25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 16 EYLÜL1992 ÇARŞAMBA DIZIYAZI Banş Derneği'nin sanıklan için en kötü şey emniyet müdürlüğüne götürülmekti Ya tutuklama, ya işkence 12 Eylül Yargılamaları SÜNGÜNUN UCUNDAKİ HUKUK DENİZ TEZTEL -5- Askeri darbeden önce gençler etki- lendı...İIk olarak gençler gözaltına alındı...İşkence gördü... Tutuklandı... Yargılandı... Gençler "potansiyel suç- luydu", "teröristti." Sonra sendikacı- lar aynı şeyleri yaşadılar... Ve sıra sonunda doktorlara, avukatlara, mü- hendislere geldi. Kısacası herkese "eşit" uygulandı 12 Eylül Hukuku. Sehmiye Kışlası'nın koridoru... Etraf çok sakin...l Mart 1982 günü. Maaş günü olduğu için etrafta kımse yok. Savcılar, hâkimkr, kâtipler kısa- cası herkes maaş almaya gitmiş... Ko- ridordaki bankta 8 kişi oturuyor. Ankara ve İzmir'den geürilen Banş Demeği davası sanıklan. Mahkeme- nin kendilerini tutuklamasını bekli- yorlar. önlerinde bavullar... Yorgun olduklan her hallerinden belli. Ancak birbirleriyle sohbet ediyorlar. gülüm- süyorlar... tuklanmayı bekliyorlar" diyor. Savcı sıkıntılı bir şekilde "Kimse yok. Adam bulursan tutuklattır" diyor. Gazeteci koridorda gördüğü bir savcıya duru- mu anlatıyor. Savcı "Tamam sen hâ- kim bul. Ben mahkemede hazır olu- rum" diyor. llk gidilen hâkim tutukla- ma mahkemesine çıkmıyor ve "Sonra hâkim bilmem kim tutukladı diye ya- zarsın. Kim tutuklamaya karar ver- mişse o çıksın mahkemeye. Beni bu işe kanştırma " diyor. Tutuklama karannı veren hâkim ortalarda yok... Sonunda bir hâkim bulunuyor...Mahkeme heyeti duruş- ma salonunda yerini abyor. Ve 8 sanı- ğa tutuklandıklan bildiriliyor. Sanık- lar mahkeme salonundan çıkarken gazeteciye "kendilerini başanlı bir şe- kilde tutuklattırdığı için" teşekkür edi- yorlar. Gazeteci ise kendi kendine söyleniyor: "Bugüne kadar kimseyi tutuklat- mamıştım. İşi gücü bıraktık adam tu- tuklattınyoruz. Umanm bir daha böylesi bir şey başıma gelmez. Bir şey değil, duyan olsa "İşi gücü bırakü, adam tutuklattınyor' diyecek" Ancak aynı gazeteci Banş Derneği davasının ilk oturumunda da "işi ol- mayan" bir şey daha yapacaktı. 24 Haziran 1982 günü Atatürk Oğrenci Sitesi'nin spor salonu... Etraf yine ka- labalık... Giriş için kayıtlar yapılıyor. Sadece erkekler üstleri aranıp salona ahnıyor. Erkek avukatlar, gazeteciler, dinleyiciler salona giriyor. Bayanlar ise giremiyor. Çünkü üzerlerini araya- cak bayan polisler gelmemiş... Bir gö- revli geljp bayan gazeteciden "bayan- lann üzerini aramasını" istiyor. Gaze- teci kabul etmiyor. "Bir polislik yapmadığımız kalmıştı" diyor. Görev- li gidıyor ama 10 dakika sonra geri gelip bayan gazeteciye salondan so- rumlu generalin kendisini çajprdığını söylüyor. General de gazeteciden ba- yanlan aramasını rica ediyor. Ancak gazeteci kabul etmiyor. Bu sırada sanıklar cezaevınden geti- riliyor... Sanıklar, avukatlar. dinleyici- ler salonda çoktan yerlerini almışlar. Nerede ise mahkeme heyeti salona gi- recek. Salon dışında bulunan bayan- lar, gazeteciden kendilerini aramasını istiyorlar. Bir dınleyici "Şu aramayı yap da girelim" derken, bir avukat "Duruşma başlandıktan sonra gireme- yız. Haydi bizi ara" diyor. Israrlar üze- rine arama yapılacak bölüme geçiyor bayan gazeteci... Tek tek bayanlar o bölüme ginp çıkıyor... Böylece arama yapılmış oluyor Ama arama yapılan bölümde^aze- tecinin insanlan aradığı fılan yok. Gi- renle sohbet edivor. Baası çantasını göstermek istiyor, kabul etmiyor... Âllahtan bayan polisler geliyor da ga- zeteci bu işten kurtuluyor ve üzeri arandıktan sonra duruşmayı izlemeye giriyor. Duruşma yargıcı AtiHa Ülkü ile avukatlar tartışıyor. Bir önceki otu- rumda. avukatlar, hâkimi tarafsız davranmadığı ve hukuk kurallannı çiğnediğı için reddetmişler. O gün bu konuda karar verilecek. Avukatlar reddedilen bir hâkimin duruşmaya çı- kamayacağmı, kendisiyle ilgili karar veremiyeceğini, yargılamayı yapama- yacağını anlatıyorlar. Yargıç avukatlan dinlemıyor. Du- ruşmaya gelen avukatlann yoklaması- na geçiyor. Ismi sorulan bir avukat reddedilen bir hâkime ismini söyleme- yeceğini belirtiyor. Avukat, "duruşma inzibatıru bozduğu" gerekçesiyle sa- londan çıkanlıyor. Bir avukat da ken- disi salonu terk ediyor. Duruşma yargıcı Atilla Ülkü, mahkemenin di- ğer üyeleriyle birlikte kendisinin red- dedilmesi istemini kabul etmiyor. Mustafa Gül "Banşın beyazıyla, komünizmin kıalını örtmekle", "Türk devletinin yıkılmasmı gayeedinmekle" suçlar sanıklan. Sanıklar günlerce "Banş'ın çok güzel bir şey olduğunu", "Herkesin her zaman savaşa karşı olması" gerektiğini anlattır. Ancak mahkeme onlan dinlemez. Mahkemenin acelesi vardır ve süratle karar vermek ister. Bir polis yanlanna yaklaşıyor ve "Galiba işlemleriniz bugün olmaya- cak. JşJemlerinizi yapacak kimse yok" diyor. Bu sözler üzerine 8 kişinin sura- tı asıbyor. Eğer o gün tutuklanmazlar- sa işleri yanna kalacak. Bu da gecenın tstanbul Emniyeti'nde geçirilrnesi de- mek. Emniyete gidileceğini düşünmek bile tüyler ürpertici... Orada dayak, elektrik, askı... Yani işkence var. Bu insanlann işkence görmemesi için yapılacak tek şey var: Onlan tu- tuklattınp cezaevine göndermek. Ce- zaevinde de dayak baskı var ama önemli değil... Emniyete gidilmesin de nereye gidilirse gidilsin... Bir gazeteci devreye giriyor. Sıkıyö- netim Savcısı'na çıkıp "Banş Derneği sanıklanndan bir grup getirildi. Tu- Banş Derneği Davası'nın sanıklannı gazeteciler, avukatlar, öğretim görevlileri, tiyatro ve sinema sanatçıan, doktor lar, kısaca tûm aydın kesim oluşturdu. BARIŞ DERNEĞÎ DAVALARININ TARİHÇESİ: Banşa vurulan 'kelepçe' 12 Eylül'den Banş Derneği yönCti- cileri ve üyeleri de etkilendi. Her şe- yin yasak olduğu Türkiye'de banşı savunmak da yasakü. Ve demek yö- neticileri hakkında 23 Şubat 1982 günü dosya üzerinden gıyabi tutuk- lama karan çıkü. Saruklann kimi evinden polislerce alındı, kimi de Se- limiye Kışlaa'na gelip teslim oldu. 26 şubat ile 10 mart tarihleri ara- sında sanıklar tutuklanarak cezaevi- ne gönderildi. Askeri Savcı Mustafa Gül tarafın- dan hazırlanan 91 sayfalık iddiana- me 24 mayıs günü İstanbul Sıkıyöne- tim Komutanhğı Askeri Savcısı Süleyman Takkeci tarafından basına açıklandı. İddianamede 30 sanık hakkında TCVnin 141'inci maddesi uyannca 8 ile 30 yıl arasında hapis cezası istendi. Saruklann yargılanmasma 24 Ha- ziran 1982 günü Atatürk Öğrenci Si- tesi'nde başlandı. Dava sürerken ilk tahliye 14 Ekim 1982 günü, son tahli- ye ise 6 Ocak 1983 günü oldu. 13 Haziran 1984 günü dava karara bağlandı. Mahkeme 18 kişiye 8 yıl, 5 kişiye 5 yıl hapis cezası verirken, 5 ki- şi hakkında da beraat karan verdi. Karar otunımunda bulunan ve ceza alan sanıklar tutuklandı. Askeri • Yargıtay 3. Dairesi 3 Ağustos 1984 günü karan bozdu. 30 ekim günü Banş Derneği sanıklannın 2. kez yargılanmasma başlandı ve 8 Kasım 1984 günü mahkeme, yargıtay kara- nna uymadığıru bildirerek eski kara- nnda direndı. 19 Arahk 1985 günü Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, 5 sanığın beraat karannı onaylarken 23 sanığın mahkûmiyet karannı boz- du. 17 Şubat 1986 sanıklann 3. kez yargılanmasma başlandı ve yargılan- ma sırasında tutuklu sanıklar tahliye edildi. Bu arada 25 Eylül 1984 tarihli id- dianame ile 48 sanıklı Banş Der- neğı-2 davası açıldı. Bu saruklann tutuksuz yargılanmalarma 19 Kasım 1984 tarihinde başlandı. 18 Mart 1986 tarihinde Banş Demeği hak- kındaki iki ayn dava birleştirildi. 71 sanık hakkında 28 Nisan 1987 tari- hinde karar verildi. Böylece 5 yıl sü- ren yargılama sonunda 12 kişi 4 yıl 2 ay ile 6 ay arasında değişen hapis ce- zalanna çarpünldı. 31 kişi hakkında beraat karan verilirken, 24 kişi hak- kında da dosyalannın aynlması, da- vanın reddi karan verildi. Böylece 12 Eylül Hukuku Banş Derneği'ne de uygulanmıştı. Ama 31 Nisan 1991 günü Askeri Yargıtay 3. Dairesi "TCY'nin 141. maddesi kal- dınldığı" için Banş Derneği yönetici- leri ve üyeleri hakkında beraat karan ve derneğin açılmasına karar verdi. Böylece Banş Derneği'ne 10 yıl önce vurulan kelepçe çözüldü. Banş Derneği Davası'nda yargıla- nanlar Mahmut Şerafettin Dikerdem (Demek Genel Başkanı,emekli bü- yükelci), Reha İsvan (İstanbul eski Milli Eğitim Müdür yardımcılann- dan), Erdal Atabek (Türk Tabibler Birliği Merkez Konseyi Başkanı), Harun Aykut Göker (mühendis), Cemal Tahsin Usluoğlu, Haluk To- sun (mühendis), Şefık Asan (öğret- men), Aybars Ungan (mühendis), Ali Tayjgun (tiyatro sanatçısı), Prof. Metin Ozek (öğretim üyesi), Ataol Behramoğlu (şair), Ali Sirmen (gaze- teci), Gencay Şaylan (öğretim üyesi), Engun Elgin (mühendis), Orhan Taylan (ressam), Hüseyin Baş (gaze- teci), Nedim Tarhan (milletvekili), Nurettin Yılmaz (milletvekili), Or- han Apaydın (İstanbul Barosu Baş- kanı). Niyazi Dalyancı (gazeteci), İsmail Hakkı Öztorun (milletvekili), Gündoğan Görsev (yayma), Prof. Melih Tümer (öğretim üyesi), Uğur Kökten (mühendis), Medet Serhat (avukat), Semra Özdamar (sinema sanatçısı), Kemal Anadol (milletve- kili), Mustafa Gazalcı (milletvekili), Erol Saraçoğlu (avukat), Müşir Ka- ya Canpojat (avukat), Metin Tüzün (milletvekili), Mehmet Ali Pestilci (avukat), Ertuğrul Günay (milletve- kili), Ataman Tangör (öğretim üyesi),Süleyman Coşkun (gazeteci), Güner Eliçin (mimar), Halit Çelenk (avukat), Yavuz Bayülken (mühen- dis), Ali Rıza Güven (DİSK Yürüt- me Kurulu üyesi), Celal Küçük (DİSK Yürütme Kurulu üyesi), Prof.Sadun Aren, Aziz Nesin (ya- zar), Gülsen Tuncer (tiyatro sanat- çısı),Turgut Kazan (avukat), Ali Galip Yıldız (avukat), Turgan Annır (avukat), Atilla Çoşkun(avukat), Ayfer Coşkun (avukat), Nezahat Gündoğmuş (avukat), Jülide Güli- zar (gazeteci), Erkan Oyal (spiker), Galip Aydındağ, Rasim özjavu- kat), İlhan Alkan, Mustafa Özkan (avukat), Asım Bezirçi (yazar-eleştir- men),Mustafa Birol Özkay, Mehmet Şükrü Güner (TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri), Ali Şen (avukat), Dora Küçükyalçın (doktor), Tezer Eraslan (mühendis), Gündüz Gözen (mühendıs),Rutkay Aziz (tiyatro sa- natcısı), Genco Erİcal (tiyatro sanat- cısı),Birol Bora, Esat Ahmet Baüm, Vedat Türkali (yazatT), Özgür Erten (avukat), Sadettin Ülfer, Sadık Ka- ramustafa (ressam), Mehmet Okçu- oğlu (doktor), Nurettin Osman Çavdargü, Mustafa Yılmaz, Kurt Onay, Ferruh Yavuz, Ahmet Yıldız (Halkevleri Genel Başkanı) Avukat Orhan Apaydın. 'davanın ilk sanığı ve Banş Derneği Genel Baş- kanı Emekli Büyükelçi Mahmut Di- kerdem'in rahatsızlığı nedeniyle has- tanede bulunduğu için duruşmaya getirilmediğini, bu nedenle de sanıkla- nn sorgusuna geçilemeyeceğini anlatı- yor. Apaydın, sorgunun genel başkan- dan başlaması gerektiğini söylüyor. Bu sırada duruşma yargıcı Atilla Ül- kü, duruşma başkanı Ahmet Yıldı- nm'a eğilip bir şeyler söylüyor. Bunun üzerine Yıldınm "Avukatlar Çetin özek ve Turgut Kazan sürekli konu- şuyor. Siz ayn ayn otunın" diyor. Kazan tahliye konusunda konuştuk- lannı söylüyor ama Yıldınm "ayn oturmalan" konusunda ısrarlı. Avu- katlar ayn oturmayacaklannı söyle- yince güvenlik görevlilerince salondan çıkanbyorlar. Salondaki diğer avukat- lar da "savunma haklanrun kısıtlandı- ğmı" söyleyip çıkıyor. 100'e yakın dinleyici de bu tutumu protesto edip salondan çıkıyor. Salon- da kalan sanık ve gazetecilerin tek tek ısimleri duruşma yargıcı Atilla Ülkü tarafından tutanağa geçiriliyor. İsim- lerinin "neden tutanağa yanldığıru" soran gazetecilere Ülkü, "Siz kanşma- yın, usul böyle" diyor. Hangi usulün böyle olduğunu anla- mıyor gazeteciler ve sanıklar. Ama bunun önemi yok. Bu duruşma yargıcı kimsenin bilmediği usullere dayana- rak böyle uygulamalar yapar. Zaman zaman birbiriyle konuşan sanıklan, avukatlan, gazetecileri uyanr. Çok yüksekte olduğu ve tam göremediği için ayakta duran bir gazeteciye "Sen njye ayağa kalkmıyorsun?" diye sorar. Dosyaya nereden girdiği belli olma- yan Dimitrov'un "Faşizme Karşı Bir- leşık Cephe" adb kitabırun kendi çiz- diği bölümlerini duruşmada okur Ülkü. Kimse bu kitabın neden okun- duğunu anlamasa da günlerce bu ki- tap tartışılır. Avukatlar yazılı delillerin tümünün okunması gerektiğini belir- tip, kitabın bütününün okunmasını isterler ama Ülkü sadece kendi çizdiği bölümleri okur. Kimse o kitabın "ne- yin delili" olduğunu anlayamaz. Sava Mustafa Gül "Banşın beya- zıyla, komünizmin kızılını örtmekle". "Türk devletinin yıkılmasını gaye edinmekle" suçlar samklan. Sanıklar günlerce "Banşın çok güzel bir şey ol- duğunu", "Herkesin her zaman sava- şa karşı olması" gerektiğini anlatır. Ancak mahkeme onlan dinlemez. Mahkemenin acelesi vardır ve süratle karan vermek ister. Bu davada da savaş hali hükümlerf uygulandı, sanık savunmalan 1,5 saat- le sınırlandı, avukat savunmalan bir günle sınırlandı... Ama sanıklar hep "Banşın güzelliginden" ve "gereklili- ğinden" bahsettıler." Ancak 12 Eylül Hukuku'na göre çok ters bir şey savunmuş olacaklar ki mahkûm edildiler. StRECEK ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORU1NLARI / YILMAZ ŞİPAL "SSK Emeklisinin tkranıiye Almaya Hakkı Var mıdır?" . Yaklaşık 10 yıl 1 ay devlet memuru olarak caltştım. 1971 ydndan 1974 yılma kadar değişik işyerlerinde 360 gün sigortaJı hizmetim var. 1988 yılından bu yana isteğe bağlı sigortalı olarak üst gösterge tablosıınun de- ğişik derecelerinden prim ödemektevim. Mart 1992'de emekli olmak için başvuruda bulun- dum. Somlanm: 1) Emekli Sandığı ile birlikte bûtfin çalışmalanm 15 yıl 6 aydır. Bana yüzde kaç oranında aylık baglamr? 2) SSK emeklilerinin Emekli Sandığı'nda geçen sû- releri için, ikramiye almaya hakkı var mıdır? 3) Yeniden devlet memurluğıma geçersem, kaç sene çabşarak emekli olabilir ve ikramiyemi de alabilirim? YANTT: 1) 5.000 gün üzerinden üst gösterge tablosundan bağlanan ayhklann oraru, 1 Ocak 1992'den gecerli olarak ta- ban gösterge olan 1.700 için % 59.9, tavan gösterge olan 6.650 için % 50 olarak saptanmıştır. 5.000 günden fazla her 240 gün için bu oranlar % l'er arttınlrnaktadır. Değişik derecelerden prim ödemeniz nedeniyle ve bize hangi derecelerden ne kadar süre karşılıgı prim ödediğinizi bildirme- diğmiz için, bu oranı saptamak olanaksızdır. 2) Emekli ikramiyesi ancak TC Emekli Sandığı'ndan emekli olanlara ödenmektedir. 2829 sayılı Yasanın Uygulama Esasla- nyla ilgili Yönetmelik uyannc*., ^..lcştirilen hizmet süreleri üzerinden son 7 yıllık sürenin yansından fazlasının TC Emekli Sandığı'nda geçmiş olması nedeniyle bu kurumca ayhk bağ- lanmış olsa dahi, son defa TC Emekli Sandığı'na tabi görevden emekliye aynlmayanlara emeklih'k ikramiyesi ödenmez." 3) Yine, 2829 sayılı Yasanın Uygulama Esaslanna İlişkin Yönetmeliğe göre "Sosyal güvenlik kurumlanndan herhangi birinden gerek o kurumca müstakilen, gerekse değişik sosyal güvenlik kurumlanna tabi birleştirilmiş hizmetler üzerinden, yaşlıhk, malullük aylığı bağlandıktan sonra bu kurumlardaki hizmetlerinden dolayı aylık alma haklannın (emeklib'k hakla- nnın düşmesi, aylık bağlama haklannın düşmesi gjbi) kaybet- tikten sonra diğer bir sosyal güvenb'k kurumuna tabi bir işe giribnesi halınde, bu alınan veya aylık bağlanmasına ait hakla- nnı kaybetmiş olduklan hizmetleriyle birleştirmeye tabi tutul- maz." Size Sosyal Sigortalar Kurumu'nca yaşblık aylığı bağlanma- sı nedeniyle, ikinci kez TC Emekli Sandığı kapsamında çabş- maya başladığımzda, eski hizmetleriniz gözönüne abnmaz ve bu süreler için emekb' ikramiyesi de ödenmez. POLÎTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Herkes Bir Bedrettin Şeyh Bedrettin'i 15-16 yaşlarında bir lise öğrencisiyken tanıdım. Nazım Hikmet'in, 'Ayda Bir' dergisinde şiirteri çı- kıyordu. Şeyh Bedrettin dizelere dökülmüş akıyordu. Kim- di bu Şeyh Bedrettin? Şurdan burdan bilgi kırıntıları top- layarak öğrenmeye çalışıyorduk. Bilgi de öyle kolay bulunmuyordu. l "Yarin yanağından gayri / her şeyde / hep beraber" di-' yor, heyecanlanıyorduk. Bir yasaklar ve gizliler çağında yaşıyorduk. Her şey bi- raz gizli, her şey biraz yasaktı Yasak ve gizli olmayan ne vardı ki' Ülkeyi yönetenler de gizliler ve yasaklar dünya- sında değiller miydi? Bedrettin yasaktı, Nazım yasaktı, şi- irleri yasaktı... Böyle. Kimdi bu Bedrettin? Tarihin derinliklerinden gelen bu şeyhi, Nazım niçin yazmıştı? Her şey bir karmaşa içindey- di. Bu karmaşa içinden bir şeyleri çıkarmaya çalışıyorduk. Kimdi bu Şeyh Bedrettin? Kayıtlara göre 1359 yılında doğmuş, 1417 yılında asıl- mıştı. Neden asılmıştı? Asılması için rivayet muhtelif, soy- lentiler çok... Ama bir gerçek vardı, padişaha değil, düze- ne karşı çıkmıştı. Osmanlının mistik dünyasında maddi olarak düzene başkaldıran bir bilgindi. Aydın, Manisa yö- relerinde çıkan isyana karışmış, Börklüce Mustafa ile Tor- lak Kemal'in önderi olmuştu. "Ayasluğ şehrine pazar kurdular / Gene kimin / Gene kimin dostlar / Boynun vurdular." Boynu vurulanlardan biri de Şeyh Bedrettin'di. Serezçarşısındayağmurçiselerkengövdesinigetirmiş-, ler, bir ağaca asmışlardı. Şeyh ağaçta sallanıyordu. "Serezin esnaf çarşısı dilsiz / Serez'in esnaf çarşısı kör..." Nâzım'ın şiirlerirtde görünmese şeyhimiz belki yıllarca unutulacaktı. Belki yurtdışında ve yurtiçinde bilinmeye- cekti. ; Bedrettin ne istiyordu? Varidat başta olmak üzere yazdı- ğı kitaplarda görüşünü dile getirmişti. Adalet ve eşitlik isti- yordu. Şeriatın katı kurallannı ve dogmaları yadsımıştı.' Dünyayı ve olayları maddi gerçeklere bağlı olarak açıklı- yordu. "Bedrettin'in 'Varidat'ı neyse Marks'ın 'Kapital'i de odur" derler. Aralarında birkaç yüzyıl bulunsa da özde bu- luşurlar. Bedrettin asıldıktan sonra Yunanistan'ın Serez kasaba-, sına gömülmüştür. Aradan yıllar geçtikten sonra 1924'te: kemikleri demir bir sandık içinde yurda getirilmiş, korun-: muştur. 1962'de ise Cağaloğlu'ndaki Sultan Mahmut me- zarlığında bir duvarın dibine gömülmüştür. özgür düşün-; ceye her zaman karşı olan yobazlar, mezarın tasını | sökmüşler, bununla da yetinmemişler, mezarı düzlemiş- 1 ler. Son zamanlarda parkeyle mezarı kapamışlar, görün- tülerini yok etmeye çabalamışlardır. • Geçende Rıza Zelyut dostumdan bir mektup aldım. Se-j venleri, Şeyh Bedrettin'in mezarını yeniden yaptırmak isti-' yorlar. Şeyh'in sanıha değer bir anıt-mezar yapmayı ta-' sarlıyorlar. ', öyle kişiler vardır ki ölüleri dirilerinden daha güçlüdür.! Bedrettin de bunlardan biridir. Tarihin derinlikleri içinden! gelip, her türlü yasak ve gizliyi aşarak aydmlığa çıkarlar.; Insanlığı düşünceleriyle aydınlatırlar. | Bedrettin, özgür düşüncede; Nazım, şiirde buluşarak bir' destanı kotarmışlardır. Yılları aşarak bu destan anıtlaşa- caktr. Bir anıt yapılması için belirlenen toplantıya gezide' olduğum için katılamadım. Bu toplantının 12Eylül gecesin-, de yapılması da çok anlamlıdır. ! Bundan olacak, yazar "Ben de bir Bedrettin'im" demf-j yor mu? Özgür düşünceden yana olan herkes bir Bedrettin' değil midir? ! BULMACA 8 SOLDAN SAĞA: 1/ Salyangoz kabu- gu biçiminde kabu- ğu olan ve ahtapota benzeyen bir deniz hayvanı. 2/ "Hayır" anlamında kullanı- lan söz... Anlaşmaz- hk, çekişme, kavga. 3/ Atla ansızın yapı- lan doludizgin saldı- n... Atasözü. 4/ Taş ya da maden çıkan- lan yer... Derviş sela- mı. 5/ Yunan abece- sinin üçüncü harfı... Sözleşme, bagıt. 6/ Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kurnas... Bayındırlık. 7/ Celp eden, çekici... Bir çeşit telli bürüm- cük. 8/ Uzak... Damızlık dişi hay- van. 9/ Bir pamuk türü... İskambil oyunlannda kâğıt atma sırası. YUKARTOAN AŞAGlYA: 1/ Tütün kacakçısı. 2/ Yapmaaklı davranış... Toprak, kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur. 3/ Lak böceğinin salgısından elde edilen ve alkolde eriyen reçine. 4/ Asma kütügü... Yapma, et- me. 5/ Şarhoş ya da külhanbeyi bağırması... Bazen üzerine un bile seriür. 6/ Müstahkem yer... Şamanizm'in din adamlanna verilen ad... Su. 7/ Içine sulu seyler koymaya yarayan kap... Te- mizlenmiş arpayı sütle pişirerek yapılan Polonya ve Rus yeme- ği. 8/ Kuran ve hadislerin görünüşteki açık anlamlanndan baş- ka hiçbir yorum kabul etmeyen ve kıyasa yer venneyen Sünni mezhep. 9/ Dcve semeri.,. Renkli televizyon sistemlerinden bi- ri. MİMAR SİNAN ÜNİVERSÎTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN EKtLAN Mimar Sinan Üniversitesi'nin, Cumburiyet 10-12 Ağustos 1992, Zaman 10-12 Ağustos 1992, Tercüman 11-13 Ağustos 1992, Zaman 11-13 Ağustos 1992 tarihli gazetelerinde yayımlanan Uanda sehven, Sinema TV programuun 'Giriş Sınav Koşullan' basuğı altında 'Si- nema Tarihi ve Sanatı' olarak yayımlanmıştır. Duyurunun doğru metni aşağıda belirtildigi sekildedir. Program Y.Lisans S.Yeterülik Giriş Sınav Konıüan Sinema TV 2+1 2+1 Basın: 36816 Sinema Tarihi Tekniği ve Sanatı İLAN T.C. DtKİLt İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1992/351 Alacaklı: Rahmi Kamutay Vekili: Av. Mehmet Muü-Dikili Borçlu: Erdoğan özüduru. tsmetpasa Mah. 64 Sok. No. 4 Dilcili. Borç mikian: 12.200.000 TL.'nın masraf, faiz ve vekalet ücreti ile tahsili (faiz Vo54 Mer. Ban. Rees. F.) Borçlu Erdoğan özüduru adına çıkanlan 49 öraek ödeme emri borçlu adresinin meçhul olduğundan ve zabıta marifeti ile yaptınlan adres tahkikatından da tespit edilememiş olması sebebiyle Tebligat Kanunu'nun 29, tüzüğün 47. maddesi gereğince ilanen tebliğine ta- lep veçhile karar verilmiştir. Işbu ödeme emrimizin ilan tarihinden itibaren 22 gfln içerisinde itirazlannız varsa icra dairemize itiraz etmeniz, aksi halde hakkınız- da açılan takibin kesinieşecefi ilanen tebliğ olunur. 3.9.1992 Basın: 36946
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear