16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3ICASIM1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR Giilsin Onay Boğaziçi Üniversitesi'nde çaldı, büyük piyano ustası Sviatoslav Richter bu akşam CRR'de Her bestedylesankiözelbir ilişkisi var EVtNtLYASOĞLU Çağımız piyano tekniğine yön veren. piyanismi kadar et- kileyici yorumu ile günümûzûn en büyük ustalanndan bıri olan Sviatoslav Richter'i İstanbul'da dinlemek tarihi bir olay 1915 yılında doğan bu büyük sanatçı son zamanlarda notayla çalma- ya başladı diye eleştiriler almış. Onun açıklaması ise şöyle: "Birçok yapıtı öyleane çok çalmışıın, öyksine benim olmuş ki, belki de dinamiklerin (yükse- lip alçalmalarm) aslına bağlı de- ğilim artık. Tam nereden baş- ladığuu, bestecinin tam hangj noktada doruk istediğini doğnı olarak verebilmek için nota kul- lanmayı yeğ tutuyonım." Bu açıklaması Richter'i yakından tanıyanlar için çok doğal. çün- kü sanatçı sürekli olarak kusur- suzluk peşinde koşan biryapıya sahip. Richter. her konser dü- zenleyen kuruluşun korkulu rü- yası. "Va son dakikada çalmaktan cayarsa, ya konseri iptal eder- se!" İstanbul'daki konsennı ga- rantiye almak için Cemal Reşid Rey salonu özel bir ağırlama yapıyor Richter'e: Taa Atina'- ya kadar bir limuzin gönderilı- yor, çünkü ünlü sanatcının uça- ğa binmeme gibi bir ısran var. Amerika'dan gemiyle geliyor, Avrupa kıtasında arabalarla ulaşımı sağlaruyor. Sviatoslav Richter, sanatla dolup taşan altına, yedinci duyulann sahibi. Müzik onun için bir felsefenin ürünü. Her bestecinin sanki onunla özel bir ilişkisi var. Mozart ile başka bir dünyaya dahyor, Schubert ile baş- ka. İstanbul'daki dinletilerinde harika iki program sunuyor. llk gece J.S. Badı'ın Prelüd ve Fantezileri; Beetho- ven'in Patetik sonatı ve Sdıubert'in Gezgin adlı fantezisı yer alacak, ikinci gece ise Norveçli besteci Gricg'in 150. doğum yıldönümü nedeniyle baştan sona onun lirik parçalannı seslendire- cek. Ve umanz Richter, kulaklan- mızda tarihi bir ünı bırakacak İstan- bul'dan aynldığında. Boğaziçi Üniversitesi düzenlediği konser dizıleriyle bundan böyle her ay ünlü bir sanatçıyı konuk edecek. Bu konserlerin aynı zamanda açıklamalı yapılması, öğrencilerle yorumculann söyleşısi öngörülüyor. Rektör Prof. Dr. Üstün Ergûder, bundan böyle yüz elli yılı aşkın kampusun konser salo- nmıun ve piyanosunım değerlenmesi- ni, okulun Bebek sırtlannda bir sanat merkezi haline dönmesini amaçladı- klannı belirtti. Gülsin Onay, Hüseyin Sennet, İdil Biret ve Pekineller gibi, okulun fahri doktora unvanını taşıyan sanatçılarla Hakan Şensoy, Tuluğ Tırpan gibi genç sanatçılar ve Yücelen Kuvarteri gibi topluluklann yıl içinde konserleri olacak. Bu yılm ilk konserini gerçekleştiren Giilsin Ona>, piyanonun çalgı olarak tüm olanaklannı kullandığı. virtüözıte gerektiren parlak bir program sundu 25 ekim akşamı. Beetboven'ın Abegg İki ayn programla Sviatoslav Richter bu akşam ve yann akşam kulaklarımızda tarihi bir tuıı bırakacak tstanbul'dan ay nklığında. Günümüzün en büyük ustalanndan biri olan Sviatoslav Richter'i tstanbul'da dinlemek tarihi bir olay. O sanatla dolup taşan. altıncı, yedinci duyulann sahibi. Müzik onun için bir felsefenin ürünü. İstanbul'daki dinletilerinde harika iki program sunuyor. B u yılın ilk konserini gerçekleştiren Gülsin Onay, piyanonun çalgı olarak tüm olanaklannı kullandığı, virtüözdte gerektiren parlak bir program sundu Boğaziçi Üniversitesi konser salonunda 25 ekim akşamı. çeşitlemelerinde, Rus besteci Medt- ner'in çeşitlemelerinde ve Saygun'un op.15 sonatının da fırtınasıyla, hüz- nüyle, içe dönük gizemiyle romantiz- mi duyurdu. Bazı yonımcu vardır, sahneye çıkıp çalgısından ilk notalan duyuruncaya, birkaç ölçü çalıp sıze güven vennceye dek beklersiniz. Bazı yonımcu da Gülsin Onay gibi sahneye ilk adım attığı anda dinleyiciyi kav- rayıverir, konser boyunca aynı elektri- ği elinde tutar. "Benim için yazılan kritiklerin çoğu dinleyici ile iyi bir ilişki kurduğum yo- lunda. Sahneye adım atıp piyanoya do- kunana kadar bir elektrikle kavn- yormuşum salonu, oysa bir de bana sorsalar pivanoya oturana kadar içim- de ne kıyametler, ne telaşlar yaşıyo- rum! Dinleyici sanki karşımda konuş- tuğum insan, ondan geJen bir ışınla konsantre oluyorum. Aynı salonda bir sonraki gece üç-dört kişi büe değiş- se bunu seziyorum." Gülsm Onay uzun yıllardır Alman- ya"da yaşıyor. Eşı Alman bir matema- tik profesörü. Ona tanıtımlarda yardımcı oluyor: ya müziğine, yoru- muna ne kadar etken? "Eşun yonnnumu ara sıra'eleştirir. Ama ben zaten ne y aptığımı biK- rim. Eğer körü bir şeyler söylû- yorsa, demek çok kötü çaldnn ki, bu kadar belirginleşri. diyo- rum. Eğer iyi bir şey lerse. demek gerçekten çok çok iyi ki böylesi- ne fark edilmişün, diyorum". Konser programlanru seçer- ken kılı kırk yanyor ve çok yo- ğun çok parlak bir bütünlük amaçlıyor Gülsin Onay. Bu kez bıze tanıştırdığı Medtner gibi il- ginç bestecılen araştınyor. "Doğu Almanva zamanından kalma birçok müzik kitabım var; sürekli onlan okuyorum. Giesekingin yaşamını inceledim en son. Bir de bit pazarlanndan eski notalar topluvorum. Sıra- dan, altşdmış programlarm dı- şında, değişik bir şeyler; ama dinletirken zev k veren şey ler çal- mayı seviyorum." IYaşamında yaptığı en doğnı şey... Gülsin Onay 17 yaşındaki oğlu Erkin ile çok övünmekte. Onun da keman çaldığını, ana ve babası gibi müzik dünyasına gönül verdiğini söylüyor. Oğlu kadar coşkuyla anlattığı bir dı- ğer konu da compact disc'leri. 1987de Devlet Sanatçısı olan Gülsin Onay'ın Haımonia Mundi, EMI, Nonesuch, Rit- mo, Apert, Aulos ve Koch- Schvvann şirketlerince basılmış plaklan var. Şimdilerde Gürer Aykal yönetiminde caldığı Say- gun'un ikinci piyano konçerto- sunun piyasaya çıkmasını bek- liyor. Bu arada Bartok-Saygun plağı ikinci kez Avrupa'da Schwann-Koch tarafından ba- sılmış. Ve hemen ardından yıne Say- gun'un yeni basılan eskizlerinı çalip plağa almak amaanda. Saygun deyince zaten gözlen parlıyor Gülsin Onay'ın "Hemen her resitaİûnde, dün- yanın neresinde olursa olsun Saygun'dan bir yapıt çalıyorum. Mozart ile Schubert'in arasına, Chopin ile Bartok'un yanı başı- na bir Saygun yerleştinmek yeni bir mesaj getiriyor. Saygun'un her yapıtı öyle ilgj görüyor, öyle alktşlanıyor ki anlatamam." Gülsin Onay için yaşamı bo- yunca yaptığın en doğnı şey ne- dir diye sorsanız, Saygun'un ağırlaştığinı duyunca. ölümün- den bir gece önce bulduğu brr uçağa atlayıp Türkiye'ye gel- mesi olduğunu söylüyor. ' "Beni görünce uzun saatler- dir uyuduğu koma halindcn çıktı. konuşmaya başladı. Sonra yeni basılan eskizlerini gösterdim. Çok se- vindi ve hemen notalar arasında iki hata buldu. Onlan dûzeltirken sanki hav ata geri dönüyordu. Üç saat sonra da onu kay- bettik. İyi ki gelmişim, iyi ki o son daki- kalannda bir sevinci onunla pay- laşnuşun, şündi düşündüğümde ha- yatımın en doğnı karanydı, diyorum." Uluslararası Mendelssohn Vakfı, Leipzig'de Mendelssohn Müzesi ve Müzik Evi açmak için kampanya başlattı Kaçdüğünde EvlilikMarşı çalınmıştır?Kültür Senisi - 'Ben Leipzigi bilirim" dcmışti Erich Honecker 1990 yıhnda E)emokratik Alman Cumhuriyeti'nın çöküşünün ardından. "Havaalamndan kente geldiğinizde, tkinci Dünya Savaşı bombardunanı daha dön oimuş gi- bidir bu kentte..." Aslında kentin bu denli hasar görmesinde. Erich Honecker'in eski bınalan çürümeye terk edip, çok katlı ucuz binalar inşa ettir- mesinın payı büyüktü. Üç yıllık pazar ekonomisi. şımdi etkisini gösteriyor: Kent merkezinde yıkılıp dökülen gökdelenler var, meydanlar bomboş. ara sokak- larda restore edilmeyi bekleyen yıkınu 19. yüzyıl binalannın sıra sıra dizildiği ara sokaklar... Bir zamanlar müzik yayımalı- ğın (nota) merkezi olan kentin göbeğindeki Goldschmidt Cad- desi'nde. 12 numarada bulunan bir apartman binası, kentin eski kimliğinın sımgesi bugün. 1840'b yıllarda ınşa edilen bu apartman, yazık ki vavaş yavaş çürüyon Çatısı güvercin pislikieri içinde, bodrumu öylesine nıtubetli ko- kudan gecıliniyor, ana girişi par- ça parça dökülüyor ve kınk bir borunun yüzünden yağmur suyu binanın ıçine akıyor. Goldschmidt Caddesı, 12 nu- marada bulunan bu eski apart- man, ünlü besteci Feiix MendeJs- sohn'un (1809-47) son yıllannı geçirdiği ev. Mendelssohn bina yeni inşa edildiğinde buraya ta- şınmış ve apartmanın birinci katında bulunan dokuz odalı evinde her pazar öğleden sonrası piyano resitalleri verirmiş. Mendelssohn'un yasadığı evler arasında ayakta kalan tek yer, Goldschmidt caddesındeki bu ev. Şımdi burası, bir zamanlar küçük Paris diye büinen Leipzig'i yeni- den Avrupa'mn müzik merkezi haline getirme umudu ve çaba- lannın ana noktası oldu. 14 ayn evsahibiyle süren iki yıllık uğ- raşının sonucu, Kurt Masur'un öncüluğündeki Uluslararası Mendeteohn Vakfı, binayı 15 mılyon marka satın aldı. Böylece 'Mendelssohn evi'nin bir otel ya . urt Masur öncüluğündeki uluslararası Mendelssohn Vakfı, Mendelssohn'un son yıllannı geçirdiği katı olduğu gibi koruyarak binanın tümünü bir Mendelssohn Müzesi ve müzik merkezine dönüştürmeyi amaçlıyor. Bu ev, (yanda) Leipzig'i yeniden Avrupa'mn müzik merkezi haline getirme umudu ve çabalannın ana noktası oldu. da iş merkezine dönüşmesi de en- gelJenmiş oldu. Uluslararası Mendelssohn Vakfı, Mendelssohn'un otur- duğu katı olduğu gibi koruyarak binanın tümünü bir Mendels- sohn Müzesi ve müzik merkezine dönüştürmeyi amaçlıyor. Arşiv, okuma odalan ve bir kıtap evi de düzenlemeyı planlayan Vakıf, bi- nanın şu anla avlusunu bir bah- çeye dönüştürerek binayla bağ- lantılı bir sergı salonu ve kafe de yapacak. Uluslararası Mendelssohn Vakfı'nın şu anki başkanı, ünlü orkestra şefi Kurt Masur, Leip- zig'in tarihi 1743'lere dek uzanan ve 1835-43 yıllan arasında Men- delssohn'un da orkestra şefliğini yaptıjı Gevvandhaus Orkestrasf- nı yönetiyor. Masur, 'Mendels- sohn evi'nin, kentin sanatsal kim- liğine bu denli katkıda bulunmuş bir kişi için bir tür "anıt" olmasını ıstiyor. "Bugün hala yaşattığımız Gewandhaus gekneğini Mendels- sohn 150 yıl önce Leipzig Konser- vatuvan'nı kurarak başlattı" dıyor Kurt Masur. "'Burayı kurmasınm nedeni, Gewendhaus Orkestrası üyelerinin buradaki öğrencilere ders vermesini sağlamak içindi, böylece en iyi miizisyenler yine Getvendhaus Orkestrası'nde çalı- yordu." Bu sıstem, bugün hala çalışıyor. Gevvandhaus Orkest- rası üyelerinin yüzde 85'i, eskıden olduğu gibi Leipzig Konservatu- van'ndan. Gevvandhaus Orkest- rası, kentin opera binasının yanı sıra kendi konser salonunda da çalıyor. Ancak Leipzig Mendelssohn'u her zaman bu denli sevmedi. bu denli korumadı Yahudi olduğu için müziğj "nasyonel sosyalist- ler"ce yasaklandı, 1936 yılında Gevvendhaus binasının önünde, opera binasının hemen karşısı- nda ve Goldschmidt caddesınde bulunan evinin çok yakınında bulunan anıt mezan yok edildi. Kurt Masur. gelecek yıl mart ayı- nda aynı yerde yeni bir anıt me- zar kurmayı düşünüyor.Men- delssohn yaşamı boyunca Yahu- di olduğu için önyargılarla sa- vaşü ve Masur'a göre, müziği kendi ülkesinde bile yanlış an- laşılmıştı: "Yasadığı dönemde, müziği bi- raz yüzeysel olmakla suçlandı. Ondan genelde. dostça, kibar bir besteci diye söz cdilirdi." Kurt Masur. 18301u ve 4O'lı yıllar sırasında îngilterc'de iki yıl geçıren Mendelssohn'un yapı- tlanndakı anlamı Ingilizlerin çok daha iyi ka\Tadığını düşünüyor. Mendelssohn'un müziği bugün bile genelde İngıltere'de. Alman- yada olduğundan daha çok ses- lendırilıyor Bu nedenle belki, Uluslararası Mendelssohn Vakfı'nın müdürü de bir İngihz. 20 yıldır Almanya'- da yaşayan Hılary Bartlett, Ge- vvandhaus binası ıpnde, küçü- cük, penceresiz bir odada, çok küçük bir kadroyla vakfın çalı- şmalannı sürdürüyor. Bartlett, her köşesi yıkmtılar içinde ve res- torasyon bekleyen bir kentte, Mendelssohn Müzesi için 30 mil- yon mark bulmanın çok güç ol- duğunu ıtıraf ediyor. "Beklediği- miz ölcüde devlet yardımı ala- madık" dıyor. "Bu nedenle yüzü- müzii endüstri ve iş dünyasına çe- virdik. Bu da çok zor, çünkü in- sanlar bu tip şeylerle yeni yeni karşdaşıyor. pek çok Alman isa- damı klasik müziği çok sevdiğİni söylese de yardım etmeye getince, işler değişiyor.'' Bartlett. Mendelssohn Müzesi için gerekli paranın Almanya dışından geleceğıni umuyor. Bu amaçla İngiltere. Japonya ve Al- manya'da şubeler acılmış. İngil- tere deki vakfın çalışmalannı Royal Philarmonic Society üstle- niyor, Mendelssohn'u başmdan beri destekleyen ve besteci daha 20 yaşındayİcen onu bünyesine alan bir kurum bu. Bu yıl Londra'da Albert Hall'- da Kurt Masur yönetiminde bir konser veren Gevvandhaus Or- kestrası'nın konserinin ardından, Mendelssohn Müzesi için para toplandı. Masur, Amerika'ya ya- pacaklan tumede de epeyce bağış almayı umuyor. Ünlü şef, Men- delssohn evinin yalnızca bir müze olmakla da kalmasını istemiyor. Beste yanşmalan düzenleyerek, Leipzig'i yeniden bir müzik mer- kezi konumuna getırmeyi amaçlıyor Masur. "Mendeissohn dinleyiciyi. izfcyki yetiştirmek için çabaiadı" diyor Masur, "Şim- di aynı şeyi btrim yeniden y apma- mız gerekiyor." Kurt Masur, Mendelssohn Müzesi ve Müzik Evi'nin 2000 yıhna dek açılabileceğini söylü- yor. Ancak bina, şimdiden büyük bir tehlike altında. Çatısı bu kış da yenilenmezse (ki bu 500 bin mark tutuyor), büyük bir olası- lıkla çökecek. Vakfın müdürü Bartlett, şu sı- ralar "Feüv Mendelssohn'a Bir Çatı" adı altında bir kampanya başlatmış. Dünyanm her köşe- sindeki Mendelssohn dinleyıaîe- rine sesleniyor. "Mendelssohn yalntzca Leipzig için yaşamadı" diyor Bartlett. "Ve btı yalnızca Abnanlann sonımluluğu değil. Hepimirin sonımluluğu. Bir düşü- nün. kaç kişi evlenirkeo düğün töreninde Mendelssohn'un Evlilik Marşı çalnuştır?.." ÜŞÜDÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Neden Şiirle Tiyatro? İyi ınsanlar yetiştırmeyi amaçlayan bir eğitimin çerçe- vesine mutlaka kültürel etkinliklerin, sanatların alınması gerektiğini söylemiş, "özellikle şiirle tiyatro" diye ekle- miştim. Neden şiirle tiyatro? Şiirle tiyatroyu vurgulamam öbür sanatları daha önemsiz görmemden değil. Sanatların etkileme gücü, dolayısıyla önemi kişiye göre degişir. Ama eğitimde şiir- le tiyatronun apayrı bir yerleri olduğuna inanıyorum. Şiirin özelliklerini düşünelim: Oncelikle dile bağlı bir sanat. Sçzcüklerle yazılıyor. Sözcukleri günlük konuşmalarda, yazışmalarda, ya da diyelim bir romanda olduğu gibi kullanıp geçmiyorsu- nuz. Teker teker tartıyorsunuz her birini, aralarındaki ilişkileri bulmaya çalışıyor, seslerini dinliyor, hecelerini sayıyor, harflerıne bakıyor, sonunda sözcüklerle bir ya- pı kuruyorsunuz; hem soyut, hem de somut bir yapı bu, seste kaldığı kadar gözle görülmüyor, ama kağıda dökü- lünce somutlaşıyor, karşısına geçip izliyorsunuz Dize- ler, dizelerin alt alta sıralanışı, sözcük araları, dize ara- ları, kalıplar yeni, aykırı bkpimler... Küçücük bir şiirde ele alıp yoğurduğunuz şey doğru- dan doğruya ' dil", yani düşünce, duygu, kısaca ınsan diyebiliriz. Demek ki şiirle ilgilenirken, dili yoğururken, düşünceleri, duygularıyla insana ulaşıyoruz. Bu noktaya şöyle de gelebilirdik- Bütün yazın yapıtlarında olduğu gibi, şiirin konusu da insanlar, insanların duyguları, düşünceleri, kurdukları düşlerdir. Ama şiirde bütün bunlar son derece yoğun bir biçimde işlenir. Hiç çekinmeden, "Şiir yoğunlaştırma- dır" bile diyebiliriz. Demek ki şiirle ilgilenen bir kişi, in- sanoğlunun yoğunlaştırılmış duygu, düşünce, düş dün- yasına yönelir. Bu onu oncelikle kendini tanımaya, öbür insanlarla karşılaştırmaya, benzeyen ya da benzeme- yen yanlarını görmeye götürür. Hoşgörünün, daha doğ- rusöylenişiyle "başkalarınınkişıliklerinesaygı'nınkay- nağı bu bilinçlenmede yatar. Şiirin yaygın bir özelliğı de duyguları öne alışıdır Çağ- daş şairler gerçi bundan pek hoşlanmazlar, duygusallık konusundaki yozlaşmalara karşı durmak için, şiirin duy- gularla değil, sözcüklerle yazıldığını üstüne basa basa belirtirler, ama şairlikle duyarlılık arasındaki ilişki de çok açıktır. Şiir yazabilmek için oncelikle "şiir duymayı, şiır dü- şünmeyi" öğrenmek gerektiğini söyleyen şairin bu sö- zündekı gerçeği kimse yadsıyamaz. Demek ki eğitim süreci içinde okul öncesinde, okulda, okul dışında çocuklara şiir okutursak, içlerinde şiir yaz- ma özlemini uyandırırsak (başarıp başaramamaları hiç önemli değil), kendilerini tanımalarına, başkalarının ki- şiliklerine saygı göstermeyi öğrenmelerine, toplumsal- laşmalarına, duyarlılık kazanmalarına yardım etmiş olu- ruz. Tiyatro konusuna gelince: Bu düşüncenin baş savu- nucusu, biliyorsunuz, Muhsin Ertuğrul'du. "Hastane açacağınıza tiyatro açm!" gibi çarpıcı, düşündürücü sözlerle tiyatronun insanlar üzerindekı olumlu etkılerini vurgular, yaşam savaşımı içinde bunalmış insanların oturduğu yoksul semtlerde belediyelerin kısıtlı olanak- larını zorlayarak tiyatro binaları yaptırır, her akşam da- kikası dakikasına perde açtırırdı. Işin bu yönü de elbette son derece önemli, tiyatraya gitmek, oyun izlemek, o büyülü sanat ortamında bulun-' mak insanlara pek çok şey kazandırır. Ama b : r de oyun- ların içinde yer almak, oyuncudan perdeciye tiyatro olayının ortaya çıkışında görev almak var ki, bunun eği- tim sürecindeki önemi inanılmayacak kadar büyüktür. Bir grup çalışmasında yer almanın ötesinde, özellikle oyunculuğun getirdiğı "bir başkası olma" zorunluluğu insanın yaşama bakışını, öbür insanlarla kurduğu ilişki- leri büyük oranda etkiler. Okullarında tiyatro çalışması yaptırmış olan öğret- menler bu etkinliğin ne kadar olumlu sonuçlar verdiğini çok iyi bilir, konuşmalarında açık açık belirtirler. Ama nedense "tiyatro" okullara seçmeli ders olarak bile gi- rememiştir. Nerdeyse kaçamak bir etkinlik durumunda- dır. Oysa kişilik eğitimi açısından bütün dersleri solladı- ğı herkesin bildiği birgerçek. IstanbuVdayenibir 'Tiyatrohane' Kültür Servisi- İstanbul'da Tiyatrohane adında yeni bir tıyatro kuruldu. Müjdat Gezen Kültür ve Sanat Vakfı'nda perdelerini açacak olan Tiyatrohane adlı yedi kişilik tiyatro grubunda tiyatro doktorasım tamamlayan iki genç ve bir de tiyatro öğrencisi bulunuyor. Tiyatrohane bu yıl "Kımuzı Burunlu Dünya" adb çocuk oyunu. "Sevdaname" isimli kolaj çalışması, topluluk üyelennin yazdığı "Deniz Diye Bir Delikanlı" ve Prometheus'dan Uğur Mumcu'ya kadar tanh boyunca baskılara baş kaldıranlan konu alan "Direnıyoruz" adlı oyunu sahneleyecek. Anadolu turnesine de çıkacak olan Tiyatrohane; Şensuvar Aktaş, Harun Altan, Ümit Aydoğdu, Metin Balay, Ayşe Selen, Tulga Serim ve Hasan Şahintürk'ten oluşuyor. Sviatoslav Richter CRR'de Kültür Senisi - Ünlü Rus pıyanısti Sviatoslav Richter bugün ve yann saat 19.00'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda iki resital sunacak. 1915 doğumlu Richter, sekiz yaşındayken besteler yapmaya başladı. Sanatçı. 1935 yılında "Moskova Piyano Yanşması" birincilik ödülünü kazandı. 1942 yılında Prokofıef in 6 numaralı sonatının ilk seslendirilişini gerçekleştiren sanatçı, Rostropoviç ve Prokofıef in yakm dostuydu. 1960 yılından beri Amerika, İngiltere. Fransa ve Avusturya'da konserler veren Richter, aynı sezonda 15 ayn program sunabilecek kadar güçlü bir belleğe sahip olmakla tanınıyor. Bugünkü resitalınde Bach. Beethoven ve Schuben'ın yapıtlannı seslendirecek olan sanatçı yann da Edvvard Gneg'in 'link parçalarTndan oluşan bir program sunacak. Belkıshn tarihimüzekapısında GAZİANTEP(Cumhuriyet) - Belkıs bölgesınden çıkartılan tarihi eserler ıçın aranan yer henüz bulunamadı. Eserlerin saklanacağı müze dolu olduğu için mozaikler ve heykeller depoya ya da bahçeye kondu. Belkıs'ta bu yıl yapılan kazılar sonucu ortaya çıkartılan çeşitli boyutlardaki mozaikler ve heykeller. depolar dolu olduğu için kapıda kaldı. Zaten yıpranmış durumdakı eserlerin. hava koşullanndan olumsuz etkilenmesınin "an meselesi" olduğuna dikkatçekiliyor. Yetkililer. ilk projesı kültür merkezi olarak çizilen ve halen inşaatı süren binanın Gaziantep Müzesi'ne verilmesi durumunda sayısı yüzlerle ifade edilen tanhi eserlerin buraya taşınacağını söyediler. Fotoğraflarla 'Nepaltnsanları' Kültür Senisi - Ahmet Arpad'ın "Nepal İnsanlan" başlıkh fotoğraf sergisi 8 kasımda Stuttgart'taki Halk Yüksek Okulu salonlannda açılacak. Bugüne dek Almanya'da beş kişisel sergi açan Arpad'ın "Nepal İnsanlan" sergisi, fotoğraf sanatçısının Nepal'in tapınaklannda ve Himalaya dağ yollannda çektiği siyah-beyaz ve renkli insan portrelerinden oluşuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear