22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19KASIM1993CUMA 12 DIZIYAZI Z enci Müslümanlar; bağımsız bir zenci devleti kurma savaşımlannı sürdürürken, bir yandan da "Kökenlerimiz Afrika Müslümanlığıdır" demektedirler. Aralanndaki en ilginç bağlaşım, kuşkusuz "Tann-İsa-Muhammed" üçlemidir. Basketbolün 'flahı' Kerim Abdül Cabbar, Müslümanlığı seçen Ameri- kan siyatdarının da öncülerinden \e İslamın yayıcüarındandı. TMİSftİÜlİlfilK A M laR İ *PROF. NIYAZİ ÖKTEM İlk Müslümanlann Yeni Dünya'ya getirilişi, köle ticaretinin denetlenemediği 16. yüzyıla rastlar... Müslüman olan ilk ÂBD yönetidsi ise Manila Başkonsolosu Alexander Russel'dır Karainsanınluııııdu Müslümanlik...-7- ABD'de 1.000.000 civannda Müslümanın ya- şadığı sanılmaktadır. Müslümanhk yaygın bir şe- kilde olmasa da daha XVI. yüzyılda gemiciler tarafından yeni kıtaya getirilmiştir. XIX. yûzyılda bazj küçük Müslüman göçler de görülmektedir. Afrika'dan getirilen zenci kölelerin bir bölümü- nün Müslüman olduğu da bilinmektedir. 1860lardanıtibarenSuriye ve Lübnan'dankit- leler halinde Müslüman ABD'ye göç etmiştir. 1888 yıhnda Manila'daki ABD' Başkonsoloslu- ğu'na atanan Alexander Russetl VVebb 1892 yıhnda ülkesine döndügunde Müslüman olmuş ve bu olay büyük yankılar uyandırmıştır. Muham- mcd adını alan Webb "Islam DünyasT adh bir der- gi ve birçok kitap yayımlamışür. 1893 yılında Şi- kago'da toplanan Dinler Parlamentosu'nda tslam inancını temsil eden tek kişi Webb idi. Aynı yıllar- da 3000 Polonyah Müslüman ve küçük bir çerkez gnıp New York'a yerleşmiştir. Daha sonraki göç- lerle 1920lerde Kuzey-Batı eyaletlerinde Müslü- man komünoteler kurulmuştur. 1956 yıhnda Washıneton DC'de, 15 Müslüman ülkenin yardımıyla Islam merkezi açılmıştır. 1970'lerde Irakh Şiilerin göçüyle. Şia da ABD'de sesini yükseltme olanağını bulmuştur. Kuzey Amerika Şıi Derneği kurulmuş ve bu dernek "Isla- mk Review" adında bir dergi çıkartmaya baş- lamıştır. Amerikan Bektaşileri A BD'de önemli bir Müslüman grubu da Sufi- ler oluşturmaktadır. Yeni kıtaya XX. yüzyıhn başlannda gelen Hazret Han,ilk sûfı dergâhınıkurmuştur.OnuCorcGürciyefızlemiştir. Bektaşilerin de ABDde önemli bir merkezi bu- lunduğu bilinmektedir. ABD'de kuşkusuz en güç- lü tslam grubu "zeoci veya kara Müslümanlardır". Kara Müslümanlarda politik amaç, bağımsız zen- ci devleti kurma çabalan gözlemlenmektedir. Zenci Müslümanlar kökenlerinin Afrika İslamı olduğunu söylemekte ve bağdaşıma bir yol izle- mektedirler. Afrikahhk biüncinin gehşmesiyle bir- ükte zenciler arasında senkretik tutum (bağdaşım) da ortaya çıkar. Başlangıçta Allah-lsatMuham- med üçlemi içinde bir bağdaşıma gidilmiştir. Zenci Müslümanlığın kunıcusu olan E. Mu- hammed önceieri kendini tsa olarak tanıtmıştır. 1930'lardan itibaren bu tutumundan uzaklaşsa da o her zaman için mistik, metafızik ve İslamla pek yakınlığı ohnayan ükeleri de savunarak bağda- şımcı bir yaklaşımı sürdürmüştür. E. Muham- med'in yanında yetişen Malcom X, önceieri üs- tadının sadık izleyicisi olmuş; ırkçı, şiddete dayah bir zenci politikası savunmuştur. Daha sonra İslam ülkelerini gezen ve hacca giden Malcom X, İslamın olumlu yüzünü tanımış ve liderden aynlmıştır. Malcom X Sünni Müslümanhğı be- nimser bir tutum içine girmiştir. Kendisi bir sui- kast sonunda öldürühnüştür. Suıkastı yapanlann köktenci eski patronu E.Muhammed felsefesine bağh zenci Müslümanlar olduğu sanılmaktadır. Bab'dan Bahailiğe B ahailiğin kunıcusu Şirazlı Ziyyad Ali Mu- hammed'dir (1819-1850). Kendini Bab(Ka- pı) olarak tanımlayan Ziyyad, o kapıdan Nur'a ulaşılacağını söylemiştir. Kendini mehdi (mesih) ilan edince 1850 yıhnda ıdam edilmiştir. Ziyyad'm müritlerinden Mirza Hüseyin Ali (1817-1892). Baha adını alrnış ve kendisine Baha- ullah denihniştir. Babilik böylece Bahailiğe dönü- şür. Bahaullah Edirne ve lstanbul'da yaşamını sür- dürmüş. 1868 yıhnda ise Altka'ya sürühnüştür. Bahaullah Efendi'nin ölümünden sonra yerine oğlu Abbas Efendi (1844-1921) gecer. Abdulbaha (Baha'nın hizmetkân) adını alan Abbas Efendi 1911 yıhnda ABD'ye gider ve görüşlerini burada yayar. Bahaihk üç tek Tannlı dini bağdaştırmak iste- mektedir ve evrensel devletten yanadır. Hz. Mu- hammed dahil tüm peygamberler Allah'ın elçisi- dir. Laik devleti benimseyen Bahailer hakikat ve Cassius Qay, Muhammed Ali olduktan sonra, iman gûcüyle daha sert vurduğunu söylüyordu. T-M- ekkutuplu' ' konuma geldiği ileri sürülen 20. yüzyıl sonu dünyasında ABD'nin toplumsal dokusunun en güçlü ağının din olması düşündürücüdür.] Çünkü dünyanın efendisi sanılan ABD'de insanlar, bilim ve mantığal doymuş ve ilgilerini duygusalbk vej mantık ötesine çevirmişlerdir. 'ahailik, Sikhlik. Budizm ve benzeri dinler de günümüz ABD'sinin dinsel mozaikinde yer alıyor. Ama Gurulann kurduğu mezheplerin Amerikan halkı, özellikle de umarsız Yeni Dünya gençligi üzerindeki etkileri, tehlikeli boyutlara ulaşmaktadır. doğnınun peşinde koşmanın bir tür ibadet oldu- ğunu söyierler. Bahaılığın genel merkezi Akka'dadır. Bu ne- denle İsrail devleti tarafından desteklendiği iddia edilmektedir. Teokratik İslam devletleri Bahailiği baş düşman olarak kabul etmektedirler. Iran'da, Mollalar rejimi içinde Bahailerin idam edildiği bi- hnmektedir. Oysa Şah tarafından desteklenmiş- lerdi. Bahailik bugünün ABD'sinde Orta Doğu ve İran kökenli gruplar içinde yayılmaktadır. ABD'de Hinduizm, Jainizm, Sıhlik. Budizm gibi Uzak Doğu dinleri de mevcuttur. Bu dinler san ırka mensup insanlar arasında yaygındır. XIX. yüzyüın sonlanndan itibaren Uzak Doğu dinlerinin misyonerleri. "Gurular'"1 , ABD'ye gel- meye başlamıştır. Hinduizm, Sihhk ve Jainizm fazla yaygın değıldir, ancak Budizm bazı beyaz Amenkahlar tarafından da benimsenmiştir. Özel- hkle Zenbudizm bunlann içinde en yaygın olanıdır. Görüldüğü gibi ABD'de diiiler çok renkli bir mozayik olarak toplumsal yaşamı etkilemektedir. ABD'deki dinsel yorumlarda tutucu eğilimler ağırhktadır. "Tek kutuph]" hale geldiği iddia edilen dünya- da, tüm ülkelerin "efendisi" olan ABD'nin sosyal dokusunun en güçlü ağı din olgusudur. Dinsel öğeler yaşam ve kültürü etkilemektedir. Dünyanın efendisi olma. tek kutupluluk yargı- lan tartışılabihr, ancak tartışması olanaksız olan bir konu vardır ki o da medya aracıhğıyla bu kül- türün dünyaya yayıhnası olgusudur. En güçlü Muhammed Ali. Afrika Müslümanlarını etkiie- mek amacıyla Islaıni giysüeri de kuşanıyordu. medya ağı ABD'nin elindedir. Bu medya ağının aktardığı kültür artık "global bir köy" haline gelen dünyada en ücra köşelere kadar ulaşmaktadır. Sanatta dinsel motifler A merikan dramalannda hazcı kültürün, Anglo-Sakson pragmatizminin motifleri kadar inanç temelli öğeler de yer almak- tadır. Rasyonalizm. mantık, bilim, kitlenin ilgi alanlan dışına çıkmış; onun yerini duygusallık. ir- rasyonel açıklama şemalan ahnıştır. Bunalım ve zorluklar karşısında kitle; bilimsel, akılcı çözüm- ler yerine kör bir şckilde yazgıya bağlanmayı yeğ- lemektedir. Bu tutumda acaba Protestan Kalvenci yazgı an- layışının etkisi var mı? Bu tür bir etki İslamın tutu- cu yorumlannın ağırhk taşıdığı ülkemizde uygun bır zemin mi bulmaktadır? İnanç sistemlerinin dünya pohtikasını yönlen- dirdiği de bilinmektedir. Ve ne yazık kı tüm inanç sistemleri içinde tutucu yonımlar pohtikaya daha sıkı sanlmaktadır. Tutucu Musevi yorumlar, "Ii- kud Cepbesi" Siyonist emperyalizrni sürdürmek ister. Osya özgürlükçü. akıla Musevihk, politik ihtiraslardan uzaktır. Sevgi felsefesinin dini olan Hıristiyanlık özüne uygun yorumlarda banştan yanayİcen:yobazvebağnaz yorumlar hâlâhaçhzih- niyetini sürdürmektedir. Kara sesler, gözü dön- mûş bağnaz Müslüman herkesi zındık ilan edip, "katli »aciptir" derken; Müslümanhğı sevgi, saygı, "kul hakkını yememek*" diye algılayanlar. "faakika- te, güzele teslim olanlar", özgür ve mutlu bir ge- Siyah değiL, ama çok ünlüydü Cat Stevens.Şim- di YusufIsLam olarak kadndarla el sjkışmıyorü leceğe umutla bakarlar. ABD'de ne yank ki. tutucu Hıristiyanhğın arttığı anlaşılmaktadır. Yapılan araştırmalar. li- beral kiliselerden aynlmalann daha çok, tutucu kiliselere gecişin daha fazla olduğunu ortaya koy- maktadır. (Sanbay, Ali Yaşar: Protestanhİc ve Se- külarizasyon - Sosyolojik Bir Bakış, Bilgi ve Hik- met Dergisi, Bahar 1993,2, s.87). Dünyanın en güçlü medyasını elinde tutan dev- let yobazhğa gidiyorsa sosyo-pohtik gelişmeleri sağlıklı bir bicimde analize tabi tutmamız gerekir. Ağırhğı hissedilen yobazlık Y obaz zihniyet ırkçıdır, militaristtir, dünya için tehlike oluşturur. Bu durumda. inanç sahibi olsun olmasın, tüm özgürlükçü güç- lerin hberal din yorumlannın köktenci. tutucu yo- rumlar karşısında düşünsel mücadele vermesi ge- rekir. Bu mücadelede dikkat edihnesi gereken hu- sus özgürlükçülüğü elden bırakmamaktır. Sağdu- yunun en güçlü silahı akıl. düşünce ve özgürlük- tür. Başka bir anlatımla mücadelede samimi inanç sahiplerini rencide etmemek. özgürlükçü din yo- rumlannı desteklemek gerekmektedir. ABD'de sayısal olarak tutucu yorumlar ağırh- ktadır. Bununla birlıkte ABD'nin hâlâsiyasal alan- da özgürlükçülüğün bayraktarlığını sürdürmesi, azınhkta olan aydın kesımın hberah'zmi. özgür- lükçü felsefeyi özümsemiş olmasındandır. De- mokrasinin en iyi işledigı ülke de ABD'dir. Tutu- cu bir sosyal zeminde gerçek demokrasinin yürü- mesi şaşırtıa gibi gelebilir. Amerikan aydını, esen- h'ğe ulaşmanın özgürlükten geçtiğinin bihncinde- dir. O da bağnaz Kalvenciye kızar ama mücade- lesini fıkirle, düşünceyle ve politik örgütlenmeyle gerçekleştirir. Bizde olduğu gibi "sesJerini kesecek- sin jakobenüği" oralarda yoktur. Amerikan aydını öte yandan, sorumluluğunun bihnci içinde üniteryan kılise gibi liberal eğilimlere aktif bir bicimde katılır. Pazar günleri bu tür kili- selere gider, tartışmalara girer. "Adam sende, şjm- di dinte, febefeyle mi uğraşacağım? Yobaz adaın kültürden ne anîar" vurdumduymazhğı içinde de- ğildir. Amerikan aydını kendi dininin sosyal ko- numunu inceler, tarihsel kökenini bilir. Amerikan aydını din sosyologlannı, ömeğin Max Weber'i okumuştur. Çoğunluktaki Amerikan tutuculuğu düşünsel aydın potansiyeli karşısında ileri gidememektedir. Bu nedenledir ki şimdilik dünya açısından önemli bir tehüke yoktur. Ancak sosyal dokunun mahi- yet ve yapısmı bilmekte büyük yarar görmekteyiz. Ola ki bir gün Amerikan aydını sapıtıp, bizde ol- duğu gibi bilimsel olmayan bir mücadele ortamını benimserse vay dünyanın haline... BİTTİ (Niyazi Öktem'in yazı dizisi yakında kitap olarak da yayımlanacaktır.) ÇALIŞAJNLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL Enıekli ikramiyeıni kim öder? p EyKil 1968'de sigortalı olarak ise başladım 27 günlük bir sigortalıktan sonra, Eğitim ve Öğretim Hizmede- ri Smıfı'nda, devlet memunı olarak 16 yıl 3 a> öğrcrmenük yaptım. 1988 >ılında devlet memuriuğundan aynlarak, bu kez özel bir dershanede sigortalı olarak öğretmenlik yapma- ya başladım. 1993 yılırun sonunda emekliliğimi hak ettiğimi düşünerek emekli olmak istiyorum. Sorulanmı şöyle özetle- yebilirim. 1) Eylül 1968'de sigortalılığa başladığıma göre, 1993'ün sonunda emekliliği hak ediyor muyum? Emekhlik dflekçemi Aralık 1993'ün sonunda mı, yoksa 1994'ün başın- da mı (örneğin 3 Ocak 1994'te) vermeliyim? 2) Devlet memu- ru olarak Emekli Sandığı'na bağlı çaltştığım 16 yılın ikrami- yesini, Emekli Sandığı'ndan isteyebiîir mivım? Yoksa şu anda çalıştığım kurumdan mı alacağım? Kısaca, emekli ikra- miyeıni kira öder? (R.E.) YANIT: 1) 25 yıUık sigortalılık süresi içinde 5.000 gün malullük, yaşhhk ve ölüm sigortalan primi ödeyen erkek sigortahlar, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşhhk ayhğı almaya hak kazanırlar. 13 Eylül 1993 günü 25 sigortalılık süresi içinde Emekli SandığV- ndaki çahşmanızla birlikte 5.000 günü de (yaklaşık 7.600 gün) dol- durmuş bir sigortalı olarak. 13 Eylül 1993'te yaşhhk ayhğı almaya hak kazanmış durumdasınız. Bu hakkınızı dilediğiniz tarihte kullanabihrsiniz. 2) 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlanna Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Yasa'nın 12. maddesine göre: "Son defa T.C. Emekli Sandığı'na tabi görevlerden emekh'ye ayrı- lan ve kendilerine bu kanunun 8'inci maddesi uyannca birlestirilen hiz- met süreleri üzerinden aylık bağlananlara, T.C. Emekli Sandığı'na tabi daire, kunıluş ve ortaklıklarda prim ve) a kesenek ödemek suretiy- le geçen süreleri toplamı üzerinden, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre emekli ikramiyesi ödenir." Emekli Sandığı'ndan emekli ikramiyesi alabılmek için. son kez Emekli Sandığı'na bağh bir görevden (son 3 yıl 6 ayı da bu kurumda geçmesi koşuluyla) emekh olmak ve emekli ayhğının da Emekli San- dığVnca bağlanması gerekmektedir. Ozel bir kurumdan emekli olmanız ve emekli aylığmızm Sosyal Si- gortalar Kurumu'nca bağlanması nedeniyle. devlet memuru öğret- men olarak geçen 16 yılhk hizmet süresi için size emekh ikramiyesi ödenmez. tş Yasası'nın kıdem tazminatı ile ilgili 14. maddesinde: "T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu'na veya yalnızca Sosyal Sigortalar Kanunu'na tabi olarak sadece aynı ya da ileğişik kamu kunıluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiy le Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre y aşlılık veya malullük aylı- ğı ya da toptan ödemeye hak kazanan işciye, bu kamu kunıluşlannda geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kurutuşu işve- renince kıdem tazminatı ödenir.'1 Değışik kamu kurumlannda geçen süreler için kıdem tazminatını, ancak son kamu kuruluşu ödemekle yükümlüdür. Kamu kurumla- nnda geçen sürelere ılişkin kıdem tazminatını, özel kesim işvereni ödemekle yükümlü tutuhnamıştır. ANKARA/ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Krtaplar... Kitap Fuarı beni çok düşündürdü. O büyük ilgi nereden kaynaklanıyor acaba? Kitap düşmaniığına bir tepki, belli çevrelere uyarı mı? Yoz ortamda yeşeren bir özlem belki de. İnsan doğasını yaşıyor. Suskun bir toplum oluşturma çabalan; konuşmayan, tartışmayan kuşaklar yetiştirme- yi amaçlayan yöntemler başarısız oluyor. Oğrenmek, aydınlanmak isteği ağır basıyor. Gökkuşağı türü renkli yayınlar, pembe dizilerle yetinmeyenler daha güzel şey- ler okumak oğrenmek, aydınlanmak istiyor. Adnan Kahvecl'nin sözlerini anımsıyorum. Biliyorsu- nuz, çok okuyan bir kişiydi rahmetli Kahveci. Kağıtfiyat- larının kitapları da etkilediğini söyleyen birine kitapsever dostlanyla uyguladığı yöntemi anlattı bir akşam. Otuz ki- şilik bir grup. herkes ayda bir kitap alıyor, okuduktan sonra ötekine veriyor, ayda otuz kitap okumak olanağına kavuşuyor tüm dostlar. Kimi gazete okurları da uygulu- yor bu yöntemi. Değişik gazeteler alıyor, okuduktan son- ra değiştiriyorlar. Ben de uyguluyorum bu yöntemi, gazeteleri evdeki yardımcıma veriyorum, kitapları da dostlarıma; onlar okuduktan sonra da bir partinin, bir derneğin, bir okulun, bir huzurevinin kitaplığına... Kitaplı- ğımda yalnız yazar dostlarımm imzaladığı kitaplar var. Bir de başucu kitabı denenler. Döne döne okuduklarım... Kimi kitapları da okurlarım yolluyor, düşüncemde yeni çiçekler açıyor o kitaplarla. Bir öykü ya da şiir kitabıyla güzel köprüler kuruluyor aramızda. Kimi gençler okumaya vakit bulamadığından sızlanır, ama geçerli mi bilmem? Okumayı seviyorsanız vakit bu- lursunuz. Gecenizi birkaç saat uzatırsınız. Lambanızı söndürürken başka bir ışık yanar düşüncenizde. Daha aydınlık bir sabaha uyanırsınız. Okuma sevgisini çevre geliştiriyor sanırım. Evde, okulda, dost çevresinde kitap dostluğu da gelişiyor. Çocukluğumda babamın kitapları- nı seyreder, okumayı düşlerdim. O düş hayli geç gerçek- leşti. Şehbal dergileri, Tevfik Flkrefin şiirleri, kimi ro- manlar Arap harfleriyle yazılmış! Ortaokuida, tifoya yakalanıp uzun süre yatağa saplandığım zaman annem o harfleri öğretti bana. O kitaplarm hepsini okudum son- ra. Giderek tutkuya dönüşüyor kitapseverlik. Bir kitabevi- ni seyrederken gözleriniz parlıyor. Şimdi çoğu kapandı, ama yokuşumuzu da kitaplarla kucaklaşarak tırmanırdık vaktiyle. Birkaç adımda bir ya- zarlara rastlardık. SaH Faik'e, Ortian Kemal'e bir merha- bayla aydınlanırdı gunümüz. O kitabevlerinin vitrininde başka şeyler sergileniyor şimdi, kitabevi sayısı da azaln yor. Kitap sevgisini geliştirmek için çaba gösterenler de çok az değil mi? Tersine, kitaplar toplanıyor, yasaklanı- yor, yazarlaryargılanıyor;aydınlığıdeğil karanlığıyeğle- yen politikalar uygulanıyor neredeyse. Sonra da demok- ratikleşme sürecinden söz ediliyor! Oüşünce özgürlüğü olmadan demokrasiden söz edilir mi? Kimi politikacıla- rın çaprazı çok şaşırtıcı. Kimi kuruluşların önerileri de... örneğin Genelkurmay Başkanlığı'nın, yerel seçimlere partilerin ortak aday gösterme önerisi! Ama önce bilmek gerekir, böyle biröneri yapıldı mı, kime, ne zaman? Türk Silahlı Kuvvetleri'nin devlet yapısında belli bir görevi, belli yetki ve sorumluluğu var. Devletçarkının işleyişinde çok önemli bu görev ve sorumluluklar. Ancak politika oluşturmak, oluşan politikaları uygulamak da başka ku- ruluşların görevi. Geçen pazar Kanal 6'da değişik parti- lerden milletvekillerini dinlemekten çok hoşlandım. Herkes düşüncesini söylüyor, 'değişik görüşlerin tartışı- lacağı, ortak politikanın saptanacağı yer de Türkiye Bü- yük Millet Meclisi' diyorlar. Ancak ülkemizin gündemin- deki sorunlar Meclis'in gündemine gelemiyor bir türlü. Sıvas olaylarını araştırmak için gensoru açıldı, ama ge- nel kurula kaç kişi katıldı biliyor musunuz? Kırk beş kişi! Dört yüz elliye karşın kırk beş. Sıvas olaylarını yaşayan- lar ne düşünür bu durumda, yaşamayanlar da. Akşamla- n TV'yi açınca ne görüyoruz? Önce Başbakan Tansu Çlller, sonra ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz. Yıldız şarkıcılar gibi hep aynı şarkıyı söylüyor. Yeni birşey, bir artı, değişik bir nota yok. Havanda su dövüyorlar. Bir bar- dak suda fırtına kopuyor kimi zaman da! Ana muhalefet lideri, parti grubunda Merkez Bankası Başkanı'nın Baş- bakan'la üç buçuk aydır görüşemediğini söylüyor, ortalık karışıyor birden. Telefonlar, açıklamalar, düzeltmeler. Aslında eleştirilecek değil sevinilecek bir olay. Başba- kan'ın da kızması değil gülümsemesi gerekir bence. Demek işler görüşmeden de yürüyor! Kimi devlet adamlarının özyaşamını okurken bizde bu tür olaylara gülümsemeyi öğrendik doğrusu. ••• Politikayla uğraşanlar okumaya vakit ayıramıyor gali- ba. Eibet çok okuyanlar var, ama hiç okumayanlar da az değil. Meclis'in çok zengin kitaplığından kaç kişi yararla- nıyor, meraka değer. Yazık, her dilde, her konuda onca kitap sayfaları açılmadan duruyor. Oturumlara da katıl- mayan sayın milletvekilleri boş zamanlarını orada de- ğerlendirse keşke! BULMACA 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/ Aydın ihnde antik bir 1 kent. 2/ Tadı güzel, lez- zetli... Felsefede düşünce. 2 3/ Gebelikte kimi yemek- « lerden tiksinip, olmaya- cak şeyler için aşın istek 4 duymak. 4/ Mercek. 5/ g Küçük tekne kaptanı... Yavru ya da yemiş vere- 6 cek duruma gelmiş hay- j van ya da ağaç. 6/ Yahya Kemai'in hece ölçüsüyle 8 yazdığıtekşiiri... Boyala- g nn yoğunluğunu azalt- makta kullanılan kimyasal bile- şimlerin genel adı. 7/ Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne ya da üğja yapılan bir tür nakış... Yüze sürü- len pembe düzgün. 8/ Güzel, hoş. latif... Avuç içi. 9/ Bazı ruh hasta- lanm yangın çıkarmaya iten daya- nıhnazarzu. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Fırça gibi dik kesilmiş erkek sa- çı. 2/ Kokmuş hayvan ölüsü... Aynı ahır adına koşan yanş atlan- na verilen ad. 3/ Kafkasya'da ve İran'da yaşayan Türk soylu bir halk... İnce deri yada ince kabuk. 4/ Bir sayı... Çok hızh yazma- ya elverişli bir yazı sistemi. 5/ Kırma, melez... Emanet. 6/ Aşağı- hk kimseler. 7/ Dikenli bahğın küçük bir türü... İki tarla arasın- daki sımr. 8/ Şöhret... Kaygusuz Abdal'ın kimi şiirlerinde kul- landıâ mahlası. 9/ Yosunlann. kökü andıran tutunma organı... Bir nota. BARTIN1. ASLÎYE HUKUK HÂKİMLİĞ1 DosyaNo:1989 78 KararNo: 1990/206 Davaa Ant nahiyesi (Bartın ili), Kayacılar köyü. 37 hanede nüfusa kayıtlı, Ramazan ve Feride'den obna. 28.05.1961 d.lu Hüseyin Çetin ile aynı yer nüfusuna kayıtlı Mehmet ve Ayşe'den ohna. 15.10.1960 doğumlu Fatma Çetin'in mahkememizin 08.05.1990 tarihli karan ile MK'nın 134. mad. gereğince zina nedeniyle boşanmalanna karar ve- rilmi; olup, Dosya davaiısı Fatma Çetin'in adresi meçhul olup, adı geçene işbu mahkeme ilamının tebliği yerine geçerh olmak üzere ilan olunur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear