23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27KASIM1992CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Işte kar yağıyor, anlamı ne bunun? MELIH CEVDET ANDAY E şimlc Yeni Delhfnin büyük parkında dola- şıyorduk. Bir dilencı musallat oldu. Genç karşılaştım mı. sadaka vereceğim Ukraynaca varsa bile vazgeçer. hızla uzaklaşı- mıştım. Genco'nun unutmam. bıldığınızı hıç duyma- yacaktım, ne ogrenecektım sanki. onun söylediklerinden hiçbiri belle- bu güzel şakasını ğimde kalmayacaktı. Garda gölii için sövlediği söz ise onun doğa sevgı- Ükraynah dosı. benim o dili bil- sini göstermesi bahmından ilginçti; tün Hınilıler gibi). elinde canlı bir la iç ıçe yaşayan bir halktır. Yabancı de anlaşma kola>lığı oluşturmakta neçıkar! rum. yılanı sevseydi başıboş bırak- nm oradan. ması gerekmez miydi? Hayır. yılanla Yeni Delhi parkındaki dilenciden korkutup para almak istiyordu diye söz edişım. beklenmedık bır yerde \e . . . _ . düşündüm. Bu düşüncemin doğru bir anda tanıdık bır sözcükîe karşı- medığime aldırmadan anlatıvermışti Garda gölünü seviyordu. benım de bır adamdı bu. İngiliz- olup olmadığını bılmıyorum, Hint iaşmamın uyandırdığı şaşkınlığı an- anlatacağını. İyi de etmiştı. Tatlı dil sevmemi istiyordu. Şunun şurasında ce konuşuyordu (bü- halkı yılanlarîa. fillerle. maymunlar- latmak içindi. Uluslararası sözcükler güler yüz. İşte o kadar. Anlamasan bir şey kalmamıştı. yann sabah göre- cektim gölü. onu düşünerek uyuma- Yanılmıyorsam 1937 yılmda idi: hydım, bir sevgıliyi düşünür gibi. trenle Belçika'dan Türkiye'ye dönü- uzere yordum. Italya'dan geçerken tenha Ken- kompartımanımızı birden İtalyan yolcular dolduruverdı. kadın erkek boyuna konuşuyorlardı. Benım bir yemeğj yiyoruz. Benım yanımda bir köşede sessız sessız oturduğuma ba- Ukraynalı oturuyor... Hbşsohbet bir kan bu İtalyanlardan biri sözü bana len de öyle sevmıyor muyuz? Akılda adam... Hanei dille anlaştığımızı so- yönelttı, başladı anlatmaya Ben de kalan bir insan yüzü gibi. Çehov'ur. yılanın başını tutuyordu, hayvanın geri kalan bölümü cebinde ıdı. Ra- hatsız etmemesıni sövledim. için oldukça şaşırtıcı bir durumdur cok vararlı oluyor. Üç vı! kadar ön- bu. Satıcının. evinden fıline binerek ama dükkânını açmaya geldiğinı görmek ce. İstanbul Festivali"ne bir Mosko- çağırmak,\ tiyatrosunu oralı olmadı. ille de para istiyor. Sı- insanı şaşırtmaz mı? Belki de bu yüz- Mosko\a'ya gitmiştık. Yıldız nirlenmis.tım. "Def ol!" diye Tiirkçe den olacak, Canpat'ta dükkânlar ier"le Genco Erkal da vardı. Bir gün korktu diyerek galiba. aynldı bağırdım. Adam "Teskın... teskın!" y y yanımızdan. Teskin sözcüğü sükûn'dan gelir. dilimizde "teskin etmek" mastan vardır, •"sakinleştirmek" anlamına oldukça geç açılıyordu. (Canpat. Yeni Delhi'de ünlü bir alışveriş cad- desidir). Bunlan göz önüne ahrsanız. dilencınin elindeki (ve cebindeki) yı- lan hiç de kork utrnak için değildi. Ahmet Haşim"in "Frankfurt Se- sinemacılar derneği lokalinde öğle d o s t i u k l a r d a v a r d ı r Belki en güzel konuşmalardan bile bıze kalan bır sestir. bir tınıdır. bir vurgudur. anlamından bana ne. Şiir- gclir Adam bana "sakin ol, sakin yahatnamesi" adlı kitabında bu ko- distan'da ne anyordu! Nerden nere- ye! adam... Hanei dille anlaştığımızı so y ş y y g Ç rarsanız. size~aramızda hiç bir ortak elbet İtalyanca bilmediğimi anlattım Üç Kızkardeş ovunundakı binbaşı- v a k ™ ri;ı nimcH.mnı t S , . ı m m ı ıı,. ona. Anladı. biraz düşündü. ama ne nın sözünü ansıyın, "İşte kar yağı-yabancı dil olmadığını söylenm. Uk- ravnalı dost valnızca a'nadilıni ve düşündüğünü bilmivorum. ol" demişti. Bu Arapça sözcük Hin- nuya değınen bir bölüm vardır: Şairi- Rİısça bıliyordu. Ben ise o dillerden varmış olacak. gene italyanca ko- Konuşmaya gelınce. orada da söziJn miz, Birincı Dünya Savaşı ertesı hıç anlamam. Öyle ise •'hoşsohbet" nuşmaya başladı, hem bu kez daha akışıdır önemli olan, başka bir şey korkunç bir ekonomik bunalıma dü- sözümü nasıl kullanabildiğimi sora- hızlı olarak. sanıyorum bır arkadaşı- değil. Montaigne. "Nasıl Konuşma- • _ • . . _ _ . " . . . ı _ _ . _ : t : t • ı_ ı »• i ı - j I." I I . J . _ _ _ • _ _ ! _ _ • • i _ _ j " _ _ _ _ Bir yandan bu sözcük kafamı kur- şen Almanya'da, üstleri başlan te- caksınız. Öyle idi. sesınden. jesllerin- nın kansma ilişkin bır dedikodu idı h" adlı denemesinde şöyle diyor: calayadursun. bir yandan da yılanı miz pak adamlann. göğüslennde düşünüyordum. Yılan biam ülke- "Bana yardım edin" yazılı îevhalarla mizde korku verici. ürpertici bir hay- dilendiklerini görünce nasıl şaşırdı- vandır nedense. Nedense diyorum, ğını anlatır o bölümde ve bizım dilen- çünkü her yerde yılandan korkul- cilerimizin ise tam tersine. insanı maz. yılanlarla dost olan insanlar da korkutarak para istediklerini söyler. vardır. Bızim Hintli dılenci neden yı- Nasıl mı? Kopmuş kolunu. kesilmiş lanı göstererek dileniyordu? Yılanla ayağını göstererek. Gerçekten de dost olmasının uyandıracağını um- korkunçtur bu tür gösterileri bizim duğu beğenıden mi? Hiç sanmıyo- dilencilenn. Ben bu tür görünülerle den, mimiklerinden anlıyordum anlattığı. A... baktım. onun güldüğü "Sözümün akışını bozup güzel bunu. Bir ara bana güldüıiicü bir yerde ben de gülüyorum. Ne tatlı lümceler aramaktansa güzel tümce- fıkra bile anlattı Sansım varmış. bu söyleşi idi. hiç unutmam. Bır sözü ak- leri bozup sözümün akışına uydur- anlatıda geçen uluslararası sözcükle- lımda kalmıştır: Bunlar yaklaştığı- map daha doğru bulurum." rin yardımı ıle güldürücü fıkrayı an- mız ıstasyonda inmek özere ayak- layıverdim ve dönüp eşıme anlattım. Bizim ıçinde bulunduğumuz duru- mu izleyen Genco Erkal bana dedi ki: - Rusça bildiğinızı bilirdim. ama bize sözcük leri landılar, bizim İtalyan dost bana. - Domani lago di Garda. oh bella, dedı. O İtalyanla konuştuğumuza inanı- dertleşelim. kım bilir ne ferahlık du- >orum. italyanca bilsevdim. ne anla- yanz! Sözün guzelliği unutturmasındadır. Bilmediğimiz diller konuşan dost- lanmız olmalı: onlarla söyleşelim. ARADABIR ATİLA ERGÜR Külotlu Denizli Horozu! Tanrıça Afrodit'e duyulan sevgı nedeniyle Afrodisias adı verilen antik kent, Aydın ilımizın Karacasu ilçesine bağlıGeyreköyücivarındadırveDenizü'yeçokyakındır. Tarihi MÖ 3. bine kadar uzanan Afrodisias; tiyatrosu, odeonu. felsefe okulu, heykel atölyeleri, stadyumu. yüz- me havuzu (olımpik ölçülerde) ile önemli bir kültür ve sanat merkezi olmuştur. Saygı ile andığımız Prof.Dr Ke- nan Erim başta olmak üzere değerli arkeologlar tarafın- dan ortaya çıkarılan bu kente ait bazı yapıtlar Izmır ve İstanbul arkeoloji müzelerinde sergilenmektedir. Ayrıca antık kentin kalıntıları ıçinde yer alan müzede, insan vü- cudunun güzelliğini yansıtan çıplak ya da giyimli birçok değerli heykel bulunmaktadır Söylenceye gore o dönemde düzenlenen yanşmala- rın birincisi olan koşucuya yarış sonrası kentte çıplak dolaşma hakkı tanmırmış. 5 bin yıl önce Afrodisias'ın sahıp olduğu zengın sanat. kultür ve spor ortamının yanı sıra ne denli hoşgörulü ve bağnazlıktan uzak bir yaşam biçıminin toplumda egemen olduğunun da bir gösterge- sidır bu uygulama. Afrodisias'ın sahip olduğu kültür, sa- nat, spor tesisleri ve etkinlikleri düzeyine o yörenin bu- gun ulaşamamış olması üzücüdür. Ama işin daha üzücü ve düşundurücü yanı ise aynı topraklar üzerınde 5 bin yıl önce var olan yaratma özgürlüğünden ve bağnazlıktan uzak yaşama biçiminden daha geride bir yaklaşımı De- hizli Valisı Kağan Köksalın sergılemiş olmasıdır. 15 Kasım 1992 tarihli Cumhuriyet gazetesi "Fotoğrafa paralı sansür" başlığı ile Denizli Kültür Müdürlüğü Gü- zel Sanatlar Galerisi'nde açılan sergıde, sanatçı Meh- metÇakır'aaitfotoğrafların vali bey tarafından "muzır" bulunarak sergiden kaldırıldığı haberinı vermekteydi. "Fotoğraflan poşetlik' olarak nitelendiren ve insanların bu eserlere bakarken yüzlerinin kızardığını..." söyleyen vali beyin sansürcü yaklaşımından dolayı da. uygar dün- yanın çağdaş uyesi olma çabasındaki insanlarımızın yüzü utançtan kızarmaktadır. Yöneticıler sanattan anlamak zorunda değillerdir, ama sanattan anlayan yurttaşların sanat yapıtlarını izle- me özgürlüğünü kısıtlamaya da hakları yoktur. Çağdaş toplumlarda yönetıcilerin kişisel değer yargılarını gene- li etkıleyecek biçimde kullanması olanaksızdır. Bireyle- rin kültürel ve sanatsal olayları ızleme. değerlendirme hakları vekâleten yöneticiler tarafından kullanılamaz. Ayrıca gelişmış toplumlarda birileri "muzır" saydıkları olaylarakarşı yutttaşları korumakvekollamakgibi usdı- şı görevlerle kendılerını gorevli kılmazlar. Konunun bir başka yanı da çıplaklığın salt açık saçık- lıkla (mustehcenlikle) ılışkilı bulunmasıdır. Oysaçıplak- lık açık saçıklıktan çok, doğallık ve gerçeklikle ılgilıdır. Sanat acısından da etik değil estetık olgudur. Bu neden- le tüm güzel sanat okullarında çıplak model dersi vardır ve bu ders oğrencilerin ahlakı bozulsun diye konulma- mıştır Estetik değerlerden yoksun olmak insan için önemli bir eksıklıktır. ama estetolmadığı halde estetık değerlerı yargılamaya kalkmak çok daha vahim bir olaydır. Iş bir kez vanamet çizgisine gelince de, yurttaşları çıplaklığa karşı korumak ve kollamak adına tanrı korusun kırda dolaşan ıneklere sutyen. Denizli horozuna da külot gıy- dirmeye kadar varabilir. Tabelamızı kendimiz asalım JJjnişKn, I0 Daircsı.mcnuırliinnönıındeörgüılenmc ^•ııycİL nlın İgışlcrı B.ıkanlıüı gcnelgesını ıpialettt. I iülıııı-İşGcnel Ba^kanı \~i\a/i AUtınNanınsÖNİcdiğı -.ııbı bund.ın Minra büıun işmemurlara kalmaklddır.Zira bııın>kı.KİansoıırabiııünışörgüiİLnmc\ckalmaktadır. Bu kaı.ırl.ı hcr türlıı ka\g!. kıı>ku \c korkunungendc hır.ıkılıp. orgüılcr.me\e hı/ stnlmesi gcrekcn birdöncmc ;ohındıı. BLI SUIVCI ı\edı olarak değerlendırmck gerek. Vapılacak bııtiin ı-jiş\LTİerındck^endikj ışycn temsılcılerıne ılıı^mekiı.- ^ enı uyelerlcsağlanacak tazekan scndikuvı u •plu MVıcşnıc masaMiıa oluruırak liım kamu t,^lı>ınLırıiKi ekonomik l'crahlık \enu>leksel s;>\ızınhk k.ı/aıulııacaklır ^ asalyollan kenaraatınadaıı.heyecana kjpılmadan. iiiJım üi(J;nı yol alarak sabırlı \c kararlı \eoölçüdedc ağırbaşlı bır politıka\caydıııa yaraşırbır uvlupla sendıkal ııuicadelcnıngcrcğını ycnnegetırenlenn başanlı ol.tcağıııa ınaıııyorum. (>rüüılc;nmcnın önundcçctın bir engel olan genelsiedebu Miıeılcor.adan kalkıığına goreörgiillii öğreimen harekelı aııık ılkct.ıpıa KKlbınlerıyakalamalıdır TaK-lamı/ı (, .ılişiııa \ c Sosyal Gu\enlık Bakanı'nın asmavı ycnnc kL-ıulııni/avılım.Çağdaşlığıörguilt'nmekleyakalayalım. ıııesk-k uııuıunıu/ıı kurturalım. İlk ışhudur. Recai Şc> hoğlu l/ınır TARTIŞMA Organ Nakli Yasası'nın yetersizliği amuoyunda. kısaca 'Organ Nakli Yasası" dı\ebilinen.25 M'a\ısl979 tarirı2228 savılı 'Organ ve Doku Alınması. Satılması. Aşılanması ve Nakline İlişkin Yasa' 1982"de çıkarılan 2594 sayılı ekle birlikte bugün yürürlükteolup. organ bağışı ve nakilleri bu vasa uvannca yapılmaktadır. İlgilı \asada organ nakilleri için gerekli olan organlanncanlıdanve kada\ radan olmak üzere iki kay naktan sağlanacağı da hükmebağlanmıştır. Buna göre. canlıdan organ ahnabilmesi için: a)'Verici"nin. yanı organ verecek kişınin. nakıl olacak hastanın (alıcının) bırinci derecede akrabası olması. b) Vericinin. hıçbir baskı \e etki altında kalmaksızın. organını kendı nzasi\ la bağışlarnası gerekmektedir. L'ygulamalara bakıldığında ülkemizde bınncı derecede akrabalardanalınan canlı organlarla vapılan nakıllenn. kada\ ra organlarla yapılan nakillerlekıyaslanmavacak ölçüde fazla olduğu görülmektedir. Ne\arki. yasanın öngördüğü "sahibinın ızni \e nzası ıle tıbben ölmüş kişılerden. yanı kadav radan organ alınmasf na ilişkin hukmü.yasaçıktı&ndan beri (1979) bır türlü ışleriik kazanamamıştır. Durum bö\leolunca. şaşarken organlannı bağışlamış \ a da 51ünce organlannın alınmasını vasiyet etmiş kişilerle: trafik va Ja iş kazalan. doğal afctlcr va da kanser vb. ölümcül hastalıklar nedeniyle yaşamlan sınırlı duruma girmişkişilerin (tıbben ölmüş olduklan saptanır saptanmaz) gerekli organlan. 2228 savılı yasaya ckîenecek bir madde ile. sahiplerinin ya da vakınlarının iznine \ c nzasına gerek du\ ulmaksızın. çıkanlacak yasanın öncördüğü biçimde ahnıp.nakıTbeklevenkronik böbrek hastalanna nakledılemez mi'1 Kuşkusuzevet! Ancak böyle bır uygulamaya tepkı duy up karşı'çikacak'çe\ relerde olacaktır. Olsun!.. Bunlara da göğüsgerilebilir. Meclis kendinde bu yasal değişıkliğı vapmagücünübulamazsa - (dinsel. siyasal vb. etki. kaygı ve baskılardan nedeni\le). o zaman ilgilı yasaya örneğinı İngiltere'de gördüğümüz şu u\ gulamav ı cklemehdir: İngıkcre. kronık böbrek hastalannı yeniden sağlıklanna ka\ uşturmak ve onlan edilgin - tüketici durumundan kurtarıp. etkin- üretıcı durumuna sokabilmek amacn la. kendi ülkesinden sağladığı canlı \e kadav ra kökenli böbreklerle yetınmemekte: başka ülkelerden de kada\ ra böbrek ithaletrhektedır. İlhalvoluvla sağladığı bu böbrekleri ülkcsındeki kronık böbrek hastalan ıçın kullanmakta: arta kalanlannı da \ abancı ülkelerden (örneğin Türkıye'den) gelen hastalara döviz karsılığında satıp nakletmektedir. Hem kronık böbrek hastalannın kesin tedavisi. hem de devletın böy le maddı y önü ağır (kronık bfr böbrek hastasının dev lete dlan vıllık hemodivaliz masrafı. orıalama 100-200 mılyonTL . dolav ındadır) bir v ükten kurtarılması ıçın. İngıltere"deki uvgulamanın. bizde^le vasalaştınlıpavnen uygulamava konması sağlıklı bır yol olarak görünmektedir. Yaşar Yöriik OKURLARDAN Türkiye'de dergiciliğin sınırları degişiyor! OKUMAK, İLERİYİ GÛRMEK, TARTIŞMAK İÇİN Ekonomının E'si. polıukanın P'sı. ^ H Işte EP Hafulık haber dergısı ^M Ekonomınm polmkası, pohtıkanın ekonomısı ^ H Ama hepsı o kadar degıl1 Medya, kültür, ^ H reklam, basın, sanat ve The Economist'ın blok telıf haklan yalnızca EP'de 1 The Economist'le aynı anda. a>Tiı savıda1 Sansasyon degıl, haber! Kurgu değil, analız! Spekülasyon degıl, yorum' Ûstelık, EPden her hafta ikınci bir dergı var: EP Yatınm. Sız de her hafta EP alın, Türkıye'yı ve dünyayı EP'den ızleyin EP herhangi bir dergi değil, dergidir. Bu Pazar ve her Pazar bayilerde. EP bır Mıllıyeı Yayın \ Ş dergısıdır PENCERE Benim Ansiklopedim Daha Güzel... Yıldırım Akbulutu kutlarım. Neden? Meğer eski başbakan Akbulut. ne önemli bir kişiymiş de bız bilmiyormuşuz... Sayın Akbulut, ANAP iktidarmda Özal tarafından Baş- bakanlık koltuğuna oturtulunca nasıl da azımsanmıştı!.. Basın tümüyle üzerine gitti adamın. yerden yere çarptı, demediğini komadı, değerini bir türlü anlayamadı. Ama şimdi ne oluyor? Sabah gazetesinde okudum; önce inanamadım, bir kez daha okudum, size deaktarayım: Büyük Larousse Ansiklopedisi'nde Yıldırım Akbulut'tan söz edilmiyor- muş; öyleyse Büyük Larousse' on para etmezmiş; ama, Meydan Larousse'ta Akbulut "geniş şekildeyeralıyor"- muş; oyleyse Meydan Larousse' iyiymiş... Milliyet bu iddiaya yanıt veriyor: Sabahın dediği doğ- ru değılmiş. Akbulut maddesi, asıl Meydan Larousse'ta yokmuş da Buyük Larousse'ta varmış.. Demek eski başbakanımız Akbulut hangi ansiklopedi- de ayrmtılı biçimde yer alıyorsa, o ansiklopedi daha değerlıdır; daha güvenilir bir kaynaktır; Britannicayı !n- gıltere de, Larousse'u Fransa'da çıkaranlar, bu gerçeği bıliyorlar mı?.. • >. Sabah gazetesi 'Meydan Larousse'u okurlarına veri- yor; tam bır yıl süreyle gazeteyi alacak olan okur, ansiklopediye sahip olacak. Sabahın satışı, bu kampan- yayla 600 bınden 1 milyon 250 bine ulaştı. Bunun üzerine Hürriyet Bntannica'yt, Milliyet de Büyük Larousse'u okurlara vermek için kolları sıvadı ve üçü arasında bir tartışma başladı - Hangı ansiklopedi daha güzel? Sabah. üç ansıklopediyi boy sırasına göre yan yana dizmış, fotoğrafını çektirmiş' - Benim ki. diyor. daha büyük . Otekiler Sabahın gerçeği saptırdığını söylüyorlar. Hem ansiklopedi boyuna bosuna. okkasına ya da Ak- bulut maddesine göre mi ölçülecek? Uç gazetemizdeki değerli köşe yazarları da gazetelerinın dağıttığı ansiklo- pedilerı övmeye başladılar; kimisi Britannica'yı, kimisi Meydan Larousse'u, kimisi Büyük Larousse u göklere çıkarıyor: Her birinin övdüğü ansiklopedi, yazı yazdığı gazetenin dağıttığı ansiklopedi... Bir kıyamettir gidiyor... Sanırım Babıâli'de yazarın. çizerin, muhabirin, gaze- tecınin bir değeri kalmayacak... Adına 'promosyon müdurlüğu' denen masa, artık ya- zıişleri masasından çok daha önemli!.. Bir kalemde ga- zetenin satışını yarım milyon arttıracakformülü buldun mu, habermış, fikirmiş, kıymet-i harbiyesi kalır mı? Kendi elımizle kendı çukurumuzu mu kazıyoruz? • Ansiklopedi fırtınası bizden de okur götürdü. Cumhu- riyet okuru, öteki gazeteler han hamam, otomobil apart- man dağıtırken pek aldırmaz; ama, kitap. sözlük, ansiklopedi oldu mu dayanamıyorlar. Türkiye'nin bugün geldiği noktada ortaya çıkan gerçek şu: Öğretmen, me- mur, dargelirli bir ailenin, kitaplığına bir ansiklopedi koyacak satın alma gücü yok; yurttaş bir gazete alacak gücü kendinde bulmaya çalışıyor; promosyon müdürü' denen akl-ı evvel, bu durumu çaktığından tezgâhını kur- du, sonucunu da alıyor. Birvakitler Babıâli'de, kimi gazete, Ramazan'daKur'- anı Kerim dağıtıpyaz aylarında çıplak kadın resmi basa- rak tiraj alırdı. O dönem geçti; çünkü şeriatçı kesim, Babıâli'de kurumlaştı; kendi gazetelerini çıkarıyor. Şimdi ansiklopedi modası var... Budageçer... Ben yalnız Cumhuriyet sıkıntıda sanıyordum, demek ki çok satışlı basın bunalım içindeymış; yoksa böylesine bir yarışın zorlamasına girilir mi? Ancak bu işin sonu, yalnız gazeteciyi değil; patronu da ilgilendiriyor, "gidi- şatpek hayra alâmet değil" diye düşünürken bir ataso- zümüzü de unutmuyorum: Her işte bir hayır vardır. TEKIN YAYINEVİ SUNAR NEVZAT BÖLÜGİRAY ÖZAL DÖNEMİNDE BÖLÜCÜ TERÖR-Kürtçülük" r983-:991 aTekin Yayınevi. Ankara Cad. Konuk Han No: 43 İstanbul, Tel.: 527 69 69 216 sayfa 28JM0 TL. Tek isîeklerde damga pulu karşılığı gönderilir. HIJKUKSUZ DEMOKRASİ Halit Çelenk 3. bası 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Tûrkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemeii gönderilmez. ÖZGÜRLEŞME EYLEMÎ: KÖY ENSTİTÜLERİ Mehmet Başaran 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Tûrkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemeii gönderilmez. MEKTUPLARDA KÖY ENSTÎTUSU YILLARI t.Hakkı Tonguç 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Tûrkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemeii gönderilmez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear