22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24OCAK1993PAZ/ OLAYLAR VE GORUŞLER I X Medeniyyet DediğinTekDişiKalmış... Her iki yılda bir tam bu zamanlar Bağdat'a, Babil'e hûzünlü ağıtJar yazmaksa kaderimiz, meczup bir Arap liderine kızmak, ama hala dişli o canavara bin kere daha fazla ifrit olmaksa tecelîimiz, insan olma onurunu bu denli yerlerde sürükJeniyor görmekse kjs- metimiz, nasıl dayanacağız bu işe?.. ERHANKARAESMEN stıklal Marşı ozanının I tutucu (muhafazakar) bir kafa taşıdığı biline- gelmiştir. Ancak ona, o tartışmalı, "Medeniy- yet dediğin tek dişi kal- mış canavar" dizesini yazdırtan, bu kafasından çok, yurtseverlik dolu gönlüydü galiba. flk bakişta. kaba bir uygarbk düşmaniığıran saldmya uğra- mış bir aslan kükremesinde kendini buluşu gibi algılanabilir. Ama pes per- deden düzayaklığı içınde, bu dizede, bir uygarlık kılıfıyla sarmalanmış em- peryalizme karşı çıkışın çığhğj da gizli- dir. Bu kıüfın zarif kumaşı, cici, bakımlı. modern, şık, harcketli insanlardan ve çokbilir. rasyonel dûşünür, teknoloji üretir. rahat tüketir, biümde-sanatta- sporda hcr yerde önde koşan toplum- lardan dokunmuştur. Bu kibar ve do- yurn bulmuş dünyada kire, pasa, sev- gisizliğe, kabalığa, hakkanıyetsizlığe, hele heie cinayete hiç yer olmadığıru düşünürsünûz. Yani size öyle düşün- dürtülür. Böylece, herkes kabullen- miştir ki vahşet, kaba kuvvet kullanı- mı, vurdu kırdı, msan haklan ihJaJi. bu ilerlemiş dünyanın işleri olamaz. Bu uygariık dişi melanete olsa olsa Türk. Hintli, Vietnamlı, Filistinli, Tanzan- yalı ve ben2erleri tarafından başvuru- lur. Bu Türkün, Hintlinin ve suçlana- gelmiş benzerlerinin büyükçe bir kesi- mi de "Adamlara bak aşkolsun. şöyle böyle... Ah bizde olsaydı beceremez- dik böyie şöyle..."' yutturulmuş mantığmın kıskacında kıvranırlar Az gelişmişlik ya da gelişmesini henüz ta- mamlayamamışlık zaten biraz da bu- dur. Ama o canavar var ya, o canavar. o nazenin kıhfın gizlediği hayvan pos- tundan daha kıllı. hayvan vicdantn- dan daha acımasız o gece kurd"-gün- düz fahişesi kanşımı ucube. birsabaha karşı M bilmem kaç ölüm kuşlannın yedeğinde, S yüzyirmi bilmem ne kar- galannjn korumacıiığında, F kiisur numaralı cchcnnem kusmukçulanyla verküresınin altını üstüne petirir. tşin kötüsü, tek dişi kalmışa da pek benze- mez henûz. Dünyanın en güzel kadınlannın, en yakışıklı delikanlılannın sokaklannda dolaşüğj o canım mazlum Boşnak ül- kesınde olup bitenleri büyük ustalikla geçiştirmede de, fukara Irak'ı kalbura çevirmede de o canavar tam kendi kendisine eşittir. Güçhî, hırslı, gözü dönük, sefil çıkarlar peşinde, hudut- suz bencil, kararlı bir aamasızJjk için- de. Bu insanlık aşağısı işlerde Tür- kiye'ye düşen töhmet ise ayn bir yaa- nın konusunu oluşturacak kadar utanç vericidir. O canavann melaneti! Her ıki yılda bir tam bu zamanlar Bağdat'a, Babil'e hüzünlü ağıtlar yaz- maksa kaderimiz, meczup bir Arap li- denne kızmak, ama hala dişli o cana- vara bin kere daha fazla ifrit olmaksa tecelîimiz, insan olma onurunu bu denli yerlerde sürükleniyor görmekse kısmetimiz, nasıl dayanacağız bu işe!.. Benim kuşağım. yanm yüzyılı devi- rip ötesine geçmiş Türk yurttaşlan, "Batı'ya açılan pencere" masabyla ninnilenmişlikten nasibini epeyce al- mıştır. "Avrupalarda, Amerikalarda gezip tozma" hayaliyle az avunma- mıştır. Kimimiz de bu pencereden at- layıp birdönem o cici diyarlara savrul- muşuzdur. Yumuşak kumaşın altın- daki o yabarul (vahşi) scrtlığı duyum- samışızdır kimi zamanlar. Ama gercek yüzü kesfedebilmemizde pek olanaklı olamamjştır. Sonuçitibanylaoralarda yaşıyorsun. Konserinde, en iyi çalm- mış Brahms'ıru dinliyorsun. Sinema- smda sabah akşam Chaplin'ini, Berg- man'ını görüyorsun. SokakJannda Pi- casso'su ile taruşıyorsun. Araştırma laboratuyannda dünyanın en yeni bil- gileriyle ilkönce sen taruşıyorsun. Bi- reysel sıcak dostluklar kurabildiğin in- sanlar taruyorsun. Yönteminde bir bozukluk olduğunu sezinlesen bile çok kızamıyorsun yirmi küsur yaşm içinde yaşarken. Ama eÜi kûsuryaşmda kendi ülken- de yaşarken ve çevrende o canavann melaneti dolup taşıyorsa ve hele senin topraklann da araç ediliyorsa bu çife- liğe, hem çok kızıyorsun hem de çok hüzünleniyorsun. Nereye basacaksın bu dünyada. Daha geçen ay Atlantik'- in öte yakasına, beş gün önce de bu ya- kas/na uzanıp gelmişsindir. Bu senin akademik, enteîektüel ve dostluk iliş- kilerini hala sürdürdüğün dünyadır. Şimdi, hangi değer yargılanna daya- nacaksın. Bütün bu yaşamını doldur- muş sanat, düşün ve biüm-teknoloji tannlanyla dolu o karmaşık çok mez- heplilıği terk mi edeceksin? Ne olacak Monteverdi? Nasıl kaçacaksın Bach'- tan, Beethoven'dan, Schubert'ten, Wagner'dcn? Nereye iteceksin daha yakm tannlanru; Stravinski'ni, De- bussy'ni, daha geçen gün son yapıtının New York'taki dünya prömiyerinden sersemlemış çıküğm Messiaen'mı. Ya yıllarca rüyalanna girmiş görsel ilişki tannlann ne olacak? Tiziano'lann, Michel Angelo'lann, Vermeer'lerin, Turner'ierin, Manet'lerin? Bir bölü- münii etten kemikten de tanıyıp ru'rva- naya erdiğin Matisse'lerin, Kan- dinsky'lerin, Miro'lann? Nasıl yaşa- yacaksın. her punduna getirdiğinde coşkuyla Rembrandt'tan. Goya'dan, Cezanne'dan, Rodin'den, C^mus'den söz açamadan. Ya bilimciler; Descar- tes'lar, Galileo'lar, Newton'lar... Sizieri bırakamıyorum, ama... Geleüm bireysel dostlanna. sanat ortamlan tanışlanna. ûniversite ve mühendislik çevrelerinden meslektaş yakınlanna. Atlantik'in iki yakasında- ki yıllannın yakın taruğj bunca insanın anısını nasıl bastıracaksın içinde. Pi- erre'ler, John'lar, Jacqueline'ler. B- leen'ler, Mr. ve Mrs. Look'lar, araba tamircin zenci Joe. sanatçı dostlann Nick. Jean-Louis, Prof. Evans, Dr. Boutin. doktora çahşmalannda gece yanlanna dek tartıştığın sıra arkada- şın Dr. Azele... Ölüm haberi Ankara'- ya ulaştığında günlerce sokaklarda ağ- lamaklı dolaştığın Parisli manevi ab- lan Anne-Marie ve sevimli çocuklan... Tüm tannlanm, tüm dostlanm... Si- zi ve anılannızj bırakamjyorum. Ama sizin içinizden, sizin mahallenizden, si- zin kilisenizden, sizin okulunuzdan ye- tişmişlerin beslediği o canavardan da nefret ediyorum. Hepinizden pek çok özûr dileyerek, beniiğimin bir bö- lümünü boşaltacağını da bilsem, o ca- navan vurmak istiyorum. ARADABIR Prof. BAHRİ SAVa Ragıp SancaProf. Ragıp Sanca, eleştirici -inşaci usu ile; olgulara yukardan bakışı ile; konunun kalbtne hızla inişi ile; ora- da. "çıkarcılık'larınüstündeki 'nesnellikkuramı'nıege- men kılışı ile; 'adile ve adalete' varmış hukuksal gerçe- ği inşa bilimselliği ile; böylece, vardığı yargı ile, irtsana bir 'huzur' verişi ile; bilimsel zihniyetin, ahlaksal karak- terin simgesı olan profesörlükmesleğinin temsilcisi idi. Onun için, yitip gidişi, bireysel acıları aşan toplumsal bir boyuttadır. Profesör Ragıp Sanca, boyuna, Türkiye'nin gündemi- ni işgal edenler arasında değildi. Böyle gözükmeyı sev- mezdi de... Fakat, toplumu yaşar ve onunla birlikte. acı çekerdi. Ve de, bu acıyı, toplum içindeki bütün olgulan hukuka bağlama yöntemini, ögretme ile hafifletmek is- terdi. 50 yıl önce, daha asistan iken yazdığı Idari Kaza' adlı kitap, bu yöntemin, hala gecerli bir köşetaşıdır: Ida- reden, söke-söke bak alıcı durumda olanlarla, kendi haksız savlarıyla idareyi yıpratanlar karşısında, bu kez. devletin hakkını koruma durumunda olan yöneticilerin, ve bızzat idare yargıçlarının başucu kitabı olarak . Bu yapıtın ilgirtç bir oluşum serüveni vardır: Kürsii bâşkanı Prof. Sıddık Sami, tam Idari Kaza bölümünü okutacağı sırada. ağrr hastadır. Asistanından. bu zor bo- İDfnö ökutmasını ister. Bölûm gerçekten zordur; Önce derin bir genel hukuk formasyonu ister. Zengin ve aynrv tılara inen bir idare hukuku birikimi gerekir. ilgili yargıç- lannda da, hukukçulannda da, kamu hizmeti-birey yara- n dengesıni kuran bir ruhsal güç bulunmalıdır. Sıddık Sami Hoca, ciddi ve titiz bir insandır. Derslerini, öyle "kavaf işi" düzeyinde yapmaz ve yaptırmaz. Fakat, asis- tanına güveni tamdır. Netekim, asistanı Ragıp Sanca, bu güvene yakışır bir bilimsel işçi/ikle dersleri hazırlar- okutur-ve dersi hazırlama noöarını da, Hocasma göste- rir. Hoca, bu inşa ve icra olgunluğuna hayran kalmıştır Onun için, idare hukukunun bu en çetrefil konusunu işle- miş olan ders notlarını, onları hazıriamış olan Ragıp Sancanın imzası ile yayınlar. Bu, Sıddık Sami açtsından, bir hocalık erdemidir; Ra- gıp Sanca açısından da, bilimsel zihniyet ve karakter mesleğinin, ilerde, sürüp gidecek başlangıcıdır Ben, bu zihniyet ve karakterin, iki sürekli olguda. yâkın tanığı ol- dum: 27 Mayıs'ta kurulan 10 kişilik Anayasa Bilim Ko- misyonu'nda ve61 Anayasası'nı yapan Kurucu Meclis- in 20 kişilik Anayasa Komisyonu'nda genel çalışmala- nnda Bu çafışmalarda, Ragıp Sanca, konuların derinli- ğine (künhüne) yönelen ve varan tümcül görüşleriyle; sorunların kalp noktalarını görüp aydınlatan algısıyla; hiçbir ayrıntıyı savsaklamayan titiz üretimciliğiyle; bi- limsel verileri, politika gerçekleriyle dengeleyen uyum- laştırıcılığıyla, katkıcı olmuştur. Ben, onun tartışmalann- dan esinler alırdım; bu esinlerin yardımıyla, kendimi denetim altında tutardım. Gerçekten, bir aydın genişliğiyle konuşurken, yeni dü- şünler üretirdi. Siz, bunların hukuk manhğı ve estetiği önünde, kendi düşünlerinizin sağlam bir eleştirel çö- zümlemesini yapmafırsatınıyakalardınız. Böylece, ken- dinizi, kimi yanfışlarınızdan ayıklardınız; kendinize ve dışarıya karşı berraklaşırdınız. O konuşarak birdüşünce yaratma süreci oluştururdu. Bu süreç içinde, cedel hır- çınlıkları kaybolur, onlann yerine, onunla, dinleyenler arasında, bir nefcini denetleme-dengeleme iletişimi do- Ragıp Sanca, avukatlık yapmamıştır Yapsaydı, bir idare yargısı uzmanı olarak, çok para kazanırdı. O, kita- bını yazmakla yetinmiştir anlayan anlar' demektedir. Prof. Sarıca. iktidar savaşımı yapan eylemsel politika- ya da girmemiştir. Girseydi, politikanın da erdemlerle kucaklaşmasının parlak bir örneğini görürdük. O hep suyun derinliklerinde kalarak, 'iktidarın hukuki- leşmesı' ve Siyasanın Demokratikleşmesi' ve de so- nunda, İnsan-Toplum' ilişkilerinin bir 'Hukuk Ahlaksallı- ğı' ile güçlü bir zarafet kazanması uğruna hazır olmuş- tur. 27 Mayıs, bunu anlayarak ona, Türkiye için köklü bir demokrasileşme-hukukileşme-sosyalleşme devrimin- de fırsat vermiştir. Bugün Türkiye'de, bu kavramlann kurumlaşması yolunda bir atjlım ve gelişim varsa -ki vardır- bunda, onun cabalannın da payı vardır. Işte onun ölümü ile böyle titiz bir demokrasi ilericisi daha yitiril- miştir. OKURLARDAN Sayın Dabn'aaçric mektup Saym Dalan, eğer siz bu koalisyon hükümetinde (kurulurken basma yansıyan haberleregöre) bakan olsaydımz, o takdirde bu koalisyon yürür müydü? Eski partinize göz kırpmanızın nedeni, İstanbul belediye başkanlığı seçimlerinde ANAP'lı seçmenlerin oylannı kendinize çekebilmek olabılır mi? Eğer değilse, İstanbul belediye başkanlığma aday olmayacağınızı şimdiden açıklayabilir misıniz? Yoğun çalışmalannızdan fırsat bulabilirde biraçıklamagöndercbilirsenizçok sevinirim. Çalişmalannızda başanlardilerim. Belediye başkanlığı seçimlerinde de. S.VAROLDÜĞENCİLt TARHŞMA Yekta Güngör Özden'e açık mektup S ayınÖ^den. ülkemı/de dcmokrasjnın ilkevc ktırumları tam oljrak \erle>memı$ bulunmuklj bcrabcrbu konuda bırgelı^mc veumıılıyğı\ardır Bu gclı^mcnın kesınlİM/ vcvığlıklı olarak surcbılmesı ıçın.dığcr bazı koşulların vanınd;ı iaıklığın de vuzgcçilmc/ bir unsur olduğunu dü^ünujorum. AtatürkçülüğünveAtatürk ilkelcrinin (aruşılmasının "'moda" olduğu günümüzdc laiklik. tartışılmaya bilcgcrek görülmeden. demokrasinın "olmazsa olmaz'lan arasında yeralmaktadır. Bazı çevrelerin jaiklığedurmadan saldınmasının nedeni. biraz da onun, dcmokrasinin varlığı için bu dereceönemli oluşudur. Önce Anayasa Mahkemesi üycsi ve sonra da bu yüce kurumun başkanı olarak sürdürdüğünü? hukuk ve demokrasi mücadelesınde. luiklıği ö?en\c savundunuz. Bugünlerde. Prof. Dr. Sülcyman Aslan'ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine, haklı ncdenlcrden dolayı kabul edilmcmesı üzerine, bazı çe\ relerden aldığınız bilgisizlik vc düzeysizlik örneği tepkiler, sizin kişiliğinizdedemokrasiye ve laikliğe yönelik birtehdittir. Sizeyazılanotehdit mektuptan. o hakaret dolu kâğ^t parçalan ileyalnızca sizi değil bu ülkenin demokrasiyc inanmış insanlannı da yıldırmaya çalışıyorlar. Tahminedebileceğinizgibi bu çabalan boşa gidecektir. Demokrasi düşmanlan her zaman yenilecek ve kafalannda laşıdıkian karanlıkla tarih sayfalannda yalnızca birer leke olarak kalacaklardır. Sayın özden. yargının en yüİcsek yerindesiniz. Söz ve tutumlannızJa insanlara ömek oluşturuyorsunuz. Görevinizin getirdiği sorumluluğa ek olarak böyle bırsorumluluğunuzda var. Bugünedek Anayasa Vlahkemesi BaşkanlığVna' seçilirken bileçeşitliengellerle karşılaştınız. Tüm bunlara rağmen demokrasiye ve laikliğe olan inancmızı korudunuz, ödün vermediniz. Sizinleaynı ya da benzerdüşünceteri paylaşan insanlann hiçdeaz olmadığını bilmenizi ve demokrasi yolunda o değerli çalışmalannızı sürdürmenizi dilerim. Saygılanmla. Av. Cengiz Aladağ Endişeler büyümesin 13 ocak çarşamba gûmi "Tartışma" köşesinde yayunlanan Sayın Arilla Dorsav'ın 'anti-beledi>e' köşe yazıiannı eleşrirdiği yazısı için Sayın MûratazÖzlük'e teşekkürierimi ilermek istiyorum. Bu vazıya satırı satırına katılmakla beraber eklemek istediğim birkaçşeyvar. Bir kere Cumboriyet gazetesi bir köşesini Sajm Dorsay'a ayırdıysa bunu daha zengin bir içeriğe kavuşmak ve Saym Dorsay'ın birikiminden stnema dtsmda da \ ararlanabilemk için yapaıış olsa gerek. Ne yazık ki bu köşc Nurettüı Sözen aleyhtan di/i \a/ılara döıiüsmüştûr. Hbette ki sansür ve denetkfneflin karşısında VK. Ancak gazetenünn kişisel öfkelerin dilegvtirüdiği bir körsü olarak kuOanıiınasmı engeüemek biz okuriarm haklan açKmdandâşünûMfiğönde, bir zorontahıktur. Ba acıdan gazetenin bu oiaya daha önce bir son vermesini beklerdim. Şündi, yokanda kullandığBn 'kişisd öfke' rateioneantn Petrol kokusu I rak"ayapılan son saldınlar bizı BM ve NATO kuruluşlan üzerinde düşünmeye zorluyor. ABD ve saldınya katılan diğcrdevletler saldınyı BM kararlan doğmltusunda yaptıklannı söylüyorlar. Eğer böyteyse bu gehşmeJer daha da düşündürücü. BM herhangi bir dev letin bir başka devlete saldırması için kararalamaz. Yada buamaçlı bir saldınya seyirci kalamaz. Biüyoruzk) BM'ningörevi saldın düzenletmek değjl. saldınlan önJemcktir. frak savunma sistemi ya da Irak lideri Saddam bölgesi için tehlikeli olabilir. Ama, bu tehlikeyi önlemenin yolu ona süper güçlerin saldırması olamaz. Çağımızdevletler arası hukukunun, "gücü yeten gücü yetene istediğini yapsın" düşüncesini paylaşmayacağını biliyoruz. Ama. üzülerek göriiyoruz ki BM uluslararası hukukun paylaşmayacağı bir işi yaptınyor. Baalan da bu çılgrnlığı onaylıyor. "ABD Saddam'a haddini btldirdi." Ya da "Irak'ı son kez uyardı" diye övgüler dizenler var. Böyleleri düşünmüyorlarki bu durum böyle giderse bir gün "Gülme komşuna gelır başma" kuralı ışleyecek. Nasıl olsa SSCBdedağıldı. Buçılgınlıgı yapanlann karşısına dikilecek birgüçde kalmadı artık. Bu işleri yapanlara bakarsanız bu işleri hep banş için, insancıl neredenkaynaklandığı sorusu uyanabilir. Sayın Dorsaybu kadar ağır re çok sayıda yazıyı kaleme abnak icin gerekli enerjjyi nereden abnaktadır? Heieba enerjinin (fmksel ve ruhsal açıdan). çok zahmetli bir işolduğunu tahmin cttiğimiz lütap yazmaya bile yettiğini de dikkate aiınca, bukonuyuSaym Dorsay'msokağa çıkmca gördûğü yanlışlıklara duduğu tepkiyte acıklamak imkinsızdır. YazKmm çıkt^ı bir gün. tetefonda Saym Dorsay'a nicin hiç otumhı birşeyler yazmadığmı, ÎVurettinSözenTtı düşünceler için yapıyorlar. Oysa durum hiçde böyle değil. Bu saldınlardan banş ve insancıl düşüncelerdeğil. petrol kokusu geliyor. Bu devletlerin tarih boyu bu bölgeden elıni çekmediğini biliyoruz. Bugün deöyle. Akbabalar biryerde et kokusu almasın, o yöreden kolay kolay aynlamaz. Bizimkilerde petrol kokusundan aynlamıyor. Yayılmacı ve sömürücü biri için bunu doğal sayıyoruz. Ama, BM gibi uluslararası bir kuruluşu bu düşünceyi kolaylaştırdığı ıcin kınıyoruz. Sadece BM'yi değil. ABD ile ilişkileri yönünden N ATO'yu da kınıyoruz. Bakınız 1950'li yıllarda ABD yayılmaalığa özenince, NATO örgütlenmesi içinde kendi paralelınde gjzlı hiç mi övülecek icraatı olmadığını sormuştum, "bir gün güzel şeylerde yazanz" denuVi. Ama ne yazık ki o gün hiç gelmedi. Sayın Dorsay'ın "güzel şeylerde yazmasını" engeUeyen neydi acaba? Asıl acı olan sinema eleştirilerini beğeniyie okuduğumuz, Cumhuriyet okuru olarak gunır duyduğumuz Sayın Dorsay'ın gözûnıüzdeki imajının y ıpranmjş ohnasıdır. Bu olay ın gölgesi yüreğimizden gitmemektedir. Korkanm ki kitabın çıkması ile daha da büyüyecektir. Özgur Soyuçok örgütlenmeleredinmiş. ClA'ya yaptıramadığı bazı karanlık işleri bu örgütler eliyle yaptırmış. Son yıl Avrupa'da bu haberierin çalkantısı sürdü. Bu örgütlenmeden Gladio'nun İtalya'da, Sheepesekin'in Yunanistan'da. SDRA-8'in Belçika'da. NATO Commanfın Hollanda'da, Gehlen hareketinin Almanya'da, Shvvert'in Avusturya'da, Secret Eritish'in îngiltere'de ve Kontrgerilla'nın Türkiye'de bulunduğu söylendi. yazıldı. Ama, NATO susuyor. "Benim örgütlenmem içinde böyle bir düzenleme yoktur" demiyor. Ya da diyemiyor. Niyazi Ünsal Esİci Senatör PENCERE SUaha SHalı flkre FNtir_ Duyuru: ' 'Devrimci basma yönelik saldınlar katlanarak artıyor. Artık devrimci yayınlann hemen her sayısı toplattlıyor.' Saldınlann boyutu, toplatrna ve cezalarla bitmiyor. Dev- let gözaltılardan öldürmelere, yayınlann dağıtımını ve satışını engellemekten bayi kundaklamaya kadar her yöntemi deniyor. Biz aşağıda imzası bulunan dergi, ga- zeteler ve yayınevleri bu saldırılara sessiz kalmayaca- ğımızı bildiriyoruz. Tüm okuyuculanmızı ve kamuoyu- nu, bu konuda duyarlı olmaya ve başlattığımız imza kampanyası'na katılmaya çağınyoruz." Cumhuriyet'in önceki günkü sayısında yayımlanan bu duyurunun altında adı bulunan dergi ve gazeteler: "A/ternatif, Azadi, Barikat, Belge Yayıncılık, Deng, Devrim, Devrimci Mucadele, Devrimci Proletarya, Dire- niş, Ekimler, Emeğin Bayrağı, Hedef, İşçinin Yolu, Ko- mal Yayınevi, Komün, Kurtuluş, Medya Güneşi, New- roz, NewrozAteşi, Odak, Özgürlük Dünyası, ÖzgürHalk, Parti Yolunda Teori ve Pratik, Partizan, Serketin, Sorun Yayınlan, Yurt-Kitap Yayın, YeniDünya İçin, YeniÜlke.." Devlet, anlatım özgürlüğünün güvencesini ve koşul- larını yaratmak zorundadır. Dergi ya da gazete ayrımı da yapılamaz. Ne yazıyor- muş şu dergi ya da bu gazete? Türkiye'nin parçalanma- sını mı istiyor? Bağımsız Kürdistan mı diyor? Proletarya diktatörlüğünümüsavunuyor? Tüm dünya emekçilerine kızıl bayrak altında birleşme cağrısı mı yapıyor? Bütün bunlar, demokratik bir devleti ilgilendırmez. Halk, gaze- teyi, dergiyi, kitabı alacak, okuyacak, karannı verecektir. Devlet, kendini halk yerine koyarak halk adına düşüne- mez: anlatım özgürlüğüne siyasal iktidar ipotek koya- maz. Voltaire, bugün de geçerli kuralı 18'inci yüzyılda dile getirmedi mi: - Fikirlennıze katılmıyorum; ama, fikirözgürlüğünüzü sonuna kadar savunacağım. 21'inci yüzyıla yaklaşırken Türkiye'de yalnız kupon basınına özgürlük tanımak gibi bir yanlışın içinde yaşı- yoruz. Oysa terör ve şiddete karşı olmak; ama, fikir öz- gürlüğünde sınırsızlığı benimsemek, çağdaşlığın ökpü- tüdür. Ozgür Gündem gazetesi kapandı, iyi olmadı, keşke ya- şayabilseydi; bir gazetenin ya da derginin kapanması, her fikirde ve inançta herkesi üzmelidir. özgür Gün- dem'de kimi yazarlar, bana ve Uğur Mumcu'ya sürekli saldınyorlardı; böyle şeyleri de hoşgörmek gerekir. Ge- çenlerde HEP Genel Başkanı Ahmet Türk ve parti yöne- ticileri gazetemize gelmişlerdi, hoşbeş arasında dedim ki: - Bir Kürt, sana tokat attığı zaman, öteki yanağını da çevireceksin... Gülüştük... Her türlü fikri en geniş hoşgörü ve özgürlük ortamında tartışamazsak, çağdaş uygarlığın dışına sürülürüz. Ana- dolu'daki etnik çelişkileri banşçıl yöntemle çözmek için, bu kuralın hayata geçirilmesinden başka çare yok; si- lahlı eylemi savunan dergilerin bile yayın yaşamlarını sürdürmeleri gerekiyor. Silaha silahla karşı çıkılabilir; ama, fikre ancak fikirle kar^ıçıkılmalı... Dostumuz Yalçın Küçük, Yeni Ülke gazetesi adına PKK lideri Abdullah öcalan'la görüşmuş, röportajlar yapmış, karşılıklı konuşmalar videoya çekilmiş, Yalçın ne var ne yoksa, hepsini bavuluna doldurmuş, Türkiye'- yedönüşünde karşısında polisi bulmuş... Polis, havaalanında video kasetlere el koymuş; sonra bunları TRT'ye vermiş; Apo'nun Kücük'le konuşmalan, devletin televizyonunda, Ertürk Yöndem'in programın- dayayımlanmış.. Olur mu böyle şey? Bir devletin güvenlik güçleri gazetecinin video kaset- lerine el koyup sonra da devletin televizyonunda -gaze- leciden izinsiz- yayımlayabilir mi? Bu olay, devlet için- deki devletin eski alışkanlıklannı sürdürdüğünü vurgu- luyor. Hukuk devietini kurmak istiyorsak, önce devletin güç- leri hukuka saygı göstermeli... ., Aydınlık Gür** gazete 1 Mayısia. Radyo 2000 daha önce yayına başlıyor. Neden bir 'günluk gazete"? Ntcın AydmMG.. Halkın desteğjyto çı- kacak. Tersane ve temiz«k işçiteri kampanyayı başlattı bile... Ay- dınltfm en büyûk aşkı 'Getçek aşkı'... Bütün okuyuculanmızı Ay- dınltkto dayanışma kartianndan satın almaya çağınyoruz. İstanbul Tefc 5138352-5138353-5139678. Ankara Tel: 2294280-229 8380. Izmir Tel: 636579. Adana Te): 593960. KRİIKEK'E SİYÂSET YASAGI HEDEFUHİYOI ÖzaJ, Cindoruk, Demirel, parti ve sendika liderlenntn j DGM'nin nkJ yıl mabkûmiyet karan üzenne göotşleri. I EĞJTİM-İI'E CIA (EN6EÜ ! AAFLiyia ilişkiye geçen tek rrtemur sendikası. KNTAGON'UN MUS1H SENARYOSU ' Bombardımanın perde arkası. FethuDahçılaıdan s>vS toplumcutara, Kürt zenginlennden eski MHPIilere... Özal'ın 2. dimhuriyef Parfe/'nde kimter var? • Işçi sınıfı ve Kürt sorunu. Diyarbakır'daki sendikacrlar Törk-lş Başkanlar Kurulu Oiyaıbakır toplantısından neter beküyor? • Siyah Afrika'nın Tûridye'deki tek terreteısi Sudan BOyüketçesi Somaüye mûdahaleyl yorumiadı • 'Sosyalizm hâfâ dünyanın geııçiğldiı*. Fethi Nacfyle 1992'de edebiyatımız üzerine SATILIK DAİRE Etiler, 2. Ulus Gazete Muhabirleri Sitesi'nde 100 m 2 satılıkdaire. 5124737
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear