Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 10MAYIS1992PAZAR r
Avustralyalı Prof. Fred Emery'ye göre geri kalmış sektörlerdeki sorun aslında geri kalmış yöneticiler ve işçilerden kaynaklanıyor |
Tophımsal uzlaşma: Siyasetçi burmınu sokmasm
•Avustralya'da işverenle sendikalar toplumsal uzlaşmayı nasıl sağladı? Gelişme-
miş ülkelerde uzlaşmayı sağlamak mümkün mü? İşyerlerinde çahşanlar yönetime
nasıl katılabilir? Çalışma hayatında geleneksel roller üretimi nasıl etkiliyor?
SÖYLEŞİ MUSTAFA BALBAY
••^^B Makaleleriniz, toplumsal uzlaşma konu-
sunun klasikleriarasındayer alıyor. Sizce uzlaşma
nedir?
EMERY-Toplumsal uzlaşma denince, kendi
tecrübeme dönmem gerekiyor. Bu da tabii Avust-
ralya'daki uygulamalannuz. İlk söz etmek
istediğim endüstriyel ılişkilerdeki olgünlaşma.
Yani çalışma yaşamındakilerin birbirleriyle olan
çaüşmayı bir yana bırakabilmeleri. Görünen
kavgalannı bir kenara bırakıp ortak bir şekilde
durumu nasıl iyileştirebileceklerini düşündükleri
zaman, ancak daha derin çatışmalannı gündeme
getirebilecek ortamı yaratabilirler. Somut bir şe-
kilde bu. şu demek: Sendikalar, 'biz ücret artışlan
için basürmayacağjz' diyecekler. Ne zamana ka-
dar? Bu ortak çalışmayı yapıp bitirinceye kadar.
Sendikalar böyle bir somut ödünle geldiler
Avustralya'da. Bunun sonucunda bir uzlaşma
gündeme geldi. Bu aşamada ücretleri merkezi iş
mahkemeleri belirledi. 10 yıl süreyle bu yöntem
uygulandı. Bu süreç içinde ilişkiler yeniden yapı-
landı. Şimdi merkezi ücret saptayan iş mahkeme-
leri ortadan kaldınlıyor. Bunun yerine şirket
bazında anlaşmalara gıdiliyor. 10 yılın sonunda
hem işçiler, hem işverenler, asgari ücrettcn daha
fazla ücret verilebileceğinin farkına vardılar. Ye-
ni uzlaşma, yeni bir verimlilik anlayışına dayanı-
yor. Nasıl olur da hep beraber daha iyi bir refaha
gidebiliriz. Bu toplumun bütün kesimlerinin or-
tak sonınu değil mi?
• • • • • On yılın sonunda istenen noktaya va-
rıldı mı? Başarı ne ölçüde gerçekleşti?
EMERY- Evet, resesyonda olduğumuz halde
her iki tarafın da kazanacağı birçözümün ortaya
Verimliliği arttırmanın
gereği, işyerindeki
organizasyonu değiştirmek.
Bu da herhangi bir ailede
bulaşıklan, evin beyinin
yıkamasından başka bir şey
değil. Bu ilişkileri
değiştirirken fazla bir
kapitale ihtiyaç yok. Bu tür
değişikliklere 'yeniden
yapılanma' diyoruz.
çıkacağına inanıyoruz. Bir taraftan merkezi sis-
tejn kalkıyor, öbür taraftan asgari ücret yukanya
kaTdırilıyor.'Yani verimlilik arttınlatak verimli-"
I A vustralya deneyiminin sadece size
özgü koşullurı mı vardı, yoksa bu diğer ülkelerde
de uygulanabilir mi?
EMERY- Tabii ki genelleştirilebilir. Ama bu-
nun anahtan. yani verimliliği arttırmanın püf
noktası, işyerlerinde işçilerin ve diğer çalışanlann
katılımı. Herhangi bir gelişmiş ülkeye baktığınız-
da, örneğin IBM'de bunu yapmaya başladıklan-
nı. çalışanlann iş aranjmanlannı saplayabilecek-
leri bir ortam yaratıldığını, katılım yaratıldığını
göreceksiniz.
••••Bl Örnek verdiğiniz ülkeler.fırmalar bel-
li bir gelişmişliğe ulaşmışlar. Acaba gelişmemiş
ülkeler için de bir uzlaşmadan sözedilebilir mi?
EMERY- Hindistan örneğini vermek isterim.
Buradaki müesseselerde de ayru şeyler var. Şunu
da kabul etmek gerekir ki. Hindistan'daki kuru-
luşlar teknolojik açıdan oldukça ileri. Ama
Avustralya'da daha ilkel sektörlerde de güç-
lükle karşılaşmadık. İşçilerin katılımını sağlama-
da ve kendi iş haklannı kendilerinin tasarlama-
sında zorlanmadık. İşin püf noktası, katılımın
sürekli hale getirilmesi. Tek engel eğitimdir. Yö-
neticiler de işçiler de yapılabileceğini görünce
anhyorlar. Geri kalmış sektörlerdeki sorun aslın-
da geri kalmış yöneticiler ve işçiler.
• • • • • Peki, Avustralya deneyiminde işçile-
rin refah düzeyi ile ülkenin gelişmişlik düzeyi
arasmdaki oran nasıldı?
EMERY- On sene içinde fakir daha fakirleşti,
zengin daha zenginleşti ve çahşanın reel ücreti
yüzde 10 düştü. Bu çok hızlı zengin olanlara ba-
karsanız, onlann da birçoğu iflas etti. Zenginle-
şen insanlara, yüzde lO'luk kayıplanna rağmen
çahşanlar uzlaşmayı devam ettirdiler. Gelişmişli-
ğin asıl meyvesini 90'lann ikinci yansında alaca-
ğız. Çünkü 10 yıl. organizasyonlann yeniden
yapılanmasıyla geçti. Yeniden yapılanmayı da iyi
değerlendirmek gerekli. Bu sadece yeni ürünler
vs. değil. işçinin katılması, yönetimde yer alması-
dır. İşçinin yeniden yapılanması derken, becerikli
işçinin işyerini kendi kendine ayakta tutabilmesi-
dir. Bu sistemde formene, işçi ile işveren arasm-
daki ara elemana yer yok. Yöneümle işçi
arasındaki insanlar kalkıyor. Formen endüstri-
yel devrimde icat edilmişti. Bugünkü toplumda,
formen. dışardan işçileri kontrol eden bir hiye-
rarşik güç kalkıyor.
^ ^ • • ^ H Acaba Türkiye'yi inceleme fırsatımz
oldu mu? Türkiye'de yüzde 70'leribulan enflasyo-
na rağmen bir toplumsal uzlaşma olabilir mi?
EMERY- Türkiye'yi detaylı incelemedim.
Ama bu Hindistan'da bile başanlabilmişse Tür-
kiye'de niye olmasın. Enflasyon, paylaşım güçlü-
ğünden başka bir şey değildir. Akılda tutulması
gereken bir şey var. Biz yeniden yapılanmadan
sözederken. bunun büyük sermayelerle. sağdan
soldan alınacak paralarla hiç alakası yok.
^ H M ^ H Para, sorun değil mi?
EMERY- İş>erlerindeki ilişkileri değiştirmek-
ten bahsediyoruz. Verimliliği arttırmanın gereği.
işyerindeki organizasyonu değiştirmek. Bu da
herhangi bir ailede bulaşıklan. evin beyinin yıka-
masından başka bir şey değil. Bu ilişkileri değişti-
rirken fazla bir kapitale ihliyaç yok. Bu tür
değişikliklere 'yeniden yapılanma' diyorui.
MMBBH Peki politikacılar bu uygulamanm ne-
resinde?
EMERY- Aslında değinmek istediğim en
önemli noktalardan biri bu. Bu işe politikacılar
genellikle burnunu sokar. Ama şunu anlamalan
gerekir ki. bu iş, yasa çıkartılarak olacak bir şey
değil. Yani toplumsal uzlaşma. yasalarla sağla-
namaz. Zaten onlar sosyal olaylann içine burun-
lannı sokmayı pek severler. Sokarlarsa bu iş
PAZAR KONUĞU
FRED EMERY
1927 yılmda Avustralya'nın Norrigin kentinde
ıloğdu. WA L'niver.\itesi Psikolo/i hölümünü
biıirdi. Melboume Üniver.site.si'ndekır.sal'kesimde
sosyal yapı ve kisîtik konusunda doktora yaptı.
1958 'de Ingilterc vcgc\ erek Tavistoı k
Enstitüsü'ndeorganizus\on vesosyo-teknik
sistemlerkoıuıkınıuUıçalışlı. Bu.\üre içinde Eric
Trist le hirlikte konusunun klasikleri arasındayer
alunnıukuMer vazdı. Avnısüreiçinde S'orvet,
Eııdüstrivel Demokrasi Pro/e.si'niyürüttü.
1969 da A YUMralyıı ya döndü. Anıslralva
Ulusal Lnivcrsııesı re bir .süre de Pensilvonya
L'niversitesi'nde çeşilligörevlerde bulııiıdu.
Katılımlıdemokrasi vesosvalekolojikonularında
yayınlanmış fcitap ve makaleleri var. Prof. Fred
Emery, toplumsal uzlaşma. katılıınlı demokrusi ve
sosyal ekoloji ulanında dünyadu ilk ukla gelen
kisiler arasında.
olan, kişilere işyerlerinde saygınlıklarını vermek,
bir bütün olarak 'nareket edebilmelerini sağla-
mak. Kendini sadece bir makina parçası gibi
değil. düşünen, katkıda bulunabilen bir bütün
olarak görebilmeli insan. Böyle bir insanın tüke-
tim toplumunda. gereksiz davranışlar, çatışma-
lar ortadan kalkar. Değişmesi gereken işyerlerin-
deki insanlara olan davranış. Yöneticiler
çalışanlan, aile benzetmesini kulîanırsak çocuk
gibi görüyorlar. Değişmesi gereken bu. Yönetici-
ler çalışana; karar almasını bilmeyen, adına
kararlar alınması normal olan bir çocuk gibi dav-
ranıyor. Ama bu kişi çocuk gibi bir davranışta
bulunmuyor. İşçi hakkmda karar alan bir üst ki-
şiyi kaldırdıktan sonra, işçiye de çocuk gibi dav-
ranılmasına neden kalmayacak.
M H M B İ Yani işyerlerindeki totalitarizmden
yakınıyorsunuz...
EMERY- Eğer toplum sadece bir grup insana
saygınlık hakkı tanıyorsa, o toplum problemli ol-
maya mahkûm. Bizim önerdiğiniz gibi, işyerle-
rinde yeniden yapılanmanın da vereceği sonuç
dikkate alınırsa, küçük bir azınlığa değil de bü-
yük bir çoğunluğa saygın kişi olma hakkı sağla-
nabilirse, o zaman daha geniş bir tabana
yayılabilir saygınlık. Sadece küçük bir azmlığın
tekelinde kalmaz.
Yanhş anlamayın, çok çeşitliliğe ve çok seslili-
ğe karşı değilım. İnsanlann saygın olmasıyla
çcşitlilik arasında çelişki yoktur.
B H B H Teknolojinin hızlı gelişimi insanın ki-
şiliğini nasıl etkiliyor? Teknolojik gelişmişliğin
insanı pasifleşürdiği değerlendirmeleri yapılıyor...
EMERY- Teknolojinin gelişimini sadece tek-
nokratlara -bırakırsaruz çok kötü etkileri olur.
Teknolojik gelişimi. mutlaka o teknolojiye tabi
olacak, o leknolojinin yarattığı şeyleri kullana-
cak olanlann değerlendirmeleriyle yönlendirmek
gerekli. Eğer kullanıcılardan. uygulayıcılardan
bir katılım alamazsanız, dedığıniz şey doğrudur.
Japonya'da kalite çemberlerinde alınan geri bes-
lemelerle gelişıme herkesin katıldığını görüyorsu-
nuz. ,General Motors'un bir fabrikasını Toyota
aldığı zaman. oradaki işçiler ancak yüzde 2 kadar
bir katıhmda buluyordu. Yani. yüzde ikisi fıkir
üretebiliyordu. Ancak Toyota aldıktan sonra bu
oran yüzde 25'e çıkıı. Hemen hemen aynı işgü-
cüyle devam ctti Toyota. Değişiklik bu kişilerin
TÜSİAD'ın diizenledigi Ulusal Katılım ve Uzlaşma konulu konferans için Tfirkiye'ye gelen Prof. Fred Emery, Mustafa Balbay'ın soralarını vanıtladı.
olmaz. Politikacılan bu tür yeniden yapılanma-
nın içine sokmamak lazım. Aile ömeğine geri
gidersek, evli ıki kişi eğer ilişkilerinin yapısınvde-
ğiştirmek istiyorlarsa, adam bulaşık yıkayacak-
sa, en son yapmak isteyecekleri şey, kaynananın
burnunu sokmasıdır.
•••İMM Bu uzlaşmada işçilerin örgütlü olması
gerek tığmi düsünüvorsunuz sanırım...
EMERY- Elbette. kesinlikle, eğer sendikalan-
nız yoksa icat etmeniz lazım. Organize olmamış
bir işgücüyle bu işi yapamazsınız. Kiminle konu-
şacaksınız ki.
• M B M İ Sık sık aileyi. insanlar arasındaki özel
ilişkileri örnek veriyorsunuz. Peki. insanlann ken-
di içindeki uzlaşmalarını \u da uzlaşmazlıklarmı,
insanın birey olarak toplumlu ilişkisini nasıl değer-
lendiriyorsunuz.'
EMERY- Eğer bir kişi saygınlığını yüceltebili-
yorsa, bütün olarak toplumsal yaşama katkıda
bulunuvorsa. toplumla sorunu olmaz. Önemli
çok becerili. kendi kendine karar veren. yöneten
gruplann oluşturulmasıydı.
•^•••S/r de Güney Kore modeli var...
EMERY-Almanlar da ikinci Dünya Savaşı'nda
esirleri işçi olarak kullanarak verimliliklerini art-
tırdılar. Ama ne kadar yaşayabildiklerini biliyor-
sunuz.
sunıız:
I Yani Kore modeliyaşamaz mı diyor-
EMERY- Yaşamayacak. Bu sistemi destekle-
yen hükümet de yaşamayacak.
•^•••B Önerdiğiniz model, otoriter toplum
yapısına ters. Peki hiyerarşiyi nasıl tanımlıyorsu-
nuz?
EMERY- (Gülümseyerek) Hiyerarşi gayet iyi-
dir, Allah'a kadar gider... Ama fonksiyoniann
hiyerarşisiyle, insanlann birbirinin üzerinde ol-
masını kanştırmamak gerekli. Örneğin siz
otomobil fabrikası yapacaksanız, planlama
fonksiyonu üretim aşamasından daha evvel gelir
v ama bu demek değildir ki. fabrikayı planlayanlar
çahştıranlardan daha üstündür. Eğer uygulayıcı-
lar. çalıştıranlar olmayacaksa planlamanın ne \
önemi var. J
I B H H ^ H Toplumsal uzlaşmayı ideolojiler üstü •
bir planlama olarak mı görüyorsunuz? ı
EMERY- Konsensus pratik bir olay. Uzlaş- 4
mayı ideoloji için yapmıyoruz. Eğer ideoloji için
yapıhyorsa birinin niyeti diğerini yere batırmak-
tır. Bu uzlaşmayı da amaçlanna alet eder. Biz
herkes için pratik bir çıkar sağlanacağı için uzlaş-
maya gidiyöruz. Uzlaşma pratiktir. ideolojik
değildir. Bir takım yeniden yapılanmalar ileride
çıkar. kâr beklendiği içindir. Uzlaşma bugün ve
buradadır. Bugün. "çatışmayı bırakalım' diyor-
sunuz. Kim açlıktan ölüyor. işçiler mi işverenler
mi? En başta böyle birçatışma vardı. Ama ortam
değiştirilirse. üretim aşamasında herşey çalışan-
larla paylaşıhrsa. sonuçta refah da paylaşılacak-
tır. Artık çatışmanın bazı değişir. Refah paylaşı-
lacak o tartışılmaya başlanır. Biz Avust ralya'da
bir zamanlar 'kim çilek yiyecek?" diye tartışıyor-
duk. Yeniden yapılanmadan sonra çilekleri, 'kim
nasıl yiyecek. krema koyacak mı koymayacak
mı?' onu düşünmeye başladık.
••••^B Sürekli bir uzlaşmava inanıvor musu- •
nuz? ' •>
EMERY- Önemli olan bugünün tanınan po- i
Politikacılar sosyal
olaylann içine burunlannı
sokmayı pek severler.
Sokarlarsa bu iş olmaz. Aile
örneğine geri gidersek, evli
iki kişi eğer ilişkilerinin
yapısını değiştirmek
istiyorlarsa, adam bulaşık
yıkayacaksa, en son yapmak
isteyecekleri şey, kaynananın
burnunu sokmasıdır. j
tansıyellenyle uzlaşmava gıımektır. Yann,
ortam değişir, yapı değişir, yeni potansiycller OF- /
taya çıkar. O zaman. o potansiyellerle hareket
edilir. Çok becerikli bir ışgücü yaratabilirsiniz.
Üniversitelerin halini düşünün. Fildişi kulesi ya-
pılar yerine çok daha değişik bir rol üstlenmek
durumunda kalırlar. Bu yaşama geçerse entelek- •;
tüel turizrn merkezleri olurlar. 16-17'nci yüzyılda ~i
olduğu gibi. Eski sistemde aradığımız, en başanlı 1
işçiyi bulup onu formen yapmaktı. Şimdi yaptığı- 1
mız olay başanlı işçiyi üniversiteye gönderip. altı 1
ay başanlı eğitimden sonra yönetim kadrolanna 4
almak. Üniversiteler böyle bir rol üstlenebilir. .}
işçiyi yönetime almak, refaha ortak
etmek. ideolojik olarak kapitalizmden çok sosya-
lizme daha vakın gelmivor mu?
EMERY- Mara'ın ilk çalışmalannda bu tür
nosyonlar görülebilir. İnsan potansiyelini geliş-
tirmekle ilgili nosyonlar vardı. Ama ekonomiyle
ilgili kavramlara girince. bunlann yok olduğunu
görürsünüz. Sonraki yazılannda insan potansi-
yelini unuttu bence. Almanya'da 19'uncu yüzyıl
ortasında orta sınıf entelektüellerinin kafasında
bu var. Özellikle feodal sistemden kopma günde-
me geldiği zaman.
^ • • ^ ^ B Eskı sosyalist ülkelerin ıınuttıığıı. in-
san potansiyeli miydi sizce?
EMERY-Tabü, insan potansiyelini unuttuklan
için bunlar başlanna geldi. 1%9'da Ingiltere vc
Norvec'teki endüstriyel pıogramlann liderliğini
yaptıktan sonra ABDyc döndüğümde. SSCB-
den 10 fabrikada aynı sisıemi geliştirmemi isıedi-
ler. Ama 10 fabrika da silah fabrikasıydı.
Gitmedim. Bu deneyleri onlara aktarmadım.
mKKKMPeki bunlar bisküvi fabrikası olsa gi-
der mi\ dııüz?
EMERY-Tabü giderdim.
Evren'den
• Bastarafi 1. Sayfada
bir gün sonra geçti. Aynı gün
mektuba karşıhk veren Kenan
Evren, törenin siyasi amaçla
düzenlendiğinin anlaşıldığmı,
ama 12 Eylül'den sonra karar-
lan verenlerin yine önceki hâ-
kimler olduğunu yazdı.
Evren, suçlulan mahkeme
önüne çıkaranın devlet başkanı
veya sıkıyönetim komutanı ol-
madığını belirtti. Eski cumhur-
başkanı törene kendisinin yeri-
ne, dönemin mahkeme hâkim-
leri ve avukatlannın çağnlması-
nı veya mahkeme kararlannın
okunmasını istedi.
Evren, mektubunda, mevcut
yasalara uygun olarak 12 Eylül
döneminde de, 27 Mayıs 1960'-
ta olduğu gibi kararlann hâ-
kimler tarafından verildiğini,
özel mahkemeler kurulmadığı-
nı yazdı. Sokak, cadde. okul ve
parklara kişi isimleri verilmesi-
nin yönetim ve ideolojik görüş-
lere göre zamanla değişüğine
değinen Evren, kişilerin isim ve-
rilmesi veya alınmasıyla yüksel-
mediğini yazdı.
Bugünkü yaşayanlann taraf
olduğunu belirten Evren, mek-
tubuna şöyle devam etti:
"Size göre biz demokrasi
düşmanıyız. Acaba öyle midir?
Yoksa demokrasi kurtaranlar
mıyız? Bunu tarih şaşmaz tera-
zisinde kararlaştıracaktır. Bu-
nu da bizden sonra gelecek
tarafsız nesiller okuyacakur."
Kadınlardan büyük isyaıı
• Bastarafi 1. Sayfada
luk yapanlarla mücadele etme-
yip, savunmasız genç kızlan
hedef alanlan protesto ediyo-
rum" dedi.
Türk Kadınlar Birliği İstan-
bul Şube Başkanı Gültekin
Baktır, uygulamanm insana
saygısızlık ve çağdışılık oldu-
ğunu belirterek, "Bekâret
kontrolü yapılmasında önce
aile suçludur. Anne ve baba,
çocuklanyla zamanında, yete-
rince ilgilenmedikleri için son-
radan böyle çağdışı uygulama-
larla karşılaşılmaktadır. Bu
duruma tabi tutulmuş bir genç
kız, ruhsal açıdan toplum için-
de küçük düşecektir" dedi.
Kadınlann ve kızlann meta
olarak değerlendirilmesinin
sürdüğu sürece, bekâretin de
sonın olmaya devam edeceğini
söyleyen Çağdaş Yaşamı Des-
tekleme Derneği Başkanı Tür-
kan Saylan, "Genç kızlann
bekâret kontrolüne alınmalan
o insanın geleceği açısından ve
ruhsal durumunun sarsılması
açısından da son derece zarar-
bdır. özellikle bir erkek arka-
daşla ilişki şüphesi ile belkı de
haksız yere bir kızm ailesinin
nzasıyla ya da nzasr dışında
böyle aşağılayıa muameleye
tabi tutulması, ne insan haka-
lanna, ne de kadın haklanna
uymaktadır. Bekâret kontrolü
kadını aşağılayıa bir işlemdir.
Çağdışıdır. İnsanlann beden-
leri kendilerine aittir. Bekâret
kontrolünü çözüm olarak gör-
mek hepimizi utandınr. Uygu-
lama ne eğitime sığaı ne de
ahlaka" diye konuştu.
Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği Ankara Şube Başkanı
Demet Işık. geçen günlerde
benzeri olayın Avrupalı bir ka-
dının da başına geldiğini anım-
Siyasette 7
• Bastarafi 1. Sayfada
DSPbin51oyalmıştı.
Başbakan Demirel, 15 mayıs
perşembe günü de Karadeniz,
Ege ve Akdeniz bölgelerini içe-
ren bir geziye çıkacak.
Devlet Bakanı Başbakan
Yardımcısı ve SHP Genel Baş-
kanı Erdal İnönü bugün Kınk-
kale'ye gidecek. SHP lideri, 15
mayısta Adana, Mersin ve Ha-
tay'da olacak. İnönü 24 mayıs-
ta Bilecik, Bursa, Çanakkale ve
Bahkesir'de halka hitap edecek
olan İnönü. 30 mayısta Konya-
Cihanbeyli, 31 mayısta Mar-
mara Ereğlisi'ne harekci cde-
cek ve 2-5 haziranda Van ve
Dalaman'da yurttaşlara hitap
edecek. İnönü, seçimlerden ön-
ce son gezisini, 6 haziranda
Şanlıurfa ve Suruç'a yapacak.
ANAP Genel Başkanı Mesut
satarak, "İnsan hak ve özgür-
lüklerini konuşuyorsak, bu
cahil saldınlar durmalıdır. İn-
san üzerinde olmaması gere-
ken bir müdahalenin baskıyla
yapılması, çok rencide edici,
moral yıkıa bir olaydır. Bu,
genç kız çocuklan için hem
moral, hem de manevi olarak
ciddi bir taciz olayıdır. Amaç
ne olursa olsun yapılmamalı-
dır" dedi.
Yılmaz, bugün ve yann Myon,
Eskişehir. Muğla, Uşak, Gediz,
Kütahya ve Simav'da yurttaş-
larla beraber olacak. 13-14
mayısta Konya'ya gidecek olan
Yılmaz, 16-26 mayıs tarihleri
arasmda Malatya, Adapazan,
Adana, İçel, Alanya, Antalya,
İzmir, Çanakkale, Bursa, Ko-
caeli, Sakarya, İstanbul ve
Marmara Ereğlisi'nde olacak.
Yılmaz, 1-2 haziranda Van, İz-
mir, Denizli, Çardak ve Na-
zilli'de, 4-5 haziranda Ordu-
Ünye ve Suşehri'nde yurttaşla-
ra hitap edecek.
Gezi programı henüz kesin-
leşmeyen RP lideri Necmettin
Erbakan'ın da, 12-15 mayıs ta-
rihleri arasında Çankın, Kasta-
monu, Sakarya, Kocaeli, Bile-
cik, Eskişehir ve Kütahya'ya
gitmesi bekleniyor.
Piknik sefası intihar Devletten Apo'ya eğitim
• Bastarafi I. Sayfada
lar baharda birkaç keyifli saat
çalmanın bedelini çok ağır öde-
mişler. Aileleri okula çağnlmış,
"Başlannabir şey gelmiş olabilir,
bekâret kontrolüne gönderin"
denmiş. Kız öğrenciler okul
bahçesine çıkanlmış, "Işte bun-
lar Gölcük 1", "Gölcük 2",
Gölcük 3" diye teşhir edilmiş-
ler. "Imam hatip Ûsesinin adı-
nı kirlettikleri" gerekçesiyle
sürekli baskı görmüşler.
Kız öğrencilerden AA'nın ba-
bası Recep Ayyıldız, kızını be-
kâret kontrolüne götürmüş.
Gencecik yürekleri bunca aşaği-
lanmaya dayanamayan Havva
Kızılkaya ile S.A. 30 nisan gü-
nü teneffüse çıktıklannda hap
içerek intihar etmek istemişler.
Kızılkaya, kaldırıldığı hastane-
de ölmüş, S.A. ise kurtanlnuş.
S.A.'yı, ifade vermeye geldi-
ği Simav İlçe Jandarma Komu-
tanlığı kapısı önünde bulduk.
İntihara teşebbüs ettikten son-
ra kaldırıldığı hastanede "Bekâ-
ret muayenesi yapılması
istenince çok üzüldüm, çok
utandım. Çok baskı yaptılar"
diyor.
Pikniğe giden kız öğrenciler-
den A.A. Çitgöl kasabasında
oturuyor. Kasabaya gittiğimiz-
de A.A.'nın babası, kızı ile gö-
rüşmemize izin vermedi. Çitgöl
Ukokulunda öğretmen olan Re-
cep Ayyıldız şunlan söylemek-
le yetindi:
"Benden izin almadan pikni-
ğe gitmiş. O günden sonra oku-
la göndermedim. Okuldan
sonra piknikte ne işi var? Okul-
da baskı falan yok. Ben zaten
o piknik olayından sonra hiç
okula göndermedim."
Kızılkaya'nın ölümü ve ola-
yın duyulmasından sonra ço-
cuklara baskı yapmak ve tehdit
etmekle suçlanan müdür vekili
İzzet Uzun ile müdür yardımcı-
sı Erdoğan Bayar ve Şinasi Çe-
tiner, Kerim Gündüz, tbrahim
Eren adlı öğretmenler görevden
alındı.
İzzet Uzun, kendisine yönelik
savlan reddediyor. Ancak öğ-
renciler böyle düşünmüyor ve
İzzet Uzun'un çok baskı yaptı-
ğı, disiplin kuruluna verdiği ve
okuldan atmakla tehdit ettiği
söyleniyor.
Simav'ın DYP'li Belediye
Başkanı Metin Karakuyu da,
okul yöneticilerinin "masum"
olduğuna inanmıyor. Karaku-
yu, "Biz okulda bazı siyasi fa-
aliyetler olduğunu, seçimlerde
öğrencüerin bazı öğretmenlerin
baskısıyla RP için çalıştırıldığı-
nı duyuyorduk" diyor.
Olayla ilgili olarak savcılık
soruşturması sürüyor.
• Bastarafi I. Sayfada
18.070 lirayi buldu.
1984 yılında Güneydoğu'-
da eylemler başlatan Ab-
dullah Öcalan'm SBF ile iliş-
kisi de, yönetim kurulu
karan ile 1984 yılında kesil-
di. Öğrencilikle ilişkisinin
resmen kesilmesi ûzerine de
Maliye ve Gümrük Bakan-
lığı 1985 yılında bir yazı
göndererek Apo'dan, burs
parasını faizi ile ödenmesini
istedi. Bu yaaşmalarda
Apo'nun burs işlemlerinde
gösterilen "Yukan Ayrana
Tezel Sokak Inci Apt. 3-1"
adresi kullanıldı. Bu adres-
teki evin, halen kapıcı daire-
si olarak kullanıldığı belir-
lendi.
Apo'nun durumu aynca,
kefib olan babası Ömer Öca-
lan'a da bildinldi. Babasına
gönderilen yazıda, "Abdul-
lah Öcalan'ın rnecburi hiz-
meti ihlal ettiği" belirtile-
rek, bu nedenle burs parası
ile yasaı ıaızının ouenmesi
-
°-
>.*>-
$!!
zzŞTT-
ii
_ l # .
H./AJ. fjfl.* C^tm
istendi.
Abdullah Öcalan'm, Ma-
liye ve Gümrük BakanhgV-
na burs borcu olan toplam
27.105 lira, 24 Ekim 1984
tarihinde kardeşi Ahmet
Öcalan tarafından Şanlıurfa
ili Halfeti Malmüdürlüğü'-
ne ödendi. Bu işlemlerden
sonra Abdullah öcalan'ın
burs dosyası Maliye ve
Gümrük Bakanhğı'nca iş-
lemden kaldmldı.
BARIŞAOZLEM
Prof. Dr. Hüsnü Göksel
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
Ödemeli gönderflmez.