18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
' CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 AĞUSTOS 1991 Uçmak • Tamıı Her toplumun, her dinin kendine özgü töreleri, inançları vardır. Bunlann oluşumunda bireylerin katkıları yok gibidir. Yazgısı gereği, rastlantı sonucu olarak bağlandığı toplumun törelerini, inançlarım benimsemek zorunda kalan kişi toplumun yamlgılarından sorumlu tutulamaz. Dolayısıyla cezalandınlamaz, tamuya atılamaz. CEMİL YENER Emekli Yazın Öğretmeni 12., 13. yüzyıllarda yaşamış bir Islam dü- Çoban, "Yeri göğü yaratanla" diye yanıt ve- şünürü vardır, Muhyiddin Arabi derler. En- dülüs'te doğmuş, Kuzey Afrika'yı dolaşıp Or- tadoğu'ya gelmiş. Anadolu'ya da uğramış. Malatya'da, Konya'da bulunmuş. 1240'ta Şam'da ölmüş. Sanı, Şeyhü'l-Ekber (En büyük şeyh.) Kitaplık kataloglannda bile adının ya- nına Şeyhu'l-Ekber sanı konur. Yapıtlannm en ünlülerinden biri Fususü'l-Hikem (Düşünü Cevahirleri) adlı kitabıdır. Düşünür, bu kita- bında Tanrı'nın Rahman, (esirgeyici, bağışla- yıcı) adından yola çıkarak hiçbir yaratığın ta- muya (cehenneme) gitmeyeceği görüşunü sa- vunur. Çünkü bağışlayıcı olan ulu variık, iş- kence edilmek için bir variık yaratmaz. Şeyh'e göre şeytan bile tamu'luk değildir. Çünkü gö- revlidir. Puta tapanlar ise gerçekte tapar gö- ründükleri taş ya da tahta parçasına değil, on- ların simgelediği ulu yaratıcıya tapmaktadır- lar. Mevlana'nın Mesnevi'sinde, her insanın kendi anlayışı, kendi bilgi düzeyi içinde Tan- n'ya tapınması gerektiğini belirten ilginç bir öykü var: Musa Peygamber yolda bir çoban gorur. Çoban şöyle söylenmektedir: "Ey eliaçık Tan- rı! Neredesin ki sana kulluk edeyün, çanğuıı dikeyim, sacını tarayayım, giysini yıkayayım, bitlerini ayıklayayım, sana süt vereyim... elini Öpeyim, yatacağın yeri temizleyeyim. Bütün keçilerimi sana kurban edeyim. Bütün ezgile- rim seni anmaktadır!' Musa, çobana kiminle konuştuğunu sorar. rir. Musa sert bir dille çobana çıkışır. Uzun ko- nuşmalar arasında "Eyvah! Sen sersemleşmiş- sin. Çank, giysi ancak sana yaraşır. Güneşin bu gibi nesnelere gereksinimi olur mu? Böyle sözlere son vermezsen bir od gelir, halkı yakar" sözleri yer alır. Çoban, "Ey Musa! Ağzunı tıkadın, pişman- lıkla canımı yaktın" der. Üstünü başını yırtıp bir 'ah!' çekerek çöle dalar. Çoban gittikten sonra Musa'ya Tann katın- dan, aşağıdaki sözleri de içeren sitemli bir ün gelir: "Ey Musa! Kulumu benden uzaklaştır- dın. Ben her insana bir huy, bir anlatım bici- mi verdim. Başkasına övgü olan bir söz, sana yergi gibi gelebilir. Onun için bal, senin için ağı olabilir?' Bu öykücükte çoban, Tann'yı bir insan ola- rak imgeliyor. Ancak Tanrı, an gönülle yapı- lan bu saçma yakanyı hoşgörü ile karşıüyor, geçerli ve değerli buluyor. Yeryüzünde birçok din, birçok mezhep var. Bunlann her biri kendi törelerine, kendi an- layışlanna göre kendi dilleriyle tapınır. Her bi- reyin dini, bağlı bulunduğu toplumun, içinde doğup büyüdüğü ailenin dinidir genellikle. Bu durum doğaldır. Demek ki evreni yöneten var- lığın (Adı Tann, Allah, Huda, Dieu, Brahma, Ahuramazda... ne olursa olsun) koyduğu, en azından onayladığı bir duzendir. Bu dünyadadır uçmak! îslam mezhepleri ve tarikatlan arasında Ka- ran'da sözü edilen uçmak (cennet) ödülü ile tamu cezasınnı öbür dünyada değil, içinde ya- şadığımız dunyada olduğuna inananlar vardır. Bunlardan biri, belki de en önemlisi olan Kar- matıyya (Karmatilik) IX. yüzyılda Kûfe do- laylannda doğup birçok îslam ülkelerine ya- yılmıştır. Etkisi yüzyıllarca süren bu tarikat, birçok kanlı olaylara kaynak olmasma karşın, insanlar arasında kardeşlik ve eşitlik düşün- cesinin yayılmasına, üniversitenin gelişmesine katkıda bulunmuş, Ahilik (Fütüvvet) örgütü- nün, esnaf birliklerinin kurulması gibi birta- kım toplumsal gelişmelere de öncülük'etmiş- tir. XV. yüzyılın ünlü Türk düşünürü Simavnalı Şeyh Bedrettin, "Vâridat" adlı yapmnda, ki- taplarda sözü edilen uçmak, huri, köşkler, ağaçlar, yemişler, ırmaklar, tamu, od... söz- cüklerinin açık anlamlan ötesinde, ancak er- miş kişilerin anlayabileceği anlamlan bulun- duğunu ileri sürer. Şeyhe göre ölümden son- ra çüriiyüp dagüan viicut parçalan yeniden bir araya gelerek bütünleşemez. Uçmak denilen ödıil yaşamda kavuşuİan mutluluk, tamu de- nilen ceza da uğranılan mutsazluklardır. An- cak bu mutluluğu, tasavvufçulann kamutan- rıcüık anlayışına göre yorumlar ve insanın Tanrı varhğı ile özdeşleşmesi olarak gösterme- ye calışır. Şeyh Bedrettin'in, başka dinlerden söz et- memiş olmakla birlikte, Müslümanlık, Hıris- tiyanlık, Musevilik arasmda önemli bir ayrım gözetmediği de biliniyor. Kuran'da, bu üç di- nin dışında, Tann katında geçerli dinler bu- lunabileceğini sezdiren ayetler var: "Her biri- nize bir yol, bir şeriat verdik. Dileseydik he- pinizi bir ümmet yapardık." (5 Maide 48. ayet.) "Her buduna peygamber gönderdik!' (10 Yunus 48, 74. ayetler.) "Her toplumun bir kılavuzn var." (13 Ra'd, 7. ayet.) "Biz her buduna kendi diliyle peygamber gönderdik." (14 Ibrahim, 4 ayet.) "Kuran'ı anlayasınız diye Arapça indirdik." (12 Yusuf 2. ayet.) "Her buduna bir yol verdik." (Hac 66. ayet.) "Peygamber göndennediklerimizi cezalan- dırmayız." (lsra 15. ayet.) Her toplumun, her dinin kendine özgü tö- releri, inançları vardır. Bunlann oluşumunda bireylerin katkıları yok gibidir. Yazgısı gere- ği, rastlantı sonucu olarak bağlandıfı toplu- mun törelerini, inançlarım benimsemek zo- runda kalan kişi, toplumun yamlgılarından sorumlu tutulamaz. Dolayısıyla cezalandırı- lamaz, tamu'ya atılamaz. Atılırsa haksızlık, adaletsizlik olur. Haksızlıkla adaletsizlik Ulu Tann'ya yakışmaz. Toplumlann töreleri ve inançları, Tann istemine karşm, başka güçler- ce oluşturulmuşsa bu durumda Tann erki ye- tersiz kalmış demektir. Bu da Ulu Tann nite- liğiyle bağdaşmaz. Tann tamuda cezalandırmaz... Yeryuzundeki dinlerden yalnız birıne bağlı olanlar tamu'dan kunulacaksa bu din, en ka- labalık nüfuslu din olsa bile, beş milyarlık dunya nüfusunun üç buçuk milyan tamu'ya gidecektir. Bir ara, gazetelerde Islama göre, Hıristiyan- larla Musevilerin de iyilerinin tamndan kur- tulacağı konusu tartışıldı. Göksel (semavi) di- ye adlandınlan bu üç dini benimseyenler dün- ya nüfusunun yaklaşık yarısıdır. Demek ki öbür yansı sorgulanmadan, yargılanmadan doğruca tamuya gidecektir. Bunlar dinlerini kendileri seçmemişlerdir. Göksel dinlerin var- lığını ve niteliklerini pek azı bilir. Içlerinde, kendi dini dışında başka dinlerin varlığından haberi olmayanları pek çoktur. Bunlar, "Ni- çin Müslüman, Hıristiyan ya da Musevi olma- dın?" diye suçlanamaz elbette. Bu durumda akıl, bizi en büyük Şeyh Muh- yiddin Arabi'nin savmı benimsemeye zorluyor: "Ulu Tann hiçbir yarattığını tamuda yakarak cezalandırmaz." EVET/HAYIR OKlftYAKBAL Yassıada Günlerinden... 27 Mayıs devrimı, Yassıada duruşmaları son günlerin baş- lıca konusu. TV ekranında da izledık bu tartışmaları... Genç bir gazete yazarı olarak bu ilginç tarıh yaprağını yaşamış ki- şılerdenım. O yıllarda 'Vatan' gazetesinde bu konuda birçok köşe yazısı yayımladım. 27 Mayıs 1960 öncesinde DP ikti- dannın tuttuğu yolun bir çıkmaza dayandığını, halkın güve- nini, sevgısını yitiren DP'nın bir an önce iktidardan seçim yo- luyla ayrılması gerektiğini kaç kez yazdım! Ama DP'lilerin, başta Bayar ve Menderes'in, partizanca tu- tumu buna olanak tanımadı. Tahkikat Komısyonu kurarak, İnönü'yü Meclis'ten atarak, gençlik gösterilerıni silahla bas- tırarak, yükseköğrenım binalannı kurşunla delik deşik ede- rek, 'tenkıl tenkil' dıyerek.. Yassıada duruşmalarını huzünle izlemiştim. Koskoca bir iktidar kadrosu önümüzdeydi. Acı bir sonuçtu bul Ama ne çare ki demokratik yoldan ayrılanlar iktidardan düşürülmek zorunda kalmışlardı. Şimdı size 1 Ekım 1960 günu 'Vatan' gazetesinde çıkan •biı- yazimı sunmak istiyorum. Yüksek Adâîet Divanı'nda he- • sap vermeye çağrılanların tam listesini inceledikten sonra yazdığım "Yassıada'dan Üç Bıldık" başlıklı yazı, hem duy- gusal hem belgesel bir anlam taşımaktadır: "Geçen gün Vatan'da çıkan Yassıada tutuklularının liste- sine bir göz gezdirdıniz mi? Öyleyse garıp bir hüzün sizi sa- nvermiştır. O yüzlerce ad arasında muhakkak tanıdığınız, gör- düğünüz birkaç kişiyi seçmışsinızdir. Tarihte eşi olmayan bir şey bu. Bir Meclis in üçte ikısi ağır suçlarla tutuk bulunsun! Dunyada kolay kolay rastlanmaz bir olay... önümüzde gazete, lısteyi ıncelıyorum. Çoğunu bir kere bile görmedim, bir kere bile konuşmadım Arada bir resimleri çı- kardı, konuşmalarını okurdum. Kımine kızardım, kimıne acır- dım. Kızsam da acısam da bu duruma düşmelerinı istemez- dim. O kendılerine Yaylacı diyenlerden bazı müspet davra- nışlar da bekledığım oldu. Umutlar hep boş çıktı. Yaylacılar, birtürlü rahat yaylalarından inemedıler. Gözlerı bir hırs kap- ladı, bir duman gerçeği kapattı. Olan oldu sonunda. Listede tanıdıklar da yok değil. Bazılarını hem de az çok yakından tanıyorum. Örneğin Burhan Belge. Yirmi yaşımın duygulanyla sevdiğim bir yazar. Bir zamanlar radyo konuş- malarını, makalelerinı kaçırmadığım bir kışı. Az çok tanışmış- lığım da var. Dergi ıdarehanelerınde görüşmüşüz, 1945 yı- lında bir yazar arkadaşımla evıne de gitmişız. Çıkartmayı ta- sarladığı devnmci, Atatürkçu haftalık bir dergiden bıze bah- setmış, bızleri bu dergidetoplayacağını söylemiş... O gunle- rin Belge'sı aydın bir devrimo, sosyalizme kaçan görüşleriy- le biz gençleri çevresınde toplayabilecek bir fikır öncüsü... Nerde 1945ın Belge'si, nerde 1960'ın Yassıada tutuğu! Ara- da neler olmuş, neler bitmiş. On beş yılda kimler ne kalıpla- ra girmiş, kimler hangi kalıplardan çıkmış!.. İşte bir ünlü kişi daha Faruk Nafiz. Bir zamanların sevi- len sayılan şairi. Şiirlerını ortaokul sıralarında ezberlediğmız sanatçı. 'Bu hıyaban ebediyet yoludur' demiş. 'Bin gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor' demiş, 'Yağız atlar kışnedı meşin kırbaç şakladı' demiş. Şiirlerinden çoğu hâlâ ezbe- rimde. Manzum piyeslerini okumuşum, sevmışim. Gençlik çağlarımın değerli şaırinı zamanla beğenmemeye başlamı- şım. Yeni şiir akımlan önünde etkisini yitirmiş. Unutulmaya yüz tutmuş bir şair. Gene de sayılan, sevilen bir kişi. 1946da politikaya girmiş, milletvekili olmuş. On beş yıldır Meclis'te yemin törenlerinden başka yerlerde ağzını açmamış açma- sına, ama neyi değıştırir bu? Faruk Nafiz olup bitenleri sey- retmiş sadece. Belkı parmak da kaldırmamış kötü işlere. Ama itiraz da etmemış. Kötülüklere, iğrençliklere bakmış uzaktan. Şimdi o da Yassıada tutukluları listesinde. Sonra bizım Altemur Kılıç. Aynı odada çaiıstığımız arka- daş. Bu gazetenin eski bir yazarı, bir sekreteri. Sanat sayfa- sını çıkardığımız yıllarda aynı odada karşılıklı masalarda ça- lışmışız. Duvarlara astığı Marilyn Monroe resımlerıni, sonra onları değiştirip yerine astığı ünlü politikacıların fotoğrafları- nı hatırlıyorum. Bir de dış politika yazılarına yerlı yersiz sok- tuğu koyu Osmanlıca sözcüklerı.. Bu sözcüklerle okurlara kendini bilgın, tecrübelı bir yazar diye tanıtmak ısteyişi... Neydi zoru acaba? DP iktıdarından ona neydi? Nıçin son yıllarda o iktidarın savunucularından biri kesılmışti? Anlamak güç... Evet, tutuklular listesi hüzün verıyor. Belkı daha başka ta- nıdıklara da rastlayacağım, vazgeçtim okumaktan. Anlıyorum, herkes kendi kadennı kendi elıyle yaratıyor. Kimse bunu ön- leyemez. Tek güç kendi elimızdedir. Yassıada tutukluları bu durumu sankı ısteyerek yarattılar. Yürüdüklerı yolun sonu açıktı. Nasıl goremediler, nasıl anlayamadılar? Artık listeye bakamıyorum." TEŞEKKÜR Ciddi, başarılı, insancıl çalışmalarından ötürü; Jinekolo, Dr. FEVZİ ŞEN'İ ve Güzelbahçe Kliniği elemanlarını kutlar, teşekkur ederiz. AYŞE VE MICHEL RİVİERE-CELASUN AOKAYBIMIZ Çağlayan-Raşit KELEŞ, Dilek-Sezai BAYAR, Murat DEMİRAY'ın babalan, Onan, Yeşim, Candan, Ata, Ayşem ve Kutlay'ın dedeleri, Hamiyet DEMİRAY'ın sevgili eşi, değerli eğitimci KE3IAL DEMİRAY 6 AĞUSTOS 1991 salı günü vefat etmiştir. Cenazesi 7 AĞUSTOS 1991 Çarşamba oğle namazından sonra Maltepe Camii'den kaldırılarak Cebebi Asri Mezarhğı'na defnedilecektir. AİLESİ NOT Çiçek göndermek ısteyenlerin TEV'e bağışta bulunmaları rıca olunur. 1947 - 1989 ANMA Değerli varhğımız 1978 - 1989 BİRGÜL (ARMAĞAN) KÖSE EVRİM NESLİHAN KÖSE trafik anarşisinde kaybedişimızın ıkıncı yılında anılannızla düşüncelerinızle yapıtlannla yaşayacaksınız nur içinde yaun güzel insanlar "Nasıl gıdıyor diye sorma Nasıi olacak Olması gerektiğı gibi derim Ve şu ölümlü dunyada İnsanın ınsanı sevmesini ısterim" HASAIN - EMRE KÖSE 7.8.1991 gunöntîlıur.ve Ankara Çubuk'U mevht okunacaktır. TUm sevenleri ve dostlarına du>"urulur. İLAN SULUOVA ASLİYE CEZA MAHKEMESt'NDEN Hâkım: Zekı Turhal 21995 Kâtıp: Mehmet Yangın 751 Esas No: 989/237 Sanık. Osman Aslan, Ahmet ve Ayşe'den olma, 1963 dogumlu, Gümuşhaaköy - Çay Mah Nüf. kayıtlı, Karamürsel Kayaak Mah. 11. Sk. No: 4'de oturur, simıtçilik yapar. Gıda maddeleri tuzugüne muhalefetten sanık yukarıda hüviyeti ya- zıh Osman Aslan hakkında mahkememızden verilen 11.4.991 gün ve 989/237 E 991/148 K. sayılı karar ile sanıgın netıceten 490.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sanat ve tiearetinin latıüne, işyerinin yedi gün süre ile kapatıimasına karar verildiği ilan olunur. Basın: 32599 T.C. ADIYAMAN KADASTRO MAHKEMESİ Esas No: 1991/223 Adıyaman ıli merkez Alitaşı Mahallesi'nde bulunan 989 ada, 36 parsel sayılı taşınrnaz hakkında mahkememize açılan tespite ıtıraz da- vasının yapılan açık yargüaması sırasında verilen ara karan gereğınce; DavaJı Abuzer oflu Abdunahman Coşkun'un tebligata yarar ad- reslen mahkememiz ve keza kolluk kuvvetlennce dahi tespit edıle- mediğinden ılanen tebligata karar venlmiş olup, yukanda açık kimliğı yazüı jahsın duruşma gunu ve saati olan 24/9/991 günü saat 09 00'da mahkememize ait duruşma salonunda yapılacak duruşmada haar bu- lunması veya kendini bir vekılle temsıl ettırmesı, dava sebep ve debl- lennı bildırmelen, duruşmaya gelmedıklen veya vekılle dahi kendilenni temsil ettınnedilden veya dava sebep ve delillenni bır dilekçe ile mah- kememize bildirmedikleri lakdırde yargılamarun yokluğunda yapı- lacağı, Tebbgat Yasası'run 29 ve devamı maddelerince davetiye yerine geçmek uzere ılanen tebliğ olunur PENCERE KıyamL 'Kitaplarda gördük; imam, ne zaman şeriat kurallarmı uy- gulamazsa üzerine kıyam vaciptir.' Şeyh Sait, Ankara'ya karşı ayaklanmasının gerekçesini böy- le açıklıyor. Şark İstiklal Mahkemesi'nde Mazhar Müfit Bey- in sorularına yanıt verırken Şeyhın düşunce yapısı, hiçbir du- raksamaya yer vermeyecek biçimde aydınlığa çıkıyor. Mazhar Müfit Bey: '—Kıyamınızın sebebi nedır?" Şeyh Sait: 't-Şeriat meselesi!.." "—Şeriat kurallan uygulanmıyor diye ayaklandınız öyleyse?" Şeyh: '—İmam, şenat ahkâmmı icra etmezse, dedim, bu, ayak- lanmanın meşruluğuna, geçeriiğine kanıttır. Vakta ki vukubd- du, işte şeriat vaciptir diyor. Hiç olmazsa günahkâr olmaya- lım dedim." '—Bu kıyamınızı vacip görüyorsunuz. Küffar, islam belde- lerini çiğn&rken cihat nedir?" "— O da cihattır, farzdırf' Uğur Mumcu'nun 'Kürt-İslam Ayaklanması-1919-1925' adlı kitabında (Tekin Yayınlan) Şeyh Sait olayının ne olup ne ol- madığı ortaya çıkıyor; ama bu, tartışmanın noktalanması an- lamına gelmez. Aradan iki yüzyıl geçti, Fransız devrimi tartı- şılıyor; Anadolu'da cumhuriyet devrimi ve karşıdevrim giri- şimleri üzerine söylenecek söz tükenmeyecektir. • Arkadaşımız Uğur Mumcu, Şeyh Sait olayında başvurula- bilecek kaynakları tarayarak 'Kürt-İslam Ayaklanması'ru yaz- dı. 'Ayaklanma' Osmanlı'da 'isyan', ama Şeyh Sait'in dilinde 'kıyam'!.. Niçin kıyam? Mumcu'nun dikkatinden bu nokta da kaçmamış; açıklıyor: "Kıyam, sözcük anlamryfa 'ölümden sonra dirilip ayağa kalkmak' demektir. Kurarfdaki 'Kıyamet Suresi' insanlann 07- dükten sonra dirileceklerinı 'kıyam sözcüğü' ile anlatır. İslami amaçlaria yapılan ayaklanmaya da kıyam deniyor. Şeyh Sait, bu nedenle ayaklanmadan 'kıyam' diye söz ediyor." Bir an için zaman tüneline girip 1923 yılına geri dönelim. 24 temmuzda Lozan Barış Antlaşması imzalanıyor 9 ağus- tosta Halk Fırkası (partisi) kuruluyor. 2 ekimde işgal ordulan istanbul'dan ayrılıyor. 6 ekimde Türk ordulan İstanbul'a giri- yor. 29 ekimde cumhuriyet ilan ediliyor. 1924 yılına girildiğınde Mustafa Kemal karariıdır: 4 martta hilafet kaldırılıyor. Diya- net ışleri' başbakanhğa bağlanıyor. Seriye ve Evkaf Vekâleti de kaldırılıyor. Öğretim Birliği Yasası yûrürlüğe giriyor. 8 ni- sanda Şeriye Mahkemelerı kaldınlıyor. ve 1925'in başında doğu illerinde 'kıyarrf başlıyor 4 Mart 1925'te 'Taknr-i Sûkûn Kanunu' onaylanıyor; İstiklal Mahkemeleri kuruluyor. Ya Musul olayı?.. Aynı yıl 16 aralıkta, Musul, Milletler Cemiyeti karanyla Irak'a (yani ingilızlere) verilıyor. Tarihin saatine bir göz attığınız zaman, Şeyh Sait'in kıya- mı'nda akreple yelkovanın neyi gösterdiğini anlamak çok ko- laydır. Yine de bu konuda tartışmalar sürecektır. Çünkü ko- nu ne kadar açık ve aydınlık olsa da, isteyen işine geldiği gi- bi yorum yapmak için malzeme bulabilir; ayrıntılann istifın- den seçtiklerıni yan yana getırerek güncel polrtikasına uygun bir kuram icat edebilir. • Şeyh Sait ayaklanmasında, cumhuriyetçiler ile şeriatçılar çarpıştılar. Kıyamda Kürt aşiretlerinin ayaklanması bu gerçeği değiş- tırmiyor. Çatışmadaki 'etnik" renk, olayın toplumbilim açısın- dan özünü saptıramaz. Bilimsel yaklaşım, etnik ayrımın da altını çizmekle birlikte, tarihsel dönüşümün cumhuriyetçı- şeriatçı çelişkisini öne çıkarmak zoruıidadır; işin içinde dış nedeni de ararsanız, İngilizın rolü açık... Uğur Mumcu'nun yoğun bır çabayla ve yansız bir yakla- şımla ortaya koyduğu kitapta, her olgu belgelenmiş ve nu- maralanmış. Yorum yok mu? Yorumda yansızlaşmak için de kıtabın sonuna Şeyh Sait'in torunu Melık Fırat'la yapılan uzun konuşma eklenmiş. Herkesın okumasında yarar var; Türkiye'de artık bu konu- ların serinkanlılıkla tartışılması zamanıdır. BAŞARI VE ÇOCUKLARIMIZ Psikolog Nur Yaycıoğlu'nun bu kitabı, "başan" konusu üzerine bir araştırma. Başanya etken öğeler çocuklara, ana-babalara örneklerle sunuluyor. YAPA YAYIN PAZARLAMA Istanbul: 511 86 36 ; / AEG Soğutucu alanlaro bir sürprizimiz var: AEG Ekmek Kızartma Makinesi. Herkese!.. Hıç vakıt kaybetmeden bır AEG Yetkıli Satıcısı'na uğra- yın kendınıze bır AEG Soğutucu seçın' Derın donduruculu, hızla soğutan hızla buz yapan "roll-bo.nd" evaporatorlu, emaye iç gövdeli, tek kapılı ıkı kapılı, uç kapılı No-Frost hangısını dılersenız1 Üstelık harıka bır surprızle birlikte 1 Ekmek kızartma makınesı AEG Toaster. Herkese 1 Bundan boyle kahvaltılarınıza, yemeklerınıze, mıs gıbı, çıtır çıtır kızarmış ekmekler lezzet katsın AEG nızı hemen alın, taksıtle rahat rahat oüeyın Hedıyenızı de sakın unutmayın 1 *EC AEGÜIH fr, Bu kampanya 1 31 Ağ^s*os 199* tarrhter aras nda uygulanacaktr Toaste'lar kampa^ya bıhmınde" tbaren teslımeöıtecektır 1 Ağ^s'cs 1991 taih nden örce so§utucu aanıar ya da öa"a önce* 'aksıt kamcarvalarına kaMarak soğüîucuia^n Ağusîcs ayı rç nde !esl m alacakiar toaster hetffyesne fıak kazanarrazıar Daha fazia brfgı atoak -Ç' n AEG DartşmaMerKeztmarayabılırsmz Turksye ntn neres>nöen ara'sanız a^ayın öcmtstz gö r jşebtfeceğ>rız letefoniarımtz (Eh numara çevirrye'vze gerek yok'ur j 9-00-164-024 ve 9-00-764-025. Dtğerletetontenm z (1) 1^46590/91 AEG Dııışn Itıltiı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear