25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 ARALIK1993 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Imarhukukunda idarenin sorumluluğu TULUÎSÖNMEZ Hukukçu, MS Üniv. Öğretim Görevlisi Ç evre ve imar hukukuyla ilgjli birçok yasa, aynı atnaca yönelik. aynı dü- zeni sağlamak gayesiyle yürürlüğe konmuşlar- dır ve bu nedenle de kamuya eşit ve dengelı yükümlülükler getirme- li, zorlayıcı kurallarda (cebri hüküm- lerde) uyumluluk. benzer edimlerde (fiillerde) benzer yaptınm kurallannın uygulanması esaslannı içermelidirler. Öysa çevreyle ilgjli mevzuata baktığı- mızda, yaptınm kurallannın hiç de uyumlu, ( + ) tutarh olmadığını gör- mekteyiz. Örneğin çevreyle ılgili yasa- lardan iki tanesinin yaptınmlarla ilgili hükümlerine bir bakalım: 2863 sayılı Kültûr ve Tabiat Varlık- lannı Konuna Kanu'nun amacı, l ve 2. maddelerinde: "Özellikleri ve gûzellik- leri bakımından yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan kültürei ve do- ğaî tünı değerierin korunması" olarak belirlenir. 2872 sayılı Çevre KanunıTnun ama- cı da tüm vatandaşlann ortak malı olan çevrenin, doğal ve tarihsel zenginlikle- rin korunmasına yöneliktir. Ancak bu kanunlann hükümlerine aykın eylemlerde bulunanlara uygula- nacak yapünmlar (müeyyideler) ve takdır olunacak cezalar birbırlennden tamamen farklı. nitelik ve nicelik bakı- mından tam bir ölçüsüzlük, tam bir uyumsuzluk içindedir. Bakın nasıl: Kültürve Tabiat Varhklannı Koruma Kanunu'nun 9 ve 65. maddeleri "Kül- tür ve Tabiat varlıklanna her çeşit inşai ve fuaki müdahalede bulunarak her ne suretle olursa olsun onlara zarar veren- ler iki yıidan beş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırüır." Çevre kanununda ise durum tama- men farkhdır. Bu yasarun 8 ve 9. mad- deleri: "Çevreye zarar verecek her türlü faaliyetleri, üLkenin temel ekoiojik sis- temlerinin dengesinin bozulması.. doğal zenginliklerin bütünlüklerinin tahribi- ni..." kesinlikle yasaklamıştır. Buna karşın adı geçen yasarun 20 ve 21. maddeleriyle, ekoiojik sistemi bozan ve doğal zenginlikleri gözünü kırpma- dan yok eden kişilere 50 bin lirayla 100 bin ve 500 bin lıra arasında para cezası; eğer bu suçlan işleyenler üretim kuru- luş ve işletmeleri ise 500 bin lira ile I milyon lira arasında "para cezası" ve- rilebilecektir. Hapis cezası ise sözko- nusu değildir. Ceza hukuku açısından işte bu man- tığı anlamak güçtür. Kültür ve doğa varlıklannı bozmak, yok etmekle, çev- renin ekoiojik dengesini bozmak ve doğal zenginlikleri yok etmek edimleri (fiilleri) arasında nitelik bakımdan he- men hemen hemen hiçbir aynm yapı- lamaz. Her ikisi de aynı ağırlıkta cü- rümlerdir. O halde bu ölçüsüzlüğün. bu eşitsizliğin nedeni nedir? Şimdilik bu soruyu cevaplandırma- yalım; aynı ölcüsüzlük 3194 sayılı Imar Kanununda da söz konusudur. Bu yasarun 42. maddesi: "...ruhsat ve- ya eklerine veya imar mevzuatına aykı- n olarak yapılan yapuun sahibine, müteahbjdine, fenni mesule.. 500 bin TL'den 25 milyon liraya kadar para ce- zası verilir." hükmünü koymuştur: ama bu maddede de ne hafıf ne ağır bir hapis cezası söz konusudur. Bu madde en ağır şekliyle uygulansa bile. yani tüm imarla ilgili yasalara aykın olarak bir gökdelen yapılsa bile. bu suçu işle- yenlere takdir olunacak ceza 25 mil- yondan ibaret kalacaktır! Kim korkar şu gündeki 25 milyondan! ParkOtelörneği Park Otel heyulası, bir gece uyurken gördüğümüz bir karabasan değildir. Istanburun o görkemli Süleymaniye- lerinin, Ayasofyalannın, Sultah Ah- metlerinin karşısına, gerek yerel idare yetkililerinin -Beyoğlu Belediyesi'nin Istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin; gerek merkezi devlet idarelerinin- Tu- rizm Bakanlığı'nın; Bayındırlık ve İs- kân Bakanlığı'nın, gözleri önünde dikilen bir yapıdır bu. Imar Kanunu'- na bir cezalandırma hükmü olarak konan bu 42. maddenın. yasanın ama- andan ne kadar uzak. ne kadar acız, ne kadar gülünç; caydıncı değil tersi- ne. adeta teşvik edici bir madde oldu- ğu şimdi daha acıkça görülmüyor mu? Azami ceza 25 milyon TL olduktan sonra. kim korkar yasa hükümlerini çiğnemekten?! Şimdi burada imar ve çevreyle ilgili yasalann yaptınm hükümlerinin ye- tersiz, tutarsız ve ölçüsüzlüğünü bir yana koyarak, yine bu konuyla ilgili çok önemli ve o kadar da tartışmalı bir konuya değinmek istiyorum (idare hukuku hocalanmızın değerli katılım ve görüşlcrini bekleyerek.) Sorun şu. yasalara aykınlığı yargı mercilerince kesin karara bağlanan Park Otel'in yıkılmasından doğan za- ran kim ödeyecek? Bu konuda idare- nin tazmin (ödeme) sorumluluğu var mıdır? Park Otel'in yapımı için verilen yapı ruhsatlan. işlemleri ve onlann daya- nağı olan imar planlan (ki bunlann "turizm amaçlı imar plaıu" olmalan gerekliydi) Turizmi Teşvik Kanunu'- nun ve büyük şehir belediyeleriyle ilgili 3030 sayılı kanunun hükümlerinin dı- şında ve onlara aykın olarak yapılmış- lardır. Bir turizm merkezi olarak planlan- ması gereken. otelin bulunduğu alan. yürürlükte olan nazım ve uygulama planlannın hükümlerine aykın ola- rak. Turizm Bakanlığı'nca. yetkilerini de aşarak "ticaret bölgesi" olarak tah- sis olunmuşıur. Bu tahsis işlemi de Beyoğlu Belediyesi'nce yine yetkisiz olarak hazırlanmış olan bir "avan proje"ye dayanarak onaylanmıştır. Aynca bu avan proje yine hiçbir yetki- si olmaksızm. Büyükşehir eski beledi- ye başkanınca da imzalanmışür. Yukanda yazılanlar, bu yılan hikâ- yesinin en kısa bir özetidir. Ancak bu kadarcığı bile yürürlükteki yasalann yetkililerce nasıl bertaraf edildiğinin ve aynca yerel ve yennden yönetim idarecilerinin olayda "ağır ve bariz" bir yetki ve fonksiyon gaspında bulun- duklannı açıklamaya yeterlidir sanı- nm. Tüm bu işlemlerin idare huku- kundaki tanımlanması ise "yokluk" tur, yani alınan plan kararlannın ve buna dayanarak verilen yapı ruhsatla- nnın tümden "doğmamç ohnası". "yok" sayılmasıdır. Şu hukuki duruma göre, Park Otel'- in yapımından ve yıkımından doğacak zararlan kim ödeyecektir? Kuşkusuz öncelikle. tüm hukukçulann ve görev- lilerin ısrarlı uyanlanna karşın, bu uyanlan hiçe sayan otel sahiplerinin kusurlanndan doğan zararlara yine kendilerinin kallanmalan yasalara saygılı olmanın bir gereğidir. idarenin sorumluluğuna gelince: Ne yerel idareler, ne merkezi idareler yasa hükümlerinin tamamen dışında yapı- lan işlemlerden (yani yokluk müeyyi- desine bağlı tutulan işlemlerden) so- rumludur ve hiçbir tazminat ödeme- meleri gerekir. O halde Park Otel'in zarannı kim ödeyecektir? Sonımsuz imzacılar Yasa hükümlerine acıkça aykın ola- rak ve aynca yetki ve fonksiyon gas- pında bulunan ve bu yasadışı işlemle- rin allmda imzası bulunan tüm yetkili- ler; hukuk öğretisinde bu böyle açık- lanmaktadır. BakınızSayınOrd. Prof. Dr. Sıddık Sami Onar ne diyor "İdare Hukukunun L mumi Esaslan, isimli ki- tabında (CUt I. Sf. 329): "Devlet namına \apılan ve fakat un- surlarındaki sakatlıklardan dolayı yok- luk müeyyidesine maruz kalan bir ta- samıf, idareye izafe edilecek hiçbir hukuki veya fiili durum husule getir- mez... Bu tasarruf idare bakımından doğmamış... Buna mukabil tasarruf ne- ticesinde 'tasarrufu yapanlann şahsı- na° izafe ediiecek ve medeni hukuk hükümlerine göre haksız fııl' teşkil ey- leyecek fiili bir durum husule gelmistir. Bİı durumun >e ondan hasıl olan netice- lerin tetkiki de adliye mahkemesinin vazife sahasına girer." Evet Sayın S.S. Onar'ın şu görüşüne göre Park Otel olayında idareler taz- minatla yükümlendirilemez, bu yü- kümlülük. yasalann yürürlükteki kurallannın tamamen dışında, keyfi işlemler vaparak, bunlan onaylayan ve böylece "haksız fülde" bulunan me- murlara yüklenir, doğacak zararlann tazmininden şahsen onlar sorumlu- durlar. ARADABIR MEVLÜT KAPLAN Ezitimd Laiklik Duşmanları Demokrası, özgürlükler rejımidir. Çoğulcu parlamenter sistemde devlet hiçbir kımseyi herhangi bir ınanç ve ıbadet doğrultusunda yönlendıremez, baskı altına alamaz. Çünkü inanmanın en sağlam güvencesi laıklıktir. 1789 Fransız hareketıne değin Hırıstıyanlar ve Müslü- manlar durgun, tutucu bir inanç kıskacı içinde bulunuyor- lardı. Dinsel konularda akıl ve mantık çahştırılmıyor, bilim- sel yorumlara gıdılmıyordu. 18. yüzyılın sonlarına doğru Avrupalının silkindiğini, din- sel alanda reform yaptığını görüyoruz. Katılıklara hoşgörü ile yaklaşılmaya başlanmıştır. Devletın ve hukukun işleyişi- ne giderek laiklik egemen olmuştur. Sıyaset ve bürokrasi, dinin dışında bırakılmış, herkes inancında özgür sayılmış- tır. Osmanh'da ise yıl 1920'lere ulaştığı halde eski alışkan- lıklar sürdürülüyordu Tam bu sırada yer yarılır gibi, gök delinir gibi ortaya çıkan Mustaia Kemal hasta. uyuşuk, dur- gun ve tutucu Türk halkını once bağımsız kurtuluşa götür- dü, sonra çağdaş uygarlık düzeyinın üzerine çıkarmayı amaçladı. Hiç kimsenin cesaret edemeyeceğı korkusuz adımlarla ilerleyerek çok önemli devrimleri gerçekleştirdi. Halkı ulus, ulusu laik devlet yaptı Cumhurıyet yönetimini benimsemış ülkelerı örnek aldı. Çok partıli yaşamın gereği- ne inanıyordu. Çok partıli yasama geçış süreci uçuncu kez 1946 yılında denendi. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik KoraKan "Demokrat Partı'yı kurdular. 1950 genel seçımlerinde oy üstünlüğü sağlayarak devlet yönetimini Cumhurıyet Halk Partısf nden devraldılar. Terakkı Perver'de, Serbest Fırka'- da olduğu gibi. Atatürke, İsmet Paşaya ve laikliğe düşman olanlar Demokrat Partı'de toplandı. İlk işleri Türkçe olarak okunmakta olan ezanı Arapça'ya çevirmek oldu. Sonrası ise herkesçe bilinıyor. Çorap sökuğü gibi sürüp gidiyor. Çünkü, Atatürk yoktu. Halk susturulmuştu, aydınlar korku- tulmuş, dağıtılmıştı. Meydanlar çarpık zihniyetlı polıtikacı- lann tekelındeydı. At izı kurt izıne karışmıştı. Ortalıkta re- fahçılar, selametçıler kol gezıyordu. 1924'te, çok partıli dönemın ilk denemesi olan Terakki- perver Cumhurıyet Fırkası'ndan gereken sonuç alınama- mış, 1930'da Fethi Okyar'ın kurduğu Serbest Cumhurıyet Fırkası deneyimı de Menemen olayıyla sonuçsuz kalmıştr inanç özgürlüğünü savunanlar, oruç tutmayan, namaz kılmayanlar ve Atatürkçüler, komünıstlikle, dinsizlikle, kâ- firlikle suçlanıyorlardı. Fesliler, çarşaflılar, sarıklılar, kara- sesliler çığ gibi büyüyorlardı Içeride ve dışarıda örgütlen- mişlerdi. Ulusu, ülkeyi çağ dışına itelemenin çabasına girmişlerdi. Suç kimde? Hepimızde. Aydında. Politikacıda. Müslüman dışında kalan azınlığı hıçinseyerek din ders- lerini radyoya, televizyona, okullara ve anayasaya sokar- san elbet görünen köy kılavuz ıstemez. Oy kaygısı ile Öğretim Birliğı Yasasını, Şapkave Kıyafet Yasası'nı, Harf Yasasını, devrımlere ilişkin yasaları gözar- dı edersen, Kuran kurslarına, ımam hatip okullarına yeşıl ışık yakarsan ülkenın yönü uygarlığa. akla, bilime değil, el- bet Kabe ye döner Okulda bilgisayar kursu açan yönetıciyi sürgün edersen, Kuran kursu açanı ödüllendirir, yılın öğretmeni yaparsan, camiye giden kamu görevlisini gitmeyene göre daha de- ğerli sayarsan laiklik elbet çığnenır. Türk-lslam sentezcilerinı devletın kilit noktalarına yerleş- tirirsen, okul ve hastane sayısından çok camı ve mescit yaparsan bu dünya elbet yalancı, öbür dünya asıl olur. Çağdaş Türkiyenin devrımcı yapısını ödün yarışçısı poli- tikacılara yıktırırsan, özerk bilim yuvalarını YÖK'e tutsak, türbana oyuncak yaptırırsan elbet fanatik magandalar ço- ğalır Duru düşünceli Bahriye Uçok u Muammer Aksoy'u, Turan Dursun u, Orhan Tütengil i, Uğur Mumcu yu öldü- renlerle; Türk Dil Kurumu'nu, TürkTarih Kurumu'nu, Köy Enstitülerini, Halkevlerini kapatanları ayrı kefelere koyar, "geç yiğidim" dersen Türkiyenin düzeni elbet bozulur. Dun Kayseride, bugün Konya'da başkaldıran laiklikdüş- manlarına bir Dersim, bir Menemen dersi vermezsen, ya- nn Kahramanmaraşta, öburgün Sıvas'ta karasesli, kara rabıtalı, kara düşüncelıler elbette güç denemesine kalka- caktır. Ulusinsanını umutsuzluğadüşürerekkaderekısme- te bağlarsan, yazgıya inanır devletın tepesinde arabana nazarlık takarsan elbette çağdaşlığa gölge düşer. Kuran kursunu bitirenlere bir bakan olarak ortaokul dip- loması vermeye kalkarsan; solu suçlar, sağa toz kondur- mazsan kıtaba sansür koyarsan, terör ve bölücülük elbette artar. Örgütlenme hakkı, eşitlık ve toplumsal barış, inanç öz- gürlüğü laikliğın gereğidir. Yobazlık, dinsel anarşi ve terör karabilisizliğın eseridir. Çok lyi bilinmelıdir ki Atatürkçülük en iyi yoldur. Türkiye yolundan döndürülemez, iran yapıla- maz. TARTIŞMA Rüşvet, komisyon, açıktan para... S on aylarda ortaya çıkan rüşvet olaylan herkesi %aşkına çevirdi.Özünde. butürolaylar her zaman ve ner yerde var olmuştur ve var olacaktır da. Bence rüşvet. avanta olaylannın bu boyutlara varmasınm nedeni 1980 yıllan başlannda ekilen tohumlann meyyesi. Buyıllardaki söylem neydi? Serbest piyasa ve dışa açılma. Belki ekonomi için gerekliydi. Ama her zaman olduğu gibi bu kuramları çarpıtük ve kendi bünyemize uydurduk. Ekonomik değerler. serbest piyasa kurallan çarpıtıldı. Serbest piyasa demek "Piyasada istediğini üret, istediğini istediğin fı\ attan sat, sömür ve istersen vergi \erme" oldu. Sonunda "sovgunculuk" ekonomisi doğdu. Ekonomik değerlerinçarpıtılması töresel değerlerin çarpıülmasını ve çöküşünü de getirdi. Soygunculuk ya da "köşe dönme" ekonomisine katılmayan "aptal" oldu. İşte son aylarda yaşanan olaylar da bunlanagöstergesi ve buzul dağının görünen kısmı. Bütün bunlar kayıt dışı ekonomininbirparçası. Bu ekonomi de. ekonomik etkinlikler içinde önemli bir paya sahip ve en önemli özelliği de vergi dışı kalması. Şimdi şöyle oturup bir düşünelim; (hesaplaşmayı ve tutannı araştırmaalara bırakalım) Türkiye'de bir günde. adı ne olursa olsun (rüşvel. avanta, komisyon. hediye. açıkıan para..) verilen paralan düşünelim. Neredeve ne için mi veriliyor? Tapu dairelerinde. gümrük kapılannda. vergi dairelerinde. imar müdurlüklerinde, hastanelerde (özellikle ameliyatlar iç,jn), ihalelerde, limanlarcta. tralıkcezalannda (trafik cezalan arttıkça caydıncı özelliği artmaz; kayıt dışı para miktan artar). kayıt işlemlerinde. park yerlerinde, sürücü kurslannda... Bir günde verilen para hesaplandığında karşımıza çok büyük miktarlar çıkacaktır ve İSK.İ miski olayı bunlann yanında "de\ede kulak kalacaktır". Önce şu "soygunculuk", "avanta ekonomisine" son verelım. Olaylan çarpıtmayalım ve kurallan içinde oynayalım. O zaman. "Eİenim memurum işini bilir" değil. "işini kuralına göre yapar" olur. İsmail Kılınç HALKBANK TURKlYt HALK a*V*ASI BULENT AKTAŞ YENİŞEHİR/ANKARA Adı Soyad, Şube Adı Krd HesapNo Danışın, oğrenın, korunun AIDS SAVAŞIM DERNEGİ Telf: 533 47 73 Cebinizdeki 100 Milyonun farkında mısınız? Halkbank, serbest meslek erbabı için yarattığı imkânı genisletti. Mavikart'ın ust limirini 100.000.000 lirayo çıkardı. Halkbank Mavikart ile Halkbank 1 m yurt çapında 765 şubesinden kartınızı gösterdiğiniz anda, hiç beklemeden, 100 milyon liraya kadar nakit kredi veya teminat mektubo alabilirsiniz. Kredi almak için her seferinde çeşitli belgeler getirmek, kağıtlar imzalamak gerekmiyor. Bütün bu işlemleri yalnızca bir kere yaptıktan sonra, cebinizdeki Mavikart ile dilediğiniz anda ve dilediğiniz yerden kredinizi alabilirsiniz. Halkbank'ın size sunduğu bu çok hesaplı rotatif krediden yararlanın. HALKBANK TÜRKİYE HALK BANKASI II I 1 I I II t k .1 \ II PENCERE Gazetedye Ne Oldu?.. Emin Çölaşan, Hürriyet'teki köşesinde, benden "ga- zeteci ağabeyimiz İlhan Selçuk" diye söz açmış... Eksik olmasın; ama, ne yalan söyleyeyim, adımın ba- şındaki "gazefec/'sözcüğü beni düşündürdü... Eskiden olsa gocunmazdım, içimde bir ikirciklenme oluşmazdı, gölgeli bir soru işaretinin çengeli aklıma ta- kılmazdı; belli belirsiz övünç kırpıntıları yüreğime serpi- lirdi; çünkü gazeteci olmak, toplumda saygın ve onurlu bir mesleğin üyesi olmakla anlamdaştı; göbeğimiz çe- kik, goğsümüz şişik, başımız dimdikti. Şimdi öyle mi?.. Sokaktaki adamı çevir, merhabalaştıktan sonra kimli- ğini açıkla bakalım: -BengazeteciyimL Adam ne düşünür?.. Çölaşan kardeşin iyi niyetinden kuşkum yok; ben bu gazeteci sözcüğünü artık sevmiyorum. • Kim bu gazeteci denen kişi?.. Cavit Çağlar, Mesut Yılmaz'a "yavşak" dedi diye pa- ra cezasına çarptırıldı. Gazeteci yavşak mı?.. Eskiden bir Babıâli yokuşu vardı; Sirkeci'den başlayıp Cağaloğlu'na varıncaya dek tören birliğini teftiş eder gi- bi bütün gazetecileri görürdün: - MerhabaL - Merhaba!. Bilmem ki birbirimizle merhabalaşmak için artk yüz kalıyor mu? Neredeyse "Yüz surat, Hacı Murat" özdeyi- şinin dört sözcüğü içine cümlemiz sığacağız. Ulan bu gazeteci denen köftehor nenin nesi kimin fesi oldu? Ha- ramzadelenn apış arasında bit mi ol3u? Siyasal iktidar sahibinin pabucunun altında ezilen hamamböceği mi ol- du? Patron için iş takip edip paralan cebellezi eden komisyoncu mu oldu? Allahın günü Başbakan'ın yama- cında not tutup yayımlayan özel kâtip mi oldu? Eski sa- raylarda bile eşi menendi bulunmaz bir soytarı mı oldu? Kompradorların sofrasında üstüne limon sıkılmış meze mi oldu? Lunaparkta kurulan dönme dolabın şakşakçısı mı oldu? Liboşizmin kıyma makinesinde kişiliğine kıyıl- mış tükrük köftesi mi oldu? Beş yıldızlı otellerde keyif çatmak için haysiyeti paspasa dönüşmüş insan müs- veddesi mi oldu? Hayır... Gazetecilik mesleğine yaşamını adamış meslektaşla- ra haksızlık olur; bir avuc sütü bozuk, basının tümünü temsil edemez; azınlıktaki yavşaklar yüzünden, "gaze- teci" sözcüğünün üstüne düşen pisliği temizlemek zo- rundayız. • Genel Yayın Yönetmenimiz özgen Acar'ın pazar gü- nü çıkan yazısının başlığı: "Gazeteci akrep değildir." Peki, nedir?.. Kimine bakıyorsun hamamböceği... - Merhaba hamamböceği... - Merhaba!.. - Merhaba bok böceği!.. - Merhaba kırkayak!.. - Merhaba sürüngen!.. Ah, bu durumda güzelim merhabaya da yazık oluyor. En iyisi böcekleşmiş olanlara selamı esirgemek değil mi?.. • Babıâli çok kara gün gördü; ama, bu gidişle, bir azınlık yüzünden gazeteci çoğunluğu yakında insan içine çıka- mayacak duruma düşecek; çünkü kirlenme yoğunlaşıp yayılıyor. kokusu ayyuka çıkıyor. Kim "dur"diyecek bu gidişe?.. ^ Ttirkiye bugün okumazsa, yann mutlaka okuyacaktır. VALLA. VALLA, KURDA YEDİRDİN BENİKİTAP • 3 ALEV ALATLI Viva la Muerte • Kitap 1 * 5 . Baskı 'Nuke Türkiye' • Kitap 2 - 3 . Baskı Boyul Yayımvl: Hayrlfa Cad. 3/10 Galalasarn T«l: 243 35 33 • 243 72 77 Faı: 2S2 M14 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. I. Yatırım Fonu TEBÎNFON Içtüzük Değişikliği Türk Ekonomi Bankası A.Ş. I. Yaünm Fonu'nun 3.1, 3.3 numarah maddeleri yeniden düzenlenmiş olup, degişiklik için Sermaye Piyasası Kurulu'na başvuruda bulunulmuştur. D E Ğ İ Ş T İ R İ L E N M A D D E Eski Şekli MADDE 3- Fon'un tutarı ve süresi 3.1 - Fon'un tutarı 100.000.000.000.- (Yüzmilyar) TUdir. 3.3 - Fon 10.000.000-(Onmilyon) paya bölünmüştür. Yeni Şekli MADDE 3- Fon'un tutarı ve süresi 3.1 - Fon'un tutan 250.000.000.000.- (lkiyüzellimılyar) TL'dir. 3.3 - Fon 25.000.000- (Yırmibeşmilyon) paya bölünmüştür.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear