Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14ŞUBAT1993 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Rııs kadımcentilmenlikbekliyorYağmur şiddetleniyor. Bardaktan bo-
şanırcasına yağıyor. Rusça deyışiyle. kova-
dan boşanırcasına. Arabamın sileceklen
yağmur damlalan ordusunun hücumlannı
karşılamakla yetersiz kalıyor.
Otobüs durağında sınlsıklam olmuş in-
sanlardan birkaçı geçen arabalara telaşla el
sallıyorlar.
Bu kötü havalarda iyilik etmenin tadı
başkadır. Yavaşlıyonım. Yolumun üzerin-
de oturan dört kişiyi ıslanmaktan kurtan-
yorum.
Kıloca diğer üçünün toplam ağırbğıyla
yanşan teyze, aralannda en zayıfı olan
adamın açıkgözlük edip ön koltuğu kap-
masını hazmedemiyor. Genç kızla deli-
kanlı ise teyzeden arta kalan yere göre vü-
cutlanaı şeklini yenj baştan düzenlemeye
çalışıyorlar.
Teyze yatışmıyor
- Bazı erkekler centilmenlikten hiç nasi-
bini almamış!
Bu 'bazı'nın kapsamına aramızdan ki-
min girdıği su götürmüyor. Adam, birkaç
saniye sessiz kaldıktan sonra bana dö-
nerek kadının düello davetini kabul ediyor:
- Hem eşitlik isterler hem de daha fazla
hak...
Adamın benden onay isteyen bakışını
hissediyorum. Acaba burada erkekler 3-2
galip anlayışıyia, kadın-erkek ilişkileriyle
ilgıli bir geyik muhabbeti mi başlatmak is-
tiyor?
Teyze iyice yükleniyor:
- Hem işyerinde erkeklerden daha fazla
çalış hem ev işlerini yüklen; kibarlık bekle-
yincedesuçluol!..
İçimden kadını destekliyorum. Gerçek-
ten de Rus kadınlan, erkeklerden çok daha
çalışkan. titiz ve sorumlular. Erkekler, işi
kadınlara yükleyıp tembellik yapmaktan
ve ıçmekten büyük zevk alıyorlar.
Arkadaki delikanh -belki de iki kadının
arasında iyice ezilmenin smiriyle- savaş
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
alanına çıkmaya karar veriyor:
- Yıllarca kadınlann ekonomik özgürlü-
ğünü, kurtuluşunu istediniz. Kurtulduğu-
nuz zaman da erkeklere başkaldınp yuva-
lannızı yıkmaya başladınız.
Yanımdaki adam keyiflenince. birkaç
ön dişinin altın olduğu ortaya çıkıyor. "N'-
aber" ile "hadisene" arasında bir bakışla
bana baskı yapıyor. Birden arkadaki gence
dönerek şöyle diyor:
- Şoför yoldaş da bizim gibi düşünüyor
aslında. Ama arabasındaki hanımlan kı-
rmaya cesaret edemiyor.
Adamın dolaylı konuşma alışkanlığı da,
eski moda 'yoldaş' hitabını bana uygun
görmesi de benim yerirne fikir beyan etmesi
de hoşuma gitmiyor. İçimden arabayı ke-
nara çekip onu bu sevimsiz gülüşüyle bir-
likte yağmurun altına sürmek geliyor.
Adam, aklımdan geçeni okumuşcasına
dişlerini gizliyor ve konuyu değiştirerek
teypte çalan müziği çok beğendiğini söy-
lüyor.
Teypte Türk Sanat Müziği var. Ruslar
ise bu müzikten pek anlamaz, hoşlanmaz-
lar; onu yavaş bulurlar. Herhalde şoföre
yağ çekme numarasıydı bu. Malum, pek
çoğu kendine otorite yaratıp sonra da bu
otoriteye yaltaklanmayı severler. Ara-
banın sahibi ve sühicüsü olarak da buranın
otoritesi ben olabilirim herhalde.
Teyze konunun değışmesine izin vermi-
yor.
- Bizim erkeklerimiz böyle kaba oluyor.
Yabancı ülkelerde kadınlar baş tacı.
Yurtdışıyla ilgili bu iyimser yaklaşımın
gerisinde, muhtemelen Rus olmayan ta-
rafsız şoförü kendi safına çekme çabası da
var gibi.
Erkekler siniyor. Teyze ise tam gaz de-
vam ediyor.
- Hem bu perestroyka, reform falan der-
ken; iyice silikleştiler. Politik gevezeliklere
bayılırlar, ama zamlann kahnnı daha çok
çeİcen de kadınlar, ek iş bulup daha çok
çahşanlar da.
O ana kadar leyzenin sözlerine sessizce
kafa sallamaktan başka bir şey yapmayan
genç kız, sanki tartışmayı bitiren sözleri
söylüyor:
- En ıyisi Amenkalı bir koca bulmak.
Hem kibar olurlar hem de zengin...
Yolculanm birer birer iniyor arabadan.
Ben de hem Rus hem de Amenkalı erkekle-
re duyduğum tepkiyi düşünerek evimin yo-
lunu tutuyorum.
KedilerkrallığıAmerika Bırleşık Devletleri'-
nin federal güney sınınnın uç
noktası, Küba'ya 90 mil kala
Key West'te biıer. Bu uç, doğal
konum olarak Kolıfomıya yan-
madasının güneyınden güney-
batıya uzanan bir sıra adalann
sonuncusu olan bir adadadır.
Resmi dilin Amerikan fngjliz-
cesı olmasına karşın sokaklarda
kulaklannız İspanyolca şarkı-
lan ve konuşmalan daha çok
duyar, Türk yemeklerini andı-
ran yemekleriyle Küba lokanta-
lanna daha çok rastlarsınız.
Key West, otelleri, lokantala-
n, hediyelik eşya satan dükkan-
lanyla Anadolunun baü ve gü-
neybatı yörelerindeki küçük.
bakımlı turistik kasabalara ben-
ziyor, kımi a> nmlan da olmasa.
Bizdeki beton yığınlan yerine
yeni boyalı ahşap evler, yayalara
ve bisikletlilere öncelik veren
trafık düzeni, sakinliği, halka
açık (parasız) yeşjl tenis alan-
lanrun çokluğu ve de güven için-
de insanlann tanışmasalar da
bırbirlenni güler yüzle selamla-
malan...
Sabahlara değın içki içilen,
birbirlerine çok benzeyen bar-
lannda eskı bir gelenek olsa ge-
rek; isteyen ahşap tavana. du-
varlara ve ağaç direklere ısim
karklanru. ülkesinin kağıt pa-
ralannı -tezgah üzerinde bekle-
yen bir zımba el makinesiyle-
yapıştırabilır. Dekor yerine ge-
çerli bu nesnelere istemeseniz de
gözünüz takılıyor ve başlıyor-
"sunukokumaya: Neler neleryok
kı!.. Sonunda ağzım bir kanş
açık. tam lepemde Atatürk fo-
toğraflı mor on bin TL'ye rastla-
mayayım mı? Hiç çekınmeden
yanımda oturan Küba asıllı
Amerikalı'ya Türk parasını gös-
terdim. O da 'gerçek mi' soru-
suyla Türk parasını yakından
incelemeye başladı ve değerini
öğrenmek için bu parayla Tür-
kiye'de neler alınabıleceğini sor-
du. Tüm hevesim bir anda gj-
rtlağımda kaldı: Önce yutkun-
dum sonra da durumu kurtar-
mak için açık hava lokantasında
içi soganlı köfte-ekmek ya da
bahk-ekmek ile karnıru doyura-
bileceğini söyledim. "Su da içe-
KEYWEST
ALİRIZA
BALAMAN
bilirmiyim" dediğinde de "Bira
bile içebilirsin" diyerek işi şaka
ya dökmek zorunda kaldım.
Evet... Key West, aynı za-
manda içkiciÜği, kadınlara düş-
künlüğü, balıkçılığı ve aşın kedi
dostluğuyla tarunan ünlü yazar
Ernest Hemingway'in ya^adığı,
kıtaplannı yazdığı ve öldüğü
kent. İki sokağın kesiştiği köşe-
de: büyük, bakımh, bahçelı. fıs-
tıkiçi renkü ahşap ev şimdilerde
müze olarak sergileniyor. Mü-
zeye ayağınızı atar atmaz sizi ke-
diler ordusu karşılar. Her yerde:
Odada, sofada, bahçede, havu-
zun başında. bahçedeki çalışma
odasının bulunduğu küçük evin
çatısında. ağaçlarda kedi, kedi,
kedi... Sokaklarda da park etmiş
arabalann üzerinde güneşlenen
kedilere sıkça rastlamak her za-
man olası. Kuşkusuz Key
VVesfe "Kediler Krallığı Baş-
kenti" adını rahatlıkla takabilir-
siniz. Değerli ozan, yazar Cahit
Külebi'nin kulaklan çınlasın.
1992 yılının En Iyi Basın Fotoğrafi
Somaü'de çekibntş bir kare sonunda Yılın Fotoğrafi seçildi. Magnum AjansTna
yaşamım yitiren çocuğunu kendi eUeriyie toprağa verirken çektiği bir SomaMii
geçcn yi k>y«"ca ABaya gazete ve dergfleriri süsledi.
yârcğmi burktu.
fote^afiyb Diaya
S Nacfchrey Buiiera'da açlıktan
oirafi <UaMmm MOâ oldıı.
New York'ıın
w
praııgasız' köleleriAtalan Polonya Yahudisi ünlü bir
kadın yazar Tama Janowitz... Yıllar
önce fılmini gördüğüm "New York
Kölelen" kitabtru henüz okuyabil-
dim. Janowitz. genç kuşak Ameri-
kan edebiyaünın usta isimlerinden.
Büyiik kent olgusunun belki de
tüm acımasızlıklannı bün^esinde
banndıran New York'ta, "Ûçüncü
Dünya" olarak tanımlanan ülkelerin
gencecik bedenleri siniyor. Kent, 24
saat boyunca soluk soluğa kımserun
kimseye merhamet duymadığı "Yeni
dünya"nın sembolü kentin yüz bin-
lerce "bitirimlerinden" biri Gökhan.
Çoğu borç batağında yüzen, faiz-
lerini ödeyebilmek için kötü de olsa
tuttuğu işi bırakamama zorunluğu-
na düşmüş. Türk gençlerinden biri
olan Gökhan, sözde Amerikah baba
ile Türk anneden doğma "yalaruyla"
yaşayan "kaçak Türklerin" bilmem
kaçıncısı. Modası geçmiş tutkular
içinde, kredi kartı peşinde koşmuş,
sonra da araba ve AlDS'siz kadın
arayışına düşmüş İstanbul deli-
kanbsı. Bir bankada çahşıyor. "Ince
işler!" için gereklı kelimeterle sınırlı
düzeyde İngilizce konuşanlann yaru-
nda "öğretmen gibi" kalmanın avan-
tajına sahip olan Gökhan, günde 6
saat uykuyla ABD'de yaşiyoriar'-
dan.
Manhattanın Baü yakasmda ögle
yemeğinde laflıyoruz; "Dört yıldır
burdayun. Fenerbahçe'nin maçlan
RJAT
KOZLUKLU
ve Kanbcanın yoğurdundan başka
bir de ailemi özİedim dersem dogru-
yu söylemiş olurum" diye başhyor
anlatmaya. BebekJjği atİatüfc gün-
lerden bu yana Ingjlizoe konuşuyor-
muş.
Iyi iş sahibi birçok Amenkalı için
böyle "çok pahah" sayılan Manhat-
tan'ın gözde semtlerinden birinde
ancak yatagmı ağdırabiküği oda
benzetmcsinde yaşadığını (!) kayde-
diyor. Saçmın beyaziannı. "biraz
stresc" bağhyor. 750 doiar ayhk kira
verdiği odaağmı, Manhattan'ın
npTjlrtitigı VP katfıpl^r ııgnma «ıprtigini
dıle getiriyor "Ben şansfa ve akıDı
sayılınm. Aksanımdan dolayı herkes
beni Amerikab sanıyor. Kımsestkler
bir şey sormuyor ve rahat iş bulabit-
yonım. Türkiye'ye gıdebilmek için
üç kagıtçı avukatlardan birine üç-beş
bin dolar verdim, yeşil kart alrnaya
çalışıyorum."
Gökhan adlı bilgisayar kurdu
genç, Tûrkler içerisinde "kefeni
yırtmışlardan" sayıhyor. Her ay on-
larca dolar faıanı ödediği limiti dol-
muş beş adet kredi kartı, spor arabası
ve tar arkadaşuun eski kansa olan Fı-
bpinü sevgilisiyie "Amerikan rüyasf-
'na yatıyor!..
Tûrkierin işyerierinde "New York
kökferT otarak çabşan binkrce
Türk var, çofu kaçak oklugundan
normal saat ücredennin çeyreğine ter
döküyoriar. Okula gidebüme ve para
kazanp zcagin otaıa (!) rüyalannı
çoktan gömmüş. "Gidersem bir
daha giremcm bu ûlkeye. Degerieri-
mtn çoğunu yitirmiş ofeam da, artık
düzcntmi kındum sayılır.
Sish bir jubal sababma gebe New
York'u, boyunlannda ztnâr, ayak-
lannda pranga oknayan yüz binİerce
köteye bırakıyorum
Metropol ııeclir,
nedeğildir
BERLIN
Berlın bir metropol mü? Türk
Dil Kurumu'nun "Türkçe Söz-
lük"üne göz atacak olursak, de-
Çünkü, Türkçe karşıhğı "ana-
kent" olan metropolün tanımı
şöyle yapıhyor sözlükte: "Bir ül-
kenin ya da bir bölgenin çevre-
sindeki yerleşim yerlerine eko-
nomik ve toplumsal yönlerden
egemen olan ve her türlü ilişkilerinin sağ-
landığı en önemli kenti."
Sözlükte 2. bir tanımı da var "anakenf'in
2. Bir ülkede büyük kentlerden herhangi
biri." Ben. "bir ülkede büyük kentlerden
herhangi birTnin metropol, yani anakent
olabileceği konsunda kuşkuluyum. O za-
man her "büyük(?)" kente metropol demek
gerekirdi. Bence 1. tanım metropole biraz
daha yakın.
Gefçekten de metropol denilen bir kentin
"doğurgan" birişlevi olmalı. Kendisiylebir-
likte etrafinı saran bebe kentleri de besleye-
bilmeli. Ama bu da yeterli değil. Ülkesinin,
başka ülkelerle olan her türlü ilişkilerini sağ-
layabilmeli. Bu çok önemli. Bunlar sözko-
nusu değılse. bir kente metropol demeye be-
nim şahsen dilim varmaz. Bir de Türk Dil
Kurumu'nun tanımında, metropol olabil-
menin bence en önemli bir özelÛği belirtil-
memiş. Ya da altı çizilmemiş. "Ekonomik,
toplumsal yönlerden egemen olan" deniyor
da, "kültür" gibi bir nitelıkten hiç söz edil-
miyor.
Oysa bir kentin, metropol olabilmesinin
en başta gelen özelhklerinden binsidir, "kül-
tür yönünden egemen olmak, ülkenin diğer
ülkelerle bu yönden ilişkilerini sağlamak".
Bir diğer deyimle, uluslararası kültürel et-
kinliklerin "mekânı'" olmayan bir kente
metropol denilebiür mi?
Dönelim Berlin'e:
Yine Türkçe sözlükteki 1. tanımı ele ala-
cak olursak, Berlin bir kere, ne AJmanya'-
nın, ne de bulunduğu bölgenin çevresindeki
yerleşim yerlerine ekonomik ve toplumsal
egemen bir kent Başkent ama, henüz lafta.
Yanı kâğıtta. Yüce meclis iki yü önce, birleş-
me heyecanının oy çoğunluğuyla "Berlin
GÜNER
YÜREKLİK
başkenttir" diye ka-
rar akiı ama, hükü-
met de, parlamento
flterhâlâ Bonn'da ve
line taşınmaya da
pek niyetli degiller
gibi görünüyor.
Sonra değil çev-
resini, kendisini ge-
ı ^ ^ ^ . ^ — — — çindirmekten aciz
Berlin. Endüstri merkezi hiç değil. Alman-
ya'nın büyük burjuvazisi Ren kıyılannda
oturur. Dünya borsalannı altüst eden "De-
utsche Mark" hesaplan Frankfurt'ta yapı-
lır. Bu yönlerden Berlin'e metropol demek
oldukça güç. Fakat kültürel yönden bu ni-
telğı hak edebüir.
Berün'de her yıl sayısız sergi, fuar ve ulus-
lararası düzeyde konserin yanı sıra, artık ge-
lenek haline gelmiş 5 ayn festival düzenle-
nir. Bunlar, Uluslararası Berlin Film Festi-
vali, Tiyatro Festivali, gençlik tiyatrolan
festivali. klasik müzik festivali vecaz festiva-
li gibi kimi yüzbınlere, kimi milyonlara va-
ran DM ile gerçekleştırilen uluslararası dü-
zeyde kültürel etkinlikledir.
Bir aydır sürmekte olan "Picasso" sergisi-
ni. bir süre önce bilmem kaçıncı kez gerçek-
leştırilen Uluslararası Tanm ve Hayvancıhk
Fuannı ve daha nicelirini hiç saymıyorum.
Örneğin şu gûnlerde, hemen dünyanın bü-
tün ülkelerinden 700'e yakın filmin gösteril-
diği, 2 binin üzerinde sadece basın-yayın
üyesinin katıldığı, Billy Wilder, Gregory
Peck, Danny de Vito, Emir Kusturica, Jo-
nathan Kaplan gibi sinemanın kutup
yıldızlannın bıraraya geldiğj bir Uluslara-
rası Film Festivali daha yaşıyoruz. King
Kong 60. yaşını Berlin'de kutluyor. 1933'te
sinema dünyasına gözlerini açan, beş yıl
sonra yüzde 20'si makaslanarak beyaz bir
kadını sevmckten başka günahı olmayan
zararsız bir "yaratık" haline getirilen Kıng
Kong, kesintisiz özgün hali ve tüm vahşetiy-
le tekrar Berlin'de kükrüyor.
Berlin kuşkusuz, hiç değilse şu gûnlerde
biraz metropol. "Festival bittikten sonra
taşra" derseniz, hiç sesimi çıkarmam. Halkı
olabıürsiniz.
TÜRKİYE KARAYOLLARI!• ••
OUIM HARITASI• HANGİ YOLLARDA KAZA YAPMA RİSKİMİZ DAHA YÜKSEK? • KUSURLU
YOLLAR • İSTANBUL, ANKARA VE İZMİR'DE TEHLİKELİ GÜZERGAHLAR
• MARMARA BÖLGESİ'NDEKİ 70 KARA NOKTA
TÜRKİYE'NİN 21. YİİZYIL LİDER ADAYUU»
ÖZALIN DIŞ POLİTİKA ATAĞI
GÜNEYDOĞU'DA
OKULLARTATİL
ÖLÜM KENTİ BATMAN
YETİŞKİNLERE OYUN EVİ:
CASINO
HASTANE TEMİZLİĞİNDE
KORSAN FİRMA
SALTANATI
ERGÜDER YOLDAŞ, ŞİMDİ
BÜYÜKADA'DA YOLDAŞSIZ
UNİVERSİTELER AİLE
ÇİFTLİĞİ
AVRUPA'DAMAFYAVEÜNLÜ
AİLELER
BARIŞ ÖDÜLÖNÜN SAHİBİ
AZERI VE ERMEHİ ÎKİ KADIN
GALINA BREJNEV GÖZÜYLE
YELTSİN
SEVGİLİLER GÜNÜ
2500 YAŞINOA
STEVEN SEAGAL NASIL
KOL BACAK KIRIYOR
YAYINEVLERİNİN KAVGASI
ESENYURTTA BİR ÇOCUK
KOROSU
9 Haftalık kent rehberi. Sinema, fiyatro, televizyon, video, radyp,
müzik,sergi, gezi, ve etkinlikler, ikinci derginizde, tl£fl6Y6Cl(î
Cinayetve
soygunlar
divarı
MANILA
CUMHUR J
ORANO "
v
.
Manilalı zenginlenn kurtanlmış böl-
gesi Dasmarinyas köyünün gözka-
maştına villalan arasında bulunan Tür-
kıye Büyükelçiliği'ndeki bir hanım diplo-
matımıza, soygun, cinayet, sefalet gibi
şeylerden bahsetmeden Manila'yla ilgili
bir izlenim yazısı yazacağımı söylediğim-
de dipolaümız gülümsedi ve "O zaman
Manıla'yı anlatamazsmız" dedi.
Manila deyince adımbaşı işlenen soy-
gun ve cinayetler akla gelir. Son yıllarda
buna bir de adam kaçırma olaylan eklen-
dı. Fidyecilerin birinci derecedeki kur-
banlannı ise Filipinlerin Yahudisi sayılan
Çin asıllı Filipinliler oluştunıyor. İspan-
yol sömürgeciliği zamanında Ispanyolla-
ra hizmet etmek için ülkeye yerleşen bu
azınlıkta tkinci Dünya Savaşı'na kadar
Manila'nın Binondo ve Santa Crus ma-
hallelennde sefalet içinde yaşamış. Savaş
sırasında karaborsaalıkla uğraşıp savaş-
tan zengin bir azınlık olarak çıkmışlar.
Sonra servetlerine servet kaüp Filıpin
ekonomisının belkemiğini oluşturmuşlar.
O günden ben de başta Filipinli politika-
alar olmak üzere herkes Çinli azınlığı
ekonomik felaketlerin sorumlusu olarak
suçlamış. Markos döneminde bir ara Fili-
pin vatandaşbğına kabul edilip biraz ne-
fes almışlar. Ama Markos'un devribne-
sinden sonra şımşekleri yine üstlerine
çekmişkr.
Filipinliler ile Çinli azınlık arasındaki
düşmanüktan yararlanan fidyeciler Çinli
zengin işadamlannı kacırmaya başladı-
klannda kamuoyundan destek bile almı
şlardı. Fidyeciler daha sonralan da yaşlı
Çinlileri değil genç Çinlileri kacırmaya
başladılar. Ama geçen yıl Kenneth Go ve
Myroon Ramos adlanndaki Çinli genç-
ler fidyecilerce kaçınldıktan sonra mıl-
yonlarca dolar tutanndaki fıdyelen aile-
lerince ödenmesine karşı ışkenceyle öldü-
rülünce Filipin kamuoyu ilk kez fıdyecile-
retepkigösterdi.
Geçenlerde zengınlerin alışverişe, orta
hali vatandaşlann da bayramlıklannı gi-
yerek hayal kurmaya gittiği, yoksullann
ise içeriye alınmadığı Harrison Plaza alı-
şveriş merkezinde dolaşırken bir grup
Çinli gencin peşinden giden beyaz adam-
lan görünce buna bir anlam verememiş-
tim. Daha sonra gazetelerde Çinlilerin Fi-
lipinli özel korumalara güvenmediklerini
ve dünyaca meşhur Israilli özel koruma-
lan tutluklannı okudum.
Geçen ay içinde Charlene Mayne'Sy
adındaki 15 yaşındaki Çinli kızın fidyeci-
lerce kaçınlırken cıkan silahlı çatışmada
öldürülmesi Çinli ve Filipinli aydınlar bi-
raraya gelerek bir banş komitesi kurdu-
lar. Amaçlan da Çin Filipin kardeşliği.
Bakalun başarabilecekler mi?
Postapuluyla
propaganda
TELAVİV
DtLEK
KOÇ
Haifa'yı anlaürken "bir varmış, bir
yokmuş" diye başlamak gcrek söze. Bin-
İerce yıl önce burada Carrnel dagında ya-
şamş olan "Ebyah" peygamberin ve onu
izi sûrülerek kurulan "Carmeüte" mez-
hebinin efsanevi anlaus bir yana, hayli
yakm bir geçmişte, ilginç bir öyküye tanık
ofanuş bu sabil kenti.
Evet, bir varmış bir yokmuş. 1940h yı-
llarda bu kentte çok kıvrak zekab füate-
listler" yaşarmış. Pul koieksiyonculufu,
bir masal söykemine pek yaiuşmasa da biz
o yıüara dönerek anlatmaya devam ede-
lim. İS Mayıs 1948'de, tsrail devleti res-
men kurubnadan önce, FıUsdnUler ik
Museviler arasında kıyaaya bir çaüşma
yaşanıyordu. Yönetimde Ingiliz mandası
bulunuyordu
tşte tüm bu güçlükler yaşanırken, Hai-
fa'da bulunan bir grup Filatetist, Ingihz-
lerin yarattığı otorite boşluğunu protesto
etmenin bir yolunu buldular. lşleri pulcu-
luk olduğuna göre bu pullan konuştur-
mak gerekiyordu. Grubun öncüsü Dr.
FZipser'in tasanmını uygulamak üzere
koDan sıvadılar. İçlennden birisınin
küçük bir basımevi vardı.
Manda devletine ait, 1927-42 yıllan
arasında çıkanlmış resmi posta pullan
toplandı, bu basımevinde üstlerine küçü-
cûk iki sözcük ekleniverdi: Covernment
Tohuwabohu." Burada ikina sözcük
lbranıce olup "kaos" anlamına geliyordu
ve ülkedeki kanşıklık anlaülmak isteni-
yordu. Filatelıstlenn tüm Museviler adı-
na üstlendikleri protestolan, Zürih, Nevv
York, Viyana gibi önemli merkezlerdeki
soydaşlanna postalanmaya hazırdı artık.
Böylece ilk kez 1840'da Ingiltere'de
kullanılmış olan posta pullan, bir yüzyıl
boyunca asıl görevlerine efendilikle itaat
ettıkten sonra "ahlaklannı bozarak" si-
yasete bulaşmış oluyorlardı.
Suriye, Libya, Yemen, Mısır^bi onlar-
ca Arap ülkesi, 1970'li yıllarda kimi tarih-
sel olaylan çarpıcı imgelerle resimleyen
pullar çıkardılar. Kudüsde, Müslüman-
İann en kutsal ibadet yen olan "El Aksa"
caminin yanışını resmettiler. Aynca kanlı
bir hançerle ortasından deşilen Filistin
haritasını pullar üzerinde kullandılar ve
dünya ülkelerine postaladılar.
Bosna-Hersek'deki Müslüman
kıyımını, mini posta pullan ile dünyahla-
ra göstermek, kocaman televizyon ekran-
lanndaki görüntülerden daha etkili ola-
bilir. kimbilir.