29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 AĞUSTOS1992 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA rl. KULTUR 11 TlnmrSelçuk konserleri Külttir Servisi -Timur Selçuk, müzüctekı 25. yıh doayısıyla, Rumclihisan'nda konserler verecek. 8-11 ağustos tarihleri arasında gerçekleşecek konserlere, sanatçının kızı Hazal Selçuk da kaülacak. Rumelihisan Konserleri kapsamında dûzenlenen konsenn büetleri Vakkorama Taksim ve Suadiye mağazalan ile Rumelihisan gişesinden saglanabüecek. Çevreci lazeteler Kültür Servisi- Yayın kadrosu çoğunlukla öğrencüerden oluşan iki yeni aylık çevreci gazete yayırnlandı. Kamuoyunda çevre duyarlığı oluşturulmasına katkıda bulunmak amaayla çıkanlan gazeteler, Çepeçevre ve Yeşil Gazete. nrinci sayüan yayımlanan her iki gazetede de Rio'da yapılan uluslararası çevre zirvesinin başansızlığı, Park otel, ikinci Galata köprüsü gitâ konular işleniyor. LivaneliVakıf ûyesiÎSTANBUL(ANKA)- Istanbul Kültür ve Sanat Vakfi'nda Nadir Nadi'nin ölümüyle boşalan üyeliğe Zülfü Livaneli getirüdi. Livaneli, Kurucular Kurulu'nun 13 temmuzda yaptığı toplantıda üyeliğe oybırliğıyle seçildı. Kayıp MatJsse'ler bulundu - NİCE(AA)-Fransa;da, •_ zengjn bir işadamının Cap / D'ail'deki vülasından - çahnan, Matisse, Modigliani ı" ve Degas'ya ait toplam 50 milyon dolar değerindeki 4 , tablo bulundu. Anthony ;.Tandourri adh Lübnan asıllı Fransız işadamının villasındâki özel koleksiyondan çahnan tablolann, Nice yakınlanndaki bir otelin park yerindeki bir arabada bululnduğu bildirildi. Polis, kimliği açıklanmayan bir kişınin telefonla kendilerine tablolann yerini bildirdiğini ve 'Tandourri, ahmaklığına bir son vermeli" gibi anlam r verilemeyenbircümle kullandığmı açıkladı. Bu arada, işadamı Tandourri'nin Fransız hûkümetine 56.6 milyon dolar borcu olduğu ve borçlannı ödemek için tablolannı satmayı düşündüğü ifade edildi. Seicho Matsumoto öldü TOKYCKAA)- Japonya'nın ünlü polisiye roman _ yazarlanndan Seicho Matsumoto, 82 yaşında - akağer kanserinden öldü. Ronanlan birçok filme konu olan ünlü yazar. ICokura'nın Günlüğü kjubıyla Japonya'nın en .- b\hük edebıyat ödülü olan '< 'Aİutagana'ödülünü ! alınftı. Yazann temalannı, ! 2*KÎ Dünya Savaşı sonrası ; Japoonya'daki toplumsal | aoron ve yolsuzluklar ! oiışturuyor. Matsumoto I ayrca,çözümlenmemiş j cânıyet ve lanhtekı gizemli j ola4ara mükemmel ! JH2)ürmacıyaklaşımıve Vienam savaşına karşı ! söıüşleriyle aktif bir sosyal ı ekstirmen olarak I tannıyordu. Plastik Sanatlar Derneği Başkanı Hüsamettin Koçan, Türkiye'deki sanat ortamının sorunlannı anlattı: Kültürde karar bürokraside olmamalıBERAL MADRA Önümüzdeki eylül ve ekim aylan, "çağ- daş sanat" açısından çok hareketli gececek. 18-27 eylül arasında Plastik Sanatlar Derne- ği TÜYAP'ta 2. Istanbul Sanat Fuan'nı ger- çekleştirecek. 7-9 ekim tarihinde Ankara'da Sanart'ın düzenlediği "Kimlik Sınırsallık Mekan" başhklı bir uluslararası sempoz- yum düzenleniyor. 16 ekimde 3. Uluslara- rası Istanbul Bienali, onanmı tamamlana- cak olan, Feshane'de açılacak. Türkiye'deki çağdaş sanat ortamı açısından önem taşıyan bu etkinlikler öncesinde PSD Başkanı Hüsa- mettin Koçan ile sanat ortamının durumu ve so'runlan üstüne yapüğımız söyleşiyi sunu- yoruz. -Sayın Hüsamettin Koçan yaklasık iki yü önce, bir sanatçı - eğitimci olarak çagdaş sa- nat ortamına bakış açınız neydi, iki yıldır Plastik Sanatlar Derneği Başkanı olarak nasıl bakıyorsunuz? -Unıversıte gerçekte çok daha dinamik ol- ması gereken bir kurum, ancak Türkiye'de gelişen koşullara bağlı olarak yaşayan sanat ortamı ile üniversite sanat ortamının doğru- dan bağı yok ve üniversite içinde yapılan eği- tim ve üretim, sanat ortamını yeterince de- ğerlendirme olanaklan sunmuyor; bu ne- • Bürokrasi çok partili dönemde huyunu değiştirmedi. Otorite olma geleneğini sürdürdü. Sanat ve kül- türde devlet adına karar verici un- sur, bürokrasi. Türkiye her şeyden önce bu kemikleşmiş yapıyı aşmalı, her sanat ve kültür birimi için ulu- sal konseyler oluşturulmah. denle, sanat ortamını anlamak için, olayın kaynağında bulunmak gerektiğini gördüm. Plastik Sanatlar Derneği'nin kuruluşundan bu yana geçen süre içinde sanatın yaratıldıgı yer olan yaşamın içinde, sanatın çok değişik boyutlan olduğunu, Türkiye'de tutarh bir sanat politikası olmadığını, oysa bu alanın tahminlerin çok ötesinde girift olarak çö- zümlenmesi zorunlu sorunlan olduğunu gördüm. Sanıyorum bu aşamada arkadaş- larla birükte üstlenmiş olduğumuz görevin ağırlığının bilincine vardık. Bir tarafta son derece cıddi, dinamik ve kaynaşma içinde bir üretim ortamı ve potansiyeller var; bun- lar kendilerini açıklamak, deklare etmek ve yaşama gücü elde etmek savaşı veriyor. Öte yanda bu potansiyelleri engeileyen ve bas- tıran bazı olumsuz gelişmeler söz konusu. -Sizce sanat ortamının en can alıcı sorun- lan nelerdir? -Devletle olan ilişkiler ve bunun uzantısı- nda çözümlenebilecek pratik ve yasal düzen- lemeler konusu, en önemli sorundur. Son yı- U#rda dünya siyasetine koşut olarak bizrtn siyasetimizdeki sınırlann yumuşaması, in- sanlann daha liberal bir noktaya gelmeleri, gelişkin insan haklan sunan bir demokratik ortam yaratma girişimleri, bir gerçeği yan- sıüyor: Türkiye'de artık insanımız gelenek- sel kültürün verilenyle kendi varlığını ka- nıtlayamıyor. Çağdaş ortamda yaşayan ve çağdaş insanın haklanna aday olan insanın kendi söylemini üretebilecek çağdaş kültürü olması gerekir. Sanatçılar bunu üretiyor. Devletin bu üretime sahip çıkması ve üreti- lenle kendisi arasında doğru ilişkiyi kurabil- mesi gerekiyor. Bunu kurmak için belli bir sivilleşme politikası oluşturulmalıdır. -Sivilleşmeyi aynntılı olarak açıklar mısı- nız? -Çok partili dönemle birlikte, demokra- tikleşme sürecine girdik, ancak sanat ve kül- tür alanında devletin çok seçenekli değil, ge- lenekçi olması sorunundan kur- tulamadık. Tep- kı alırız gerekçe- siyle çağdaş olanı kendi yaşamı dışında saymak, geleneksel olanı öne çıkarmak so- nucunda, ulusla- rarası ortamda Türkiye'nin yete- rince çagdaş ol- madığı izlenimi uyanmışür. Bu durum, "çağdaş ülke" imajımızı zedelemiştir. Bu yanlış kültür po- litikasının sonuç- lannı hâlâ yaşa- maktayız. Türki- ye'nin dış tanıtımı ve temsi- li folklora ve tari- hi olana yükleni- yor; bu bağlam- da çağdaş sanat ve kültürîe ilgilı bir girişim söz konusu olmuyor. Oysa, biz BatT- yla ilişkisi olan çağdaş bir ülke olduğumuz savındayız. Bunu bizim politikacımız, yaşa- ma geçiremedi. Bu sorun kültürün merkezinde ve arkası- nda bürokrasinin yer almasından kaynakla- nıyor. Bürokrasi çok partili dönemde huyu- nu değiştirmedi, otorite olma geleneğini sür- dürdü; yetki onda, tercihler onda ve bun- lann toplamıru elinde bulundurduğu için herhangj başka bir kaynağın ne önerisine ne de birikimlerine ihtiyaç duyuyor. Sanatımı- zda ve kültürümüzde devlet adına karar ve- rici unsur bürokrasinin kendisidir. Türkiye her şeyden önce bu kemikleşmiş ve kronik- leşmiş yapıyı aşmalıdır. Bu nasıl olabilir? Her sanat ve kültür biri- mi için ulusal kohseyler oluşturulmalıdır. Bu konseyler Türkiye için yakın ve uzak dönem sanat programlan etkinlikleri hazırlamalı, bunlarla ilgili bütçe çalışmalan yapmalı ve etkinliklerin nasıl ve kımler tarafından uygu- lanacagına karar verebilmelidir. Bu konseye kimlerin çağnlacağı, bu etkinlikleri düzenle- yenlerle bakanhklar arasındaki iüşkilerin nasıl düzenleneceği başlangıçta sorun yara- tabilir, ancak bu sorunlar zamanla aşıla- caktır. Siyaset bütün yetkilerin kendi elinde toplandığını var saydığı için kendi tasarruf üstünlüğünü de bir hak olarak görüyor. Oysa gerçek siyaset, gerçek birikimleri iyi or- ganize eden siyasettir, gerçek birikimleri in- kar eden değildir! Türkiye'de genelde, yeteri kadar meslek örgütlenmesi ve bu örgütlerin meşrulaşma aşaması lamamlanmış değil; örgütler hâlâ devlet karşısında bir tehdit unsuru gibi gö- rünüyor.Oysa, örgütler kendralanlannın so- runlannı kamuoyu muhalefetine dönüştü- ren, iktidarlan uyaran ve onlara çözüm yollan öneren yapılardır. Siyasetin bunun bilincinde olup, örgütlenmeye bakış açıaru değiştirmesi gerekir. Demokratik toplumda ve kültür alanında büyük bir önem taşıyan bireyin öne çıkabilmesi için önce meslek ör- gütlerinin varlıklannı kanıtlamalan, daha sonra da örgüt ve kurum kompleksini aşa- rak, bireysel birikimkıin etkin bir biçimde yararlı olabileceği ortamı haarlamalan ge- rekiyor. Ancak bundan sonra bireyin yaptıgı seçimler kabul edilecek ve doğal sayı- labilecektir. -Değişen dünya koşullannda, bugnne ka- dar merkez olan ülkelerin bizim gibi dina- mik bir getişme içinde olan iilkdere bakış açı- suun degiştigi bir gerçek. Bu olanaklarla dolu yeni durumda, Türkiye çağdaş sanat açısın- dan nasıl bir program oluşturmalı? Ya da si- ze böyle bir görev verseler, önümüzdeki yu- lar için nasıl bir program yapardınız? -Bir kez, şunu kesinlikle çözümlemek ge- rekiyor: Siyasetin, işçevrelerinin ve öteki çevrelerin Türkiye'deki çağdaş sanat üreti- minin varlığıru kabul etmesi ve gerekliliğini onaylaması. Bugüne kadar olan gelişmeler, bunu inkar edici mahiyettedir. Bu anlayışın değişmesi laam. Bundan sonra ciddi bir de- ğerler sisteminin üretilmesi gerekir, çünkü sanat olu- şumlan içinde bir değerler kargaşası da söz konusu. Kurumlaşmanın, müzelerin ve sa- nat yayınlannın oluşturulması, büyük ve ciddi sergiler, ulusal ve uluslararası or- tamda gösteril- mesi bu değerler sisteminin yapı taşlandır. Bunlar yapılamazsa Tür- kiye'nin bir mer- kez ülke olması söz konusu değil- dir, buna hakkınız olmaz. Türkiye'de şu anda sanatçılar kendi atölyelerin- de yalıtılrnış ola- rak üretiyorlar ve bu üretimin dün- ya sanatı içinde bir yeri var. Gele- cekte bu değerlen- dirilecektir; aocak çok partili dönemi baş- langıç olarak kabul edersek, Türkiye'nin bu konuda çok zaman yitirdiği açıktıt. Devletin bu alana bir scktör olarak bakması, müze, yayın ve büyük sergi orgaruzasyonlanyla sa- naün bdli bir düzenleme, ulusal ve uluslararası ortama çıkartılması lazım. Devlet sanayi, tu- rizm gibi alanlara sağladığı bütün kolaylı- klan kültür ve sanata da sağlamalı. özel sek- törü devlet yaratmıştır, ama bunun yaşam ötesi bir parçası olan sanata yaünm yapma- ması bir çelişkidir. -Sanatçının sorunlanna agilelim. Sanatçı- nın üretimi ve ya$aau açısından temel sorun- lan vt bnnlara PSD'nin bakışı, önerileri ve çözümleri nedir? -PSD'nin ana amaçlan sanatçının üretim koşullannı, daha iyileştirmek, uluslararası sanatçı statüsünü Türkiye'de de uygulamak ve sanatın yaygınlaşmasını sağlamaktır. Bu yıl, şubat ayında Sanatçı Haklan Semineri yapük. Devlet tarafından oluşturulan ve pa- rasal olarak desteklenen GESAM'ın telif haklan konusunda hiçbir görev üstlenmedi- ği ve sanatçılan örgütîenme dışında tuttuğu ortaya çıktı. Bir yanda demokratikleşme çabalan, öteki yanda ise sanatçı hakiannm "keyfı kullanımı" siyasetin sanata yönelik önyargısı var burada. Türkiye'deki sanatçılar için ivedilikle çö- zümlenmesi gereken uluslararası bir hak var! Dünyada sanatın ve sanatçının serbest dolaşımı Brüksel ve Floransa anlaşmalanna imza atmış ülkeler arasında hiçbir biçimde engellenmiyor, ancak bu anlaşmaya imza at- mış bir ülke olan Türkiye için bu serbest do- laşım uygulanamıyor; sanatçının karşısına vize engeli ve yapıtlannın karşısına gümrük duvarlan çıkıyor. Türkiye sanatçısmın ve sa- nat yapıtımn serbest dolaşımı hakkını ulus- lararası platformda savunmah ve kabul et- tirmelidir. Başka bir sorun vergı bağışıklığınin hSIâ gündeme getirilmemiş olmasıdır. Sanatçı •Başka bir sorun da, sanatçının sağlık sigortası ve emekliliği. Bu konuda dünyanın hiçbir yerinde Türkiye kadar gelişmemişlik sergi- leyen bir ülke yok. Sanatçıya sağlık sigortası ve emeklilik haklannı dev- letin vermesi gerekir. açısından vergi kolaylığı var, satın alan için A de ayncahklı bir alan yaratmak gerekiyor. / Sanatı yaygınlaştıran kuruluşlara örneğin galerilere de vergi kolayhğı getirerek bu ku- nıluşlann edindıği birikimleri yeniden bu alana yatırabilmelerini sağlamak gerekir. Vergi bağışıkbğı sanat alanında büyük bir rahatlama getirecektir. Müzelere bağışlana- cak koleksiyonlar, sanat organizasyonlanna yapılmış harcamalarda vergi bağışıklığına gereksinim var. GerçekJeştirmeye değer sa- nat projelerine kredi açılması ve bunlann kullanılışının da ayncalıklı bir vergi sistemi- ne alınması söz konusu olmalıdır. Başka bir sorun, Türkiye'de turistik yapı- lar çoğalırken, bu yapılar içinde sanatın yer alması, sanaün yaygınlaşmasına, ve giderek gelişmesıne katkıda bulunacaktır. Bu ko- nuda herhangi bir yaptınm söz konusu de- Başka bir sorun, sanatçı sağlık sigortası ve emekliliğidir. Dünyanın hiçbir yerinde bu konuda Türkiye kadar gelişmemişlik sergile- yen bir ülke yok. Bu hakkı vermek lazjnj. -j Erdal Alantar 15. sergisinde resim ve gravürlerine yer veriyor Fırçasıyla eskrim yapan ress^n •Yeni sergisini Bodrum Sualtı Arkeoloji Müze- si'nde açan Erdal Alan- tar, 30 yıldır Paris'te ya- şayan bir Kadıköylü. 1958'de • İstanbul'da açüğı ilk sergisinden bu yana dünyanın dört bir yanında sergiler açmış. Alantar resim yaparken Wagner, Mozart ya da Beethoven dinliyor. NtLGÜN TOPTAŞ 62 yaşında bir volkan. yaşı- tlannın içinde en canlısı.Sürekli kül ve buhar püskürtüyor, ba- zen de ateş. Alantar her an pat- lamaya hazır bir yanardağ. Erdal Alantar, 30 yıldır Pa- ris'te yaşayan İstanbul Kadı- köy doğumlu bir ressamımız. Güzel Sanatlar Akademisi'- nden 1954-55 yılında mezun ol- muş. Akademi yıllannda tanışıp evlendiği piyanist Sevinç Alan- tar'la birlikte, İtalyan Hüküme- ti'nin verdiği bir bursla 1958'de, Floransa'ya fresk yapmaya git- miş. Floransa'dan bir yıl sonra Paris'e gitmişler: "Paris'teki ilk ydlanmız çok güç oldu, fabri- kalarda çalıştım. Bu da benim için güzel bir deneyim oldu aynı zamanda. 66-67 yıllannda me- talürji fabrikasında çahştığım zaman, 600 makina sürekli gü- rültüyle çalışır, sonra 'şrak!' diye durdururduk bütün maki- nalan. Bu gürültüyle o sükunet kor- kunç bir etki yaptı bende ve ben bunun resmini yaptım. Fabri- kanın patronunu da çağırdım sergime, baktı, 'Ben kırk yıHık fabrikamda hergün yaşadığun yerde, bu güzel kavgayla süku- neti resmetmenize bayıldım' dedi adamcağız. Ressam oldu- ğumu anlayınca ahbap olduk, işler değişti tabii." Erdal Alantar 1972'den ben Paris'te sürdürdüğü resim ve gravür çalışmalannın yanısıra üç ayn atelyede de plastik sa- natlar öğretim üyesi. Akademi- de Cemal Tollu'nun, Halil Dik- men'in öğrencisi olmuş, hat, mınyatür, karkalem olmak üzere Türk sanatından öğren- dikleri ve edindiği izlenimlerle Avrupa'ya gitmiş: "Avrupalı yeni ya da Rönesans ressam- lanrun etkisi altında resim ya- parken, 1959-60'da, Wagner, 62 yaşnda bir volkan. Alantar, 'Ben reanmi br boksör ya da eskrimci gfci ataklaıia yaparm'drvor. Mozart, Beethoven, Berlioz.. Bunlara birden bire aşık ol- dum. Diyeceksiniz ki 'Beetho- ven'i dinlemeseniz resim yapa- maz mısınız?' Yapanm fakat bütün o biküğim soyut resim kültürümü, Wagner'e, Mo- zart'a ve Beethoven'e veriyo- rum, Onlar da bana, hangi ren- gi kullanacağunı, ne zaman to- katlayacağımı resmimi, nerede kontrast kullanacağunı veri- yor. Bazen soruyorlan 'Neden Türk müziğryle resim yapmı- yorsun?" diye. Türk müziğiyle de resim yapıbr, çok büyük mü- zik, fakat ben biraz kavgaa- yımdır, bizim müzık yumuşak. Kavgayı çok severim. Resmimi bir boksör yada eskrimci gibi ataklarla yapanm." Alantar kavgayı seviyor, yu- muşaklıktan hoşlanmıyor, hele "yumuşak ressam" diyince ateş püskürüyor: "Leopold Levy diye bir ressam varrruş Akade- mide, bizim dönemimizden önce. Adamı göklere çıkanyor- lar. Bence Leopold Levy Türk sanat hayatına en büyük bal- tayı atmış adamdır. Leopold Levy, çok yumuşacık, silik, Fransızın 'pazar ressamı' dedi- ği, korkak ressam. O'nun yeri- ne bir Soutine, bir Rouault gel- seydi belki de elli sene daha ileri götürürdü resmimizi. Sonra Hartung'lar, Mathi- eu'ler canavar gibi resim yapar- ken ne kansını düşünür ne kom- şusunu ne de alıcının tepkisini. Adam hayatını koyuyor, diyor ki,'Ben resme aşığım, terledi- ğim zaman terim renkli akar. Böyle insanlar varken Levy gibi ufacık bir ressamı getirip, 'tak!' diye sanat kültürünü baltalat- mak tehlikeliydi ama bilmiyor- lardı ki o zaman, kım iyi res- sam, kim değil. Yabana olsun da.." Akademide yağhboya, Flo- ransa'da fresk çalışan Alantar Paris'tegravürebaşlamış: "Gra- vür çok güzel bir disiplin. Be- nim bu heyecanh teknigime bir fren yaptırdı. Bu fren asit nitrik. Terebantinle, haşhaşla, bezirle yapüğım resim yakmıyor diye ataklar yapanm, ama asit tehli- keli bir şey olduğu için insanı yavaşlatıyor, minyatür yapar gibi disipline alıyor, hassas işler yapünyor. Gravürde çok fazla teknik vardır, hepsini öğrendikten sonra, bir tekmeattım hepsine, dedim ki: 'Ben kendi gravürü- mü yapacağım'. Gravür dün- yasında çok modern şeyler yaptım, beğenildi. Müze Baye- ux'de birincilik kazandım, Bib- lotheque National de Paris mü- zesi benden gravür satın aldı, orada beş gravürü olmak pres- tijdir." Erdal Alantar, 1958'de İstan- bul'da açtığı ilk sergisinden bu yana dünyanın dörtbir yanında sayısız kişisel ve karma sergiye katılmış. Resim ve gravürleri dünyanın sayıb müzeleri olan, Musee de Toulouse, Musee de Bayeux, Victoria Albert Muse- um (Londra), Biblotheque tionale de P'aris, biblotheque Royale de Belgique tarafından satın alınmış. Yurtiçi ve dışında birincilik ödülü ve madalyalar alan Erdal Alantar. geçtiğimiz günlerde Bodrum Sualtı Arkeoloji Mü- zesi'nde açüğı. Türkiye'deki 15. kişisel sergisiyle sanatseverlerin karşısında. 19-24 ekim tarihleri arasında yapılacak AltınPortakal Fîjm Festîvalî ertelenmîyor ANTALYA(Cumouriyet)- Türk sinemasındaki sıkıntı, bu yıl yapılacak olan 29. Altın Portakal Füm Festivali'ni de etkiliyor. Geçen yıl 19 fılmin yanşmasına karşın bu yıl he- nüz 3 fılm tamamlandı. Kültür Bakanlığı tarafından verilen kredilerle çekimi yapılan 9 fıl- min de eylül ayı sonunda ta- mamlanması bekleniyor. Fes- tival tarihi 19-24 ekim olarak belirlendi. Füm Yapımcılan Demegi- nı kaydeden Yurdatap,"Az ama, oldukça kalıteli fılmler geliyor. Altın Portakal biraz daha beklerse, Yeşilçam'ın iyi ürünlerinin orada yanşmaa olanağı doğar" diye konuştu. •» Kültür Bakanlığı'nın des- teklediği fümlerin, yanşmaya katılım için başvurma tarihi olan eylül ayı başına kadar bi- tirilemediği takdırde, fesüvalin ertelenmesinin söz konusu ol- mayacağını belirten Hüseyin Şanlı, bu konuda şunlan söyle- (FÎYAP) Başkanı Kadri Yur- di: datap, Alün Portakal Füm "Şu ana kadar 3 fılmin bitti- Festivali'nin, çalışması devam ğini büiyoruz. Kültür Bakan- hğı'nın Fılrnleri bitirilemezse bik, festivali iptal etmeyi dü- eden fümlerin yetişmesi için er- telenmesini isterken Festival Yürütme Kurulu Başkanvekili şünmüyoruz. Yeni yönetmeli- • Festival Yürütme Kurulu Başkanvekili Hüse- yin Şanlı, Kültür Bakanlığı'nın desteklediği film- lerin, yanşmaya katılım için başvurma tarihi olan eylül ayı başına kadar bitirilemediği takdirde, fes- tivalin ertelenmesinin söz konusu olmayacağını belirtti. Hüseyin Şanh, fümler bitmese büe ertelemenin söz konusu olamayacağını 3 füm dahi katılsa festivalin yapılacağını büdirdi. FfYAP Başkanı Kadri Yur- datap bir açıklama yaparak Festival Genel Sekreterliği'ne, Füm Yönetmenleri Derneği Başkanı Memduh Ün'le bir- likte talepte bulunduklannı belirterek "Festivaün çok ka- ğimize göre 1 eylül tarihine ka- dar katünn formlan verilecek. 1 ekim tarihine kadar da füm- ler teslim edilecek. Biz Antaly^ olarak yapüğımız festival ile Türk sinemasına katkıda bu- lunuyoruz ve bu katkımızı sûr- dürmek istiyoruz. Bu yü, Türk füm sanayiinin içinde bulun- duğu kriz, füm üreüminin azalması ve bazı fılm çekimle- rinin eylül sonunda famamla- tüımh geçmesini istiyorlarsa, nacak olması, her yü eylül ayı 19-24 ekim olarak açüdanan içinde yapılan festival tarihini takvimi,enazl5kasımaalma- *' ' ' ' lan gerekir" dedi. Kültür Bakanlığı'nın sine- maya katkılannm kesinleşti- ğini, özel televizyonlann da gösterim haklannı satın alarak füm sektörünü destekledüderi- biraz geriye almamızı zorunlu kıldı. Alün Portakal olarak bü- sı- kınümız yok. 3 fılm de katılsa, biz bu festivali yaparak Türk sinemasına katkımızı sürdüre- cegiz." Almanya'daİslamkolejleri çoğalıyorKültûr Servisi- İstanbul ÜniVersitesi Kadm Sorunlan Araştırma ve Uygu- lama Merkezi Başkanı Prof.Dr. Necla Arat, mayıs ayı içinde Almanya'da Frankfurt Türkiyeli Gençler Birliği Kaduı Kolu'nun davetlisi olarak bir toplanüya katıldı Tolanüda Alman sosyal hizmetler Dr. Necla Arat'ın verdiği bilgiye göre, Almanya'daki ikinci kuşak Türkler, iki ülke vatandaşı olmayı, her iki ülke- nin değerini özümseyerek yaşamlannı sürdürüyorlar. Kültürel kimüklerini ortaya koyabiliyorlar. Büinçli genç kadınlar artık dili iyi kullanarak, iyi ileuşimler kurarak an- görevlileriyle, 2. kuşaktan kadmlann nelerinin durumundan sıynlmışlar. işbirliği içinde, Almanya'da yaşayan Üniversite eğitimi görerek yerel yöne- kadınlann çalışma yaşamındakı so- runlan, uyum sağlama durumlan, Türkiye'deki kadınlarla karşılaştınla- rak çözümler bulmaya çalışıldı. Prof. ümlerin, siyasi partilerin içinde görev alıyorlar. Kompleksli değiller, iki ülke vatandaşı olmayı zenginlik unsuru olarak değerlendiriyorlar. Bu kuşak, Avrupa'daki genç Türk kızlan arasında bir iletişim ağı kurup, siyasal lobi oluşturma düşüncesinde- ler. Eğer geleceğe yönelik beklentileri sistemli olursa iyi adımlar atılabılece- ğini belirten Prof. Arat, "Her yerden gelen tepkiler etkili olabüiyor. Yetiş- miş gruplann potansiyelini i>i kullan- mak gerekiyor. Bu kuşak bir önceki kuşağıneksikliklerini kapaüp, "yenile- re neler bırakabıliriz" diye düşünerek danışmanlık hızmeti yapıyorlar." Prof. Arata göre 60'larda gidenler. 30 yıldır o mekanda aynı yaşamı sür- dürmüşler. Sanki zaman durmuş. Şimdi gençler, ailelerinin Batı'ya karşı kendilerini koruma mekanizması ola- rak geliştirdikleri duvan yıkıp, aynı hatalan yapmamaya dikkat ediyorlar. Tabii bu büyük sorunun çözümünde Türk hükümetinden beklentileri var. Son yıllarda Almanv.ı'da İslam ko- lejleri sayısındaki arüşa karşın, neden Türk koleji açılmıyor sorusu tarüş- malar içinde önemli yer tutuyormuş. Yaz aylannda 12 yaşından itibaren kız ve erkek çocuklar için ayn ayn açılan Kuran kurslan, 3 aylık yaz kamplan- na da değinen Prof. Arat, Türk kolej- lerinin açılmasında vatandaşlardan da büyük destek geleceğini. ilk adımı Türk hükümetinden beklediklerini söylüyor. Prof. Arat, Türkçe ve Almancayı çok iyi bilen öğretmenlerden kurula- cak Türk kolejlerinin, okula giden çocuğunun durumunu öğretmenleriy- le diyalog kuramamak yüzünden öğ- renemeyen ailelerin problemlerini çöz- me yolunda önemli olacağını düşünü- yor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear