18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 AĞUSTOS 1991 CUMHURİYET/7HABERLER AçiKOTURUM: TÜRKİYE'DE KATILIM, DEMOKRASİ VE SİYASİPARTİLER 'Katılımın yerini patronaj alıyor' Arif Sağ'dan Tatlıses'e • ANKARA (UBA) — Halkın Emek Partisi Milletvekili, halk ozanı Arif Sağ, ANAP'tan milletvekili adayı olacağını açıklayan 'brahim Tatuses'i uyararak 'ANAP Ibrahim'den yararlanmak istiyor. Bence İbrahim aday olmamalıdır" dedi. Arif Sağ, "Bugün Ibrahim'i ANAP'hsı, SHP'lisi, DYP'lisi dinliyor. Halkta büyük sempatisi var. Ancak ANAP'tan aday olursa taraf olur. Siyasette taraflar kemikleşirler. Kemikleşen taraflara, karşı taraftan birisini sevimli gösteremezsiniz" dedi. Bakanlıklarda atamalar • ANKARA (UBA) — Bazı bakanlıklarda açık bulunan kadrolara atamalar yapıldı. Resmi Gazete'de yayımlanan atama kararlanna göre Başbakanhk Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcılığına, Müsteşarlık Müşaviri Yaşar Yazıcıoğlu; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müşavirliğine, Müsteşar Yardımcısı Ali Haydar Sasanoğlu; Kültür Bakanlığı 1. Hukuk Müşaviri Şahsefer Bektaş da yine Çalışma Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına atandı. Bayar'ın anıt mezarı • ANKARA (ANKA) — Eski cumhurbaşkanlarından Celal Bayar'ın anıt mezannın temel atma törenine Başbakan Mesut Yılmaz ve DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel birlikte katılacaklar. Bayar'ın, Bayındırhk ve tskân Bakanlığı tarafından yaptırılan anıt mezannın temel atma töreni bugün saat 15.00'te Gemlik'in Umurbey köyünde yapılacak. Törene Yılmaz ve Demirel'in yanı sıra Bakanlar Kuralu üyeleri, ANAP ve DYP milletvekilleri, genel merkez yöneticüeri ve partililer katılacak. Kamer Genç'in protestosu • ANKARA (UBA) — Tunceli Milletvekili Kamer Genç, eski cumhurbaşkanlarından Celal Bayar için memleketi Umurbey'de 8 milyar liraya i *t mezar yaptınlmasını kınayarak Başbakan Mesut Yılmaz'ı, "Bayar'ı kahraman gibi göstermeye çalışmak"la suçladı. Kamer Genç, Başbakan Mesut Yılmaz'a gönderdiği açık mektupta, Bayar için anıt mezar yaptınlmasını protesto ettiğini bildirdi. Başbakan'a soru • ANKARA (ANKA) — Halkın Emek Partisi (HEP) Kars Milletvekili Mahmut Ahnak, Başbakan Mesut Yılmaz'a HEP'in seçimlere sokulmaması konusunun Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülüp görüşülmediğini sordu. Ahnak, Başbakan Yılmaz'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanhğı'na verdiği soru önergesinde, HEP'in mevcut yasalara göre örgütlenmesini L ' aamladığını ve kongresini suresinde yaptığını, yürürlükteki yasanın seçimi 1992 tarihi için öngördüğünü anlatarak HEP'in seçime gjrmesinin kazanılmıs hak olduğunu vurguladı. Galip Demirel Malatya'da • MALATYA (AA) — Malatya'da incelemelerde bulunan ANAP Milletvekili ve Içişleri Komisyonu Başkanı Galip Demirel, askerlik süresinin düşürülmesinin yararlı olacağını bildirdi. Galip Demirel, erken emeklilik konusunun son aşamaya geldiğini hatırlatarak "Bir defaya mahsus yaş ve hizmet sürelerini göz önüne alarak erken emeklilik sağlanacak" diye konuştu. Çiftçi borçlan konusuna da değinen ANAP'lı Demirel şunları söyledi: "Çiftçi borçlarının silinmesi konusunda hükümet y Mlilerinden bir şey duymadım. Bu konuyu sadece gazeteler yazdı. Artık Türkiye'de sübvansiyon devrinin kapatılması gerektiği kanaatindeyim, zaten bütçe açık vermektedir. Çiftçi borçlan belki ertelenebilir, ancak silinmesi diye bir şey olacağını sanmıyorum. Borcun kaldırılması adaletsizliği getirirT Katılanlar Prof.Dr İLHAN TEKELİ (ODTÜ öğretim üyesi) Doç.Dr. NİLÜFER GÖLE (Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi) NECDET UĞUR (Eski kamu yöneticisi, eski Milli Eğitım Bakanı, SHP Pani Meclisi üyesi) HASAN CELAL GÜZEL (Eski Başbakanlık Müsteşarı, eski Milli Eğitim Bakanı, Gaziantep Milletvekili) Yöneten GENCAY ŞAYLAN — 1 — GENCA Y ŞA YLAN Efendim demokratik- leşme, çoğulculuk, katüım gibi kavramlar Türkiye'nin siyasal söyleminde birincil ön- celiğe sahip gözüküyor. Herkes bu kav- ramlardan söz ediyor ya da bir başka de- y'ışle btitün politikacılar, siyasal hareket- ler katüımdan, çoğulculuktan, demokra- tikleşmeden yana tutum almıs gözüküyor. Buna karşm siyasal gerçekliğe bakıldığın- da demokratikleşme, çoğulculuk ve katı- lım alanlannda daha ahnacak çok mesa- fenin olduğu gözlemleniyor. Biz burada demokratikleşmenin dinamik öğesi sayı- lacak katüım sorununu tartışacağız. Ka- Ultm sorununda iki önemli boyut var gibi gözüküyor. Bunlardan biri yasal-kurumsal yapı. Acaba Türkiye'deki yapı katıhm için ne derecede uygun? Ikincisi de kültürelsis- tem. Acaba siyasal kültürümüz katılımı gûçlendiren mi yoksa engelleyen değerle- re mi sahip? Saym Tekeli isterseniz sizden başlayalım, bir akademisyen olarak katı- hm sorununa nasıl bir kavramsal çerçeve- den yaklaşıyorsunuz? tLHAN TEKELİ Temsili demokrasinin bi- çimsel yapısının yetersizliği konusunda top- lumun her kesimi aynı düşünceye sahip gözü- küyor ve katılımcı demokrasiye geçiş yücel- tiliyor. Bu yüceltilmeye, katılımın bir anlam- da mitoslaştınlmasına karşın uygulamada ka- tdırnın gerçekleşmediği görülüyor ve acaba Türk halkı siyasal katılımı gerçekten istiyor mu sorusu sürekli olarak soruluyor. Bu, beraberinde acaba halk niye katılmı- yor sorusunu da getiriyor. Yani bir tarafta bir talep var, diğer tarafta da bu katılımın halk istemediği için gerçekleşmediği yolunda bir açıklama var. Bu noktada karşımıza çıkan ve cevaplandınlması gereken soru, katılımın ne olduğu, nasıl tanımlanacağı oluyor. Katılım, bir yelpaze içinde tanımlanabüen bir kavram. Bilgi vermekten iktidar bölüşmeye ve kullan- maya kadar genişleyebilen bir yelpaze söz ko- nusu. Bence bizim burada üzerinde duracağımız nokta, bilgi vermek biçiminde değil, iktidar üstünde etkili olan bir katılım anlayışı olma- lı. Bugünkü siyasal yaşamımıza baktığımız- da katılımla ilgili bazı ilginç öneri ve uygula- malardan söz edebiliriz. Örneğin belediyele- re baktığımızda bir proje demokrasisi uygu- lamalarını göriiyoruz. Bir projenin uygulama- sından etkilenecek olanların projenin karar kunıllanna katılması sağlanmaya çahşıhyor. örneğin Ankara'daki Hacı Bayram Projesi bu yolla yürütülüyor. Yani belediyeler ken- di, normal mekanizmaları içindeki katılım yollan dışında bazı katılım yolları arıyorlar. Ama bütün bunlara karşın katılımın istenen ölçekte gerçekleşmediği görülüyor. NECDET UĞUR Bu girişimlere proje de- mokrasisi deniyor değil mi? TEKELİ Proje demokrasisi Ankara'daki uygulama içinde formüie edilen bir kavram, projeler kullanıcılanna yabancılaşmış, teknik bir olgu olmaktan çıkanlmaya çalışılıyor. Şimdi şöyle bir durumla karşılaşıyoruz. Bü- tün çabaİara karşm katılım gerçeldeşmiyor ve buna çeşitli açıklamalar getiriliyor. Örneğin bazıları 1980 sonrası yaşanan depolitizasyo- nun katılımı engellediği biçimde açıklamalar kullanıyor. Bazı gruplar ise sivil toplumun Türkiye'de gelişmemiş olması nedeni ile katılımın gerçek- leşmediğini ileri sürüyor. Sivil toplum gelişe- mediği için katılım yapılaşamadı deniyor. Bir grup ise katılımın, katılımcılar için bir çeşit angarya olmasından ve katıhmdan ya- rarlanılamadığından söz ediyor. Insanlar, so- nuçlanndan yarar sağlayamıyorsa katümıyor. Bir başka açıklama da yaratıcı girişimlere katılım sağlanamaması. İnsanlann bir dağı- tım söz konusu olunca katıldığı fakat yaratı- a işlere ilgi göstermediği ileri sürülüyor. Bu açıklamalann her birinde belirli bir gerçek pa- yı var. Ama bana öyle geliyor ki katıiımın Türki- ye'de gerçekleşmemesinin en önemli nedeni siyasal kültürümüzde patronajın, patronaj ilişkilerinin çok gelişmiş olması. Patronaj top- lumda katıhmın yerini alabiliyor, yani katı- lımın ikamesi olarak ortaya çıkıyor. Patro- najın birtakım avantajlan var. Bir tanesi mev- cut siyasal yapının değişmeden yeniden üre- tilrnesini sağlıyor. Bizim katılım olarak nite- lediğimiz süreç işlemeye başladığı zaman bir siyasi kişüiğin ayakta kalabilmesi için yeni dü- şünceler üretmesi yani yaratıcı olması gerek. Yani katılımın gerçekleşmesi ile siyasal hiye- rarşinin değişmeye başlaması, kuvvet denge- lerinin sürekli olarak yeniden kurulması ol- gusu özdeşleşiyor. Buna karşıhk patronaj, herhangi bir deği- şiklik söz konusu olmaksızm mevcut siyasal yapıyı sürdürmek için çok elverişli bir araç ol- ma özelliği taşıyor. Bir başka neden de zaman kullanma. Gerçek anlamda katılım, katılımı örgutleyen gruplar için çok zaman tüketen bir süreç. Katılan için de aynı şey söz konusu. Halbuki patronaj düzeninde bir zaman soru- nu yok. Böylece patronaj, bugünkü siyasal yapüann ve bir bakıma halkın taleplerine uy- gun bir düzenleme oluyor. Soruna böyle yaklaşınca galiba bizim dü- şündüğümüz anlamda katılımın gerçekleşme- sinde ciddi darboğazlar ortaya çıkıyor. Katı- hm, eşitler arası ilişkilerin kurulması ve etkin- leşmesi demektir. Halbuki patronaj duzenin- de, düşey bir hiyerarşik ilişki içinde katılım söz konusudur ve burada patronaj tarafmdan belirlenmiş bir bölüşüm ya da alışveriş siste- mi egemendir. ŞA YLAS Sayın Tekeli siz genel olarak pat- ronajın nasıl katılımı belirlediğinî tartış- tınız. Ama galiba önemli olan Türk siya- sal yaşammda, siyasal partilerinde böyle bir patronaj düzeninin egemen olup olma- dığı. Acaba geliştirdiğiniz kavramsal çer- çeveyi bir de Türkiye'deki durum açısın- dan irdeleyebilir misiniz? TEKELt Kanımca Türkiye'de siyasal par- tiler açısından bugün bir bunalım yaşanıyor. Görebildiğim kadan ile siyasal partilere oy ve- ren kişiler, hemen bütün siyasal partileri kap- TekeU Katılımın Türkiye'de gerçekleşmemesinin en önemli nedeni siyasal kültürümüzde patronajın, patronaj ilişkisinin çok gelişmiş olması. Patronaj toplumda katılımın yerini alabiliyor, yani katüırrun ikamesi olarak ortaya çıkıyor. sayacak bir biçimde soylüyorum, partilerinin çok doyurucu olmadığını düşünerek oy veri- yorlar. Herkes kendi partisi için belli oranda bir umutsuzluğu paylaşıyor. Bu dunımun ne- denleri üzerinde durabilir, bazı açıklamalar getirebiliriz sanıyorum. Bir defa partilerin ide- olojilerinde büyük benzeşmelerin ortaya çık- tığını görüyoruz. Fakat bence bundan daha önemli olan, par- tilerin yapüannda ortaya çıkan benzeşmeler. Bu noktayı bir parça açmak gerek. Bir kere parti örgütlerinde çahşanlann parti içinde bu- lunma güdülerinde büyük bir benzeşme var; bir parti üyesi kendi partisi iktidara geldiğinde bundan sağlanacak çıkarlar konusunda ben- zer umutlar taşıyor. Parti yapısı içinde demin tartıştığım patronaj ilişkileri ve partiye katı- lanlann çıkar beklentüerinin bu yapı ile uyuş- ması sonucu parti içinde klikli bir yapı orta- ya çıkıyor. Işte bu klikli yapıyla siyasal kül- türümüzde egemen patronaj ilişkilerini ben yakından ilintili görüyorum. Bu, parti içinde ve genelde siyasal süreçte katılımı oldukça zorlaştıran bir mekanizma olarak ortaya çıkıyor. Bu noktada şöyle bir soru sorulabilir diye düşünuyorum: Türkiye'- nin siyasal gündeminde partilerin yapısı niye tartışma konusu olmuyor? Partilerin ideolo- jisi tartışma konusu oluyor, ama yapüarı üze- rinde hiç durulmuyor. Bütün partüerde klik- ler arası çatışmalar var ve bu çatışmalar ba- zen partiyi tahrip edecek hale geliyor, ama parti yapısı, partüerin işleyişini belirleyen ku- rallar tartışma gündemine gelmiyor. Burada ciddi bir soru var gibime geliyor. UĞUR Sayın Tekeli ben tam olarak anla- mış değilim, parti yapısından neyi kast edi- yorsunuz? TEKELİ Parti yapısı derken programı de- ğil tüzuğü kast ediyorum. Yani parti içi se- çim kurallan, çeşitli yönetim kademelerinin yetkileri, yönetimin denetlenmesi gibi husus- lan düşunüyorum. Aslında bu soru uzun bir süredir Türkiye'nin gündeminde var. Sanıyorum DSP'nin kuruluşunda, Sayın Ecevit'in arayışlannda geçmişte yaşanan bir parti yapısı sorununa tepki var ve bu tepki doğrultusunda bir parti yapısı oluşturma ça- bası söz konusu. Ama tabii ortaya çıkan çö- züm sanıyorum gerçek bir çözum olmadı, parti lideri ile halkı doğrudan doğruya karşı karşıya getiren ve partinin arada yok olma- sına yol açan bir uygulama ortaya çıktı. Ta- bii boyle, partiyi yok eden çözümün gerçek- te soruna çare getirmediği açık. Şimdi soru şu: Acaba klikslz bir partinin oluşmasına yol açacak kurallar nelerdir ve bu tür kurallara göre işleyen bir partide katılım daha yüksek olacak mıdır? Bence kliksiz par- tide daha yüksek katıhm sağlanacaktır ve ak- lıma ilk gelen şey parti içi seçimlerde nispi temsili uygulamaktır. Böylece parti içindeki çeşitli gruplar başka gruplar ile bir arada bu- lunmaya tahammül etmeyi öğreneceklerdir. Siyasal partiler iktidara gelmek isteyen insan kolektiviteleridir, ama bu kolektiviteler de bir grubun diğerlerini eleme eğilimi parti üzerin- deki güvenüirliği azaltmaktadır, parti içindeki katılımı sınırlamaktadır. Diyelim her ilde se- çim yapılıyor. Bu seçimlere giren farklı grup ya da klikler tasfıye olma korkusu duymama- hdır. Halbuki mevcut parti içi seçim duzenin- de kazanabilmek için ittifaklar yapılıyor ve genel olarak iki büyük grup halinde seçime giriliyor. Aradaki çoğu zaman çok az oy far- kına karşın bir kesim karar mekanizmaları- na katılmaktan uzak kalıyor. Bu nedenle, salt ileride elde edilecek çıkarlar için çok ilginç parti içi koalisyonlar yapuıyor ve böylece klik- ler kendi varlıklannı sürdürmeye çalışıyorlar. Halbuki her grup, elenme tehlikesi olmadan kendi gücü oranında partinin karar mekaniz- malannda etkili olma şansına sahip olsa bu tutarsız koaüsyonlar yerine görüş aynhklanna ya da ideolojik yorum farkhhklanna dayanan gruplaşmalar ön plana çıkabilecektir, her gnıp diğerine tahammül etmeyi öğrenebile- cektir. Benim asıl üzerinde durmak istediğim nokta Türkiye'nin siyasal gündemine siyasi partilerin yapısının tartışılmasının girmesidir. Sağlıkh parti yapılan parti içi demokrasinin ve katılımın işlediği yapılardir ve bunun na- sıl sağlanabilece|ini tartışmak gerekmektedir. NtLÜFER GÖLE Ben bir konuda görüş- lerinize açıklık getirmenizi isteyeceğim. Bir parti içinde farklı görilşlerin bir arada olma- sını ben partiyi zenginleştiren bir unsur ola- rak görüyorum. Siz buna katıhyor musunuz? TEKELİ Ben parti içi yapılan tartışırken iki farklı sözcük kullanmaktan yanayım. Gö- rüş farkhlığı olan gruplar için kanat sözcü- ğünü kullanmayı yeğliyorum, yalnız seçim birlikteliğini ve bir patronaj ağı içinde çıkar dağıtırrunı örgutleyen gruplara da klik diyo- rum. Klikler zaman zaman farkhhklanna ide- olojik kılıflar da takabiliyor, ama bu sürekli olmuyor ve ideolojik yorumlar hemen deği- şebildiği gibi parti içi koalisyonlarda da an- lamlı ölçüt olarak kullanıhTuyor. Tabii parti içinde farklı görüş ya da yorum savunan grup- lann olması zengüileştirici bir olgu ve ben ör- • neğin parti içinde nispi temsili savunurken ya- pı içindeki farklılaşmanın görüş farkhlığı te- meline daha rahat oturabileceğirıi düşunüyo- rum. Böyle bir gelişmeyi sağlayabilmek için parti yapılannın tartışılması gereğinden söz ediyorum. ŞA YLAN Efendim tartışmactlanmızdan ikisi akademisyen, diğer ikisi politikacı. Sayın Tekeli parti yapılarından ve patronaj dü- zeninden söz etti. Acaba diğer akademis- yen tartışmacımız soruna nasıl yaklaşa- cak? Bu arada sivil toplum ve katılım ara- sındaki ilişkileri irdelemek mümkün ola- bilir mi? Sanıyorum sivil toplum ile katı- lım arasında mekanik bir ilinti kurmak ya- ntltıcı olabilir. Insanın aklına hemen Al- man toplumu geliyor. Sayın Göle siz bu sorunları nasıl değerlendinyorsunuz? GÖLE Ben yeni bir temaya atlamadan önce bazı değinmeler yapmak istiyonım. tlhan Te- keli çok iyi bir biçimde konuyu yoğunlaştır- dı, ama sizin formüie ettiğiniz soruda başka konular da var gibime geliyor. Katıhmdan söz ediyoruz ve katıhm sadece seçmenlerin siya- si partilerin faaliyetlerine katılmasından iba- ret değil. Bu önemli ve kapsamlı bir sorun. Bu nedenle sorunu iki düzeyde ele almak is- tiyonım. Bunlardan birincisi engeller ve sa- nıyorum sizin sorduğunuz soruda da vardı bu sorun. Türk toplumunda katıhmı önleyen en- geller nelerdir? Ben bu engelleri parti ve seç- men ikileminde değil, devlet, siyasi partiler ve toplum üçgeninde ele almak istiyonım. Böy- le bir ele ahş, sanıyorum sivil toplum açısın- dan söz konusu olabilecek engelleri de kap- sayacaktır. tkinci olarak da katılım kavramın- dan ne anlıyoruz sorunu üzerinde durmak is- tiyonım, katıhmın tanımının değişip değişme- diğini tartışmak gerek diye duşünüyorum. Eger katılım, sadece kararlara yani iktidar paylaşunına katıhnanın ötesinde birey-devlet ve devlet-toplum ihşkileri boyutlannı da kap- sıyorsa soruna demokratikleşme açısından yaklaşmak gerekiyor. Ben de sorunu demok- ratikleşme eksenine oturtmak istiyonım. Şim- di katılımın önündeki engeller deyince, hepi- miz biliyoruz, ama hatırlatmakta yarar var, karşımıza hukuksal kamburlar çıkıyor. Türki- NDifer Göle Katüım sadece kararlara yani iktidar paylaşımına katdmamn ötesinde birey-devlet ve devlet-toplum ilişkileri boyutlannı da 'kapsıyor'sa soruna demokratikleşme açısından yaklaşmak gerekiyor. ye'nin yakın geçmişinden gelen, 196O'lı yıl- lardan gelen hukuksal kamburlar var ve bu kamburlar süsilesi siyaset yapmayı engelliyor. Bugün sendikalann karşı karşıya bulunduğu sorunlar ortada, derneklerin siyaset yapma yasağı, siyasi partilerin ocak-bucak örgutle- rinin yasaklanmış olması, partilerin kadın ya da gençlik kolları ile ilgili kısıtlamalar sözü- nü ettiğim hukuksal kamburlar dizisi ornek- leri. Bunlardan sürekli olarak söz ediliyor, eleştiriliyor ama bir şey değişmiyor. Siyasal- laşmayı sımrlandınrsak düzeni koruruz, top- lumsal yapı düzene girer var sayılıyor. Hal- buki görüyonız ki demokrasi kök salmadık- ça, tam tersine, siyasi partiler ile toplum ara- sında bir boşluk doğuyor ve her seferinde b boşluğu ya terör dolduruyor ya da sistem dı- şına çıkmaya daha fazla niyetli olan marji- nal, radikal hareketlerin boy vermesi günde- me geliyor. Yani istenenin tam tersi oluyor. Toplumda birliği sağlamak için fazla örgüt- lenilmesin deniyor. Halbuki toplum örgutle- nip katılamadığı için boşluk doğuyor ve bu boşluğu merkezkaç güçler dolduruyor. Bu ne- denle hukuksal kamburlann çok önemli ol- duğunu düşunüyorum. ŞAYLAN Saym Göle sanıyorum katılımla ilgili değinmek istediğiniz ilk boyut bu. Pe- ki katılım açısından siyasi kültüre nasıl ba- kıyorsunuz? GÖLE Siyasal kültür sorununa ilişkin ola- rak da güncel noktalara değinerek tartışma- ya girmek istiyonım. Bu noktada öncelikle ideolojik tabulardan söz etmek gerekir kanı- sındayım. Islam sorunu, Kürt sorunu tabu- lardan akla gelen ilk örnekler. Tabii devletin dirük ve düzeni adına toplumsal yaşama ge- tirilen kısıtlamalan da bu çerçeve içinde de- ğerlendirmek gerekiyor. Türk devlet ideolo- jisinin bir korkusu var, toplumun özerkleş- mesi bütünlüğümüzü, düzenimizi tehdit eder sayıhyor. Örneğin toplumun özerkleşmesi her zaman laikliği tehdit edecek bir gelişme ola- rak yorumlanıyor. Üniter devlet ile Kürt so- runu arasında da böyle bir ilişki kuruluyor. Bunlan açıkça ortaya koymak gerekir diye düşunüyorum, çünkü katüım sorunu ile çok yakından ilintili. Bu tekçi ardayışlarla, unut- mayahm, 1920'lerde laiklik ile demokrasi ara- sındaki belirli çelişki laikliğin lehine çözül- müştür. Eğer katılımla ilgili olarak demok- rasi halkın egemenliği olarak tanımlanıyorsa halkın katıhmının ne laikhği ne de üniter dev- leti tehdit etmemesi gerek. Yani böyle bir teh- dit söz konusu olmayabilir. Ama Türkiye'- nin toplumsal tarihine baktığımızda devlet ile toplum arasında sürekli bir tansiyonun, bir gerilimin var olduğunu görüyoruz. Ben bu- nun bir çelişki olduğunu ve katılımı engelle- diğini düşunüyorum. Işin ilginç tarafı bu ide- olojik tabular sadece devlete ait değil, kamu- oyunda da bu tür korkulann yaşandığımn aJ- tını çizmek gerekiyor. Şimdi biraz da siyasi partiler üzerinde durmak istiyonım. llhan Te- keli partilerin yapılan ve işleyiş mekanizma- lan üzerinde yeterince durdu, ben de lider an- layışma değineceğim. Türk siyasal yaşamın- da güçlü lider anlayışı her zaman çok hâkim ve sanılanın aksine ben bunun katıhmı engel- leyen bir şey olduğunu düşünüyorum. Her za- man sağ partüerde daha çok "baba" imajı, sol partilerde de karizmatik ve popülist lider- ler arayışı egemen olmuştur. Gercekte bu iki tip lider de kitleleri sürtiklerler, büyülerler ama aynı zamanda kitleler yerine düşünür ve karar alırlar. Kitle katıhmını, bu tür lidere bağlı kitleler ile gerçekleştirmek mümkün de- ğildir. Bir diğer sorun topluma egemen tekçi ideolojidir ve bu sadece devlet katında değil toplum düzeyinde de ağırlıklıdır. Toplumda başgösteren ideolojik hareketler, kolektif gi- rişimler birbirleri ile etkileşim sağlayamayan adacıklar halinde kalmaktadırlar. Böylece toplumda bir yatay üişkiler ağının oluşması engellenmektedir. Bu, sadece siyasi partiler- de değil toplumda da var olan bir özelliktir. UĞUR Belki ilerideki tartışmalara ışık ge- tirebilir. Tekçi ideolojiden söz ettiniz, bunu biraz açabilir misiniz? GÖLE Tekçi ideolojiden, tek aktör pato- lojisinden söz etmiştim. Her siyasi hareket kendi sistemini yaratmak istiyor, demokra- tik kurallar içinde katıhmı ve etkileşimi süirj-ft ' dttrmek yerine bir tartışılmaz, eleştirilmez ge^-'' çeklik anlayışı üzerine siyasal tutumlanm oturtuyor. Işte bu tekçi ideoloji, başka dü- şüncelerle etkileşime, paylaşıma ya da revaç- ta olan bir kavramla konsensüse yönelemiyor. Biz demokrasi anlayışını daha çok çelişki üze- rine kuruyoruz, ne kadar çelişki yaratabilir- seniz o kadar demokrat sayüıyorsunuz. Hal- buki demokrasinin bir diğer ucu da belli bir mutabakat alanı yaratmaktır. Bizde hep mu- tabakat, çelişkilerin, farklı düşüncelerin ol- madığı düzey olarak anlaşumış. Halbuki mu- tabakat dinamik olmalı, çünkü toplum dina- mik ve mutabakat bir çoğunluk eğilimi ola- rak algılanmah. Çoğulcu bir sistemde yaşa- yabilmek için belli bir mutabakat alanının ya- ratılması gerekiyor. Onun için tekçi sistem- den çoğulcu sisteme geçerken sadece resmi ideoloji düzeyinde değil, toplumsal düzeyde de bir değişiklik olması gerekiyor. Son ola- rak da siyasi katılım için belli bir kurumlaş- manın gereğine değinmek istiyonım. Sil baş- tancı geleneğin katıhmcıhğı engellediğinin al- tını çizmek gerek. Çoğulcu bir sisteme gider- ken kurumsallasmak öncelikle sürekliliği sağ- lamayı zonınlu kıhyor. Türk toplumunda 1920'lerden ben bir sil baştan geleneği çok hâ- kimdir. Belki bu, cumhuriyetimizin kurulu- şu ile ilgili bir şey. Hem askeri darbeler hem radikal hareketler tarihi, birtakım reformla- n beyaz kâğıt üzerine yeniden yazmak olarak anlıyorlar. ŞA YLAN Bu yargımzı, demin sözünü ettiği- niz tek hakikatçılık ile bağlamak mümkün mti? GÖLE Evet aynen. Bu tekçi ideoloji ile çok ilintili, sanki çözümleri tek lider ya da tek ide- oloji yapacak türünden yerleşik bir tutum var. Sil baştancıhk, geçmiş ile bağlann kopartıl- masını, her şeyin yeni baştan yapılmasıru ön- görüyor. Askeri darbelerde bunu çok açık gördük ve yaşadık. Ancak radikal hareketler, 1980 öncesi sol ve lslami hareket de aynı has- talığı taşıyor. Eğer sil baştan yapüabilirse top- lumun sorunlannın çözüleceğine inanıhyor. Işte kurumsal bir süreklilik bu nedenle çok önemlidir diye düşünüyorum. Seçim kanunu, siyasi partiler kanunu gibi düzenleme alanla- nnın sık sık değişmemesi gerek. Yani önce ku- rumsal süreklilik sağlanmah diyorum. Partilerparlamentoda kadınların daha çok temsil edümesini istiyor, ancak SHP bile kontenjan isteğine "evet" diyemiyor Kadınlara seçimde aymcahk yokANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Erken seçim yaklaşır- ken kadınlann politikaya katıh- mı tartışmalan da gündeme ge- liyor. Parlamentoda kadınların daha fazla oranlarda temsil edil- mesi fikri siyasi partilerin hemen tümü tarafmdan onaylanıyor. Ancak bu onay, pratikte bu konuda tedbir almalarını henüz sağlamıyor. Kadınlann politika- ya aktif katıhmını sağlamak için en ileri adımlardan birini atarak kadınlara il, ilçe yönetimleri ve parti meclisinde yüzde 25 ora- mnda kota tanıyan SHP bile partili kadınlann •seçimlerde kadınlara kontenjan Umnması' talebine henüz yeşil ışık yakmış değil. SHP Genel Sekreteri Hik- met Çettn, genel seçimde ka- dınlara kontenjan tanınması yönünde tüzüklerinde bir zo- runluluk bulunmadığını söyle- di. Kadınların parlamentoya daha çok sayıda girebilmeleri- nin kendilerini çok memnun edeceğini kaydeden Çetin, "Ama bizde milletvekili aday- lannın saptanmasında ön se- çim yöntemi uygulanmaktadır. Kadın arkadaşlanmız ise ma- aksef ön seçimde gerekli ba- şanyı gösterememektedirler" dedi. DYP'nin seçim işkrinden sorumlu Genel Başkan Yar- dımcısı Hasan Ekinci de ken- dilerinde kadınlara özel bir kontenjan uygulaması getiril- mesinin söz konusu olmadığı- nı söyledi. "Çünkü biz halkın partisiyiz" diyen Ekinci, "Ama kadın ve gençlik konusuna bü- yük önem veriyoruz. Bu konu- da bir genel başkan yardımcı- lıgı bile oluşturduk. Kapunız bütün kadınlara açıktır" dedi. Ekinci, kadınlara herhangi bir şekilde öncelik tanımalarının prensiplerine aykırı olacağını da belirtirken kadınlardan adaylık için büyük talep oldu- ğunu da vurguladı. Ekinci, parlamentodaki kadınlann sa- yısmın artmasına memnun olacaklannı da ifade etti. 1934'ten bu yana TBMM'de görev yapan kadın milletvekil- leri: Mebrure Gönenç, Hatı Çır- pan, Türkân Örs - Baştug, Sa- biha Gökçül, Şckibe W l , Huriye Öniz (Baha), Dr. Fat- ma Memik, Nakiye Elgün, Fa- kihe Öymen, Benal Nevzad Iş- tar - Arıman, Ferruh Gübgüb, Bahriye Bediş Morova - Aydi- lek, Mihri Pektaş, Meliha Ulaş, Esma Nayman, Sabiha Hatice Gö.key, Scnjha Hızal, Hatice özgener, Belkıs Rauf Baykan, Şehime Yunus, Hacer Dicle, Şemsa tşcen, Mergube Gürieyük, Muammer Develi, Salise Abanozoğlu, Mebrure Aksoley, Hasene Dgaz, Tezer Taşkıran, Dr. Sâada Emin Ka- atçılar, Zehra Budunç, Lâtife Bekir Çeyrekbaşı, Dr. Makbu- Ie Dıblan, Zekiye Malaoglu - Dıranaz, Nâzlı Tlabar, Halide Edlp Adıvar, Aüye Coşkun Te- muçin, Nuriye Pınar, Edibe Sayar, Übe>de Elli, Piraye Le- vent, Hilal Ülman, Ayşe Gü- nel, A. Necla Tekinel, Perihan Anbunın, Melahat Gedik. Sa- adet Evren, Neriman Ağaog- lu, Zarife Koçak, Nilüfer Gür- soy. Türkân Seçkin, Sevinç Düşünsel, Nermin Neftçi, Be- hice Boran - Hatko, Suna Tu- ral, Zekiye Gülsen. Naime tk- bal Tokgöz, Mualla Akarca, Fatma Feriha Öztürk, Ayşe Aliye Köksal, Fatma Gulhis Mankut, Şükriye Tok, Çağla- yan Ege, Sevil Konım, Aysel Uğural, Neriman Elgin, Gök- su Kalaycıoğlu, F. Rezan Şa- hinkaya, Türkân T. Arıkan, Mihriban Erden, tmren Aykut, Leyla \eniay Köşeoğlu, Tülay Öney, Gunseli Özkaya, Işılay Saygın, Bahriye Üçok, Türkân Akyol, Birgen Keleş. Temsilciler Meclisi'nde go- rev yapan kadın üyeler: Mebrure Aksoley, Remziye Batırbaygil, Hermine Agavni Kalüstyan, A. Şukufe Ekitler. Danışma Meclisi'nde görev yapan kadın üyeler: Imren Aykut, Tülay öney, Nermin Öztuş, Cavidan Ter- can, Türe Tunçbay. 1961-1980 yılları arasında Cumhuriyet Senatosu'nda gö- rev yapan kadın üyeler: Özel Şahingiray, Mualla Akarca, Mebrure Aksoley, N. Zerrin Tüzün, Hikmet tşmen, Bahriye Üçok, Solmaz Belül, Adile Ayda, Nermin Abadan - Unat, Aysel Baykal.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear