18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/8 DİZİ-RÖPORIAJ 15 HAZÎRAN 1991 îstanbuVda, hâlâ kadınlann çeşitli sorunlarına 'dinselyönden çözüm' bulmak iddiasındaki bazı hocalar faaliyet gösteriyor Üfürükçü hocadan cinsel muskalarHer işin bir raconu var. Bu- nu Elmadağ'ın lüks gece kulüp- lerinde dolaşırken iyice öğren- dim. Lazer ışıklı süper şovların düzenlendiği bu kıriüplerde ka- dınlara pek yer yok. Şova çıkan ve barın arkasmda bekleyenler dışında. Barın arkasında bekleyenler ve süper şov sunanlar birdenbi- re esen özgürlük rüzgânnın et- kisiyle Polonya ve Romanya'- dan gelmiş, vitrinleri Batı mal- larıyla doiu ülkemizden çok memnun genç kadınlar, kızlar... Geçmişinde bar ve pavyon kültürü bulunan Türk erkekle- rinin bu özgürlük rüzgânyla ge- lenler için yepyeni raconlar öğ- renmeleri gerekmiş. Özellikle Aksaray çevresi bu iş için bir staj yeri olarak kullarulıyor. Ar- tık hafta sonu Romanya'ya git- meye gerek yok, blucin, alün ta- kı ve para karşıhğı Istanbul biç- bir yeri aratmıyor. Ancak tngilizcenin belirli de- yimlerini öğreneceksin... Sonra yabancı bir kadın karşısında (ezeli ve ebedi derdimiz) mah- çup olma duygusunu yok etmek için kadehleri birbiri ardından luzla yuvarlayacaksın, en sonda da barın yanına gidip en kralın- dan bir şampanya açtıracaksın! Gerisi artık iki kişi arasmda olup biten bir şey... Kimse kim- seye karısamaz... Fiyat olduk- ça yüklü, otel, yemek vs. yak- lasık 300 dolar. Kaç Türk parası mı? O da ne? Eh, her yerde bir racondur gi- diyor öyleyse biz de bugüne işin raconuna uygun başlayalım. Az sonra tstanbul'u çepeçevre sa- ran gecekondu bölgelerine doğ- ru bir yolculuğa çıkıyoruz. Ya- ni küçük bir Türkiye yolculuğu- na... Önce arabanızı, sonra ba- zı alışkanlıklannızı (her gün yı- kanmak ya da sesizlik içinde müzik dinlemek gibi) sonra ön- yargılannıa (halkımızın yüce değerleri gibi) bütün bunlan bı- rakmanız gerek, büyük sözler- den uzak bir yolculuk bu. Şimdi E-5 Karayolu'nda iler- leyen bir minibüsün içindeyiz. Gecekondu bölgelerine başka hiçbir vasıtayla gidilmez, yakı- şık almaz. Minibüs bu çarpık kentleşmeye en uygun taşıma aracıdır, o gecekonducularla, gecekonducular onunla bütün- leşmiştir ve zaten böyle olduğu için binlerce minibüs bugün kent sokaklannda birer aslan parçası gibi dolaşmaktadır. Minibüsümüz tıklım tıklım dolu... Havasızlık, ter kokusu Hoca, birden büyülenmiş gibi yeni gelin Nermin'in gözlerine dikiyor §özlerini. Genç kadın kızarıyor, ozarıyor, başını eğiyor... Hoca, "Gel içeri kızım" dıyor, Bakalım görelim, derdimiz deva bulmuş mu?" Hoca, yeni gelini alıp içeriki odaya geçiyor.. İsUnbul'un birçok semtinde 'din sömürüsü' yapan hocalar, kadınlara muska yazıp okuyup üfleyerek faaliyet gösteriyor. Hatice ise hoca ile odaya girip çıktıktan sonra şunları anlatıyor: "Pis moruk, yaşına başma bakmıyor da.. Beni güya Allah yoluna çekecekmis. Sonra benim bir âşığım varmış, yolunu açacakmış. Hem olmadık yerime muska yerleştirecek hem ona iki yüz bin lira verecekmişim...' ve sonuna kadar açık bir teyp. Teypte dönüp dolaşıp hep aynı şarkı çalıyor: "Rüyaianm oJma- sa seni görmem imkfinsu, im- kânsız... ' Böylesi az bulunur. Sürekli rüyada görülen, riiyada sevilen bir sevgili ve birden omzumda bir el. Once anlarruyorum, son- ra usulca başımı çevirip bakıyo- rum, genç bir adam vakit çok erken olmasına rağmen iyice iç- kili. Daha da yaklaşıyor, keskin bir bira kokusu. Sesimi çıkar- mamaya, toplu taşıma aracla- nnda hemcinslerimin sık sık karşılaştığı bu davraruş biçimi- ne edilgince karşı koym«»>« yd- lışıyorum, küçüldükçe küçülü- yorum yani... Neredeyse yan pencereden dışan fırlayacağım, artık dayanmamn son aşama- sındayım ve teypte hep o şarkı: "Rüyalanm olmasa seni sev- mem imkânsız, imkânsız..." Birden olan oluyor, minibüs E-5 yolunda bütün tehlikeleri göze abp kahramanca duruyor, fren öyle sert ki, herkes önün- deki koltuğa yapışıyor, aynı an- da şoför büyük bir hışımla ar- kaya dönüp, öndeki yolculann üzerinden uzanıyor ve benim yanımdaki genç adamı yakasın- dan kavnyor, "Ulan itoğlu it! Aşağıhk ırz düşmanı!" Yanım- daki genç adam neye uğradığı- nı anlamadan apar topar bir an- da kapıyı açıp kendini aşağı atıyor... Minibüs gene ok gibi fırhyor. Şoför teybe aym şarkıyı sil baş- tan yeniden koyuyor ve ayna- dan bana göz kırpıp yüksek ses- le, "Biz namusumuza el sürdür- meyiz ablacığım..." diyor, son hızla ilerliyoruz. Staj mahiyetindeki minibüs maceramdan sonra salimen be- ni bir hafta konuk edecek gece- kondulu dostlarımın yanına va- rıyorum. Konukluğum sırasın- da kimileriyle kürtaja gidece- ğim, kimileri>1e hocaya... Kimi- leri akıl danışacak bana, kimi- leri cahilliğime hiç belli etmese- lerde içlerinden gülecekler. Ben inarulmaz olaylann birbiri ardı- na yaşandığı bu bölgede şaşkın- lıktan şaşkınlığa duşeceğim. lyi-kötü, cahil-bilge, tüm kavramların birbiri içinde nasıl eridiğini, hayatm romanlan, hi- kâyeleri nasıl geride bıraktığını görüp bir kez daha onlara teşek- kür edeceğim. "Hadi hocaya gidiyoruz bu- gün. Şu örtüyti başına ört, scsi- ni de hiç çıkarma." Ev sahibim Hatice'nin sözle- rini aynen yerine getiriyorum. 'Herkesin inancı kendüıe' di- yen, gördüğü her haksızlığa baş- kaldıran, bu nedenle mahallede adı 'kızılbaş' ve anarşiste çıknuş Hatice'yle birlikte, iki suç orta- $ı, çok tozJu yollardan geçip bir gecekondudan içeri giriyoruz. Gecekondunun küçuk odası kadmlarla dolu... Herkes başı- nı örtmüş, kimseler konuşmu- yor... Bekliyoruz, kimi? Mahal- leye yeni gelen Enver Hoca'yı. Namı öylesine yaygın ki mahal- leli kendi davet etrniş onu. "Asiye'nin Behçet hastalığını mutlaka iyi eder" demişler, Asi- ye kocasına danışmış, 'peki', demiş adam şimdi her gün Asi- ye'Ierde Enver Hoca. Genç ka- dının bedenini efsunlu elleriyle merhemleyip duruyor. Asiye de memnun, hoca da kocası da... Nerede kaldı bu hoca... Bek- letmek âdetiymiş, Asiye topla- mış bunca kadını, Hoca mahal- leye iyilik yapmak için gelmiş ya, kadmlarla tanısacak, dertle- re deva olacak... Sonunda kapı acıhyor, Enver Hoca, arkasında yardımcısı gi- riyorlar içeri. Elli yaşlannda bir adam, hiç kimsenüı yüzüne bakmıyor, bir huşu içinde geçip en baş köşeye oturuyor. Ses- sizlik... Sonra birden hep birlikte çe- şitli dualar okunuyor. Hoca bir- den büyülenmiş gibi yeni gelin Nermin'in gözlerine dikiyor gözlerini. Genç kadın kızanyor, bozanyor, başını eğiyor... Ho- ca, "Gel içeri kmm" diyor, "Ba- kalım, görelim, derdimiz deva bulmuş mu?" Hoca yeni gelini alıp içeriki odaya geçiyor. Geride kalan ka- dınlarda huzursuz bir kıpırdan- ma. Kadınlardan biri, "Ayol ne derdi var ki ikide bir hocaya görimüyor" diye safça soruyor, suç ortağun Hatice her zaman- ki gibi lafını esirgemiyor, "Belli olmuyor mu? Beti benzi atıyor tazenin, ici eriyor, derdi Utlı dert." "Canıra size oe" diyor biri, "Herkesin derdi kendine, betn kocası da izin verdikten sonra." Hatice ortaiığı iyice karıştır- maya kararlı, "Asiye kız, ne ol- du senin çıbanlar" diye soruyor, "Hocanın merhemleri işe yara- dımı?" Asiye ansızın sinirleniyor, "Çarpüacaksın" diyor Hatice'- ye, "Vallahi biUahi çarpüacak- sın." "Boşver" diyor Hatice, "Gö- reliın bakalım hocanızın him- metini..." Ağzımı acmadan oturuyo- nım, Hatice'nin akrabasıyım, Almanya'dan geldim, pek Türkçe bilmiyonım. Çok geçmeden taze gelin Ner- min çıkıyor odadan, kımsenin yüzüne bakmadan çekip gidi- yor. Hatice kulağına eğilip, "Bu kızın sonu hayıriı <?eğil vallahi billahi" diyor. "Başına çorap öıüyor." Az sonra Enver Ho- ca da çıkıyor dışan, gene huşu içinde, gözleri hafiften kaymış, sanki bic başka dünyaya gidip gelmiş. Birden, "Hocam!" diye bir ses, Hatice bu. İyice dellenmiş belli. Hocanın tam karşısma ge- çip gözlerinin içine baka baka "Ben sana inanmıyorum" di- yor. Hoca büyük bir anlayışla eğiliyor Hatice'ye doğru,. "Sen" diyor, "Zeliha'nm hikâ- yesini biliyor musun?" Olduğu yerde donuyor Hatice, o kendi- ne güvenli hali ansızın yok olu- yor, başını sallıyor, "Seni de onuıı gibi yapanm aaJadm mı" "Peki, peki hocam" diyor Hatice. Hoca en anlayis.li ses to- nuyla, "Lakin seni sevdim" di- ye sürdürüyor konuşmasını: "Bir derdin de var, biliyonım gel içeri." Hatice adamın arkasından tı- pış tıpış yan odaya geçiyor... Daha sonra Hatice'yle baş başa kaldığuruzda soruyorum, "Neden Zeüha'nın sözü gecin- ce durdun öyle, sanki korkmus gibi?" Hatice, "Korktum bir an cancağızım" diyor. "Zeliha'yı bilmezsin sen benim kapı kop- şumdu, bir güzel kadındı, bir in- sandı... Bir gün hiç kimseye bir şey söyiemeden, tasıru tarağını topladı, bir serseri adam vardı, kumarbaz, her türlü düzen on- da, ona kaçtı. Üç çocuğunu bı- raktı geride, hiçbirini istemedi, adam için pavyonlara düştü, en kötüsü başka kadınlann pisliği- ni temizledi. Büyü yaptılar ona, ben gözlerimle gördüm... Kork- tum, dört çocuğum var be- nim..." "Peki içeride ne yapü ne söy- ledi sana Hoca?" Hatice utamyor, "Git allasen başımdan" diyor, "Pis moruk, yaşına başına bakmıyor da... Beni güya Allah yoluna çeke- cekmis. Sonra benim bir âşığım varmış, yolunu açacakmış." "Nasü?" "Lanet herif, hem bana mus- ka yazacak, hem en olmadık ye- rime bunu yerleştirecek hem de ben ona iki yüz bin lira verecek- mişim." "Ne yaptın peki?" "Ne yapacağım ittim elini. 'Moruk, ulan ben sana mı kal- dım be' dedim. Düşün hem be- ni becerecek hem iki yüz bin li- rarru alacak... 'oh çatla', dedim, 'âşığım var elbette, ama senin yaşmda hoca efeodi, yemez- ler..." "Büyü yapmasından kork- muyor musan?" Hatice'de bir gülme, "Canca- gızını, adam moruk... Biiyüsu filan tutmaz bunun. Hadi çay demledim içelim, sonra hemen uyu artık, yann erken kalkacak- Yann: Kadınlar, Islamla kimliğini bıüduOral Çalışlar Bey! Aslında "Bey" sözcüğünü sizin için kullanmak gereksiz. Bey saygıya değer kişi demek- tir. Siz Allah (cc) a adaletsiz vasfını vererek en mukaddes düşünceleri kirletmiş, saygısız- lık etmiş oluyorsunuz. Allah ve Resulüne saygı göstermeyene, bizlerin saygı göstermesini bek- leyemezsiniz. Necip Fazıl'ın de- yimiyle siz çukurlardansınız. 5 Haziran 1991 tarihli yazını- zı okudum ve gözlerime inana- madım. Daha doğrusu cür'eti- nize. Kur'an-ı Kerim'i dolaysıy- la Allah'ı ve dünyanın yaratıl- masına vesiie olan Resulullah (S.A.V.)ı yargılama yetkisini ne- reden alıyorsunuz? Inanmaya- bilirsiniz, inkar edebilirsiniz. Fakat hakaret, alay ve çarpıtma pozisyon ve yetkinizi aşıyor. Siz de bir kulsunuz. Allahın kulu. Çok merak ediyoruz. Siz Kur'an-ı Kerim'i okuyup ger- çekten incelediniz mi? Çamur edebiyatıyla inançlan, inanan- ları karalamak çok kolaydır. Kur'an-ı Kerim'i gercekten in- celemiş olsaydınız, ilahi hitabın inanan erkekler inanan kadın- lar, sabreden erkekler sabreden kadınlar, hakkı tavsiye eden er- kekler, sabn tavsiye eden kadın- lar... vs. görürdünüz. Yine Kur'an-ı Kerimde "Ey insanlar biz sizi bir erkek ve bir kadın- dan yaratuk. Ve sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve si- zi milleüer ve kabileiere ayırdık ki tanısasınız. Şüphesiz Allah indinde en ustün olanınız tak- va yöniinden en nstün olantdır" denmekte. Hucurat 13. Dikkat ediniz (!) hitap insan- lar diye başlıyor, erkekler ve ka- dınlar diye degil. Çoğu hitap ise inananlar diye başlıyor. Üstün- lüğün ise takvada olduğu belir- tiliyor. Dinimiz en mükemmel ve en son dindir. Mutlak adalet var- dır. Taşıyamıyacağından fazla yük yüklenmez msanlara. Er- kek kadın değil, inanan insan vardır. Dinimizi iyi inceleyiniz. Düşüncelerinizdeki çarpıklığı, gözlemlerinizdeki dengesizliği millete doğnı olarak gösterme- ye hakkınız yok. Salman Rüşti mi olmak niyetindesiniz? Kadınlarırun köleliğınin is- lam diniyle aynı paralelde geli- şip çoğaldığını söylemek, asıl- sız, maksatlı ve gayri ciddidir. Cahiliyye dönemini iyi araştı- nrsanız, göreceksiniz ki kadın, alınıp satılan, teşhir edilen bir metadır. Neden, kadının insan bile sayılmadığını sadece nefsi araç olduğunu, hukuki konum- da hiçbir hakka sahip ohnadı- ğını, kız çocuklann diri diri toprağa gömüldüğünü anlatmı- yorsunuz? Işınizegelmiyormu? Tabii ki gelmez. ıslam dininin gelmesiyle kadın gerçek kimli- ğini bulmuş, belli bir statüye ve sosyal konuma gelmiştir. Bunu batıl düşüncelerinizle kabulle- nemiyorsunuz? Demek siz özgürlüğü hergün bir erkek değiştirme veya her Islamcılar Kadın'ı eziyorlarDişi erkek aynmı Tanrı'nm tüm canlılarda yarattığı bir ço- ğalma olgusu. Ancak, insanla- ra diğer canlılardan ayn olarak verilen akıl sayesindedir ki dişi ile erkeğin sürekli denebilecek şekilde cinsel ilişkiden haz duy- ması ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle bu olgu Tann'nın insan- lara bir lütfudur ve Tanrı böy- lece ihsan ! etmiş olduğu aklı kontrol ve denetlemiştir. Kadınlann bu beraberlikte er- kekten hem akıl, hem de din ba- kımından eksik (dün) oldukları Kur'an'da çeşitli ayetlerde tek- rarlanmaktadır. ORAL ÇALIŞ- LAR büyük emek vererek haar- ladığı yazı dizisinde izlediğim kadarıyla kendinden ilaveler yapmıyor, yorum getirmiyor. Diyor ki "tsiamda Kadın ve Cinsellik budur, böyle değerien- dirilmektedir. Sürelerde konuya bö>le yaklaşılmaktadır. Tarihi gelişimi de şu aşamalardan geç- mistir v.s." Islam dini diğer dinler gibi bir vakadır. Her nekadar inanma- yanlar için ".. .onlan nerede bu- lursanız orada öldürün (Baka- ra: 191, Nisâ: 89-91; Tevbe: 5) diyorsa da hiçbir kötülük dü- şünmeden inananlar ile türlü menfaatler sağlamak için İslam- cı geçinenleri ayırmak gerekir. Aslında bu ayırımı hiçbir men- faat beklemeden Islâm dinini benimseyenlerin yapması gere- kir. Bugün sadece Türkiye'de değil diğer tslâm ülkelerinde çif- te standart uygulanmaktadır. Faizi borç verilenin geliri diye tarif ederek elde edilen bu geli- re hiç kimse faiz değildir dıye- mez. Son Irak savaşı sırasında Saddam'ın namlusunu görünce tüm dünyayı yardıma çağıran Suudi Kralı daha geçen yılki haç sırasmda tünelde sıkışıp ölenler için "Takdir'i İlahi" demişti. Bir insanın Tann'nın kurallan- nı işine geldiği gibi kullanması iki yüzlülük değil de nedir? Gelelim bizim İslamcılara: (İslamcı geçinenlere) kadını ka- patarak ve de ezerek müslüman olacaklar, akıllannı pantolon kemerinden bir santim yukarı çıkaramadıklan için de işte böy- le şunun bunun kapısında dilen- cilik yapacak uşaklık edecektir. Buyruk almaya alışmış gölgede onsekiz saat yatmakla artık bir yere vanlmıyor. Kadını çelik zır- ha koysanız bile doğa yasası ga- lip gelecektir. Yedi yaşındaki kız çocuklarını bile dişi diye algıla- mak (kıskanmak) tüm hayvan- lar içinde sadece insanda vardır diyorsanız, soranm nasıl çağ at- ladınız? ORAL ÇALIŞLAR'k yazı dizisine öfkelenenler öğrenmek- ten korkan zavalhlardır. Diya- net İşleri Başkanlığı'nın çeviri- leri de aynı şeyleri söylüyor. Ama her nedense bizimkiler bu gerçeklerin gizli kalmasmdan yanalar. Savunduklan dinin ku- rallannı, istiyorlar ki kendi dar düşünceleriyie işlerine geldiği gi- bi yorumiasınlar. Tüm dinlerde esas olan insa- nın insana sevgisidir. Hoşgörü ve sevgi Tann'ya giden tek yol- dur. Kin, nefret insan olana ya- kışmaz. Kuru tehdit ise bırakı- nız dindar olmayı erkekliğe bi- le yakışmaz. Oysa bu yıl Yunus Emre Sevgi Yılı. Gelin tüm so- runlanmızı dostça tartışalım. Kadırumızı, kızırruzı çağın geri- sine atarak, TV seyrettirmeye- rek nereye varabüiriz? Kadını- mızla, kızımızla, delikanlımızla hep birlikte el ele sevgiye koşa- lım, dostluğa koşalım. Mustafa Nafız Aksoy türlü rezaleti yapabilme yetkı- si olarak görüyorsunuz? Iddet müddetini kısıtlama olarak dü- şünmek basitlik ve garipliktir. İddet müddeti neslin bozulma- sını önlemek ve temiz bir nes- lin devamını temin içindir. Bun- lann gerçek olduğunu, dinimiz- de kadının eş seçme ve evlilik teklif yetkisi olduğunu bili- yorsunuz!.. Şunu da belirteyim, Kur'an- ı Kerim'in hükmü ahirete kadar devam edecek. Kur'an-ı Kerim günümüze aynen intikal etmiş ve tek harfi bile değişmemiştir. Kıyamete kadar Allah onu ko- ruyacaktır. Siz istemeseniz de. Lütfen düşününüz! düşünce terazinizi objektif ayarlayınız. Olaylara ve gerçeklere maydo- nos yüksekliğinden bak- mayınız. Bu yazdığınız şeylerin kay- naklarını açıkça belirtiniz. Çünkü kaynak çok önemlidir. Asılsız iddialarınızın kaynağı zaten yoktur. Şuna emin olabiürsiniz. Bu ve benzeri hakaretler karşısın- da Müslümanlan taptaze, dip- diri karsınızda bulacaksınız. Sizi bu çarpık değerlendir- meniz ve gerçeklere subjektif yaklaştığınız ve asılsız yorum- lannız için, bütün inananlar adına protesto ediyor ve gerçe- ği görmeye çağınyonım. Emine Yüce ve 221 tmam Hatipli ISLAMDA KADLN VE CİNSELLİK TEPKİLER Gafîlliğin sonu yoktur! Gazetemize ulaşan tepkilerı, yazıldığı gibi, aynen yayımlıyoruz. Cumhuriyet gazetesindeki "tsiamda Kadın ve Cinsellik" adlı diziyi 3 gundür okuyorum. Cahil biknediği şeyin düşma- nıdır. Neden süt akan memenin deliğine bir iğne soksak kan akar. Mantıksızlık mantığımn sonu yoktur. Vahiy ve nakil yolunu terk edip akıl yoluna esir olanlar. Dünyada hep mut- suzluğun, vehimliğin, tatmin- sizliğin, inançsızlığın ve peri- şanlığın esiri olmuşlardır. Ta- rihi bir incele kardeşim, yok olan insanlığın pislikte boğulan yok olan milletlerin hepsinin, Allahsızlık ve inançsızlığın ba- tağında boğulduğunu görecek- sin. İnsan isterse binlerce neden, neden, neden bulur. Kainatın sahibi Allah öyle istemiş ve öy- le yaratmış. Kurallan insanın doğasına göre o koymuş. İn- sanlann doğası ve sosyal hayatı öyle tanzim edilmiş. Be gafil kardeşim insan doğasını değiş- tirmeğe gücün varmı; bir sivri sineğin sokması karşısında, acizliğinin perişanhğmı yaşa- yan insan, nelerle uğraşıyor. Gafilliğin-cahiJliğin ve inadın sonu felakettir. Kuran dili ile "yakacağı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından, kendinizi, ailenizi ve çocukla- nnızı koruyunuz" ayetini hatır- latırım. Ersin Kıhç / İzmir Protesto 5.6.1991 tarihli gazetenizde yayımlanan Islamda Kadın ve Cinsellik altyazı dizisi hakkında yazarınız Oral Çahşlar'ın bu ül- kede yasayan milyonlarca Müs- lüman'ın dini inançlanyia alay etmesini, Islam dininin 21. yüz- yılda artık işlevini yitirdiğini ima etmeye çalışmasını şiddetle pro- testo ediyoruz. FAHRİ ÖKUN MUSTAFA ERFtDAN Galeri • Atelye 146 97 38 • 132 64 26 MARMARA ÜNİVERSİTESİ Atatıırk Eııtırı Fı» ji'tiı Resım Bo ıınnj Ögrencılen GENÇLER SERGİSt 7 Ha/.ıran - :!1 Temmuz OERIMOD KULTUR HERKEZİ b * "• ı » o u B t i k i ' d C ) ( ^ O u r ı k K ı l l ( « ( * " ( I S T A N 8 U L 5 « 7 ^ Pa/or dorm rwfQun W00o «oöor aç»ö | 2 Aih^r Dro kf\fx, , 27 Mayf^ 20 Tefnmu7 Î991 EXCLUSIVE s \ N \ l \1 U k I / i 20 Ressamın ozel o'jrak calıstıkları kucük resimleri "Mini ebatlı resim" sergısınde gorebılirsiniz. 3891 SuMıre I 3 « 3 ? 5 9 3S9I7M Akın Yıldınm ^jg ALMELBC Hanefı Yeter Baloban A f ! y ı ^ Hamzo Inonç Bedri Rahmı Eyûboğlu İbrahım Safi Cohıt Güraydın Mahrmıt Celoyır Cavit Atmaco Mehmet Güler Devnm Erbıl Resm-H«yk»l Mehmet Pesen Erol Akyovos Oz S iin tat>a AAustofa Aslıer Gencoy Kosapçı 6 Haziran- Salıh Acar Habib Gerez 8 Tımmuı Tımur K İncedayı Nitpctiy* Aytar Cad. Nil Apl. 24/6 149 80 14 mm\nAN M <:AFK-BAI; II Bercıs Aker RarmsAydın Bırsel Bosut Erol Bılgın Tulm Oemıray Guneş Ertınan IpehTekıl Moda Cad. 239 K*d*o> Moda Tel 345 (4 74 Kızıltepe Mevkiı K e m e r .riT ı/rv ırvt K e m e r *NTALYA AK! K t M h K Tel (3214) 2611 (6 Hat) NEVİN MENGÜ Suluboya Resım Sergısı )5 Hazıran-31 Temmuz /99? UıiA!ll«'>.-n: \U Tl.l S\N \l ODVSİ ELEMAN ARANIYOR Kitap ve ansiklopedi pazarlamasında maaş + prim sistemiyle çalışacak bay ve bayan elemanlara ihtiyaç vardır. İsteklilerin 512 05 05 / 516 numaralı telefondan randevu almaları gerekmektedir. CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ MARMARA ADASI AHMET ENÖN TATİL KÖYÜ'NDE (Yeni Tesis) DENİZ OTEL (* •) — istanbul'a bir adım mesafede, denlz kıyısında Bayram Tatill — Her odast balkonlu, banyolu, 24 saat sıcak su 4 Goce 5 Gün (Y.P.) — Bayram »onrası Motet 300.000 bir gün Için bir U«i Otel 350.000 TL.- (Y.P.) 50.000 TL.- 60.000 TL. R«z: 346 23 44 - 347 33 22 - 337 31 52 M. Adası: 9.1986. 5032 - 5600 Bayram günlerinde, bütün Türkiye'nin guetesi Gazeteciler Cİamiyeti'nin yayınladı^ı latanbul Bayram'dıı. Nerede olunaıuz olan, bu güzel tatil günlerini gazetenizle renklendııebilirsiniz. BAYRAM'DA Gazeteciler Cemiyeti Cağaloglu-İstanbul Tel: 513 83 00 (3) Teleks: 23508 yeti tr Fax: 526 80 46 Ankaıa Temsücüiği; Te! 117 2 4 05 • 117 50 87
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear