18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 14 EYLÜL 1991 FatJh'in Rusıınıat Çadırı! Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın sayın uzmanları, vergi kaybını, suiistimali, rüşveti önleyeceğiz diye yüzlerce memuru hiçbir devlet ciddiyeti olmayan barakalara doldurarak onlara tomar tomar evrak ve sayfalarca defter doldurtarak devlete gelir mi sağlamak istiyorlar? Ticaret liseleri için yazılmış maliye ders kitaplarında dahi verginin iktisadiliği ilkesi diye bir kural önemle belirtilir. Prof. Dr. HAYDAR KAZGAN Fatih Sultan Mehmet'in, Bizans'ı ele geçir- diği ilk günlerde en çok hayret ettiği ve bir ba- kıma hayran olduğu şeylerden biri de Bizans- ın gelir kaynakları idi. GeTçekte şehre girdiği zaman Bizans hazinesini boş bulmuştu, ama saraylar, sokaklar, evler, çarşılar, halkın kılık kıyafeti hiçbir iş yapmadan lüks hayat yaşa- yan soylular, uzun denebilecek bir kuşatma ve onun getirdiği yokluklara karşın görkemlili- gini koruyordu. Fatih, Bizans'ı ele geçirmeyi kafasına koyduğu andan itibaren düşmanının gilcünü öğrenmek için özellikle Galata'da sar- raflık, bankacılık, komisyonculuk yapan ve bu arada birçok Bizans gelirlerinin mültezimi olan ünlü kişilerle de bağlantı kurmuş, bun- larla meşverete bile girmiş ve kendilerine kenti ele geçirdikten sonra koyduğu kanunlara uy- mak koşuluyla işlerine devam etmekte tama- men özgür olacaklarını vaat etmişti. Nitekim sonra da bu vaadi tutmuş ve Osmanlı başken- tinde 1930'lann başına kadar sürecek bazı ay- ncahklara sahip bir finans piyasasının faali- yet göstermesini sağlamış olacaktır. tşte Fatih Sultan Mehmet, bu ünlü banker tüccar kimselere Bizans'ın bu zenginliğinin, azametinin kaynağı nedir diye sorduğunda karşısındakiler hep bir ağızdan, "Rüsumat, Padişahım" diye yanıt vermişlerdir. Neydi o zaman bu rüsumat? O günlerde Bizans'a her gün yük boşaltan ve yük alan en az elli irili ufaklı yelkenli gemi yanında bir o kadar da transit gemi geçiyordu Boğaz'dan. Aynca kü- rekli küçük gemiler de bir hayli idi, onlar da yük alıp boşaltıyor ya da transit geçiyorlardı. Fakat o dönemde transit geçme, ytlk alıp bo- şaltmama anlamına geliyordu, ama bu gemi- ler Haliç"e girip yelken ve kaJafat onarımı için muhakkak uğrak yapmak zorunda idiler. Ay- rıca kumanya almak sorunu da vardı. İşte bü- tün bu yük boşaltma, yük alma ve sair mak- sat uğraklar için Bizansldar on çeşitten fazla vergi ve harç almakta idiler. Fakat bu işi dev- let kendi memurlanna vermiyor, Galatalı ban- ker ve tüccarlara ihale ediyordu. Buna, son- radan Osmanlı tarihine de geçen mültezimlik denecektir. Devlet her yıl, özellikle limanlar- da alınan gümrük resmi ve sair vergileri, her yıl ya da iki yılda bir ihale ile sarraflara peşin para karşılığında devrederdi. Bu, bir bakıma özelleştirme idi ve gerçekte Osmanlı tarihin- de bütün dedikodulara karşın sürekli savaş- ların fınansmanında en büyük kaynağı oluş- turmuştur. Zira mültezimler, bu işin cibaye- tinde (Osmanlı'da vergi toplanması) büyük ta- sarruf sağlayan bir organizasyon kurmuşlar- dı. örneğin 19. yüzyılın ortalarına doğru Ban- ker Baltacı (Baltazzi), tzmir gümrükleri ve bağlı vergi ve rüsumlann cibayeti için on beş kişilik bir kadro kurmuştu. Oysa 3. Selim dö- neminde bu gümrükler devlet tarafından enu- net usulii denilen bir usulle yönetildiğinde en az iki yüz kişi kullarulmış ve toplanan hasılat da Baltacı'nın hükümete verdiğinin yarısına bile ulaşmamıştır. Hele Baltacı'nın bu işten sağladığı kâr, ne olacak diyeceksiniz. Onu Av- rupa'nın en ünlü ve zengin kişisi yapacaktır. Fatih, "Bizans'ın zenginliğinin madenini buldum" diye hemen işe atılır ve Galata nh- tımında muhasara sırasında Bizanslılar tara- fından düşmanın eline geçmesin diye yakıp yı- kılan yere hemen "Rüsumat Çadın"nı kurdu- rur, ama bu işin işletmesini GalataJılara bıra- kır ve onlardan her ay maktu bir para almaya başlar. Yalnız muhafızlar kendi adamlarıdır. Hatta tüccarlar arasında çıkacak anlaşmazlık- ları çözmek için kurulan mahkemenin yöne- timini bile Galatalılara bırakır. Yazık ki öte- den beri Türkiye'de üniversitelerde de resmi ta- rih kalıplan ve düzenlemeleri ile yetinmek zo- runda kaldığımız için bu tür önemli ayrıntı- ları bilemiyorduk. Yalnız kapitülasyonların Galata'da başladığı hiç olmazsa artık ortaya çıkmış bulunmaktadır. Masraf vergiyi aşıyor İşte 'Fatih'in Rüsumat Çadın' başlığını koy- duğumuz bu yazı aslında tarihin bu kısmını biraz olsun aydınlatmak için değil, günümüz- de ve benim bu günJerde başımdan geçen bir "rüsumat" olayını dile getirmek için kaleme alınmıştır. Birkaç hafta kadar önce Amerika 1 dan yakında dönüş yapacak oğlum kitapları- m ve bazı zati eşyalarını sadece bir telefon et- mek suretiyle başka hiçbir zahmete katlanma- dan, -söylediğine göre: "Telefon ettik ve kitap- lar ile eşyalan bir kenara koyduk. Biz evde yokken gelip yöneticiye kapıyı açtırıp alıp götürmüşler" 191 kilo ve dört ayn paketten oluşan kitap ve eşyalarını Lufthansa'nın koli servisi ile Yeşilköy Havalimanı'na yollamışlar. Lufthansa'nuı ihbarnamesi posta ile bana gel- di, ben de hemen gittim. Lufthansa'nın Yeşil- köy'deki bürosunda beni taıuyan bir memur bana ordinoyu düzenleyip verdi. "Şimdi ne yapacağım" dediğimde, biraz ötede ağaçhk- lar arasında kaybolmuş barakaları gösteverek "Gümrüğe gidip malınızı çekeceksiniz" dedi. Dedi ama, yüzünde bir anda yan alaycı yarı endişeli bir görüntü belirince ben hemen, "Bu iş ne kadar sürer" dedim. Yanıt vermek iste- medi, ısrar edince "Kendinizi tanıtın, belki bu- gün işiniz biter" dediği zaman saat sabahın dokuzbuçuğu idi. Gösterdiği yere yaklaştıkça, acaba yanlış bir yere mi geldim diyordum kendi kendime; bir sürü baraka benzeri yerler ve ellerinde kâğıt- larla bu barakalara girip çıkan çoğu genç, bir hayli sayıda insan. Arada birkaç kadın ve ih- tiyar nine de var; sıcaktan oturmuş toprağın üstüne, elinde bir yığın evrak, etrafına dert ya- narken bir yandan da terini siliyor. Yanmdan geçerken biraz durup baktım. Elinde bir sürü evrak ve yakasında kimlik kartı asılı bir deli- kanlı: "İki gündür burada, torunu Almanya1 dan bir televizyon yollamış onu almaya çahşıyor" dedi. Baktım iş zor, hemen müdür muavinlerinden birinin odasına sırayı bekle- meden girdim. Kendimi tanıttım, beni büyük bir nezaketle kabul ederek buyur ettiler ve or- dinomu elimden alarak işlemi başlattılar. Bir saat kadar orada oturdum. Yalnız bir şey dik- katimi çekti: İçeriye imza için giren adamlar hep aynı idi. İşin bir kısnu bitiyor, yenisi için -hem de biten kısım için yine imza gerektiği için olacak- aynı adam müdür yardımcısını işi tam bitene kadar en az dört kez ziyaret etmiş oluyordu. Neyse, benim işim tamamlandı zan- nederek müdüre teşekkürlerimi beyan edince, "Hocam, asıl iş şimdi başlıyor" demesin mi! Meğer bizim eşyalar 'çarter' gümrüğünde imiş, haydi kalktık, oraya gittik, bir hayli mesafe- de. Ambarda eşyaları aramak gerekti. Neyse ki ambarın, ilkokulu bitirdikleri bile şüpheli hamallannm, gelen eşyayı istif ettikleri için ka- faları elektronik beyin gibi işliyor. Bilgisayarlı ilköğretim yapamamalarına karşm hemen be- nim eşyalan bulup getirdiler. Bulduk ama, da- ha işin başındayız. Muayene memuru çok na- zik bir genç, benden açıklama istedi ve beya- nım üzerine teşekkür ederek gümrük resmine tabi olmadan sadece antrepo ücreti ödeme ko- şulu ile çıkış iznini imzaladı. Ama bu arada antrepo ücreti olan 21 bin lirayı ödemek için yollara koyulduk. Yürü babam yürü. Baraka- lar memur dolu, ama yine yetmemiş olacak ki tahakkuk memurluğu tek hücreli bir yapı. Oraya geldim, ama saat de öğle tatilinin baş- ladığını gösteriyordu. Hangarlann kapılan ka- pandı. Bütün memurlar oradaki kantüıin kuy- ruğunu oluşturmaya başladılar. Ben de güneş altında bir sandalye ele geçirdim ve bekleme- ye başladım. İşte o zaman Fatihin Çadın gel- di aklıma. Maliye ve Gümrük Bakanlığı'mn sayın uz- manları vergi kaybını, sui'stimali, rüşveti ön- leyeceğiz diye yüzlerce memuru hiçbir devlet ciddiyeti olmayan barakalara doldurarak on- lara tomar tomar evrak ve sayfalarca defter doldurtarak devlete gelir mi sağlamak istiyor- lar? Ticaret liseleri için yazılmış maliye ders kitaplannda dahi verginin iktisadiliği ilkesi di- ye bir kural önemle belirtilir. Bir verginin ge- tireceği hasılat ile o hasılatı elde etmek için idarenin yapacağı her türlü masraf (sadece cari masraflar değil, yatırım masraflan da dahil) arasındaki oranın büyüklüğü, başarının gös- tergesi sayüır. Ben işi pek yakından inceledim, ama içimde bir şüphe var; o dar barakalarda toplanan vergi hasılatının, bırakalım baraka- ların inşası için yapılan masraflan, memur maaşlanru dahi karşılamayacağıdır. Sonra kal- dı ki dünyanın hiçbir yerinde, hele kapısında beklediğimiz Ortak Pazar ülkelerinde, güm- rük ve hatta ardiye parası bile ödenmeden içeri sokulan eşyadan gümrük almaya kalkmak ve hem de insanlan bu kadar eziyet ile karşı kar- şıya bırakmak hiçbir kitapta yazmaz. İşkencenin bitişi Müdürlerden biri "Hocam orman yangın- ları ile uğraşıyoruz, burada bir yılda sarfetti- ğimiz kâğıt kaç ormanı yakıyor, kimse bunun farkında değil" dedi. Zaten ilgililerden böyle sözler işittiğim için işlemi sonuna kadar gö- türdüm. Yoksa hemen başta bırakır, geriye yol- layın derdim. Neyse saat iki oldu, yine bir sürü kâğıt ve imza ve yoklamadan sonra eşyalan kamyonete yükledik ve evin yolunu tuttuk. Yolda şoför yorgun ve Uzgün halimi görerek "Beybaba, yanlış iş yaptın, bu işi komisyoncuya verecek- tin, evine kadar teslim edeceklerdi" dedi ve açıklamaya başladı... Şoförün söylediklerini yazarsam romanalığa başlamam gerekir. Ama ortada bir gerçek var ki bu gümrük komisyon- culan ile vergi cibayeti zaten özelleştirilmiş oluyor, tıpkı Fatih'in Rüsumat Çadırı'nın et- rafındaki Galatalı komisyoncular gibi. Bu ko- misyoncular da hem devletin hem de mükel- lefin işini kolaylaştırmıyorlar mı? Osmanlı ya- şamı, sanatı, eski İstanbul özlemiile beraber tabii ki mültezimleri de eksik edemeyiz. EVET/HAYIR OKT4YAKBAL Seçim Yanşında KadınlariDYP'nin 24 itde 484 önseçim adayı var. Geri kalanlan Mer- kez Yönetim Kurulu saptayacak. Sayın Demirel'in ikide bir kadınlan parti saflannda görev almaya çağırdığını gazetelerde okuyoruz. 'Yüz kadın aday'dan söz ediyor. Ne var ki 24 ilde yapılacak önseçime katılmak için başvuran 484 DYP'li aday içinde ancak attı kadın var! Peki, kadınlara parti yönetimlerinde yüzde 25 kota tanıyan SHP'nin önseçim adaylarının kaçı kadın? Listeleri şöyle bir tarayın, İstanbul'dan 15, Ankara'dan 4, İzmir'den 3, Adana 1 dan ve Bursa'dan 2 kadının adına rastlarsınız. öteki illerde ki kadın adayları bu kadar bile değil! Birkaç gün sonra yapılacak önseçimde bu kadınların kaçı listelerde ön yerlere gelebilecek, orası da kuşkulu! Demek kadın adayiarın pek azı Meclis'te yer alabilecek. Haydi mer- kez kontenjanından da bir iki kadını sağlam yerlerden gös- tersinler, yine de parlamentoda sosyal demokrat partinin ka- dın temsilcileri üçü beşi geçemeyecek! Bir ülke nüfusunun yarısını kadınlar oiuşturuyor. En büyük sorumluluk taşıyan görevterde başarıyta uğraş veren kadın- lanmız var. Ama onların seçim denen sınavda başarı kaza- nabilmeteri çok güç, hatta olanaksız. Daha 1957 seçimleri öncesinde ismetlnönü'ye bunun nedenini sormuştum. "Er- kekler kadınlara yer bırakmıyor. Kadınlar da erkeklerle savaş- mayı göze alamıyor" gibi bir yanıt vermişti. Sayın Erdal İnö- nü birkaç yıl önce Dikili'de kadınlara yüzde 25 kota tanına- cağını söylemiş, iki yıl önce merkez yönetimde olsun, il ve ilçe yönetimlerinde olsun kadın kotası uygulanmaya başlan- mıştı. Ama bu yararlı girişim bu kadarla kaldı. Kadınların bütün çabalarına karşın kadın kotası -hiç değiise yüzde 10 oranın- da olsun- yürürlüğe konmadı. 20 Ekim seçimlerinden sonra göreceksiniz 450 kişilik TBMM'de yer alan kadınların sayısı yine iki elin parmak sayısını geçmeyecek. Derier ki ne diye kadınlara ayrıcalık tanınsın? Madem ki yasalara göre kadın-erkek eşitliği var, öyleyse kadınlar da er- kekler gibi önseçime girsin, erkeklerle yarışsın. Bu düşün- ceye katılmak koiaydır. Ama bir de en ileri Batı ülkelerindeki uygulamaya bir göz atmak gerekmez mi? Norveç'te kadın- lara ve erkeklere yüzde 25 kota ayrıldığını biliyor musunuz? isveç'te, Almanya'da, hatta yeni Afrika ülkelerinde... Yurdumuza gelen Norveç Başbakanı "Kadınlar mecliste çoğunluğu elde etmesinler diye, erkeklere yüzde 25 kota tanıdık" dememiş miydi? Atatürk döneminde 18 kadın milletvekiii vardı. Elbet bu ka- dınları listeye koyan Atatürk'tü. ANAP, DSR Refah, MÇP, SP gibi partiler önseçim yapmı- yorlar. Merkez kurullan ya da parti liderleri adayları saptıyor. Onseçimsiz liste hazırlayan partilerin de kadınlara pek az yer ayırdıklanm görüyoruz. Merak ediyorum, bu partilerin millet- vekiii adaylan arasında kaç kadın yer alacak? Şu anda TBMM'de altı kadın milletvekiii var. Yeni dönem- de bu sayının birkaç kat artması beklenir. Sonucu yakında göreceğiz. Anti-Terör Yasası ve Isveç Cezaevlerî Gezdiğimiz bırinci cezaevi yemyeşil koruluklar içinde inşa edilmiş, çamlar arasında bir bina. Her hükümlünün bir odası var, tertemiz yataklar, çalışma masası, sandalyeler, televizyon, yazı makinesi, radyo ve banyo. Bunlar her odada bulunuyor. Hükürnlüler için yapılmış büyük bir oturma ve çay salonu. Lüks bir otelin salonu kadar iyi döşenmiş. HALITÇELENK Hukukçu ~ "lerörle Mücadele Kanunu" XI Nisah 1991 gününde yürürlüğe girdi. Bu yasa kamuoyunda ve hukuk çevrelerinde bü- yük tepkiyle karşılandı. Siyasal partiler, hukuk kuruluşlan, üniversite öğretim üyeleri ve demokratik kitle örgütleri ya- saya karşı çıktılar. İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, Ankara 4. Kolordu Askeri Mahkemesi, yasanın "şarth saLverme"ye ilişkin maddelerinin anayasarun eşitlik ilkesine aykırı olduğu- nu ileri sürerek konuyu Anayasa Mahke- mesi'ne götürdüler. SHP, yasanın öteki birçok maddelerinin anayasaya ve hukuk ilkelerine ters düştüğünü açıklayarak Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası aç- tı. Biz de bu sütunlarda yasa tasansının ve daha sonralan yasanın birçok yönleri üzerinde düşüncelerimizi açıkladik ve bu yasanın "devlet terörü"ne yol açtığını söyledik. Bugün burada Antiterör Yasa- sı'mn infaza (cezalann yerine getirilme- si) ilişkin hükümleri ve Isveç cezaevlerin- deki düzenlemeler üzerinde durmak isti- yoruz. tnfazda çagdaşhk BİLKENT ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR ENSTİTÜSÜ LİSANŞÜSTÜ RESİM PROGRAMINA ÖĞRENCİ ALINACAKTIR 1991-92 yılında, Resim programına sınavla Yüksek Lisans öğrencileri alınacaktır. Sınavlar Ingilizce yapılacaktır. Isteklilerin Güzel Sanatlar Enstitüsü'nden alacakları başvuru formlarını ve ıstenen belgeleri en geç 23 Eyiül 1991 Pazartesi günü, saat 17.00'ye kadar Enstitü'ye ıletmiş olmaları gerekmektedir. Sınav Şekli Tarih ve Saat Ingilizce Yeterlik (Çeviri Yazılı) Portfolyo Değerlendirmesi ve Mülakat 24.9.1991, 10.00 25.9.1991, 10.00 Değerlendirme sonucu başarılı olan adaylar arasından Araştırma Görevlileri de atanabilecektir. BAŞVURU ADRESİ Bilkenl Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü 06533 Bılkent ANKARA Tel. 266 44 71 Terörle Mücadele Yasası'nm-16/1. madde- sinde, bu yasa kapsamına giren suçlardan hükumlü olanlann cezalan "tek kişilik ve- ya üç kişilik odalarda infaz edilir" denildik- ten sonra maddenin 4. fıkrasında, bu suç- lardan tutuklananlann da birinci fıkrada gösterilen şekilde inşa edilmiş tutukevlerin- de muhafaza edilecekleri hükme bağlanmış- tır. Yani tutuklular da hükümlüler gibi bu cezaevlerinde bulundurulacaklardır. Bu maddeye göre henüz yargılanmamış, terör suçu işleyip işlemediği kesin bir mah- keme karanyla saptanmamış kişiler de hüc- relere konulacaktır. "Hücre"nin bir tabut- luktan pek farkı olmadığıru, buralarda as- gari ölçülerde insanca yaşamanın olanak- sız olduğunu, bu hücrelerde kalmanın baş- lı başına bir işkence oluşturduğunu söyle- meye gerek yoktur sanıyoruz. İsveç'te cezaevleri Yasanın bu maddelerini okurken bir sü- re önce yaşam arkadaşun avukat Şekibe Çe- lenk'Ie birlikte gidip gezdiğimiz Isveç ceza- evlerini anımsıyorum ve infaz sistemi yö- nünden cezaevlerimizin ne kadar cağdışı bir dunımda bulunduğunu düşonmekten ken- dimi alamıyorum. Stockholm'e gidiyoruz. Bir Isveç yüksek mahkeme üyesinin yardımı ile Yargıtay Ce- za Dairesi'nde bir duruşma izliyor ve daha sonra iki cezaevinde incelemeler yapıyoruz. Duruşma sürerken daire başkanı ayağa kal- karak bize hoşgeldiniz diyor ve yer gösteri- yor. Hâkimler, savcı ve taraflar salonda ay- nı düzeyde yerlerde otunıyor. Sanık savcı- nın yanında, savunmanlar da karşılannda oturuyor. Bize yardımda bulunan yüksek mahke- me üyesi, göreceğinıiz birinci cezaevinin in- fazlarından 8-12 ayı kalmış hükümlülerin bulunduğu bir cezaevi, ikincisinin de ağır cezalı hükümlü ve tutuklulann bulunduğu bir cezaevi olduğunu söylüyor. Gezdiğimiz birinci cezaevi yemyeşil ko- ruluklar içinde inşa edilmiş, çamlar arasın- da bir bina. Her hükümlünün bir odası var, tertemiz yataklar, çalışma masası, sandal- yeler, televizyon, yazı makinesi, radyo ve banyo. Bunlar her odada bulunuyor. Hü- kürnlüler için yapılmış büyük bir oturma ve çay salonu. Lüks bir otelin salonu kadar iyi döşenmiş. Yine kataloglarda görebildiğimiz modern bir mutfak. Hükümlü odalaruıda bulunan kitaplıklar dışında aynca büyük bir kitaphk ve okuma soluna da var. Ping- pong masası, bir bilardo salonu, bahçede basketbol alanı, banklar ve spor aletleri. Bahçe açık, duvar ya da telörgü göremiyo- ruz. Cezaevi personelinin tümü bayanlardan oluşuyor. Cezaevi bomboş. Odalarda ve sa- lonlarda kimsecikler yok. Soruyoruz, hü- kümlüler kahvaltılannı yaptıktan sonra ev- lerine, sinemaya, tiyatroya ya da gezmeye gitmişler, akşama yatmaya gelecekler. Böy- lece infazın bitiminde hükümlünün toplum yaşamına uyumu sağlanıyor. Salonda bize çay, pasta ikram ediyorlar, cezaevi ile ilgili bilgiler veriyorlar. Üç ay tatil Cezaevinden çıkarken eşim Şekibe Çe- lenk bana: "Ben burada üç ay tatil yapabilirim" diyor, gülüşüyoruz. Daha sonra Stockholm'e 60 kilometre uzaklıkta bulunan, ağır cezalı hükümlü ve tutuklulann kaldığı cezaevine gidiyoruz. Bu cezaevi de koruluklar içinde. Değişik ton- da yemyeşil çamlar çevreyi sarmış. Istan- bul'un Yakacık Sanatoryumu'nu anımsıyo- ruz. Cezaevi personeUnin hemen tümü ba- yan. Cezaevini yöneten bayan (müdire) bi- zi kapıda karşılıyor. Odasında oruruyonız. Cezaevi hakkında bize bilgiler veriyor. önünde dosyalar ve notlar. Biz cezaevinde ne kadar adi ve siyasal suclu olduğunu, iş- lenen suçların türlerini, oranlarını vb. so- ruyoruz. Bu cezaevinde adam öldürme, ya- ralama, hırsızlık, sahtekârlık, emniyeti kö- tüye kullanma, dolandıncılık vb. suçlardan kimsenin bulunmadığını, ülkelerinde bu suçlann pek az görüldüğünü söylüyor. Ce- zaevinde bulonanların hangi suçlardan tu- tuklu ya da hükümlü bulunduklannı soru- yoruz. Uyuşturucu kullanmak ya da satmak diyor, bu suçlann cezasının çok ağır oldu- ğunu, bu suçlan işleyenlere 1 yıldan üç yıla kadar hapis cezası verildiğini söylüyor. Biz, dağattığı bildirilerden ötürü örgüt üyesi sa- yılan ve 10 yıl ağır hapis cezası ile cezalan- dınlan gençlerimizi anımsıyoruz. Bu cezaevinde de her tutuklu ya da hü- kümlünün birer odası var. Daha önce gör- düğümüz cezaevinde olduğu gibi bu oda- larda da temiz yataklar, lavabo, televizyon, kitaphk, radyo, yazı makinesi ve sandalye- ler var. Odalann dışandaki yeşillikleri gö- ren pencereleri var. Koridorda her üç oda için bir banyo yapılmış. Yönetici bayan her kişi için birer banyo yapmanın hazırlıkla- nnı yaptıklannı söylüyor. Cezaevinin kitap- hğında dünya klasikleri yanında Yasar Ke- mal'in Isveççeye çevrilmiş Ince Memed ro- manını görüyoruz. Okuma odasında hü- kümlüler renkli elbiseleri içinde, kimileri ağızlannda pipolan koltuklara uzanmış ki- tap okuyorlar. Koridorda bir telefon kulübesi var, bir hükümlü telefonla konuşuyor. Isteyen hü- kümlü jetonla yurtiçinde ya da yurtdışın- da istediği kimselerle görüşebiliyor. Ceza- evinin geniş bir bahçesi var. Etrafı şebeke telle çevrilmiş. Havalandırma burada yapı- lıyor. Şebeke tel aralığından dışandaki ko- ruluk görülüyor. Hükümlülerin çahşması için resim ve heykel atölyelerinin yanında dokuma, marangozluk ve benzeri atölyeler var. Cezaevinde tek tip elbise gibi bir uy- gulama yok. Her tutuklu ya da hükümlü is- tediği gibi giyiniyor. Cinsel gereksinme Isveç cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü- lerin cinsel gereksinmeleri de düşünülmüş ve düzenlenmiş. Hükümlü ya da tutuklu- nun eşi ya da arkadaşı belli günlerde hü- kümlünün ve tutuklunun odasında bir ge- ce kalabiliyor. Hükümlü ya da tutuklular, kimi sınırlamalar dışında, görevlilerin yar- dımı ile kendi evine, eşinin yanına ya da ka- dın ya da erkek arkadaşının evine bir gece kalmak üzere götürülüyor ve ertesi günü sa- bahleyin geri getiriüyor. Kaçma girişimin- de bulunanlara sınırlamalar getiriliyor. Insanın sağlığına, kişiliğine ve onuruna değer veren, onu toplumdaki yaşamına ye- niden kazandınnayı amaçlavan bir infaz sis- teminin önemini düşünerek cezaevinden ay- nlıyoruz. SELAHATTİN BALTA SHPİZMIR2BOLGE MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYI Denetde'liler, sendika, dernek ve demokratik kitle örgütlerimizin çalışkan, çilekeş insanlan D O S T L A R I M !.. ilgi. destek ve katkılarınızla Başarma noktasındayız. Çünkü biz öz gücümüzle VE BİRLİKTE AYAKTAYIZ. Hepinizi tek tek kucaklıyor. Teşekkürlerimi bu satırlarla sunuyorum. MÖBLELİ, TAM KONFORLU DAİRE Sahibinden Göztepe Cengiz Han sokakta 160 m2 möbleli, beyaz eşyalı tam konforlu daire satılıktır. Tel: 337 77 88 Native Speaker private instruction Call BRIAN 346 81 29 MERKEZ TEDAVİ POlİKLİNİĞt Votan Cod. No: 82 K: 1 80340 Çoğloyaı W:1301717 Fac1M2252 ' PoiikGnilc ' Röntgen * Ultrotonogrofi * Loboratuvar ' Dif Kliniği 24 SAAT ACIKTIR Sahibinden 91 yapımı 5.10 m Sürat teknesi Ciass 5000, ihtiyaçtan acilen satılık Tel. 559 12 61 18.00'den sonra TEŞEKKÜR Ailemizi sonsuz üzüntüler içinde bırakarak 30.8.1991 tarihinde aramızdan ayrılan biricik eşim, sevgili babam KÂZIM BİLGİLİ'nin son yolculuğunda bizleri yalnız bırakmayan, buyük acımızı paylaşan T.C. Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkanı ve çok değerli Genel Miidiirii, duyarlı, örnek insan Sayın Dr. Ş. COŞKUN ULUSOY'A; T.C. Ziraat Bankası Genel Müdürlüğii'ne, Bölge ve Şube Müdürlüklerine; Tariş, Tarişbank, Antbirlik ve Töbank'ın Sayın Genel Miidürlerine; Başak Sigorta'nın değerli Yönetim ve Denetim Kurulu Üyelerine; bizleri sevgiyle kuşatan BAŞAK SİGORTA çalışanlanna, emeklilerine ve acentelerine; Başak Depoculuk A.Ş. çalışanlanna: Başak Sigorta'nın değerli reasürörlerine; Tiim Sigorta ve Reasürans Şirketlerinin sayın temsilcilerine; Hastalığı süresince kendisine destek veren Sn. Sedat Yazıcı ve Eda Grafik'teki çok sevgili çalışma arkadaşlarına; kendisini uğurlamaya ve evimize gelerek, telefon ederek, mektup, telgraf, faks göndererek, çelenkleriyle ve vakıflara bağışlarıyla bize desteklerini esirgemeyen tüm arkadaş, akraba ve dostlarımıza, yürek dolusu teşekkürlerimizi sunarız. MUZAFFER - AIA BİLGİLİ " I LOVE YOU" "Beni Bana bırak!" Seni Sana bıraktık Sevgili METEV OKTiVY ağabeyimiz... EDİP, İSLAM ÇUPİ, DOBt HASAN VE "AĞIR MASA ARKADAŞLARIN" OLUM VE TEŞEKKÜR Gazeteci Ismail Sadık'ın eşi, Dilek Erdal'm arnesi, Erkal Erdal'ın kayınvahdesi, Eray ve Berkay'ın anneanneleri, SÜLBİYE SADIK vefaı etmiş ve 12.9.1991 'de Ankara'da loprağa \enlmıştir. Cenazemize katılan. acımızı paylaşan akraba ve dostlarımıza, Anadolu Üniversitesi Rektorlüğu'ne, Açık Oğretim Fakultesi Dekanlığı'na, Turk-tş yonetıcılerine ve gazeteci dostlarımıza teşekkuru bir borç bilirız. AtLESt Yurtdışında yitirdiğimiz DURSUN IŞIK'ın anısı mücadelemizde yaşayacaktır. Cenazesi yarın (14 Eylül Cumartesi) ikindi namazından sonra (16.45) Karacaahmet Mezarlığı'ndan kaldırılacaktır. Ailesi ve Devrimci Arkadaşları adına AHMET IŞIK ANMA Sevgili arkadaşımız can dostumuz değerli bilim adamı Prof. Dr. MURAT SARICA'yı ölümünün 8. yılında sevgi ve saygıyla anıyoruz. DOSTLARI )MÜCADELE %JMÜCADELE >ÂÂ&il KAYBEDiN HALK OUCAKTIB HAKLIYIZ KAZANACAGIZ SEÇİM ÇARE DEĞİL Halkın yaşadığı ekonomik ve siyasi sorunlara seçimlerin çare olamayacağı açıktır. • GORBAÇOVA AÇIK MEKTUP • SOSYALİZMVE YENİ İNSAN KIBRIS'I DA glİTes'A SORUN... DOME CELEBRITY LAPETHOS GRAND ROCK RIVER SIDE DENİZ KIZI GOLDEN BAY 1.340.000 TL. : 925.000 TL. : 960.000 TL. : 855.000 TL. : 855.000 TL. : 820.000 TL. :610.000 TL. Fiyatlara 7 gece 8 gün YP konaklama, transferler ve yerel rehberlik hizmetleri dahildir. Uçak rezervasyonları acentemiz tarafından yaptırılabilir. Tel 90 (1) 132 48 42 90(1) 132 48 43 90(1) 132 36 95 Fax 90(1) 132 36 96 Halaskârgazı Caddesı 48'1 80220 Islanbul/Turkey
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear