22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28ŞUBAT1993PAZAR 8 PAZARYAZILARI FethedilmeklebitmezMoskovaOnlar "Moskova fatihlen'dır. Gelirler. Moskova'yı fethederler. Ve giderler. Paralan çok. zamanlan azdır. Birkaç gûn içinde her şeyi becermek zorundadı- rlar. Hem işleri hem de "öteki işler"ı... Tam şu sıralarda Rusya'ya yaürun ya- parak vurgun vurulabileceğini, bır koyup on alınabileceğini duymuşlardır bir yer- den. Buradaki olası tıcari ortaklannı hiç be- ğenmezler. Bunlan adam etmeye çabştı- klannı. ama başaramadıklannı anlatmaya bayılırlar. Ama peşlerinden de aynlmazlar. Ne yardan geçerler ne serden. Ötel odalannı beğenmezler. Yemekleri de. Memleketlerinin gözlerinde tüttüğünü söyler dururlar içki tnasalannda. Buranın tuvalet kâğıtlan bıle ıncitir onlan. Gönülleri engindir. Yoksul Rus halkına acımakta teredcıüt etmezler. Bu halkın temsilcileriyle karşılaşüklannda onlara te- peden bakinayı doğal sayarlar. Çevirmen- leri görgüsiiz, garsonlan cahil, taksi şoför- lerini kaba bulurlar. Verdikleri bahşiş ve rûşvetler karşısında insanlann gözü par- ladığında, koskoca bir halkı önlerinde diz çökmüş gibi hissederler. Zaman zaman sıradan Ruslann Tols- toylar'ı, Dostoyevskiler'i devirmiş olduğu- nu fark ettiklerinde kısa süreli şokJar geçi- rirler. Ama ellerini ceplerine attıklannda, kültürden çok daha öncmli şeylere sahip olduklanıu hatırlayarak yatışırlar. Kültür- süz ve parah insanlar olarak. kültürlü ve MOSKOVA HAKAN AKSAY parasız olanlara acımaya devam ederler. Bu merhamet. onlara iç huzur veren yüce bir duygu haline gelmiştır. Öyle üyatro. bale. müze gibi boş tutku- lan yoktur. Manevi değerleri maddilerine tercih edecek kadar enayi değillerdir. Rus kadınına bayılırlar. Uç-beş günlük iş gezilerinin değişmez ikinu maddesı bu- dur. Hatta birincv<i. Kadınlan iyi tanırlar. Ve kaz gelecek yerden tavuğu esirgemezler. Dünyadaki öteki fahişelerden daha gü- zel ve daha ucuzlannı bulmaktan çıldırası- ya zevk ahrlar. Elde edemeyecekleri Rus kadını yoktur onlar için. Sorun uygun fı- yatı bulmakür. Otellerde ve taksilerde yan- İannda bulunan pahalı kokulu kirahk vü- cutlara öyle bir kapünrlar ki kendilerini, fabrikalarda kan-ter içinde çalışan ve tıka- basa dolmuş otobüslere binmeye çabala- yan milyonlarca kadın hiç çarpmaz gözle- rine. Burada kendilerini bambaşka bir diyar- da hissederler. Konuşmalan, tavırlan. hat- ta yürüyüşleri bıle değşir. En sünepesi bile buraya gebnce aslan kesılir. Zoru'jlu dönüş yaklaştıkça, işyerlerine ve kanlanna verecekleri raporlan tasarla- maya başlarlar. Çantalannda istatistik ve- riler, bavuüannda hediyelerle memleketle- rine dönerken bir şeylerin tadı damaklan- nda kalmıştır. Buraya ne zaman ve hangi gerekçeyle geleceklerini daha aynlmadan planlamaya girişırler. Ve yüzlerinde muzaffer bır edayla aynb- rlar kendilerini cücelikten devliğe terfı etti- ren bu garip şehirden. Onlar da fethetmiş- lerdir artık bu şehri. "Moskova fatihi" ol- muşlardır yani. Her gün dünyanın dört bir yanından yüzlerce insanak gelir: fetheder Moskova'- Fethedilmekle bitmez bu şehir! Polisiıısağkolu: Neoııaziler68'de geceyanları afiş yaptştı- rmaya çıktığimızda, fırçayı eli- mize aldıktan iki-iiç dakika son- ra yerden biter gibi etrafunızı polis arabalarının sanmasına çok şaşar. bu işe bir türlii akıl erdire- mezdik. Nereden, nasd haber sldılar. kuştar mı söyledi diye , düşününiük. Sonradan öğrendik ki teisizlerle donatılmrş taksi şo- förleri gammazlannış bizi. Bir şeyden kuşkuiaodıklan anda açıyorlar tefaizi önce merkeze, merkez de polise ve polis iki-üç . dakika sonra otay yerinde. O za- man taksi şoförleri ile polisin tam bir teşkilat haiinde birlikte çalıştıklannı anlamıştık. Polisin ' yanı sıra taksi şoförlerini de at- latmanm yoUarını geliştirdik ve sonunda eğlenceli bir köşe kap- . maca oyunu çıktı ortaya. , Bu 68'devdi. Şimdi 901ı yıl- lardayız. Afişleri artık solcular değil. sağcıiar yapıştırıyor. \liil- teci yurtlarını kundaklıyor, rina- yetler isiiy or ve her nedense taksi telsizleri bu kez o denli hamarat çalışmıyor. Polis fail bulmakta güçlük çekiyor. Koca devlet, aşırı sağ karşısında aciz kalıvor. demokrasiden prim >eriyor. BLz beceremedik. Rahmetli Rudi Dutschke'ninistediği, "ens- tiriisyonlann içine" giremedik. Yani devleti karşımıza atdık. Onu bir Truva atı gibi içinden fethetme akıUdığını göstereme- dik. İşin tabiatı da buydu zaten. Aşırı sağ bu işi iyi beceriyor. Ge- rek kendisini kamufle etmek, ge- rekse devletin enformasyon ola- naklarindan yararlanabilmek için Berlin'deki polis teşkilatmın sağ kolu olmayı başarmış. lste size son bir örnek: "Der Spieger'e rakip yeni çıkan haf- talık "Focus" dergisinde skan- dal bir haber çıktı iki hafta önce. Berlin polis teşkilatına bağlı "si- vil gönüllüler" arasmda sayıları küçûmsenmeyecek kadar aşın sağcı "Neonazi" üye olduğu bil- diriliyordu haberde. Geçen yn Uarda, adam öMürmekten, silah kaçakçılığı yapmaktan rutun, soy gunculuğa, genelevierden ha- raç kesmeye, kadınlara tecavûz etmeye kadar yemedikleri nane kalmamış. En başta gelen marifetleri de BERLİN GÜNER YÜREKLİK Neonazi partileri için gizli bilgi aşırmak, özel askeri eğfâmkrie sağcı gençier yetiştirmek ve sağcı propaganda yapmak. İçle- rinden biri, bir çocuk öidürdük- lerini, sonra ceseti GnınewaW onnaıuna gömdüklerini bile iti- raf etti. 28 y aşındaki bir Turkün kasıın ayırida a> tüfeğJyle kur- şunlanarak öldürülüşünden teş- kilat içindeki aşırı sağcıiar so- rumlu tutuluyor. Aydın öztürk adlı Türk de' gönüllü sivil polis teşkilatı içindevıniş ve bu teşki- lattan aynldıktan onra öldürûl- miiş. Teşkilata bakın. Skandal çorap söküğö gibi çö- zülüyor. Berlin polis teşkilatına bağli 2500 kişilik "gönuüü tim", Focus'un ifşaatı üzerine tepeden tırnağa (sözüm ona) taranmaya başlandı. Sanki daha önce hiç kimse, hiçbir şey bilmiyonnuş gibi. Oysa adanilann özellikk son iki-üç yıldır yemediği halt kalmamış. Aşırı sağ Cumhuri- yetçiler (Republikaner) partisine seçimlerde ve seçün sonrasında destek veren bunlar. Çıkardı- kları dergide açıkça aşın sağın propagandasını yapıyorlar ve kiatse buann (aritam varmrvor (!). Şimdi sonımiular, "Koynu- muzda kara ydan beslemişiz*' gi- bilerden yüzsüzlüğün danisLası açıklamalar yapıyoıiar. Utanıp da şapkasını giymeye niyetli bir tek politikacı yok. Aksine, koa- lisyon ortağı sosyal demokratlar dahil, muhalefetteki tüm parti- ler, 'gönüllü sivil polis teşkilatı'- nın dağrtdmasını talep ederler- ken Hnistiyan Demokjat Birlik Partisi (CDU) İçişkri Senatörü buna karşı çıkıyor ve "Pireye kızıp yorgan yakmayalım" gibi- lerden bahaneler uyduruyor. Hey gidi günler hey. 68'de de- ğil yorgan. yatak odası bile ya- kılırdı bir Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) için. Ne diyetim: İşin ta- biatı icat>L.. Treniııkalkmasına birsaatvardıYine Ahnanya'run meşhur soğuk havalanndan biriydi. Gökyüzü griydi. Saatime baktun. trenimin kalkmasına daha bir saat vardı. İstasyon ca- fesinde oturmuş hem kahvemi içiyor hem de 3 marka aldıgım Almanya'da çıkan Cumhuriyet Haftayı okuyordum. Dahaol- dukça uzun bir zaman vardı trenın gelmesine, zaman öldür- mek için dclaşmak istemiyor- dum. Böyle yerlerin en sevdiğim yanı, her milletten insanın bu- îanmasıdır. Cafe ükhm tıklım doluydu ve sanki herkes derin bir sohbete dalmıştı. İçeriye kumral saçh, yirmi otuz yaşlan- nda bir adam girdi, biraz ürkek bir tarzda gözleriyle boş yer aramaya başladı. Göz göze gel- diğimizde hiç çekinmeden 'boş. gelip oturabilirsin' anlamında el işareti yaptım. Alman ol- madığı kesindi. Kahvesini ıs- marlarken Almancasmın iyi ol- madığını anladım, ama yine de ıçımden onunla sohbet etmek geliyordu. "Merhaba" dedi. Adı Hafiz'mış, Amavut'muş, Kosova'dan geliyormuş. Al- manya'ya iltica etmiş. Konu Almanlardan açılıyor. "Almanlar fazla yabancı ile aynı yerde çalışmak istemiyor- lar. bunu iyi anlayabiliyorum" dıyor. Işlenni ellerinden aldığımızı zannediyorlar. "Se- naryo hep aynı Hafız'" di- yorum: "Ekonomi iyi olunca yabancılar da iyi, kötü olunca yabancüar da kötü." Evet der gbısinden kafasıru sallıyor. Belb kı mutsuz Hafız Alman- ya'da. Daha önce büyük bir toptananın deposunda çalışı- yormuş, ama kızıp bırakmış ışi. Her Alman patron diyor, "Hafız şunu yap, Hafız bunu 'ap. Kendileri hiçbir iş yapmak emiyorlar/Sadece sohbet edip DETMOLD EMRE ÇOGAY az para aldıklanm tartışıyoriar. Hatta bazen işe bile geç gelıyor- lar." Hafız anlatmaya devam edi- yor, "Patron benı hiç bırakmak istemedi" diyor, "hatta maaşı- ma iki defa tarife dışı zam yaptı, giderken de kocaman bir hedi- ye sepeti verdiler bana." Daha sonra öğrendiği meslekte, yani elektnkçi olarak iş bulmuş Hafız. "Eski şirketim hafta son- lan çalışmam için ricada bulun- du, ama daha çok öğrenmem lazım" diyor Hafız. On iki yıl okul ve ondan sonra da elekt- rikçilik üzerine diploma Al- manya için yetmiyormuş. Bu arada kahvelerimiz bitiyor, ben davranmadan Hafız iki tane daha ısmarlıyor. 1989 yüında iş için kaç- mamış, babasının yanında çalışıyormuş, başı tehlikede ol- duğu için kaçmış ülkesinden. Hafız 26 yaşında. Müslüman bir ailenin çocuğu, Almanya'da fazla akrabası yok, ailesini çok özlüyormuş ve en kısa zaman- da geri dönmek istiyor ülke- sine. Birden gözüm saatime ilişiyor, gitmem lazım diyorum; elimi hesabı ödemek için cüz- danıma doğru uzatıyorum, Hafız eh'mi tutup "Tamam" di- yor. Teşekkür edip trenime doğru gidiyorum. Detmold'a vardığımda halen Hafız var dü- şüncelerimde. İstasyondan çı- karken birden ismimin seslen- dirdiğini duyuyorum, başımı kaldırdığırnda kanmın beni al- maya geldiğini görüyorum. Şarkılı protesto Sovyetier Birüği'nde cöküş ardmdan başla- yan sancılı karmaşa dönemi tüm ağıruğıy- la sürüyor. Rusya'da ekonomi, politika ve günlük yaşamdan kaynaklanan iç içe girmiş sorun yıımak- lan birtürlü çözüle- miyor. İktidar şimdi- lik reformcu kanatta sayılır, ancak her na- sıisa oİuşan bir milli- yetçi-komünist itti- fakı giderek güçleni- yor. Gün geçmiyor ki Soveytler dönemine özlem duvan komü- nistler başkent Mos- kova'da bir gösteri düzenkmesin. Göste- riciler ateşli şiirler ve şarkılar söyleyip dans ederek eylemlerine eğlence unsurunu da katmayı unutmuyor- lar.(Fotoğraf: REU- Konyah'ya vîze duvanvız gelirHavana. oldukça havadar bir kent. Fidel'in, Che'nin, CamiUe Cu- enfuegos'un havası hâlâ sönmemiş. Burada tüm yokluk, kuyruk ve so- runlara rağmen onurlu bir kentin asi rüzgân esmeye devam ediyor. Ame- rika'nın acımasız ablukası Bül Clin- ton'ın saksofonundan nağmeler eşli- ğindesüregeJiyor >., , - . . r Kübalılar da işin kolayına kaçıyor gibi geliyor insana. Evlerin ön cephe- leri pul pul dökülüyor. Soruyorsu- nuz. nedeni basit. Ambargo var! Bo- ya yok! Her şeyin yokluğu lanet olası kuşatmaya bağlanıyor. Gıda mad- delen satan Tienda'lann önünde kuyruklar var. Tiyatro, sinema ve konser salonlannın önünde de... Hele hele diskoteklerin önü renga- renk kız ve erkeklerin neşeli şama- talanyla yan sokaklara taşan kuy- ruklarla bezeli. Kübalı gençlerin maço bakışlan her boydan ve soy- dan kılkuyruk turist kızlann bronz- laşmış bacaklannda geziniyor. Karşı kıyı 100 mil uzakta Florida.. Sosyalist eğjlimli turistler, Kübalı gençlerle tarzan İspanyolcasıyla güncel politik sorunlan tarüşıyor hararetle... Havanalı Fidel'i seviyor, bazılan da açıkça scvmediğıni söylü- yor. "Ya özgür vatan ya ölüm" bel- gisi duvarlan süslüyor. Alternatif gençler ise "Hem özgür vatan hem de daha iyi yaşam" isteyen belgileri is- pirtolu kalemlerde afişlerin kenanna yazıyorlar. Kübalılar, "Sosyalizm ı artık aynirnaz bir paıçamız oidu der- ken hemen ekliyorlar. Ama artık bu kadan yetmez, seyahat özgürlüğü de istiyoruz dıyorlar. tşsizlik sorununu anlamıyor bile Havanalı. Gazeteciler Komandante Fidele yabancı dövizle çalışan büyük ve modern otellere Kübalılann niçın alınmadığını soruyorlar. Aklaşmış sakallannı sıvazlayarak yanıtliyor anıtadam: "Sosyalist anavatanın ya- şaması ve ablukanın kınlması için dövize ihtiyaamız var. Söz konusu lüks oteller. yabana kapitalist ser- mayesiyle yapılmıştır ve buralan ka- pitalist kurallarla işletilmektedir. Kübalılara yasak değıldir. Sadece bi- zimkilerin yabana dövizi olmadığı- ndan. buralarda görülmemektedir- ler. Özgür ana vatanı yaşatmak için başka çaremız yok!" Buna mecbur HAVANA ÜNAL DOĞAN clmalan üzüyor insanı gerçekten. Otelimizin olduğu bölgenin adı Varadero. Burası Batista yönetimi yıllannda Kübalılara yasak olan, sa- dece beyaz Amenkalılann fuhuş ve kumar heveslerin söndürüldüğü ve tekrar alevlendirildiği bir yer imiş Sabah kahvalüsında kendimi 'ek Türkiyeli saymanın dayamlmaz kıvancını Türkçe duyduğum konuş- malar kaçınverdi. Arka masada iki Konyalı kafadar hararetle konuşu- yor ve plan yapıyordu. İstemeden kulak misafıri oldum. Daya- namadım. kendimi tam tüm. Konya nıre... Küba nire... Hevesim sönüver- di. İki kafadar Küba'nın nerede ol- duğunu bile bilmıyorlardı. Fidel. üs- tüne biz bıze bir söyleşiye en ufak meraklan yoktu. Tek dertleri ertesi gün Kanada'ya kalkacak uçağa ka- pağı atmak ve oraya iltica etmekti. Meğer Kanada doğrudan Avrupa'- dan gelen uçaklara çok titiz davranı- yor ve vizesi olmayanlan derhal geri yolluyormuş. Bu iki Konyalı vatandaş. Ka- nada'daki köylülerine danışmışlar yet en uyaruk yolu seçmişlerdi. Önce' Türkiye'den uçakla Ispanya'ya uç- muşlar. buradan Küba'ya sarkmı- şlardı. Kanadalılar, Küba'dan gelen uçaklara oldukça liberal davranıyor ve tüm iyi ilişkilerine rağmen Küba- lılann iltica etmeleri için kolayhk sağlıyor, kontrolü gevşek tutuyor- larmış. Kara yağız Anadolu insanı, Latin esmeri Kübalılara bir ölçüde benzediğındcn Kanada'ya uçmalan ve kabul edilmeleri kolay oluyor- muş. Gerçek anlaşıldıktan sonra iş işten geçmış oluyor ve bir kez ülkeye girenler 'iltica sürecıne' başlamış ola- rak çalışabiliyorlarmış. Bakın şu bi- zimkilerin köylü kurnazlığma... Var mı öyle vize duvan, alın size Konyalı uyanıklığı... Ertesi gün kayboldu iki kafadar, uçup gitüler Kanada'ya... Yönetici ve İşadamları o Ekonomik Bülten O K U Y O R PIAR- GALLUP MANAGER SLRVEY 1 9 9 2 Sayfa: 15 • SPOR YAPMA AU$XANLİKLARI Afaştırma kapsa/rtındaN] yönetici ve ışadamlannın beşte dördû spor yapmakta okıp, en çok yapılan sporlar sırası ne TENIS, J06GING, JIMNASTIK « YÜZMfdır (TA8L056) • GA2ETE VE DERGİ 0KUKU ALIŞKAMLIKURI YönetKt ve ışadamian Sabafı, Hûmyet v« Mıllıyet gıbt gazeteten hergûn tşyerlennde devamu otarak okumakiadır Okunan yerlı Oergılenn başında rse EKONOMİK PAN0RAMA AKTUEL, E k o n o m i k Bülten TEMPO ve NOKTA. yabancı dergılenn başınöa tse THE ECONOMIST TIME. THE 8USINESWEEK, NEWSWEEK ve NATIONAL SEOGRAPHIC aelmeKteJır PİAR - GALLUP'un araştırma sonuçlarından 2 yıl üst üste benzer sonuçlann çıkması çok doğal Çünkü Politik ve ıKkoııomik Bıılten Okurlarının, köşe döndörüculuğu vaat ede-n umut tacırlerıne. spekûlatûrlere ıhtıyacı yoktur. Onlar olayları ve dataları çarpıtmadan veren yayın organlarını ızleyerek, kendı kararlarını kendileri verenlerdır. Çünkü Politik ve I.konoınik Hıılten Sayfalarında satırlar, vızyonu genış olanlar ıçın gelecekle ılgılı stratejılerını çızmelennde yardımcı olacak ış ve ekonomi dünyasının geleceğıyte ılgılı mesajlarla yuklûdür. Çunkü Politik ve I.koıımnik Hıılli'iı Yalnızca ilan toplama amacıyla çıkarıian herhangı bır yayın organı değıl, okurların nabzını tutup, fonksıyonel gazetecılık ıddıasında olan bır yayın organıdır. Ekonomik Bülten Deliler bayramı ZURIH S. DOĞAN ABALIOĞLU Geçen hafta ortası faşing (diğer degiş- le karnaval) Almanya'da noktalandı. İsviçre'nin çeşitli kentlennde daha sür- mekte. Her yıl 11. ayın 11. günü, saat ll'i 11 geçe resmen başlayan ve bitişi ertesi yıla göre değışen bu "deliler bayrarm" belli bir programı izler. ll'lerin böylesine çokluğu Tann'nın koyduğu varsayılan 10 buyruğun dışına çıkmak içindir. Ve sonuna doğru doruk noktasına ulaşan bir eğlence çılgınbğıdır. Bu öyle- sine kişiyi saran, etkileyen bir olaydır ki elini kaptıran kolunu kurtaramaz. Has- talan. dinlencelerinin belli bölümünü bugünlerde kullarurlar. Güney yankürede, özellikle Rio'da millet salkım saçak ortaya çıkar, güzelli- ğine güvenen malını serbestçe sergiler- ken karnavalın ağırlıkh olduğu Orta A v- rupa'da mevsim gereğj kişiler neredeyse bumuna kadar kapalı giysılerle dolaşı- rlar. Açıklık, başka bır deyışle eksbiho- nizm sayılacak davraruşlar kapalı yerler- de kendini gösterir. Fasching terimı fasten (onıç tutma) sözcüğünden üretilmiş, Bayern ve sınırdaş Avusturya'da geçerlı. fc)iğer yö- relerde kullanılan eşanlamlı karnaval ıse Latince kökenli. Her ikisi de Katoliklere göre etin yasakladığı ve günde doyurucu tek öğünle geçışürilmesi gereken, Pas- kalya'dan önceki 40 günü kapsayan inanışa dayanıyor. 15. Yüzyıl'da televizyon eksikliği ne deniyle olacak, uzun kış gecelerini renk lendiren sahneleme olaylan ortaya çıkıyor. Başlangıçta boş inançlan kova- lamak amacıyla korkutucu, ıtici görü- nümleriyleelişi tahtadan oyma maskeler zamanla kışiliğı perdeleyen korıuma dö- nüşüyor. Böylece birey rahat, isteğince davra- nabiliyor. Psikanalize kadar inebilecek olgular söz konusu. Kişi günlük yaşamı dışında olmak istediği, başka bir deyişle frenlediği duygulannda serbestlik ka- zandığı ortamı yaratıyor. Et yemenin yasaklanmasına bılınçaltı tepkisinden olacak etıni bol bol sergiliyor ve başka- lanna sunuyor. Aşınya çıkarsak, Brezil- ya hükümetınce karnaval başlamadan önce halka dağıtılması planlanan 300 bin koru>'ucu (prezervatif) bu olguyu en güzeh vurgulayan açıklamadır diyebib- riz. Ancak bu konuya salt bu açıdan bakmayalım. Yukandakı kişilere özgü psikoloji verileri ülke düzeyine çıkan- rsak Avrupa'nın uyguladığı çifte stan- dardın da en çarpıcı örneklennden birini daha yakalamış oluruz. Körfez savaşı nedeniyle geçıt törenle- rinden vazgeçen Batı. bu kez Balkanlar'- daki soykınmına seyircı kalıp vur pat- lasın. çal oynasın havasındaydı. Yugos- ' lavya'yı parçalayan planın baş mımar- lanndan eski Alman Dışişlen Bakanı Hans Dieter Genscher, Maınz'deki top- lantıda başında külah. boynuna gemici mendili bağlı eğlemyordu. Ve tüm salonu dolduran topluluk elle- rinde kadeh. şarkı söyleyip gülebiliyor- du. 'KıızeyBirliği' can derdinedüştüDünya nasıl değışiyorsa Ku- zey ülkeleri de öyle değişiyor. İskandinavya'ya uzak ülkeler- den bakılınca hepsi birbırinin aynı gibi gözüken bu ülkeler arasırâaki renk farklan giderek daha belirginleşiyor. Bu etkenle- rin başında, "Kıta Avrupası'na" ayak uydurma yanşı geliyor. Her şeyden önce Isvec, Nor- veç ve Finlandiya ATye girebil- me yanşında. Bunu zamanında başarmış olan Danimarka. bu bakımdan bir hayli avantajlı. Üstelik, (Norveç'le birlikte) NATO üyesi olması. İsveç ve Finlandiya gibi bloksuz iki komşusunu artık rahatsız etmi- yor. Ekonomisinin söz konusu iki ülkeden oldukça iyi olması biraz da ATye bağlanıyor. Şim- di Danimarkalılann kafasıru kızdıran ve İsveç'e çatmalanna neden olan şey, Isveç'in Dani- marka karşısındakı kıyısında bulunan ve bir süredir durdurul- muş olan Barsabeck Nükleer Santralı'nı yeniden devreye sok- muş olması. Santralı yeterince güveniür bulmayan kırmızı- beyaz Vikingler, san-mavi akra- balanna çatıyorlar. Buralarda, kardan ve buzdan bol pek bir şey olmadıgı için (belkı aşk, karanlık ve intihar dışında) kış sporlan çok sevilir. Norveçlilerin buz hokeyi dışın- da hemen her dalda birinci gelmeleri. Isveçlileri çatır çatır çatlatıyor. 8.5 milyon İsveçliden 600. 000'i şu anda işsiz (%7). Ancak Baltık Denizi'nin karşı yakasın- da, "SuomT'de durum daha kötü. Her beş Finliden biri işsiz. Yaşı 25'in altındaki her üç kışı- den birinin bu yıl içinde iş sahibi olması olanaksız. Büyük geçim akınüsı çeken aileler, çocuklan zorunlu ilköğrenimi tamamla- dıklan zaman onlan okuldan alarak sosyal yardım miktannı STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN arttırma yoluna gidiyorlar. Si- belius'un "Finlandiya"sı'nı din- leyerek hüzünlenen. votka ve bi- rab gecelerden sonra saunasında ter atarak rahatlayan halk. bır zamanlann "ak zambaklar ül- kesTni neredeyse tamyamaz halde artık. Finlilerin başındakı bir başka sorun da Rus mafyasmın, başta Helsinki olmak üzere ülkenin büyük kentlennde giderek artan bir şekilde "iş yapması." Adi soygunlardan tutun, otomobil hırsızlığına dek birçok suça im- zasını atan Rus sabıkablar. Fin polisinin başını çok ağnüyorlar. Ruslar, İsveç için henüz pek büyük sorun değıl, ama Mos- kova aracıkğıyla ve Baltık ülke- lerine ait gemilerle İsveç kıyıla- nna çıkarma yapan Kuzey Iraklı Kürtler, İsveç'in karşılaş- üğı yepyeni bir sorun haline gel- di. Adam başma 3000 dolan bu- lan miktarda parayı aracılara vererek gelen bu yeni "gerni mültecileri" geçim sıkıntısı için- deki halkın tepkisine yol açıyor. Bir zamalar "Kuzey birliğT'- nden söz eden bu ülkeler, arük can kurtarma derdinde. Bir yan- dan Avrupa'nın kutbu gibi uzakta kalarak, bir yandan da Avrupa'nın tam göbeğinde gibi ekonomi dünyasına girmeyi ummanın boşuna olduğunu öğ- rendiler. Bu aa gerçek, söz ko- nusu ülkelerin özgürlüğüne dar- be indirecek. Bu da kültürel açu dan büyük bır kayıp olacak. Brüksel'deki finansdevlerinin umurunda mı kültür?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear