26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19KASIM1993CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI lt Pamukta prim herkese yaradıSAMİHAZMİEZER ADANA - Destekleme alımı kapsa- nundaki ûrünler için öngörûlen ve pa- muk ahmlannda uygulanmasına başla- nan prim sisteminin, sektördeki tûm ke- simlere yarar sağladığı bildirildi. Siste- min uygulanmasında başanya ulaşıldığmı belirten Seyhan Zıraat Odası Başkanı Süleymaıı Girmen, ''Prim siste- mi, devletin de, üretkinin de, tekstilcinin de lehine" dedi. Sistemin asıl amacmın, ürûn ahmla- nnda devletin cebinden çıkan parayı azaltmak ve dış piyasalarda tekstil sa- nayiinin rekabet gücünü arttırmak ol- duğunu. bu konularda başan sağ- landığını kaydeden Ziraat Odası Baş- kanı Giresun şunlan söyledi: "Pamuk, piyasada, dûnya pazariannın altmda bir rakam olan 5350 liradan satıldı. Böylece sanayki ucuz fiyatla hammadde temin edip, uluslararası rekabet koşullanna uyum sağladı. t retici, de>letten de 3 bin lira primini aldı \e öngörûlen 8350 lira fi- yata ulaştı. emeğinin karşıhğuu aldı. De>- İet de 8350 lira yerine 3 bin lira ödeyerek, önceki yıllara oranla önemli ölçüde tasar- nıf sağladı. Üretici, pamuğunu dökmek için Çukobirlik'in önünde beklemekten kurtuldu. Pazar genişledi. Bunun yanı sıra, çırçır fabrikaları da üretime başladı. Bölgede ekonomik hareketlilik arttı." Pnm ödemelerinde ortaya çıkan ak- saklığın Ziraat Bankası personelinin cu- martesı-pazar mesai yapmasıyla gideril- diğini, bu şekilde yığılmanın önlendiğini anlatan Gırmen. "Bölgede onun dışında belirgin bir aksama olmadı. l ygulama, hukuki ve cezai anlamda müteselsil so- nımluluk getirdi. Ziraat Odalan, Ziraat Bankası ve Ticaret Borsası, birbirine karşı sonımlu tutuldu. Bir tür otokontrol oluşturuldu ve böylece berkes titiz çalışö, aksaklıklar önlendi" diye konuştu. MIKRO DtNÇTAYANÇ Yağmur Yağdı... Kalite yönetiminin başarılı uygulamalarını değerlendiren Kalite Ödülleri, Japonya'da 1951 yılından beri Deming Ödülü adı altmda, A.B.D.'de 1988 yılından beri Malcolm Baldrige Ödülü adı altmda veriliyor. llk Avrupa Kalite Ödülü ise geçen yıl verildi. Türkiye'de bu yıl tesis edilen ve Avrupa Kalite Ödülü kriterlerini esas alan ödülün ilk sahibi Brisa oldu. Ulkemizin önde gelen kuruluşlarından 12'si, faaliyetlerini içeren birer dosya hazırlayarak Haziran ayında ödüle aday oldular. Dosyalar, bağımsız denetçiler grubu tarafından değerlendirildi ve sonuçta 3 kuruluş finale kaldı. Yerli ve yabancı denetçilerden oluşan gruplar, finale kalan kuruluşları bir hafta süreyle ziyaret ederek yönetim ve üretim faaliyetlerini incelediler. Denetçi grubu raporlarına göre değerlendirme yapan jüri, Brisa'yı en başarılı şirket seçerek, Kalite Ödülüne layık buldu. Brisa bu sonucu, yalnız üründe ve üretimde kalite standartlarına uymayı değil, müşteri isteklerinin tam karşılanmasını da hedef alan kalite ve yönetim anlayışına borçludur. Brisa için, toplam kalite yönetimi, kalitenin her geçen gün daha yükseklere çıkarılması için girilen, sonsuz bir yoldur. Brisa, Kalite Ödülünü tesis ederek, ülkemizde kalite bilinc'min yükseltilmesine öncülük eden TÜSİAD ve KALDERe şükranlarmı sunar. Kalite ödülü değerlendirmesinde esas alınan 9 kriter ve değerlendirme ağırlık paylan şöyle, l.Uderiik(% 12) 2. Kurvmsal Politika ve Srrafeji (% 8) 3. Çalışanhnn Yönetimi (% 7) 4. Kaynakhr (% 8) 5. Prosesler (% 15) 6. Müşteri Tatmini (% 20) 7. Çalışanhnn Tatmini [% 10) 8. Toplumsol Etki ( % 6) 9. Faaliyet Sonuçlan (% 14) Brisa bu kriterlere göre en yiiksek puanı alarak ödüle hak kazandı. BRİSA BRIDGESTONE SABANCI LASTİK SAN. VE TİC. A.Ş. Yağmur yağıyor... Hem de 'bombalı' cinsinden... Bar- daktan boşanırcasına... Sıcak evin penceresinden izle- mek 'keyif; ama adımımı sokağa atar atmaz, Istanbul'da yağmurun ne anlama geldiğini kavramaya başlıyorum. Otobüsler, Feneryolu durağını 'pas geçiyor.' içleri bklım tıkış... Her gün dolmuşların sıra beklediği Fener- yolu kavşağında, bu kez yolcular 'sıram sıram'... "Herhalde dolmuş grevi falan var" diye geçiriyo-. rum içimden ve "Taksi"- diye haykırarak caddenin nerdeyse orta yerine atıyo- rum kendimi... Çevremde, benim gibi 'ünleyen' kalabalık bir grup var. Onlar da bana 'sen dahatoysun' bakışları fırlatıyorlar. Çünkü, gelip geçen (ve de geçerken su sıçratmaya özel 'alaka' gösteren) bir dolu boş tak- si var; ama duranı yok. Sonunda bir tanesi önümden geçip ileride ya- vaşlıyor. Bakıyorum, şoför dikiz aynasından beni 'kesiyor!' Istanbul çocuğu- yum ya, hemen 'uyanıp' yanına seyirtiyorum. Kapıyı açar açmaz şoför, gözlerimin içine baka ba- kan taksimetreye uzanıyor ve... Ve; gece tarifesi' düğ- mesine basıyor 'yersen' dercesine... Misafir misali 1 bulduğu- mu yemek üzere biniyo- rum. Sonuç; 'açık havada' 27 bin 200 TL yazan (ve ne hikmettir ki, tüm şoförlerde 'bozukluk çıkışmadı- ğından' her seferinde bana 30 bine patlayan) Feneryo- lu-Kadıköy yolculuğu, bi- raz da dur-kalk sıklığından olsa gerek (çünkü büyük- şehır 1 İstanbul'un Kadıköy yakasında ne kadar maz- gal varsa, tümü tıkalı oldu- ğundan yollar su altmda), 42 bin 200 TL'ye 'mal olu- yor.' Kuşkusuz, bu şoförün de 'bozukluğu çıkışmıyor!' Ama olsun, ha 27 bin 200- ün üstünden. ha 42 bin 200ün üstünden fark et- mez. yediğim 'kazık' gene 2 bin 800 TL'cik! "Akşama, Kadıköy'den Feneryolu 'na yürümez- sem, ne olayım" diyorum içimden... Yağmur, gün boyu sürü- yor... Akşamın karanlığın- da, Cağaloğlu-Sirkeci yo- lunadökülüyorum. Yokuş- tan aşağı dere akıyor san- ki. Üstelik, Sirkeci'ye yak- laştıkça, dereler önce 'gö- let', sonra da düpedüz göl' haline geliyor. llk gölet ve gölleri, uzun atlamacı tavrıyla zıplaya- rak aşabıliyorum, ama karşıdan karşıya geçerken 3 bin metre engellideymiş- çesine su maniasına' takılıyorum. Artık hiçbir şey fark etmez; bileklerime kadar sırılsıklam oidum bile! Şehir Hatları vapuruna atıyorum kendimi... Üst bu- run güvertesi bomboş. Gö- züme kestirdiğim bir yere yayılıyor ve kitabımı açıyo- rum. O da ne? Kitap 'anında' sırılsıklam! Çünkü, üst bu- runun üstünü örtmesi ge- reken 'çatı,' ekonomimizin üst yönetimi gibi her yanı- ndan 'su kaçırıyor!' Kadıköy'e indiğimde, sa- bahki sözümü çoktan unu- tuyor ve otobüs durağına saldırıyor ve anında 'püs- kürtülüyorum.' Dolmuşlar hâlâ "grevde!" Umarsızca "Taksi" diyorum gece tari- fesine çoktan razı olacak denli ıslak halde!.. Eve girip kurulanırken bir yandan da hesaplıyo- rum. 'Açık' havalarda, gün- de 6 bin 500 lira (salt sa- bahları Feneryolu-Kadıköy dolmuş ücreti. Gerisi Basın Kartı'nın 'nimeti') olan yol harcamam, yağ- murlu' havada 90 bin liraya fırlayıvermiş. Eh, hep Tansu Hanım enflasyonu olacak değil ya, bu da kul yapısı 'rah- met' enflasyonu... İstan- bul'un işinden 'bencileyin uzak yaşayan' tüm çalı- şanlarına göre hesaba vursanız, kaç milyar TL eder dersiniz? Ana fikir: Düşene salt hü- kümet değil, 'rahmet' de vurur. Ana fikrin ana fikri: Hü- kümetler de, 'rahmet' de kul yapısı olanda ya düş- memek ya da kalkınca o ] kullan bir iyi dövmek gere- ! kir. :
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear