18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 22 EYLÜL 1991 TÜRKİYE'NİN PARİS BÜYÜKELÇİSİ TANSUG BLEDA: 2000*11 yıUardaAvrupa'nın merkeziyizFransa, ilk büyükelçisini 1536 yılında göndermiş İstanbuPa. Osmanlı devleti, "acele etti demesinler" diye tam iki yüz yıl sonra, 1797'de atamış Paris'e ilk 'sefir-i kebir'ini. Türkiye Cumhuriyeti'nin Paris Büyükelçisi Tanşuğ Bleda, Paris muhabirimiz Mine G.Saulnier'ye Türkiye'nin Fransa ile uzak ve yakın ilişkilerini, ülkemizin Avrupa'daki yerini anlattr. SOYLEŞI MİNE G.SAULNIER Fransa'da uzun yıllar bulunmuş bir diploma- tımız olarak sizce söz konusu ülkenin Türki- ye'ye dtinkü ve bugünkü bakış açıları arasın- da fark var mı? Bu ülkenin eskiden Türkiye- ye verdiği önem neydi, bugün nasıl? Bir değer- lendirme yapar mısımz? Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkilerin baş- langıç noktası, bir bakıma, bundan bin yıl ön- cesine dayaruyor. Bizans İmparatorluğu'nun yı- kılmasından doğan boşluğu doldurmak isteyen Franklarla Türklerin karşı karşıya gelmesi, iki toplumun tanışmasına vesile oluşturmuş. Siya- saJ ilişkilere gelince, bunun da yaklaşık 450 yıl- lık bir geçmişi var. Kuşkusuz inişli çıkışlı dö- nemler yaşamış, ama her iki ülkeyi bağlayan öğeler, ayıran öğelerden fazla olmuş her za- man. Bu açıdan bakıldığında, İstiklal Savaşı'n- dan sonra kurulan Anadolu hükümetini ilk ta- nıyan yabancı devletin Fransa oluşu, bir ras- lantı değildir. Bundan öteye gelişen ikili ilişkilerde, 1980'li yıllara denk gelen bir durgunlaşmaya tanık olu- yoruz. Ama bu durgunluk dönemi kısa sürmüş ve 1984'ten beri ilişkiler giderek gelişen bir se- yir izlemiştir. Son yıllarda dünyamızın tanık olduğu kök- 10 değişiklikler, Fransa ile Türkiye arasında çok daha yakın, sıcak ve sıkı ilişkiler kurulmasını gerektiriyor. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda Türkiye ile Fransa, hatta genelde Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkiler düne oranla çok da- ha yoğun bir nitelik kazanacaktır diyebiliriz. •^•MSoy/n Bleda, Kurt ve Ermeni sorunla- rının Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkileri hangi ötçüde etkilediğini düşünüyorsunuz? Biz, ikili ilişkilerimizde; bu ilişkilere yaban- cı öğelerin herhangi bir etkisi olmaması gerek- tiğini düşündük hep. Nitekim bu etkilerden uzak kalmış bir ilişkiler demetinde daima bir ilerleme sağlandı. Bunu yalnız Fransa için de- ğil, genelde söylüyorum. Bazılarınca sorun ola- rak nitelendirilen konular, demin sözünü etti- 2000 küsurlu yıllarda, bugün gelişmelerini AT yardımlanyla sürdüren Yunanistan, Portekiz gibi ülkeleri geride bırakacağımızı düşünmek güç değil. Türkiye son yıllarda on kat arttırdığı ihracatı, hızla endüstrileşmesi ve GAP tamamlandıktan sonra gerçekleşecek tarım aşamasıyla parlak bir gelecek vaat ediyor. pılan bütün öngörüler 2000'li yıllarda AT ül- kelerinde yirie bir işgücü açığı olacağını göste- riyor. Buna karşılık Türkiye, bütün boyutlany- la düşünüldüğünde, bugünkü nüfusumuzun çok daha fazlasını besleyecek, barındıracak ve eğitebiJecek olanaklara sahip. Dolayısıyla, yüz- yıl sonunda erişeceğimiz söylenen 60-70 mil- yonluk bir Türkiye'nin Avrupa için tutucu de- ğil, itici bir güç olacağı kanısındayım. Bugün- kü Türkiye nüfusunun yaklaşık % 4O'ı on beş yaşın altında. Dinamik, eğitilmiş bu nüfusun, Avrupa'nın gelişmesine her açıdan katkıda bu- lunması söz konusu olabilir. Türkiye'nin AT'ye başvurusu, kuşkusuz de- ğişik faktörlerin etkisiyle yapılmıştır. Bunun ta- rihi, siyasal ve ekonomik nedenleri tartışıldı, biliniyor. Bence bu başvuru, basit bir entegras- yon (uyum sağlama) olayını aşıyor. Hepimiz, son günlerde komünizmin nasıl silindiğine ta- nık olduk. Bugün anık, kapitalizm ile komü- nizm arasında mücadele, kapitalizmin üstün- lüğüyle sona ermiş bulunuyor. Söz konusu mü- cadeleyi, kalan ideolojiler çerçevesinde sürdür- mek isteyenler var. Birtakım yapay bölünme- ler yapılıyor. Barbarlar ve uygarlar diye bir bö- lünme yapanlar da var. Fransa'da çıkan bir kitapta gördük. Pratik- te bir başka bölünme din esas alınarak yapıl- mak isteniyor. Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında bir farklılık vurgulanıyor. Bu tür bö- lünmelerin tarihte nelere mal olduğunu gördük. Kendisiyle dolu, etnosantrik bir Avrupa'nın ne kadar zararlı olduğu, 1900'den beri gelişmeler izlendiğinde kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bir yanda iyiler, diğer yanda kötüler yaklaşımı dünyayı felakete götüren bir yaklaşımdır. Oysa bütün bunları ortadan kaldıracak bir fırsat var Avrupa'nın elinde. O da laik ve Müs- lüman bir Türkiye'yi kendi bünyesine kabul et- mek. Laik, demokratik ve pazar ekonomisini benimsemiş bir ülkenin, kökeninde İslamiyet de olsa, Batı değerleriyle kanldığını göstermesi PAZAR KONUĞU T A N Ş UG B L E D A Tanşuğ Bleda 1934 yılında Ankara'da doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra 1957-61 yıllan arasında Dışişleri Bakanlığı Ekonomi Dairesi'nde görev yaptı. ilk yurtdışı görevi, 1961-66 yıllan arasında birinci sekreter olarak Paris Büyükelçiliği'ndeydi. Daha sonra, sırasıyla Tirana, Roma ve Bonn'da diplomat olarak bulundu. 1978'den 1980'e değin Uluslararası Ekonomik tlişkiler Dairesi Başkanı görevini yürüten Bleda, ilk kez 1985-88'de, Paris'te, OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği yaptı. 1989-88'de, Paris'te, OECD nezdinde Türkiye Daimi TemsikisiydL 1988'den 1991'e kadar, Dışişleri Bakanlığı 'nda Ekonomik İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı yapan Bleda, geçen mayıs ayında, Fransa'nm Türkiye Büyükelçiliği'ne atandı. Sayın Bleda, Fransa'da yayımlanan "Lettre Diplomatiçue" adlı dergiye verdiğiniz demeçte, Avrupa'daki ekonomik merkezin gü- neye kaydığını, dolayısıyla Türkiye'nin 21. yüz- yılda Avrupa'nın en gelişmis on devletinden bi- ri olacağını öne sürüyorsunuz. Sözünü ettiği- niz Avrupa, Doğu Avrupa'yı da içine alıyor mu ve Türkiye'nin ilk ona gireceğini neye dayana- rak söylüyorsunuz? Bu iddiam, bundan önce görev yaptığım OECD kurumunda, bazı Japon iktisatçılany- la yaptığımız bir konuşmaya dayanıyor. Isviç- reli bir uzman, konuşma sırasında Japon yet- kiliye, "Avrupa'nuı merke» neresi" diye sordu. Japon, "Bugün için sonıyorsanız herhalde Frankfurt civannda, Orta Avrupa'da. Ama ya- nn kuşkusuz daha guneyde, lspanya, Portekiz, Türkiye çizgisinde olacaktır" yanıtını verdi. Bu yanıtta büyük bir gerçek payı var. Kuzey ülkeleri, yıllar öncesine dayanan bir endüstri devrimi ya- samışlar. Nispeten eski teknolojiler kullanan bir endüstrileri var. Buna karşılık güney ülke- lerinde modern teknolojiye hızla geçen çok da- ha dinamik bir endüstri kuruluyor. İtalya'ya,. İspanya'ya, Türkiye'ye bakarsanız bunu görü- yorsunuz. Var olan açık kapandığı gibi çok da- ha ileri gidilen noktalar da var. 2000 küsurlu yıllarda, bugün gelişmelerini AT yardımlanyla sürdüren Yunanistan, Porte- kiz gibi ülkeleri geride bırakacağımızı düşün- mek güç degil. Türkiye son yıilarda on kat ar- tırdığı ihracatı, hızla endüstrileşmesi ve GAP tamamlandıktan sonra gerçekleşecek tarım aşa- masıyla parlak bir gelecek vaat ediyor. BK^^MDünyadaki gelişmelerin ışığmda, bun- dan sonraki uluslararası dengelerin ne olabi- leceğine değin bir öngörüde bulunabilir misiniz? Şu anda bir öngörüde bulunmak zor. Bili- yorsunuz Körfez savaşından sonra dünyada 'ye- ni bir diizen'den söz ediliyordu. Bir düzensiz- lik öngören yorumcular da vardı. Bence olay- lar, ikinci gruba hak verdi. Çünkü, bakacak olursak son derece buTanık ve belirsiz bir or- tamdayız. ABD, bugüne değin daima kendisi- ne bir rakip bularak politikasını sürdürmüş ve bu rakibin hareketlerine dayanarak kendi stra- tejisini kurmuştur. Bugün bu rakip yok. Aca- ba rakipsiz bir Amerika'nın politikası, uygu- ğim 80'li yıllann durgunluğunda rol oynamış olabilir. Söz konusu yıllarda bazı Fransız yö- neticilerinin tutumu örnek verilebilir bu etki- lere. Ancak bütün bunlar çok kısa süre devam etmiş ve ikili ilişkiler yabancı öğelerden ann- dırılarak tekrar gelişme noktasına getirilebil- miştir. Bundan böyle de ilişkilerin kendine özgü ni- telikleriyle yürütülmesi ve şu ya da bu biçim- de yabancı öğeler tarafından etkilenmemesi ge- rekitğine inanıyorum. •MHH/¥£7, Kıbrıs sorunu bir engel oluştu- ruyor mu? Genelde Türkiye'nin AT'ye girişi siz- ce niçin gecikühliyor ya da zorlaştırılıyor? Ka- çak işçi, Kürt, Ermeni ve Kıbrıs sorunlarının oranı nedir bu zorlukta? Bir de aynı kapsam- da şu soruyu da değerlendirmekte yarar var: Türkiye'nin nüfus artışı, ülkemiz yöneticileri tarafından Avrupa'ya dahil edilmemizde san- ki bir avantajmış gibi gösterilmekte. Sizce nü- fus çoğalması bu konuda bir yararlüık mı sağ- lar, yoksa zararlı mıdır? İsterseniz önce sonuncu sonıdan başlayalım. Nüfusumuzun artışı bazılarınca Türkiye'nin AT'ye girişine bir engel gösterilmek isteniyor. Oysa ben kişisel olarak böyle düşünmüyorum. Bugun Avrupa yaşlanan bir nüfusa sahip. Ya- Tanşuğ Bleda, Turkiye-Fransa ilişkilerinin 1984'ten beri karşılıklı gelişen bir seyir iztedigini söylüyor. (Fotograf: İBRAHİM ÖĞRETMEN) mümkün. Dolayısıyla Türkiye'nin AT üyeliği belki salt bir ekonomik entegrasyon ya da Av- rupa bütünleşmesine katkıdan önce, evrensel bir boyut taşıyor. Ve dünyanın iki ayrı uygar- İjğının birikimini, sentezini sağlayacak boyut- ta bir olgu. Bunun, diğer Müslüman ülkelere bir model olacağı da belli. İşte bütün bu nedenlerden ötürii Avrupa'nın Türkiye üyeliğini şu ya da bu biçimde artık ge- ciktirmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Aslın- da bir gecikmeden söz edilmeyebUir. Prosedür olağan temposu içinde sürüyor. Ancak, hazır- lık çalışmaları aşamasında işbirliği paketinin uygulamaya konulmasında bir tıkanıklık var. Bu tıkanıklıkta, Yunanistan'ın vetosu gecikme- ye yol açıyor. Ancak, Doğu Avrupa'daki yeni gelişmelerin Türkiye'nin AT'ye giriş prosedürünü hangi açı- dan ve nasıl etkileyeceğini şimdiden öngörmek mümkün değil. AT'de belki daha değişik bir yaklaşım gelişebilir. Bu yeni düşünce mekaniz- ması bizim topluluğa başvurumuzu etkiler mi? Biz etkilememesi gerektiği görüşündeyiz, ama tabii gelişmelerin tartışılması, berrakîaş- ması zaman alacaktır. Türkiye'nin AT ile ilişkilerini bazı ülkeler, ya- pay olarak Kıbrıs ile koşutladılar. Dublin'de (İrlanda) oluşan söz konusu yaklaşım, AT'nin tutumu biçimine girer gibi oldu. Fakat bunun ne kadar yanlış olduğunu Avrupa ülkeleri de bugün görmüş durumdalar. Kıbrıs konusu ol- sun, Yunanistan'la ilgili diğer ikili konuJar ol- sun hiçbir biçimde Türkiye'nin AT'ye giriş sü- recinin kesilmemesi, etkilenmemesi gerek. Kıb- rıs ve Yunanistan'la ilişkiler konusunda, Yuna- nistan'ın AT'ye giriş sırasında bu katılımın Türkiye-ÂT ilişkilerini etkilemeyeceği yolunda Avrupa Konseyi ve Komisyonu'nun yüklendi- ği belli taahhütler var. Bu taahhütlere uyulma- sı, zaten Türkiye-AT ilişkilerinin yabancı öğe- lerden arındınlrnası ve sözünü ettiğimiz sorun- ların AT'ye giriş sürecine etkin olmaması ge- rekiyor. lamalan ne olabilir diye bir soru işareti var dünya kamuoyunda. Öte yandan, Avrupa'da da bir dizi belirsizlik var. Kendisini on ikiler biçi- minde dizayn etmiş bir Avrupa, birdenbire 24'lü, 25'li, belki de daha fazla sayıda bir Av- rupa biçiminde varsayılınca, ne olacak, o da belirsiz. Bunun sonucunda bazı uzmanların ileri sür- düğü gibi değişken geometrili bir Avrupa mı doğar, yoksa bazılannın halka kuramlan; ikin- ci halka, üçüncü halka diye katmanlara ayrı- lan bir Avrupa mı karşımıza çıkar, öngörüle- mez. Bir Avrupa Konfederasyonu fikri var, Gorbaçov'un artık anlarmnı yitirmiş gibi gö- rünen ama yeniden gündeme gelebilecek 'Or- tak Avrupa Evi' fikri var, bütün bunlar nereye gider, nasıl gelişir?.. Tam bir oluşum içindeyiz. Öte yandan Ortadoğu'nun değişen dengelerin- de bir belirsizlik görüyoruz. Uzakdoğu'da ne olabilir? Sorular ve sorunlar çok geniş bir yel- pazede. Edgar Morin'in bir sözünü anımsıyorum. Türkiye'yi ismen vermiyor, ama söyledikleri ül- kemize çok uygun. öyle bir bölgedeyiz ki Türki- ye'yi her bakımdan bir zelzele kuşağına ben- zetmek olası. Birbirine karşıt çeşitu güçler Türkiye'nin bulunduğu noktada çatışıyorlar: Kuzeyle Güney, Doğuyla Batı, Hıristiyanlıkla Islam, laiklikle din, çağdaşlık ve köktencilik burada karşılaşıyorlar. Bu güçlerin birbiriyle çatıştığı bölgede, bir büyük istikrar alanı Tür- kiye. WtttKIMFransa ile Türkiye'nin diplomasi tari- hinden biraz söz edebi/ir misiniz? Fransa ile Türkiye arasındaki ilginç bir dö- nem ve herhalde araştırmacıların üstüne eğil- mesi gereken dönem, diplomatik tarihimizde Osmanlı büyükelçiliği ile Anadolu temsilçili- ğinin birlikte olduğu zamanlardır. Bu yalnız burası için geçerli değil tabii diğer ülkelerde de böyle bir birliktelik söz konusu olmuş. Paris 1 teki olayın bilinmesinin nedeni, o günleri ya- şayan çok az sayıda kişiden ve sonradan Tür- kiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği'nde çalışan Mösyö Leon Mandil'in anılarını dinlemek şan- sına erişmiş olmamız. Anadolu temsikisi Ferit Tek Paris'e geldiğin- de, son Osmanlı Maslahatgüzan Nabi Bey bu- rada bulunuyordu. Ferit Tek, verilen görev şe- ması içinde, İstiklal Savaşı'nın haklılığını ve Anadolu hükümetinifı meşruiyetini kanıtlamak kavgasını vermekteydi. Ve tabii bunu yapabil- mesi için akşamlan davetler veriyor, insanları çağırıyordu. Fakat o zamanın olanakları için- de elinde ne tabak vardı ne çanak ne de iskem- le, koltuk. Kendisine bu konuda en fazla yar- dımcı olan son Osmanlı Maslahatgüzan Nabi Bey'di. Sabahları, Ankara hükümetine karşı afir tafir yapan Nabi Bey, Leon Mandil'in an- lattığma göre akşamları OsmanJı sefaretinin ar- ka kapısından gizlice tabak, çanak, çatal, bı- çak, iskemle, koltuk gönderirmiş Anadolu tem- silciliğine. Leon Mandil, o sırada Nabi Bey'in sekrete- ri. Gerekli malzeme Ferit Bey'e, onun aracılı- ğıyla ulaştırılırmış ve Osmanlı malları, ertesi sabah kimse görmeden yine sefarete dönermiş. Bu olay, büyükelçiliğin arşivlerinde var. 1960'h yıllarda benim şahsen gördüğüm tabak çanak notları ve zimmet fişleri var. Birtakım insan- lar, "şu kadar tabak aldım," ertesi gün de, "şu kadar tabak iade ettim" diye kâğıtlar imzala- mış;ar. Bütün bu notlardan, son Osmanlı sefareti- nin, Anadolu hükümetinin başarısı için destek vermiş olduğu anlaşılıyor. Son yıllarda dünyamızın tanık olduğuköklüdeğişiklikler,.^ .,.., Fransa ile Türkiye arasında çok daha yakın, sıcak ve sıkı ilişkiler kurulmasını gerektiriyor. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda Türkiye ile Fransa, hatta genelde Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkiler düne oranla çok daha yoğun bir nitelik kazanacaktır. tSizin bir de tsmet Inönü ve Numan Efendi anınız var... Evet, Lozan Anlaşması'mn azınlık madde- sini dengelemek için bu kişilerin yanı sıra ko- yu Anadoluluğu temsilen bir de Numan Efen- dimiz vardı büyükelçüikte Başkâhya olarak ça- lışıyordu, o da dört beş yıl önce öldü. Numan Efendinin özelliği, İnönü'nün yanında Kurtu- luş Savaşı'na katılmış olması. Devamlı birlik- te olmuş Inönü ile Birinci, ikinci İnönü, Dum- lupmar, Sakarya derken Izmir'de soluğu almış. Oh demiş, ama ordan da tutamamış Paris'e at- mış kendisini. İsmet İnönü, Kennedy'nin cenazesine gider- ken Paris'e uğradığında, büyükelçüikte bir da- vet verildi. Numan, önce cesaret edemedi. Son- ra davetin ortasında, İsmet İnönü yandaki sa- londa otururken, Numan Efendi ok gibi yerin- den fırladı ve İnönü'nün önünde hazıroîa ge- çip: "Efendim, ben, bilmem kaçıncı, ordu, bil- mem kaçıncı kolordu, bilmem kaçıncı tümen- den... Onbaşı Numan!" deyince, İsmet İnönü'den önce bir, "rahat!" komutu geldi. Sonra kendisine özgün biçemiyle, "Ben seni ta- nıyorum evladım, sen şurada da değil miydin" falan diye onu bir yerde onurlandıran cümle- ler söyledi. İÇİŞLERİ BAKANLIGFNDAN 1- Bakanlığımız Araştınna, Planlama ve Koordinasyon Kunılu Baş- kanlığı Merkez kuruluşunda Genel tdare Hizmetleri Sınıfından 9. de- receli 10 adet APK. Uzman Yardımcılığı ile lllerdeki Planlama ve Ko- ordinasyon Müdürlüklerinde çalışUrümak üzere 45 adet II Planlama Uzman Yardımcılığı kadrolarına, yazüı ve mülakat imtihanı ile ele- man aimacaktır. 2- Atanacaklara 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun esaslan dahilinde maaş ve diğer ödemeler yapılacaktır. 3- Imtihana katılma şartlan; a) 657 Sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun 48. maddesinde belir- tilen genel şartlan taşımak, b) Hukuk, Maliye, Ekonomi, ldari Bilimler, Işletme ve Istatistik dallannda öğıenim yapan en az dört yıüık Faküitfi, AJcademi veya Yük- sek Okul Mezunu olmak, c) Erkek adaylar için askerlik görevini yapmış olmak, d) Yazüı imtihan günü itibarıyla 30 yaşını doldurmamış olmak, (24.11.1961 ve sonraki tarihte doğanlar) c) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek vücut ve akıl has- talığı veya vücut sakaüığı ile özürlü bulunmamaktır. (Sağlık Kunılu raponı ile belgelenecektir.) 4- Müracaatçılann; — öğrenim belgesi aslı veya noterce tasdik edilmiş sureti, — Tasdikli nüfus cuzdanı önıeği, — İki adet vesikalık fotograf, — Üzerine yazışma adresi yazılmış ve 2.500 TL!lik posta pulu ya- pıştırılmış bir mektup zarfı. ile birlikte Bakanlığımız Personel Genel Mudurlüğü'ne 18 Ekim 1991 günü mesai saati sonuna kadar bızzat müracaat etmeleri ve sınav bü- rosunca verilecek iş talep formunu doldurmalan geıekmektedir. (Ger- çeğe aykın beyanda bulunduğu tespit edilenlerin sınavlan geçersiz sa- yüarak atamalan yapılmaz ve alaması yapünu^ olsa dahi iptal edilir.) Giriş şanlarını taşıdığı anlaşılanlar öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nin (ÖSYM) Türkiye Halk Bankası Küçükesat (Ankara) Şu- besi'ndeki 1003 nolu hesabına 80.000 TL. sınav ücretini yatırarak de- kontlannı sınav bürosuna teslim edecek ve aday kimlik belgesi ala- caklardır. 5- Yaalı sınav 24 Kasım 1991 tarihinde saat 14.00'te ÖSYM tarafın- dan tespit edilecek salonlarda yapılacaktır. Sınavın yapılacağı bina, salon ve oda numaralan, adaylann adreslerine önceden postalana- cak ÖSYM sınav giriş belgesinde belirtilecektir. 6- Yazılı imtihan; — Ekonomi, Maliye, Istatistik, Hukuk, İdari Bilimler, Türkçe ve Inkılap Tarihi konulannda yapılacaktır. Ekonomi ve Maliye sınavında, Makro ve Mikro Ekonomi, Genel Planlama ve Türkiye'deki Uygulaması, Kamu Gelirleri, Kamu Har- camalan ve Maliye Politikası, Bütçe ve Bütce Politikası, Türk Bütçe Sistemi ve tstatistik Konulan, Hukuk ve ldari Bilimler Sınavı'nda ise Anayasa Hukuku, Idare Hu- kuku ve Yönetim Bilimi konulanna yer verilecektir. 7- Yazılı sınava girişte Bakanlıkça verilen Aday Kimlik Belgesi ve ÖSYM Sınav Giriş Belgesi ile adayın kimliğini gösteren resimli diğer bir belge bulundurulacaktır. Adaylar beraberlerinde yumuşak kur- şun kalem ve silgi getireceklerdir. 8- Yazılı sınav değerlendirmesi 100 puan üzerinden yapüacak ve de- ğerlendinne sonucunda; 70 ve daha yüksek puan alanlar yazılı sınavı kazannuş sayılacaklardır. 9- Yazüı sınavı kazananlar, Bakanlık Merkezinde ilan olunacak bir tarihte sözlü sınava tabi tutulacaklar ve sınavı kazananlar daha son- ra Bakanlıkça yukanda belirtilen kadrolara atanacaklardır. PERSONEL GENEL M Ü D U R L Ü Ğ Ü DALYAN ÇOÇLK İJJÇOCUKLAR W rf DÜNYAMIZIN « > RENKLERİDİR f| 3-6 yaş, okul öncesi 7-12 yaş, etüt Her gun Ingılızce * Bale ve rıtmik jimnastik ' Tiyatro. folklor * Aylık pedagoji seanslan ' Perıyodık sağlık ve dış kontrolü ' Devamlı muzik yayını Tel: 385 09 49 Yeşilkır Sok Yoğurtçubaşı Çıkmazı No 5 Dalyan/Fenerbahce HEKIMLERİMİZE DUYURU İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi XI. Kurultayı 22-25 Eylül 1991'de THE MARMARATaksim'de toplanacaktır. Kardiyoloji, Fizyoloji, AIDS, Onkoloji, Radyoloji konularının etraflı inceleneceği kurultaya katılmanızı diliyoruz. YÖNETİCİ SEKRETERİ Dosyalama bilgisine sahip, 10 parmak daktilo ve çağdaş haberleşme araçlarını kullanabilen, Ingilizce dilini çok iyi derecede konuşup yazabilen... Isteklilerin en geç 01.10.1991 tarihine kadar aşağıdaki adrese şahsen veya fotoğraflı özgeçmişleriyle yazılı olarak başvurmaları rıca olunur. DELTA UMİTED Yerebatan Cd.Muhteremefendi Sk. 15 Sullanahmet-lstanbul İNGİLİZCE BILMEMEK EKSİKLİKTİR Bu duşunceyı paylaşan ınsanlara ' • DoçeııüıK Bankacılık • OYS sınavlarına hazırtık • Kolej ogrencılerı ve Yelışkırıler Sa.ıı mrcti: 25.000 TL 349 34 47 ÂCOTJRK'ÜN YANINDA Salifa Bozok-Cemal S3ozok 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul ödemeti göndcrilmez. CS) TÜRK KALP VAKFI Muayene Teşhia Tadavi, Kbntrol Laboratuvar. Röntgen 175 12 44/45-148 58 86
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear