22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21ŞUBAT1993 PAZAR 12 DIZIYAZI DOĞU DÜNYASININ BÜYÜK DÜSÜNÜRÜ İBN SİNASonja- Burchard Brentjes 2 Ö2ügüi Üstad,vezir• Kendisinden Aristoteles'in eserlerini tefsir etmesini rica edince, şöyle dedi:"Böyle bir işe girişecek vaktim yok. Ama istersen, bana doğru geldikleri kadanyla bu ilimleri, karşıtlanyla polemiğe ve hesaplaşmaya girmeden açıklayan bir kitapyazayım." • İbn Sina'run takdire değer husSîyetlerinden biri de, yeni bir kıtabı başından sonuna kadar okumamasıydı; kendisine hizmet vearkadaşlık ettiğim 25 yıl içinde böyle yaptığını görmedim. Zor böJümleri ve karmaşık sorunlan arayıp çıkanyor ve yazann bu konuda nedediğine bakıyordu. -3- Sonradan Rey'e taşınan üstad, orada prenses Seyyide ile oğlu Mecd ud-devie'nin hizmetine girdi. Prensesleoğlu, üstadın ününü aldıklan mektuplar vasıtasıyla duymuşlardı. O sıralar Mecd ud-devle ağır bir meiankoliye yakalanmıştı ve üstad da onu iyileştırmeyeçalıştı. İlmül Ahire (Eskatoloji) kitabını orada kaleme aldı. Hilal ibn Sadr ibn Hasan'ın öldürülmesinden veordunun bozguna uğramasından sonra Şems ud-devlenin Bağdat'tan gelerek şehri kuşatüğı ana kadar Rey'de kaldı. Ancak gelişen olaylar onu önce Kazvin'e. oradan da Hemedan'a göç etmeye ve Kadranoğullannın hizmetmegirerek onlann işlerini idareeuneye zoriadı. Şems ud-devle, üstadın burada olduğunu duyunca hemen sarayına çağırdı, çünkü sancılı bir hasialığa yakalanmıştı. Allah'ın inayetiyle onu iyileştirdikten, kendisini hediyelere boğduklan sarayda 40 gün 40 gece kaldıktan sonra evine döndü. O günden itibaren artık emirlerin sofrasında yer alnordu. Emır, Unarlarla (Hüsameddin Ebu Şevk Faris ibn Muhamnıed ibn Aıuıaz) savaşmak üzere sefere eıktığı zaman, üstad da kendisine katıldı. Ancak Şems ud-devle kaçmak ve Hemedan'a çekilmek zorunda kaldı. Kısa süre sonra vezirliğe geıirmek için üstadı aradılar. Görevi kabul etti, ama ordu içinde ona karşı bir ayaklanma patlak \ erdi: evini kuşatular, kendisini zindana aüp malını mülkünü yağmalayarak elındekı her şeyi alıp goıürdüler. Askerleremirden, ûsi.dın asılmasını istiyorlardı, ama emir onlan yatıştırmak ıçin sadece vezirlikten uzaklaştıracağını söyledi. Üstad 40 gün boyunca Ebu Sa'd ibn Dabduk'un (şeyh Ebu Sa'd ibn Dahd > ıe\ındegizlendi. Ancak Şems ud-devle yenıden sancılanınca onu aray.p bulmalannı emretti. Bunun üzenne üstad saraya gitti ve emır de kendisinden özürdiledi. Emiri iyileştirmeyeçalışan üstadı saygıyla karşıladılar, hatta tekrar vezirliğe getirdiler İlim ve eğlence O sıralar kendisinden Aristoteles'in eserlerini tefsir etmesiniricaetmiştim. Bana şöyle cevap vermisti: 'Böyle büyük bir işe girişecek vaktim yok. Ama istersen. bana doğru geldikleri kadanyla bu ilimleri, karşıtlanyla polemiğe ve hesaplaşmaya girmeden açıklayan bir kitap yazayım: bunu seve seve yapanm." Tabii ki buna raa olmuştum. Sonradan "Şifa" adıru verdiği kitabının fızik bölümüyle işe başladı. Ogünlerde "Kanun'un birinci cildini bitirmişti. Her gece evinde öğrenciler toplanıyordu. Ben "Şifa' kitabını, bir başkası da "Kanun"u değışerek okuyorduk. Bitirince de şarkıcılar geü'yor, dört başı mamur bir şölen tertip ediyorduk. Ancak okuma toplanülannı yalnızgeceleri yapabiliyorduk, çünkü üstad gündüzleri emirin hizmetindeydi ve hiç vakti olmuyordu. Bu durum bir süredevam etti, sonra Şems ud-devle, Tanm seferine çıku: ama şehre yaklaştığında tekrar sancılandı, üstelik düzensiz yaşamaktan gelen başka hasialıklar daeklendi buna. Çünkü üstadın tavsiyeleriru dinlemek istemiyordu. Öleceğınden endişelenen askerler onu bir tahtırevanla Hemedan'a taşıdılar; ama emir yolda öldü. Böylece Şems ud-devle'nin oğlu. emirlik rnakamına geçti. Vezirük görevini tekrar alması için üstada ricada bulundular, ama o reddetti. Ala ud-devle'ye gizlicegönderdıği mektuplarla, ondan kendisini hizmetine almasını rica ediyordu. Üstad bu arada Ebu Galib el-Artar ın (baharat taciri) evinde gizlenmekteydi. Kendisinden "Şifa" kitabını bitirmesiniricaettim. Bunun üzenne Ebu-Gaüb'den kağıt kalem istedi ve onun getirdiği yaklaşık 160 sayfa tutanndaki kağıda, temel sorunlann başlıkfannı yazmaya başladı. Tek bir kitaba ya da özgün metne bakmadan. daha çok yazmaya devam etti. Kalebentte "Tedvir-i L'mur" kitabını, "Hayy ibn Yakzan"risalesinive "Sancı" kitabını kaleme almıştı. Hemedan'a geldikten hemen sonra da "Kalp Hastalıklannın Devası" kjtabını yazdı. Bu minval üzere birkaçyıl. geçti; bir taraftan Tac ül-Mülk de üstadı kazanmak için kendisine vaatlerde bulunuyordu. Ama bir ara Işfahan'a gitmek için fırsat çıktı. Üstad, kardeşi, ben ve 2 köle, derviş kıbğmda gizlice şehri terk ettik ve gözden kaçmış aritmetikle ilgili bazı müşahedelerden ve müzıkteki bazı sorunlardan duyduğu kuşkulan Euklidelkitabındaizharetti. Şifa kitabı, Botanik ve Zooloji hariç, bitmışti. Bu iki bölümü, Ala ud-devle'nin Şapur'a taşındığı yıllarda yolda yazdı. Seyahat sırasında aynca "Halas" kitabını da kaleme almıştı. Ala ud-devle'ye iltihak eden üstadı, emır her zaman sofrasında ağırlıyordu ve hatta Ala ud-devie Hemedan üzenne yüriidüğü İbn Sina'ya ait fbranice bir metinle biriikte kuBandan eczane resmi ("Tıp Tarihi hafızasından ve ezbere bütün temel sorunlan kağıda dökmesi iki gün dahi sürmemişti. Sonra bunlan önüneçekti ve eline kalemi alarak her sorun için bir tefsir yazmaya başladı. Birgünde 50 sayfa yazmış, zooloji ve botanik dışında, neredeyse fızik ve metafızik konulannı bitirmişti. (Sonra Mantık'a başladı ve bir bölümünü kaleme aldı.) Ama üstadın Ala ud-devle ile yazışmasına içerieyen Tac ül-Mülk. onu suçlu bularak her yerde aratmaya başladı. Düşmanlanndan birinin ele vermesinden sonra yakalanarak Fardağan adında bir kalebente atıldı. Orada yazdığı bir şıirde .öyle diyordu: Gördüğün gibi iceri girdiğim ne kadar belli, Ama tekrar dışan çıkacak mıyım, işte buçokşüpheli... Zindanda bile Zindanda 4 ay kaldı. Sonra Ala ud-devle, Hemedan üzerine yürüyerek orayı zaptetti. Tac ül-Mülk kaçarak üstadın bulunduğu kalebente sığındı. Ama Ala ud-devle Hemedan'dan çekilince Tac ül-Mülk ile Şems ud-dev le'nin oğlu Hemedan'a döndüler ve üstadı da beraberlerinde götürdüler. Burada bir Şii'nin evine yerleşen üstad, "Şifa" kitabının Manük bölümünü İsfahan yakınlanndaki Tabaran'a ulaşük. Yolda büyük sıkıntılara katlanmak zorunda kalmışük. Burada bizi üstadın dostlan ile emir Ala ud-devle'nin yakınlan karşıladı, üstada yeni elbiseler getirdiler, bir merasim arabası tahsis ederek kendisini Kunkanbad'da Abdullah ibn Babi'nin evine yerleştırdiler ve bütün ihtiyaçlannı karşıladılar. Burada Ala ud-devle'nin sarayına giden üstada herkes layık oiduğu saygıyı gösterdi. Emir Ala ud-devle cuma akşamlan kendisinin de hazır bulunduğu felsefe toplantılan tertip etmişti; buraya değişik görüş ve düşüncedeki bilginler davet edilmişü. Üstad da toplantılara kaülıyordu ve nezaretiyle vazifelendirdi. Müşahedelerde bugün de görülen ufak tefek eksikliklerin sebebi, çoğu hangi ilim söz konusu olursa olsun kimse onün bilgi seviyesine ulaşamıyordu. Yolda da yazıyor 1922, Jena) zaman, üstad kendisine refakat etmişti. Ala ud-devle'nin de bulunduğu bir akşam sohbetinde, geçmişteki müşahedelere dayanarak hazırlanmış astronomi cetvellerindeki eksiklerden sözedildi. Bunun üzerine emir, üstada bu yıldızlan müşahede etmesini emretti ve bunun için istediği kadar harcamada bulunabıleceğini söyledi. Üstad, hemen işe başladı ve beni de sorunlann büyük bölümü çözülene kadar, gerekli aletlerin imali ve yardımcı işcüerin LIBKI Q.VJNQVh CA.VON1S MtDJClN \f • A B V A L J P R J N C I P I S F ! 1 I I S I N AE Üstad, İsfahan'da "Şifa" kitabının son bölümü üzerinde çalışıyordu. zaman Aynca "Mantık" ile "Almagest"i katlanmak tamarnladıveEuklid,Antmetik. zorunda Müzik için birer elkitabı kaleme aldı. kaldığımız Matematik kitaplanna kesinkes meşakkatli zorunlu gördüğü ilaveler yapıyordu. yplculuklardır. "Almagest"te, görüş açısının Üstad, farklılıklannı 10 yeni şekille izah etti. İsfahan'da son bölümünde de tamamen nev'i "Hikma-i Alai" şahsma münhasır astronomi kitabını da nazariyelen önesürdü. Geçmişte kaleme almıştı. AVICENNAE U ü f H # f d f c* M -JC'I V InT 'Kanun'un I593'te Roma'da yapılan baskısuıın Latince-Arapça kapağı Üstadın takdire değer hususiyetlerinden biri de yeni bir kitabı başından sonuna kadar okumamasıydı; kendisine hizmet ve arkadaşlık ettiğim 25 yıl içinde bır defa olsun böyle yaptığını görmedim: daha çok kitaptaki zor bölümleri ve karmaşık sorunlan arayıp çıkanyor ve yazann bu konuda ne dediğıne bakıyordu. Böylece onun ilmi mertebesını de anlıyordu. Bir gün üstad, emirle sohbet ediyordu. Yanlannda Ebu Mansur el-Cubai de vardı. Dilbilgisiyle ilgili bir sorun üzerine konuşuluyordu ve üstad, konu hakkında bütün bildiklerinı anlattı. Bunun üzerine Ebu Mansur üstada dönerek dedi ki: 'Sen bir feylesof ve bilgesin, ama anlattıklannı çekici hale getirebilecek kadar dilbilgisi (filoloji) kitabı okumadın." Bu sözler üstadı çok öfkelendirmişti: 3 yıl boyunca dilbilgisi üzenne yazılmışeserleri inceledi. Horasan'dan Ebu Mansur el-Ashari'nin "Dilbilgisi Eğuimi"adlı kitabını getirtti. Böylece üstad, dilbilgisinde de ender rastlanan bir seviyeye ulaştı. 8 adet kaside kaleme aldı: bunlar çok az görülen dil ifadeleriyle doluydu. Aynca 3 kitap yazdı. Biri tbnel Amid'in, ikincisi Sabi'nın ve diğen de Sahib'in üslubundaydı. Bunlann bir arada ciltlenmesini ve deri kapağmın suni olarak eskitilmesini emretti. Sonra emire. kitabı Ebu Mansur el-Cubai'ye göstermesiniricaetti. Emir söyleneni yaptı ve şöyle dedi: 'Bu cildi av sırasında çölde buldum. Şuna bir bak da bana neden bahsettiğinı anlatıver.' Ebu Mansur kitabı eline alarak birgöz attı, ama ıçindekilerden birçoğunu anlamadı. Bunun üzerine üstad şöyle dedi: 'Kitaptaki anlamadığın yerler dilbilgisi üzenne yazılmışeserlerinşu ve şu bölümlennde yeralmaktadır." Ve üstad belli başlı dilbilgisi kitaplanndan aklında tuttuğu söz ve tabirleri zikretmeye başladı. İşittiği sözler karşısında hayretler içinde kalan Ebu Mansur. buna bir türlü inanamadı. Sonra bu makaleleri üstadın yazdığını ve bunun da bir zamanlar üstada karşı gösterdiği saygısızlıktan ileri geldiğiru fark etti. Hemen özür diledi ve affını rica etti. SonraJagunlerdeustadAraplisa.nl adını verdiği birdilbilgisi kitabı ~ kaleme aldı; ogüne kadar dilbilgisi üzerine böyle bir eseryazılmamıştı. Ama üstad onu temize çekmedi, bir müsvette olarak kalan kitabını ölümünden sonra bir düzene koymaya da kimse yanaşmadı. Üstad kendi tatbikatlan sebebiyle tıp sahasında zengin tecrübeler kazanmış ve bunlan "Kanun" kitabına ilhak etmeye karar vermişti. , Bu maksatla, aldığı notlan bir araya getirdi, ama Kanun Kitabfnı bitirmeden önce ne yazık ki notlann hepsi kayboldu. Bu müşahedelerden biri şöyleydi: Bir gün üstadın başı ağnyordu. bir madderün beyin zanna doğru yükselmek istediği kanaatına vardı; bu sebeple meydana çıkacak kaşıntılara karşı koyamayacağını düşündü. Bunun üzerine getirttiği karlan küçük parçalar haiinde bir havluya yaydı ve başınasardı. SÜRECEK -Vrt D N B I N L E R İÇİN YAZDI -21- Cinayete seyirdkahmlav24 Ocak.saat 14.00 dolaylanndaydı. Okulun kanünindeydım. Haberi duyunca donup kaldım, şok oldum: 'Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu. Ankara'da uğradığı * bombalı saldın sonucunda öldü." İnanmak istemiyordum. ama haber gerçekti. üazetealerin öldürülmesi gündemden kalkmayan bir konu lolarak mı kalacak? Son birkaç yıJda durmadan gazetecjler bldürülüyor. Cinayetlerin faili bir iürlü bulunmuyor. Bazı ileri gelenler. öldürülen gazetecilerin bir bölümünü gazeteciden sayıyor sadece. fki-üç ay önceki Dalgalanan bayrak: Uğur MumcuUğur Mumcu'nun karanhk eller tarafın- dan haince kattedilmesi. bardağı taşıran son damla oldu. Çağdaş, aydınlık, özgürlük dolu yannlaruruz için toplumumuzun yandan fazlası ayağa kalktı. Bir anda birleşti, kenet- lendi. Tünı öfkesini, kararlıLğını tek bir be- yin, tek bir yürek, tek bir ağız halınde. duy- mak istemeyen kulaklara haykırmaya baş- ladı. Haykınşlar sürüyor veartık sanınz dur- mayacak. Çünkü güçlü bir damla bardağı taşırdı Taşkın yayıbyor, yayıldıkça büyü- yor. Gerçekten gurur verici birgefişrne... Ama ne yazık ki doğanın yapısındakı çelişki, insan yaşamının her kesitınde de var. Böyle bir ge- lişmenın su yüzüne çıkabilmesı için Türk öz- gür basırunın güçlü ve korkusuz bir kale- mini. Sevgili Ugur Mumcu'yu yitinnemiz gereldyormuş. Ancak her çeltşkinin olumlu bir yönü vardır. Çünkü çelişki doğurgandır; bedeniyle yitirilen Uğur Mumcu, düşüncele- riyle, savaşımını verdiği y üce ilke ve değerler- le, milyonlarca beyinde yaşamaya ve ürünle- rini vermeye başladı bıle Ne mutlu ona. Böyle bir ölüm, böyle bir ölümsüzlûk "pek çok azlar'a nasip olur. Evet Uğur Mumcu'nun ölumü, bardağı taşıran son damla oldu, ama taşmak ıçin de- vınim ıçin hazır bekleyen bır birikim. bir kaynak zaten vardı. Önünde sonunda bu ol- gu gerçekleşecekti. Hiçbır toplumsal olgu. aynenfizıkdoğada oiduğu gibi durup dururken ortaya çıkmaz. Mutlaka birtakım önkoşuJlara, belırli bir ön oluşuma, birikime dayanır. Daha sonra ger- çek devinimin başlaması için bir kıvılcım >a da bir damla yeter de artar bile. Bir ba,ka anlaumla, ön koşullan hazırlanmanuş, oluş- mamış bir toplumsal olguyu hiçbir zaman bekleyemezsiniz. Ne idi Uğur Mumcu'nun uğruna kurban olmayı göze aldığı o yüoe amaç? Kadınıyla erkeğiyle insanın özünü doğal ve özgür bir bıçimde gelişürebılmesine olanak sağlayan çağdaş yaşama bıçimi değil mi? Daha açık bir anlaumla, gücünû bilim ve teknolojiden alan, akılcı. laik, temel hak ve özgürlüklere dayal', demokratik bır yaşama biçımi. Bu yaşam biçinıi Türkiye'ye, yüce Atatürk'ün önderliğinde, Türk toplumunun haklı ve ka- rarlı savaşımı sonucunda, bir 'Cumhuriyet devnmi' ile geldi. Bu yaşam biçiminin temel ilke ve dcğerlen haklı olarak Atatürkçülük ya da Kemalizm şeklinde dile getirilebilir. Bunda da şaşıracak ya da yadırganacak hıç- bir yön yoktur. Toplumbilimin öncül yasalanndan birisi: 'Ne ekersen onu biçersin". Eğer hiç durma- dan, bıkmadan. usanmadan Atatürkçülük ekersek çok daha verimli, bereketlı Atatürk- çülük biçeriz. Elbette bır topluma daha baş- ka tohumlar serpmeve çalışanlar da çıka- caktır. Bu da toplumbilimin öngördüğü olaylardan binsidir. 1950'lerden bu yana. Türk toplumuna, miladını geçmış yüzyıllar- da çoktan doldurmuş, akılcı, laık, demokra- tik yaşam biçimi ve dünya görüşü ile taban tabana zıt bir toplumsal modelin temelleri aulmaya çalışıbyor Toprağı bulan bır kısım tohumlann baş vermeye başladığı da görül- mektedır. Şu halde bu noktada Atatürkçü kesimlere düşen gorev çok daha büyük ve Musa Antercinayeti belleklerden bulmamakta ısraretmesidir. Bu silinmedi daha. Basınımıza tutum, cinayetleri işleyenlere durmadan darbelerindiriliyor, cesaret vermiştir. gazeteciJerirnizöldürülüyor... /tj^,Şeıraflıktan,demokrasiden yana Ofke ile hükümeti düşündüm.'-^»^(?) Savın Demirel'e sesleniyorum; Hükümetin bu cinayetteki suçu yT sosyal demokratlığın savunucusu hiç deaz değil. Hükümetinbu | (?)Sayınİnönü'yede:İküdannız cinayetteki suçu. daha önce dönemınde öldürülen öldürülen gazetecilerin katilkrini gazetecilerin katillerini bulmadınız. Seyırcı kaldınız -böyle ola\larda yapılması gerekeni yapmamak seyirci kalmak değil mi?- Şunu bilmenizi isterim ki halkımızın tepesı atmak üzeredir. Bu pis cınayetin suçlulannı yakalaup cezalandırmazsanız, halk yakanızayapışacaktır. Bu cinayetin -ve önceki diğer cinayetlerin- suçortağı olarak sızi yargılayacaktır. Umanm üstünüze düşen vazifeyi bu sefer yerine getirip acımızı biraz hafifletırsinız. Uğur Mumcu'ya vapılan kalleşçe saldın, Türk basınına, Türk demokrasisine ve laikliğe vapılan bir saldındır. Bu olayı şiddetle lanıyor ve faillerini lanetbyorum. Yaama son verirken Uğur Mumcu gibi, yeri doldurulamayacak büyük bır gazeteciyi saygıyla anıyor; Türk basınına. özgürlüğün savunucusu Cumhunyet'e ve düşünoeye saya duyup kardeşçe yaşamayı heclefleyen tüm avdınlara baş sağlığ) dilıyorum. V'ılmaz Şeb SÜRECEK anlambdır: Atatürkçü, çağdaş yaşam biçimi ve dünya görüşü yolunda çok daha bilinçlı, kararlı ve örgütlü bir mücadele yürütülmeli- dir. Son yıllarda bu alanda yüksek sesli sa- vaşım veren çok değerlı bazı düşün adamlan ne yazık ki peş peşe susturuldu. Ve sankı bu olaylara toplum yeterli tepkıyi göstermedı, adeta edilgin kaldı, gibi bir izlenım doğmuş olabilir. Ama bu durum gerçeğın asıl yüzü değıldi. Olmadığı da bugün görülmüş oldu. Sonunda. Atatürkçü yaşam biçiminin ve dünya görüşünün en seçkın, korkusuz evlat- lanndan birisi. meslekı ve yazar kişiliğinde güçlü bir karizma bulunan Uğur Mumcu acımasızca öldürulür de toplumda Atatürk- çü kesimler. daha fazla suskun kalabilir miy- di? Olası değil. Eşyanın doğasma aykın. Türk toplumu Atatürkçü yaşam biçimine, bu yaşam biçiminin laıklik başta olmak üze- re tüm kavram ve değerlerine ne denlı duyar- lı ve bağlı olduğunu ve bu değerlen yaşaüp gebştırmeye nasıl kararlı olduğunu Uğur Mumcu olayı ite tüm dünyanın gözleri önü- ne sermiştir. Sara Çdik ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Tutsak Edilen Özgürlük...Avustralya'dan döneli yirmi gun oluyor, ama oranın da etkisinden bir türlü kurtulamadım. Ankara'da Uğur'- un cenaze töreniyle ilgili öyküleri dinliyorum, Avust- ralya'da Sydney'den, Melbourne'den telefonların da arkası kesilmedi. Avustralya'ya yerleşen sanatçı Nihat Ziyalan'ın sözleri kulağımda çınlıyor: - Ekmekçi, ben burada özgürlüğümü yaşıyorum. Evim, eyimin önünde iki arabam, bahçemde havuzum var. Tek özlemim, Türkiye 'deki dostlarım. Nihat Ziyalan, Türkiye'deki dergilere şiirler yolladığı gibi, Sydney'de Türkçe yayımlanan gazeteye de "Kan- guru Günlüğü" köşesinde yazılar yazıyor. Eşi Nedret Hanım'la biriikte ceket-gömlek üretip Avustralyalılara satıyor, yaşamını bunlarla kazanıyor. Vedat Açıkalın, Avustralya'nın en tanınmış fotoğrafçısı bir bakıma. Onun çektiği fotoğraflar, Avustralya hükü- metinin dikkatini çekti; Vedat Açıkalın'a hükümetten yol- lanan teşekkür mektubunda, Vedat'ın, 2000 yılında yapı- lacak olimpiyatların Sydney'de yapılması olasılığında büyük payı, başarısı oiduğu belirtildi. Vedat Açıkalın, Aydın Engin'in Ödemiş Lisesi'nden ar- kadaşıymış. Aydın Engin de, Uğur Mumcu gibi lise takı- mının kalecisiymiş. Aydın Engin'e arkadaşları "Uçan Bohça "derlermiş... - Haydi Uçan Bohça! diye tempo tutarlarmış Aydın'a. Uğur Mumcu'nun arkadaşları Cumhuriyet'te ne güzel anılaranlattılar. Uğur'un da Bahçelievler Lisesi'nden bir arkadaşıyla konuştum, adı Işık Ertan. Uğur'un kaleciliğini ondan duy- muştum. Uğur'un takma adı "Berbaf'rruş. "Cehennem Yüzbaşı" gibi hani. Ona dokunanın eli yanarmış, ondan mı? Çok etkili, sempatik, iğneleyici esprileri yüzünden almış bu takma adı belki de. Işık Ertan Melbourne'de ya- şıyor... Bursa'dan Erhan Olçer'den bir mektup aldım. Avust- ralya yı soruyor, şöyle diyor özetle: "Saym Mustafa Ekmekçi. Yaşadığım 32 yılın yaklaşık yansı kadar bir süredir okuduğum gazetemde zevkle izlediğim yazılarınızdan ve Ilhan Selçuk ve rahmetli Uğur Mumcu ile biriikte, dü- şüncelerimin ve dünya görüşümün sağlamlaşmasında önemli katkıları olan aydınlatıcı öğretilerinizden dolayı size içtenlikle teşekkür ederim. Günümüzde boyutları oldukça büyüyen aşırı milliyet- çilik ve ırkçılık akımlannın, kültürel miras ve değerlerl- nin zengin çeşitliliği yok edilmeden, yeryüzünden tama- men silinmesi ve tüm insanların ırk, din, cinsiyet vb. smıflamalara sokutmadan, özgür ve eşit yaşamlar sür- mesi için tüm bireylerin çaba harcamalannı diliyorum. Biliyorum ve emınirp ki gelecekte bir gün, tüm bu sınıfla- malardan insan eliyle anndırılmış bir dünyada yaşam sürecek. Bugun dünyamızdaki açlığın ve mutsuzluğun tümunün nedeni, insan eliyle oluşturulmuş bu smıflama- lar (eşitsizlikler) olduğuna göre, kendi yarattığı mutsuz- luğu yine kendi eliyle yok etmek. insanoğlunun henüz tam verimıyle kullanmayı ne yazık ki bilmediği aklı saye- sinde mümkün olabifecektir. Bugüne değin, aynı dünyayı paylaşan farklı kültürler ile ilgili okuduklanm ve az sayıdaki yurtdışı (yurdumun çoğunu görme olanağım oldu) gezileri sayesinde, he- nüz 3.5 yaşında olan oğluma, ileride sorduğu zaman yanıtlayabileceğim bir birikime sahip oldum. Ne yazık ki, okuduklanm gördüklerimden katlarıyla fazla oldu. Kh sıtlı bir süre üzerinde yaşayacağım bu dünyanın insan- • farmı ve yaşantttannrtiaha yakmdan görmek ve anla- mak, dolayısı ile oğluma daha zengin bir deneyim sonucu edinilmiş göruşlerle yararlı olabilmek istiyorum. Bu amaçla, değişik ülkelerden yaşantı alışverişi yaptı- ğım birçok mektup arkadaşı edindim. Bazılarını evimde konuk ettim, bazılanna konuk gittim. Ne yazık ki. özgürlüklerimiz kısıtlı olduğundan tüm dünyayı yaşam alanı olarak kullanmak, değişik insan- larla yaşam içerisinde istenen sürelerle biriikte olmak olanaksız. Dünyanın dilediğim bir yerinde dilediğim bir süre yaşamak, çalışmak, paylaşmak isterdim. Oysa bu sadece turistik gezi süreleri ile kısıtlı ve tüm anılanmı oluşturduğum ve çok sevdiğim halde bu topraklarda bağlı kalmak, özgürlük duygumu hapsetmiş durumda. Son günlerde heyecanla okuduğum Avustralya gezi notlannız bana az da olsa bir umut aşıladı. Orada yaşa- yan insanlarımızla yazışmak ve bu uzak kıtadaki yaşam koşullan ile ilgili bilgi sahibi olmak istiyorum. Yazılarınızla alevlenen bu tanıma ve paylaşma arzu- mu giderebilmek, yeryüzünün bu uzak köşesındeki ya- şamı anlayabilmek amacı ile sizden bir ricada bulun- mak istiyorum. Sydney, Melbourne, Canberra ve Bris- bane'de yaşayan tanıdıklarınızdan uygun göreceğiniz kişilerin isim ve adreslerini sizden alabilmek ve onlarla iletişim kurmak arzusundayım. Çoğunluğu acı ve endişelerle geçen yaşamlanmızda parlayan ufacık bir umut ışığını, tıpkı yakınlarda alçakça söndürülen mum ışığının toplumsal bir aleve dönüşme- si gibi, aydınlatıcı bir aleve dönüştürebilmek isteğimi kendim ve ailem adına size iletirken, bu konuda yardım- cı olmanızı diler, bu uzak kıtada yaşayan 'dost' insanla- rımızla haberleşme olanağmı sağlamanızı rica ederim. Yazılannızın tüm güzelliğiyle sürmesini diler, yanıtını- zı heyecanla beklerim." Erhan Ölçer'in adresi şöyle: Kükürtlü Mah. Kükürtlü Cad. No: 38/1, Gencal Apt., B Blok D.1,16080-Bursa. Avustralya'daki, hatta tüm dünyadaki "dost"lardan is- teyenlerin Erhan ölçer'le bağ kurmalarını gönülden dili- yorum. BULMACA 1 ~- 2 3 4 5 6 7 I M 1 m\ \m 8 9 c SOLDANSAĞA: 1/ Ayncalık tanınmış... Kanşık renkli. 2/ "— be- lalı şey. fakat uzlet sıkın- tılı" (Yahya Kemal Be- yatlı)... Yurdumuzda bir göl. 3/ Tabaka... Bır cins kertenkele. 4/ İlave... Ki- raya verilerek gelir geti- ren ev. dükkân gibi mülk. 5/ Aruz ölçüsünde kısa okunması gereken bir he- ceyi. kalıba uydurmak için uzatma. 6/ Ana- dolu'nun kırsal kesimin- de erkekler arasında düzenlenen yaren toplantılanna verilen ad... Notada durak işareti. 7/ Orto- dokslarda tahta pano üzerine ya- pılmış her türlü dinsel resme veri- len ad... İsyankâr. 8/ Nâznn Hikmet'in soyadı... Saz, kamış. 9/ Anadolu'da kurulmuş eski uygar- lık... Biçim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Büyük camilerde son cemaat yerinin camiye bitişik duvannda yer alan balon biçiminde küçük çıkma. 2/ Haberci... Aşık ve bil- ye oyunlannda kullanılan. içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaş- tınlmış boyalı kemik. 3/ Ağız mukozasında oluşan yüzeysel yara... Edebiyatta etkiyi çoğaltmak için her şeyi tersini söyleye- rek alay etme. 4/ Demirin simgesi... Güvenliİc içinde olma. 5/ Alacak ya da borç. 6/ Bir temsilin ya da bir filmin ilk gösteri- mi... Akdeniz'de, hapishanesi ile ünlü küçük bir Fransız adası. 7/ İşsiz aylak... Telefon sözü. 8/ Metal parlaklığı verilmişderi... Tutsak. 9/ ödünç verilmiş bir paranın, bir yıldan daha kısa bir dönem için hesaplanan faizlerinin ana paraya eklenmesi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear