Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13ARAUK1993PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
KOİ'nin eski başkan yardımcısı Süleyman Yaşar: KİTler siyasetin fınans kaynağı
'ÖzeUeştirrneyi siyasetçiistemiyor'
ABDURRAHMAN
YDLDIRIM
Kamu Oıtaklığı İdaresi eski
başkan yardımcılanndan Sü-
leyman Yaşar, siyasetin finans-
manının kara olduğunu, KİT-
lerin de bu siyaset finansmancı-
lanrun yaranna alet edildiğini
ve bu ilişki kopanlmadan Tür-
kiye'de özelleştırme olamaya-
cağını savundu.
Süleyman Yaşar, Türkiyede
artık siyasetin bir ideal olînak-
tan çıktığıru ve ticarete dökül-
düğûnü, parlamentoya seçilen-
lerin arkasında holding ve şir-
ketlerin sponsor olduklannı be-
lirterek "Bugfin parlamentoya
seçOenlerin birçoğu kendilerini
seçtiren fırmalar adma iş takip
ederler. Dolayısıyla siyaset tica-
retin bir aracı olmaktan çıkanl
madıkça politikacı özelleştir-
meyi istemeyecektir" diye ko-
nuştu.
Süleyman Yaşar ile özelleş-
tirme üzerine yaptığımız söyleşi
şöyle:
- Türkiye 10 yıldan beri özel-
leştirmeyi çok tartıştı, ama bir
türlü bunu başaramadı. İyi ör-
nekler ortaya koyamadı. Neden
acaba?
SâŞAR - ÖzeUeştirme ile bir
yerde devleti küçültüyor, kamu
kesiminin ekonomideki payını
azaltıyorsunuz. Bu, siyasilerin
ekonomideki etki alanlannın
küçülmesidir. Onun için siyasi-
ler yapmak istemiyor. Eğeriste-
seler 10 yıldır taruşılanlar ger-
çekleşirdi. Özelleştirme ya-
sasının 10 yıldır Meclis'e getiril-
memesi bunun göstergesidir.
özelleştirme ile ilgili yasal dü-
zenlemeler hep başka kanunla-
ra eklenmek suretiyle oldu ya
da karamamelerle gercekleşti-
rildi. Bu da millet iradesini tam
yansıtmayan bir durumdu. Ve
özeUeşürmenin önünde engel
KamuOrtaklığı
İdaresi'nde en uzun
süreyle görev yapan
Süleyman Yaşar,
"Siyasetin
fînansmanı KİT
arpalıklannı
kullananlar
tarafmdan
yapıldıkça,
özelleştirme olmaz.
Bu ilişki
kopanlmadan devleti
küçültmek mümkün
olmayacaktır.
Siyasetin fînansmanı
karadır" dedi.
oluşturdu.
Eğer siyasi iktidarlar özelleş-
tırmeye taraftar olsalardı. par-
lamentodan korkmasalardı ya-
sayı getirirlerdi. Demek ki sa-
mimi değillerdir. Bu, geçmişte
de bövleydi, bugün de böyle.
- özeUeştirmenin arkasında
siyasi iradenin olmaması ne gibi
olumsuzluklara yol açtı?
fAŞAM - Yol açtığı bınnci
olumsuzluk, yasal düzenleme-
lerin yapılamamasıdır. Bu,
özelleştirme için bir sorun ya-
rattı. Bu hükümet de TÖYÖK
gibi yasa tasansı getırmeyi 2 yıl
erteledi. PTTnin Tsini ortaya
atarak özelleştirmede önceük
olmadığıru ortaya koydu. Özel-
leştirme slogan olarak kaldı. Ve
Türkiyede özeUeştirmenin
nasıl olacağı tartışıhrken nasıl
yapılmayacağı ortaya çıktı. Ve
nasıl yapılamayacağının uz-
manlan türedi. Özelleştirme
Kamu Ortaklığı içine hapsedil-
di. Bağımsız bir idarenin kuru-
lamaması. özelleştirme işlemle-
rinin teknik kadrolarca yürü-
tülmesini engelledi. Özelleştir-
me kurullara havale edildi. Bu
kurullarda 9 ay imzalanmamak
gibi bir açmaza düşerek işleri
iyice yavaşlatü. Özelleştirme
idaresi aynı zamanda şirket
kurtaran devlet idaresi haüne
geldi. Pancar Motor ve Metaş
kurtanlmalan bunlara örnek-
tir.
1989 yılında Meksika bizden
özeUeştirme konusunda
yardım talebinde bulunmuştu.
Aradan geçen zamanda Meksi-
ka istenen özelleştirme hedefine
vardı. Bizde ise hala nereden
başlanacağı tartışması ile olay
sürüncemede. Yani bizde siya-
setçi 'Ben elimi çekmem" diye
diretiyor.
- Anlaşılan bu hükümetten de
özeUeştime konusunda umudu-
nuzu kesmişsiniz...
YAŞAB - Bu hükümetle de
özelleştirme yapamazsıruz.
Geçmişte de özelleştirme slo-
gan olarak kullanıldı. Çünkü
politikacı devleti küçültmek is-
temiyor. KÎTlerden elini çek-
mek istemiyor. Elini çektiğinde
kendi ımtiyazının daralacağına
inanıyor. Kamu harcama-
lannın GSMH içindeki payı
1993'te yüzde 36 dolayında
bekleniyor. 1994 yılı için alınan
hedef ise bu oranın yüzde 38'e
çıkanlması. Bu da bize gösteri-
yor ki politikaa kamu kesimini
küçültmek değil, büyültmek
eğilimindedir.
- ÖzeUeştirmenin seçimlerle
nasıl bir iliskisi kurulabilir? Böy-
le bir ilişki var mıdır?
Yaşar: "Özelleştirme
ile bir yerde devleti
küçültüyor, kamu
kesiminin
ekonomideki payını
azaltıyorsunuz. Bu,
siyasilerin
ekonomideki etki
alanlannın
küçülmesidir. Onun
için siyasiler yapmak
istemiyor. Eğer
isteseler 10 yıldır
tartışılanlar
gerçekleşirdi"
görüşünü
savundu.
TAŞAK - Türkiye'de her se-
çim özelleştirmeye engeldir.
Çünkü mahalli poliukacılar yö-
relerinde bulunan KİT tesisleri-
nin satılmaması için büyük di-
reniş gösteriyorlar. Bunun ör-
neklerini biz yaşadık. Satılan
fabrika geriye alındı. 1991 se-
çimlerine giderken Niğde'de
Nimsa fabrikası satılarak özel-
leştirildi. Ama yörenin millet-
vekili "Bu fabrika özelleştirilir-
se ben bir daha seçilemem ve
Niğde'de bannamam" diyerek
satış için çıkmış olan Yüksek
Planlama Kurulu karannı iptal
ettirdi. Alınan paralar da geri
ödendi. Bunlar somut örnekler.
- Bu durumda özelleştirmeyi
kimin istemesi, kimin savunması
gerekir siirce?
YAŞAR - Özelleştirme Tür-
kiye'de herkesin yarannadır.
Niye herkesin yarannadır?
Şu anda KİT'lerde 200 bin
fazla kişi çalışmaktadır. Hem
KÎTlerde çalışanlar üretim-
den, yapılan üretim payını
alamıyorlar. Bütçeden yapılan
sübvansiyonlar ise yüzde 70'ler
dolayında bir enflasyon yaratı-
yor.
Halbuki bu tür bir karşılıksız
ödeme olmasa kamu kesimi
borçlanma gereği yüzde 40 aza-
lacaktır. Yüzde 40 azaldığı tak-
dirde faiz hadleri de yüzde 50'-
ler altına çekilebılecektir. Do-
layısıyla kurumlann kredi ma-
liyetlerinin düşmesi özel sektö-
rü yatınma teşvik edecektir.
Yeni istihdam alanlan yaratıla-
cak. gizli işsizlik ortadan kalka-
cak ve reel üretime katkı yapıla-
caktır.
Topiumun bu kadar yaranna
olan bir uygulamayı siyasetçiler
neden yapmıyor acaba?
YAŞAM - Siyasetçiler kendi-
ni düşünüyor. Toplumu düşün-
seler bunu yapacaklardır. Türk
siyaseti artık bir ideal olmaktan
çıkmış, ticaretin bir aracı ol-
muştur.
Parlamentoya seçileceklerin
arkasında sponsor olarak hol-
dingler ve şirketler var. Ve bu-
gün parlamentoya seçilen mil-
letvekillerinin birçoğu, kendile-
rini seçtirten fırmalar adına iş
takip ederler. Dolayısıyla siya-
set, ticaretin bir aracı olmaktan
çıkanlmadıkça politikacı özel-
leştirmeyi istemeyecektir. Siya-
setin finansmanı KİT arpalı-
klannı kullananlar tarafından
yapıldıkça özelleştirme olmaz.
Bu ilişki kopmadığı sürece özel-
leştirmeyi ve devleti küçültmeyi
başarmak mümkün olmaya-
caktır.
Siyasetin fînansmanı 'black'-
tir, karadır. Dolayısıyla siyaset
ile ticaret arasındaki bu bağ ko-
runduğu sürece özelleştirmeyi
başarmak mümkün değildir.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ
ERGIN YILDIZOGLU LONDRA
Avnupa'da îşçi ve işveren ilîskileri
A
vrupa'da efcohomık durgunluktan ÇH
kışın ışaretleri birikirken, işsizlik
artmaya devam ediyor. Işverenler
ve hükümetler son zamanlarda sa-
nayi üretimınin Doğu Avrupa ve Doğu Asya
gibi bölgelere kaymasına bakarak çözümü Av-
rupa'da emek pazarının yeniden şekillenme-
sinde görüyorlar. Çarşamba günü yayımlanan
Avrupa Topluluğu Ekonomik Komisyonu'nun
konuya ilişkin raporu da bu yönde tespıtlerde
bulunarak önümüzdekı dönemde genel yak-
laşımın Avrupa'da ne olacağını da gösterdi.
Ekonomik büyüme ve işsizlik
Ekonomik toparlanmanın ilk işaretlerı 1992
yılının ortalarında ABD'de göründü. 1993'te de
sanayı üretimı ılk 9 ayda ortalama %4 cıvarı-
nda bir büyüme gösterdi. Daha sonra ingiltere
ekonomik durgunluktan çıkmaya başladı: İlk
dokuz ayda sanayi ûretimi büyüme hızı %2'-
nin üstünde gerçekleşti. GSMH'nin bu yıl
%1.9, gelecek yıl da %2.4 büyümesi bekleni-
yor. Fransa'da GSMH büyüme hızının pozitif
olmasıyla bırlikte de ilk toparlanma işaretlerı
belirdi: flk 8 ayda büyüme hızı ortalama %0.2
oldu. Almanya'da ekonomi genel olarak hala
çok istikrarsız, ama gerilemenin durduğu an-
laşılıyor: GSMH, bu yıl II. ve III. dört aylık dö-
nemlerde %0.5 büyüdü. Batı Almanya'da ise
III. dört aylık dönem üretimı büyüme hızı II. dö-
neme göre %0.7 oldu. Ne var ki işsizlik aynı
dönemde Fransa'da %12'ye, Almanya'da
%6'ya çıktı. ingiltere'de ise hala %10'un üs-
tünde kalmaya devam ediyor. Tüm Avrupa
çapında 1500 genel müdürü kapsayan bir
araştırma, bunlardan %43'ünün gelecek 12
ayda işçi çıkarmayı, Almanya'da 10.000 şirketı
kapsayan bir başka araştırma da şirketlerin
%30'unun üretimlerıni bir başka bölgeye taşı-
mayı planladığını gösterdi (WS: 9/12/93)
Şirketlerin Avrupa dışına göç ederek işsız-
likte kalıcı bir durum yaratmalarının sebeplerı-
ne bakınca ilk göze çarpan fark Avrupa'da
emek maliyetlerinin göreli olarak daha yüksek
olması. Otomotiy sektöründe çalışan bir Çe-
koslovak işçisının aylık ücreti bir Alman ışçisi-
AvTupa'da işçiler ekonomik krizin faturasının kendilerine çıkartdmasuıa karşı şiddetle direnme-
ye başladdar. Bu sefer işçiler kazanımlannı kolay teslim edeceğe benzetniyoriar.
nin 9 saatlik ücretine, ancak eşit. Polonya'da
bir saatlik emek 1.5 dolar iken Batı Almanya'-
da 24 dolar (WS: 8/12/93). Avrupa'da en çok
ışçı çıkaran tekstll ve konfeksıyon sektöründe
ise Avrupalı şirketlerin genellıkle göç ettikleri
yerler Eski Çekoslovakya, Polonya ve Maca-
rıstan. Burada saatlik emek malıyetleri örne-
ğın Fransa 100 olarak alınırsa, Macaristan'da
10.5, Eski Çekoslovakya da 7.3, Polonya'da 5.2
(Le Monde Diplomatique, Aralık, sf. 19). Bu ül-
kelerde emek maliyetlerinin göreli olarak
daha düşük olmasını açıklayan etkenlerin ba-
şında, gözlemcilere göre sendikaların çok
zayıf, ışten çıkarmanın çok kolay, sosyal sigor-
ta ve işsizlik ödeneklerinin de ıhmal edilecek
kadar düşük olması geliyor. Bu tespiti destek-
lemek için ılerısürülen bir diğerörnekdeABD.
ABD'de emek pazarı, 1980'lerde sendikaların
gücü kırıldıktan sonra Avrupa'ya göre çok
daha esnek bir hale geldi. ABD'deki emek ma-
liyeti 1970-91 arasında GSMH'nin %30'u gibi
bir düzeyde kalırken. Avrupa'da aynı dönem-
de %34'ten %40'a arttı. Iddiaya göre emek
maliyeti ile işsizlik arasında ters oranlı bir bağ-
lantı var. Örnek yine ABD: 1970-1990 arasında
ABD'de çalışan sayısı %50 artarken, emek
maliyetleri sadece %10artmış. Aynı dönemde
12 AT ülkesinde çalışan sayısı sadece %10 ar-
tarken emek maliyetleri %60artmış (WS:age).
Bütün bunlar olurken ABD'de ışçilerin 1980-
1990 arasında satın alma güçleri %30 azaldı,
sendikalaşma oranı ise 1981'de %22'den
%15.8'e düştü (Le Monde Dıplomatique,
Kasım, sf. 12). Halbuki Avrupa'da sendikalaş-
ma oranları tüm 1980'ler boyunca gerilemesi-
ne rağmen hala ingiltere'de %33, Fransa'da
%12, Italya'da %39, Hollandada %26, Belçı-
ka'da %55. Bu durumda ışsizlığin azalması
için vurulması gereken "hedefler" belli oluyor:
1- Sendikalaşma, 2- İşçileri, işsizlik artışının
etkilerine karşı koruyarak çok düşük ücretlere
çalışmayı kabul etmekten kurtaran, devletin
üstlendiği ve işverenlerin de bir kısmının öde-
Tiek zorunda kaldığı, sosyal sigorta, sağlık ve
şsizlik harcamaları ve 3- Işten çıkarmayı kont-
rol eden yasalar. Bunlar bugün ışverenler ve
bürokratlarca Avrupa'da işsizliğin temel suç-
luları olarak görülüyorlar. Çarşamba günü
yayımlanan AT Ekonomik Komisyonu Raporu
da bu yönde hedef gösterdi: Sosyal sıgortalar
ve işsizlik ödenekleri azalmaiı, ücret artışları
üretkenlik artışının altında kalmalı ve işten çı-
kartma kolaylaştırılmalı. (FT: 9/12/83)
SaMın ve direniş
Avrupa Sanayıcilerı ve işadamları Derneği
Başkanı LygmuntTyszkiewicz'ın "Eğersendi-
kalar geçmişte kazandıkları her şeyi muhafa-
za etmekte ısrar ederlerse gereksiz yapılar
olarak muamele göreceklerdir" demesıne
bakılırsa, hükümetlerin ve işverenlerin önle-
rine koydukları hedef müthiş: 1950-1970 arası,
ekonomik gelişme döneminde, işçilerin elde
ettikleri hakların hemen tümünü geri almak.
Ancak işçi haklarına ve sendikalara bu yönde
bırsaldın başlar başlamaz işçiler de hükümet-
lerin ekonomik krize bir çare bulmaktaki ba-
şarısızlığının faturasının kendilerine çıkarı-
Imasına karşı şıddetle direnmeye başladılar.
İspanya'da ışten çıkarmayı kolaylaştıracak
yasalar çıkar çıkmaz işçi hareketleri ve bir ge-
nel grev havası ortalığı kapladı. Almanya'da
ücret artışlarını enflasyona endeksleme uygu-
lamasından vazgeçme çabaları işçi hareketle-
ri ile karşılandı. 120.000 inşaat işçisi kış öde-
neklerinin kesilmesine karşı protesto gösteri-
leri yaptı. Fransa düşük ücretle işçi çalıştı-
rmayı teşvik eden yasalar çıkarıyor, ama işçi
hareketleri de yükseliyor. Havaalanı işçileri.
maden işçileri polisle çatıştı. Italya'da benzer
bir durum var. Belçika'da hükümetin bir "top-
lumsal anlaşma" dayatmasına karşı geçen
hafta bir genel grev yaşandı.
Bu hafta büyük bir gösteri daha var. Bu sefer
işçiler 1960-1970'lerdekı kazanımlarından elle-
rinde kalan son kınntıları da 1980'lerdeki gibi
kolay teslim edeceğe benzemiyorlar. Böylece
Avrupa'da hava gittikçe ısınıyor.
Ve... PANASONIC şimdi EKONOMİK!.
'Panasonic Printer" 31.12.1993'e kadar TL. bazında sabit fiyatlarla size özel...
2.995.000 TL.
KXP-1150
9 pin, 80 kolon, 240 cps
Bürolar ve evde kışisel
kullanımımz için...
4.495.000 TL.
KXP-2180
9 pin, 80 kolon, 240 cps
Süper sessiz (45 dBA) ve
Renk opsıyonu ile
eşsiz bir alternatif...
6.595.000 TL.
KXP-1695
9 pin, 136 kolon, 330 cps
Yoğun iş ortamlarında,
her türlü finansal rapor ve
grafiklerinızde...
9.895.000 TL.
KXP-2624
24 pin, 136 kolon, 300 cps
Nokta vuruşlu printer (43 dBA)
Teknolojisinde son aşarna...
Panasonic Buluşma Noktalarından diğer tüm modellerimizle ilgili ayrıntılı bilgi ve fiyat alabilirsiniz.
4.775.000 TL.
KXP-1121
24 pin, 80 kolon, 240 cps
Orta ölçekli bürolarda ve
evde çıktı kalitesi yüksek genel
yazışma ve grafikleriniz için...
10.995.000 TL.
KXP-4410
5 sayfa/dk, 300 dpi, 512K Ftam
Net bir baskı,
düşük kullanım maliyeti,
maksimum performans...
a KOV dahd dejıldır)
TürkJye Oanti Di»trlbütarü
Balmumcu, Itrf Sok. No: 14 Beşikta^iSTANBUL
Tel: (212)272 05 01-272 39 31-272 59 90 Fa»: 211 59 80
Panaıonlc Bulusm» NotUlan: İSTANBUL> AGEN4 274 01 76 • AK3JLÜT 23132 11 • ALfA 211 40 67 • ARENA 259 76 7 5 1 BETEGA 274 79 02 • BİLOES 241 74 2 3 1
BİS 272 X M • CAN 326 47 0 6 * COMPJSOFT 275 03 86 • (fJTERLOG 275 42 68 «ISOMAK 280 17 101 İNFO272 34 24 • SMART 249 68 1 0 1 TAU 414 36 50«ULUKOM
274 12 4 6 1 VATAN247 47 02 • YAMAN 652 40 00 • YIUHZ 275 12 57 »ANKARA > HAUCI 425 63 26 • İNFO 426 54 45 • METHOCOM 434 22 91 • PROKOM 425 41 6 2 1
PROTEK427 47 50Iİ2MİR>DATA 463 29 211 İNFO 463 19 43 • BURSA* MtNEflVA 251 17 63 • A0ANA>NORSAN 453 11 1 5 1 SAMSUN > VİP230 88 52 • GA2UNTEP >
YIU)IZ 230 67 23 1KONYA > HAUCI 352 21 351ANTALYA > BİUŞIM 247 14 21 • ISOMAK 241 52 03 • ESKİŞEHIR > OPTİMAL 232 09 68 • I2MİT > POBOSIS 324 40 25
ANKARA PAZARI
YAKUPKEPENEK'
Faiz Kısırlığı
Türkiye ekonomisi "üretim " kavramından hızla uzakla-
şıyor. Özel sermaye, üretimden olabildiğince kaçıyor.
Kamu kesiminin de üretimden uzak tutulması, yıllardır
süren "özelleştirme" kargaşasında sağlanıyor. özellikle
1980 sonrasında uygulanan ekonomi politikaları, üretim
dışı işleri daha karlı kıldığından, sermaye doğallıkla bu
alanlara koşuyor.
Para ticareti ve bunun içinde özellikle yüksek faiz karşı-
lığı devlete borç verilmesi, en güvenceli ya da riski olma-
yan bir kazanç alanıdır.
TBMM'de görüşülmekte olan 1994 Bütçesi de bu gidişi
tersine çevirecek öğeieri içermiyor; tam tersine üretimsiz
kazancın somut bir belgesi niteliğini taşıyor.
Bütçe gerekçesi, 1994 yılında konsolide bütçe giderleri-
nin 819 trilyon TL olacağını öngörüyor.
Bütçe giderlerinin içinde borç faizleri ödemeleri 217.5
trilyon TL olarak önerilmektedir. Bunun anlamı, bütçenin
her bin liralık harcamasının 266 TL'lik bolümünün devlet
borçlarının faiz ödemesı olduğudur. İçinde bulunduğu-
muz 1993 yılı için faiz ödemeleri 73 trilyon TL öngörülmüş-
tü; ilk belirlemeler 1993 faiz ödemelerinin bunun yüzde 61
fazlasıyla 117.4 trilyon olacağını kanıtlıyor. Faiz ödemele-
ri 1994'te bu mıktarın üç Katı dolayında arttırılmak isteni-
yorsa da gerçekleşme bunun çok üzerinde olacaktır.
öncelikle belirtilmesi gereken, bu faiz ödeneği tutannın
bütçenin transfer ödeneklerinin yarısından çoğunu, yüz-
de 54.4'ünü oluşturduğudur. Transfer harcamaları, büyük
ölçüde bir mal ve hizmet karşılığı olmayan sermaye akta-
rımlarıdır 400 trilyona yaklaşan transfer ödemelerinin
öbür yansı da iç ve dış borçların anapara ödemelerine
gidecektir Kısaca 819 trilyonluk bütçenin 400 trilyonu
borç ve faiz ödemeleridir denilebilir.
Ikinci nokta faiz ödemelerinin bütçenin öbür giderleri
ile karşılaştırmalı durumudur.
Bütçe ödeneklerinin işlevsel dağılımına bakıldığında ilk
kez bu yıl faiz ödeneklerinin toplam içindeki payı yüzde
26.6 ile en çok noktaya ya da birinciliğe yükseliyor. Faizle-
ri, geleneksel olarak birinci sırada yer alan genel yönetim
hizmetleri yüzde 25.8 bir pay ile izliyor. Toplam egitim
ödeneklerinin payı yüzde 15.0, savunma giderlerinin ora-
nı da yüzde 11.4 dolayında tutuluyor. Bütçe ödeneklerinin
dağılımından, tarım, orman ve köy hizmetlerine toplamın
yüzde 4.4'u; adalet ve güvenlik için yüzde 4.0'ü ve sağlık
için de yüzde 3.7'sinin ayrıldığı görülmektedir.
Türkiye, bütçesinden tüm askeri giderlerinin yaklaşık
iki buçuk katı bir parayı faiz olarak ödeyecektir; bu tutar
devletin sağlık için ayırabildiği paranın yedi katından çok-
tur.
Eklenmesi gereken çok önemli bir nokta da, sözü edi-
len hizmet kesimlerinin göreli paylarının 1994'te, 1993'e
göre azaltılmakta olduğudur. Geçen yıla göre faiz öde-
nekleri dışında hiçbir kamu hizmetinin bütçeden aldığı
paranın toplama oranı artmıyor, tersine azalıyor.
Faiz ödeneklerinin bir başka ilginç özelliği vardır. Bütçe
tasarısı 1994'te elde edilebilecek devlet gelirleri toplamını
627 trilyon olarak öngörüyor. Bunun içinde Gelir Vergisi
185 trilyon, Kurumlar Vergisi 27.5 trilyon, Motorlu Taşıtlar
Vergisi 3.3 trilyon ve Veraset ve Intikal Vergisi 900 milyar
TL olarak yer almaktadır. Gelir ve servet vergilerinin top-
lamı 216,7 trilyon TL'dir. Konsolide bütçenin toplam gelir-
lerinin de yaklaşık yuzde 35'ini oluşturmaktadır.
Ve gelir ve servet vergilerinin toplamı bütçenin yalnız-
ca faiz giderlerini bile karşılamıyor. yaklaşık 800 milyar
TL eksik kalıyor
Bir başka anlatımla, tüm işçilerin, memurların ücret ve
maaşlarından kesilen vergilerin tamamı, devletin aldığı
borçlann, geçtik anaparalarını, faizlerini karşılamaya bile
yetmiyor.
Bütçenin öngörüleri, 1994te de 192 trilyon TL açık vere-
ceğini gösteriyor ki geçmiş deneyimler bunun çok daha
fazla olacağını kanıtlamaktadır.
Böyle olunca da devlet, çalışanı vergilendiren ve on-
dan aldığı vergile.-i kendisine borç veren zenginlere faiz
olarak aktaran bir duruma geliyor.
Aynı zamanda devlet, sağlık, eğitim, yol, su gibi en bi-
rincil görevlerini yapamaz oluyor. Etkin ve hızlı işleyen bir
yargı düzenini kuramıyor.
Borca boğulan devlet, sonuçta yurttaşlannı da pahalı-
lıkla, işsizlıkle ve vergilerle eziyor, boğuyor.
Yıllardır süren bu yapısal bozukluğun ana nedeni, dev-
letin işleyişinin ve bunun dayandığı siyasal yapının de-
mokratik olmayışıdır. Babalı ve paşalı gel-gitlere ve yal-
nızca çıkar ilişkilerine dayalı siyasal süreç ısrarla korun-
makta ve yurttaşların beş yılda bir ve önceden saptanmış
adaylara oy vermesi, demokrasi sayılmaktadır.
Bütçe gelirlerinin topiumun hangi kesimlerinden top-
landığı ve kaynaklarının nasıl bölüşüldüğü ya da yağma-
landığı, gerçekte, demokrasinin bir aynasından başka bir
şey değildir.
MERKEZ BANKASIKURLARI n MUUK isss
CİMSf
1 ABD Doları
1 Alman Markı
DOVİZ
AUŞ
13891.16
8192.96
lAvustralya Doları ; 9312.64
1 AvusturyaŞtlını
1 BelçikaFrangı
IDanimarkaKronu
1 Fin Markkası
IFransızFrangı
1 HollandaFlonnı
11sve^Kronu
1 (sviçre Frangı
lOOItalyanüretı
1 Japon Yeni
1 Kanada Doları
1 Norveç Kronu
1 Sterlin
1S.ArabistanRıyali
1164 58
39185
2094 09
2442.32
2391.53
7313.83
167533
9559.01
832.06
127 57
10440.56
1886.87
20822.85
3704.02
MTIŞ
13919.00
8209.38
9331.30
1166.92
39264
2098.29
2447.21
2396.32
7328.49
167869
9578.17
833 72
127.83
10461.48
1890.65
20864.58
3711.44
EFEKTİF
«u?
13877.27
818477
9172.95
1163.42
387.93
2073.15
2417.90
2389.14
730652
165858
9549.45
823.74
125.66
10283.95
1868.00
20802.03
^ 6 4 8 4 6
SATIŞ
13960.76
8234.01
9359.29
1170.42
393.82
2104.58
2454.55
240351
735048
1683.73
9606.90
836.22
128.21
10492.86
1896.32
20927.17
3722.57
ÇAPRAZKURLAR
1 ABD DOUIRI
1.6955
14916
11.9280
66335
5.6877
5.8081
1.8993
138.55
8.2916
1.4532
1669.50
108.89
13305
73620
3.7503
IStHHhc
lEClr.
£0R:
SOR:
Anstralyıltoian
AmtıryıŞIRıl
DMimarkıKPMa
FkMapkka»
HiMdı Ftorni
IspMytl PıntMt
svçRptn
uvlçrıPfMaı
İtalyMUrati
NSCVBÇ Kronı
SJtraMstMRIyaU
14990 ABD Dolan
1 i385AB0IMan
1 3907 ABD Dofatn
19356 65TL.
İngilizceyi
çok hızlı
konuşun,
sizi
Amerikalılarla
konuşturalım.
Bahariye Cadde 62/3
Tel.: 349 59 38
Romanlannız ve
Ansiklopedileriniz
yerinizden ahnır.
Tel: 554 08 04