22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28ŞUBAT1993PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Japonlar fîlm endûstpisinde •TOKYO (AA) -Japonlar, New York'taki Tribeca fîlm şirketinin sahibi olan Victor Co. aracılığıyla nihayet film endüstrisine de el atülar. Victor Co. şirketinin yaptığı kontratla. Amerikalı aktör Robert De Niro'nun rol alacağı ve yöneteceği bütün fılmlenn yapım ve dağitım hakkını satın aldı. Buna 1 irşılık Niro da şirkete .naryo teklifleri getirecek. }. knlaşmadan hemen sonra, \ ftiro'nun üç leklifi ııygulamaya sokuldu. Japon sermayeli Amerikan filmlerinin ilki, "The Exchange Students-Öğrenri Değişimi" adınj taşıyor. Bir di|er proje ise "Highly Confident: The Crime and Punishment of Michael Wilken" adını taşıyor. Vampipli filmlere ilgi •KûltürServisi -Francis Ford Coppola'nın "Bram Stoker's Dracula" filminin gördüğü ilgi üzerine, uzun yıllar tozlu raflarda bekleyen "vampir filmleri" günışığına çıkmaya başladı. Unlü yönetmen NeO Jordan, Annie Rke'ın, 1976yıunda bestseller olan kitabı "Interievv With The Vampire"ı sinemaya uyarlayacak. Yapnnalığını, projeyi 17 yıldır bekleten "Geffen" firmasmm üstlendiğıfilmin26 milyon dolara mal olması bekleniyor. Filmin oyunculan henüz belirlenmemekle birlikte. başrollerin Daniel Day Lewis \ç Brad Pitt'e öncnldiği aydedildi. Yolcu'nun çekimleri başlıyor •İSTANBUL(AA)-Nazun Hikmet'ın "Yolcu" adlı oyunundan yola çıkılarak, Başar Sabuncu tarafindan senaryolaştınlan filmin çekimJerine başlanıyor. Başroilennı Tank Akan, Müjde Ar, Halil Ergün ve BerhanŞimşek'in pavlaştığı film, Erzurum'a bağlı Aİvar bölgesındeçekilecek. Bu aradafilmekibinin çekimler için Erzurum'a hareket ettiğı bildirildi. En yeteneksiz gitarcı •BRÜKSEL(AA)- Belçika'da bir orkestra "Dünyanın en yeteneksiz gitarcısını" seçmek için bir yanşma düzenledi. De Morgen gazetesinin haberine göre. yanşma "kesinlikle, gerçekten en küçük bir yeteneğe sahip olmayan" gitarcıyı seçmeyi amaçhyor. yanşma Flanders bölgesinde* 3 nisanda yapılacak. En kötü gitarcı, birgitarve"tövbe etmek için" Fransa'daki kutsal Lourdes kentine otobüs biieti kazanacak. Yanşmayı düzenleyen "CrossoverTill You Dover" orkestrası, yanşmaya kaüiacaklann gönderecekleri kayıtlann teknik kalitesinin kesinlikle önemli olmadığını açıkladı. 'Jeruso Büyümek İstiyor' • ANKARA (AA) - Ümit Yayıncüık, büyüklerden sonra çocukJariçin de ilk kitabıruçıkardı. "Dünya Çocuklan" dizısinden çıkan kitabın adı "Jeruso Büyümek İstiyor". PüarMateos'un yazdığı kitabı, Ispanyolca'dan Türkçe'ye TülinŞennıhçevirdi. "'Jeruso Büyümek İstiyor"da, içi yiyecek dolu bir kutuyu kimin çaldığını bulmaya çalışan üççocuğun serüvenleri anlatılıyor. Gönen'e Avrupa'dan destek •ANKARA (AA)- Avrupa'da ortak sinema !mlerine destek sağlayan Eurimages" adlı kuruluş, ünlü Türk yönetmen Şerif Gören'in Fransız, Belçika ve Fürk ortak yapımı olan "Fanatik" adlı yapıüna naddi katkıda buiunacak. itrasbourg'da toplanan iurimages yönetim kurulu, lerifGören'in yöneteceği ibnle birlikte Avrupa'da eçtiğirnizyılyapılan 12 rtak sinema ve 5 belgesel lmin desteklenmesı macıyla toplam 27.6milyon ransız Frangı verilmesini îrarlaştırdı. Avrupa Dnseyi tarafından 1988'de arulan Eurimages'ın ıgünedek 180 konulu ve •lgeselfilmiçin toplam 373 üyon Fransız Frangı tannda maddi destek rdiği bildirildi. Dünyanın en ünlü çizerlerinden yaşlı ve 'kısmen ehil anarşist' Wolinski'yle karikatür üzerine Karikatürcü eaııi değü, gaddar olmalı KEMAL GÖKHAN GÜRSES / teMÎL GÜLGEÇ PARİS- Bonaparte Caddesi'nde çokluk antikacılann ve ağır bir kültürel atmosferin orta yerınde, kapısı şifreli antik bir apart- man dairesinin çatı katında köpek havlama- lan ile karşılanıyoruz. Burada Fransa'nın en ünlü çizeri VVolinski yaşıyor.Fransa'nın anarşist dergilen Harakiri ve Charlie Heb- do'nun neredeyse adıyla özdeş Polonyalı bir baba ile Cezayirli bir annenin çocuğu, VVo- linski. Aynalarla, antik parcalarla ve çeşitli kari- katürcülerin karikatür orijinaUeriyle dolu bir ev.Bizi karşılayan köpeğinin de daha sonra TV'de kendisiyle röportaj bile yapılmış ünlü ve fena halde akıllı bir köpek olduğunu öğre- niyoruz. Orta uzunluktaki yarenliğimiz bo- yunca Kemal Gökhan ın kolundan çekip kendinı kaşıtan bir karikatürcü köpeği. Wo- linski gözlerindeki hınzır ifade dışında, ne- dense beklediğimiz fevkalade özelliklere sa- hip olmayan sıradan ve bakımlı bir Fransjz'ı andınyor. Üç haftaiık, iki de aylık dergide çalışan, film senaryolan ya2an, bir TV programında düzenlı olarak konukluk eden VVoIinski'nin daha fazla girizgah yapama- dan düşünceleriyle tamşmak zorundayız. Güigeç: Bizinı ölkemizde karikarürün öldü- ğü yolunda söylentiier dolaşı\or. Ben bu görii- şe katılmıvorum. Siz dünvanın nabzını rutan bir çizersiniz. Gerçekten karikatüriin etkj alanı azaldı mı? •Dünyadaki bütün basın çizerlerini bir aile olarak görüyorum. Bası- nda çizen insanlar günJük olaylan, toplumsal so- runlan çiziyorlar. Bu özellikleri onlann işlevini ölümsüz kılıyor. Wolinski: Ben dünyadaki bütün basın çi- zerlerini bir aile olarak gördüğumü söyle- mek istiyorum öncelikle. Dünyanın pek çok yennde festivallere. sergilere çağnJıyorum. Sizin ülkenize de Simavi Karikatür Yan- şması'na jüri olarak gelmiştim. Basında çi- zen insanlar günlük olaylan, toplumsal so- runlan çiziyorlar. Bu özellikleri onlann işle- vini ölümsüz kılıyor.İnsanlar çizgi-roman- larla basında çıkan karikatürleri birbirine kanştınyorlar. Bizim adımıza bir kriz ya da 'gözden düşme' sözkonusu değil. Eğer basın için bir kriz söz konusu olursa bu bizim için de aynı derecede etkili olabilir. Gökhan: Fransa için böyle birşey sözkonu- su mu? VVolinski: Fransız basınında birzorlukya- şamyor. Başka medyalara, örnegin televiz- yona reklam kayması basını ve tirajlan etkı- ledi. Bunun cezasını biz de çekiyoruz. Fransa'daki taşra gazeteleri ki, son derece yaygmlık kazandılar, hepsi o bölgede yaşa- yan birer çizer buldular kendilerine. Bu da bize hiç ölüm haberi gibi gelnoiyor. Gökhan: Fransa'da katolik finans gurup- larının pomoya >e politik çizgi-romanlara ya da çizeriere yöneük bir önleme faaliveri baş- lattığı. bunun bir sonucu olarak da en büyûk yayınevlerinden Dargaud'yu satın almaya çalıştıklannı duymuştuk. Bu konuda gelişnie- ler oldu mu? Wolinski: Bu etkili bir çember değildı ve bizim okurlanmız zaten benim provokas- yon amatörleri diye adlandırdığım ısrarh bir grup. Bizim satışlanmızın artmasına yardıma oldular yalnızca. Gökhan: Biz Törkiye'de bazı karikatürleri çizerken sınınmızı doğru betirieyip davran- mak zorundayız. Bu suıırlarla sizin aranız nasıı? (Bu sırada Clinton'un pipisi dışarda çizil- miş karikatürünü gösteriyoruz. Wolinski'- nin Hebdo'nun son sayısına çizdiğı kapak bu.) VVolinski: Ben de bunu her yerde yapmı- yorum.Charlie Hebdo'da istediğimi yapıyo- rum çünkü o bağımsız ve ancak 40 bin satan bir gazete. Sözünü ettiğim provokasyon amatörlerinin aldığı bir gazete. Oysa Paris fez Savaşı'na başından beri karşıydım. Plan- tu gibı Saddam'ı eli kaniı. katil diktatör ola- rak göstermedim. Savaşa karşı. hatta nere- deyse Amerika'ya karşı karikatürler çizdim ve o ortamda son derece yadırgandım. Ya da Yugoslavya'da yaşananlar... Evet, hiç birşey anlamıyorum. Bana son derece kanşık geli- yor. Haklı-haksız taraflan tam olarak an- layamadığım için de bu konuda karikatür çizmiyorum. Ben daha çok Fransız iç politi- kasına dönük karikatürler çiziyorum.Söyle- yecek sözünüz olmadığmda nasıl karikatür acunasız yakJaşıyorsunuz cinseüikle Ugiii karikarûrlerinirde. Erkekleri anladığınızı ka- bui edersek, kadınian da yeterince an- ladığınızı söylebiiir miyiz? (Gülüşmeler) ~ Wolinskı: Kadınlann hepsini tanımıyo- rum. (Tekrar gülüşmeler) Benim kadınlara anlama çabam da yok. Tavuğu seviyonım. Ama onu anlamaya çahşmıyonım. Gökhan: Bunu Türkiye'deki feministler pek sevmeyecek sanırım. Wolinskı: Benim eşim de bir feminist. Matdıa çizerken dıkkatli davranmak zo- rundayım. Gülgeç: Bir tûr oto-sansür mü? . Wolinskı: Hayır. böyle görmüyorum. Okuruna göre davranmak diyebilirsiniz bu- na.Paris Match'a çizdiklerimin okuru aile- lerdir ve gazeteyi benim desenlerim için al- mazlar. Onlan Monaco Prensesi'nin mari- fetleri ilgilendirir. Bundan altı-jedi yıl önce de Komünist Parti'nin yayın organı L'- Humanite'de çızerken aynı durumla karşı- laştım. O da bir "aile" gazetesiydi sonuçta. Belkı aileler komünistti, hepsi bu. Gökhan: O sınırlan aştığınızda ne oluyor? VVolinski: Evet. ara sıra kulağmı çekiyor- lar, ama seks konusunda değil.Orneğin, son olarak Amsterdam yakınlannda bir İsrail uçağı düşmüştü. Bu konuda çizdiğim kari- katürde insani baa değerler açısından ra- hatsız olan okurlardan büyük tepki gelmişü. Bu bir denge meselesi. Tek yanlı çizımler yaptığınızda da bu tepkiyi ahraruz Ben mümkün olduğunca meseleyi bir kaç yan- dan görmeye çalışıyorum. Eleştirirken sağlı sollu eleşürmeye çalışıyorum. Örnegin Kör- yapabilirsiniz ki? / Gülgeç: AnJamadtğınız şe>i çizmediğiniri söylüyorsunuz. Kadutlara yöaelik acunasız ekştiriJeriniz var. ErkekJere de aynı derecede karikatürler için Karikatür söyleşileri üstüne Gençlerin'genç sanat'ıgündemde ÜSTÜNALSAÇ Istanbui'da gectiğimiz aylar içinde Türk karikatürünü konu alan bir etfcinlikler dizisi gerçek- leşdrikü. Kirtıi ünlü cizerlerin de katıldığı toplantılann e\ sahipüği- ni Atatürk Kitaptığı iistlenmişti. Toplantdar Türk karikatü- rünün tarihsel gelişmesinin ek alı- nmasjvla başladı.ToplantıJardan biri Karikarürcüler Derneği'nin calışmalaruıa aynimıştı. Bir son- raki toptantının konusu karikatür yanşmâlanydı. Bu konuda bilgi sahibi kahlımcılar Türkiye'de ve dünyada yansmalann nasıl ya- pddığım, seciri kurullann nasıl çok se>Hen ve hıfulan bir yaratı alanı. EksUdik ve aksaklıklanna karşuı yukarki gibi etkinlikleri ka- rikatür olgusunun çeşitli >anlanna ışık tutmaya >arnorlar. Ama özeilikk bu sonuncunun bagışla- namayacak bir kusunı oMu. Top- lantıların hiç birinde genç kuşak çizerleri temsil edilmediler. Büindiği gibi Türk karikatürii 1950 kuşağı adı verilen çizerleıie bir çağdasiaşma aşamasına gir- miş. onu 19601ı yıllarda karikarü- rün dışlandığı bir dönem izJemişti. 19701i yülarda başjayan, 19801i yıllarda da ijice beÛrginkşeıı yeni karikatür anlayışı, bu sanata yeni bir ivme kazandımuş, onun günü- Gökhan: ÇizdigMiiz açılmış dav aJar var mı? Wolinski Eifeette. Öeellikle aşın sağcı U«»* dlyırtı Pen'in açtığı davalar var.Sine bu konuda lerden çok saldınya uğramıştı. Gökhan: O daha çok katolik kültürünü ya da neredeyse tûmüyle dini hedef alan karika- türler çiziyordu. VVolinski: Bunu küfre vardınyordu. Ben de dinsizim. Ama hakaret etmek yerine il- ginç olmaya çaüşırken doğru şeyler çizmeye ve söylemeye çalışıyorum. Gerçekleri söyle- mek için küfürbaz değil aamasız olmak ge- rek. Çok gaddar olmalı ama cani olmamalı. Işin birde öbür ucu var tabii. Saygıya aşın derecede saygı gösterilen ülkelerde de ka- rikatür çizmek çok zor. Geçen ay bir Japon çızerle birlikte ortak bir konferans verdik. Ben Fransa Cumhurbaşkanı ile kahvaltı et- tiğımi ya da Chirac'la senii benli konuştuğu- mu söyleyince aklı durdu. Japonya'da bir si- yaset adamıyla birgazetecinin ya da birkari- katürcünün böyle bir ilişki içinde olması mümkün değil. Türkiye'de durum nasıl? Gülgeç: Önce eüraizi sıkıyoriar, öpüşüyo- ruz falan. Sonra da bizi dava ediyorlar. Mecliste anayasa tarttşmalaruu izlemeye girmişfim. Darbe sonrası Damşma Meclisi'- nin çok önemli bir oturumuvdu bu. İşçi yasa- lan, şu bu, basbayağı anayasa yapılıyor. Ama inanılmaz dddiyetsiz bir ortamdı. Ben de her gün çizdjgûn 'Hay>anlar' bandında bu mese- leyi çizince ertesi gün Meclis'e giderken ayak- larım geri geri gidiyordu. Bana çok kızacak- lannı düşündüm. Oysa kapıda karşılayıp, bizi ne zaman çizeceksiniz dediler. Ben, '50'li yılların çizeıierinin dönva kari- katürûne damgalannı vurduğu kantsındavım. Daha sonra yetişen kuşağın bu derecede iz b»- rakan işler yapamadıkiannı savunuvorum. Wolinski: Ben de benzer bir görüşe sahi- bim. Bugün adı olan karikatürcüler en az el- lisini devinmiş delikanhlar. Yeni kuşak çizer- lerinin de potansiyel vaadettiklerini düşünü- yorum. Ama oldukça seyrek. Kültür biri- kimlerinin az olduğunu düşünüyorum. Rock kültürüyle, TV ile, sinema ve müzik kültürüyle yetişiyorlar. Kitapla aralan he- men hiç yok. Bir romanı bile sonuna kadar okumadıklannı sanıyorum. Ancak yeni bir olgudan söz edilebilir Fransa'da; TV'deki kukla karikatürler. (Bizde Cihat Hazerdağlı'nın yaptığı Plas- tip Show benzen...) Çok güçlü ve çok güzel çalışmalar bunlar. Politik kişiüklen öyle güzel taklit ediyorlar ki, bizim desenlerimizin onlarla başetmesi oldukça zor. Bizim tek avantajımız politik insanlarolmamız. • Saygıya aşın derecede saygı gösterilen ülkelerde de karikatür çizmek çok zor. Japonya'da bir siya- set adamıyla bir karika- türcünün dostça bir ilişki- de olması mümkün değil. Türkiye'de durum nasıl? O şovlarda bütün politik kişıhkler aynı şe- kilde aşağılanıyor. Tek torbaya atıhyorlar. Belli değerieri savunan. belli inançlan olan bizler bu farkımızla onlardan aynlabiliriz. Ben Paris Match'da çalışıyorum ama Rga- ro'da çalışmam. Çünkü o açıkça sağda bir dergidir. Gökhan: Para dunımunuz nasıl? Wolinski: Fransa'da en ıyi ücret alan kari- katürcülerdcn binyim. Beş ayn dergide çi- zıyorum. Reklam desenleri yapıyorum. Film senaryolan yazıyorum ve TV'de bir prog- ramdayer ahyorum. Bunca yofun bir çalışma ortamı ıçensın-1 değılim.Paris Match'dan sayfa başına yaklaşık 10 bin frank alıyorum. (Yaklaşık 16milyonlira)Çızdiğimpazarga- zetesinden 5 bin alıyorum. Ama Charlie Hebdo'daki arkadaşlanmın parası az. Onlardan 1500 frank alıyorum. Reklam yapınca bu fıyatlann beş katı ücret istiyo- rum. Bedava çizdiğim de oluyor elbette. Sos- yal hareketler, dernekler için ücret almadan çiziyorum zaman zaman. Kitaplanm da ' yaklaşık olarak yılda yirmi bin adet satıyor. Bahar aylannda Türkiye'ye bir kankatür sergisi açması için davet ediyoruz Wolinski'- yi. "Memnuniyetle" yanıtını veriyor. Balığımızın ve rakımızın tadını unuta- madığını ve bir de üstüne üstlük çok misafır- sever olduğumuzu söylüyor. Böylece, yak- laşık aylık kazancı 100 bin frangı bulan, bu dünyanın en ünlü çizerlerinden yaşlı ve kısmen ehil anarşist karikatürcü Wolinski'ye "Gö- rüşmek üzere" deyıp Paris'in civcivÜ sokak- lanna bırakıvoruz kendimizi... Ünlü ressam Matisse'e modelük yapan rahibe Marie'nin kitabı çıktı Bir rahibenin saııat uğruna itiıafi • Zaman zaman yalnız bir anlatım ya da dışavurum bi- çimi değil, bir başİcaldın araa olarak da kullanılıyor. Bu ilginç bir görüngü oluşturuyor. Karikatürii incelemek yalnız grafik ya da gülmece sanatlan açısından değil, davranışbilimsel ve toplumbilimsel açıdan da önemli ipuçlan verebilecek bir uğraş. çahştığını anlarnlar. Onu izk'ven oturum genç çizer* lerin soruıilarmı konu alıvordu. Karikatürcü olmak isteyen biri ne gibi /orluklarla karşılaşır, bunları aşmak için ne yapması gerekir so- nılanna açıklık getirümeye çauşddı. Son toplanfıda karikatür konusunda vazan yazaıiar birara- ya getiriimek, böylece biraz da çi- zer ohnamalanna karşın bu konu- lar ûstünde düşinüp tartısanlara görfiş beUrtme olanağı verOmek is- tenmişti Gene de Türk karikarü- rünün en önemli sorunlan olan eği- rim, örgüdenme ve eleştiri konu- ları üstüne düşunceler açıklandı. Sizin de dikkatinizi çekiyor mu, karikatür giderek daha çok gün- deme gelivor. eskiye oranla üstün- de daha çok komışulur, jazılır oldu. Bu da çok doğal, çünkü kari- katür özeUÛüe gençler arasında müzde de süren sevilirtik ve yaygmlık düzeyine ulaşmasına yol açmtştı. Çizgi roman özefliklerini kuUanan bu yaklaşımın henüz ke- sinleşmiş bir adı >ok, "1970 Ku- şağı", "Gırgır Okulu" gibi adlarla anılıyor. Yapıtlanyla çizgiii gut- mece sanafının suıırlannı genişle- ten cizerlerin karikatürü konu alan bir etkinliğin dışında kaüna- lan önemli bir eksiklik. Karikatürün genç bir sanat, onun üreticileriyle tüketicilerinûi daha çok gençler olduğu düşûnü- Kirse bu tür vanhşların vapılma- ması gerektiği anlaşılır. İoplantı- lardaki izleyicilerin adığı da bunu açıkça ortâya kovuvordu. Oysa özellikle bu alanda gençlere ses- lenmek. onlann du> gu ve düşünce- lerini dile getirmelerini sağlamak önemli gibi gözüküvor. Bu fırsat kaçırümış oldu. Rahibe Jacques-Marie, Matisse'in nü tablolanndaki kadının kendisi olmadığını ama basuun konuyu hep çarpjttığını söylüyor. Kültür Servisi - Modern resmin "usta"- lanndcn Henri Matisse için bir süre model- lik yapan rahibe Jacques-Marie (Monique Bourgeois), ressamla geçirdiği günlen anla- tan bir kıtap yayımladı. "Henri Matisse- Vence Şapelı" adlı kitabın yayımı. bu hafta içinde Paris'te George Pompidou Merke- zi'nde açılacak geniş kapsamb Matisse ser- gisiyle çakışıyor. 1942 yılmda, henüz 21 yaşındayken ve adı hala Monique Bourgeois'ken ressam Matisse'in yanında bakıcı olarak çahşma- ya başlayan rahibe Jacques-Marie, kitabı- nda Matisse ile olan dostluğundan ve res- samın hasta bakıasıyken nasıl resimlerine poz vermeye başladığmı anlatıyor. Ancak kitabı ilginç kılan. bu ana temanınyanı sıra Monique ile Matısse'ın sabahlara dek sü- ren "muhabbetlen" sırasında konuşulan onca şey ve Matisse'in yaşamından kesit- ler... Rahibe Jacques-Marie, "Bir rahibeden beklenmeyecek birşe>T yaptığımın farkı- ndayım. Ama kendimi Matisse'e karşı so- rumlu hissettim. Çok az zamanım kalmış olabilir. bu yüzden gerçeklerin açığa çıkmasını istedim" diyor. Rahibe Jacques-Marie, Matisse'in geçir- diği ağır bir ameliyat sonrasında ressama bir ay hasta bakıcılık yapmış. 1954'te res- samın ölümüne dek süren dostluklan da böyle başlamış. "Önceleri onu çok uzak ve hatta tedirgin edid buluyordum. Ama sabahlara kadar süren konuşmalanmız sırasında ne kadar anlayışlı biri olduğunu gördüm. Onda bir banş, bir sevınç havası vardı hep" diye an- latıyor ressamı. Matisse ise sağlığirun dü- zelmesınden 10 gün sonra o zamanki adıy- la Monique'i anyor ve ondan modellik yapmasını istiyor. Matisse'in bu genç kıza duvduğu sevgi de ressamın "Monique", "İdoi", "Yeşıl Elbise ve Portakallar" ve "Kraliyet Tütünü" gibi en güzel yapıtlan- na esın kaynağı olmasıyla açığa çıkıyor. Matisse'in uykusunda sağ eliyle havada resimler çizdiğini. sol eliyle de sildiğini an- latan rahibe Jacques-Marie, "Aslında Ma- tisse'in teklifini isıemeyerek kabul etmiş- tim. Üstelik çok da şaşırmıştım, çünkü hiç güzel bir kız olarak görülmüyordum çev- remde. Bir süre sonra rahibe oldum. Bir daha da hiç modcliık yapmadım. Ama tabii bu ga- zetelerin Matisse'in nü resimlerinin yanı- nda benim fotoğrafımı basıp olayr çarpı- tmalanna engel olmadı" diyor. Yinebir soruşturma Külrûr Servisi - Peter Weiss'n oyunundan Ülkü Tamer'in Türk- çe'ye çe>irdiği ve Rüştü As>alı'nuı yönettiği "Soruşturma", Ankara'- da Şinasi Saiuiesi'nde sahnelen- meye başladı. Ankara Deskt Ti- yatrosu oyunculannca sahneye gelen oyun, Auschwitz'deki yahu- di kadiamının sorgulandığı Frankfurt mahkemelerini konu alıyor. "Soruşturma", tünuhle belge- kre ve mahkeme tutanaklanna dayaıuyor. Oyunun yazan Peter \Veiss, duruşmalan izleyerek mahke- mede ruttuğu notlârı o> ununa ak- tamuş. Ueissın (965 vılmda yazdığı oyun, o yıl iki Abnaa)a'da aynı gece 14 tiyatroda sahnelen- meye başlanmış. "Soruşturma", ydlarca pek çok açıdan eleştuive uğradı. Ancak rüm el^tirilere karşın, H'eiss, me- sajını tiyatro se>en geniş bir kit- leye ulaştırdı: "Ausdıwitz'de yaşananlar gec- mişin bir hayaleti'değü, 1965 Af- manva'sının keskin bir gerçekliği- dir..." "Sorusturnıa"nın yönetmeni Rüştü Asyalı, aynı cümleyi 1990'- lanndün>asıiçinyineli»or:'"OyuıJ- da anlatılanlar uzak geçmiş değil. Dünyanın dört bir yanında in- sanlık suçlan hala yaşanmakta. Halâ bir takım insanlar bu suç- lan tşJemekte, bazılan da susarak, tepki vermeyerek gizli destek ver- mekte. Aynen İkind Dünya Savaşı'nm başlangıcnHİa Almanya'da olduğu gibi. Yıl 1993 >e Neo-.Naziler kadın, erkek, çoluk, çocuk deme- den valnızca yabancı okfukları için masum insaniara saldınrken, diğer tarafta yine Avrupa'nın gö- beğinde Bosna-Hersek'te yaşa- nanlar, toplama kamplan, teca- vüzkr. cinayetler, insani insanlığı- ndan utandıran oia>lar...Sonuç. yeni bir soruşturma değil, yine bir soruştuıma..."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear