22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 ŞUBAT1993 CUMARTESt 12 DIZI DOĞU DÜNYAŞININ BÜYÜK pÜŞÜNÜRÜ İBN SİNASonja- Burchard Brentjes Tüfkçesi:Oğuz özögöl Ünüm sıihnaz ülkelere„ o _ „ ....Satıcılardan biri elindeki kitabı bana uzattı, ama canım sıkılarak bir işe yaramaz diye geri çevirdim. Satıcı bana şöyle dedi: "Bu kitabı al, çok ucuz, sana 3 Drahmi'ye veririm. Sahibinin paraya ihtiyacı var."" Bunun üzerine kitabı aldım. Bır de ne göreyim, kitap Farabi'nin Aristoteles Metafıziki'nin amaçlan üstüne değil miymiş! Okumak için hemen eve döndüm. Kelimesi kelimesine ezberlediğim Aristoteles Metafıziki'nin anlamı kafamda bir anda açıklığa kavuştu. -2- Bir sorunun üstesinden gelemediğim, bir tasımdaki merkezi kavramı tespit edemediğiın zaman, camiye gidip dua ediyor ve her şey açıklığa kavuşana, güçlükîer ortadan kalkana kadar kainaün yaratıcısına niyaz ediyordum. Akşam olunca eve dönüyor, lambayı önüme çekerek kendimi okumaya ve yazmaya veriyordum. Uyku bastırdığı ya da yorgun düştüpm zaman, kendime gelmek için bir bardak şarap içiyor ve okumaya devam ediyordum. tçim geçip hafif bir u> kuya daldığım zaman, akhmı kurcalayan sorun rüyama gınyordu. Pek çok sorun uyku sırasında açıklığa kavuştu. Böylece bütün ilimler hafızamda sağlam bir >ekilde yer ettiler ve onlara ulan vukfum bır faninin elinden geieninin azamisıydi. Geçmışte ne öğrendiysem bugûn de aynı bılgılere vakıfım. Bugüne kadar yeni bır şey öğrenmek zorunda kalmadım. Mantık, fızik ve matemaükten sonra ilahiyata Bır de ne göreyim, kıtap Ebu Nasr el-Farabi'run Aristoteles Metafizikinin amaçlan üstüne bır eseri değil miymiş! Okumak için hemen eve döndüm. JCelıme kelimesine ezberlediğim Aristoteles Metafıziki'nin anlamı kafamda bir anda açıklığa kavuştu. Çok sevindim, Allah'a şükrederek ertesi gün yoksullara bol bol sadaka dağntım. Oyıllarda Buhara'da Nuh lbn Mansur hüküm sürmekteydi. Hekımlerin başa çıkamadığı bir hastalıktan mustanpti. Okumaya duyduğum büyük ilgi onun kulağına da gitmişti, bu yüzden beni çagırmasını kendisine tavsiye etmişlerdi. Saraya giderek diğer hekimlerle birlikte Nuh lbn Mansur'u sağlığma kavuşturmaya çahştım. Bunun üzenne beni saraya, yanına aldı. Bir gün kendısınden. kitaplığına gjtmek ve oradakı tıp kilaplannı okumak için bana ızın vermesini ricaettim. Burası birçok evin (odanın) bulunduğu bır binaydı, raflannda üst üstedizilmiş kitaplar tbn Sina, Topkap Sarayı' nde bulunan bir nunyarürde genç öğrencisiyle yöneldım. (Aristoteles'in) Metafızık adlı kitabını okudum, ama içcnğini anlamadıgım gibi, yazann temayülü de benim için anla^ılmaz kaldı. 40 defa baştan sona okudum, artık ezberlemiştim, ama yine de anlamamış, ne kastettiğıni çıkaramamıştım. İyice ümidi keserek kendi kendime şöyle dedim:"İşteasla anlayamayacağım bireser!" Bir gün öğle namazı saatlerinde sahaflarda dolaşıyordum. Satıcılardan bıri elindeki kitabı bana uzattı, ama canım sıkılarak bir işe yaramaz diye geri çevirdim. Satıcı bana şöyle dedi: "Bu kitabı al, çok ucuz, sana 3 Drahmi'ye veririm. Sahibinin paraya ihtiyacı var." Bunun üzerine kitabı aldım. vardı; evlerden (odalardan) birinde Arap dili ve şiir sanatı üstüne, diğerinde içtihat ilmi vb. konusunda kitaplar yer alıyordu; her ev (oda) belK bir ilimle ilgili kitaplaraaynlmışü. Eski kitaplar listesini gözden gecirerek ihtiyacım olan kitaplan bulup çıkardım. Adını bile kimsenin duymadığı kitaplarcıktıkarşıma. Bunlan evvelce görmediğim gibi sonraki günlerde de bir daha görmek kısmet olmadı. Bu kıtaplardaki değerli düşüncelen inceleyip özümsedim ve yazarlannın ilmi mertebelenni teşhis ettim. 18 yaşına geldiğim zaman bu ılımlenn hepsini tamamlamışüm. O zamanlar bilgileri hafcir- da daha iyi tutabiliyordum; bugünse bu bilgiler kafamda geliştiler, olgunlaştılar ve o günden bu yana yeni şeyler öğrenme ihtiyacı duymadım. Ebul-Hüseyın el-Aruzi (aruzcu Ebul-Hasan) adında bır komşum bir gün bana. bu ılimlerle ilgili bir el kitabı hazırlamamı rica etti. Kitabı hazırladım ve ona ithaf ettim; bu el kitabında, matematik dışında bütün ilimleri ele almıştım. O sıralar21 yaşındaydım. Birkaç yıl sonra babam öldü ve böylece hayatımda birdeğişiklik meydana geldi. Hükümetin idari kademelerinde görev yapüm, ama sonradan Buhara'yı terketmek ve Gürgen'e taşınmak zorunda kaldım. Burada vezırlik makamında bulunan ilim aşığı Ebul Hüseyin el-Sehli (Süheyli) beni emir Ali ibn Me'mun'a tanışurdı. O zamanlar içtihatçılar gibi boynumda bır şal ve çenemde bir bağla dolaşıyordum. Emir ıle vezir bana layık olduğumdan çok şeref bahşediyorlardı. (Aynca benim gibi birine kafi gelen bir aylık da bağlamışlardı.) Ancak bir süre sonra tekrar yola düşmek zorunda kaldım. önce Nesa'ya sonra Baverd'e gittim, oradan çıkıp Tus, Şakkan, Samankan ve Horasan sırunndakı Curcum'da konakladıktan sonra nihayet Curcan'a vasıl oldum. Emir Kabus'la görüşmek istiyordum. Ama bu arada emir tutuklanarak andana atılmış ve orada ölmüştü. Bunun üzerine Dağıstan'a gittim, ancak orada ağır bir hastahk geçirdim ve Curcan'a dönmek zorunda kaldım. Burada Ebu Ubeyd el-Cuzcani bana iltihak etti. Yolda geçen günlerim sırasında şu mısralann yer aldığı bir şiir yazdım: Hiçbır ülkeye sığmayacak kadar büyüklü ünüm, Kimsenin ödeyemeyeceği kadar yüksekti ücretim! Tüm eserleri Üstad, Kanun'un ilk bölümü ve Almagest Elkitabı gibi birçok kitap ve risale kaleme aldı. Diğer eserlerini ise Cibal'de yazdı. (İşte bütün eserlerinin listesi: 1. Tahaşşüd, bir cilt; 2. Yekun ve Cevher, 20 cilt; 3. Hayır ve Şer, 2 cilt; 4.Şifa, 18 cilt; 5. KJtabel-Kanunffl-tıbb. 14 cilt; 6. El-HidayeMüşahedeler, bir cilt; 7. Hüküm, 20 cilt; 8. Necat, üçrilt; 9. Tedvir-i Umur, bir cilt; 10. Talimatname, bir cilt; 11. Vasaü Yekun, bir cilt; 12. Hikma-i Alai. bircilt; 13. Sana, bir cilt; 14. Arap Lısanı. 10 cilt; 15. Kalp Hastalıklan, bircilt; 16. Hulasa, bircilt; 17. "Doğu Felsefesi"nin Bır Bölümü, bircilt; 18. Keyfıyetlerin İzahı, bir cilt; Cstad-ı Azam'ın "Kanun"adlı yapıtuun tbranice ehazmasının ilk sayfası 19. Avdet, bircilt; 20. Menşe ve Avdet, bir cilt; 21. Mükalemeler, bir cilt; Risaleleri: 22. Alın Yazısı ve Tecelli; 23. Astronomi Araçlan; 24. "Kategoriler"in Nesnesi; 25. Mantık, şiir tarzında; "La Saıgnee Blanche" da tbn Sina'dan "Tıbbm Prenâ " diye söz edUiyordu. 26. Azamet ve Felşefe üstüne şiirler; 27. Sessız Harfler Üstüne; 28. Diyalektik Temalar Üstüne Düşünceler; 29. Euklidin Hulasası; 30. Nabız Üstüne, Acemce; 31.Tarifler; 32. Gök Cisimleri; 33. Mantık İlmıne Giriş; 34. Felsefe'nin Kollan; 35. Sonsuzluğun Sınırlan; 36. Vasiyetname, kendisi için kaleme almışür; 37. Hayy İbn Yakzan; 38. Bir Cismin Boyutlan O Cismin özüne Ait Değildir: 39. Hindiba Bıtkisi ve Değeri Üstüne; 40. Aynı şeyin hem cevher hem de araz olmasının imkansızlığı üstüne; 41. "Zeyd'in bildikleri Emir' in bildikleri değildir..."; 42. Dostlardan ve resmi makamlardan mektuplar; 43. Diğer bilgılerle tartışüğı sorunlan içeren mektuplar: 44. Kanun Tefsirleri; 45. Ash Felsefe; 46.AğveKuş.) SÜRECEK KaranbktanyavarlananlayBir ulu çınar daha, diğerleri gibi, göz göregöre katledilmiştir. Gönül arzu eder ki, bu son olsun. Ancak, bu son olsun demekle, ağlayıp sızlamakla mesele hallolmuyor. Katil veya katilleri bulup cezalandırmak da köklü bir çözüm getirmiyor, /aS~lK getirmeyecektir de. ^ ^ F-ğer hükümetimiz ve yüce j[ milletimiz bu türden olaylara son vermek istiyorsa-ki inancımızodoğrultudadır- laiklik ve Atatürk ilke ile inkılaplanna ters olan her şeyi yoketmek,onagöreeğitime y en * düzenleme getirmek zonındadır. Çağdaş olmarun, demokrat olmarun ve iyi bir yurttaş olmarun yolu, çağdaş bireğitimdengecer. Aksi halde ülke, ortaçağ Uğur'lu yıllar sona ermedi -20- Uğur'u Ankara Hukuk Fakültesi'nde öğrencilik ^ ^ yıllannda tanıdım. Sıradan bır j] öğrenci değildi. Ülke ve toplum II sorunlanna sürekli ilgi duyan, bu sorunlan tartışmak ve aydınhğa kavuşturmak için süreklı çaba gösteren; sorgulayıcı. dinamik, atılgan bir kişiliğe sahıpti. öğrenci dernegı başkanı olarak çeşitli konularda açık oturumlar. panellerdüzenliyordu. Bir gün, yaklasmakta olan Atatürk'ü anma günü dolayısıyla bana geldi. "Hocam" dedi, "Atatürk için bir açıkoturum düzenleyelim. Ama bu. genelliklc yapıldığ) gibi, 'Atam, sen kalk ben yatam' ya da' Mavi gözlerininderinliğinde...' « y türünden basmakalıp laflann fl edildiği bir toplanU olmasın. |j Atatürk'ün düşüncesini objektif ve bilimsel açıdan açıklamayı amaçlayan bir panel olsun." Onun Atatürk sevgisi ve Atatürkçü düşünceye bağlıhğı hep akılcı bir temele dayanmıştır. Aradan yülar geçtikten sonra -sanınm ıki yıl kadar önceydi- tzmir'de katıldıgı laıklık konulu bir acıkoturumda, son zamanlarda bazı^ntclektüel geçinen çevrelerde moda haline gelen Ataturk'ü eleştirici görûşlen, aa ve sert bir dille cevaplandırmış ve konuşmasını şu sözlerle tamamlamışu: "Ben, kendi hesabıma Atatürk'ün büyüklüğünü her geçen gün daha iyi anlıyor ve onu daha çok seviyorum." Fakültenin son sınıfında, Kamu Hukuku Kürsüsü'nde yönettiğim lisans seminerlerine katılmıştı O yılki seminerin ana konusu, sosyal gnıplann siyasadaki (politikadaki) rolü ve siyasal ıktidar üzenndeki etkisiydi. Uğur. seminerödevi olarak, Osmanlı döneminden bu yana masonlann Türk topiumunda siyasal hayattakı rolleri ve etkinliklen konusunda geniş bir araşurmaya dayanan çok ilgınç bir yaalı çalışma haarlamıştı. Bu çalışma. benim için onun inceleme ve araşurmacılık yeteneğinin ve ilerdekı yıllarda ortaya koyduğu etkin araştırmaa kişihğinin ilk bebrtisi olmuştur. Bu ilk ızlenımimi, daha sonra başanlı gazetecilik döneminde yayımladığı kitaplar dolayısıyla kendisine haurlattım. Uğur'la olan ibşkilerimiz daha sonraki yıllarda hoca-öğrenci ılişkisi nitelığinı aşarak aynı temel değerlenn ve inançlann paylaşılmasına dayanan bır dostluk ve yakınlığa dönüştü. Onunla her buluşmamızda güncel konularda fikir alışverişınde bulunur, ülke ~T sorunlannı tartışırdık. Bu y ılişkilerimiz, ben YÖK yüzünden üniversiteden ve Ankara'dan aynlıp tzmir'e yerleştikten sonra da devam etti. Bcllı konularda onun bilgjsinden, görüşünden ve zengin arşivinden yararlanmak istediğimde hemen telefonu acar kendisini arardım Fakülteden aynkhktan sonra yazdjğım bir kitabın ya>ımlanmasında bana büyük ölçüde yardımcı oldu. Kitap basılmadan önce daktilo edilmiş sayfalara göz atarken, "tnsan Haklan ve Laikhk" başhğmı taşıyan bölüm üzerinde durmuş ve bana "Hocam, bence kitabın en önemli bölümü bu" demişti. Laikliğin, Türk cumhunyetinın ve demokrasinin vazgeçilmez temel taşı olduğu konusunda köklü ve sarsılmaz bir ınanca sahipü. Bu ınancını, çeşitli yazılannda bıkmadan, , usanmadan tekrar tekrar dile getirmekten geri durmadı. Yıllar boyunca laiklik ilkesinden sapmalara onun kadardırençle karşı çıkan, laıkliği savunmada onun kadar yüreklilık gösteren -M uammer Aksoy dışında- pek az kişi olmuştur diyebilirim. Evet. ne yazık ki Uğur'lu yıllar aruk sona ermiş bulunuyor. Ama bunu söylerken sadeceonun fizik varlığıyla arartuzdan aynlmış olduğunu ifade etmek istiyorum. Yoksa, Uğur Mumcu düşünceleri, inançlan, ülküleri ve ilkeleriyle elbette ki onbinlerin, yuzbinlerin, milyonlann gönüllennde ve kafalannda yasamaya devam edecektır. Nu muüu onun gibi ölümsüzlük mertebesine erişenlere. Prof. Dr. Münci Kapani Özgür düşünceye darbe özgür düşünceye vurulan darbelerin hesabı sorulacaktır. Mumcu'yu saygıyla anıyoruz. Adem Aykan Türkiye'nin baş miman Uğur ağabey; senin yolundayız. Sen ve düşünceleri uğruna canım verenleri saygıyla aruyorum. Ahmet Soylu Misakı milli savunucusu, Kuvayı Milliye'nin son kalemlerinden biri. Ülkede açtığın çığır senden sonra daha da ilen götürülecek. Çağdaş, demokratik ilkeler, aydın yandaşlannca ilelebet yaşatılacak. Necmi Ertuğrul Tarihin en güzel yerinde son sözü hep direnenler söyler. Bız Atatürk gençleri, ulu önderin ve senin izindeyiz. Evnur Korkmaz karanlığına doğru sürüklenir durur. Binleri de bu karanlıktan yararlanarak Uğur'u öldürür, Uğurlan öldürür. Şeh Ömer Bekar Yalvannm susmaym 13 yaşındaki Esea Aslantepe, "Uğur Mumcu'nun acısını sizler kadar duyabiliyorum. On yıl sonra karşınıza yüreklı bir gazeteci olarak çıkarsam bana kucak açar mısınız?" diye soruyor. Escn gibi doğruya gönül veren gazeteci adaylan olduktan sonra, basınm, içinde bulunduğu krizi atlatacağına inanıyoruz ve kardeşimizin yazdığı "Yalvannm Susmayın" adlı uzun şiirin son dörtlüğünü yayınlıyoruz: Ağlamayın bana dostlar geçmışte kaldı olanlar sonsuza dek beraberiz bitmeyecek bir nöbetteyiz. Bütün benliğjmle cınayeti protesto ediyorum. Ondan dağılan her parca bızımle & bütünleşü ASTlk Melek Şençehre W Mumcu'yayapılanbuacı ]] suikast bizı yıldırmayacak.« Bülent Kıroğlu Kahrolsun karanlık kafalar, yaşasın laiklik Yattığın yerde rahatol Mumcu. AhanArslan Gazeteciliğin nasıl yapılacağını bizlere gösterirken bunun bedelini kanıyla ödeyen üstadımız Uğur Mumcu'ya rahmet, laikliğin kuvvetlenmesi için akıtüğı kanın Türk milletine ders venmesini dilerim. NuranKüçük SÜRECEK POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMA1 Her Yırinm KıymetL. Necip Fazıl Kısakürek'in bir dörtlüğü vardır: Şaraptan keskindi dudağında kan Şebnemden şeffaftı şakağında ter Ne kan içti, ne baş yedı bu meydan Bu meydanda sen de kendini göster. Şair bu dizeleri siyaset meydanına gidenler, idam edi- lenler için söylemiştir. Alevi-Sünni çekişmesinde bizim edebiyatımızda darağacına giden, asılan, taşlanan, de- risi yüzülen, boğazına kadar çukura gömülen şair dolu- dur. Oyle ki despotlar sıkıştılar mı öçlerini şairlerden almışlardır. Hatta kimi yöneticiler, şairleri darağacına gitmek için özendirmişlerdir. Ser ver ki olasın serâser Meydandaki baş içindir efser. Başa giyilecek tacın meydandan geçtiğini söylüyor. Siyaset meydanında sade baş kesilip, baş asılmaz; görkemli siyasal toplantılar da yapılırmış. Ilkin böyle bir meydanın Sultanahmet olduğu söylenir. Bu meydan, Bi- zans döneminden beri varmış... Sonra Taksim'e gelmiş. Sultan Süleyman (Kanuni) kente su getirmek isteyin- ce kemerlerin dağılma yeri Taksim olmuş. Bu bölünme- den ötürü de meydana Taksim denmiş. Sular kemerler- le gelir, kentin dört bir yerine dağılırmış. Taksim Meydanı, bir heykel dikildikten sonra siyaset meydanı olmuş. Siyasal olsun, olmasın bütün toplantn lar, gösteriler burada tezgâhlanmış. izinli, izinsiz göste- riler gene burada... Ama polisin pek izin verdiği yok. Burada yapılan gösterilerden birisini anımsarım. Ma- reşal Fevzi Çakmak ölürtce, radyolar (o zaman televiz- yon yoktu) yas tutmadılar. Buna alınan mareşal yanlıla- rı, derlenip toplanıp Taksim'de gösteriye geçtiler. Polis engel olamadı, havaya ateş etmek zorunda kaldı. So- nunda mıting yapıldı. Söylenti Ismet Paşa, "Yas tutul- masın" demiş, halk da bu yüzden coşmuş. Bir coşmaya- görsün, bizim halkı tutamazsın! Anımsadığım, gördüğüm kimi mitingler vardır Kimi acıdır, kimi tatlıdır Kimisi de son Bosna-Hersek mitingi gibi gülünçtür. 1 Mayıs Bayramı yasak edilmişti. Yasağa karşı çıkan halk 'Şanlı 1 Mayıs Bayramı'nı yapmadı mı? Sessizce toplandı, sessizce dağıldı. Ardından Kanlı 1 Mayıs' geldi. Panzerler halkın üstü- ne surüldü, ateşler edildi, insanlar çiğnendi, ezıldi Bu kargaşada 20-25 kişi öldü. Kimin bu şamatayı düzenledi- ği, kımin önayak oiduğu bir türlü anlaşılamadı. Bu yüzden olacak o dönemin valisinden hesap sorulamadı. Dahası vali, ilk seçimlerde milletvekili bile oldu. Bir görkemli miting de Ecevit için yapıldı. Demirel baş- bakandı, bir ses geldi "Ecevit eğer Taksim mitingini yapacak olursa öldürecekler." Bu kışkırtma bütün ileti- şim araçlarıyla kulaktan kulağa yayıldı. Sen misin 'Ece- vit öldürülecek' diyen. Halk, dalga dalga Taksim Mey- danı'na dolmaya başladı Sen de 300 bin, ben diyeyim 500 bin... Büyük bir kalabalık... Tıpkı Uğur Mumcu'nun cenazesinde topland.ğı gibi... Gövdeden duvarlar örül- dü. Ecevit, atağa geçti, hiçbir kışkırtmaya kulak asma- dan geldi, meydanı dolandı, kürsüye çıktı, konuşmasını yaptı, kalabalıkların koruması altında döndü, gitti. Halk istedı mi korumasını bilir Lahmacunlu, çiğköfteli, pizalı mitinge gelince, mey- danda tüm on bin kişi ya vardı, ya yoktu. Halk ardından gitmiyeceği lideri biliyor. Can alıcı noktada elini bırakı- veriyor. Halkın tüm desteğinin bulunduğu Bosna-Her- sek için Taksim'de bir miting yap, on bin kişiden yukarı çıkama... Nerede kalabalıklar? Gelmek istemeyince gel- miyor. Bütün iletişim araçlan, kalemler, resimler, buna skandal dediler... Skandal neymiş öğrendik... Halkın sağduyusu vardır. Bu sağduyu ile oynamaya, neyapar- sam olur demeye gelmez. Skandaldan sonra bir de fi- yasko vardır... Adamı yuhalarlar... Her yuhun bir kıymeti harbiyesi vardır... Boşa yuh çekmezler!.. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Ahmet Adnan Saygun'- .. un besteledığı ilk Türk operası... Süreyya Duru'- 2 nun yönetirken öldüğü « son fılmi 2/ Kıdemlilik J bakımından başta gelen 4 diplomat... tlkel bır silah. 3/ Yüzün yanakla göz arasındaki bölümü. 4/ tnce kum ve çimentoyla yapılan düzgün döşeme sıvası... Üşenme, üşen- geçlik. 5/ "Bedrin arslan- lan — bu kadar şanlı ıdi" (Mehmet Akıf Ersoy). 6/ ttalya'da bır yanardağ... Alün ve gümüş iş- lemelı bır tür ıpek kumaş. 7/ Bir nota... Hayvan çulu. 8/ Mitoloji... Sodyumun simgesi. 9/ Eski dilde yol... Ovada ya da dere kıyısında çalı ve diken topluluğu. YUKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Tomris Uyar'ın bir öykü kitabı. 2/ Argoda kaçak ve yasak şeylerin saklandığı yer... Kaygı. 3/ Uzak- doğu'da kullanılan bir yük ve yol- cugemisi... İtenme. 4/ Ince dantel... H. Muhammed'i övmek ve ondan şefaat dilemek amaayla yazılan kasıde. 5/ tslam inana- na göre kıyametınkopacağını gösteren iki kavimden biri (diğeri Mecûc)... Takımlar grubu 6/ Amonyak tuzu. 7/ Kokulu bir bit- kı. 8/ Bir nota... Çıplak vücut resmi. 9/ Bataklıklan oluk ya da borular yardımıyla kurutmak. Ülkemizin "ilk" ve "tek" Damar Hastalıklan Merkezi' ni hizmete sunmaktan kıvançbyız. Açılışımızı onurlandırmanızdan gurur duyanz. Prof. Dr. Enver Dnran Doç. Dr. Nevzat Doğan 20 Şubat 1993 Cumartesi Saat: 14.00-20.00 Bağdat Cad. Tevfik Paşa Sk. No. 1 Feneryolu - lstanbul Teb 414 31 20 Çağn: 19481 9 349 31 31 Çağn: 06136
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear