18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 DİZİ-RÖPORTAJ 22 HAZİRAN 1991 Fransız araştırmacı Roy, Islami hareketlerin ekonominin bireyden bağımsız yönlerini göz önüne almadıklarını söylüyor. İslamcı ekonomi'erdemedayaJıBatılı gözüyle RADİKALİSLAM GELENEKSEL ÎSLAM Ruşen Çakır Fransi7 Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi'nin (CNRS) Çağdaş tran Grubu'nda araştırmacı olarak çalışan Olivier Roy, tran dışında ve belki de daha çok Afganistan üzerine araştırmalanyla tamnıyor. Roy'un 'Afganistan'da Direniş ve hlam' adlı kitabı 1989 yıiında Yönelis Yayınian tarafmdan Türkçeye de çevrildi. Son yıllarda çalışma alanına özbekistan ve Tacikistan Sovyet Cumhuriyetleri Müslümanlannı da katan Roy ile Afganistan ve tran üzerine konuştuk. Islami hareketlerde son yıllarda gözlemlenen değişme ve evrimi yonımlamada geliştirdiği 'neo-fondamantalizm' (yeni köktencilik) kavramını tartıştık. NEO-FONDAMANTA1İZM — Olivier Roy'ya göre tslamcı hareketler artık Müslümanlık1 olgusnnu öne çıkartıyorlar, 'politik iktidar' hedefini erteliyortar. Dünya çapında îslamcılann alternatif bir ekonomi modeli geliştirme çabaları hep başansızlıkla sonuçlanmıştır. Çünkü tek ekonomi politika modelleri, erdeme dayah ekonomi. Ideal Islami ekonomi anlayışı, Müslümanlann mükemmel, iyi bir Müslüman haline gelmeleri temeline dayamyor. tran'da devrim bitti. Çünkü dinsel iktidarla politik iktidar artık iç içe geçmiş değil. Tam anlamıyla îslami bir sistem oturtulamadığı için devrirnin başansızlığa uğradığı söylenebilir. Ancak sonuçta Iran devletini güçlendirdiği için başanlı. Dinle politikanın iç içe geçmesi, dinin gücünü kırdı. tslamcdığm laikliğe karşı mücadele ettiği Z belki de tek ülke Türkiye. Türkiye'de îslamizasyon, fazla siyasi stratejileri olmayan gruplann toplumsal hareketliliği ile yürüyor. bireysei Türkiye'deki Islam, diğer ülkelerdekıne kıyasla daha az politik. Afgan örneğinden hareketle İslarai modeün tukendigini söy- lüyorsanuz... ROY: Gündelik yaşamda İs- lamcı partilerin evriminde iki eğilim gözlemliyorum: İlk ola- rak siyasi eylerain değil de bire- yin peygamberi örnek alarak iyi bir Müslüman haline gelmesinin öncelendiği yapılanmalara dö- nUşüyorlar, bu olgu daha çok Afganistanlı göçmenler arasın- da yaygın. öteki eğilim ise Afganistan içerisinde görülüyor. İslamcı partilerin kadroları yeni soylu- İar haline gelip geleneksel aşiret ilişkilerini yeniden üretiyorlar. Kuşkusuz modern parti yapılan- malanyla eski çizgiyi sürdürme- yi becerenler var, ama kabaca islamcı partiler ya bir tür mez- hep olmaya meylediyorlar ya da geleneksel ilişkileri yeniden üre- tiyorlar. — Bu söyledikleriniz yalnız- ca Afganistan'a mı özgü. yok- sa dünyadaki İslami hareketler için genelleştirilebilir mi? ROY: Afganistan, tslam dün- yasında devlete karşı ayaklan- manın oiduğu tek ülke, bu ne- denle söylediklerim ona özgü, ama ekonomik planda genelle- me yapılabilir. Tüm dünyada ts- lamcılann ekonomik bir sistemi, bir modeli yok. Onlara göre is- lami bir ekonomik sistem ancak insanlann erdemli olmasıyla mümkündür. Diğer bir deyişle İslamcılar belli bir ekonomik model önermek yerine, insanla- nn erdemini şart koşarlar. Af- ganistan'da İslamcı bir militan, geleneksel üretim ilişkilerini ye- niden üretirken bir başka üllce- de bir İslamcı militan pazar eko- nomisini savunabiliyor. — Yani dünya çapında İs- lamcılann alternatif bir ekono- mi modeli geliştirebilmelerinin imkânsız olduğunu mu söylü- yorsunuz? ROY: lümanların mükemmel, iyi bir Müslüman haline gelmeleri te- meline dayarur. Ekonominin bi- reyden bağımsız ya da özerk yönleri göz önüne alınmaz. Ne cihat var ne ümit — Sizce yakın bir zaman için- de Afganistan'da bir şeyler de- ğişebilir, duzelebilir mi? ROY: Artık Afganistan'da ne cihat kaldı ne de gelecek ümidi. Sovyet ordulannın gidişinden beri sorun, etnik gruplar, birey- ler, partiler arasında eşitlik so- runu, yani yeni bir iç savaş ya- şanıyor. — Çok karamsarsınız... ROY: Muhtemel tek siyasi çözümün iki kamp arasında, mücahitlerle Kabil hükümeti arasında olduğunu düşünüyo- rum. Cihadın Afganistan'da ar- tık bir geleceğinin olmadığını, zaten cihadın da kalmadığını Bu hep başansızlıkla düşünüyorum. Artık insanlann sonuçlanmıştır, çünkü tek eko- politik bağlanmalannda İslam, nomi politika modelleri erdeme belirleyici öğe değil. Radikal İs- dayalı ekonomi olmuştur. îde- lamcı bir Iider ile radikal komü- al İslami ekonomi anlayışı Müs- nist bir generalin işbirliği yap- masından sonra. Çünkü ikisi de aynı etnik gruptan geliyorlar. Yani etnik çatışmalardan başka bir şey yok. — Buradan İran'a geçmek is- tiyorum. Afganistan'da cihat bitti divorsunuz, İran'da da devrim bitti mi? ROY: İran'da devrim bitti. Bir farkla, İran'da devrimin so- nu işleyen gerçek bir anayasaya vardı. İran"da İslamcılar devle- te işlerlik veremediler ve sonuçta geride, bir anayasa, oldukça de- mokratik bir sistem kaldı. Mec- lis adaylarının belirlenmesinde gerçek bir özgürlük sağlandığı zaman gerçek demokrasiy.e da- ha da yaklaşılacak. Milletvekilliği önündeki en- geller hesaba katılmazsa anaya- sa oldukça demokratik, demok- rasiye olanak sağlıyor. Devrim bitti diyorum, çünkü dinsel ik- tidarla politik iktidar artık iç içe geçmiş değil. Ayelullah Hame- ney rehber, ama dinsel konular dışında en yüksek merci o değil. Mollalann iktidarda olduğunu söylemek kolay gibi görünüyor, ama öyle değil. Tam anlamıyla İslami bir sistem oturtulamadı- ğı için devrimin başansızlığa uğ- radığı söylenebilir. Ancak so- nuçta tran devletini güçlendir- diği için başanlı olduğu da doğ- ru. Diğer bir deyişle anayasal sis- tem, İslami sistemden daha iyi işledi. Bugünün İran'ı, Şah dö- nenainin Iranı'ndan daha de- mokratik olduğu için devrim başanlı, ama devrim İran top- lumunu İslamileştirmede başa- nlı olamadı. Örneğin devrimden bu yana bireylerin pratikte dini yaşamalan giderek azaldı. Dinle politikanın iç içeliği dinin gücü- nü oldukça kırdı. — Anlaltıklannız Batı'da çi- zilen tran imajıyla çok çelişi- yor... ROY: Evet, Batı'nm çizdiği imaj tamamıyla yanlış. İran'da gündelik yaşam Suudi Arabis- tan'dan daha az denetlenip be- lirleniyor. — tran'ın, bölgenin en de- mokratik ülkesi olduğu söylene- bilir mi? ROY: Türkiye de dahil mi bu bölgeye? — Evet. ROY: İran'da milletvekiUiği adayhğında özgürlük olmama- sı bunu engelliyor. Bunun yanı- sıra Türkiye'den daha ileri ol- dukları yönler de var. örneğin İran'da Kürtler Kürtçe konuşur. Ama bir devlet görevlisi Kürtçe resmi açıklama yapamaz. — Insanlann politik yaşama doğnıdan katılması olayı nasıl? ROY: İran'da bir tür depoli- tizasyon yaşamyor. Devrimin başarısızlığı insanları politika- dan uzaklaştırdı. İnsanlar artık yaşam koşullannın iyileştirilme- siyle daha çok meşguller. — Politikanın laikleştirilme- sinden söz etmiştinb.... ROY: Bunun birçok anlamı var. Mollalar daha az konuşu- yor, üniversite gençleri arasın- da, Hizbullahi olarak kendileri- ni tanımlayanlarda da sosyolo- jik anlamda laik yön çok güçlü 'Gelenekselİslam / Radikalhlam' başlıklı uluslanmısı toplantının düzenleyidsi Doç. Nilüfer Göle İslamcılar siyasetterı uzaklaştı' ve İslam devrimine ideolojik atıflann kaybolduğu görülüyor. Yani rejimin İslami bir ideolo- jik söylemi artık yok. — Milliyetçi bir söylem mi söz konusu artık? • ROY: Evet, milliyetçi ve dev- letçi. Daha doğrusu ülke yara- nnı gözeten bir söylem. Rafsan- cani kendisini İran'ı birleştire- bilecek, onu yeniden dünyaya katabilecek bir kişi olarak sunu- yor. Amaç İran'ı ıhmlı ve Orta- doğu'da güçlü bir ülke kılmak. — Siz dünyadaki tslami ha- reketieri degeriendirmek için ar- tık "neo-fondamantalizm" te- rimini kullanıyorsunuz. Bunu açar mısınız? ROY: On yıl önce tslam dev- riminden söz eden genç militan- lar iktidarı ele geçirme gibi ra- dikal beklentilerinde başansız- lığa uğrayınca, alabildiğine ge- leneksel bir pratiğe yöneldiler. Bireysei olarak İslami yaşama ve diğer insanlan da böyle bir pratiğe çekme. Ben bunu neo- fondamantalizm olarak adlan- dırıyorum. İktidarı ele geçirip Doç. Nilüfer Göle, türbanlı ögrencilerin okumayı redde- den, geHşmeye karşı cıkan insanlar defil, cahil-aydın iki- kmini kırmaya çalışan kişiler olduğunu söylüyor. (Fotograf: Manuel Çıtak) Boğazdçi Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyolog Doç. NUüfer Göle ile düzenleyicisi olduğu "Geleneksel tslam / Radikal tslam" başbkh uluslararası yuvarlak ma- sa toplantısının genel bir değerlendirmesi üzerine ko- nuştuk: — Geleneksel tslam/Radikal tslam toplanbsından ne hedeflenmişti? GÖLE — Bu toplantı, esasında bundan üç sene önce başlamış olan bir çalışma grubunun devamıdır. Bundan önce iki kere toplanmıştık. Bu çalışmalann sonunda da bir kitap yayımladtk: "Intellectuels et MiliUnts de L'is- lam Contemporain" (Çağdaş İslam'ın Aydın ve Militan- lan). Hedeflenen, yeni nesil sosyologların, araştırmalar- dan yola çıkarak farklı bir bakış açısıyla İslami hareket- leri açıkiamaya, tanımlamaya çalışmasıdır. İstanbul'da toplandığrmızda bir dil birliği geliştirdiğimizi gördük. Başlangıç noktasıyla bugunkü saptamalar arasında fark- hlıklar var. En önemli hipotezlerden biri, 70'li, 80'li yıllarda yu- kandan aşağıya İslamileşme projeleri, stratejileri hâkim- se, yani çok politikleşmiş bir İslam esas damgayı vuru- yorsa bu İslami hareketlerin, son on yüda artık giderek daha yerelleştiklerini, -cemaat bazının daha da geliştiği- ni saptadık. Bu anlamda da geleneksel İslam ile radikal İslam arasında geçişlerin olduğunu görüyonız. İslam ye- rel bir boyut kazandıkça görmekteyiz ki geleneksel İs- lam ile radikal tslam daha da iç içe yaşamaya başlıyor. — Geleneksel tslam ile radikal tslam derken oeyin kas- tedildigini biraz daba açabilir misiniz? GÖLE — Genelde İslami hareketler prtaya çıktığın- da genel kanı geleneksel İslam'ın, modernliği reddeden bir islam'ın rövanşı söz konusu olduğu yolunda. Bun- lar ilerlemeye karşı, sanayi medeniyetinin, hatta tüm me- deniyetin karşısında duran insanlar olarak görüldü. Tür- kiye plamnda ise Kemalist reformlann başansızlığa uğ- raması ya da tehdit altında kalması olarak bakıldı. An- cak ideolojik söylem düzeyinde değil de daha sosyal bi- limci gözüyle baktığımızda görüyonız ki bu tür yeni İs- lami hareketlerin ortaya çıkışmda modemle geleneksel zıthğını korumamız çok zor. Bugün îslami hareketlerin yerelleşmesi, daha çok bireye yaklaşması, hatta cemaat ilişkileriyle köprü kurmaya çahşması söz konusu. Bir anlamda yukarıdan aşağıya îsjamileştirme modeli yadsınmakta, bunun îslami fakirleştirdiği öne sürülmektedir. Bu eleştiriyk, siyasi ideolojiden uzaklaşma birlikte gitmektedir. Yeni aktörler ortaya çıktı. Birincisi kentlüer; genç, okumuş, hatta çoğunluğu laik eğitimden geçmiş insan- lar. Bu kişilerin davramşlannda geleneksel ile modernin birbirine girdiğini görüyonız. Hatta bu hareketler radi- kalleştikçe modernliğe karşı tepkinin neredeyse daha az olduğunu, modernliği daha çok söylemlerinin içerisine aldıklarmı gözlemleyebiliriz. Türbanli öğrencilere baktığunızda, unutmamalı ki bun- lar köylerdeki, okumayı reddeden, gelişmeye karşı çıkan insanlar değil, tam tersine belki de cahil-aydın ikilemini kırmak isteyen, "Müdaman da aydındır, aydın olabilir" demek isteyen kişilerdir. öte yandan Türkiye'de ve dünyanın her yerinde Müs- lüman aydınlann ortaya cıktıklannı görilyoruz. Çoğu za- man Batı'da bilgi üretenlere de referans yapıyorlar. İs- lama mühendislerin de rasyonalitenin karşısmda olma- dıklannı görüyoruz. Bizim alıştığımız evrimci bakış açı- sına göre bir toplum gelenekten moderne doğru gider ve modernleştikçe de bu tür rasyonel olmayan, bir diğer de- yişle dini inanç sistemlerinden veya geleneklerinden gi- derek özgürleşir. — Toptanü boyunca degişik tebli|ierde poUtikadan so- ğuma ya da ondân giderek uzaklaşma gödem ve sapta- ması degişik ülke ve tslami hareketler için yapüdı... GÖLE — Farklı farklı ülkelerden hareket edip ortak bir noktada, bir saptamada birleşildi. İslami hareketle- rin birçoğu üzerine yapılmış mikıo düzeyde araştırma- larda siyasetten uzaklaşma diye bir olgunun altı çizildi. Bu, ashnda birinci hipotezle birlikte gidiyor. Solcu mo- dele benzeyen, devletin ele geçirilmesi ve toplumun dev- let eliyle yukarıdan aşağıya değiştirilmesi modeli, buna jakoben ya da devrimci model de diyebiliriz, İslami ha- reketlerde çok geçerliydi. İran Devrimi buna bir örnek- tir. Türkiye'deki birçok İslami hareketteki söylem, as- lında bu devrimci modele çok yakındı. Bugün İslami hareketlerin yerelleşmesi, daha çok bi- reye yaklaşması, hatta cemaat ilişkileriyle köprü kurmaya çahşması söz konusudur. Bir anlamda yukandan aşağı- ya İslamileşme modeli yadsınmakta, bunun İslami fakir- leştirdiği ileri sürülmektedir. Yani yukandan aşağıya İs- lamileşmenin eleştirisiyle siyasi ideolojiden uzaklaşma birlikte gitmektedir. insanlan İslamileştirmek düşun- cesi yerine neo-fondamantalist- lerde insanlan değiştirip sonra iktidara yönelme düsüncesi mevcut. Geleneksel fondamantalist mollalardan farklan ise ilk ola- rak neo-fondamantaiistlerin ge- Oellikle molla olmamalan, ar- dından İslamcılığa, toplumsal adaletsizliğe duyduklan tepki, alternatif toplumlar yaratma ar- zusu nedeniyle yönelmeleri. On- lann önünde bir toplum imajı var, halbuki mollalar yalmzca şeriatı telaffuz ediyor. Neo- fondamantalist militanlar poli- tik bakış açısını terk edip bütün- lüklü bir toplumsal ba|Öşa yö- neldiler. Hayatın tüm alanlann- da birşeyler yapmak istiyorlar: Kültürel, toplumsal, dinsel. • — Şöyte denebilir mi? tslam- cılar önceleri yalmzca dindarta- ra sesleniyorlardı, şimdi ise tüm toplumla ilişki kurmak istiyor- lar. ROY: Evet. Genel olarak he- defleri insanlan bütün açılardan iyi birer Müslüman, hakiki bi- rer Müslüman olmaya çağır- mak. Kısaca günlük hayatta bir Müslüman olmak. — Yine erdem sorununa dö- nüyoruz böylece. ROY: Evet. Ben neo- fondamantalistleri Batı'daki 68 kuşağına benzetiyorum. 68 dev- riminin solcu militanlan daha sonra toplumu değiştirmek için aşağıdan yukanya bir faaliyet göstermeye yöneldiler. örneğin Almanya'daki alternatif hare- ket. Bizde devrimci militanlar nasıl alternatif militan haline geldilerse, radikal İslamcılar da neo-fondamantalist oldu. Ben- ce ikisi aynı şey. Türkiye'de tslami harekeü diger ülkelerie karşılaştırabilir misiniz? ROY: Türkiye'yi çok yakın-; dan bilmediğimi iıiraf edeyim.' Dünyada İslam çokanlamlı, çokşekilli. Diğer ülkelerde İs- lamcılar ya komünistlere ya da eleştirdikleri diğer Müslümanla- ra karşı çıkıyor. tslamcıhğın la- iklige karşı mücadele ettiği bel- ki de tek ülke Türkiye Dolayı- sıyla İslam'a dönme arzusu, ik- tidan elde etme arzusundan da- ha fazla hayatiyet kazanıyor. Türkiye'de tslamizasyon, dinle- rini yaşamak, onu dışavurmak isteyen ve fazla siyasi stratejile- ri olmayan gnıpların toplumsal hareketliliğiyle birlikte yürüyor.; Türkiye'deki İslam'ı diğer ülke- lerdekine kıyasla daha az poli- tik buluyorum. — Yalnız şu da bir gerçek ki Türkiye'deki İslamcılar dünya- nın en önde gelen politik İslami hareketlerini yakından takip edi- yorlar, bu konudaki kayda de- ger bütün eserier Türkçeje çev-_' rilmiş durumda. Yoksa bütün bu ilgi sonunda politikadan so- ğumaya mı yol açtı? ROY: 12 yıl aradan sonra Türkiye'ye geldim. Benim için gündelik hayattaki İslamileşme çok açık. Sokakta bunun birçok işaretini görebiliyorum. Ama politik alanda zayıf. Hele bir Cezayir'le kıyaslandığında. Kı- saca Türkiye'de, sindirilmiş, bas- tırılmış bir kimliğe dönüş görü- yorum ben politik bir hareket- lilikten çok. Burada neo- fondamantalizm olgusu yeniden karşımıza çıkıyor. Militanların kültürel, toplumsal alanlara ka- yışı; iyi birer Müslüman olma- nın'öncelenişini kastediyorum. —Btrrt— Oral Çalışlafın açıklamasv Cumhuriyet gazetesinde ya- yımlanan yazı dizisine yönelik baa aşırı tepkileri görünce bir- takım konulan yeniden vurgu- lamayı gerekli gördüm. Kadm sorunu toplumumu- zun temel sonınlanndan birisi olma özelliğini koruyor. Ülke- mizde erkek egemen bir man- Uygarca tartışabilmemiz gerektık hâkün. Bu ataerkil anlayı- şın binlerce yıllık tarihe daya- nan bir birikimi olduğunu bi- liyoruz. İslamiyet konusunu araştırmamda, kadına. bakış açısmın tarihsel temellerini ve köklerini de arama isteğim iti- ci bir rol oynadı. Araştırmamı İslamın özgün kaynaklannı okuyarak hazırla- dım. İki yüz civannda İslam düşünürünün eserini inceledim. Cumhuriyet gazetesinde bu araştırmamın ve kullandığım kaynaklann yalmzca bir bölü- mü yayımlandı. Amacım, toplumda ciddi bir şekilde yürütülen kadm sorunu tartışmasına katılmaktır. Zaten özellikle son yıllarda İslami çevreler dergi ve yayın organ- lannda bu konuyu derinleme- sine tartışıyorlar. Benim yaptı- ğım da büyük ölçüde bu tartış- ma ve yazılan aktarmak ve İs- lamiyet'in kadına bakış açısmın düşünce sistematiğini yorumla- mak oldu. Bazı okuyuculann çok tepki gösterdikleri alıntıla- rın tümü Islami dergi ve gaze- telerde zaten yer alıyor. Almtılan kaynaklanndan ol- duğu gibi aktardım. Yalmzca yorumlar bana aittir. Başka dü- şünürlerin yorumunu da tırnak içinde aktarmaya özen göster- dim. Yararlandığım bütün kay- naklar Türkçedir. Hemen ta- mamına yakım İslami çevrele- rin tercümesidir. Eğer bu alm- tıların anlamında bir hata var* sa bunlar bana değil, çevirileri yapan yayınevlerine aittir. Kal- dı ki alıntı yaptığım eserler, yıl- lardan beri kitapçılarda satüı- yor. Bugüne kadar bu çevirile- re bir itiraz yapıldığını da işit- medim. Zaten tahrifatla bir ye- re vanlabileceğine de inanmıyo- rum. Mektuplarda da merakla so- ruluyor, açıklayayım: Ben sos- yalistim ve sırf inançlarım yü- zünden yaşamrmın 7 yılını ha- piste, önemli bir kısmını da gı- yabi tutuklu olarak geçirdim. Ve başmdan itibaren kimsenin inançları nedeniyle baskı gör- mesi taraftan olmadım. Islamiyettekadınerkek eşitliğivarBir öğretinin belirli bir alandaki görüşü incelenirken, "olan" ile "olması gereken"i biribirinden titizliklt ay- rümalıdır. Uygulamada her öğreti farklı yorum ve sap- tırmalar olgusu ile karşılaşır. Oral Çauşlar bu ayınrnı yap- madan çahştığından, ortaya Arsel'in kitabımn biraz da- ha insaflı bir özetinden başka bir şey çıkamamıştır. Ben, Çahşlar'm yazı dizisindeki tesbitlerin her birin- de tamamen karşıt sonuca varmış olduğum halde, bu yan dizisinde bu sonuçlardan hiç söz edümemiş, sadece İs- lam'ı kötülemeye elverişli olabilecek sonuç ve yorumlar seçilerek "tslam'ın görüşü" adı aâunda okuyucuya su- nulmuştur. Bu sunulan sonuçlann, tslam ile uzaktan- yakından ilişkisi yoktur. Yer darhğı endişesi ile, İslam'- ın bu konudaki görüşü, aşağıda özet olarak ve madde- ler halinde verilmiştir: 1- İslam, Kadm ve Erkeği Yaratan'm öğretisidir. Ya- ratıcı; "insan"ı belirli bir ahlaki sorumluluk ve görevle yaratmış, neslin devamı için de "insan"ı ve canlüan iki cinsde yaratmıştır. Neslin devamı için eTkeğin varlığı ka- dar kadımn varhğı da zorunludur. İnsanlık değeri açı- sından da kadın ve erkek arasında hiçbir ayınm yoktur. Kadın, Allah katında "ikinci sımf insan" değildir. İn- san'a görev verüirken kadın-erkek ayınmı yapılmamış- tır. Tevrat'da da böyle idi. Ne var ki, uygulamada, na- sıl iktisat alanında güçlü olan zayıfı ezmiş ise, erkek cinsi de gücünü kötüye kullanmış ve kadım ezebilmek için ilahi buyruk ve değer ölçülerini bozmuştur. Allah'ın son elçisi (S.A.) geldikten sonra ise, Kuran-ı Kerim'in bozulmasma imkân verilmediği için, bu kez de "uydurma hadis" olgusu belirmiştir. İşte Oral Çalışlar'ın "tslam'ın görüşü" olarak sundukları, ashnda hadis uy- durucularının görüşleridir. Allah katında, iki cinsin in- sanlık değeri açısından hiçbir fark ohnadığı Kur'an-ı Ke- rim'de apaçık belirtUir. (Al-i İmran, 3/195, Nisa 4/124, Mümin-Gaafır, 40/40) Kur'an-ı Kerim'de insanlara hi- tab edilirken kadınlara da hitab edilir. Aksi takdirde Ah- zab (33) Suresi'nin 40. ayetinde: "Muhammed sizin er- keklerinizden hiçbirinin babası değildir" buyurulmazdı. Demek ki insanhğa ortak hitab ediliyor ve "içinizde er- kek olanlar" ayırımı yapıüyor. Yalnızca erkeklere hitab edilse idi, "sizden hiçbirinin babası değildir" denirdi. 2- Resûl-i Ekrem (S.A.), yalmzca erkekler âlemine de- ğil, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmiş, kadımn insanhk değeri ve insan haklan açısından eşitliği bir kez daha ve son ve kesin olarak ilan edilmiştir. İnsanlar bunu unutmasın diye Resûl-i Ekrem'e (S.A.) dış âlemde ve Risalet'den sonra ilk imanını açıklayan bir kadm olmuş, İslâm uğruna ilk şehit olan da bir kadın olmuş, ataerkil efsaneleri yıkmak için de Resûl-i Ekrem'- in (S.A.) soyu kızından yürümüştür. 3- tslam'm, felsefi alanda olduğu gibi, Felsefe'den Po- zitif Hukuk'a geçiş alaru olan İnsan Haklan alanında da getirdiği ilke, kadm ve erkeğin istisnasız ve mutlak eşit- liğidir. Bu alanda nasıl dil, ırk, servet, din farkı gözetil- mez ise, cinsiyet farkı da gözetihnez. 4- "Evlâd" nasıl insanm hayatının ürünü ise, âhiret hayatındaki kız veya erkek, eşsiz guzelUkteki varhk sim- geleri (huri ve gıhnan), insamn Yeryüzü'ndeki iyi ve ah- lâkî yaşayışının, iyiliklerinin ürünleridir. Kuran-ı Kerim, bunları -hâşâ- "şehvet araçlan" olarak değil, eşsiz gü- zellikte olan ve böyle kalan mânâ çocuklan, insarun iyi- liklerinin manevi karşıhklan olarak anlatır. (Vildânun muhalledûn) 5. İslâm öğretisinde. Poıitif Hukuk alamnda da ku- ral kadın-erkek eşitliğidir. Ancak, görmezlikten gelemi- yeceğimiz bir tabü (doğal) olgu olan cins aynhgı dolayı- sı ile, eşitlik ilkesini bozmayacak ve kadım hiçbir alan- da "ehliyetsiz" kılmayacak şekilde, bazı "öncelikler" ka- bul edilmiştir. Kadın Kamu Hukuku alanında "ehliyetsiz" değil yine erkeğe eşittir. (Tevbe, 9/71) Er- kek cinsi ile kadın cinsi; Hukuk Devleti ve erdemli top- lum düzeni kurma acısından ayru dayamşmah sorumlu- luk ve ödevlere sahiptir. Özel Hukuk'ta da kadımn bo- şanma hakkı olduğu gibi, erkeğin (kocanın) kansını döv- me hakkı gibi bir hak (!) söz konusu değildir. Erkek, ev reisliği bakımından sadece "primus inter pares" konumundadır. Bütün bunlan aynntılan ile açık- layabihnem için benim de hiç değilse Oral Çahşlar'm ya- rarlandığı boyutlann yansından yararlanmam gerekecek. Buna imkân olmadığına göre, bu kadarak bir "tepki" ile yetinelim. Saygılanmla Prof. Dr. Hüseyin Hatemi İstanbul Hukuk Fakültesi Herkesin bildiği gibi son yıl- larda sosyalizm bir kriz yaşı- yor. Bu krizden önce ve sonra tüm dünyada sosyalizme yöne- lik yoğun eleştiriler yapıldı. Ül- kemizdeki İslamcı dergiler ve gazeteler de sosyaUzme akla ge- lebilecek her şeyi söylediler. Bunlan okuduğumda, haksız olarak gördüklerimi fıkri plan- da eleştirmekten başka bir şey akhma gelmedi. Hele kaba bir üslupla tehdit ve saldınyı hiç_ düşünmedim. Çünkü böyle ha- r reket etmenin yanlış olduğu linancındayım. İslam düşünürlerinin benim yazdıklarıma yöneltecekleri ciddi eleştirileri dinlemeye ve öğrenmeye hazır olduğumu be- lirtmek isterim. İnsanlann inançlanna saygıhyız. Saygı duymak, tartışmamak ve dü- şündüklerimizi içimize atmak değildir. Hepimizin ciddi tartış- madan öğreneceği çok şey var- dır. Uygarca tanışabilmek dile- ğiyle. ORAL ÇALIŞLAR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear