26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM1993 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER Öğretmenlerincan güvenliği ve toplumsal saygınlığı MUSTAFA GAZALCI Eğit-Der Genel Başkanı, SHPPMÜyesi 2 4 Kasım Öğretmenler Günü'nü bu yıl. öğretmen- ler acıyla, kaygıyla geçiri- yorlar. Bu öğretim yıünın başından beri Güney- doğu'da 60'a yakın öğret- men öldûrüldü. O bölgede 3700 okul kapalı. Bölgedeki kapalı okullar yü- zünden 100 binden fazla öğrenci öğre- nimden yoksun. Yaşama hakkı. insan haklannın en önemlisi ve en kutsalı. Bir ülkede in- sanlann o hakkı yoksa ya da sağlana- mıyorsa her şey, tüm çabalar boş ve anlamsızdır. Üç dört yıldır ilgılileri. Güneydoğu'- da yaşayan öğretmenlerin can güvenli- ğj sağlansın diye sürekli uyanyoruz. Uzülerek görüyoruz ki. uyanlanmızın hiçbir etkisi olmadığı gibi. tam aksine bölgede. olaylar tırmandıkça öğret- men öldürmelen de arttı. Kafasında düşüncesi. elinde kalem ve kitabından başka kendini savuna- cak hiçbir şeyi olmayan savunmasız öğretmeni öldüımek kime ne kazandı- rabihr, nefretten ve lanetten başka?.. 15 milyon öğrenciyi eğiten 500 bini aşkın öğretmen. her meslektaşı öldü- rüldüğünde canevinden vurulmakta. katillen şiddetle. öfkeyle kınamakta- dır, Ülkede koşullar ne olursa olsun eği- timden hiçbirzaman vazgeçilemeyece- ğine göre, öğretmene hiç süre kaybet- meden sahıp çıkılmahdır. Eğer devlet öğretmenlerin can güvenliğini, bu eği- tim sistemi içinde sağlayamıyorsa, on- lan güvenli bölgelerde acacağı yatıb bölge okullannda çabştırmahdır. Öğ- retmenine sahip çıkmayan bir devlet. kendisine sahip çıkmıyor demektır. Öğretmenin saygınlığı için: Öğretmenin toplum içindeki saygın- lığını ve can güvenliğini gerçekten ye- niden sağlamak istiyorsak, boş sözleri bir yana bırakıp bu konuda somut adımlar atmalıyız. O zaman belki acı- masız bu eller öğretmeni öldürmeyi düşünmezler. Öğretmenlerin toplum içindeki say- gınhğı. toplumun bireyleri tarafından sevilmesi, o ülkede yönetimin öğret- menlere verdiği önemle yakmdan ilgi- lidir. Eğer bir ülke yönetimi. ülkesinde re- forrnlar, aülımlar, devrimler yapmak istiyorsa öğretmeni baştacı eder. Çün- kü bunlara ulaşmak için öğretmene gereksinimi vardır. Eğer bir yönetim tutucu ise. bozuk düzeni korumak isti- yorsa, öğretmene düşman olur. Onu çeşitli bahanelerle cezalandınr, yerini değiştirir. meslekten atar. Ülkemizde büyük atılımlann yapıl- dıgj Cumhuriyet'in ilk yıllannda öğret- men saygın bir konumdadır. Öğretmen o dönemde "fıkri hür, vkdanı hür, irfa- nı hfir" kuşaklan, kısaca özgür insan yetiştirmek için yöneticilerden büyük destek görür. Cumhuriyet'in ilk yıllan- nın Milli Eğitim Bakanı Mustafa Ne- cati'nin, Kırşehir Valisi'ne telgraf çeke- rek "Ilinize öğretmen gönderiyorum. onu karşılaym" demesi. o yıllarda öğ- retmene venlen değeri gösteren an- lamlı bir örnektir. 12 Eylül 1980 rejiminin yöneticileri ise birçok öğretmeni cezaevine gön- dermiş. meslekten atmış. öğretmen örgütlerinin yöneticilerini cezalandır- mışnr. Öğretmenin ekonomik durumu onun toplum içinde saygınlığıyla ya- kından ilgilidir. Öğretmen aldığı ücretle rahat geçi- nebiliyorsa. kendini yenilemek için ki- tap alabiliyorsa, çocuğunu sıkıntısız okutabiliyorsa, toplum içinde saygın- bğmı konıyacakür. Yok. bugün ülkemizde olduğu gibi öğretmen geçinebilmek için ikincı bir işe gerek duyuyorsa. çarşı pazarda bir şeyler saüyorsa saygınlığı zedelenir. Öğretmenin toplum içinde örgüt- lenme ve siyaset yapma hakkının ol- ması da onun saygınlığını arttıran en önemli etkenlerden biridir. Öğretmen, çağdaş Baü ülkelerinde olduğu gibi toplusözleşmeli, grevli sendıka hakkına sahip olsa. sıyasal partilere üye olup öğretmenlik görevi- ni aksatmadan çeşitli kademelerinde görev alabilse, belediye meclislerine seçilebilse, toplumda daha saygın bir konuma gelir. Kendisine haklar tanındığında öğ- retmen, ülkede yalnız kendi durumu- nu iyileştirmekle kalmaz, eğitimin siyasetin niteliğini yükseltir, öğrenci haklannı. toplumun çıkarlannı da ko- rumuş olur. Elbette toplumda saygın öğretmen, mesleki yönden iyi yetişmiş, kişilikli mesleğini gereken yetkinlikle yapan öğretmendir. Bir konuyu her bilen kişi öğretmen- lik yapamaz. Öğretmenlik mesleği, uzmanbk ve ustalık isteyen birmeslek- tir. Öğretmenliğın nitelikleri de. öğret- men yetiştiren okullarda ve meslek içi eğitimlerde kazanılır. Ögretmenliğin saygınlık kazanması için, öğretmen olacak kişide kesinkes mesleksel yeterülik aranmalıdır. Baş- ka dalda yetişmiş kişiler, bilgileri ne olursa olsun, eğer öğretmenlik yapabi- lecek mesleksel formasyonu taşımı- yorsa öğretmenliğe abnmamahdır. Kimi önJemler: Gerçekten öğretmenleri seviyor, sa- yıyorsak onlann toplum içindeki say- gınlığını arttırmak ve bu yolla da top- lumun kalkınmasıru istiyorsak zaman yiürilmeden şu önlemleri almalıyız: • Her şeyden önce öğretmenin \e özellikle de Güneydoğu Anadolu'da çabşan öğretmenlerin can güvenliğini tam olarak sağlamalıyız. Terör nede- niyle yitırdiğimız öğretmenlerin eş ve çocuklanru sokakta bırakmamalıyız. •Öğretmenlerin toplusözleşmeli. grevli sendika yasasını bir an önce çı- karmahyız. •Öğretmen yetiştirmeyi yeniden planlamalıyız. •ÖğreLnenlere. yöneticilerini seç- me hakkını tanımalıyız. • Ülke eğitimiyle ilgili kararlar alı- nırken öğretmeni işin içerisine katma- lı. onun düşüncesini mutlaka almalı- yız. • 12 Eylül'ün haksız yere kapa'tıgı, mal varhğma el koyduğu öğretmenle- rin örgütü TÖB-DER'i zaman yitir- meden açmalı ve mallannı öğretmen- lere geri vermeliyiz. • 250 bin ilkokul öğretmeninin pa- ralanyla kurulan İLKSAN'ı. bakanlı- ğın etkisinden kurtarmalı ve yöneti- minde öğretmenlerin etkin olduğu demokratik bir yapıya kavuşturmab- >1 Z - .. •Öğretmenlerin konut, sağlık, hu- kuk, dinlenme sorunlanna çözümler bulmalıyız. • Öğretmen çocuklannın eğitimini kolaylaştırmak için özel önlemler al- mabyız. • Sınıflardaki öğrenci sayısını azal- tarak öğretmenin görevini daha iyi yapmasını sağlamabyız. •Gelişen teknolojiyi okula taşıma- b. gerekli ders araç ve gereçlerini eksiksiz sağlamabyız. •Öğretmenlere, meslekte kendile- rini yenılemeleri için meslek ve sanat kitaplanndan her yıl, beUi bir miktan karşıhksız olarak vermeliyiz. •Öğretmenlere yaz dinlencelerinde (tatillerinde) ve ders yıb aralannda yurtiçi ve yurtdışı inceleme gezi ola- naklan tanımalıyız. Bunlar yapılmıyorsa, yapılmaya başlanmıyorsa, öğretmene ıİişkın övü- cü sözler, hiçbir zaman inandıncı ola- maz, havada kabr. ARADABIR KEMAL OCAK Öğretmen, Eski Bakanlık Müfettişi Öğretmen Gerçeği... Yazıma genç Türkiyemizin kurucusu M. Kemal Ata- türk ün 73 yıl önce ulusumuzun en tehlikeli günlerinde, Türk öğretmenlerine verdiği birinci ödevi ve onun söyle- diklerini anarak başlayacağım. Çünkü. dünya tarihinde hiçbir bilim adamı, hiçbir devlet kurucusu ve kurtarıcısı, onun eğitime, çağdaşlaşmaya ve öğretmene verdiği öl- çüde değer verme büyüklüğüne ve mutluluğuna eriş- memiştir. Anayasa, "Eğitim ve öğretimi yaptırmak devletin te- mel görevidir" der. Buna karşın bugüne kadar ülkemiz- de öğretmen yetiştırme sorununa etkili bir çözüm bulu- namamıştır. Bütçe açıkları gibi öğretmen açığı da büyümüştür. Hatta bu açığın yirmi bine ulaşacağı basına yansımıştır. Ayrıca Türk milli eğitiminin amaçlarma değinmeden önce, anayasamızda nasıl bir insan tipi isteniyor, ona bakatırn: "Türk insanı, ulusal değerleri koruyan, gelişti- rep; âilesini, vatanını, ulusunu seven, daima yüceltme- ye çalışan; laik Cumhuriyet'e karşı sorumluluğunu bilen, bunları davranış haline getiren; kıvançta, tasada ortak ve bölünmez yurttaşlar" istemektedir. Bu ülküyü ger- çekleştirmek için de 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Ya- sası'nın 43. maddesinde "Öğretmenlik, devletin eğitim, Öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir uzmanlık mesleği olarak tanımlanmıştır", "öğretmenlik mesleğine hazırlık, genel kültür, özel alan eğitimi, pedagojik formasyonla sağlanır" denilerek öğ- retmen yetiştirmedeki temel ölçütler verilmiştir. Işte anayasamızın öngördüğü insan tipini yetiştirmek için önce öğretmeni iyi yetiştirmek baş koşuldur. Bu neden- le "öğretmenlikmesleğinin"geçmişine bir bakalım. Geçmişte muallim mektepleri, köy enstitüleri, öğret- men okulları ve uzantısı olan eğitim enstitüleri-yüksek öğretmen okulları kurulur. Ne var ki bunların hepsinin dibine zamanla incir ağacı dik^lir. Böylece 2547 saytlı yasa ile öğretmen yetiştiren kurumlar üniversitelere bağlanır. YOK'ün yedeğine verilir. Sertifikalı öğretmen- ler üretilir. öğretmen yetiştiren bölümlere ise başarısız öğrenciler alınır. Bu öğrencilerin çoğunluğu da isteme- den bu okullarda okur. Bu eğitim yüksek okullarıvun yöneticilerinin bir bölümünün bile eğitimle ilgililerinin olmadığı ortaya çıkar. Hem bu eğitim yüksek okullarının programları "ülkenin eğitim gereksinimlerinin ötesin- de'akademik birgörüş veanlayışla hazırlanır. Bundan dolayı da, istenilen biçimlenme öğretmene verilemez. Bu durum, milli eğitimin var olan sorunlarını daha da ağırlaştırır. Her türlü çabaya karşın eğitimin ivmesi aşa- ğıya düşer Buna koşut olarak da öğretmenin sorunları çoğalır. Bir meslek dergisindeki araştırmada, öğretme- nin sorunları şöyle sıralanır: Maddi koşulların kötülüğü %71, mesleğin saygınlığı- nın yokluğu %50.7, nakil ve atamalar %21.9, aşırı ders yükü %18.8, idari sorunlar %13.3, mesleğin manevi tat- min sağtaması %12.3, iş güvencesinin olmaması %6.3. En düşündürücü olanı da mesleğin manevi tatmin sağlama oranının 12.3 gibi bir yüzdeyle düşük olması- dır. Bu istatistiki veriler ve sayılar gerçeklerdir. Ancak, öğretmenlik mesleği açısından ürkütücü ve korkutucu- dur. Bu nedenle öğretmenin ve eğitimin eksik yönlerini sorgulamakta yarar vardır. öncelikle 2547 sayılı yasa ile YÖK'e verilmiş olan ve öğretmen yetiştiren "yüksek eğitim okulları" yeniden MEB'ye bağlanmalıdır. Yüksek öğretmen okulları ve dört yıllık yüksek eğitim okulları "akademik" kariyerle yeniden kurulmalıdır. Programları teknolojik gelişmele- re, bilime, çağdaş eğitime ve ülke gerçeklerine uygun hale getirilmelidir. Bu kuruluşlar oluşuncaya kadar fen- edebiyat fakültelerinden mezun olanlara kısa bir dö- nemde öğretmenlik formasyonu vererek bu açığı azalt- makgereklidir. Bu mesleğe alınacak olanlar, ancak çok gönüllü olma- lıdır. Öğretmenlerin eğitim, konut, ekonomik sorunları çözülmelidir. Batı ölçütleriyle sendikalaşma hakkı "Da- nıştay kararı" içeriğinde verilmelidir. Bu hakkın veril- mesi, o hükümet için bir onurdur. Hepsinden önemlisi, MEB-okul-çevre-veli-öğretmen bütünleşmesi sağlan- malıdır. Eğitimin sorunlanna duyarlı bir kamuoyu oluş- turulmalıdır. NADİR NADİ'Yİ UĞURLARKEN Derleme 30 000 (KDV içinde) Çağdaş Yavınları TürkocağıCad 39-41 Cağaloğlu-îstanbul Ödemeli göoderilmez GIDERAYAK YAŞARKEN V'edat Günyol 30.000 (KDV içinde) Çağdaş Yayınları Turkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-Isıanhu! Ödemeli gönderümez TARTIŞMA îdam cezalan infaz olunamaz... A nlaşılanodurki, Tûrkiye karanlık bir döneme daha giriyor. SHFliAdalet Komisyonu Başkanı dahil, hiçbir SHP'li üyenin katılmadığı Adalet Komisyonu Toplantısf nda adb bir suçtan idam cezasına mahkum edilmiş olan Seyfettin Uzundiz'in cezasının infazı uygun bulundu. Yasal prosedüre göre konu buradan TBMM'ye gelecek veçıkanlacak bir yasa ile Uzundiz'in yaşamına son verilecek. Yani Türkiye ilkel devirlerin kısasa kısas hukukunu 12 Eylül karanlığından sonra yeniden yaşamaya başlayacak. Uzundiz'in ardından birikmiş olan idam cezalan birer birer infaz edilecek. Uzundiz'in ne gibi bir suç işlediğini bilmiyorum. Ama şu anda kamuoyunu ilgilendiren konunun bu olmaması gerekir. İdam cezalannın infazlannın Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmadığı, tam tersine çok şey kaybettirdiği bibnen bir gerçektir. Her ne kadar ölüm cezası; yasalanmıza ve AİHS'ye uygunsa da, Avnıpa tnsan Haklan Komisyonu ve Mahkemesi'nin "Soering" vakası karanyla ölüm cezasının infazının insan haklanna aykın olduğu kabul edilmiştir. Gerçekten de Sayın Doç. Dr. Semih Gemalmaz'ın "Yaşam Hakkı ve İşkence Yasağı" kitabıyla bilgilerimize sunulan bu karara göre 'idam cezası karanyla bu karann infazı" arasında geçen süre "ölüm bekleyiş" olgusudur. Ve bu olgu, AlHS"nin 3. maddesinde yer alan 'işkence yasağına" tekabületmektedir. Böylece komisyon ve mahkeme: AİHS'nin ölüm cezasını uluslararası hukuka uygun bulan eskimiş hükmünü tarihsel bir kararla ortadan kaldırmış bulunmaktadır. Yani Uzundiz, derhal AİHK'ya başvurduğunda, komisyon ve daha sonra mahkeme, Uzundiz'in şu anda içinde bulunduğu "ölüm bekkyişini" AİHS'nin işkenceyi yasaklayan 3. maddesine aykın bulacakür. Şu iyi bilinmelıdir. Uluslararası hukukça tanınan insan haklan ya kabul edilecek ya da Türkiye Cumhuriyeti Devleti bağnaz bir karanbğa gömülecektir. Buböylebibne... Av. Ergin Cinmen Eğitim emekçilerine saygı günü_ ^ _ . ^ _ lu önder • | Atatü-k'ün, • I "ögretmenkr! • I Yeni nesü sizin I J eseriniz ^ S _ •* olacaktır" özdeyişiyle anlam bulan laik Cumhuriyet'in koruyucusu, kollayıcısı sevgili öğretmenler! Bu mutlu günde sizlere saygı ve şükran. Sevgili öğretmenler! Cumhuriyet'in kunıluşundan bu güne değin Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünşüz bekçileri oldunuz. Ülkenin ve ulusun çağdaşlaşmasında. laikligin korunmasında, Cumhuriyet'in değerlerine sahip çıkıhnasında, demokrası ve insan haklannın yeşerip kurumsallaşmasında hep senin almterin, göz nnrun, fıziksel ve zihinsel harcın vardır. Bu haran özünde Atatürk'ün düşlediği duygu ve düşünceler yeralmaktadır. Sevgili meslektaşlanm! Cumhuriyet öncesi ve sonrası düşün adamına ve düşünceye hep karşı çıkan bağnaz, şeriatçı, gerici güçler oldu. Sana ve senin düşüncene, dolayısıy la Atatürkçülüğe saldınlaroldu. Sen bu uğurda Kubilay'lar şehit verdin. Yılmadın, usanmadm. Atatürk'ün yaktığı eğitim meşalesini hep ama hep doruğa çıkarmayı yeğledin. Değişimden. çağdaşlaşmadan yana olmayan bu tutucu. çıkarcı, bağnaz gruplar bizi ve bizim sesimizi susturmaya çabşülar. Ezildin, sürüldün, 1402'ler uygulandı, açlığa ve işsizliğe mahkûm edildin. Bütün bu olumsuzluklara karşın Atatürk ilke ve devrimlenne olan inancından. demokratbğından. çağdaşhğından, emeğe olan saygından, iyiden ama hep iyiden ödün vermedin. Sevgili öğretmenler! Bizim, toplumsal gücümüzü kırmak, bizi parçalamak için siyasi oyunlar oynandı, öğretmenler kamplara bölünmek istendi, ancak öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu bu gericilere, çıkaralara. düzen cambazlanna alet olmadı. Bundan dolayı, tüm öğretmenler olarak kıvanchyız. çünkü biz Atatürkçüyüz. Sevgili meslektaşlanm! Gericiliğin, şeriatçılığın. ırkçıhğın. tutuculuğun baş döndürücü bir hızla arttığı günümüzde bizlere, düne göre bugün çok daha büyük sorumluluklar düşmektedir. Cumhuriyet'in ilk yıllannda olduğu gibi tüm gücümüzle Atatürk'e ve Atatürkçü Bir sonbahar indirimi! enya'nın smır bölgesinde, Somao'- savaştan kaçan mültecilerin banndığı kamplarda, yüzkrce kaduıın teca\üze uğradığı büdirildi."(BM Mültealer Yüksek Komiserbği-UNHCR'nin raporu) (...) "Sadece ağustos aymda 42 tecavüz vakası yaşandı."(4Ekim 1993. Cumhuriyet) Bosna Hersek'te Sırplar'ın tecavüz olaylan süregitmekte... Ve bir gazete haberi daha (yine 4 Ekim 1993. Sabah Gazetesi): "Tecavüzde 'erken boşalma' indirimi!" "Yargıtay, ırza geçme suçlanna getirdiği yeni yorumla. 'erken boşalmayı' cezada indirim nedeni kabul etti. Yargrtay 5. Caza Dairesi, ırza geçme suçunu erken boşaJdığı için tamamla> amayan sanığın evlemini 'ırza geçmeye eksik teşebbüs1 olarak tanımladı. Daire, bu göriişle sanığa zorla ırza geçmeye tam teşebbüs suçundan verilen 4 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasından indirim yapdmasuu istedi." 438 sayıb yasada tecavüze uğrayan kadının "hayat kadını" olması durumunda verilecek olan cezanın "indirinTe uğraması gibi; şımdi yeni bir "indirim" ile karşı karşıyayız. Akla hemen bir başka tecavüz öyküsü. cezanın ne olacağı sonraya bırakümış bir diğer tecavüz olayı geliyor... Yakın zamanlarda gazetelerde yer alan. "ktzlık zannın sağlam kalıp da hamilelik dunımunun söz konusu olduğu" tecavüz olayı hatırlardadır. Onda da yargıçlar. "her ne kadar tecavüz olayı vuku bulmuşsa da, kızlık zan bozuünamış olduğundan" cezanın indırimini düşünmüşlerdir. Ama tecavuze uğrayan mağdurenin kızbk zannın nihai (sonraki) durumu, doğum şeklinin ne olacağma bağlı kaldığından, ceza süresinin kesinüği için gebeliğin bıtmesini beklemek gerekmiştir. Şöyle ki; -Eğer doğum normal vajinal yolla olursa; kızlık zan o saat bozulacağından sanığın cezası artacak (!)... - Lakin doğum sezaryen ameliyatı ile gerçekleşirse; kızbk düşünceye saldıran iç ve dış kaynakb her türlü akıma karşı koymahyoz. Onlarla, her türlü platformda düşünsel olarak mücadele etmeh'yiz. Sevgib meslektaşım; karanlığı aydınbğa, tutsaklığı özgürlüğe taşımada rehberin, Atatürk'ün ilke ve de\Tİmleri, örneğin Hasan Ali Yüceller, Tonguçlar olsun. Adın hep devrim şehitleri Uğur Mumcu. Çetin Enieç, Bahriye İ çok. Muanuner Aksoy, Abdi İpekçi ile anılsın. Karanlığı aydınlatan mumun hiç sönmesin. Ekonomik sıkıntılar seni bezdirmesin; hep ileriye, hep iyiye günün kutlu olsun. Yılmaz Akçay / Emekli öğretmen zan olduğu gibi kalacağından; sanık daha az cezayı hak edecektir (!). Görübnektedir ki; ceza indirimi, vicdanb (?) ya da aamasız (?) birjinekoloğun iki dudagının arasında kalakalmıştır! Somalib mültecilere tecavüz eden saldırganlarda (olayın insanbk dışı boyutu yetmezmiş gibi); bir de oturup erken boşalma'nın varlığınıaramak, ne kadar absürd ve de traji-komik ise; gazetelerin yazdığı bu iki tacavüz olayında gösterilen duyarbbk ve aymazlığı anlayabilmek; odenb ruhafveiçleracısı! Ali Nurettin Gürses İstanbul PENCERE İstanbul Cennet mi Cehennem mi?..istanbul bir cehennem... Yoksa cennet mi? Cehennem olmazsa cennet de olmaz; İstanbul her iki- sini de yapısında taşıyor... "10 milyonluk nüfusuyla 32 Avrupa ülkesinden daha büyük; her yıl bir Eskişehir nüfusu kadar insana kucak açarak büyüyor; Türkiye nüfusunun yüzde 16'sını, Türki- ye sanayisinin yüzde 40'mı barındınyor; gelir vergileri- nin yüzde 40'ından fazlasmı, KDV'nin yüzde 56'sını, kurumlar vergisinin yüzde 64'ünü istanbul veriyor, Tür- kiye katma değerinin yüzde 257 istanbul'da yaratılı- yor..." Işte bu istanbul'un Büyükşehir Belediye Başkanı Sö- zen'e bir "teşekkür belgesi" verildi. Belgeyi AKM'detörenle veren "Mimarlar Odası istan- bul Büyükkent Şubesi'n'm gerekçesini, Başkan Oktay Ekinciözetledi: 1) istanbul'a bir nazım plan kazandırılması... 2) Metro, raylı ulaşım gibi halka dönük sistemlerde, önemli tasanmların yürürlüğe konulması... 3) Park Otel, Gökkafes gibi hukuk dışı, sakıncalı, çirkin 'ur'/ara karşı verilen savaşım... 4) Demokrasiye ve hukukun üstunlüğüne ilişkin du- yarlılıkve saygı... • Geçen yerel seçimlerde ülkenin çoğu belediyesi, sos- yal demokratların yönetimine geçti... Içlerinde iyileri de var, kötüleri de, başarılı olanları da var, başarısızları da... istanbul, izmir, Ankara gibi goç baskısı ve rant yağma- sının anaforunda mafyanın ve tekelci sermayenin pen- çesine düşmüş kentlerde, ne yapsan yeterli olmuyor; kent sorunu ülke sorununa dönüşmüş; şehirler kırk yıl- dan beri oluruna bırakılmış: alt yapı yok, para yok, yasa yok... Yine de neler yapılabileceğini göstermek için çalışan yerel yönetimler var... Neler yapılabilir?.. Şu İstanbul'a bakın!.. Koca metropolün "nazım planı" yokken, bir sosyal demokrat yönetim gelip kenti "Nazım Plan Bürosu"na kavuşturuyor. 2500 yıllık geçmişiyle üç imparatorluğun başkenti ve uygarlığın gözbebeği istanbul'da, 12 Eylül askeri darbesiyle ortak siviller, nazım planı kaldırıyor- lar; her şeyi yok ediyorlar. Plansız Paris, plansız Londra, plansız Roma'yı düşünebiliyor musunuz? Prof. Nurettin Sözen, büyük bir suç işliyor, yönetime gelince "Nazım Plan Bürosu"nu kuruyor, ölümlerden ölüm beğenmeli... Avrupa'da tarihsel kentlerin en gözde yerlerine gök- delen oturtmak olanağı var mı? Gökdelen, New York gibi tarihle alışverişi olmayan metropollerle Asya ve Afrika'- da sömürge başkentlerine yakışır. Istanbul'daki Park Otel ile Gökkafes gibi çirkinlikler, arabesk faşizmin ge- çerli olduğu bir yağma döneminden fışkıran görgüsüz- lük anıtlarıdır. Sözen, bunlara karşı da savaşımı göze almadı mı?.. Öyleyse kahrolsun!.. istanbul'u kırk yıldan beri altyapısız bir köy gibi gelişti- ren ve raylı sıstemle metroya öncelik verecek yerde karayoHarı yağmasında tıknefes bırakan sömürü politi- kastna karşt kitiesel-ulaşmiın yolunu açmak gerekmiyor rmjydu? Vay, sen misin bunu yapan!.. ,, u , • istanbul, tekelci sermayenin ve rant mafyasının elinde kırk yıldan beri tıknefestir. Alt yapısız kocaman köyü metropole dönüştüren nü- fus yığılması, 3500 kılometre karelik bir yağma alanı oluşturuyor; kocaman bir cangıl meydana getiriyor. Bu cangılı uygar bir kente dönüştürme. ancak demokratik bir yerel yönetimle olanak kazanacaktır ve Sözen, o yö- nelimin birsimgesidir. Cennetin ve cehennemin iç içe geçtiği bir zaman ve mekanda yaşıyoruz... Adı: İstanbul!.. İLHAN SELÇUK YUZBASI SELAHATTİN'İN ROMANI 60 000 J.İRA (KDV İÇİNDE) ÇAĞDAŞ YAYINLARI Tdrtoojl Cld. 39/41 CıgıloJlu-ISTANBUL Sevdiklerinize Yeni Yılda 1994 CUMHURİYET AJANDASI Armağan Edin Bu yû ilk kez satışa sunulan, lüks ciltli, büyük boy ajandayı Cağaloğlu ve Taksim sergi sa- lonlanmızdan, aynca Cumhuri- yet Ankara, İzmir, Adana bürola- nndan edinebilirsiniz. FIy«tı: 100.000TL ÖdcmcU göndcriimeı Cumhuriyet Kitap Kulûbü Çağ Pazarfama A.Ş. TûTtocaJı Cwl.39-41 CaŞatoJlu-lıtanbul SiMinörORTAKÖY Tiyatrosanatçısı ZİHNJKÜÇÜMEN'in 1940-1950 Ortaköy'ünü, ergenlikçağınınanıları ve izlenimleriyle değerlendiren anlatısı. Remzi Kitabevi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear