13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 KASIM1993 PEBŞEMBE CUMHURİYET DUNYADAN Hıldebrant,Aknanya'dasevilenbirpolitikaa Slje üfeto Jjork eimcö Regine Hildebrandt Alman birbği sürecınin ınsancıllaş- ması yönündeki güçlü bir dürtüyle gittiğı her yerde alkışlar ve elmalarla karşılanıyor Elma, Hıldebrandt'ın en sevdiği meyve. Adeia temel yemeği elma. Gûnde 10-20 elma yivor ve efsanesi her yere ondan önce gittiğınden, her yerde ev sahipleri onu "hoşgeldiniz" çiçeğinin yanında sunduklan bir ça- nak ehnayla karşıhyorlar. Alkışlann yoğunluğu daha da anlaşıhr dûzeyde. Hildebrandt'm yalruzca doğduğu büyüdüğü doğu- da değil, bütün Almanya da geniş ve gittikçe de büyûyen bir hayran kitle- si var. Bırkaç yıl öncesine kadar hıç kimsenin tanımadığı Hildebrandt. şimdi ûlkenin en çok sevılerf^oliti- kacılanndan biri. Doğunun en büyük eyaleti olan Brandenburg'da Toplumsal ilişki- ler, KadmTAıle yaşamı ve lşçi Baka- nı ünvanını taşıyor. Hiç kimse bu kadar çok görevin ona fazla geleceği izlenimini taşımıyor. 52 yaşındaki Hildebrandt, ener- jiyle dolup taşıyor. Notlanna bak- madan yaptığı yaylım ateşine ben- zer konuşmalannda. insani acılar hakkmda ıfade etüği içtçn üzüntüy- le, istatistiksel alandaki yetkinliği bir araya getiriyor. Bütün işlerini son hızla. tam bir güç ve yoğunlukla yapıyor. Geçenlerde Neubranden- burg'un 140 km güneyindeki Bad Lıebenwerde kasabasında yapılan bir halk toplanüsında, kasabablar birbiri ardına söz isteyip, ondan yardım dılediler. Bir tanesi işsizdi ve işsizlik ödeneğinın tamamını alamı- yordu. Bir diğeri oturduğu daireden çıkanlacağından korkuyordu. Üçüncüsü. sağhk sigortasının, kro- nik bir hastahk ıçin uzun süreli ev bakımı masraflannı karşılayıp kars,üamayacağını merak edıyordu. Hildebrandt her birine özlü ve seve- cen yanıtlar verdi. Toplantıya katılanlardan biri, onun hakkındaki düşüncelerini "Doğrudan doğnıya yüreğinden ko- nuşuyor. Söylediği her şeve güveni- yorsunuz. Size hiçbir zaman yalan söylemiyor" şeklinde ifade ediyor. Siyasal alaycılığın gittikçe yaygın- laştığı bir ülkede. bu gibi duygular gittikçe daha ender dile getiriliyor. I"Cumhurbaşkanlığı beni tatmin etmez" Insarüar Hildebrandt'ı Sosyal Demokrat Parti'nin liderliğine doğ- ru ıteliyorlar ve aralannda edebiyat- çı Günther Grass'ın da bulunduğu önde gelen Alman aydınlannı, onu etkin ama daha çok törensel bir mevki olan cumhurbaşkanlığına aday göstermeye zorluyorlar. Hildebrandt, bu fîkre karşı çıkı- yor. Eger gelecek yıl yapılacak se- çimlerde Sosyal Demokratlar ikti- dara gelecek olursa, hükümette gö- REGEVE HİLDEBRANDT KIMDm? Regine Hildebrandt, Federal Almanya 'da Sosyal Demokrasininyeniumudu. Hildebrandt ülkede umudıı ve kirlenmemişliği temsilediyor. Eski Batı Almanya 'nın ulaştığı gözkamastırıcı lüketim düzeyineduyduklarıözlemle iki Almanya'nın birleşmesine coşku ile "Evet'diyen, ancakyaşldarın çoktan unuttuğu, gençlerinse zaten hıç tantmadığı "kapitalizm "le tanışmca unaıtlar öjkeye, beklentiler acıya dönüştü. Eski Doğu Abnanya 'nın dev boyutlu ekonomisi oldukça hızlı ve sancıh ve -galiba- hunhar operasvonlarla kapitalizme dönüştûrûlürken işsizlik patlamayaptı. Batı'dangelen ve vurgunculuğuyaşam felsefesiedınmiş '' Yuppiler "vek ibirli''Maneger''lar Doğu Almanlara kapitalizmi çabuk ve aamasızca öğrettiler. Doğu 'nunfırsatçıları da bu akrnıa ikinci takım olarak katütnca çürümeye bozulma tüm Doğu Almanya top- raklarım sardı. İşte Brandenburg 'tan çıkan bir kadın politikaa, Regine Hildebrandt bunoktada bir tşık olarakparlamaya başladı. Kirlenmemışti. Yaşam öyküsûndekaranlık noktalaryoktu. Alışılmadık dûzeyde sadeydi ve birpolitikacıda rastlanfnayacak dûzeyde alçak gönüllüydü. îktidardakimerkez sağpartinin liderıBaşbakan Helmut Kohl, yeni cumhurbaşkanı adayı olarak, eski Doğu Almanya 'dangelen ancak aşırı sağcıfıkirleriyle faşist Republikaner Partisi'neyaraşan silik birpoli- tikacıyı ortaya atmca ülke çapındapatlayan öjke dalgası SosyalDemokrat Parti'nin (SPD) adayları arasında Regine Hildebrandt 'ın adtnm geçmeye başlamasıyla görece duruldu. SPD 'nin eskikuşağmm son temsUcilerinden Johannes Rauyakındöneme kadarsosyaldemokratların doğal cumhurbaşkanı adayı olarak kabuledilirken şimdi ibre Regine Hildebrandt 'a dönmûşe benziyor. Hem de şaşılacak bir hızla... rev almak niyetinde olmadığını söz- lerine ekliyor. Bu konudaki görüşünü Bad Lie- benwerda'dakı toplantıdan sonra, "Mesleğimi bırakıp politikaya atıl- dım, çünkü btırada doğudaki insanla- nn yaşamlarmda bir değişiklik yap- mayı istiyordum. Ben iş yapmayı se- viyorum oysa cumhurbaşkanı mev- kânde hiçbir şey yapdamıyor. Beni tatmin eden tek şey, doğrudan halkla bütünleşerek gerçekleştirilen proje- lerle ilgflemnek" şeklinde ifade edi- yor. Bir sonrakı konuşmasını yapmak için Brandenburg'daki turuna son hızla devam ettiği sırada, elmasın- dan kocaman bir lokma daha ısıra- rak doğu Almanya'ya ilişkin düşün- celere dahyor. "Doğuda ruh hali son derece değiş- ken" diye başbyor sözüne. "İş oidu- ğu zaman özellikle anne-baba >e tabii tüm aile için her şey yolunda demek. İnsanlar eskiden yalıiızca televiz\on- da görebildikleri her türiü \enibğin tadınıçıkarabilivor. Ama ne var ki insaniarm çoğu işstz. Doğuda yaşayanların yüzde 50'si ge- lirlerinin tümünden > a da yansından yoksun kalmış durumda. Bütün bu yenilikkrden çok uzaktalar. Sosyal güvenlik kurumlanndan yardım alanlar, özellikle emekliler ve yalnız anneler çok mutsuz oluyorlar. Çok pahalı olduğu için bir dergi satm alamıyorlar > a da traım a> a bi- nemiyorlar. İşte bu durumdaki insan- lar, iki Almanya'nın birleşmesine hiç de olumlu bakınryoriar." Hildebrandt, Doğu Almanya'da bir insan ışıni kaybettiğinde bunun baüdakinden çok daha kötü sonuç- lara yolaçüğını belirtıyor. "Eski dö- nemde tşyeri, yaşamın merkezi de- mekti. Tatilinizi orada planlarduuz; raüze ve tiyatro gezUerini orada ka- rarlaştınrdmız; doktorunuz, spor sa- lonunuz oradavdı; ne zaman bir so- runla karşdaşsanız oraya giderdiniz. İşyeri ansızm kapanınca insaniarm gidebileceği bir yer kalmanuş oldu." Bütün bu aamasız gelişmelen ba- şını sallayarak değerlendiren Hil- debrandt, pencereden bakarken al- çak sesle, "Batıdaki insanlann bu- rada ne gibi sorunlarla yüz yüze oJdu- ğumuza ilişkin pek az bilgisi var" di- yor. Hildebrandt, Doğu Almanya'- da komünist rejim yıllan boyunca hiçbir muhahf gruba katılmamış. "Bu gibi etkinlikler rejime karşı komplo olarak değerlendiriliyordu ve eger böyle bir şey yaparsanız, yasak smınnı aşmtş oluyördunuz." diyor. Bununla bırbkte, Protestan kilise- sı çevrelerinde etkinliklerde bulun- muş, kendisı gibi, aılesınin bireyleri de yetkililerin pek hoşuna gitmeyen kimi konumlar almışlar. Örneğin çocuklan okuldaki zonınlu askerlik egitımine karşı çıkmışlar, bu tutum- lan yüksek öğrenıme başvurdukla- nnda güçlüklerle karşılaşmalanna yol açmış. Kocası Doğu Alman ordusuna kaülmak yerine sı\il hizmette görev almayı yeğlemiş. Askeri bir atış ala- nı inşaatine yardım etmeyı reddettı- ği için altı ay hapıs cezası alrnış. Ba- yan Hildebrandt da, 1968"de Sov- yetlerin Çekoslavakya'yı ışgalını protesto eden bir dilekçeye imza koymuş ve hükümet liderlerine dü- zenli olarak protesto mektuplan göndermiş. 1990'da yapılan ilk ve son serbest seçimlere katılmış ve Sosyal De- mokrat mılletvekili olarak Doğu Alman parlamentosuna girmiş. CDU'lu (Hristiyan Demokrat Par- tı-Merkez sağ) Başbakan Lothar de Maiziere onu Sosyal İlişkikr Bakanı olarak atamış. Bırleşme sonucu hü- kümet feshedildığınde Hildebrandt, Brandenburg'da siyasete atılarak burada eski mevkiindekıne benzer. ama daha da geniş sorumluluklar üstlenmiş. Hamburg'ta yapılan son eyalet seçımlerinde Hildebrandt, Sosyal Demokratların kapanış konuşması- nı yapmıştı. Başta onun hakkmda yaalanlan okuyup televızyonda iz- lemiş olan ve artık onunla tanışmak isteyen Batılılar'dan çok sayıda çağ- naldı. I Hildebrandfa • herkes güveniyor Batı Almanya'nın Fransa sınınndaki Saar eyaletinde, Saarlo- uıs kenü mılletvekili olan Ottmar Sdıreiner, "Hildebrandt Almanya'- nın en sevilen polirikacrsı. Bu onun sı- radan insanlann haklarını korumas»- ndan ka>naklanı>or. Başka politi- kacılar da bunu vapıvorlar ama ona herkes gûven duyuyor" diyor. Hildebrandt insulin araştırmala- nnda uzmanlaşmış bir biyolog. 1990'da siyasete atılmadan önceki yıllarda şeker hastalığı tedavisinin yapıldığı bir klinikte çalışıyordu. Mesleğıne geri dönmeyi istediğini söylüyor ancak bugün için bunun mümkün olmadığının farkında. Bu konudaki görüşlerini "Siyasal bir kişilik değilim ve siyasete girmeyi asla istemedim. Eski işime dönmeyi çok isterdim. Ancak, Doğu Alman- ya'yı geliştirecek projeiere ilişkin bazı fikirierim var. Bu önetnli bir gö- rev" diye ıfade ediyor. Stephen Kinzer Vatikan-israil Papa Yahudilerle yakınlaşıyor Vatikan uzun bir aradan sonra ilk kez İsrail'ledahasıcak ilişkilerkurmaya başladı. Diplomatlar bundaFKÖ-İsrail antlaşmasının rol oynadığını düşünüyor. Vatikanh bir yetkili, Vatikan ve lsrail'in, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını sağlayacak birantlaşmaya oldukça yakın olduğunu, ancak "yöntem, zamanlama ve biçim" üzerinde bir süre daha calışılması gerektiğını bildirdi. Diplomatlara göre bu açıklama, İsrail ve FKÖ arasında eylül ayında Washıngton'da imzalanan antlaşmanın, ülkeler arasında ilişki kurma sürecini hızlandırdığının bir göstergesi. Vatikan'ın Israil'le ilişkileri daha önceleri resmi çerçeveyi aşmıyordu. Papahk da, Filistin şorunu çözümlenene kadar, İsrail'le ilişkilerin yumuşatılrnasından yana olmadığfru beh'rtiyordu. Vatikan, bölgedeki üç tektannh din (Museviler, Müslümanlar, Hıristiyanlar) ıçin. Kudüs'ün kutsal bir kent olarak kalmaya devam etmesini sağlamak üzere uluslararası birgarantinin verilmesi gerektiği üzerinde de dunıyordu. Vatikan, İsrailie kurulabilecek ilişkilerin, Irak, Mısır. Ürdün gibi Arap ülkelerinde yaşayan Hıristiyan azınlığa zarar verebileceğine dair kaygılar taşıdığını da açıklamıştı. Yapılan açıklamada. antiaşmaya son halınin ne zaman verileceği dile getirilmezken, göı üşmelerin "sonuca yakm" olduğu belirtiliyordu. Diplomatlar, iki ülke arasında iki ay içerisinde bir antlaşmanın imzalanabileceğini söylüyorlar. Etnik çaüşma Burundi'ye kan ağlatiyor Slje ^cto Uork eimcs B urundi, Afrika'ran küçük bir ülkesi. Siyah kıtanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, bu ülkede de etnik çaüşmalar. dar- beler yaşamlan yok ediyor. Ülkenin iki etnik grubu Hutular ve Tutsfler, birbirlerine son yıllann en korkunç saldınlannı düzenlerken, tüm ülke kana bulanıyor. Askerlerin Kiganda bölgesine dü- zenlediği saldın sonucunda Hutu et- nik grubuna bağlı düzinelerce köylü öldü. Aslmda. cumhurbaşkanının öldürüldüğü 21 ekimden bu yana, binlerce insan etnik çatışmalarda öl- dürüldü ya da evlerinı terk etmek zorunda kaldı. Saldından sağ kurtulmayn başa- ran çiftçı Jean Marie Arahadgazue, "Tutsi halkından ve askerlerden olu- şan iki kamvon dolusu insan. sabah onda bizi öldürmeye geldi" diyor ve ekliyor: "Kanmı, çocuklanmı ökhlr- düler. Elimizden gelen tek şey, kaç- maktı. Askerlcrin silahj \ardı. Silaha karşı n'apüabilir ki?" Bölgede bir katliamın yaşandığı, evlerinden kaçıp kurtulrnayı bece- renler sayesinde öğrenilebildi. Ne var ki, askerlerin yolu kapaması yü- zünden, söz ettikleri pek çok başka ölüm olayını doğrulamak mümkün olmadı. Çarpışmalann henüz sona erme- diğini gösteren bütün kanıtlara kar- şın, ordu. ülkenin giderek sakinleşti- ği ve ülkenin demokratik seçimlerle ış başına gelmiş ilk Cumhurbaşkanı, Hutu kökenli Mdchk>r Ndadaye- nin Tutsi askeri yetkilüerince katle- dilmesinden sonra, askeri birliklerin tarafsızlığını koruduğu konusunda ısrar ediyor. farksızdı. Şimdi öç abna sırası karşı tarafta. Dehşet verici bir durum." Kigandadaki saldın. ikinci bir öç dalgası gibiydi. Evleri Hutular tara- fından yakılıp yıkılan Tutsiler, Tutsi askerlerinin koruması altında geri dönüp Hutu köylülerine saldırdı. Eldeki karutlar, saldınlara ordu- nun, üstelik hiç de aamsanamaya- cak boyutlarda katıldığını gösteri- yor. Kiganda'daki olaylara benzer sahneler. daha pek çok köyde ya- şandı Evler. muz tarlalar^ yakıldı. Köylüler korku içinde evlerini ter- ketti. Şimdi, ülkenin merkezindekİ Gitega köyünün hemen kuzeyinde, Ruvubu Irmağı'nın sulannda, şiş- miş vücutlar yüzüyor. Yaklaşık bir ay önce Kibimba'daki bir benzin is- tasyonunda diri diri yakılan, çoğu okul çağmdaki çocuklardan oluşan 30 kişi çarpışmaİann kötücül ruhu- nun simgesıne dönüştü. Çarpışmalar yüzünden. çoğu Hu- tulardan oluşan 800 bin kişi, komşu ülkeler Ruanda. Tanzanya ve Zai- re'ye kaçu. Sığınmaa kamplannı, kolera. dizanteri, sıtma salgını kasıp kavuruyor. Çoğunluğunu Tutsilerin oluştur- duğu 200 bini aşkm kişi ise ülke için- de, burundi ordusu denetımindeki kamplarda, berbat koşullarda yaşı- yor. I Darbeler ülkesi: Etnik çatışmalara sahne olan Burundi'deki Ruvubu Irmağı'nın sulannda şişmiş cesetier yüzüyor. Suikasttan sonra, şiddet birkaç saat içinde bütün ülkeye yayıldı. Ça- tışmalar, tıpkj öteki Afrika ülkeleri- ni son yıllarda bir kargaşaya sürük- leyen başka çatışmalar gibi, asıl ola- rak iki etnik grubun birbirine karşı kışkırtıhnasına dayanıyor. Burundi nüfusunun yüzde 85'ini Hutular, yüzde 14'ünü Tutsiler oluşturuyor. Çoğunluğu çiftçi olan Hutular top- rağa bağlı bir yaşam sürerken, yöne- tim kademelerinde önemli yerlere gelmiş olan Tutsüer, orduyu da kontrolleri altında tutuyor. Batıh diplomatlar, cumhurbaşka- nının ay sonunda yapüması planla- nan cenazesinde, yeni bir şiddet dal- gasının patlak vermesinden endişe ediyor. Kızıl Haç'ın başı Daniel Augsbur- ger, "EJini kana bulamayan tek kişi kalmamış" diyor ve ekliyor: "Dar- benin ilk dört günü, Tutsilerin öldü- rülmesi için verilen açık bir çekten I Burundi Burundi, Belçika'dan bağımsızlı- ğını kazandığı 1962'den bu yana et- nik çatışmalara, askeri darbelere sahne oldu. Bu yılki çatışmalar, da- ha çok 1972yılındayaşanantrajedi- ye benziyor. 1972 yılında, ordu ül- keyi bır aylığına kapatmış. çoğu Hutu kökenli olmak üzere, 150 bin kişıyi öldürmüştü. Son yapılan askeri darbenin so- rumlusu kim, ne istiyor, pek açık de- ğil. Bu belirsizlik, korkuyu daha da fazla arttınyor. Başkent Bujum- bura'daki Batıh diplomatlar. "Y«- ratıhnak istenen kargaşaysa, darbe- nin hedefine ulaştığı rahaüdda söyle- nebiür'* diyor. Hutu kökenli Cumhurbaşkanı Ndadaye, 1972'deki katliamdan kaçmayi başardıktan sonra Burun- di Demokratik Cephesi'nin kurul- ması sürecine katılmıştı. 40 yaşında- ki Ndadaye. öldürülmedej* önce yalnızca lÖOgüngörevdekalabildi. Donatella Lorch Romanya'nın umutlangeleoekbaharakaldı ^cUı JJork eimcs Mevsimsiz gelen kışın yakıcı ayazına karşı sannıp sar- malanmış Mctoria Uleia Bükreş'in pek az mal saülan açık hava pazannda ahşveriş yapıyordu. Dört yıl önce emekli oluncaya de- ğin iyi kazanân bir muhasebeci olan Bayan Uleia, Doğu Avrupa'run en aamasız komünist rejimi çöktüğün- den bu yana mali olarak durumun çok kötüleştiğini belirtiyor. Bayan Uleia komünizmin gittiğine mem- nun. Ancak ekonomik koşullann bu kadar kötü olmasının da gerek- mediğini söylüyor. Bu 54 yaşındaki dul kadın, "Tam bir arayış dönemi geçiriyonız. Yolu- muzu bulararyonız. V öneticiler kendi siyasal \e ekonomik ayncalıklarmı yitireceklerinden kaygılanıvorlar" diyor. Ekonomistlerin çoğu bayan Ulaia'nın bu görüşlerine katılıyor. Komünist rejimin yıkılmasmdan dört yıl sonra, pek az ekonomist du- rumdan umutlu. Ama eski sosyalist üflcelerin hiçbi- rinde durum Romanya'daki kadar kötü değil. Romanya'da Nikolay Çavuşesku'nun ardıllan bölgenin sanayileşroe düzeyi en yüksek ülke- sinin ekonomisi üzerinde birbirini izleyen düzenlemeler yapıyorlar. Çavuşesku'nun iktidardan dü- şürülmesi ve yargılanmasından son- ra, Çavuşesku hükümetinin önde gelenlerinden Ion İliesku devlet baş- kanlığı görevini üstlendi. Başbakan Nikolay Vakaroiu ve kabıne üyeleri- nin bir çoğu da Çavuşesku döne- minin adamları. İliesku, geçenlerde televizyonda yaptığı konuşmada hükümetinin pazar ekonomisini yerleştirmek ko- nusunda çok önemli adımlar attığı- nı söyledi. Ama daha sonra ekono- mik reformun henüz başlamamış olduğunu söyleyen bir bakan, bu sözlerj geçersiz kıldı. Romanya Ticaret Bankası Baş- kanı Dan Paskariu. "Hükümet, mül- kiyeti kendisine ait büyük sanayi iş- letmelerini temsil ettiği için özelleş- tirmede yavaş davranıyor. Konuya ekonomik açıdan çok, siyasal açıdan yaklaşıyor''diyor. Bu yıl atılan iki olumlu adımın (fıyat deneüminin kaldınlması ve katma değer vergisi- nin çıkanlması) yeterb' olmadığını belirtiyor. Romanya'yı ziyaret eden Baulı bir ekonomist şunlan belirtiyor: "Ne sebeple olursa olsun, pazar eko- Romanya ağır bir kış mevsiminin tüm güçlükleriyle yüz yüze. Eriyen döviz rezervleri yakacak sıkıntısını gündeme getirdi. Romanya ekonomisi, özelleştirmenin gereklerini yerine getiremiyor. nomisine geciş yönündeki her rürlü girişim tersine döndürülüyor." Yüz- de 200'leri aşan enflasyon ve sürekli düşen para değeriyle, Romanya ekonomisi gerçekten çok kötü du- rumda. Hükümet, dört yıllık dur- gunluktan kaynaklanan ekonomik bir bunalımla yüzyüze. Aynca halk da gittikçe huzursuzlanıyor. 18 ka- sımda yaklaşık 50 bin kişilik bir ka- labalık Bükreş'i boydan boya yürü- yerek ekonomik yozlaşmayı protes- to etti. Hükümet, Uluslararası Para Fon'uyla (IMF)bu ay yapacağı gö- rüşmelerde 500 milyon dolarbk borç isteyecek. Mabye Bakanı Florin Corcesku, bu ay VVashington'dan döndüğün- de anlaşmaya vanldığı müjdcsini getirdi. Oysa Washington'daki yet- kililer, ortada bir anlaşma olmadığı- nı. aynntılann düzenlenmesi yakın- da gerçekleşse bile bir anlaşmanın imzalanarak paranın verümesinin kış sonunu bulacağını açıkladılar. Ekonomik yozlaşmanm yansı- malan her alanda göriilüyor. Örne- ğin, Dünya Bankası, Romanyalıla- nn çoğunun gelirlerinin yüzde 80'ini yiyeceğe ayırmak zorunda kaldıkla- nnı hesaplamış. IÇocuk Ölümleri Kızlaarartıyor Başbakanlığa bağlı Yaşam Stan- dardı Enstıtüsü'nün Başkanvekili toplumbilimci Prof. Catalin Zam- fin'e göre, Romanyalılann >"üzde 20'si yoksulluk sınınnm altında ya- şıyor. Üstelik bunlann çoğu çocuk sahibi aileler. Sağlık Bakanlığı bu ay çocuk ölümlerinin yenıden tırmanmaya başladığıni açıkladı. Oysa çocuk ölümleri 1989'dan bu yana düşmüş- tü. Veriler Romanya'daki çocuk ölüm oranının Avrupa'nın her ye- nnden yüksek olduğunu ortaya ko- yuyor. İMF'nin ödün vermeyı red- detmesinin temel nedenlerinden biri, hükümetin sanayii yeniden dü- zenleme konusundaki başansızbğı. İşçılenn çoğu işsiz olduklan halde hala bır resmı bordroda kayıtlılar ve İlieskunun temel oy kaynağıru bun- lar oluşturuyorlar. Yüzde 9.5 olarak görünen işsizlik oranı. Dünya Ban- kası'na göre yenıden yapılanmanın henüz başlamadığını kanıtlayan ya- pay bir rakkam. Yeniden yapılanma başlamadığı için üretici sektörlerdeki özelleştiril- me hayata geçırilemiyor. Bunun yanı sıra üretim yüzde 50 oranında düşmüş. Oysa iflas halinde olan bazı devlet girişimleri hala hükümet kre- disi alabibyorlar. JanePeriez
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear