25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURIYET 14ŞUBAT1993PAZAR DIZIYAZI Ali Sirmen, Uğur Mumcu'nun gözardı edilen yönünü açıkladı Tutarh, gerçek bîr demokrat Zsıanbul. Hukuk Fakültesı öğrencıleri bir münazara için Ankara'yaT Hukuk Fakültesi'- ne giderler. İstanbullular'in ko- nuşmaalan arasındadır Alı Sirmen. L'ğur Mumcu ise An- kara Hukuk Fakültesi Öğrencı Derneği'nin başkanıdır. İlk kez burada tanırlar birbirlerini. 12 Mart döneminde Yeni Ortam- da aynı sürelerde yazmaya baş- larlar. Mumcu hapısteyse Sir- men yazar, Sirmen hapisteyse Mumcu. Mehmet Barlas, Cumhun- yet'ten aynhnca. Nadir Nadi, Alı Sırmen'e birlikte ça- lışma leklifınde bulunur. Bu gö- rüşmede sık sık yineler Nadir Nadı, "Uğur'u da almak istıyo- rum". Sirmen 74'te, Mumcu ise 75'te Cumhuriyet'te yazmaya başlarlar Evlen de birbirine yakındır. Yazdıklannı, birbırlenne oku- Mumcu ile Sirmen arasındaen ufak bir görüş aynbğı yada anlaşmazlık yaşanmamış. Sirmen'e göre Mumcu, eşı bulunmaz bir araştırmaçı, mizah yazan. turlar, bu arada da eğlenirler. Sirmen. aralannda en ufak bir anlaşmazlık. üzücü bir olay yasanmadığını söylüyor Mum- cu'yla. Eşi bulunmaz bir araştı- rmaçı, mizah yazan dışardan bakıldığında kavgaa göriilsede son derece yumuşak, keyifli. şa- kacı bir Uğur Mumcu'yu an- latıyor. Bir de anlatımlar sırası- nda gözardı edilen bir yönü var • Laikliği savunurken, yoksul ve garip müslümanlara uygulandığına inandığı 163. maddenin kaldınlması için verdiği mücadele, PKK terörüyle birlikte ikinci sınıf vatandaş uygulamalan na gösterdiği tepki, CMUK kapsamına DGM dava- lannın da alınması istemi hep bu tutarlıhğın ürünü. A R K A D A Ş L A R I UĞUR MUMCU'y ü A N L A T I Y O R Mumcu'nun. Sirmen"e göre O da tutarlı bir demokrat olması. Laikliği savunurken, yoksul ve ganp müslümanlara uygu- landığına inandığı 163. madde- nin kaldınlması için verdiği mü- cadele. PKK terörüyle birlikte ikinci sınıf vatandaş uygulama- lan na gösterdiği tepkı. CMUK kapsamına DGM davalannın da alınması istemi hep bu tu- tarlıhğın ürünü. 5irmen, bir yaasında, "Ki- taplan ne kadar yaşarsa Uğur Mumcu da o kadar ya- rirken, "Çizmeyi aşmış" tanı- mını kullanıyor. Altan'ın eleşti- rilerine şöyle yanıt veriyor Sir- men: "Marksıstlik, askeri darbele- n yapanlann başbakan ve ba- kanlanna çanak tutmaksa, şar" diyen Çetin Altan'ı eleşti- Mumcu, öyledeğildi. Marksistlik gözlerim kör oluyor diye araya birilerini so- kup cumhurbaşkanı affıyla dışan çıkmaksa, öyle biri de de- ğildı. Uğur'un yazılan. toplu- mun ve devletin çarpıklıklanru ortaya çıkanyordu. onun için münferit olaylar denilemez. 24 kitabının her biri araş- tırma şaheseridir. Tümüyle ya- şanan olaylardan oluşan Sakın- calı Pıyade'sı eğer 12 Mart Fa- şızminin maskaralıklannı değil de İtalyan faşizmıni, Hitler na- zizmıni anlatsaydı. dünya çapı- nda bir eser olurdu." Mumcu ile Sirmen Yeni ortam'da aynı zamanda yazmaya başladılar. Mumcu hapisteyse Sirmen yazar, Sirmen hapisteyse Mumcu. Sandalcı, Mumcu'yu, mancınıktan atılan bir taş olarak değerlendiriyor, hızh, aceleci ve enerji dolu Fasulye tabağuunSandalcı, Mumcu'nun öldürülmesinden Türk aydının ın ders çıkarması gerektigine inanıyor. Ortak payda Mumcu'nun ölümüyle ortaya çıkmıştır. Sağcısı da solcusu da biraraya gelmiştir. Üzerine ölü toprağı serpilmiş denilen kitleler de hareketlendi. çıkan dostuçağın sahibi Uğur Mumfiu*- dur. İşte, böyle başlar dostluk.o günden sonra da hıç kesintisiz sürer. M EmOGalip Sandalcı i 3 izin hiç, fasulye tabağın- dan çıkan dostunuz oldu mu? Sizın değilse bile Emıl Galıp Sandalcı'nın böyle bir dostu var. 1972 yılında. Mamak Ce- zaevi'nin. penceresiz, tüm ha- vayı kondora açık kapıdan alan, arka hücrelerinden birin- dedir Sandalcı. Dığer hücre ve koğuştakılerle konuşmak ya- sakür. Kapının önünden, taru- dık, tanımadık birileri gelir, ge- çer o kadar. Bir öğle yemeği sı- rasında, Sandalcı'nın sırtı ka- pıya dönüktür. Üzerinde "Bo- ğaziçi" yazan, kağıttan bır uçak uçar. fasulye tabağının ıçine ko- nar. Sandalcı ve arkadaşlan. Denizler asılmasın diye Boğazı- çi uçağını kaçırmaktan suçlu- durlar ya. Sonradan öğrenilirkı umcu'nun, Tercüman Gazetesı yazarlanndan Nazlı Ihcak'la atıştığı dönemdir. Fey- yaz Tokar, devreye gjrer, bu atı- şmanın önlerunesi için, Nadir Nadi'nin evinde bir toplanü dü- zenlenir, iki tarafın katılacağı. Toplantıdan bir gün önce Mumcu , telefonla konuşur Ib- cak'la. Sandala'nın evinden. Ibcak'm ne dediğmi bılmez Sandala ama Mumcu. şu yanıtı verir: "Biz de soylu sayılınz Saym Ilı- cak. Akşemsettin soyundan ge- linz. Benım kardeşim albino- dur." \ Albino. saçlann beyazlığının adıdır. Mumcu. bunu bir soylu- luk ünvanı gibı sunar Ilıcak'a. • A stanbul'a gelişlerinde ço- ğunluk Sandalcı'da kalıyor Mumcu. Banyoda elektnkli traş makınası için priz buluna- mıyor, priz bulunan yerde de ayna. Hepsinin biraraya getinl- mesı. hem zahmetli. hem de eğ- lenceli bir ış. Gözlükleri ve çiz- gili pijamasıyla gözlerinin önünde Sandala'nın. Mumcu'- Gencay Şaylan, Mumcu'nun başkayerlerden edinmesimümkün olmayan bilgileri verdiğinisöyiedi Mesleğinin zirvesindeki gazeteci G encay Şaylan, Uğur Mumcu'yu anlatıyor. "Gazete- cibk dünyanın en ciddi ve so- rumluluk yükü en ağır mesle- ğidır" türünden bir yargı çok kişide bır abartma izlenimi uyandırabib'r. Bir çok kişi, her mesleğin en az gazetecilik ka- dar ciddi olduğunu ve sorumlu- luk gerektirdiğini ileri sürebilir. Ömeğin bir tıp doktoru. insan yaşamından daha ciddi sorum- luluk yükleyen bir iş alanı olmadığını tartışabıhr. \J azetecinin, gazetecilik mesle- ğinin, o gerçekten dayanılması ya da taşınması çok zor olan sorumluluğu, toplumu bilgilen- dirme, ınsanlara içinde yaşadıklan evrerun gerçek yü- zünü göstenne misyonu olarak tanımlanabilir. Bu misyonu gerçek- leştirmek, yani in- sanlara gerçeği gösterip o gerçeği yorumlamak hiç kolay bir iş değıl- dir Mumcu'nun hemen hemen her yaasında okuyucu bilgilendirilmekte, bildiği sandığı olgular ile ilgili yeni bilgiler edinmektedir. Kısaca altını çizmek gerekir- se, onun yazılan Türk basınında orijinal bilgi kaynaği'şlevi görmektedir. gerekmektedır. Gazeteciler toplumun bir parçasıdırlar. yani diğer bütün insanlar gibi içinde yaşadıklan evreni ve o evrenin gerçeğini algılarken bır düzene koyarlar. Bu düzene koyuş gjrişimıni kı- saca dünya görüşü olarak tanı- u ğur Mumcu'nun da, ıçenğj son derece bebrginleşti- rilmiş bir dünya görüşüne sahip olduğu bilinmektedir. O, mes- lek yaşamınm hiç bir dönemin- kuşkusuz burada kastedilen husus sadece Uğur'un elınde olan bilgiler değildir; herkesın belli bir uğraş sonunda elde edebileceği bılgılerden söz edil- mektedir. Ancak bunu okuyu- cuya ulaştırmak için belli bir bilgi birikimıne sahip olmak ve gilı genel yorumlar yapabılir, bu konularda kolaybkla yargı- lar formüle edebilır. Hatta bu tür yargı ve değerlendirmeler ile tarihi açıklayan kuramsal mo- deller kurmaya kalkabılir. Böy- le çok sayıda örnekten söz edi- lebilmektedir. Ama bana göre, yorum ve yargılar ancak bunlarla ilgili gerçekhğin bilgısinin üzerine oturduğu zaman mesleki mü- kemmeliyet ortaya çıkabilmek- tedir. İşte bunu ba- şarabilrnesi için ga- zetecinin bilgili ve bırikimli, cesur, öz- verili, dürüst ve calışkan olması ge- rekır. Çünkü genel yo- rum yapma ya aa kuramsal öneriler formüle etmek ko- laydır, ama gerçek- liğin bilgisini ortaya çıkarmak son dere- ce zorlu bir iştir. Yukanda tanımla- maya çabşüğım ki- şilik özellikleri yanı- nda bir kuyumcu ti- tizlıği \e sabn ile çahşmayı gerektinr. u ni, özverib' obnayı, cesareti, dü- rüstlüğü ve sonsuz bir çalışma şevkini gerektirir. İşte Uğur Mumcu'yu mesleğinde zirveye çıkaran, bana göre "bir numa- raya" yükselten süreç onun bu özelbklere sonuna kadar sahip olmasıdu". Uğur Mumcu'nun, mesleki saygmhk ve tanınma açısından Türkiye sınırlannı aşan, kendı- ni bütün dünyaya kabul ettiren gazetecibğinin sımnı onun bu kişilik özelliklerinde aramak " Gencay Şaylan ve Uğur Mumcu birlikte. mlamak olanaklıdır. Her gaze- tecinin, her insan gıbi bir dünya görüşü vardır ve bunun aksı mümkün değildir. Her gazeteci, toplumu bılgilendirirken algı- ladığı gerçeği kendı dünya go- rüşünün süzgeanden geçırerek yorumlar. Günlük gazetelere bir göz aüldığında, Türkiye'de "köşe yazan" olarak tanımla- nan gazetecilerin genel olarak gazete ya da ajanslardan aldı- klan haberleri okuyucu ıçın yo- rumladıklan görülebilmekte- de "tarafsız"' olma iddiasmda bulunmamış; aksine, savundu- ğu dünya görüşünü her fırsatta son derece açık ve çekici bir dil- le ıfade etmiştir. Ama öyle sanıyorum ki Uğur Mumcu'yu mesleğinde bir nu- mara yapan, onu hiç abart- masız çağının en önemh gaze- tecilennden biri haüne getiren özelbği, yorum yanında okuyu- cuya, yani topluma başka yer- lerden edinmesi mümkün ol- mayan bilgileri vermesidir. Hıç çalışmak gerekmektedir. Uğur Mumcu'nun hemen hemen her yazısında okuyucu bilgilendi- rilmekte, bildiği sandığı olgular ile ilgib yeni bilgiler edinmekte- dir. Kısaca altını çizmek gere- kirse, onun yazılan Türk basınında onjinal bilgi kaynağı işlevi görmektedır. • A nsanlar ve toplum; ka- çakçıbk, gizli örgütler. terör, kara para, yolsuzluk, laıkbk, demokrasi gibi kavramlarla il- ğur Mum- cu'yu yakından ve kışısel olarak tanı- yanlar çok sevgılı bir dostlannı yitırmişlerdir. Onun sıcakbğını. insanallığım. hatırşinasbğını, esprisıni, güvenilirliğini ve se- vimbbğini her zaman hasretle arayacaklardır. Ama toplum ve toplumu bil- gilendinne mesleğj yen asla dol- mayacak bir büyük öğretmenı- ni, ustasını yitirmiştir. Bu kaybın toplumsal maliye- tı, korkanm düşündüğümüz- den çok daha büyük olacaktır. nun Ankara'daki evinde de. ça- lışma odasmda, Sandalcı için birdivanvardır Sık sık yapılan çağnlar, bir türlü yerini bul- maz. "Eskidi" der Mumcu. " Senin dıvan eskidi". Mumcu'yu, mananıktan atı- lan bir taş olarak değerlendiri- yor Sandala. hızb. aceleci, enerji dolu ve bu enerjisine he- def arayan bir insan. Güldal Hanım'la evlihğj en büy'ük şansı, abartılmamış bir sevgi bütun aileyı saran. Gazeteci ol- masa, kendısını sayıb mizah yazarlan arasına sokabilecek bir espn yeteneği. Öyleki, Sakı- ncab Pıyade'yı henüz kaleme almadan önce yaşadıklannı anlatüğında. gübnenin ötesin- de, yerlerde sürünür dinleyen- ler. gözlennden yaşlar gebr. Çok eleştıreni vardır Mumcu'- nun. Bazı eleştirilerden San- dala'ya yönelir onun adına. Sürekb sa\xınur. "Her fıkrinı savunduğumdan değil" diyor Sandala, "Bır tek ölçü vardı benim için. Köşe ya- zarbğının bazı kurnazbkîan vardır. Bır yerlere çatarken, bir yerlen de arkaruza abrsınız. Zorda kaldığınızda bu arkanı- za aldıklannız korur sizi. Uğur'da bu yoktu işte. bodos- lama gıderdı herşeyin üzerine". ç LJ andala, Mumcu'nun öl- dürülmesinden Türk aydının ders çıkarması gerektigine ina- nıyor. Ortak payda Mumcu'- nun ölümüyle ortaya çıkmışür. Sağcısı da solcusu da biraraya gelmiştir. Üzerine ölü toprağı serpilmiş denilen kitleler de ha- reketlendi. Neden. Türk aydını işte bu sorunun yanıtını ara- malı şimdi ve kendisine düşeni almalı bu yanıttan. Sandala'- nın üzgünlüğü bunlarla sınıriı değil. " 12 Eylül döneminde otuz, hatta doksan güne uzayan. hastane- lik eden gözalülann sonunda Mumcu'nun ilgisi vardır. Vefa- b. saygılı. hatır sayan bir dost- tur. Eşini.dostunu görmeye za- man bulamadığı zamanlarda, hasta olduğunu duyduğu tanı- şlannı arar. Insanlarla ilişki kurması ko- laydır, şeytanı deliğinden çıİcartır, denilenlerdendır. San- dala, konuşmasının sonunda Mumcu'nun öldürülmesinın Kemalistlerle dincileri karşı karşıya getirecek sonuçlara vanlmasından duyduğu en- dişeyi dile getınyor. Bir de denilıyor ya, bir Uğur gider. bın Uğur gelir. O kadar kolay değil. Bu ülkede çok Uğur ye- tışmiyor. Yarın:Hüseytn Ersoy, Doğu Perlncek veErcümentUlay ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Vur Patlasın, Çal Oynasın! 15 Aralık 1992 salı günü çıkan "Aslan Hemşerim!..'1 başlıklı "Ankara Notları'nın boyle geniş bir yankı uyan- dıracağını doğrusu kestirememiştim. Hangi sanatçıyı, ressamı görsem, - Ellerıne sağlık! diyordu. Içımden üzuluyordum da, yazının konusu bir hemşe- rımdi Bir köylü çocuğu; Hadım ılçesinin "Ç" köyünden, yoksul mu yoksul bir aılenın çocuğu. ivriz Köy Ensti- tüsü'nde okumuş Dayısı, "Ç' de çok sevılen köy kâtibi "Kâtip Mehmet' yardımcı olmuş okumasına. "Kâtip Mehmet'i şöyle boyle anımsıyorum. Köyde, yazı işleri- ne bakan, hemen herkesi tanıyan, ağzı laf yapan bir kişi gibi belleğimde kalmış Kâtip Mehmet sonra Izmir'e göçmuş, orada birlikte iş yaptığı "Taşkenf'li bir hemşe- risi, başına keserle vurarak oldürmüş! "Aslan Hemşerim", İvriz Köy Enstitüsü'nde pek lyi bır ad bırakmamış, arkadaşlarının anlattıklarına göre. De- dım ya, yazının yankıları yeni bilgiler getiriyor Sonra, Gazi Eğitim yılları, resım öğretmenliği. Köy Enstitüsü'- nde okuduğunu pek söylemez. Ancak, "Aslan Hemşerim" oralarda duracak değildir. Türkıyede yükselmenin, ayakta kalmanın gizıni bul- muştur Çok tanıdığın olacak, onlar seni koruyacak. Kımdir bunlar^ Hemen herkes. "Faruk Abi" -bu Faruk Sükan-, "Emin Abi" -bu da Emın Bilgiç- "Emel Hanım" -Emel Korutürk-, "Haluk Bey" -Haluk Bayülken- "Nazlı Hanım" -Nazlı Ecevit- koltuğunu korumak için kimler araya sokulmak istenmemiştır ki? Talip Apaydın'ı gördüm yolda - Aslan Hemşerim'i okudum. dedı. Aynen öyle, beni de iyi günlerimde selamlar, kötu günlerimde kaçar' 1978-79'larda, "Aslan Hemşerim" görevinden alını- yordu, alındı da. Bakın nasıl? Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı'yd\. "Aslan Hem- şerim"in başında bulunduğu genel mudurlükte, bir ba- sım işinde yolsuzluk olduğu saptanmıştı. Başbakan da Bülent Ecevit "Aslan Hemşerım "ın o zaman. görevden alınması kararlaştırıldı. "Aslan Hemşerim" boş durur mu hiç, durmadı. Nazlı Ecevıt'ı buldu. Ama, bu Ecevit'e bır yarar sağlamazdı, etkisi olmazdı Yerine de, Mahmut TaliÖngören düşünülmüştü. Ancak burada Ecevit olaya sıcak bakmadı. Ongören'le aralannda ne geçmişti Ece- vit'in? Sonunda bulundu. Ahmet Taner Kışlah'nın Hacet- tepe'den tanıdığı Guven Etkin getırilecekti Kışlalı, ka- rarnameyi Çankaya'ya gönderdı. Bu kez, Cumhurbaş- kanı Fahri Korutürk ımzalamıyordu. Araya Emel Hanım mı girmişti, ne olmuştu? Araya daha çok Genel Sekreter Bayülken girmekteydi. Bu ara bır şey oldu, Fahri Koru- türk iki ay mı ne rapor aldı Yerine Sırn Atalay bakıyordu, oSenato Başkanıydı. Kışlalı, ona çıktı, kararnameyi im- zalamasını istedi Atalay: - Kusura bakmayın, dedi, Fahri Korutürk giderken rica etti; yalnız bu kararnameyi imzalamamamı istedi! imza- layamam. Sonunda, Başbakan Ecevit bır formul buldu. "Aslan Hemşerim"i, "Başbakanlıkdanışmanlığı" gıbı birgöre- ve atadı, kendi isteğiyle olmuş gibi oldu; iş tatlıya bağ- landı, "Aslan Hemşerim" görevinden böyle alındı. Ama bitmedi. Ecevit, birkaç ay sonra iktidardan duştu. ikinci MC kuruldu. Kültür Bakanlığına TevfikKoraltan, Müste- şarfiğa Emin Bilgiç geldiler. "Aslan Hemşerim'ın abile- ri işbaşındaydı. Yeniden görevine döndü. 12 Eylül gele- cek, "Asker Abi'leri tavlamak, "Aslan Hemşerim" için o denli güç olmayacaktı. Yaşar Çallı'nm yaptığı "Kenan Bey" resımlerını sergıledin mi, bu iş biter miydi? ANAP döneminde işler iyı gitti Ne de olsa 12 Eylül uzantısıydı işler, DYP-SHP ortaklığı kurulurken mayna- yadönüşürgibiydi. Ama, ı-ıhh FikriSağlar, kesinkafası- na koymuştu, "Aslan Hemşerim'i görevinden alacaktı. Hakkındaçok söylentiler vardı, bunlar ayyukaçıkmıştı. "Hoca Ali Rıza" gıbi ressamların tabloları ortada yok- tu. Burada söylüyorum, kim "Aslan Hemşerım"den armağan tablo aldıysa, bunlar "çalıntı" olabiiir. Hemen getirip bakanlığa teslim etmelidır.. Osmanlı'dan beri gelen bır söz nasıl yaygındırtoplum- da. - Yemeyen insan iş yapmaz! Yiyecek kı, iş de görsün! "Aslan Hemşerim"i okumuş bir savcıyla konuşuyor- dum: - Biz karı-koca onlarm çok ifadesini aldık! dedi. Fikri Sağlar da bır şey yapamayacaktı; bu kez "inönü Vakfı", yani Özden Toker mi girmişti araya, ne bileyim? Hinthorozu, benim bildiğim, böyle işlere çok bozulurdu ya, ne oldu'' Bir yandan müfettiş raporları uyutuluyor, bir yandan davalar sürüyor, söylentiler göklere çıkıyor; "Aslan Hemşerim" yerinde oturuyor. Belki de içinden kıs kıs gülüyor! - Şu DYP-SHP iktidan bir çökse, "ANAYOL" mu ne ku- rulsal Ya da hiç değilse Kültur Bakanı Sağlar bir istifa etse.. Oh, gel keyfim gel, vur patlasın çal oynasın! Kültür Bakanı Sağlar'ın Resim-Heykel Müzesi'nde verdiği yeni yıl kokteyline gıtmiştim. Çok kalabalıktı, kimler yoktu ki? Azerbaycan Kültür -onlar "Medeniyet" diyor- Bakanı Polat Bülbüloğlu da gelmişti. Kapıda kimi görsem iyi? "Aslan Hemşerim' karşımda! Koşar gibi geldi, elimı sıktı; nereye gideceğimi bilemiyorum... - Oğlum, Mustafa Bey'in pardösüsünu alın! Verir miyim? Hızh hızlı vestiyere yürüdüm. Odacı yeti- şemedi. bıraktı yakamı. Belki de odacıya göz etmişti, "Bırakgitsin!" demişti.. "Aslan Hemşerim'i bir daha görmedim, yerin dibine geçer gibi dolaştım koca salonda... Uğur Mumcu öldürülmüş; kimin umurunda, kimin de- ğil?.. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/ İnsanlara mutluluk ve zenginlik getirdiğine ina- nılan mitolojik kuş... Yankı. 2/ Mevki, ma- kam... Eski bir Hint tan- nsı. 3/ Seryum elementi- 4 nin simgesi... Hamam. 4/ Gözlen görmeyen... En çok. 5/ "Bî-baht olanın bağına bir katresi düş- mez/ - yerine dürr ü gü- her yağsa semâdan" (Zi- 8 ya Paşa). 6/ Harman g yerindeki tahılın taş ve toprakla karışık kalıntısı... Bas- ton. 7/ Teçhizat... Güzel sanat. 8/ Malezya halkına özgü bir tür öl- dürücü delılık... Kızıldeniz'in ku- zeyindeki yanmadanın adı. 9/ Yargı... Bektaşi dervışi. YLKARIDAN AŞAGIYA: l/"Aksakalbbir- Hiçbilmezki hal nice Emek vermesin haccaBir gönül yıkar ise" (Yunus Emre)... Aüf \ ılmaz'ın bir filmi. 2/ Faiz.. Maksim Gorki'nın bir romanı. 3/ Tüy, kıl... Sert. siyah ve ağır bir tahta. 4/ Hatıra... İri taneb be- zelye, 5/ Büyük debkli kaîbur 6/ Engebe... Hararet. 7/ Bircins iri at... Uğraş. 8/ Müslümanlıkta mezhep kuran kimse... San- mak eylemi ya da sonucu; zan. 9/ Hz. Nuh'un oğlu Sam'dan türedıklerine inanılan ve aralannda dil yakınlığı bulunan çeşitli kavimlenn toplandığı kol... Pirinç ve şekerkamışından elde edi- len bir tür rakı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear