22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5EKİM1993SALI HABERLER Başınıngölgesini öııüııedüşürmeden Türkiye Banş Derneği Başkanı Mahmut Dikerdem ardında onurlu bir yaşam ve keder ve saygı bırakarak bu dünyadan aynldı AYDIN ENGtN "EroekH Büyükelçi Mahmut Diker- dem önçceki gün İstanbuTda, 77 yaşında öMi... w diyebaşla>abılırdı buvaa.Oka- darla kalsaydı, olsa olsa Dışişleri Ba- kanhğı eski kuşaktan bir "monşer" yitir- miş oîurdu. Hani iyi yemek yemeyi. han- gi yemekle hangı şarabın içileceğinı iyi bilen ve bunu inceden inceye anlatmak- tan hoşlanan, Fransız konyaklannı ta- darak değil koklayarak tanıyan, Fransız konyağı dışmdaki "kooyakîan" içkiden saymayan, Fransızcayı DJT Franaz gibi konuşan. protokol adabından iyi anla- yan. giyiminde titiz. gûlümsemekte ha- sis. özel yaşamında da , meslek yaşamı- nda da iniş çıkışlar olmayan. Batı baş- kentlerinın sokaklannı. alanlannı An- kara'dan. Adana'dan daha iyi taruyan ve bunu saklamayan, yani arük türü tü- kenmekte olan o ünlü Dışişleri "Mon- şer"lerinden biri... olabilirdı. daha kötü- sü öyle kalabilirdi Mahmut Dikerdem. Bakın şu yaşam öykûsüne: I9I6 yıbnda doğdu. Galatasaray Lisesini (Mekteb-i Sultani yani) I935'de, Hukuk Fakültesini I938'de bitirdi. Dışişlerine katıldı. Elçilik. büyükelçilik binalannda. konutlannda, yeryûzü başkentkrinde geçecek bir yaşama adım attı. Cenevre, Bern. Kahire ilk duraklar. Sonra Dışişle- ri Bakanhğı Ortadoğu ve Kıbns masa- lannda genel müdürlük. Ardından ve bu kez "büyükelçi" rütbesiyle Amman. Akra ve Yeni Delhi... Böyle gitse herhal- de Bern ya da Budapeşte ya da Londra ya da Stockholm Büyükelçisi fılan diye geçecekti adı. Oysa Dikerdem Ghana"- nın başkenti Akra'da bir 'Monşer" de- ğil, NkrumalTın Ghana'da. Lumumba'- nın Kongo'da, Ben Beflamn Cezayir'de tutuşturduğu Ulusal kurtuluş hareket- lerini izleyen, izlemek bir yana yaşayan bir özgûrlük savcaşçısıydı. Uyanan Kara Afrika'da esen güçlü antiemperya- list rüzgarlan yüreğinde duyuyor, bilin- cinde zenginleştıriyordu. Yeni Delhi'de mihracelerin "muhteşem" Hindistan'ına değil. yoksulluğun ve koleranın biçtiği kömür gözlü insanlara bağlandı. Kendi isteğı ileemekli oJdu. Dış politi- ka yazılanyla basına gırdi. Akşamda yazıyordu. Sonra takma adla başyazılar da yazdı. îkinci Dünya Savaşı'nın yıkımının, Hitler faşizminin, ülke, ırk, millet ve milliyet tanımayan uluslararası sermayenin savaş kışkırtıalığının do- laysız tanığı idi yaşamınca. Savaşı kış- kıftıp kanla, ınsanlığın acılanyla besle- nen silah tekellerinin, uluslararası politi- kadaki belirleyici ağırhğını yakından gözledi ve işleyişi bütün inceligiyle kav- radı. Sonra da bilgisinin. birikiminin ve bilincinin gerektirdiği adımı attı. Dün- yada yükselen banş hareketi zincirinin Türkiye halkasının başına geçti. Türkiye BanyDemeğrnin Başkanı'mn adı Mah- mut DikerdenTdı. Kendını "Banş sa- vaşçtsı" olarak nıteliyordu. "Banş, ulaş- mak için uğrunda savaşraanıız gereken soylu bir erektir*' dıve başlıvordu Banş Derneği'nin Genel Kurul açış konuş- masına. Sonra generaller geldı. Lilkenın en iyi, en yiğiı, en özverili evlatlanna yö- nelik sürek avlan başladı. Banş savaşçısı Dikerderrfi '"gizli örgütyöneticisi" ola- rak tutukladılar. Kanserliydi. Bunu bıli- yordu da. Ama bir "monşer"i kıskandı- racak zerafetını hiç yitirmeksizin 12 Ey- lül zindanlannda başının gölgesini önü- ne düşürmeden yürûdü. Mahkeme salo- nunda yargıçlara savunma yapmadı, de- mokrasi, özgûrlük ve banş dersi verdi. Kara calınmak istenen ülkemızin ak adı- na kara çaldırmadı. Nobel Banş Ödülü adayıydı. Nobeljürisi ödülü Dikerdem'e vererek kendi adlannı onurlandırma fırsatmı kaçırdılar. Sonra sekiz yıl ağır hapse mahkum edildi. Yasal anlamda "aklanmas" için I4l ve 142. maddelerin kaldınlması ge- rektı. Gercek yaşamda aklanmaya hiç gereksinimi yoktu. 3 Ekim 1993 günü kansere yenik düştü. Sessizce öldü. Bir- yerlerde ağlayanlar mutlaka vardır. Ama Türkiye'de "Ben Mahmut Diker- dem'i yetiştiren bir ülkcnin çocuğuyum" diye öğünenler daha çoktur. Pek çok- tur... Onurlu direniş METtNÖZEK Sayın Dikerdem'i tam çeyrek yüzytl önce tanıdım. Mesleği do- Îayısıyla aralıklı olarak görüşebi- lirdik: Moda'da, Londra'da, Hei- delberg'de, Teşvikiye'de saatler boyu ilginç söyleşilerimiz oldu. Ve sonra yandan çoğunu gece gün- düz birlikte yaşannladığımız üç yıh aşkın süre 12 Eylül'ün askeri hapishaneleri... Bunca aru, izle- nim içinde beni en etkileyen onun içınde bulunduğu yaşam koşul- lanna, ahşkanhklanna nıtelik ve nicelik bakımından aykın olsa da, gösterdiği olağanüstü uyum yete- neğiydi: en optimal biçimde, yakı- nmadan, sızlanmadan ve fakat düzelmeleri için savaşım vermeyi eksik etmeden. Varhkb sayılacak bir ailenin ço- cuğu idi; Mekteb-ı Sultani'de okumuş. ülkemizde büyükelçi rütbesi kazanmış en genç diplo- mat olmuştu. Bu gelişmenin nes- nel. somut olanakJanm yaşamı- nda kullanmaya düşkündü. Fa- kat bu eğilimi düşündükleri, doğ- ru bildikleri uğruna rahatından, keyifli abşkanlıklanndan yüz çe- virmesine engel olmamıştır. Giyi- mine özen gösterirdi. 1982 yıbnın kuru soğuk bir gecesinde, ilk tu- tuklanan Banş perneği davası sanıklan olarak ikimiz Selimiye Kışlası'run bodnımunda, at ahın- .- ndan bozma koca koğuşta buluş- tuk. Aynı Dikerdem'i sekiz ay. Kartal-Maltepe Zırhlı Tugayı'- ran, muhimmat deposundan tutu- kevine döndürülmüş zindarunda. ıslak taş duvarlann içinde, toprak zeminde pazen pijaması, tek ve bozuk sobanın kıramadığı ayaza dayanmak için hırkasını giymiş ansıyonım. Yakınmalan üzerine askeri hastahaneye yollanılması kaçıru- lmaz olduğunda, gözJerimle ilgili olarak birlıkte gıtmeyı sağ- lamıştım. Orada inceleyen hekim- lerle de görüşebıldım. Tanıda kuş- ku yoktu. kendisine söylenmedi. Biz öteki tutuklujar için de duru- mu "herkesçe malûm bir sır" olarak kaldı. Ashnda hastalığrnın tanısını sezmişti; biüyordu. Hiç söz et- medi, hiç yasa kapılmadı. Diye- bilirim ki davasını, haklıhğnı kanıüama kararhhğı, çabası has- talığının ivmesini de kesmiştir. 12 Eylül faşizminin Banş Demeği'ne yönelik davasının baş tutukluşu, tutsağı olmak onurunu bir taç gibi taşımak erdemini göstermiştir Sayın Mahmut Dikerdem. Insa- noğlunun yaşam koşullanna onurlu biçimde de uyum sağla- yabileceğinin, bu yöndeki gizil ye- tencklerin smırsizlığının örneği olarak saygıyla anımsıyonım. Boyun eğmedi ERDALATABEK Aklımda hep ciddi tutumuy- la, kararlı tavnyla. her koşulda gösterdiği zarafetiyle yaşaya- cak. Hapishanede de 'bûyüke!- çi'ydi. Uzun yıllannı en önemli görevlerde geçirdiği 'devlet'in 12 Eylül'den sonra kendisine çektirdiği acılan belli etmemek için özel bir çaba harcadığını sanıyorum. Gerçek bir 'mis- yon' ınsanıydı. İçinde yaşa- dığımız koşullann bu 'misyon'- un bir parçası olduğunu bilen bir kararhhk içinde yaşadı. Hiç- bir nedenle. hiçbir koşulda bo- yun eğmemesi, onun kişiliğinin, karakterinin kalia birgösterge- sidir. Banş Demeği'ne yönelik suçlamalan bilinçle, soğukkan- lılıkla, sorumlulukla reddeder- ken davranışlan da bu inananı yansıtıyordu. Sadece 'daha iyi bir dünya, daha iyi bir Türkiye' için adadığı hayatının son yılla- nnda çektiği sıkınular, bu mü- cadelenin nasıl bedeller istediği- nin açık göstergesidir. Her zaman 'meşruiyetçi' ol- du. Açık ve yasal çalışmalann insafsızca suçlandığı bir döne- min sıkıntılannı paylaşırken de kendinden sonra gelecek ku- şaklara inanç, kararhhk ve ka- rakter örneği olmuştur. Toplumun belleğinde böyle kalması onun hakkıdır. Ayağı dadflidesiirçmedi... HÜSEYİN BAŞ Ülkenin tüm kuruluş ve kurumlannda gözlenen derin çöküşün bü>oik bir hızla toplumun tüm kesimlerini etkisi altına aldığı. tûm değerlerin yozlaştığı bir genel umutsuzluk ortamında Mahmut Dikerdem gibi banş. demokrasi ve insan haklan sa- vaşçısının ölümünün, banşa ve demokrasi- ye gönül veren yurtseverleri derinden ya- raladığına kuşku yok. Mahmut Dikerdem. ülke ve dünya so- runlannı derinlemesıne ve gerçekiiğı içinde bilinçle kavrayan büyük bir aydındı. En ve- nmli çağında diplomasiden uzaklaştınldı. Ama o köşesine çekilmedi. Banş Derneği Başkanı olarak, yurtsever bir aydın, ödün- süz bir demokrat olarak titan müsvetteleri- ne karşı oluşan direnişin önde gelen simge- lerinden biri oldu. Mahmut Dikerdem'le. Banş Derneği çalışmalan sırasında ve uzun tutukluluk yıllannda oluşan sayısız anı- lanmız var. Ama o anılar sadece öfke ve aalarla il- gilidîr. Tutukluluk yıllan ile ilgili espriler. şakalar, tuhaflıklar ise haksızlıklara, ah- maklıklara. insana inanılmaz ölçüde ya- bancı hale getirilen maşalara ve o maşalan insanhk dışı davranışlarda kullanan Kara- kuş'lara duyulan büyük öfkeden kaynak- lanan onulmaz aalan, bir nebze de olsa, hafıfletmeye yönelikti. Ve o aalar salt bizimle de ilgili değildi. Tüm gençlerin, aydınlann, maddi ve mane- vi işkenoeye maruz kalan tüm yurtseverle- rin de aalanydı. Mahmut Dikerdem'in tutukluluğumu- zun zor yıllannda ayağı da, dili de hiç sürç- medi. Düşüncelerinden zerrece ödün ver- medi. Dostlanna o eşsiz sevecen nezaketiy- le hep bağiı kaldı. Sayıldı. Sevildi. Son zamanlardaki büyük üzüntüsü, sos- yalist dünyada gözlenen derin bunalımdı. Ama o. ödünsüz bir sosyalist olarak, sos- yalizmden hiç umudunu yitirmedi. Sosya- list düşüncenin insanın temel ve yaşamsal ihtiyaçlanndan kaynaklandığına ve kısa sürede, bu kez çok daha büyük bir güçle in- san yaşamındaki yerini alacağına olan inancı tamdı. Mahmut Dikerdem, öldü. Ama ona ve onun gibi binlerce yurtsever demokrata onca haksızlığı, onca zulmü reva gören ti- tanlar ve maşalan altın kafeslerde küçük yaşamlannı sürdürüyorlar. Ve ülkede çok kimse bu hesabın sonılmadan demokrasi- nin nasıl egemen kıhnabileceğine hiç ama hiç akıl erdiremiyor. Tüm yurtsever demokratlann başı sa- ğolsun. Dikerdem'in cenazesi yann toprağa veriliyor İstanbul Haber Servisi- CerrahpaşaTıp Fakültesi'nde önceki gün yaşamını yitiren Banş Derneği Genel Başkanı ve emekli Büyükelçi Mahmut Dikerdem'in cenazesi yann toprağa verilecek. 12 Eylül askeri darbesinden sonra toplam 3 yıl cezaevinde kalan ve TCK/nın 141. maddesi uyannca 8 yıl ağır hapis cezasma çarptınlan, bu maddenin kaldınlmasıyla beraateden Dikerdem. uzun süredir kanser tedavisi görüyordu. Dikerdem'in cenazesi yann Söğütlüçeşme Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra toprağa verilecek. BuaradaDİSK Genel Sekreteri Süleyman Çelebi, Mahmut Dikerdem'in ölümü nedeniyle şu açıklamayı yaptı: "Yaşamını insanlığa adamış bir yürek daha sustu. Dikerdem ödün vermeksizin in- sanlığın, dün\ anın banş içinde yaşaması ideali için uğraş >erdi. Barışı istediği için > argılandı, cezaevlerine atıldı. Bu basküara karşın direodi. insaıüık onurunu çiğnftmedi. Dikerdem dört bir yani kanlı savaşlara sahne olan, kardeş kanı durmaksızın akan bir ülkede banş sav aşunı verecek kadarcesaretliydi. Demokrasiye ve banşa yürekten bağlıi şçî sınıfımnO'nun anısını mücadelesiyle yaşatacaktır." 'Rakılar benden' KEMAL ANADOL 1983 yazında fstanbul müthiş sıcaktı. Nem ve ısı Metris'teki ba- rakalan cehenneme çeviriyordu. Yüzlerce kilometrelik yolculuk- tan sonra tstanbul'a gelen "Banş" sanıklan arkalıksız sıra- larda put gibi oturarak saatlerce bekleşiyor, sıra gelince savunma- lannı yapıyorlardı. İddianame sırasına göre ilk sa- vunmayi Banş Derneği Başkanı Maırnıt Dikerdem yapacaktı. Di- kerdem tutuklu iken Deniz Kuv- vetleri'nin Kasımpaşa Hastane- si'nde ağır bir ameliyat geçirmiş, yaşlı vücudu prostat kanserini yenmeye çahşıyordu. Fınna dönen barakada Diker- dem savunmasma başladı. Nük- leer silahlanmayi. dehşet dengesi- ni. ınsanlığın banşa gereksinimi- nı. savaşsız bir dünyanın gerekli- liğini. askcrlerden oluşan 1 nu- marab Sıkıyönetim Mahkemesi'- ne anlatmaya çalışıyordu. Bir ara yorgunluğu doruk noktasına gel- di. Başından aşağı terler akı- yordu. Gömleğinde kuru nokta kalmamıştı. Sanki duş yapıyor- du.. İki kez sendeledi, düşecek diye ödümüz kopuyordu. Mah- kemeye dönerek çok yo- rulduğunu. saatin hayli ilerlemiş olduğunu, bu nedenle sa- vTinmasına bir sonraki celse de- vam eünek istediğinı söyledi. Heyet kendi arasında kulak kulağa fısıldaştı. Ara karannı dinlemek üzere ayağa kalktığımızda istemin reddedildi- ğıni öğrendik. Otuz beş yıl Dışişleri Bakan- lığı'nda hizmet veren, Türkiye Cumhuriyeti'ni dış ülkelerde onurla temsil eden Dikerdem bir anda anıtlaştı. Sesinin tonunu yükselterek ve cunta yönetimini suçlayarak savunmasını sürdür- dü. Duruşma bitmişti. Salondan çıktık. Ali Taygun'un antika oto- mobiline bindik. Aykut Göker ile birlikte arka sıraya oturduk. Du- ruşmalardan sonra Beyoğlu'- ndakı Çatı'ya gitmek âdet olmuş- tu. Bırkaç duble içtikten sonra İstanbul dışına gidecekler bura- dan otobüse bınerlerdi. Araoa hareket etti. Dikerdem yorgun ama sakindi. Hepimız savun- manm ve suç duyurusunun etkisi altında sıkıntıb bir ortam içindey- dik. Ali Taygun. Dikerdem'e kendisini nereye bırakacağını sordu. Büyükelçi arkaya döne- rek: "Çocuklar. ben de sizinle Çatı'- \a gidiyorunı. Bu akşam raküar benden" dedı. "Hiç zahmet etmeşin efendim. Siz yoruldunuz. Hem bu akşam rakı içmek de nereden çıktıT" yanıtını alınca neşeli bir ifadeyle: "Öbneden savunmamı yaptım. İstediklerimi söyleyebildiıtı. Onu kutlayacağız" dedi. Dikerdem'in savunmasından Banş Derneği Genel Başkanı sıfatıyla yüksek mahkemenizden talebim şudur: "Halkunızın özlemleri >e ha- yati çıkarlan doğrultusundaki dü~ şünce \e uğraşlanmızdan örürii bize hayali suçlar atfederek huzu- runuza gönderen bu iddianatneye itibar etmeyiniz. Banş ve demok- rasiyi savunan. genç kuşaklara yaşanılası bir dünya ve ülkesine güvenli, aydınlık bir gelecek sağia- mak üiküsüne kendilerini adamış Türk aydınlannı bekleyen akıbe- rin hapse tıkılmak, işsiz bırakı- bnak olduğu kuşkusunun kamuo- yunda varatılraasına engel olunuz. bünyanın döndüğünü kanıtladığı için mahkum edilmek istenen ünlü bilim adamının yargıçlarına *ne japayıni ki dünya dönuyorf" dedi- ği gibi, bizi de 'ne yapalım ki dün- ya halkları banş isrivor!" demeye zorlamayınız. Dİinyanın döndüğü nasıl tartışıiamaz bir gerçek ise tüm dünya halklarının banş içinde yanyaıta yaşamak istedikleri ve topluca intihar demek olan savaşı reddettikleri de o kadar açık ve kesin bir gerçektir. Siz Sayın Yargıçlar da Nzler gibi dünya kamuoyu ve tarih önün- desiniz. Banş Derneği hakkında varacağınız yargı ile Türkiye'nin insanlık camiası içindeki yerini be- lirleyecek ve halkımızın banş, de- mokrasi yolundaki inançlı, kararlı mücadelesine güç katacaksınız." Gerçek bir aristokrat ATAOL BEHRAMOĞLU 1982 yılıru unutmam ola- naksız. Çünkü 40 yaşımı ta- mamladığım ve dogum gü- nümün hapishanede kut- landığı yıldır. 1982 yıh Mart ayında hakkımızda tutukla- ma karan ahndı. Aralannda bulunduğum bir aydınlar topluluğu (sanatçılar, millet- vekilleri, meslek örgütü yö- neticileri. yazarlar, öğretim üyeleri, profesörler. gazeteci- ler) Maltepe'de cephanelik olarak kullanılmaktayken cezaevine dönüştürülen bir taş bodruma kapatıldık. Bu, sözcüğün tam anlamıyla zin- dandan, Dikerdem'e ilişkin anılanm çok fazla değil. Çünkü hastaüğı nedeniyie bir süre sonra hastaneye kal- dınlmıştı. Maltepe'den anı- msadığım Dikerdem, giyimi- ne, kuşamına, tıraşına, sanki dışardaymışçasına özen gös- teren (o dönemde hapisane üniformalan üstümüze geçi- ribnemişti henüz), zin- darumızın girişindeki üstü tel örgülerle kaplı üç dört metre karebk sözüm ona "açık" alana akşamüstleri çıkarken, sanki Şanzelize'de bir akşam yürüyüşüne pkıyormuşçası- na tiril tiril gömlekler ve ter- temiz ütülü pantolonlar gi- yen, neşesini, dikkatini, zekâ keskinliğini ve mizah yetene- ğini hiçbir zaman yitirmeyen insandır. Orada, Maltepe'- deki zindanda. bazı akşam toplantılanmızda, birlikte Fransızca şarkılar söylemeyi bile denedik... Hapishane ar- kadaşlanm için yazdığım dörtlükler, doğal olarak derneğimizin başkanı için yazılan dörtlükle başhyordu: Özgür yaşamdaki zarafeti- ni Ekselans, zindanda da konıyor "Yandım allah" dese bu- nalıp biri "Parkua mon şer?" diye soruyor... Dikerdem.gerçekbir"ekse- lans"dı. 70'li yıllann son- lannda, Yunanistan'daki bir banş dernekleri toplantısı- ndaki konuşmasını anımsı- yorum. Pürüzsüz bir Fransı- zcayla konuşan. gerçek bir yurtsever, gerçek bir aydın, pınl pınl bir insan. Yabana ülkelerden bir topluluk önünde böylesi seçkin bir ko- nuşmayı yapan, böylesi seç- kin bir insanın yurttaşı ol- maktan övünç duyduğumu çok iyi anımsıyonım... Unutamayacağım bir baş- ka konuşması, Banş Derneği duruşmalan sırasındadır. Konuşmalan demem daha doğnı olur. Çünkü birkaç celse süren savunmasından söz ediyorum. Bu kez ya- bana ülkelerden ınsanlar karşısında değil. aynı ülke- den, ama çok yabancı kün- seler önünde, askeri mahke- me heyeti karşısında. başkanı olduğu derneğin savun- masını yapıyordu. Bacakları- na plastik (belki başka bir maddeden) torbalar bağlıydı. Bu torbalar sondalarla idrar yollanna bağlantılıydı ve o savunmasını yaparken idrar- la dohnaktalardı... Bu görün- tüyü, dağın tepesine kayayı taşımaktayken bir yandan da ciğerleri kartallar tarafından parçalanan Prometheus ef- sanesiyle karşılaştırmam çok mu abartılı olur? Bir keresin- de, savunma sırasında. pan- tolon paçasının bu torbalar- dan binne takıldığını farke- derek. çevreye belli etmeden. soylu duruşunu ve konuş- masının akışını bozmadan onu indirmeye çalışması göz- lerimin önündedir... Diker- dem, cuntanın görevlendirdi- ği askeri mahkeme önünde bu koşullarda savundu Banş derneği'ni ve dünya banşını... Mahmut Dikerdem tüm görünümüyle. tüm davranı- şlanyla gerçek bir aristokrat, eşine az rasllanır zariflikte, seçkinlikte bir insandı... O aynı zamanda, Nâam Hik- met'in dizeleriyle, kafasını "nida ve sual işaretlerinden kurtarıp büyük kavgada açık ve endişesiz" yerini almış olan insandı... Dikerdem'in kişiliğinde20. yüzyıl Türkiyesi'nin en önemli eylemci aydınla- nndan. banş ve sosyalizm mücadelesinin en seçkin savaşımcılanndan birini yi- tirdiğimızde kuşku yoktur... Aydmhkgünlere... MÜSTAFA GAZALCI "Banş Derneği faşizme karşıdır." (8 Eyliij 1982) "Biz. Misakı Milliyi kabd eden bir görüşe sahibiz." (13 Eylül 1982) "Savasa hazırlanarak banşı korumak mümkün değil."' (23 Temmuz 1983) Diyen Mahmut Dikerdem artık yaşamıyor. 12 Eylül ortamında başlayıp 10 yıl süren Banş Davası sanık- lan bir bir aramızdan aynbyor. Rahmetli Orhan Apaydın. ts- maO Hakkı Öztorun, Nedim Tarhan. şimdi de derneğin genel başkanı Mahmut Dikerdem. Sorgusunu vermeden. mahkeme önünde konuşmadan bütün ısrarlara karşın hastaneye yatmayan. ameliyata gıdersem belki öbür savunmamı yapamam dıyen Banş Derneği'nin sevgili Ge- nel Başkanı arük yok. Sağlığmı hiçe sayarak başı dik. sorgusunu. savunmasını yaptı. Kanser hemen yaşamını yitirir derken, adeta Banş Davası ona güç verdi. Hem mahkeme heyetiy le hem de vücuduyla banş ıçın savaştı. Gün görmüş, bilgili, görgülü, ama ilerlemiş yaşına karşın bir şarkıyı da sizinle birbkte söyleyecek coşkuda bir insandı. Kral Hüseyin, tndira Gandi ve daha nice ünlü kişilerle değerlı anılan vardı. 14.2.1986'da Çağdaş Gazeteciler Derneği, Özel Onur Ödü- lü'nü Mahmut Dikerdem'e vermişti. Sağhk nedeniyle Ankara'ya gelemedigi için onun adına Aziz Nesiıı'den ödülü ben almıştım. 12 Ocak 1984 tarihinde, bugün yaşamını yitirdiği Cerrahpaşa Hastanesi Üroloji Kliniği 30 nolu odadan her zamanki inceli- giyle şöyle yazmıştı: "Mektubunuzu okuduktan bir iki gün sonra hastaneye nakie- dildim. Muayene ve tahliller derken günler gecti. Sizi yakından tanımak benim için bir kazanç oldu. Dostluğu- muzun yasamım boyunca güçlenerek süreceğine inanıyorum. Bir- likte güzeJ aydınlık günler göreceğimizi umut eder...." Sevgili Dıkerdem. Birlikte güzel aydınlık günler göremedik. Uğruna yıllanmızı verdiğimiz banş, ne ülkemizde ne de dünyada egemen. 12 Ey- lül'ün izleri ortada. Ama sen rahat uyu. Yapıtlann, Banş Davası"ndaki tutumun hep yaşayacak. yaşatacağız. Ozanın dedığı gibi. ışıkb gözlerini hiç unutmayacağız. Fikirleriyle amlacak ŞEFÎK ASAN Ben Dikerdem'le 1977'de Banş Demeği Yönetim Ku- rulu'na seçildikten sonra tanıştım. Bilgisine. kültürüne ve çalışma disiplinine hay- randım. Konuşurken, yazar- ken sözcükleri bir diplomat tiûzliği ile seçer, ama söyle- yeceğini deesirgemeden ifade ederdi. Sonra birlikte hapis yatarken, 12 Eylül askeri mahkemeleri önünde banşı, demokrasiyi ve insan hak- lannı savunurken onun inançlı direnişine tanık ol- duk. Savunmalar sırasında taraflı sava ve yargıçlara za- man zaman şabırlı bir hoca gibi ders verdi, zaman zaman cahilfiklerini yüzlerine vura- rak onlan azarladı. Direnci ve yiğitliği. inandığı fıkirlere olan bağlılığından ve sa- mimiyetinden kaynaklanı- yordu. Bir duruşmada, mah- kemenin peşin hükümlü yargıa ona şu soruyu yönelt- tı: - Eski DISK Başkanı Ke- mal Türkler'in resmi neden Bartş Derneği panosunda asılıydı? Dikerdem. hınçla ayağa fırlayarak şu cevabı verdi: - Kemal Türkler, faşist kur- şunlarla katledilmiş büyük bir banşçı. büyük bir devrünci ve işçi önderiydi. Resmini pano- muza asmaktan onur duyarız. Siz bundan niçin rahatsız olu- yorsunuz? Onu hep, o heyecanı, di- renci ve fikirleriyle anacağız. Onu çok özleyeceğiz. Görevi- ni yapmış büyük bir aydındı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear