Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 22EKİM1993CUMA
12 DİZİYAZI
Hint ndhracesiölende en sevdiğinide yakarhumış odunüstünde
Derler ki dünyanın taa bir ucudur
Hindistan. Gene derler ki
aydınlanma evrenseldir.
Aydınlıklan karanlıkla yakmak
isteyenlere Hint sanatçısı da
evrensel boyutta yanıt veriyor.
Hem de yüzyıllann ötesinden
'sular gibi çağlayıp gelen' Anadolu
ozanının dizelerini geleceğe
taşımak istercesine haykınyor.
Sıvas'tayakarlar
aycbıııPir Sultan deyu
Bİ R YÜZLÜ ÜLKE
İNDİST
Aynmcılığa karşı 1»irüği', banşı sa-
vunan ve fanatiklere karşı toplumsal
bir mücadele sürdürenlerin başında
sanatçılar geliyor. Hindistan'ın her
bölgesınden yüzlerce sanatçıyı birara-
ya getiren Sahmat Birliği. geçtiğımiz
15 ağustosta, yani Hindistan'ın Ba-
ğımsızlık Günü'nde, geçen aralık ayı-
nda Hindu fanatiklerin bir camiyi
yakıp yıktığı Ayodha kenünde "top-
lumsal biriik" içın çeşitli etkinlikler
dûzenledı. Hindistan'ın dört bir ya-
nından gelen sanatçılann ve binlerce
banş taraftannın kaüldığı günde, öz-
gûrlük ve banş şarkılan söylendi.
Ayodha etkinliğini günlerce önce-
sinden duyuran Hint gazetelennde
birlikten yana köşe yazarlan Sahmat
etkinliklerini alkışladı, Hindistan'da
toplumsal birliğin yalnızca "azmltğm
baklarmı çoğunluğun üstünde tutma-
ya" benzeten fanatik Hındu yazarlar
ise Sahmat Birliği'ni "ateşi körükle-
meUe" suçladı.
I Srvas'ı aayla
I anıyorlar
Yeni Delhi'de konuştuğum bazı
yazar ve sanatçılar ise Ayodha etkin-
liklerini gönülden destekkyordu.
Hnindistan gazeteleri
çöpçatanlık yapıyor. Başta.
enyükşektirajtıveen .}
saygın İngilizce gazete '
Hindustan Times olmak
üzere, haftasonlan
gazetelerde üç tam sayfa
"evlilikilanlan"
yayımlanıyor. Bu ilanlar
gazetelerin en büyük gelir
kaynağı olmuş, basında bir
sektör oluşmuş.
Tûrkiye'de çeşitli dergilerde şiirleri
yayunlanan yazar Baln Rao, "Bütün
dünyada canlanan bir dini fanatizmden
söz etmek miimkün. Ve bu valnızca da-
ha fazla kan akmasına neden oluyor...
Sizin ülkenizde, Sivas'ta yaşananlara
bakın! Aydm kesime her zaman oldu-
ğundan daha çok göre> düşüyor artık.
Korkmadan birşeyleri savunmak, an-
latmak, mücadele etmek zonmdayız.
Ayodha'da gercekkşdrilen etkinlikler,
sanatçtlann ve temsfl ettikkri banş ta-
raftariannm fanatiklere karşı 'hayır'
demesiydi. Yılmadan 'hayır1
demeyi
sürdürmek zonındayız. Sonuçta müca-
deleyi sürdunnenin bizim açımzdan
tek yolu bu." diyor.
IBeyazperdenin
toplumsal buyüsü
Hindistan'da bir mesajı halka ilet-
menın en etkin yolu sinema. Sinema
sanatının bu ülkede siyasetçüeri top-
lumsal etki açıandan "solladığı" da
birgerçek.
Birlik ve banş hareketinde de sine-
macdar önde geliyor. Hindu-Mûslü-
man banşı temasını Hindu erkek-
Müslûman kız aşkı, sapıklann elin-
den Müslümanlarca kurtanlan Hin-
du kadın, yoksul Mûslûmanlara
yardun eden zengin Hindular vs vs.
konulan çerçevesinde işleyen filmler
yapıhyor, Hint fılmlerinde sık sık kul-
larulan şiddet ögeleri yerini duygusal-
lığa bırakıyor.
Ağustos ayı içinde "LHusal birlik
için etete" slogaruyla gösterime giren
"Khalnayak" da bu fılmlerden biriy-
"Hindustan Tunes" evtihkleri konu-
sunda başından geçen bir olayı anlatı-
yor: "Birkaç yıl önce Delhi'den Bho-
pal'e gjden bir gece treninde yolculuk
yapıyordum. Beş yataklı bir kom-
partmandı, aşağıda üç, üstte iki yatak
vardı. Üsttekı yataklar bir profesör
adına rezerve edilmişti. Trenin kalkış
saatinden az önce kaîabahk bir toplu-
luk, bir adamla. sarisiyle başını ört-
müş bir kadın getirdiler kompartma-
na. Üstteki yataklann arasındaki me-
safeyi görünce hayal kınklığına uğ-
radılar. Yeni evli çifte bir jest yapmak
için üstte yatabileceğimi söyledim.
Trenin ıslığı duyulunca gürültü pa-
tırtı ve gözyaşlan arasında kaîabahk
grup trenden indi.
Tren kalkar kalkmaz, yeni gelin
burnunu siler gibi yaparak yüzünü
açü. Kulak kabartınca, birbirlerini
hiç tarumadıklanru ve bu evliliğin de
Hindustan Times gazetesi sütunlann-
dan doğduğunu anladım.
Birbırleri hakkında hiçbir şey bil-
medikleri için koyu bir muhabbete
daldılar. Ailelerini anlattılar birbirle-
rine, okul günlerinden konuştular.
Işıklar söndüğünde, küçücük kom-
partmandaki biz diger insanlann
varlığına hiç aldınş etmeden bu kez
birbirlerini daha yakından tanımaya
giriştiler.
Üzerlerine bir battaniye çekip baş-
ka bir dünyaya daldılar. Bir süre son-
ra kadının dudaklanndan fısıltılı bir
'Hai Ram' duyuldu. Tannnın adını
anıyordu.. Arük adamın 'kadını' ol-
duğunu hepimiz anladıkü!
Kompartmanımıza huzur gelene
dek birbirleriyle iki kez daha 'içÜ dışh'
oldular. Derken trenin acı freni du-
yuldu. çiftin ineceği durağa gelmiştik.
Işıklar açıldı. Ne görüntüydü ama!
Adamın kalçalan açıkta. kadının gö-
ğüsleri 'choli'sınden firlamış... Neyse
trenden telaşla inmek zorunda olduk-
lan içın utanmaya zaman bulamadı-
lar...
di. Delhi sokaklan, bu fılmin afişle-
rinden geçilmiyordu.
Fılmin başrol oyunculanrun ve bir-
çok ünlü sanatçmın kaüldığı görkem-
ü bir gala düzenlendi. Ancak doğru-
sunu söylemek gerekirse, "KJıaîna-
yak", banşçı slogaruyla değil. filmde
yer alan ve ateşli tartışmalara neden
olan bir şarkısıyla halkın dikkatını
çekti.
Abartmasız her gün gazetelerin bi-
rinci sayfalannda yer alan "Khalna-
yak" fılmine gösterilen ılginin nedeni,
filmde yer alan "Choli şarkjsı"ydı.
Choli, Hintli kadınlann sarilerinin
içine giydikleri bluza verilen ad. Şar-
kının bir yerinde geçen "CboJi'nin ai-
tmda ne var?" sözleri, tutucu kesımi
kızdırmıştı. Ne de olsa "Cbolinin al-
tmda ne okhığu malumdu..." ve bu
sözler müstehcendiü! Şarkımn söz ya-
zan ise, bluzun altında o "malum şey-
terin" değil, "kalbin" yatüğını söylü-
yordu...
Filmin gösterime gireceğj gün, şar^
kının sansür edılip edilmeyeceği hâlâ
tartışıhyordu. Sonunda fılm, şarkısı
sansürlenmeden göslerildi. Sonuçta
bu durumdan banşı savunan sanatçı-
lar değil, kasetleri yûzbınler satan
"choli şarkısı"nın ardındakiler ka-
zançh çıktı...
I Çöpçatanlık
I gazetelerden
Hindistan gazeteleri çöpçatanlık
yapıyor Başta en yüksek tirajlı ve en
saygın İngiuzce gazete Hindustan Ti-
mes olmak üzere, haftasonlan gazete-
lerde üç tam sayfa "evtilik ilanlan"
yayımlanıyor. Bu ilanlar gazetelerin
en büyük gelir kaynağı olmuş, basın-
da bir sektör oluşmuş.
Binlerce kişi, bu ilanlarla kendileri-
ne uygun eşi anyorlar. Kimi ilanlan
gönüllüler kendileri vermiş, kimisini
"evlilik çağına" gelmiş çocuklan adı-
na aileler. Ilanlara şöyle bir bakınca,
en aranan "koca adayîan''nın doktor,
mühendis ya da akademikler olduğu
ortaya çıkıyor. Aynca yurtdışnda
yaşıyor olmak müthiş bir üstünlük.
"23 yaşmda, 1.60 boyunda, iktisat
eğitimi gönnüş, tngilizce bilen, iyi buy-
lu. ideal eş olabilecek kıza, bir fînnanın
üst dfizey yöneticisi olan uygun eş an-
yonız" Ya da "Yurtdışı bağlantısı olan
işadamı için mükemmel eş olabilecek
25 yaşmda öğretmen. ingilizce bili-
yor." İlanlarda kızlar. "buğday tenli",
erkekler ise "uzunboylu ve yâkışıklı"
olarak "reklam ediliyorlar" genelde.
Ve gerçekten de Hindistan'da büyük
bir çoğunluk, bu "Kmariama listete-
re" göre evleniyor.
lAşk?
• Aşk-ımemnu
Peki ya aşk? İşte o, Hindistan'da
anadili sorulduğunda "İngilizce" diye
yanıt veren, yalnızca İngilizce gazete-
leri okuyan, yabancı fılmleri izleyen,
"baö 61c^h1eri''nde yaşam tarzlan sür-
düren ve WOG denilen, (Westem
Orientated Gentleman-Batı'ya en-
deksli Beyefendi(!)) denilen, azınbğa
özgü bir sözcük olarak niteleniyor.
"ötekiler" için bu sözcük, yılda
800'ü aşkın ürün veren Hint fılm en-
düstrisının ürettıği fılmlerde ızlenen,
belki şiirlerde okunan bır olgu.
Hintli yazar Kushwant Singh. bu
indistan'da
insanla insan, kadınla
erkek, kadın, erkek ve
cinsellik, yaşamla ölüm
kadar iç içe. Trende
bütünleşen genç evliler,
sanınz bizden başka çok az
kimsenin ilgisini çekıyor.
Bizim ilgimizi 'çektikleri'
ise genç evülerin
hiç ilgisini çekmeyen bir
konu...
Yolculuk yine başladı.
Yanımda oturan adam. "Ah ah,
mın-el aşk" deyiverdi.
"Bu ne tür bir aşkdır?" diyebildim.
Birbirini tanımayan iki yabancı, bir-
kaç aşk sözcüğü bile fısıldamadan
birbirlerinin üzerine atladılar. Neresi
aşkü bunun?
'Gençlik sabu^ızdır...Hadi aşkın
başlangıcı diyelim" dedi adam.
Bu olsa olsa yeni bir ailenin başlan-
gıcı olabılırdi ama aşkla ne ılgjsi vardı
hâlâ anlayamamıştım.
'Senin uçan fikirlerin var' diye suç-
ladı beni bir de yanımdaki..."
Sıngh, sık sık karşılaşılan bu gibi
durumlann "Kama Sufra" gibi bir
seks sanatı kitabı çıkarmış bir toplum
adına üzücü bir durum olduğunu
söylüyor. Pek haksız da sayılmaz her-
halde...
Yonn: Malrabtıarata'mn
CALIŞANLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL
Aııa ve babaya ayhk bağlanması
Ben Sosyal Sigortalar Knnımu'ndan emekli oldum. Bir de
kooperatif evim var.
Kmm. sigortalı bir işyerinde çauşmakta iken 1992 yıb-
nın Ekim ayında vefat etti. Sigortalı geçen toplam 11 yıl-
hk çabşması var.
Kızım hiç evlenmedi ve vefatından önce de aldığı aylıkla
bize yardımcı oluyordu. Sigortanın ölüm servisine veraset
ilamı ile baş\urduk >e bize ölüm parasını ödediler ve
emekli maaşı da alabileceğinıizi söylediler. Verdikleri ev-
rakları tamamlayıp servise teslûn ettim. Sonra müfettişler
kurulundan "Tahsıs müracaaünda bulunmuş iseniz de
müfettışlık raporuna dayanarak kızınızın size bakmak-
la yükümlü olmadığı anlaşılmıştır Bu nedenle de müra-
caatınız ret edilmiştir" yazısı geldi.
Kızını evli olmadığı için varisleri ben ve eşündir.
Bize maaş aldığımız ve evimiz de otduğu için maaş bağ-
layamayacaklaruu söylediler.
Bu durmnda, 11 yıkiır çabşan kızımın ödediği primden
istifade edemeyecek miyiz?
H.Ş.
YANTT: Sosyal Sigortalar Yasası'nın 69. maddesi "ana ve ba-
baya aylık bağlanması'' ile ilgjdir. Maddede şöyle denilmektedir.
"Sigortalının ölumü tarihınde eşine veçocuklanna bağlanması
gereken aylıklann toplamı, sigortabya ait ayhktan aşağı olursa.
artaru. eşit hisseler halinde, geçıminin sigortab tarafından sağlan-
dığı belgelenen ana ve babasına aylık olarak venlır. Ancak, bun-
lann her binnın hıssesi sigortalıya ait aylığın % 25'mı geçemez."
Yasa, ana ve babaya ölüm aylığı bağlanabilmesi için, ana ve
babanın geçıminin sigortalı tarafından sağlanması gerektiği ko-
şulunu getirmiştir.
Aynca, ölen sigortalının kız çocuklan dahi, evb olmamak, Sos-'
yal Sigorta'ya, Emekli Sandıklanna bağlı bir işte çalışmamak ve
buralardan aylık ya da gelir almamak koşulu ile ölüm aylığından
yararlanabılrnektedir.
Dığer sosyal güvenlik yasalannda da benzeri hükümler bulun-
maktadır.
T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 72. maddesinde "ölen iştirak-
çilerin, iştirakçi bulunmayan dul ve mutıtaç analan ile iştirakçi
olmavan ve ölüm tarihinde muhtaç ve (65) yaşını doldurmuş bulu-
nan babalanna sandığa müracaat tarihini takip eden aybaşından
itibaren aylık bağlanır" denilmektedir.
Bağ-Kur Yasası'nın "Eş ve Çocuklara, Ana ve Babaya Tahsisi
Yapılması"na ilişkin 45. maddesinde sigortalının ölümünde,
"Geciminin sigortab tarafından sağlandığı belgelenen ana ve baba-
sına" aylık bağlanması öngönilmuştür.
Kısaca, ana ve babaya aybk bağlanması için, ana ve babanın
muhtaç olduklannı ya da geçimlennin çocuklan tarafından sağ-
landığını, belgelerle kanıtlamalan gerekmektedir.
Sızın de ölen kızınızdan aylık alabılmeniz için, kızınızın geçimi-
nizi sagladığına ilişkin belgelere gerek vardır.
ANKARA-AflKA
MCŞERREF HEKİMOĞLU
Ankara'yı Seviyorum
Otobüse bindik, Ankara'yı dolaştık baştanbaşa. Du-
raklar değişiyor, yolcular değişiyor; değişik kuşaklar-
dan, başkentin değişik kesimlerinden yüzlerce kişiyle
yapıyoruz yolculuğu. Otobüs ilerlerken gözler şoförün
arkasında duran afişe takılıyor birden. Afişte, "Ankara'-
yı Seviyorum" yazısı var. Gerçek yolculuk ondan sonra
başlıyor bence. Çağrışımlarla. "Ankara'yı Seviyorum"
sözleri düşüncede sürüyor bu kez. Çocuklar, genç kız-
lar, orta yaşlılar, daha yaşlılar... Kimi şaşkın, kimi karar-
sız, Ankara'yı seviyor mu, neden? Kimi de sevgiyle
gülümsüyor, Ankara'yı sevmek için çok nedeni var ben-
ce. Her şeyden önce çağdaş bir başkent olmak özlemiy-
le yaşıyor Ankara. Bu özlemi gerçekleştirmeye çalışı-
yor.
Beyazperdenin ardındaki kentlerdizisinden birbelge-
sel bu. Emeği geçenleri içten kutluyorum. Murat Kara-
yalçın ve Timur Erkman filmi seyrederken neler hissetti
kimbilir. Ankara'yı seven yöneticilerin, coşkuyla çalı-
şanların selamı bu belgesel. Onlar görevden ayrıldı
şimdi. Yerlerini alanların da sevgiyle çalışrhasını diliyo-
rum.
Tüm otobüs yolcularının sevgisi sürmeli, özlemi din-
meli.
O otobüste orta yaşh bir kadın var, "Ankara'yı Sevfyo-
nım" afişinı görünce gözleri parlıyor birden. Konserleri,
sergileri düşünüyor, giderek yoğunlaşan kültür etkinlik-
lerini düşünüyor. Nereye gideceğini şaşırıyor!
Ben de bu nedenle seviyorum Ankara'yı. Kimi zaman
yaşama sevinci soluyor birden, kavram kargaşalığına
dolanıyor insan; gecesi uzuyor, uykusu deliniyor, kanat-
lan kırık, inançları örselenmiş, bekliyor güneşi. Yitik
umutların yeniden doğmasını bekler gibi. Bir telgrafha-
neye dönüşmüş gibi. Dünyanın her yanından sesler ge-
liyor; doğudan batıdan, kuzeyden güneyden, güneydo-
ğudan sesler. ölülerin, yaralıların, genç kızların, çocuk-
ların sesi; inançlarını yitirenlertn, neye inanacaklarını
şaşıranların yakarışı geliyor. Gözlerinde, üst üste çekil-
miş fotoğraflar gibi görüntüler. Lenin Mozolesi'ni satın
almak isteyen bir Alman zengini, Başkan Clinton'ın kra-
vatının renklerine takılan Türkiye Başbakanı, bu olayı
yansıtan manşetler, Güneydoğu'da kapatılan gazete bü-
roları, acı reçeteler, tatlı düğünler, görkemli törenler,
parababalarının ve emekçilerin ödediği vergiler, yeni-
den başlayan ansiklopedi yarışı, Batı'yla bütunleşmek-
ten söz ederken düştüğümüz yalnızlık! Dünyanın nere-
sinde yaşıyorum diye şaşırıyor insan, tarihin neresinde?
Ortaçağı yeniden yaşar gibi! Soluğu sergilerde alıyo-
rum derken. Galeri Nev'de Erol Akyavaş'ı selamlıyo-
rum. Ali Artun'u kutlarım, yeni galeri kurucularının çizgi-
lerini yansıtıyor. Çağdaş bir başkente yaraşır çağdaş bir
galeri. Mermer salonları, ışık düzeniyle bir sergiye baş-
ka bir boyut katıyor. Erol Akyavaş sevdiğim bir sanatçı,
parlak renkleriyle içim aydınlandı, ama mavi kadın tüm
renkleri solduruyor! Tablonun adı "Bosna'yı Hıristryan
ve Musevi Olmayan Topluluklardan Temlzleme Iştemi-
ne Ağıt". Ressamın, Bosna'da ırzına geçilen genç kızla-
ra ağıtı bu. Dinlerken ürpertiler veren öyküler anlatıyor:
On dört yaşında bir genç kız, erkek kardeşi bağlanıyor,
bir manga asker ırzına geçiyor kızın! Delikanlı gözbe-
beklerinde o olayla yaşayacak artık! Peki insanlık!
llginç bir rastlantı, Resım ve Heykel Müzesi'nde de
Szajna'nın sergisi var. Polonya Elçisi VVojcieh Hensel
güzel Türkçesiyle konuşarak açtı bu sergiyi. Dünyamız*
hiç değişmiyor! Auschwitz kampında geçen üç yılın izle-
ri var bu sergide. Bir köşede çizmeler, giderek büyüyor,
kararıyor, üzerinde çiviler... Deriye değil yüreğinize ba-
tar gibi Auschvvitz; öteki kamplar geride kaldı, yıllar geç-
ti, ama çizmeler hâlâ her yerde değil mi? Joseph Szajna
da seslendi konuklara "Barbarlık sona ermedi, hâlâ
sürüyor ve sürecek" dedı, sonra da ekledi: "Ama Mrile-
ri karşı çıkıyor bu zorbalığa."
Altını çizdi sonra:
"Sanatçılar."
Ankara'yı bu nedenle seviyorum işte. Sanatçı dostlan-
ma çabuk ulaşmam nedeniyle Kısa sürede gelişen sı-
cak iletişim nedeniyle. Bir galeriden ötekine koşarak,
acıya ya da sevince bulanarak, utançla doğrularak ku-
caklıyorum sanatçıları. Yaşadığımı, insan olduğumu
hissediyorum yeniden. Gülerken ağlıyor, ağlarken gü-
lümsüyorum. Mevlüt Akyıldız'ın sergisini gördünüz mü?
Ankara'dan Istanbul'a yöneliyoruz birden. Deli saraylı-
lara, kadın kadına bakarak yapılan şıklık yarışlanna, taş
plaklarda renklenen şarkılara; ama asıl, ressamın mi-
zah dünyasına... Gülmeyi unutmuşsanız yeniden anım-
sarsınız! Urart'taki sergide mılletvekillerini de selamlı-
yor sanatçımız. Bronz heykellerle. Seçim bölgelerini
sergileyen ürünler var başlarda. Elma, üzüm, armut, tü-
tün. Seyrederken merak ediyor insan. Kafaların içini de
görmek istiyor. Neler düşünüyorlar, neler üreteceklen
bir umut, ışık var mı diye düşünüyor. özellikle şu günler-
de doğru, tutarlı politikalar üretebilecekler mi diye soru-
yor.
O politika oluşursa Ankara'yı daha çok seveceğiz.
BULMACA
8
SOLDAN SAĞA: 1
1/ Dıl devrimınin ilk yıl-
lannda milletvekili anla-
mında kullanılan söz-
cük.. Eskı dilde ayak. 2/
Anadolu'da, özellikle
Karadeniz dağlannın
yüksek kesımlerinde yay-
gın geçici kırsal yerleş-
me... Israil'in para birimi.
3/ Bırma>Tnun türü... "O
yer" anlamında kullanı-
lan sözcük. 4/ Bir kâğıt
o>r
unu... İnatçı. 5/ Saatte n
binlerce baskı yapabilen
basım makinesi. 6/ Hayvanlara
vurulan damga... "Bundan sonra"
anlamında kullanılan eski sözcük.
7/ Yayı geniş geniş çekerek çalma
anlamında kullanılan müzik ten-
mi. 8/ Kürkü değerli bir yaban
kedisi... Oylumlu. 9/ Mesaj... Ka-
laym simgesi.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Genellikle hasırdan yapılan, İs-
panya ile Orta ve Güney Amerika
ülkelerinde giyilen geniş kenarlı
şapka. 2/ Düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz
kabuklusu... Bir nota. 3/ Sibirya'nın kuzeydoğusunda yaşayan
ve Şamanist ınançlannı koruyan Türk soyundan bir halk...
Metal ip. 4/ Bir parçanın sevimli ve cana yakın çabnacağını an-
latan müzik terimi. 5/"—imiş her ne var ise âlemde İlm bir kıyl ü
kal imiş ancak" (Fuzuli)... İskambil kâğıtlannın atası sayılan
desteye ve bu deste kullanılarak bakılan falalık yöntemine veri-
len ad. 6/ Bır bağlaç... Verdi'nin ünlü bir operası. 7/ Eğlenceler-
de serpilen pul biçiminde renklı kâğıt parçalan. 8/ Güney
Amerika'da bir ülke... Telgraf abecesi. 9/ Ankara keçisinin, yü-
nü kahverengı ya da siyah olan türü... Küçük mağara.
HUKUKSUZ DEMOKRASI
HaUtÇelenk
3. bası 30.000 (KDVıçinde)
Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-İstanbul