29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 EYLÜL1992 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Gene Kelly romantizme inanıyor • DtşHaberlerServisi (lC'HA)-'Sıngıngınthe Raın" adlı filmi "Yağmur altında şarkı" sahnesiyle ölümsüzleştıren Gene Kelly 80. yaşgününü kutladı. Hollvvood filmlerinin müzikli ve danslı yapıtlanna sesi ve danslanyla ımzasını atmış olan Kelly. onca yaşına rağmcn çarpıcı kişıliğinı ve görünümünü koruyor. Mizah Kitapları Şenliğj • İSTANBUL (AA) - Karikatürcüler Derneği ile Yayıncılar Birliği'nin ortaklaşa düzenledikleri "Mizah Kitapları Şenliği" taşladı. Karikatürcüler Derneği Başkanı Erdoğan Bozok, Istanbul Büyükşehir Belediyesi KarikatUr ve Mizah Müzesi'nde başlayan şenlik hakkında bilgi verirken bu tür yayınlann son yıllarda büyük artış gösterdiğini belirtti. 12. Grafik ÜPünler Sergisi Kültür Servisi- Grafıkerler Mcslek Kuruluşu'nun düzenlediği Grafik Ürünler Sergisi'nın onikincisi bugün DolmabahçeSarayı 1. Hareket Köşkü'ndeaçtlıyor. 28 ckimedek açık kalacak sergide grafik tasanmcılannın son biryıl ıçinde afiş. pankart. kitap ve dergi kapağı. tipografi. basın ılanı, illüstrasyon, amblem, logotayp. başhklı kağıt, broşür. ktalog, etkmlik raporlan, lakvim, etiket. tebrik kartı dallannda ürettiği 930 yapıtyeralıyor. İnanır ÇASOD'aüye • İSTANBUL (ANKA) - Sinama oyuncusu Kadir tnanır, Sinema Oyunculan Derneği'nden (SODAR) istafa ederek, Çağdaş Sinema Oyunculan Derneği'ne (ÇASOD) üye oldu. Rosa'mn galası Kültür Seryisi- Senaryo yazarı Işıl Özgentürk'ün ilk filmi "Senı Seviyorum Rosa"nın galası bugün saat 21.30'daBeyoğlu Sineması'nda gerçekleştirilecek. Sevgı Soysalın"Tante Rosa" adh kitabındaki karakterden yola çıkarak çekilen ve başrol oyuncusu Sumru Yavrucuk'a Altm Portakal eniyi kadın oyuncu ödülünü getirenfilmingalası, daha gerçekleştırilememişti. MimaHık Günlepi Kültür Senisi- BLzim Clke Derneği"nin düzenlediği ••Mimarhkta Çokseslilik ve Ötesi" başbklı panel bugün saatl8.30'daYıldız Sarayı'nda gerçekleştirilecek. Panele konuşmacı olarak Türkiye'den Turgut Cansever. Doğan Tekeli. OrhanÖzgüner. Hindistan'dan Balkrishna Doshi.ABD'den Renata Holod, Frank Gehry ve Charles Moore kaülacak. EltonJolnı'un gözlük merakı • LONDRA(AA)-Ünlü Pop şarkıcısı Elton John, 207 çift gözlüğe 27 bin sterlin (378 milyon lira) harcadı. Gözlük ve aksesuar malzemelerine olan düşkünlüğü ile tanınan şarkıanın, Hollyyvood'da artistlerin favorisi 'peoples' adlı mağazada her çeşit gözlûğü denedı \e dört arkadaşına da hediye olarak 3 bin sterlin (42 milyon lira) değennde birçok gözlük satınaldı. Anthony Perkins, 'Sapık' ve 'Dava' fılmlerindeki rolleriyle unutulmazlar arasına girmişti Siııeıııaııııı 'sapık'ı çağmvebasına yenfldi ATİLLA DORSAY Anthony Perkins, benim ku- şağımın kendi gençliğiyle bir- likte keşfetüği, önce büyü- mesine ve olgunlaşmasına, son- ra da yaşlanmasma tanıkhk et- tiği bir oyuncuydu. Doğrusu bu ikisi de onun için kolay ol- mamışü. Bir aktörün oğiu olan sanat- çı, Columbia Üniversitesi'nde okuduktan sonra baba mesle- ğini seçti ve 1954'te Broadway'- de "Çay ve Sempati"de eşcinsel eğilimli genç rolüyle tiyatroya başladı. Bu rastlanu onun için ılginç olmalıydı, çünkü eşcinsel- liği tüm hayatmı yöneten ve so- nunda AIDS'e yenik düşmesi- ne dek giden, bir yaşam biçimi- nin baş etkeni olacaktı. Perkins, 1953'te George Cukor'un "The Actress" fil- minde Spencer Tracy ve Jean Simmons'la. oynayarak sine- maya geçti. İnce silueti, hep le- dirgin gözüken sinirli tavn, onu hemen sorunlu genç adam rol- lerine yargıladı. Bu öğe, özellik- le Anglo-Sakson yazını içindeki o denli önem taşıyan baba-oğul (veya ana-oğul) ilişkileri çerçe- vesmde geçen bir dizi öyküde onu karşımıza getirdi: "Yenilen Korku- Fear Strikes Out"da Karl Malden, "Kan Dökmeye- ceksin / Dostluğa Çağn-Fri- endly Persuasion"da Gary Co~ oper, "Karaağaçlar Altında -Desire Under the Elms"da Burl İves'la gergın baba-oğul ilişkileri yaşadı. Ren Clement'in Marguerite Duras uyarlaması, "Okyanusa Karşı - The Sea Wall" filminde Jo Van Fleet'la olan ana-oğul ilişkisiniyse, tam 1960 yılında çevirdiği Alfred Hitchcock'un "Sapık-Psyche" fılmiyle doru- •Sanat yaşamına Broadway'de 'Çay ve Sempati'de eşcin- sel eğilimli genç ro- lüyle başladı. 1953'- te 'Aktris' filmiyle sinemaya geçti. 1960'ta Hitchcock'- un 'Sapık' fılmiyle ününün doruğuna çıktı. Başlangıçtaki masum yiızlü gencin sonunda bir 'sapık'- la özdeşleşmesi ne garip bir talihti! •Anthony Perkins, ömrünün son 20 yılında 'tövbekâr' oldu, evlendi, 2 oğlu dünyaya geldi. Ama 60 yaşına 1 kala, AIDS'e teslim oldu. Sinemaseverler, onca filmin bakış- larından bulutlar geçen genç adamını unutamayacaklar. Anthony Perkins, sinema yaşamında Sophia Loren'le de iki fîbnde oynamıştı. Anatole Litvak'- ın yönettiği 'Geceyansına Beş Kala' da bunlardan biriydi. Chabrel gibi yönetmenlerle çalıştı. Ancak bu yıllarda çevir- diği en önemli filmi, Orson VVelles'in Kafka uyarlaması "Dava" olacaktı. Ve Perkins, bu filmdeki başrolü. yani anlayamadığı bir mekanızma altında varolma savaşımı veren Bay K. rolünü. fiziğinin de desteğiyle yoğun biçımde, lüm aynntılanyla canlandıracak ve perdeye Norman Bates'in mo- tel katilinden sonra bir dığer unutulmaz kompozisyon ar- mağan edecekti. 1970'ler ve sonrası ise Per- kins'e uğur getirmedi. İlerleyen yaşıyla birlikte derinleşen çizgi- îeri, yüzündeki çocuk ifadesiyle sonra yapılan devam filmi gel- di. Norman Bates, 23 yıl sonra hapisten çıkıyor, aynı motele geÛyor ve yeniden cinayetlerine başlıyordu. Perkin, Bates'in lanetinden kurtulamayanların başında geliyordu. Başlangıçta- ki sıkılgan, sorunlu, masum yüzlü genç adamın sinema ya- şamının bir "sapık'la özdeşleş- mesi ne garip bir talihti!.. Per- kins, artık bu üp rollerden kur- tulamadı. Üçüncü "Sapık" fil- mınde hem oynadı. hem yönet- u. Bu arada Ken Russell'ın "Tutku Suçlan-Crimes of Pas- sion" gibi filmlerde hep 'man- yak' kişilikleri sürdürdü. En son Glenn Jordan'ın yönettiği • Perkins kuşkusuz talihli bir oyuncuydu. Daha ilk fılmlerinden başlayarak George Cukor, William Wyler, Rene Clement, Alf- red Hitchcock, Anatole Litvak, Orson Wel- les, John Huston, Anthony Mann ve Stan- ley Kramer gibi beyazperdeye damgasını vuran usta yönetmenlerle çalışmıştı. ğa çıkardı. Bu filmde annesinın etkisi altında büyümüş, cinsel açıdan olgunlaşmamış ve ken- disini annesiyle özdeşleşurerek cinayet işleyen genç adam rolü, olasılıkla perdedeki en ılginç, kompleks ve unutulmaz kişilik- lerinden biriydi. Ve yıllar boyu unutulmadığı gibi, sonuç ola- rak, onca filmine karşın Perkıns'in hemen öz- deşleştirildiği fılm kahramanı olup çıktı. Perkins, kuşkusuz talihli bir oyuncuydu. Daha ilk filmle- nnden başlayarak Cuker, Wyler, Anthony Mann, Cle- ment, Kramer, Hitchcock, daha sonralan, Litvak, NVelles, Huston gibi önemli yönet- menlerle çalıştı. 1960'Iarda yaşı artık 30 civanndaydı (1933 doğumluydu Perkins). ama o hep büyümemiş genç adam rol- lerinde oynamayı sürdürdü: Kramer'in "Kumsalda - On the Beach'. Anatole Litvak'ın "Brahms'ı Sever misiniz?", Ju- les Dassin'in "Fedra" filmlerin- de oynadı, çok sevdiği Paris'e gelip yerleşerek Andr Cayatte, Edouardo Molina^e, Claude temelde uyuşmuyordu. Ve bu, onda hüzûnlü bir maske takmış gibi duruyor ve rol seçenekleri- ni ciddi biçımde azaltıyordu. Böylece. en iyileri Stuart Ro- senberg'in "Bugünün Adamı VVUSA", Mike Nichols'un "Catch 22", John Huston'un "Yargıç Bean'in Öyküsü-The Life and Times of Judge Ro> Bean", Sidney Lumet'in "Doğu Ekspresinde Cinayel", Alan Rudolph'un "Adımı Unutma-Remember My Na- me"i olan filmlerde hemen hep ikincil rollerde gözükerek 1970'leri gecirdi. 1983'te "Sapık"m tam 23 yıl bir "Sefiller" TV dizisinde, ko- miser Javert olarak karşımıza gelmişti. Ve ömrünün son yirmi yılın- da "tövbekâr' olup 'normal* bir hayata dönerek evlendi, 2 oğul sahibi oldu. Ne var ki bu, onun gecmişteki "günah'lannın kefa- retıni ödemeye yetmemiş ol- malı ki Perkins, 60 yaşına bir yıl kala, çağm vebası AIDS'e tes- lim olarak öldü. Si- nemaseverler, Norman Bates ve Ba> K.'nin yanı sıra, onca fil- min o içine dönük, mutsuz, bakışlanndan hep bulutlar ge- çen genç adamını kolay kolay unutamayacaklar. Tarih Vakfı'nın Türkiye'de Kurum Tarihçiliği Sempozyumu 18 eylülde Kurumlannda tarüıiyazılıyor• Türkiye Ekono- mik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın 7 bin kitaplık bir kütüpha- nesi var. 1990'da 12 kişinin kurduğu Vakfm bugün 290 üyesi bulunuyor. Vakfın 'İstanbul' adlı dergisi 1993'te aylık olacak. Kültür Servisi- Türkiye Eko- nomik ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın düzenlediği Türkiye'- de Kurum Tarihçiliği konulu sempozyum 18 eylül cuma günü vakfın Eminönü Değir- men Han'daki yerinde saat 10'- da başlayacak. Vakıf başkanı İlhan Tekeli 'Türkiye'de kurum tarihçiliğı- nin genel sonınlan', Aydın Uğur 'Kurum tarihçiliği ve sos- yolojisi' konulu bildirilerini sa- bah sunacaklar. Saat 14'ten iti- baren Mete Tunçay "Kurum ta- rihçiliği ve kimlik sonınu: Milli Piyango İdaresi', Zafer Toprak 'Karşılaştırmalı kurum tarihi: Şişe-Cam ve Sümerbank', Ed- hem Eldem 'Kurumsal arşivle- rin kurum tanhçiliğındekı yeri: Osmanlı Bankası' konulu bildi- rilerini sunacaklar. Şempoz- yum genel değerlendirme ve tartışmayla son bulacak. Tarih \ akfı, merkezini, tarihi Değirmen Han'a taşıyor. Türkiye'de Kurum Tarihçiliği Sempozyumu Yer: Eminönü Değirmen Han Gûn: 18 Eylül 1992 Cuma 10.30 İlhan TekelirTürki- ye'de Kurum Tarihciliğinin Genel Sorunlan 11J0 Aydın Uğur/ Kurum Tarihçiliği ve Ku- rum Sosyolojisi 14.00 Mete Tunçay/ Kurum Tarihçiliği ve Kim- lik Sorunu: Milli Piyango İdaresi 15.00 Zafer Toprak/ Karşılaştırmalı Kurum Ta- rihçiliği: Şişe-Cam ve Sü- merbank 16.00 Edhem Eldem/ Kurumsal Arşıvlerin Ku- rum Tarihçiliğindeki Yeri: Osmanlı Bankası 17J0 Genel Değerlendir- me ve Tartışma Türkiye Ekonomik ve Top- lumsal Tarih Vakfi Eminönü'- nde tarihi Değirmen Han'daki merkezini 19 eylülde açıyor. Denizin kıyısında, restore edil- miş bu güzel yapı Büyük Şehir Belediyesi tarafmdan vakfa 30 yılbğma venlmiş. Tarih Vakfi 12 kurucuyla 1990'da calışma- ya başlamış. Bugün 290 üyenin çoğu üniversite ve basın mersu- bu, yazar, araştırmacı gibi Türk toplumunun üretken aydınlan. Üyelerin 500'er bin liralık katkılanyla 130 milyon iirahk çok ufak bir scrmaye ile kuru- lan vakıf kitap, para, malzeme gibi somut bajışlann yanı sıra gönüllü emek gücü ile yaşıyor. Vakıf müdürü Orhan Silier sadece bağış yoluyla 7 bin ki- taplık bir kütüphane oluştuğu- nu söylerken her türlü yayım ve belge katkısı için çağn yapıyor. Vakfa her türlü yardım yapan Vakıf Dostlan üyelere verilen servislerden yararlanabiliyor. Bağış, araştırma ve yayımlar- dan elde edilecek gelirleriyle devletten bağımsız, özerk bir si- vil toplum kurumu olması vakfın en önemli özelliği. Amaç demokratik, yansız ve bilimsel bir yapıyı kurumlaştınp kalıa kılmak. Silier, Tarih Vakfi'ran amaç ve çalışmalannı şu şekilde özet- ledi: 'İlk önce yakın gelecekte kurmayı tasarladığımız bir top- lumsal gelişme ve emek müzesi var. Aynca kalıcı ve geçici sergi- lerle sivil toplum tarihi, günlük yaşam, tüm somut yönleriyle belgelenip tanıtılacak. İstanbul adh dergimizin ilk iki sayısı çok ilgi gördü. 6 bin satan dergi aralıkta İngilizce de yayımlanacak ve 1993'te aylık olacak. Başlıca amaçlanmız; her türlü tarihsel değer taşıyan belgenin korunması, kaydedil- mesi. kopyalanması. Uzmanlık kitaplığı ve arşivin kurulup yaygın kullanıma açıl- ması. Ozel ekdeki kitap ve bel- gelerin saptanıp kataloglannın çıkanlması. Ekonomik ve tarih ya- yımlarının bibliografyasının yapılması. Araştırmalann yü- rütülmesi. yayımlanması, des- teklenmesı. Ses ve video kay- nakları ile önemli kişilerle yapı- lan görüşmelerin saptanması. Seminer, konferans ve sem- pozyumlar düzenlemek. Bu alanlarda benzeri kuruluşlarla iç ve dış işbirliği. Milli Piyango. Tariş yapılan kurum tarihi araşürmalan. SHP-CHP gibi parti Urihi çalışmalan da olacak." Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Çocuklararası yarısmalar Kültür Senisi - Çağdaş Ya- şamı Destekleme Derneği, ço- cuklararası oyun, öykü ve re- sim yanşmalan dûzenledi. Demeğin Çağdaş Çocuk O>oı- nu Yanşmasfna Şubat 1993, Çocuklararası Öykü Yanş- ması'na Mart 1993 ve Çocuk- lararası Resim Yanşması'na Aralık 1992 sonuna kadar ka- tılınabilecek. Herkese açık olan Çağdaş Çocuk Oyunu Yanşmasfnda konu sınırlaması yok. Seçici yüz'ün yer aldığı yanşmada birinciye Klasik Eserler Setı, ikinciye Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, üçüncüye de Çağdaş Tarih Ansiklopedisi verilecek. Övgüye değer görii- lenlere de çeşitli kitaplar ar- mağan edilecek. Çocuklararası Resim Yanş- ması, ilkokul son sınıf dahil okul öncesi ve ilkokul çocuk- lanna açık. Yanşmanın konu- su, Çağdaş Dünyada Dostluk ve Sevgi." Resimde her türlü • Çağdaş Çocuk Oyunu Yanşması herkese açık. Öykü Yanşması'na bütün ortaöğrenim öğrencile- ri katılabilecek. Resim Yanşması'na ise okul ön- cesi ve ilkokul çocuklan katılacak. Çocuk Oyunu Yanşması'nın birincisine 3 milyon TL verilecek. kurulunda Zehra İpşiroğlu, Salih Kalyon, Zevnep Oral, Dikmen Gürün Uçarer ve Esen Çamurdan'tn yer aldığı yanşmada birinciye 3 milyon. ikinciye 2 milyon. üçüncüye, 1 milyon TL verilecek. Sonuçlar Nisan 1993'te açıklanacak. Ortaokul, lise ve dengi okul- larda okuyan bütün öğrencile- re açık olan Çocuklararası Öykü Yanşmasfnda sa>fa ve konu sınırlaması yok. Seçici kurulunda Ayla Çınaroğlu, Oya Adab, Fatih Erdoğan, Turan Yüksel ve Gülsüm Ak- teknik geçerli. Ancak büyük kenann 1 metreden büyük, küçük kenann 20 santimetre- den küçük olmaması gereki- yor. Çocuklar Resim Yanş- ması'nın seçici kurulu, Bedri Baykam, Mine Arasan, Hüsa- mettin Koçan, Yaprak Berk- kan ve Tansu Bele'den olüşu- yor. Birinci. ikinci ve üçüncü olan ve övgüye değer görülen yapıtlann sahiplerine değerli kitaplar ve resim gereçleri ar- mağan edilecek. Almanya'nın Kassel kentindeki 'Documenta' 9 ayn mekânda yer alıyor Docıuııeııta^ııuı simgesi, göğe yüriiyen adam NECMtSÖNMEZ KASSEL- 'Sanat, belirli sorulara ke- sin yanıtlar sunamaz." Bu sözler, Al- manya'nın Kassel kentindeki 'Docu- menta' sergjlerinin bu yılki düzenleyicısi Jan_ Hoefa ait. Üç yıl boyunca önemli önemsiz bir- çok ülkeyi gezerek kişisel ölçütlerine göre sanatçılar seçen Hoet'un bütün sergileme sisteminde ortaya koyduğu ana düşünce bir üçleme üstüne kurulu: 'Yapıttan İzleyiciye Sanat Olarak'. Bu genel çerçevenin asıl amaa ise doksanlı yıllann sanatsal yaklaşımlan arasında yapısal boyutlanyla yeni bir bakış açısı önermek. Her yöne çekile- bilecek bu soyut açıklamalar, 1955'ten bu yana süregelen bir geleneğin devamı olarak ele alınabilir. Her 'Documenta' sergisinde prpjeleri, sanatçılan beğen- meyen, eleştiren bir kesim obnuştur. Bu yüzden, düşünsel savunma ve saldın- lann belirli bir düzeyde olmasıyla, her 'Documenta'da çağdaş sanat ortamının yeni tartışmalara acılması. bildik tema- lann dışına çıkılması hedeflenir. Bu yılki sergilemelerin ana niteliği de tümüyle bu hedefe yönelik olduğu için Hoet yönetimindeki '9. Documenta'nın başanlı bir çalışmayla gerçekleştirildiği- ni belirtmek gerekiyor. Seçilen sanatçı- lann tümünü eleştirmek ya da 'Bu var, ama bu neden yok' demek, 'Documen- ta'nın ana özelliklerinden biri olan 'yö- neticinin kişiselliği'ni unutmak, ondan nesnel davranmasını beklemek gibi yanlış bir tutum olur. Bu yıl yapılan olumlu eleştiriler arasın- da en çok dikkati çekeni, sanatçı terci- hinde genel bir tercihin yapılmamasıydı. Hoet, belirli bir sanat akımınm sözcülü- ğü yerine. birçok sanat eğilimine söz hakkı tanıdı. Bu çerçevede, sergi mekânlannı gezerek daha derinlemesine bilgi edinebiliriz. con'ın son işleri, büyük üçlü tuvalleri izlemek bir süreklilik sağlıyordu. Binanın birinci katında en çok ilgi çe- ken çalışmalardan biri de Alman sa- natçı Michael Buthe'nin yüz kandille aydınlattığı bakır tuvalleri oldu. Al- manya'nın ilk klasik tiyatro mekânı olan Museum Fridericianum'un altında bir su kaynağı bulan ve bu kaynağı küçük bir fıskeli çeşme ile yeryüzüne taşıyan • Amerikalı sanatçı Bruce Neuman, ses, video ve me- kân özelliklerini insam çileden çıkarabilecek bir doku içinde ele alıyor. Alman sanatçı Michael Buthe'nin 100 kandille aydınlatılmış bakır tuvallerden oluşan işi, Do- cumenta'nın en ilginç çalışmalan arasında. İzleyiciler, 82 yaşındaki kadın heykeltıraş Louise Bourgeoise'ın camlı odasmda sanatçının iç dünyasını seyrediyorlar. Museum Fridericianum'da sergile- nen kırka yakın sanatçının ortak özelli- ği, insan vücudunun bir drama öğesı olarak ele alınmasıydı. Müzenin girişi. Amerikalı sanatçı Bruce Nauman'a aynlmış. Düzenlemelerinde ses, video ve mekân özelliklerini insam çileden çıka- rabilecek bir doku içinde ele alan Nau- man'ın uyguladığı teknik, bu sergilen iz- lemeye giden bütün sanatseverlerde şok etkisi yaptığı için önem taşıyordu. Ama bu etkili çalışmanın insanda bıraktığı iz- lenim ile gecenlerde ölen Francis Ba- Mano Merz ile genç Brezilyah sanatçı Jac Leimer'in uçak biletlerinden yaptığı ilginç düzenleme, 1980'lerden sonra ger- çekleştirilen yapıtlann çok yönlü özelli- ğini yansıüyordu. 'Documenta' kataloğunda 'Evet, sa- nat bir yalandır!' diyen Hoet, müzenin yanıbaşındakı eski bir kuleyi de sergi mekânına katarak, bir anlamda, 20. yüzyıl sanatının yalan olmayan klasik yapıtlannı yan yana getirmeyi denemiş. Bu bembeyaz küçük kulede, Gauguin, Ensor, Beuys, Giacometti'nin yapıtlan, David'in 'Marat' tablosu yeralıyordu. Müzenin ikinci katındaysa, 82 yaşın- daki dehşetli bir kadın heykeltıraşın, Louise Bourgeoise'ın camlı odası ka- ranlıktı. İzleyiciler, küçük bir sandalye- nin üzerine oturup bu iç dünyayı seyre- diyorlardı. 'Keşfetmeyerine açıklama...'.Docu- menta'nın ana yaklaşımlanndan biriydi bu. Pornografiyi kullanan Amerikalı sanatçı Ray Charles'ın (müzisyen Ray Charles değil) kendi fıgürünü 9 kez ço- ğaltarak eşcinsel bir seks partisini izleyi- cilere sunması, elbette cinsellik olgusu üzerine çalışan sanatçılann durumuyla ilgili bir açıklama niteliğindeydi. Müzenin üçüncü katında, Magritte'- in gerceküstücü dünyasından yola çıka- rak tavanlan boydan boya elma ve si- yah melon şapkalarla kaplayan Yugos- lav sanatçı Miroslav Balka'nın esprili yaklaşımı da ilginç bir özellik taşıyordu. Bu yıl yapılan Documenta Halle'ye doğru ilerlerken, müzenin önündeki bü- yük parkta Amerikalı sanatçı J. Boro- kofsky'nin gökyüzüne doğru yürüyen adam heykeliyle karşılaşıyorsunuz. 25 metre uzunluğunda çelik bir borunun üzerinde yürüyen bu genç adam heykeli, "Documenta'nın bu yılki simgesi niteli- ğinde. Hemen yanıbaşında, M. Edoga'- nın çöplerden bulup yaptığı kule çevre kirlıliği bılincine yönelik br iş olsa da. A. Kapoor'un yaptığı çalışmayla karşı- laştınldığında yorum açısmdan yeterin- ce etkili olmadığı anlaşılıyordu. Amerikalı sanatçı Jonattaan Borokofsky'nin gökyiiznne dognı yuv rüyen adam heykeli, 25 metre uzunluğundaki bir bonı üzerinde yer alan genç bir adamdan oluşuyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear