25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 OCAK1993PA2AR PAZARKONUGU Leyla Tavsanoğlu, IFAR Genel Müdürü Lovventhal'le, sanat eserleri hırsızlığı, sahtecib'ği ve Kanakarya mozaikleri üzerine söyleşti bnsRuırdaniyiizsürdüvetaıM- IFAR (International Foundation of Art and Research - Uluslararası Sanat ve Araştınnalar Vakfı) ne amaçla ve hangi tarihte kurulmuştu? LOVVENTHAL - IFAR, 1968-69 yıl- lannda sanat eserleri sahtecıliğın) araş- tırmak ve ortaya çıkartmak amacıyla kurulmuştu. 1970'lerin ortalannda sa- nat eserleri hırsızhğının, sahtecilik kadar önemli bir sonın haline geldiği anlaşılın- ca IFAR olarak, çalınu sanat eserlerinin bir listeani çıkartmaya başladık. Başka bir deyişte, çabntı sanat eserlerinin fışle- rinin bulunduğu bir merkez haline gel- dik. Bugûn sahtecilik ve hırsızlık hala bü- yük sorunlar olmaya devam ediyor. IFAR olarak çalışmalanmız bu konuda odaklaşıyor. - IFARpersoneli sayısının az olduğunu öğrendim. Bu doğru mu? LOVVENTHAL - Kuruluşumuz çok küçûk. Tam gün çalışan üç kişı, yanm gün çabşan ikı kişı var... Bize çok bağh bir gönüllüler grubu IFAR için çalışıyor. Ama sadece bir kaç yıl içinde önemli bir değişiklik oldu. Şimdi bir sanat hırsızlığı arşıvini bilgisayar olarak kurduk. Bu iş için geniş çaph bir araştırma ve inceleme yapmak gerekti. Oysa bizim çok az para- mız var. Anlayacağınız gibi, bu tür araş- tırma ve incelemeler için büyük paralar gerekiyor. Bu düşünceden yola çıkarak baa tica- ri turuluşlarla işbirliği yapma yoluna git- tik. Bunlann başında sigorta şirketleri geliyor. Bir sanat eseri sigortasızsa çabn- dığında büyük sonın oluyor. Dünyada hâla pek çok müze, saray, kilise sıgortah değil. Bir de bıze yardımcı olan kuruluşjann başında üniversite galerileri geliyor. Bunlar çalıntı sanat eserlerini satmak is- temıyorlar. Bu dünyaca ünlü galeriler bir sanat eserinin çalıntı olup olmadığını yetkili ağızlardan ve en kısa zamanda öğrenmek istiyorlar. Biz onlara bunu saglıyoruz. Bu sahtecilerin körûklemesiyle piyasa akıl atmaz biçimde büyümeye başladı. Koleksiyonculuk yapan insanlann çok paralan vardı. Sanat eseri alma statüsü- ne sahip olmak isüyorlardı, ama bunlar daha çok işadamı oidukian için bundan pek anlamıyorlardı. Bir kısmı yeni zen- gin, bir kısmı da parasıru nereye bağlaya- cağtıu bilemeyen zenginlerdi. Bazen IFAR olarak, bizim yardımımıza pek de layık olmayan kişilere yardım ettiğuniz kanısına kapıbyoruz. Ama sanat piyasası ve tablolannın sahtelen yapdan ressamlann yardımımı- za gereksindiklerine inandıgımızdan bu işe başladık ve sürdürüyoruz. Düşûnün, bugün yaşamayan Matisse, Picasso gibi ressamlar tablolannın sahtelennın yapıl- masına karşı kendilerini nasıl koruyabi- lir? Böylece dünyarun önde gelen sanat pazarlanndan bıri olan New York eyak- tinde, tükenciyi bu tür sahteciliklere kar- şı korumak amacıyla birtakım yasalann çıkanlması gerektiği inana yerleşti. Bu konuda fazla bir kamuoyu ilgisi yoktu. Çünkü tahmin edeceğiniz gibi sanat eserleri piyasası çok dar bir çeyreye hitap eder. Sanat ürûnJeri tüketicisi zengin bir kişıdir. Bunlann sayısı da toplum içinde oldukça azdır. Bu konuda bir yasa oluş- turulmasını isteyen New York Üniversi- tesi sanat tarihi profesörleri Ue ünlü bir koleksiyoncu olan John de Menil bir araya geldıler ve IFAR'ın çalışmalannı başlatülar. Amaç da bu profesörlerin fi- kirlennden, uzmanlıklanndan yararlan- maktı. Çünkü yülar boyu bu konuda fi- kirlerini satan profesörler büyük skan- dallara yol açmışlardı. Bu profesör tabii ki uzmanhk alanında yaptığı çalışmanın karşîlığını para olarak alacakür. Ama bize göre bir konuda "bu eser gerçck" ya da "hayır, bu eser sahte" diyen profesöre ödeme yapılamaz. Bize fikirlenni satan bir profesörün ahlaki değerlen de tartış- ma ohır. - IFAR'a yardımcı olan profesörler yaptıklarının karşüığmda neredeyse hiç- bir şey ahnıyorlar. IFAR hakkmaa Ame- rikan dergilerinde çıkan yazıları okumuş- tum. Öğrendiğim kadarıyla IFAR'da sü- rekli olarak çalışanlar üç kadın. Bir de pek çok olayda INTERPOL ve Ameri- kan Federal Soruşturma Bürosu'na (FBI) muhatap olmak zorunda kalıyor. Bu kadar az para ve bu kadar az insanla bu işleri nasılbaşarıyorsunuz? LOWENTHAL - Biz bir bilgilendir- me kurumuyuz, araştırmacı dedektif de- ğitiz. Biz bilgileri değerlendirir, bunlan arşivleriz. Sanat dünyasına büyük ilgi duyduğumuz için tuttuğumuz arşivieri aynı zamanda bel- leğimizde saklanz. Bilgisayara gecir- memize karşm bel- leğimızdeki bilgi deposu bize çok yardımcı olur. - Belleğiniz. sı- rasında bilgisayar yerine geçebiliyor yani? LOVVENTHAL - Bilgisayar vaz- geçilemez bir aygıt. Ileriki bilgileri de- polamak için çok gerekli. Ama ba- zen polisten bir bil- gi aİıyoruz. Diyor- lar ki "Piyasaya bir sanat eseri çıktı. Ama bunun çalıntı olduğu bilgisüıi Dr. Constance Louıenthal Sanat tarihi doktoralı, Metropolitaıı deneyimli GüzelSanatlar Ensütüsümezvnu. Sanat tarihi dalmdadoktorası var. Doktora tezi, 16. yüzyüdayaşanvsbir Ahnan heykeltraşın sanatryla Ügili. Doktorasım verdikten sonra üç yılimiwrsitede. dahasonradayediyılNew York Afetropolitan Müzesı 'nin Eğitim Bölümü'ndeçalıştı. 1985'tenbuyana,merkezi New York'tabuhoumInternational Foundation onArts Research 'ün (IFA R - Uluslararası Sanat EserleriAraştırma Vakfı) GenelMüdürüolarakgörevyapryor. aldık." Çok önemli bir sanat eseriyse he- men hatırlanz. Sadece bize bazı doğru veriler gereklidir. Bizzaten bılgısayarsıs- temıni, 15 yıldır kendi belleğımizden yanıtladığımız sorulara göre düzenledik. Çok ıyi anımsıyorum. Bir gün FBI me- murlan bizim büroya geldiler. "Bir çalıntı lablo konusunda bilgi aldık. Res- sam:n kim olduğunu, tablonun adını ya da boyutlannı bilmiyoruz. Ama bütün bildiğimiz, tabloda şapkalı bir adamın at sırtında gittiği, onun ardında, havada uçan bir çıplak kadın olduğu" dediler. Hemen tablonun ne olduğunu anladık. reyle bulunuyorsa, bunun esas sahibi, bunu geri almak için dava açma hakkına sahip değildi. Çünkü olay zamanaşımına uğrayacaktı. Bakın şimdi, New York'ta çok sayıda müze var. Ama olayla doğru- dan ılgıli olan Metropolitan oldu. Biz buna karşı çıktık. New York eya- leû yasası, sanat eserlerinin esas sahiple- rine yardımadır. Çünkü çalıntı eserlerin sahibi yasaya göre istediği kadar süre araştırma yapar. Ondan sonra, kanıtla- nnı eide edince parçalan geri ister. Bu reddedildiği takdirde üç yıl içinde dava açma hakkına sahiptir. Bu tür bir olayın araşürmasını yapmak çok uzun zaman alabilir. Özelbkle bir hazine, Metropoli- tan Müzesi'nin bodrumunda gizleniyor- sa sonsuz zaman alabilir. Metropolitan Müzesi yetkilileri çok güçlüydü. Böylece yasa, eyalet meçlisin- den geçti. Ama yürürlüğe girmesi için va- linin yasayı imzalaması gerekiyordu. Yasa valinin önüne geldiğinde IFAR ve benzeri bir çok kuruluş iü'razda bulun- dular. Vali galiba temmuz 1988'de yasa- yı veto etti. Hemen sonra da Türkiye hü- kümeti davayı açtı. Büiyorsunuz, dava hâlâ sürüyor. - Ama böyle bir olayda polis mahkeme kararı Ue Metropolitan 'da arama yapma isteğinde bulunamaz mıvdı? LOWENTHAL - Tabii, bunlann Metropolitan'da olduklannı kanıtlaya- cak fotoğraflar bulunsaydı bu kesinlikle olurdu. Herhangi bir hırsızhkta poüsin elinde kanıt varsa tabii ki mahkeme ka- ran ile arama yapabihr. Ama yeraltın- dan çıkartılmış, çalıntı antıka eser- ler olunca iş güm- rük yetkililerine havale edibyor. Çalıntı antikalann yasadışı yollardan ABD'ye ithal edil- meleri işiyle güm- rük ilgileniyor. Karmaşık bir mekanizma bu. - Buna bağlı ola- rak aklıma, Kıbrıs'ta Kanakar- ya Kilisesi'nden kaçırılan moza- ikler davası geli- yor. LOWENT- Biz bir bilgüendirme kunımuyuz, araşbrmaa dedektif değiliz. Biz bilgileri degeriendirir, bunlan arşivleriz. Sanat dünyasına HAL - Burada bir büyük ilgi duyduğumuz için tuttuğumuz arşivieri aynı zamanda beUeğunizde saklanz." (Fotoğraf: HAYRETTİN SAĞANAK) fark var. O moza- ikler ABD'ye neyı sergilemedı. Sadece bir kaç parçayı * Bu, ünlü ressam Delacrok'nın çok ünlü bir yapıtıydı. Polisin elinde genellikle çalınu bir tab- lo ile ilgili sadece tarif edici bilgiler var- dır. Boyutlar, hangi ressama ait olduğu yoktur. Bize verilen bilgiler zaten yeterii- dir. Bu bilgiler doğrultusunda arananı bulabiüriz. Bu size, belki el yordamı iie yapılan bir araştırma gibi gelebilir. Ama beş sözcükten yola çıkarak bilgisayara verileri verdiğimizde, bu verilere uygun bir çok tablonun küçültülmüşleri hemen ekranda beUrir. Buradan, neyi aradığı- mızı bulabiüriz. - Bir de büdiğim kadarıyla IFAR'ın uğ- rastığı bir Rubens tablosu sahteciliğiyle il- gili bir olay vardı. şünebüiyor musunuz? - IFAR olarak bazı sanat hırsızlığı olaylartnda Türkiye ile iliskiniz olduğu- nu biliyoruz. Örneğin, bir Karun Hazine- leri olayı var. LONVENTHAL - Evet, Karun Hazi- neleri davasmda Türkiye hükümeti, New York'taki Metropolitan Müzesi'ni mahkemeye vermeden önce biz perde ar- kasında etkindik. Türkiye hükümeti, buna Karun Hazmeteri, Metropolitan Müzesi de Doğu Yunan Hazinesı adını veriyordu. Bu kadar altın ve gümüş par- ça, 1960'lann sonunda Metropolitan'- dan ya satın ahnmış ya da bazı satıcüar tarafından armağan olarak müzeye ve- rilmişti. Metropolitan Müzesi, bu hazi- LOWENTHAL - Evet. Montanab bir işletmeci profesör çok düşük fıyata usta ressamlara ait bir kaç tabloyu satın al- mıştı. Montana, Amerika'nın küçük eyaletlerinden biridir. örada pek Avru^ pa sanaü bıbnmez. San Francisco"da bir üniversitede konuk profesör olarak gö- rev yaparken orada rastladığı bir kişiden bu tablolan almış. Üsteb'k de 10 bin do- lar para ödemiş. Hepsinin sahte olduğu ortaya çıkmışü. Polis, olayı soruşturur- ken bize başvurdu. Ama bize verilen re- simlerin boyutlan hep aynıydı. Bazılan Rubens'ten, bazılan Degas'dandı. Dü- 1970'te göstennişti. Türkiye hükümeti bu hazinenin ortaya çıkartılmaması yü- zünden, parçalann fotoğraflannı elde edip bunlann Metropolitan'da oldukla-" nnı kanıtlamakta güçlük çekti. Metropolitan daha sonra, Türkiye hü- kümetinin hazineyi geri almasını imkan- sız hale getirecek bir yasanm hanrlan- ması için New York eyaletinde önayak oldu. Yasa taslağına göre, New York eyaletinde herhangi bir müzede, satın ahnmış ya da armağan yolu ile elde edıl- miş bir sanat eseri, üç yıldan fazla bir sü- kaçınbnamışü. Daha önce Isviçre'ye gö- türülmüş, oradan da gümrükte deklare edilmek suretiyle Amerik» ya getirilmiş- ti. Bu olay şöyleydi. Indianab bir antika- cı, |sviçre'de, bazı saüalardan, Kıbns'- taki bir kiliseden olduğu saptanan dört mozaik parçası almıştı. Bu mozaiklerin tarihi önemi çok büyuktü. Indianab an- tikaa bunlan Münih'te bazı kişileraracı- bğı ile bubnuş ve mozaiklerin çok değerii olduklannı sezmişti. Ama konunun uz- manı değildi. Bununla birlikte mozaikle- ri, verdiği paranın çok üstünde bir fıyata satabileceğini kestirmişti. Böylece moza- ikleri satın abp gayet yasal yollardan ABD'ye soktu. Ama ne var ki Kıbns Rum yönetimi. Getty Müzesi yöneticisi aracıbğı ile mozaiklerin izini buldu. An- tikaa Peggy Goldberg'e dava açıldı. Dava çok kısa sürdü. Goldberg kaybetti. Bunun üzerine bir üst mahkemede tem- yiz etmek ıstedi. Ama karar yine aynıydı. Mozaiklerin geri verilmesi gerekiyordu. - Bu davaaa mahkeme sizin değerlen- dirmenize başvurdu mu? LOVVENTHAL - Mahkeme değil de Peggy Goldberg'in avukatlan IFAR'a başvurdu. Çünkü Peggy Goldberg, mahkemede, bunlan almadan önce bize danıştığını öne sürmüştü. Ama bizde, Peggy Goldberg'in mozaikleri almadan önce bunlan almasının doğru olup ol- madığı konusunda başvurduğuna dair herhangi bir kayıt yoktu. Ben, avukatla- ra, bize danışıldığına dair ebmizde kanıt olmadığını söyledim. Oysa Peggy Gold- berg beni Cenevre'den telefonla aradığı- nı söylüyordu. Ben, böyle bir telefon al- madığımı söyledim. "Iyi ama haziran sonu, temmuz başı gibi öyle bir telefon konuşması yapmış olamaz mıydmız?" diye üstelediler. Ben hatırlamadığımı söyledim. Telefon konuşmalanmı bir ye- re not edip etmediğimi sorduklannda, böyle notlar tutmadığım yanıtını ver- dim. Peggy Goldberg bu yanıüma çok memnun olmuştu. Çünkü insani bir unutkanlık söz konusuydu. Mahkeme- den sonra tutanaklan okuduğumda, Peggy Goldberg'in ABD ulusal bayramı olan 4 Temmuz'dan faydalanıp Isviçre'- ye gitmiş olduğunu anladım. Oysa avu- katlar bana 4 temmuz tarihini sorma- mışlardı. 4 temmuzda ben Berlin'dey- dim, ABD'de değil. Peggy Goldberg, benı Berlin'den aramamışü. Aramış oî- saydı çok iyi haurlardım. IFAR'dan her gün beni sayısız kişi arar. Berlin'de tele- fon çok ender çaldb. Mahkeme yargıa, Peggy Goldberg'in, mozaiklerin çalıntı olup olmadığını an- lamak için pek çok uzman kişiye danıştı- ğı iddialanna da inanmamışü. - IFAR ile ügili olarak yaymüanan bir yazıda, stin.polisle ilk temasmızda adeta şok geçirdiğinizi okumuştum. LOVVENTHAL - Doğru. Çünkü po- lisle hiçbir alışverişim olmayacak şekilde gayet düzgün olması gereken bir insan olarak yetiştiribniştim. IFAR'ın resepsi- yon bölümündeki arkadaş bana telefon edip de Hazine Bakanlığı müfeltışlerinin geidiğini söylediğinde önce gelır vergisi konusunda bir pürüz çıktığını sannuş- tım. Oysa gebr vergilerimi gayet düzenli olarak ödüyorduaı^ Yine de çok kork- muştum. Sonunda başka birisi için gel- diklerini anladım. Ama artık yetkili ma- kamlardan bize başvurmalanna abştım. Çünkü beni değil, başka kişileri soruş- turduklannı bibyorum. - IFAR 'm yüUk bütçesi ne kadar? LOVVENTHAL - Son zamanlarda bi- raz arttı. 300 bin dolar... Bu para esas olarak ücretler, kira, telefon, faks gider- lerine harcanıyor. EKONOMI Ihracat teşvikleri belirleniyor ANKARA (Cumhurivet Bü- rosu) - Hükümet. 1993 yıb teşvik politikasını belirliyor. 1993 yılında yatınm ve ihraca- ta uygulanacak teşvik politi- kalanna, Bakanlar Kurulu'- nun bu gece yapacağı toplantıda son biçimi verile- cck. Bu yılkı teşvik kalemleri arasında yaş ve dondurulmuş sebze. kesme çiçek. deri-kon- feksiyon, tekstil ürünleri de yer alıyor. Bakanlar Kurulunun. Baş- bakan Süleyman Demirel başkanlığında önceki gece ya- pılan toplantıstnda, 1993 yı- lında yatınm ve ihracata uygulanacak leşvık politika- lan ele alındı. Bosna Hersek Başbakan Yardımcısı Turaj- liç"in Sırplar tarafından öldü- rülmesi ve Güney Irak'ta yaşanan gergınlik nedeniyle tamamlanamayan teşvik poli- tikalan görüşmesinde, özellik- le 1993 yılında ihracatı teşvik edilecek ürünler üzennde du- ruldu. Edinilen bilgiye göre, 1993 yılı için yaklaşık 15 tril- yon lira teşvik bütçesi öngören hükümet. ihracatı teşvik edile- cek ürünler arasında yaş ve dondurulmuş sebze, tekstil, kesme çiçek, demir-çelik, el halıcılığı, el dokumacılığı. cam, maden ve deri-konfeksi- yon kalemlerine de yer veri- yor. Devlet, özel sektörü sermaye piyasasından sildi ANKARA (ANKA) - Öze! scktörün. 1989 yılından sonra sermaye piyasasında artan ağırlığı 1992 yılında tekrar azalmaya başladı. Geçen yıl ikinci el piyasa işlem hacmı- nin yüzde 88'ine yakm bir bölümünü kamu kesiminin ihraç etüğj kağıtlarla ilgili iş- lemleroluşturdu. Sermaye Piyasası Kurulu"- ndan edinilen verilere göre özel sektörün 1989 yılında yüzde 11.8 iken 1990 yılında bir anda yüzde 17.3'e yükse- len ve 1991 yılında da yüzde 15.7 olan payı, 1992 yılında yüzde 12.4'e geriledi. Kamu kağıtlannm 1989 yılında yüz- de 88.2 olan ve 1990 yılında yüzde 82.7*ye gerileyen payı ise 1992 yılında tekrar yüzde 87.6'ya kadar yükseldi. 1992 yıbnın ilk on ayında ikinci el piyasada toplam 486.7 trilyon liralık işlem ger- çekleştirildi. Bu işlemlerin yansından fazlasını Hazine bonolan meydana getırdi. Bu dönemde toplam 264.5 tril- yon liralık Hazine bonosu işlemı yapıbrken, devlet tah- vili işlem hacmi ise 146.9 tril- yon lirayı buldu. Böylece ikinci el piyasanın yüzde 84. 5'ıni Hazine bonosu ve devlet tahvili ile ilgili işlemler mey- dana getirdi. Kamu kesimi yüksek faiz politikasıyla ser- maye piyasasında özel sektö- re fazla kaynak bırakmadı. Hisse senetlerinin yine 1989 yılından sonra yükselen işlem hacmi oransal olarak 1992 yılında genledi. Geçen yıl ikinci el piyasa işlem hac- minin sadece yüzde 9.9'unu hisse senetleri meydana getir- di. Bu dönemde 48.2 trilyon lirahk hisse senedi işlemi ya- pıldı. Özel sektör tahvilleri de önceki yıllara göre fazla rağ- bet görmedi. 1989 yılında yüzde 4 olan özel sektör tah- villerinin işlem hacmi içeri- sindeki payı 1992'de yüzde 1.9'a kadar indı. Yılın ilk 10 ayında ikinci el piyasada işlem gören varlığa dayalı menkul kıymet mikta- n ise 1.3 trilyon lirayı buldu. İş dünyasının bütün ağır toplan yeni oluşturulan Vakıflar Birliği'ndeyer aldı Ozel sektör vakıflarla güeüiıü gösterecek İLKİNAYPIN Aralannda Vehbi Koç. Sa- kıp Sabana, Nejat Eczacıbaşı, Sank Tara, Sclçuk Yaşar, Fey- yaz Berker'in de bulunduğu özel sektör, kendisine yeni bir örgüt kurdu. özel sektörün kurduğu vakıflardan ve TÜ- SİAD'dan oluşan Vakıflar Bir- bğj siyasal iradeyi etkileyebile- cek bir baskı grubu olmayı amaçbyor. 19 vakıf ve iki derneğin tem- sılalerinin yaklaşık altı ay önce başlattıklan Vakıflar Birliği kurma projesi önceki gün so- nuçlandı. Aralannda Türk Eği- tim Vakfı, Vehbi Koç Vakfi, Türk Petrol Vakfı, Hacı ömer Sabana Vakfı, Hisar Eğitim Vakfı. Nejat Eczacıbaşı Vakfı, Anadolu Egium ve Sosyal Yar- dım Vakfı, ENKA Vakfı, İhsan Doğramacı Vakfı'nın da bu- lunduğu 19 vakıf ile TÜSİAD ve Türkiye Gazeteciler Çemiye- ti temsilcileri devletin de deste- ğiyle Avrupa'yı örnek göstere- rek kurduklan Türkiye Vakıf- lar Birbği'nin resmi senedini imzaladılar. Vakfin mütevelli heyeti başkanbğına İhsan Doğ- İş dünyasının ağır toplanndan Feyyaz Berker, Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı Vakıflar Birüği'nin kuruluş protokolfinu imzalarken. ramacı, başkan yardımalığına Vehbi Koç, yönetım kurulu başkanlığına ise Aydın Bolak getirildi. Vakıflan, demokrasi- de katılımı ve çoğulculuğu sağ- layan ücüncü sektör olarak gören biriik, önümüzdeki gün- lerde bir beyanname yayımla- yacak. Birb'ğin kuruluşu nedeniyle konuşan başkan Aydın Bolak, Birbğin amaanı "Kamuoyu yaratmak" şekbnde özetleyerek "Yapacağımız şey kamuoyu- nun baskısı ile yanbşlan tashih etmektir" dedi. Birbk kurma çabşmalan için- de olan vakıf yöneticileri en son ekim ayı içinde bir araya gel- mişler ve Vakıflar Birbği'ni kurmayı oy birliği ile kabul et- mişlerdi. Vakıf yöneticileri birbk kur- ma nedenlerine gerekçe olarak yeni Avrupa Konferansı'nda ele ahnan Avrupa'daki yeni ya- pılanma içinde kâr amacı güt- meyen vakıf ve derneklerin kamu sektörü ve özel sektör ya- nında "üçüncü sektör" veya • Özel sektörün kurduğu vakıflar, devletin de desteğiyle Avrupa'yı örnek göstererek Vakıflar Birliği'ni kurdu. Birliğin mütevelli heyeti başkanlığına îhsan Doğramacı, başkan yardımcılığına Vehbi Koç getirildi. Birliğin amaçlan arasında siyasal iktidan etkileyen baskı grubu oluşturmak da yer alıyor. "bağımsız sektör" olarak kabul edihp örgütlenmeye gitmesini gösteriyorlar. Vakıflar ve derneklerin yeni- den yapılanmada vatandaşla- nn gönüllü kaübmını sağlayan ve tabandan gehşerek kamuo^ yu oluşturan ve siyasal iradeyi etkileyebilen en güçlü demok- rasi araa olduğunu söyleyen vaJaf yöneticileri, Türkiye'nin Avrupa'daki bu oluşumdan ge- ri kalamayacağını belırtıyorlar. Bu yıbn haziran ayına kadar "Ulusal Üçüncü Sektör Konfe- ransı" hazirlayacak olan birb'- ğin amaçlan özeüe şöyle: - Çoğulcu demokratik dü- zende vakıflara gereken öne- min verilmesi için siyasal irade- yi etkileyebilecek bibnçb ve duyarb bir kamuoyu oluştur- maya çabşmak. - Vakıflar arası bir iletişim ve hizmet ağı kurarak müşterek bir vakıf hareketi oluşmasını sağlamak. bu yoldan Türk va- kıf politikasının uygulamasının gebşmesine ve iyileşmesine kat- kıda bulunmak. - Üye vakıflan temsilen hü- kümeue işbiriiği yapmak ve bu işbirliğini sürekJi ve etkili kıla- cak mekanizmalann kurulma- smı, işlemesini ve gebştiribnesi- ni sağlamak. - Avrupa'nın yeniden yapı- lanmasında rol alan Avrupa üçüncü sektörü içinde Türk va- kıf kurumunun hakb yerini almasını sağlamak, bu amaçla benzeri diğer uluslararası kuru- luşlarla işbiriiği yapmak. Türkiye, 1993'ebol dövizrezervi ilegirdi Uluslararası altın ve döviz rezervleri, geçen yılın sonlannda 16 milyar do- lan aştı. Türkiye'nin, 1993 için hedeflenen miktara göre yaklaşık sekiz aylık it- halatını karşılayacak uluslararası rezervi bulunuyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye- nin uluslararası rezervieri 1992 yıbnda büyük bir artış göşterdi. Rezervler, geçen yıbn sonla- nnda 16 milyar dolan aştı ve İ993'e yaklaşık sekiz aylık ithalaü karşılayacak düzeyde bir rezervle girildi. 1991 sonunda 12 milyar 253 milyon dolar düzeyinde bulunan uluslararası rezervler yüz- de 33'lük bir artışla 1992'nin 18 aralık tarihin- de 16 milyar 296 milyon dolara ulaştı. Anılan dönemde uluslararası rezervlerde meydana gejen 4 milyar 43 milyon doiarlık artışın 2 mil- yar 379 milyon dolan ticari bankalann. bir milyar 660 milyon dolan da Merkez Bankası'- nın döviz rezervlerinden kaynaklandı. Merkez Bankası'nın altın rezervi ise bu dönemde 4 mil- yon doiarlık küçük bir artış göşterdi. Bu geüş- meler sonucunda 18 aralık itibanyla ticari bankalann döviz rezervi 8 milyar 221 milyon, Merkez Bankası'nın döviz rezervi 6 milyar 578 milyon, bankanın altın rezervi de bir milyar 497 milyon dolara ulaştı. Uluslararası rezervler gecen yılın ilk ayla- nnda daha çok Merkez Bankası'nın döviz rezervindeki gerilemenin etkisiyle azaldı. Ocak sonunda 12 milyar 25 milyon, şubat so- nunda 11 milyar 806 milyon, mart sonunda 11 milyar 161 milyon ve nisan sonunda da 10 mil- yar 941 milyon dolara kadar inen uluslararası rezervler, asıl artışını izleyen aylarda gerçek- leştirdi. Rezervler, ay sonlan itibanyla mayıs- ta 11 milyar 379 milyon, haziranda 12 milyar 355 milyon, temmuzda 14 milyar 667 milyon ve ekimde 15 milyar 247 milyon dolar oldu. 27 kasımda 15 milyar 402 milyon dolara yükse- len rezervler, 4 arabkta 15 milyar 423 milyon dolara, 18 arabkta da 16 milyar 296 milyon dolara ulaştı. Uluslararası rezervlerin, 18 aralık itibanyla 1993 yıb için öngörülen ithalat miktanna göre yaklaşık sekiz aybk ithalaü karşılayacak dü- zeyde bulunduğu belirlendi. Bu yıbn tümü için altın hariç toplam 25.8 milyar doiarlık ithalat hedefleniyor. 2 milyar 150 milyon dolar olan aybk ortalama ithalat hedefı esas ahnarak ya- pılan hesaplamada, 18 arahktaki düzeyi ile rezervlerin ithalaü karşılama oranı 7.6 ay ola- rak bulundu. Dünya standartlannda, bir ülkenin ulusla- rarası rezeTvlerinin, dört aybk ithalaünı karşı- lamaya yeterb olması 'ideal' sayıbyor. Bu durumda, Türkiye'nin ithalat talebini sabit kabul edersek, ithalaüna göre dünya standart- lannın oldukça üstündeki bir oranda ulusla- rarası rezervi bulunuyor. Uluslararası rezervlerin ithalaü karşılama oranı, 1991 sonunda, 1992 ithalat hedefıne gö- re 6.3 ay düzeyinde bulunuyordu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear