22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 TEMMUZ1992 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER AlmanyaİlişkileriRayııta Otururken. •. Belirli politikacılarda zaman zaman görülen dış olaylara karşı günübirlik tepkiler yerine bu son olayda sözü diplomasimizin geleneklerine bırakmanın yaran görülmüş ve sonuçta ambargo da gelişiyle yanşan bir hızla kaldırümıştır. Prof. Dr. ALİ SAİT YÜKSEL Tarihsel gelişim ve yakın geçmişte yaşanan göçler, Tûrkiye'nin baa Batı ülkeleriyle iliş- kilerini Katoük evliliğine dönüştürmûştûr. öyle her istenildiğinde kopanlması kolay ol- mayan, birine en anlamsız görünen tepkilerde bile kendisini ötekinin yerine koyma özverisi- ne hazır olmaya zorlayan bir ilişkiye! Onun jçin de -geçenlerde Çırağan Sarayı Oteli'ndeki konuşmasında Mercedes Benz'in yönetim ku- rulu başkanı (vaktiyle Hitler zulmünden Tür- kiye'ye sığınarak savaş ertesinde Berlin bele- diye başkanı olarak Federal Almanya'nın ku- ruluşuna seçkin hizmetier yapmış Ernst Reu- ter'in oğlu) Reuter'in de dolayb biçimde be- lirttiği gibi- yabancı düşmanlığından seçim- lerde prim sağlayan küçük partilere karşı bir iç kamuoyu manevrasının iyi dozlandınla- mayışından doğan Almanya'nın ambargo karannın Dışişleri tarafından olabildiğince soğukkanhhkla karşılanması isabetli ohnuş- tıu". Osmanlı tarihi ûzerine yazılan birçok ya- bana eserde Türklerin övülen özellikleri arasmda diplomasileri de sayılır. Belirli politi- kacılarda zaman zaman görülen dış olaylara karşı günübirlik tepkiler yerine bu son olayda sözü diplomasimizin geleneklerine bırak- manın yaran görülmüş ve sonuçta ambargo da gelişiyle yanşan bir hızla kaldınlmıştır. özellikle Almanya ilişkisi açısından önemli bir faktörün gözden hiç uzak tutulmaması gerekir. Bugün 1.5 milyonu aşkm duyarh, para kazanışı da sanıldığı kadar kolay olma- yan bir dizi özveriyle aslanın ağzından ekmek koparmasını öğrenmiş insanımız, Almanya'- da yaşamaktadır. Sonra da her türlü endazeyi şaşırmış bir Alman tepkisini, zamanla rayına oturtmayı becerecek soğukkanh, etkili çevre- lerin Almanya'da da eksik olmadığı biliniyor- du. Bir Alman yorumcunun da (Lerch) belirt- tiği gibi Türkiye ilişkilerine ciddi hiçbir hayır soluğu dokunmamış olan, giden Alman Dı- şişleri Bakanı'nın Türkiye'deki izlenimi hiçbir zaman iyi olmamışü. Tam tersine sözgelimi 12 Eylül askeri hükümeti dış ilişkileri güçlen- dirme gereksinimi ile buram buram yanarken o, günübirliğine Ankara'ya gelmiş, NATO komutanının Ege sorununda Yunanistan le- hine bir çırpıda ödün koparabilişi örneği ihti- lal hükümetinden, AT ilişkilerinde el emeği- nin serbestligi ilkesinden vazgeçildiği doğ- rultusunda bir sonuca erme çabalanna giriş- mişti. Ambargo karanndan sonra da Alman ka- muoyunun sağduyulu kesiminin sesi eksik ol- mamışür. Bir Alman yazar başmakalesinde (Faz. 15.5.92) şunlan yazdı: "..Bonn'un diplo- matik çıkışı, daha akıllıca ve etkili olabilirdi. îki ülke arasındaki yoğun politik ve insani iliş- kilerdeki (bir milyondan fazla Türk aramızda yaşıyor) iç içelik, politik ilişkilerde normalleş- meyi gerekli kıhyor. Yeni Dışişleri Bakanı Kinkel'in Türkiye'yi gecikmeden ziyaret et- mesi isabetlidir. Bonn'la Ankara, işbirliği içinde olmak durumundadırlar. Eski Sovyet- ler Birliği'ndeki masallara özgü değişiklikler- den beri sadece Almanya'nın değil, tersine bü- tün Batı dünyasının Türkiye ile ilişkileri her zamankinden daha çok önem kazanmıştır." Ve bir dostça itiraf: "Osmanlı'yı batıran bi- ziz." Alman kamuoyundaki hızlı değişime etkili olanlann sesinin örneğini yansıtan ilgi çekici bir okuyucu mektubu -bir başka gün- sayfa başına (Faz. 13.4.92; Paul Elchlepp) yerleşti- rilmişti: "Almuth Baron'un makalesi, Alman- ya ve Türkiye arasındaki bütün bir yüzyılı kaplamış politik ve halka mal olmuş dostluğu gözden kaçırmış. Bugünün hemen bütün par- tilerindeki politikacılanmız, Tûrkiye'nin ya daOsmanh Imparatorluğu'nun 1914öncesin- de dörtlü ittifakın en sadık müttefiki olduğu- nu unutmuş görünüyorlar. İttifaka böylesine bağlılığın, Osmanlı İmparatorluğu'nu çökün- tüye sürüklediğini de bilenlerdenim...Koca Akdeniz Bölgesi'nde Türkiye, geleneksel dostluk duygulanyla uygulamada bize karşı asla savaş eylemlerine girişmemiş tek devlet- tir. Ikinci Dünya Savaşı sırasında da burada politik sisteme katlanamayan dostlanm, An- kara'nın yardımlannı görmüş ve geçimlerini oradan sağlamışlardı.' (Sözgelimi Ankara Üniversitesi'nde doçent olarak Dr. Fritz Bre- usch ve ötekiler). Bugün bizde hâlâ saygı telkin etmiş sayısız yabanalar arasında saf Türkler vardır. Tabii Kürt Türkleri ile birlikte... Türk gruplannın aralanndaki anlaşmazlıklan top- rakîanmıza taşımamalannı bekleme hakkımız doğaldır. Sonra da eski geleneksel müttefıkimiz ve sayısız ticaret ve benzeri olu- şum alanlanndaki partnerimizin iç işlerine kanşmak, bizim sorunumuz olmamak gere- kir. Az ya da çok kullamlmış, nice yüzlercesi daha önce sevk edilmişken bugün hemen her yerde ikinci elden öldüm pahasına rahatça toplanabilecek iki düzinelik tank eskisi için anlamsız bir gevezeliğe girişmek neredeyse ço- cuksu bir davranış gibi geliyor bana..." Bazı benzerükler Gücüne güvenenin gereğinde dünyayı umursamaması bir zamanlann modasıymış. Bugünün dünya kamuoyunu artık hiçbir ülke ve ulus umursamazhk edemez. Almanlar da ashnda -tarihle bağlantılı önyargılar sonucu- özellikle Avrupa'da seyenleri az bir toplum- dur. Daha geçenlerde Ingiliz bulvar gazetesi (The Sunday Times, 10.5.92) "Hitler'in en önemli savaş hedefleri adım adım gerçekleşi- yor" ya da "..Elli yıldan bu yana ilk kez bütün Avrupa korkuyla bir Alman şansölyesinin kararlanna bakar durumdadır" türünden bu- günün gerçeklerini yansıtmayan ve fakat tiraj arttınm araa ettiği satırlara yer veriyordu. AT ilişkilerine yeni kıvılam: Tûrkiye'nin AT ilişkilerinin gelişimi -Yunanistan vetosu zaman zaman bahane edilse de- gerçekte Al- manya'nın elindedir. Bugün Türkıye'yi ziya- ret edecek olan yeni Dışişleri Bakanı Sayın Kinkel, bu doğrultuda somut adımlann işare- tini verebilirse ilişkilerdeki asıl pürüz nedeni- nin ortadan kaldınlışına dönük, iki yanın çı- karlannı ve duyarlılıklannı gözeten bir çözü- mün kapısı açılmış olur. Belirtilmelidir ki: Türkiye'deki istihdamın bugünkü ve yakın geleceİcteki yapısıyla Al- manya'dan AT ilişkilerinde el emeği serbest dolaşım ilkesinin kabulünü beklemek ne ger- çekçi olur ne de uluslararası insaf ölçülerine sığar, hukuken savunulabilir olsa bile! El eme- ği serbest dolaşımı askıya alınmış tam üyeli- ğin. yeni bir formül içinde Almanya tarafın- dan desteklenmesi sağlanmalıdır. Askıya alın- ma ödününe karşıhk AT'den -Asya'dakı Türk kökenli cumhuriyetlerle ileriki ekono- mik ilişkiler bakımından gereksinim duyula- cak- belirli oranlarda AT Ortak Gümrük Ta- rifesi'nden sapma hakkı elde edilebilir. El emeği serbest dolaşımdan anndınlmış da olsa tam üyelik dışındaki hiçbir formül -adına ister 'takviyeli' işbirliği, ister (suspayı türü 'sesikes' kafıyesiyle çağnşımlı) 'matutes' pa- keti densin- Tûrkiye'nin sorununa çözüm oluşturamaz. Karadeniz İşbirliği ne olacak? Karadeniz ülkeleriyle işbirliğini -Asya Tûrk cumhuriyet- lerini de kapsayan- yoğun bir ekonomik birli- ğe dönüştürmek, Türkiye'de pek çok gönlün özlemidir. Ne var ki gelişmişlik düzeyi birbiri- ni tamamlayıcı niteük taşımayan ekonomik işbirliklerini bir sınırdan öte derinleştirmeye, ekonomi kuramı geçit vermemektedir. Özel- likle politik acıdan çok yararlı olan bu işbirli- ğıne kuşkusuz Islam Kalkınma Örgütü ya da eskiden RCD diye nitelendirilen işbirliklerin- deki gibi -ya da dahâ derin- belirli ekonomik içerikler kazandınlabilir: Ortak kalkınma bankalan kurulabilir. Belirli politik konular- da benzer sesler verebilen politik yeni bir baskı grubu oluşturulabilir. Fakat bu çerçeve- de eksiksiz bir gümrük birliğine ulaşmak, eko- nomik engellere takılır. Türkiye başanrsa uzak vadede -politik AGİK işbirliğinde yapabildiği ve son olarak Avrupa Konseyi'nde de denediği gibi- üyelik ya da 'assasiasyon' ilişkileri çerçevesinde Asya Türk cumhuriyetlerinin de AT ve Avrupa ile bağlantılanna öncûlük edebilir. AT bağına yeni Sizyon' Başkanlığm İngiltere'ye geçeceği önümüz- deki AT Komisyon Başkanlığı döneminde, yeni bir vizyon verilerek -içeriğine Almanya onayı olmadan el emeği serbest dolaşım unsu- ru konulamayacak- bir özel tam üyelik statü- sünün geliştirilmesine Almanya'nın onay ve katkısı sağlanmalıdır. Sayın Bakan Kinkel, bu yeni vizyonu be- nimser ve Tûrkiye'nin bu temel sorununun hükümetine iletilmesine aracılık ederse ziya- ret Türkiye ilişkilerinde gerçek bir dönüm noktası ve Orta Asya cumhuriyetleriyle işbir- liğinde yeni temel yönelmelerin başlangıa ola- bilir. ARADABER ÖğpetimÜyelepi NeYapmalı? Prof. Dr. EREN OMAY Bireyler gibi, kurumlann da kişitikleri vardır. Görevini iyi yapan, toplumun sorunlarını çözen, zaman içinde başarılı sınavlar veren kurumlar takdir toplar, saygın kişiliğe sahip olurlar. Saygın bir kişiliğe sahip olmak, özellikle, üniversiteleg için önemlidir. Kişiliği olmayan üniversitelere kimse saygı duyfnaz. Dogru dediklerine kimse inanmaz. Kişiliksiz üni- versite bilim üretemez. 12 Eylül 1980 darbesi, Türk üniversifelerinin kişiliğine saldırdı. Üniversitelerimizin kişiliğinde ağır yaralar açtı, kişiliğini parçaladı.Bu işlemi bilindiği gibi YÛK eliyle yaptı. Kişiliğine yapılan bu saldırı üniversiteler için önemli bir sınavdı.Üniversitelerimiz bu sınavda başarılı olamadılar. Saldırı karşısında sindiler, sadece sızlandılar. Son yıllarda, üniversitelerimiz kıpırdanmaya başladı. Kişiliğini kazanmaya çalışıyor. Bu doğrultuda üniversite- ler adımlar atmaya başladılar. Örneğin, öğretim üyeleri kendiliklerinden rektör adayları seçtiler. Fakat üniversite- lerimiz kişiliğini bulmaya çalışırken, bir darbe yedi. Rektör tayininde, üniversitelerimizin üstüne bir karabasan gibi çökmüş YÖK'ü devreden çıkaran ve üniversitelerimize rektör tayininde rol veren hükümetin o yasa taslağı redde- dildi. Bu yasa taslağının reddi, üniversitelerimiz için yararlı oldu. Çünkü, ülkemiz için gerekli olan özerk üniversite mücadelesinin dostu, düşmanı ortaya çıktı. ûzerk üniver- sitenin Türkiye için önemini takdir edemeyenlerin çoğun- lukta olduğu anlaşıldı. Yasanın reddi, üniversite için de bir sınav olacak. Eğer üniversitelerimiz bu sınavı başarı ile geçerse. başka bir deyişle üniversitelerimiz doğru ve ülke yararına bir tutum takınırlarsa ünirversitemizin kişiliği parlayacaktır. Üniversitelerimizin tutumu nasıl olmalıdır? Üniversitelerimiz rektör tayininde YÖK'ün rol almasmın zararlarını anlatmalıdır. Stzlanmamalı, sesini yükseltmeli- dir. Fakat, üniversitenin bunu yapması çok -"^'jr. Çünkü, Cumhuriyet dışında tüm basın ve yayın organıa?ı üniversi- te sorununa duyarsızdır. Hükümet, üniversiteyi oyalamak- tadır. Bu koşullarda.yapılacak tek şey rektör adaylarının seçi- mine tepki göstermektir. Bunun da tek bir yolu vardır: Seçimlere katılmamak! öğretim üyeleri seçime katılmamakla üniversitelerimi- zin yanlışlar karşısında tepkisiz kalmayacağını kamuoyu- na duyuracaklardır. Üniversitenin önemli bir işlevi olan yanlışı eleştirmenin bir örneğini vereceklerdir. özellikle üniversitenin bir kişiliği olduğunu dosta düşmana duyura- caklardır. Üniversitelerimiz hasta ve yorgundur. Fakat rektör tayi- ninde uğradığı haksızlığa karşı çıkacak cesareti vardır ve bu cesaretini gösterecektir. Birikim 38/39 ^ "Terörizm" ve şiddet dosyası ; AKIN ATAUZ / 1992nin ilk 150 günü bir cehennem + TABLO: : '92nin 150 günü • ÖMER LAÇİNER / Ekonomi ile şiddet ilişkisi • • AHMET İNSEL / Bilinçli şiddetin meşruiyeti • MICHEL W1EVIOCHA : / Şiddet konusunda bazı yaklaşımlar • ÜMİT KIVANÇ / isyan hakkı j • TANER AKÇAM / Niye birbirimizi boğazlamıyoruz? / Şiddet- : medeniyet ilişkisi üzerine çeşitlemeler • TABLO: 20. YOzytlda şiddet ] • NORBERT ELIAS / Şiddet ve medeniyet • KÜRŞAT BUMİN / ; Şjddete karşı politikaya övgü • FERHAT KENTEL / Şiddet oyununun : dışında aktör olmak • VVOLFGANG STERNSTE1N / Devrimci bir ilke • olarak şiddetten annmışlık • UMBERTO ECO / Devleti kalbinden ; vurmak • RAF (Kıal Ordu Fraksiyonu) / Bu sadece bir başlangıç... ; + TANIL BORA / Ekolojik sorun ve bunalım idaresi'nin son haddi • ÖMER LAÇİNER ; / Los Angeles ayaldanmasi • ALİ BULAÇ / Medine Vesjkası hakkında genel bilgiler ; • A.YAŞAR SARIBAY / Yeni sembol "sivil toplum" • ŞÜKRÜ ARGIN / Postmodem '•> yaşantı(lar), medya ve bc(ler)... • W. FRİTZ HAUG / Sol entelektüelin diyalektiği TARTIŞMA Vivaldi, Brahms ve Evitai Say.n Dorsay keşke yazısının sonuna bir anket kuponu ekleseydi. Acaba Vivaldi dinlemek isteyenlerin sayısı kaçı bulurdu? ayın Atilla Dorsay'ın 8 Temmuz 1992 Çarşamba günü •'Metropol" başlığı ile yayımlanan ve Sayın Hilmi Yavuz'u önemli bir konuda uyaran yazısını kıvançla okudum. Görüşlerini be- rumsediğimı belirtmek ve kendisini kutla- mak istiyorum. Sayılan on üçe ulaşan beş yıldızlı otelleri ile gitükçe yozlaşan İstan- bul'u ve en sonunda Osmanlı'nın Balyan- zade Çırağan Sarayı'nı Türkiye ile Fas arasında bir ayınm yapmasını becereme- yen şaşkın iç-mimarlara boyaup, kenti ki- şilikten uzak ve en aası, "tümüyle ara- besk" hale sokmaya çalışan bir zihniyete karşı gelinmesinin zamanı geldi sanırım. Üstelik,buyozlaştırmaaklımınbırtür"po- lülist" ya da "çoğulcu" havaya bürünüp sanki demokrasiye hizmet pelerini altında savunmaya kalkanlara gereken dersin ve- rilmesi de zorunlu. Sayın Prof. Filiz Ali'yi, topluluklarda se- lamlaşmak ve çoğunlukla, sürdürdüğü parlak görevden dolayı kutlamak şeklinde tanınm. Müzikolog olduğunu ve herhalde YÖK. yüzünden profesörlüğe atandığını sanınm. Karumca, kendisinin bu tür ün- vanlara hiç gereksinimi yok. Son 3 ya da 4 yıldır îstanbul müzikseverlerine vermiş ol- duğu üst düzey sanat hizmeti, onu hepimiz için bir yıldız yapmış olması gerekirdi. Yaşım gereği geçmişi anımsamadan ede- miyorum. Eski Filarmoni Derneği'nin ku- ruculan bugün sağ olsalardı. herhalde Sayın Filiz Ali'nin en ateşli savunuculan arasında yer alırlardı. Aynca, Cemal Reşit Rey Salonu'nda Vi- valdi ya da Brahms yerine "Evita" konul- masına ne buyrulur? "Evita" Amerika'nın en ticari tiyatrolannın üzerinde bulundu- ğu, New York'un Broadvvay caddesinde büyük sükse yapmış bir müzikli oyundu. Eskiden bu tür gösterilere operet denirdi. Öncelikle bu tür oyunlar para kazanmak amaa ile düzenlenir. "Evita" da beş on dile çevrilmiş ve belki yirmi ülkede oynanmış. Sayın Dorsay keşke yazısının sonuna bır anket kuponu ekleseydi. Acaba Vivaldi dinlemek isteyenlerin sayısı kaçı bulurdu? Sayın Nurettin Sözen de seçimle işbaşına geldiğine göre belki sayılarla kendisini ikna etmek mümkün olur -heyhat- iş sayıya dö- külürse, Evita ve genelinde köşe dönmeye ahştınlmış toplumumuz bizim gibileri siler süpürür değil mi? ALİ H. NEYZİ 1992 ÖYS TÖPkçe Sorulam ile İlgili Birkaç Söz Bu yılki Türkçe sorulanndaki -özellikle anlatım bozukluğu sorulannda- birkaç olumsuzluğa değinmeyi bir görev sayıyorum. /VSYM, bugüne kadar yaptıgısınavlarda v-'gösterdiği başanyla kendini kanıtlamış bir kuruluştur. Öncelikle bu hakkı teslim etmek gerekir. Eğitim sistemimizin en sağ- lıklı çalışan bu örgütü, böylesine zor bir işi gereğiyle yaptığı için kutlanmalıdır. Türkçe sorulannın özellıklen açısından da ÖSYM'nin doğru bir bakış açısını sür- dürmekte olduğunu görmekteyiz. Bu yılki sorularda da bu eğilimin sürmekte olduğu- nu söyleyebiliriz. (Edebiyat bilgisi gerekti- ren birkaç sor aynntı sayılabilecek bilgilere dayandınlmış olmasını saymaz- sak.) Bu yılki Türkçe sorulanndaki -özellikle anlatım bozukluğu sorulannda- birkaç olumsuzluğa değinmeyi bir görev sayıyo- rum. B kitapçığı esas alındığında: 1) 24. sorunun B seçeneği: "Sorulanna cevap vermekte güçlük çekiyorum" biçi- mindedir. Bu seçenekte anlam bulanıkhğı vardır. "Senin sorulanna" mı. "onun soru- lanna" mi belli değildir. 2) 24. soru E seçeneği: "Toplantıya katıl- mak ve düşüncelerimi açıklamak istiyo- rum" biçimindedir. Bu soru anlaüm bo- zukluğu ile ilgili olduğuna göre -e'li dolaylı tümleç -de'li dolaylı tümleç yerine de kulla- nılmamalı ve "... orada düşüncelerimi açık- lamak istiyorum" biçiminde olmalıydı. 3) 27. sçru A seçeneği: "Başkalannın so- runlanna önem verir, onlara çözümler bul- maya çalışır" biçimindedir. Bu cümlede de "Onlara" sözcüğü gereksizdir. Eğer söyle- yiş bakımından kullanılması laamdır de- ' nirse, o zaman da" onlara' sözcüğü değil de 'bunlara' sözcüğü tercih edilmeliydi. 4) 62. soru: "Divan edebiyatındaki 'ga- zel'in konu bakımından benzeri aşağıdaki- lerden hangisidir?" sorusunun yanıtı 'koş- ma' olarak verilmişür. Bu soru tartışılır bir bilgiye dayandınl- mıştır. Çünkü: a) Koşma hem tür hem biçim adı, gazel ıse daha çok biçim adıdır. b) Koşmalar konulanna göre tür adı abr- lar: Güzelleme, koçaklama, taşlama... Gazeli konu bakımından ayırmak olası de- ğildir. (Lise 1. Sınıf Edebiyat) c) Soru Emin Özdemir'in "Örnekli Açık- lamalı Edebiyat Bilgileri Sözlüğü" adlı ki- tabındaki şu cümleye dayandınlmıştır: "Halk Edebiyaü'nda koşma nasıl bir yer tutarsa Divan Edebiyatı'nda da gazel öyle- sine bir yer tutar." Oysa görüleceği gibi bu cümle konu ile ilgili değildir. d) Cevdet Kudret'in Türk ve Batı Edebi- yatı Lise 1 kitabında 'türkü' ile ilgili değer- lendirmesi şöyledir: "Türküler aşk, özlem, ölüm, yiğitlik gibi çeşitli konularda söyle- nir. Bu cümlede "türkü' yerine 'koşma' dense yanlış olmazdı. O nedenle konu ba- kımından 'gazel'in 'türkü' ile benzerliğini kurmak yanlış olamaz. e) Soru şöyle olmabydı: "Gazel, Divan Edebiyatı'nın en yaygın kullanılan nazım biçimidir. Bu bakımdan 'gazel'in Halk Edebiyatı'ndaki benzeri hangisidir?" İBRAHİM ÖZTOPRAK Edebiyat Öğretmeni 1ŞTE FARKLI ve ÇOK HESAPLI BİR TATİL ALTERNATİFİ PAZARTESI-PAZARTESI Tatil Yapın I Ulaşım Dahil Ucuz Fiyartardon Yararlanın. Hi> HAFTA PAZAM AJtjAMI 21 .—'4* HAUKIT İFİYATUUtlMIZA DİKKAT - X - ° # DİLERSE^IİZ \ 3 TAKSITUJ İKIMIR 1 FAVORİAOUA flesort I CLUB SALİMA IFA TEKİROVA Beach | PHASEUS PRINCESS 2340.000 2.600X0 SİM / MAMAVAAT MABMÂÜS 3.600.000 TURTEL SIOE T.KÖyü 2300000 Ü Ö ^ M U N A 2.725.000 TURTEL SORGUN TK. ±800.000 ALTWVMJS 2.600.000 ÇLUBALİBEY ?£££2 " ASTERIA HOTEL | Birikim Yayınlan • DostlukjTirdu Sok. Hacıbey Apl. Kaı 3 D. 6 J 34400 Cagaloglu tslanbul • Tel. 516 22 07 B IREmTUR "Talîl Sanair • MERKEZ: Inonu Cad. 44 Taksım-lst. 251 73 35(5hat) 243 09 93 - 243 09 95 • NİSANTASI Vahkonagı Caddesi 28 1 232 54 00(3 hal) • FENERYOLU Bagdat Caddesi 147 7 348 73 47 (2 hat»-348 98 82 • KAOIKÖY Bahariye Caddesi 54 1 349 58 46 (2 hal) T GALLERIA 559 01 29 - 559 78 71 T ETİLER 265 84 05 - 265 84 07 3.075.000 SHERATON . 3.075.000 FALEZ HOTEL (TP)4.090,000 TALYAOTEÜ 2900.000 HOTEL DEDEUAN İ37S00O '(TP) HOTEL TORBABUK 2 SS0.000 CLUB UED KEMER 4-^-OOOHO^T^ANTASIA CLUB UED PALMİYE 4 444 000 SUNSET VIEW <iJ]&%™W RESORT 4.585.000 KİMEROS T.KÖYÜ SİMENA T.KÖYÜ RAMADA HOTEL MARCO POLO HOLIDAYCLUB HUK HOTEL SİRENE CLUB UEGA SARAY ADORA RESORT ADORA RESORTttmtl 2.200.000 ALANYA Ç/DF PAUF\l YA CLUBALANTUR 2.150.000 MBAOIM HOTR» CLUBINCEKUM 1.400.000 KEMER BİLKENT 2.200.000 HOTEL BOTANİK 1.850.000 SİDE UIRAMARE 2 090 000 SAPHİR HOTEL 1.550.000 SİOE APART HOTEL 2.200.000 • Fiyatlonmız; yanm pansiyon üzerinden olup, otobüsle gidi$/dönü$ ulajım bizjrvetienmız ücrete dahildir. • Dönü; otobüslerimiz Şalı sabah saat Oö.oo'da Istanbul'a varır • ÇOCUKLARA SUPER INDİRIM /.. • Kendi arocı ile gidenlere ula?ım hızmetlen hariç olan Cumortesı den Cumarttesi'ye hafMık konaklama ücrelieri aynen uygukınır. • ÖDf MEURİNİZOE KIIIDİ KJUCTI KABUL EDİÜR. • CUMARTESİ'dmi / CUMARTÎSİ'y. HAFTAUK TATİL FİYATLARIMIZI BÜROLARIMIZDAN ÖĞRENEBİLİRSİNİ2. 1J£?SZ M ^ " " LA PERLA 2795.000 TURBANT.KÖYÜ -, « ^ n~, ELOORADOR TMT ? t S ™ CLUB ORA T.KÖYÜ 2725.000 2.900.000 2.375.000 2 270.000 1.975.000 1.600000 1.725.000 1 485.000 1.425.000 2.150.000 2.050.000 1.450.000 1.725.000 YARGITAY 15. Ht«UK DAİRESİ BAŞKANLIĞI'NDAN Dosya No: 1992/3331 Davacı Ahmet özkan ta- rafından davahlar 1) Naim Yüklen, 2) ömer Turhan Ka- rabey, 3) Deniz Mirel Aker aleyhine açılan davada dai- remizde 10.11.1992 tarihinde yapılacak duruşma için da- 'valılardan Deniz Mirel Aker'in adresi tespit edileme- diğinden ilanen tebligat ya- pılmasına karar verilmiştir. Davalı Deniz Mirel Aker- in duruşma gOnü olan 10.11.1992 tarihinde saat 10'da dairemizde hazır bu- lunması veya kendisini vekil- le temsil ettirmesi, aksi hal- de yokluğunda duruşmaya devam olunacağı hususu ila- nen tebliğ olunur. Basın: 31952 Nüfus cüzdanımj ve ehliyetimi kaybettim, hükümsüzdür. ERKtN KORA Y PENCERE Memur Kimlik Değiştiriyor... Küçük memur, dünyanın her yöresinde azımsanırdı. Batı edebiyatı küçük memurun küçük dünyasını yansıtan yergi- lerte dolup taşar; alınteri felsefesinde işçi yüceftilir; küçük me- mura kuşkuyla bakılır; 'bevaz yakalılar1 ne devrimde, ne de demokraside yeterince önemsenir. Niçin? Sosyalizmin ağababası, geleceği, emekçinin iktidannda görüyor ve duyuruyordu. —Bütün dünya işçileri birieşiniz!.. Zincirierinizden başka kay- bedeceğiniz bir şey yoktur... • Memur, 'üsfüne dönük yüzünde karga, ^sfına baktığı za- man şahin!.. Hem ezilir, hem ezer. Yukarıya karşı el pençe divan, boynu eğik, beli bükük: —Evet efendim, sepet efendim!.. Aşağıya karşı: —Can;na okurum senin!.. Halka dönük yüzünde: —Bugün git, yann gel!.. Yaşamıp keskin makası, memurun kişiliğini ikiye mi biç- miş? Memur, işçi gibi fabrikada, makinenin başında, tezgâ- hın önünde değil ki!.. Masa başında, 'ûsf ile isf arasında çalışıyor; halkla karşı karşıya geliyor. Nedir toplumsal duru- mu? Küçük burjuva değil mi? Sosyalizmin raconunda küçük burjuvaya güvenilmez; ama, çağ değiştikçe küçük memurla İşçi arasında yakınlaşma ger- çekleşti; aralanndaki aynmın devrim sürecindeki niteliği bi- tinmekle birlikte, demokrasi savaşımındaki önemi azaldı. İn- san hakları ve temel özgürlükler toplumca benimsendiği za- man, memur yalnız devlet görevlisi sayılmıyor; sendikal gü- vencelere bağlanmış emekçi kimliğini de kazanıyor. 21'inci yüzyıla 8 kala, uygar dünyada, memurun kimliği de- ğişmiş, benliğini bulmuş... Grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarına sahip küçük memur, demokratik toplumda çalış- ma yaşamının güvencelerine bağlandığından kişiliğini de ko- ruyabiliyor. Memur sözcüğü Osmanlıcadır... 'Emirle hısım akrabadır... 'Amir1 olmazsa, 'memur' da olmaz; eytişimin gereği, biri- nin varlığı, ötekinin varhğının gerekçesidir; ama, bu anlam- da memur artık geçmişte kalıyor; 'beyaz yakalılahn demok- rasi dünyasındaki yeri saydamlaşıyor. • Gazetelerde günlerden beri memur eylemleri baş köşele- ri tutuyor. Memurlar, yemek boykotu yapıyorlar, ellerinde dö- vizlerle sokaklarda yürüyorlar: 'Sadaka değil, toplusözleşme isteriz!..' 'Devlet dediler, hakkımızı yediler.' 'Memur artık kapıkulu değildir..' Eylemler, memura hükümetin yaptığı yıllık zammı yetersiz bulanlarca hayata geçiriliyor; ama, 'grevli, toplu- sözleşmeli, sendikal haklar'ın yörüngesine oturuyor; memur, işçiye tanı- nan haklara kavuşmak istiyor. Haksız mı? 12 Eylül faşizminin devleti, yurttaşlardan kopmuş, tam bir sermaye sınıfı devletine dönüşmüştü. Askeri yönetim, elinin altındaki bürokrasiyi kullanarak halkı ezdi; şimdi bürokrasi- nin içinden geliyor demokratik istemler... • Sanayileşme devrimini gerçekleştiremeyen Türkiye'de, en çok üç milyon işçi var. Yetmez.. Sosyal demokrasiyi kurabilmek için, işçi gücüne bir bu- çuk milyon memurun ağırlığını eklemek, toplumsal örgütlen- meyi yayıp derinleştirmek gerekiyor. Ülkenin okumuş yazmış kesimi sayılan memurların örgütlenmesi, çağımızın gereği- dir. • r. • . r •<• Memur kimlik değiştirme yolunda... 'Üsfüne 'evef efendimcilik', 'asfına tepeden inmedliK hal- kına 'boşvermişlikie koşullanan memur kimliği, artık geride kalıyor VACANCY AMERICANCONSULATEGENERALhasavacancyfora REFERENCE L1BRAR1AN who will iunder the general super- vision of the Library Director serve as reference librarian and as subject specialist on economics. business and commerce, and sci- encc and society. University degree preferably in librar^' science; related work experience; fluent English; a good general knowled- ge of economics, business and commerce: knovvledge of major reference tools and services, and computer operations required. ApplicatioD forms are available at the gate of the Consulate in Tepebaşı. DEADLINE for applications: July 24.1992; Tel: 2513602 JVtÇP/DE OPERASYONUEski MHP'li: "ABD, MÇP'yi ancakTürkeş eliyle konh-ol ede- bilir"... Türkeş, "MfT'çidir" dediklerini parti yönetimine q«- tiriyor... Türkej'e yardım eden Demirel... Trilyonlar, "MHP hesabı"nı bozdu... Yazıcıoğlu ekibi provokasyona geldi. n YÜZSÜZLERn İ AÇIKUAMAYA BAŞLIYORUZ. SÜMER ORAL'A SEÇİM JİHİRİNİ VIREN ŞİRKET ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI ÖZDEN: "EVREN'E MİNNET VE ŞÜKRANIAR" ÇEKİÇ GÜÇ'Ü UZATMANIN BEDELİt KUZEY IRAK'TA ORTAK OPERASYON TEOMAN KOMAN, 2000'E C^DĞRU'YA CEVAP VERDİ • 60 il, 350 ilçe ve belde örgütüyle İşçi Portiji, emekçilen örgüriü mücadeleve çagınyor • Anayasa Mahkemesi'nin SP'yi kapatma davası: 4 günluk kann oğnsı • RAf-Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun açıklamau: "Artık bireyseJ lerör yok" • Doâulu erler için birliklere gilli emir • Filiz Ali, Şule Perinçek'in sorulannı cevapladı • Can Yüc«l'den partilere bakış • Enis Batur'a göre $ehiHer ve ygşama kültürü • Selim Uslu ve cumhurbaşkanı adayı Yekta Güngor Ozden 0 Belçika'da zorunlu askerlik kalkıyor "" Nüfus hüviyet cüzdanımı kaybettim, hükümsüzdür. TUNA ERDEM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear