıızeyBirliği'
can derdinedüştüDünya nasıl değışiyorsa Ku-
zey ülkeleri de öyle değişiyor.
İskandinavya'ya uzak ülkeler-
den bakılınca hepsi birbırinin
aynı gibi gözüken bu ülkeler
arasırâaki renk farklan giderek
daha belirginleşiyor. Bu etkenle-
rin başında, "Kıta Avrupası'na"
ayak uydurma yanşı geliyor.
Her şeyden önce Isvec, Nor-
veç ve Finlandiya ATye girebil-
me yanşında. Bunu zamanında
başarmış olan Danimarka. bu
bakımdan bir hayli avantajlı.
Üstelik, (Norveç'le birlikte)
NATO üyesi olması. İsveç ve
Finlandiya gibi bloksuz iki
komşusunu artık rahatsız etmi-
yor. Ekonomisinin söz konusu
iki ülkeden oldukça iyi olması
biraz da ATye bağlanıyor. Şim-
di Danimarkalılann kafasıru
kızdıran ve İsveç'e çatmalanna
neden olan şey, Isveç'in Dani-
marka karşısındakı kıyısında
bulunan ve bir süredir durdurul-
muş olan Barsabeck Nükleer
Santralı'nı yeniden devreye sok-
muş olması. Santralı yeterince
güveniür bulmayan kırmızı-
beyaz Vikingler, san-mavi akra-
balanna çatıyorlar.
Buralarda, kardan ve buzdan
bol pek bir şey olmadıgı için
(belkı aşk, karanlık ve intihar
dışında) kış sporlan çok sevilir.
Norveçlilerin buz hokeyi dışın-
da hemen her dalda birinci
gelmeleri. Isveçlileri çatır çatır
çatlatıyor.
8.5 milyon İsveçliden 600.
000'i şu anda işsiz (%7). Ancak
Baltık Denizi'nin karşı yakasın-
da, "SuomT'de durum daha
kötü. Her beş Finliden biri işsiz.
Yaşı 25'in altındaki her üç kışı-
den birinin bu yıl içinde iş sahibi
olması olanaksız. Büyük geçim
akınüsı çeken aileler, çocuklan
zorunlu ilköğrenimi tamamla-
dıklan zaman onlan okuldan
alarak sosyal yardım miktannı
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
arttırma yoluna gidiyorlar. Si-
belius'un "Finlandiya"sı'nı din-
leyerek hüzünlenen. votka ve bi-
rab gecelerden sonra saunasında
ter atarak rahatlayan halk. bır
zamanlann "ak zambaklar ül-
kesTni neredeyse tamyamaz
halde artık.
Finlilerin başındakı bir başka
sorun da Rus mafyasmın, başta
Helsinki olmak üzere ülkenin
büyük kentlennde giderek artan
bir şekilde "iş yapması." Adi
soygunlardan tutun, otomobil
hırsızlığına dek birçok suça im-
zasını atan Rus sabıkablar. Fin
polisinin başını çok ağnüyorlar.
Ruslar, İsveç için henüz pek
büyük sorun değıl, ama Mos-
kova aracıkğıyla ve Baltık ülke-
lerine ait gemilerle İsveç kıyıla-
nna çıkarma yapan Kuzey
Iraklı Kürtler, İsveç'in karşılaş-
üğı yepyeni bir sorun haline gel-
di. Adam başma 3000 dolan bu-
lan miktarda parayı aracılara
vererek gelen bu yeni "gerni
mültecileri" geçim sıkıntısı için-
deki halkın tepkisine yol açıyor.
Bir zamalar "Kuzey birliğT'-
nden söz eden bu ülkeler, arük
can kurtarma derdinde. Bir yan-
dan Avrupa'nın kutbu gibi
uzakta kalarak, bir yandan da
Avrupa'nın tam göbeğinde gibi
ekonomi dünyasına girmeyi
ummanın boşuna olduğunu öğ-
rendiler. Bu aa gerçek, söz ko-
nusu ülkelerin özgürlüğüne dar-
be indirecek. Bu da kültürel açu
dan büyük bır kayıp olacak.
Brüksel'deki finansdevlerinin
umurunda mı kültür?