22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM1993 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI EDEBIYAnA GERİCİLİK GÖLGELERİ VECİHİ TİMUROĞLU "F debiyat; tarumı, konusu, muhtevası vemetodu" gibi sözcüklerden oluşan izlencenin birinci bölümündeki dil karmaşası da açık bir güJmece örneğidir. Bugün kim 'muhteva' sözcüğünü kullanmaktadır? 'Metod' bırakın Türkçe'yi, Osmanlıca bile değildir! Üçüncü dönem izlencesindeki 'devir' ile dördüncü dönemdeki 'dönem' arasında nasıl bir seçim yapılmıştır? _ x ağdaş romancılann 'olay'dan kaçtığı, 'olay'ı salt bir 'süsleme öğesi' olarak kullanma egilimine ağırlık verdiği günümüzde, romanın öğelerini sıralarken hangi kıstaslarkullanılacaktır? Öyle görünüyor ki, Talim ve Terbiye Kurulu'nun üyeleri, izlenceyi hazırlarken 'derslerini' yeterince çalışmak özenini göstermemişler ya da göstermekten kaçınmışlardır. Osmanlı'nın gözdesi olan aruzla yazan son Türk şairi Yahya Kemal Beyatlı'nın ölümünden bu yana 40 yıla yakın zaman geçmiştır ama, "vezn-i aruz" hala yazın dersi kitaplannın baş köşesine kurulmaktan alıkonamamaktadır. Çağdaşy a 'aruzkülleri' -5- Açıklamalar dizisini izlemeyi sürdürelim... Açıklamalann 5. maddesinde. zûmre öğret- menlerinin öğretim yıb başında bir araya gele- rek okutacaklan 'şahsiyetleri' belirlemelerine izin veriliyor. Ne ki, bu esneklik. genel konular ıçın düşü- nûlmemiş. Ömeğın, aruz ölçeğinin okutulma- ması söz konusu değildir. Salt bu konunun iş- lenmesı için en az 10 ders gerekır. 30 konunun seçıldiğıni düşünsek. yine de, 112 saatte ışlene- mez. Çünkü, 1. ve 2. dönemler için haflada üçer saat dûşünülen yazın öğreümi ızlencesinde tu- tulacak yol şöyle açıklanıyor: "Programda, eserlerinden faydalanılacak isimler kadrosu geniş rutulmuştur, zûmre öğ- retmenleri, bu kadrodan dönetnini ve türünö temsil gûcü yûksek olan isiınlerin uygun eserle- rtni seçerek bütiin yönleriyle işlemeb'dirler." Cümleyi ıyice çözümlersek, ".... döoemim ve tfirfinü temsil gûcü yûksek olan" eylemsi öbeğı- nin İsimler' adını nitelediğmi görürüz. KEMAL TAHİR Onca yapıtma karşın ders kitaplanna gjremiyor.. ABDÜLHAK HAMİT Uzun eserlerin yazannı işleyebilmeye haftalar gerek. İyi niyet yetmiyor A ncak biz, iyi niyetle, çok uzaktakı 'eserlerin' nesnesine bağlı olduğunu düşünelım. Türkçeyi bunca kötü kullanan uzman- lann elbette, bir konuyu tümel bir disiplın için- de düşünmelen beklenemez. ğretim yılı başında saptanan yazın izlencesi konulan ile bu konulann işlenmesi için aynlan süre, tam anlamıyla bir "yanlışhklar komedisi"dir. Çünkü salt aruz ölçeğinin işlenebilmesi için 10 ders saatlik bir süre gerekmektedir. Izlencede 30 konu olsa, aynlan 112 saatin anlamsızlığı ve yetersizüği kendiliğinden gözler önüne serilecektir. Ama biz, zümre öğretmenlerinin işlenecek konulan 20'ye indirdiklerini varsayıyoruz. 'Tûm yöaleriyle' ışlemek zorunluğu, bu izlen- cenin uygulanmasını olanaksız kjîar. Dıyelım, Namık Kemal'i tüm yönleriyle işlemeye baş- ladılar. Öğretmenlere, ortalama on saat gere- kir. Bir Abdülhak Hamit için ortalama 20 saat ister. Talim ve Terbiye Kurulu, dengesiz bir iz- lence dûzenlemiştir. Saati hesaplayamayanlar B ir öğretım ızlencesinde, dersin kırk daki- ka olduğu da hesap edilmelidir. 2370 sayıh Tebliğler Dergisi'nde yayımlanan izlencenin hıçbir konusu, bir ders saatinin kırk dakıka olduğunu hesaba katmamışür. öğretim izlencelennin dili de çok önemlıdir. 293 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu karan, yazın öğretiminın dökümünde çok özensiz bir dil kuUanmıştır. örneğin, 1. dönem ıçın saptanan izlencenin 1. bölümünde, 'edebiyat, insan ve tophnn' ko- nusu işlenecektır. Bu konunun dökümünü gös- teren l.madde şöyle: "Edebiyat; tanımı. konusu, muhtevası, meto- du." Yaa dılinin gûnlük dille bütünleşmesi, Ömer Seyfettin'le başlayan bir savaşımın sonunda ba- şanya ulaşmıştır. Bugün, 'mahteYa' sözcûğûnü, gûnlük konuş- ma dilinde kullanan varmı? Aynca 'edebiyatın muhtevası'ndan ne anlaya- cağız? Bu bir terim mi, bir deyim mi, bir öbek mi?Ne? YAHYA KEMAL BEYATLI İspanyol İç Savaşı sırasuıda, faşizme geçit vermeyen Cumhuriyetçiler'i uzaktan izleyip. Endülüs'ün zili, şalı ve gülü üzerine aruza dayalı şiirier üret- mekle yetinmişti. Ama, Cumhuriyet döneminin çoğu ozanı- ndan daha şanslı çıkacak ve biri dışında tünıü aruz ölçeğiyle yazümış şürleri okullarda yazın derslerinin ve kitaplarmın ko- nuğu obnayı, ölümünün üzerioden 40 yıl geçroesine karşın sör- dürecektir... 'Konusu'nun belirtilmesini istedikten sonra, bir de ıçeriğini belirlemeye kalkmak, olmazla uğraşmak olur. III. dönem izfcncesinde 'devir' terimi kulla- nılırken, IV. dönem izlencesinde 'dönem' terimi yeğlenıyor Örneğin, 'Tanzimat Devri' ve 'Cumhuriyet dönemi' vb. Hele 'unsurlan' ile neyin erekJendi- gıni anlamak zordur. Örneğin. 1. dönem izlencesinin V. bölümün- de. diyelim roman konusunu işleyeceğiz. Şun- lan öğretmek zorundadır öğretmen: "Roman Türü: Romanın tanımı, unsurlan." Şimdi, KJeber Haedens, Henry James ve He- ınnch Böll. Kemal Tahir sormazlar mı, "Kim bu romana kural koyanlar?" Romanın hangi öğesınden söz edeceksıniz? 'Olay'dan söz etmeye kalksanız, çağdaş ro- mancı olaydan kaçıyor. Kimi yazar. olayı süs olarak, kimisi araç ola- rak kullanıyor. Kişisiz roman yazanlar var. Böyle şablonlarla, öğreümin demokraük nıteli- ğı yok ediliyor. Talim ve Terbiye Kurulu don bıçecek, öğretmen de bu donu çocuğa gıydıre- HEINRICH BOLLÜerici Çağdaş Abnanve dünya yazmmın bu 'güzide' ya- zanna, yazın ders kitaplannda hala rastlavanıazsınız. cek. Öyle görünüyor ki. Talim ve Terbiye Ku- rulu'nun yazın uzmanlan, yazın sorunlanyla hiç ilgilenmemışler. Dünyada yazın eğitimi nasıl yapılıyor, yazın öğretimiyle neler amaç- lanıyor? Bu sorulan yanıtlayacak en ufak bir araş- tırmada buJunmamışlar. Yarın: İlahlli hurafe edebiyatı' ÇAUŞAJVLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL "Süperler Kervanına Katıldım" : 1980 yılının ağustos ayında, 29 sene 7 ay sürekli bir kamu fabrikasında çaîışarak, 10.300 gûn prim öde- mek suretiyle 55 yaşında tavandan emekli oldum. Süper emeklilik icadı üzerine, 1987 yılında bulabildi- ğim 840 bin lirayı yatırarak, ben de söperler kervaru- nakatıidun. Gostergemi 2.400 yükselttiler. Haien 9. derecenin 5. kademesinden 2.400 göstergeden maaş alıyorum. Ocak 1993'te sizin yaptığınız hesapla, aldığun para birbirini tutmadı. Yaptığnuz tabloda 9. derece 5. ka- demeden ve 2.400 göstergeden % 80.5 orandan maaş tırtan, 2 milyon 404 bin 680 lira görünürken bana Ocak 1993 için bu miktardan farklı bir maaş ödendi. Oysa ki, bana çok önceleri maaşlanm 10.300 prim gününe karşılık %70 oran uzerinden ödenmekteydi. 1) Oranlar değişti mi, değiştiyse ne zaman değişri? 2) Maaşımın Ocak 1993, Temmuz 1993 ve Ekim 1993 devrelerinde ne olması gerekiyor? H.T. YANTT: 1)2422 sayıh yasa ile Sosyal Sıgrtalar Yasası'nın "Yaşlıük Aylığının Hesaptanması" ile ilgilı 61. maddesi 1 Ocak 1982'der.geçerb olarak değiştirilmiştir. Ocak 1982'den önce. 5.000 ve daha fazla prim ödeme gün sayısı ile emekli olanlara bağlanan yaşlıhk aylıklan için tek bir oran uygu- lanmaktaydı. Bu oran %70 olarak belirlenmiştı. %70 oranı 55 yaşını doldurduktan sonra emekli olan erkek sigortalüar için, her fazla yaşa karşılık % 1 'er arttınlmaktaydı. Bu deği- şiklik > r üriirlüğe girmeden önce 5.000 gün için de %70, 10.300 gün için de yine %70 oram uyguianmaktaydı. 2422 sayıb yasa ile bu kural değiştirildi. Bu kez 5.000 güne karşılık %70 oranı, %60'a indirildi. Bunun yanı sıra yaşblık ayhklannın sigortabrun, "5.000 günden fazla ödediği her 240 gunlûk malulluk, yaşlıhk \e ölüm sigortaları primi için %60 oranı l'er arttınlarak" hesaplanması öngörüldü. Budeğişiklik 1982öncesıemekhlerinietkilemedıve 10.300 gün prim ödeyen 1982 öncesi emeklilerinin aybk oranlan yi- ne %70'te kaldı. Buna karşılık, Ocak 1982'den sonra 10.300 gün uzerinden emekli olanlara ayhklan, %22 fazlasıyla %82'den bağlandı. Daha sonra 22 Ocak 1992 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 92/2607 sayıb Bakanlar Kurulu ka- ran ile ve yalnızca Üst Gösterge Tablosundan aylık alanla- nn aylık oranlan yeniden düzenlendi. Bu düzenleme ile 1982'den önce emekli olup, 840 bin lira yatınp. Üst Göster- ge Tablosu 9. derece 5. kademenin göstergesi olan 2.400 göstergeye getirilenlenn yaşlılık aybğı oranı, %70'ten % 80. 5'e yükseltildi. Üst Gösterge Tablosu'nun 9. derece 5. kademesinin gös- tergesi olan 2.400"den, 10.300 gün pnm ödeyip %80.5 oran- dan aybk alanlann 1993 yılındaki yaşbbk aylıklan: Ocak 1993: 2.400 (Gösterge) x 740 (1 Ocak-30 Haziran 1993 katsayısı) \ %80.5 (Aylık Oraru) = 1.429.680 TL. (Yaşlılık Aybğı) + 975.000 TL. (Sosyal Yardım Zammı) = 2.404.680 TL. Toplam Aybk. Temmuz 1993: 2.400 (Gösterge) x 835 (1 temmuz-30 eylül katsayısı) x %80.5 (Aylık Oranı) = 1.613.220 TL. (Yaşbbk Aybğı) + 1.225.000 TL. (Sosyal Yardım Zammı) = 2.838.220 TL. Toplam Aybk. Ekim 1993: 2.400 (Gösterge) x 940 (1 ekim-31 arabk katsayısı) x %80.5 (Aylık Oranı) = 1.816.080 TL. (Yaşlıhk Aylığj) + 1.380.000 TL. (Sosyal Yardım Zammı) = 3.196.080 TL. Toplam Aylık. POLTTIKA VE ÖTESÎ MEHMED KEMAL Enver Gökçe'ye Saygı... Hostesin sesi, "Kemerleri bağlayın, sigaralan..." der demez ayağımın yerden kesildiğini anladım. Yükseldik- çe küçük pencereden görünen kocaman bir beyazlık oldu. Sonra bulutlar.. Bulırtlar... Bulutlar... Bilmem kaç bin fite kadar çıkacak, sonra alcalarak Ankara'ya ine- cektik. Kaptan pılotun sesi, "Göynük... Beypazan uze- rinden gidiyoruz" oldu. Ankara'ya indik. Enver Gökçe öleli on iki yıl olmuş. Mezarlıkta saygı duruşunda bulunulacak... Mehmet Açıktan'la bir arabaya atlayarak Karşıyaka Mezarlığı'na yollandık. Geleceği duyurulan ünlülerden kimsecikler yok. Mezarlığa gelmeyenlerı yazayım: Ataol Behra- moğlu, Rkret Otyam, Hüseyin Atabaş, Metin Demlrtaş, Metin Turan, Şükrü Erbaş, Tolga Çandar... Adıyla yapı- şık (ısmıyle müsemma) Muzaffer Erdost orda... Bir de akrabalar, yakınlar gelmiş.. Ben ne arıyorum buralarda? Enver, mahalle ve çocuk- luk arkadaşımdı. Ardından lıse, fakülte arkadaşlığı geldi. Enver, lıseyi Gazi'de okudu, ben erkek lisesinde oku- dum. Bunlara hapishane arkadaşlığını da ekieyin! Türki- ye Gençler Derneğı davasında tutuklanan beş kişiden biri Enver, biri de bendim. Hapislik ikimizin de ilk acemi- liğiydi. Cebeci damındaki "ceza münferidi"r\\r\ karanlı- ğına gömüldük Sonraki yıllar bir çok girip çıkmalarla Enver, iyi bir hapishaneci olmuştu. Enver, kimi aflarla, kimi "iyi haller"\e hapishaneciliği yenmişti. Istanbul'a, Talat'ın Kahvesi'ne geldi. Eski tüfekler buraya gelir. Gel- di, ama iş de yoktu, güç de yoktu. Kendi kendine öğrert- diği Fransızcasıyla çeviriler yapmayı denedi. Pabto Neruda'yı dilimize kazandıran odur. Yazı çizisiyle ge- çim zordu. Bıraktı Istanbulu olduğu yerde, köyüne dön- dü.Eğin'inÇıtköyunegitti. Köyhali,oköylülere,köylüler ona alıştı. Hapislıkte aldığı romatizma ve mantar birtür- lü yakasını bırakmıyordu. Gene ayrıldı köyden. Istanbul yerine Ankara'ya geldi. Mezar taşında beş dizelik bir şiiri var, şöyle: Ben hürlük, kardeşlik çırasını Kendi hissemce götüren ınsan, Adı haritalarda bile bulunmayan Bir köyündenim Anadolu nun Görmedim bir bahçe, bir çiçek, bir şehir. Bu dizeler ilhan Başgöz'ün bellegindeymiş, ordan buraya aktarmışlar. Hapishaneden bilirim, Enver, çok güç yazan bir şair- dir. Uzun uzun düşünür, sonra karalar, sonra yırtar. Çok ünlü bir dizesi vardır: "Ölüm adın kalleş olsun." Genç yaşta ölen Saffet Hocamız vardı, onun için yazmıştı. Bir- kaç dizenin sonuncusu... Bu dıze o denli ünludür ki, her yerde görünür. 1944'lerin Dil-Tarihi'nde geçer. Ankara'da bir huzurevinde yattı. Çok duramadı, çıktı. Sonra dostların elinden tutmasıyla Bulgaristan'a gitti. Çok zor pasaport verdiler. Romatizma ve mantara bir türlü çare bulamadı. Bir süre kaldt sosyalist Bulgaris- tan'da. Memleket özlemi bağrını yaktı. Güzel türkü çığı- rırdı. Eğin türkülerini de dertlenerekderlememiş miydi? "Bu dert beni iflah etmez öldurür." Muzaffer Erdost anımsattı, "Gelmişken mezarlığa, öteki dostların mezarlarını ziyaret edelim" dedi. Dente Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan bir sırada, ama bir- kaç aralıkla gömülmüşler. Yani aralara başkalarını da koymuşlar. Bir anıt olmasından çekınmişler, ama gene de anıt. Mezarlıkta en çok çiçek konan mezarlar... îlhan Erdost'un mezarı da yakın. Şair Hasan Hüseyin de bur- da... Gene Muzaffer Erdost anımsattı, ziyaretlerden sonra Gazi Orman Çiftliği'nin girişindeki köfteciden köfte yer- ler, öyle dağılırlarmış... Biz de geleneğe uyduk. köftemi- zi yedik. Rahmetli Refet Genç'le de yıllar önce bu köfte- ciye gelmiş, köftemizi yemiştik. Enver Gökçe'ye binlerce saygı da bizden... Pazartesi gecesi Şinasi Salonu'nda toplamIdı Şairter, yazarlar, sanatçılar Enver Gökçe'yi anlattılar; gençler, aydınlardinledıier. Bakanlardan, müsteşarlardan, bele- diye başkanlarından gelen çiçekler, telgraflar gösteri- yordu ki, devlet yıllar sonrası Enver'e sahip çıkıyordu. Toplantıya katılanlara bakıyorum, çoğunluğu gençler oluşturuyor. Ne olacaksa bu gençlerle olacak sanıyo- rum. Ankara'da vaktiyle böyle genç ve zinde nüfus yok- tu. Sabahleyin kenti şöyle bir dolaşayım dedim. Metro çalışmaları, kenti bir şantiyeye döndürmüş. Ne yana yö- nelseniz kazı, yapı, çalışma.. Bir yere gidebilmek için birkaç yeri bırden dolaşmak gerekiyor. Hani şu kulağını- zı göstermek için elinizle öteki kulağı tutmanız gibi... Ankaralı buna, gelecek güzel günler için katlanıyor. Bunca karmaşa içinde kim özgür? Son demlerini ya- şayan sararmış yapraklar, bir o yana, bir bu yana uçu- şan yapraklar. Hele şu at kestaneleri, kentin simgesidir. Burada elli yılım geçti. Bir daha yeniden başlasam, elli yılım yok ki! Yapraklardan gelen sarı bir hüzün sadece beni değil, her yeri kaplamış... BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Modaanın yaratıcı gü- cünü gıysiye dönüştür- mek üzere çizgi aşama- sından alarak mulaj ya da kartonla kalıplayan tek- nisyen. 2/ Berabennde yağmur geürmeyen güçlü firtma... İnce urgan. 3/ Cennez kızı... tnsanlarda çiftleşme. 4/ Tarla sının... Erişmiş, ulaşmış. 5/ Kır yaşamı içinde aşk konu- sunu işleyen kısa şiir. Alan ölçüsü hektannın kısa yazıhşı. 6/ Slav alfabe ve yazj- sı... Uyanık. gözü açık. 7/ Bır renk... Hoş kokulu ve baharb mey- veleri anason gibi kimi yiyecek ve içeceklere tat vermek için kuüanı- lan bir bitki. 8/ Okur... Yeni bir şey bulma. 9/ Osmanlılar'da iskeleler- de alınan bir vergi çeşidi. YXTCARIDAN AŞAGIYA: 1/ Arap haıfleriyle yazılan bir yazı türü. 2/ Makam, mevki... Mahke- me sonucunu gösteren resmi belge 3/ Ensiz... tndyum elementinin simgesi... Eski Mısır'da güneş tannsı. 4/ Sırtı örten şey. 5/ Bir nota... En küçük sosyolojik bi- rim. 6/ Hıristiyanlığm kutsal kitabı.. Sazın en ince ses veren teü. 7/ Vilayet... Düzyazıda yapılan uyak. 8/ Belirli birhizmeti başa- rabıleçek güçtekı en küçük asken birlik... Iki ve daha çok katlı ev. 9/ Üzerinde yüzlerce iğneli köstek bulunan uzun babk oltası. Danışın, oğrenın, korunun AffiS SAVAŞIM DERNEGt Telf:533 47 73
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear