18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/14 KEYHASAM 17 MART 1991 Nutâtin Sözen düzenlediği basın toplantısındason 2 yılın hesabını verdi ; Kamuoyunda olımılu izlenim bırakamadık'tstanbui Haber Servisi — Yö- netimde ikinci yılını 9 gün son- ra dolduracak olan îstanbul Bü- yükşehir Belediye Başkanı Nu- rettin Sözen, dün düzenlediği basın toplantısında iki yılın he- sabını verdi. Hükümetin yerel yönetimler üzerindeki baskısı- nın artarak devam ettiğini belir- ten Sözen, iki yıl boyunca yapı- lan faaliyetleri halka anlatama- dıklarını, bu nedenle kamuo- yunda olumlu izlenim bıraka- madıklannı söyledi. SHP'nin ls- tanbul'da oy kaybettiği yolunda- ki söylentilere inanmadığını be- lirten Sözen, "Toplumun bütün kesiınleriııde yaşanan huzursuz- Ink siyasi partilere, dolayısıyla SHP'ye yansunıştır. Bugiin ye- ni bir seçim vapılsa Türkiye'de ve İstanbul'da SHP iktidar ola- cak tek partidir" dedi. Yaklaşık üç saat süren basın toplantısında, yapılan çalışma- lar hakkında tek tek bilgi veren Nurettin Sözen, hükümetin İs- tanbul Büyükşehir Belediyesi'ne karşı izlediği politikanın kent halkını cezalandırmak anlarnı- na geldiğini söyledi. Bu tutum- la yasal yollardan mücadele ede- ceklerini kaydeden Sözen, yatı- rımların gerçekleştirilebilmesi için başka yolları deneyecekleri- ni söyledi. Sözen, bu yıl içinde yapıla- cak çahşmalar hakkında şu bilgileri verdi: Belediye şirketleri: 1990 yıhn- da zarar eden tstanbui Deniz Otobüsleri A.Ş. ve Hızlı Tram- vay şirketleri için yeni düzenle- melere gidilıyor. Deniz ulaşımın- da kapasiteyi arttırmak amacıy- la İTU'ye yaptınlan çalışma ra- poru bu yıl hizmete geçecek. Is- bak, Belbim ve Belpa şirketleri için planlanan yeni üretim alan- ları faaliyete geçirilecek. Dogalgaz: Bu yıl içinde İstan- bul'da kullamlmaya başlanacak. Bonı döşeme işleminin 1992 yı- lının haziran ayında tamamlan- ması planlanıyor. İGDAŞ 1991 yılında 150 bin aboneye servis hattı bağlamayı, sanayi ve ko- nutlara 36.5 milyon metreküp doğal gaz satmayı programuyor. Su: Barajlardaki toplam su rezervi 400 milyon metreküpe ulaştığında kente verilen su mik- tan 1 milyon metreküpe çıkan- lacak. lsale hattı döşeme işlemi devam edecek. Ülasım: Projesi biten ve ön- yeterlilik aşaması tamamlanan îstanbul Metrosu için hüküme- tin imzası bekleniyor. Aksaray - Sirkeci hattında tramvay için çahşmalar sürüyor. Deniz ulaşı- mı konusunda ITÜ'ye hazırlat- tırılan projede öngörülen yeni deniz araçları hizmete so- kulacak. Çöp: Hazırlanan çöp projesi için bakanhktan onay bekleni- yor. Îstanbul için hazırlanan çöp projesi Türkiye'de kentsel düzey- de ilk çöp imha merkezi olacak. Hastane atıkları ve tehlikeli atıklar da bu merkezlerde ayn bir işleme tabi tutulacak. YeşU aian: 1990 yılında 178 bin metrekare yeşil alan yenile- me çalışması yapan Park ve Bahçeler Müdürlüğü, bu yıl 318 bin metrekâre yeşil alan düzen- lemeyi planlıyor. Müdürlük bu yıl toplam 7.5 milyon metreka- relik yeşil alarun bakımını yapa- cak. Kazlıçeşme: 270 dönümlük alanda bulunan 231 deri fabri- ka ve atölyesi mühürlendi. Bu- na karşın 160 tanesi mühürleri- ni sökerek çalışmaya devam et- ti. İki yıl içinde 85 işyeri yıkıl- dı, 40 dönüm yer yeşil alan ola- rak düzenlendi. HİLTON OTELtNDE PANEL Said-i Nursi izdihamıîstanbul Haber Servisi — Îstanbul Ilim ve Kültür Vakfı ve Yeni Nesil gazetesince "Vefa- tnun 30. Yıhnda Bediüzzaman Said-i Nursi, Fl- kirleri ve tslam Düşüncesindeki Yeri" konulu bir panel düzenlendi. Konuşmaalar, Said-i Nursi'nin kamuoyuna "Knrtçü, bölücü, gerid" olarak tamtıldığını belirterek, "O yanlış tanı- rümaya calışdan bir dahidir. Nnrsi'yi yeterin- ce ve dognı tanımayan ve tanıtmayan aydın- lar, tarih önünde çok kötii besap verecekür" dediler. Hilton Convention, Exhibition Center'da ya- pılan toplantıya üç binden fazla kişi katıldı. Erkek ve kadınlann ayn gruplar halinde otur- duğu salonda, yer bulamayanlar toplantıyı yer- lere oturarak izlediler. Açış konuşmasını Yeni Nesil gazetesi başya- zarı Safa Mürsel'in yaptığı panele konuşmacı olarak Prof. Mim Kemal Oke, Dr. tbrahim Ca- nan, Doç. Ahmet Akgündüz, Dr. CoBn Ttor- •er, M. Salim Abdullah ve Mary VVekl katıl- dı. Panele katılacağı büdirilen Prof. Şerif Mar- din ise "vize sorunu" nedeniyle ABD'den ge- lemediği açıklanarak, tebliği okundu. Mim Kemal öke konuşmasında Said-i Nur- si'nin, Osmanlı devletinin son dönemlerinde tngiliz siyasetine karşı ülke içinde birlik ve be- raberlıği sağlamak amacıyla çahşmalar yaptı- ğını ve milli mücadelenin öneinü "manevi mimarianndan" olduğunu anlattı. Uzun pardesüsü ve türbanıyla dikkat çeken Ingiliz araştırmacı yazar Mary Weld ise "Be- diüzzaman'ın modern çagın insanına kuran^ ın mesajım anlattıgım" belirterek, "Batı'nn kendi malı olarak gördügü 8irn, Kuran'dald bO- gilerin dogrulugunu tasdik etmektedir. Kuran ilim ile din arasında çaüşma olmadıgını gös- tererek modern insanın sorulanoa cevap getirmektedlr" dedi. HABERLERİN DEVAMI Bakü'den DosrJuk Telleri... (Baştarafi 1. Sayfada) basmaz, mihriban (sıcak) bir alaka Q\gi) ile karşılaşıyorsunuz. Herkes dostluk "feMe- ri"nden söz ediyor. Türkiye ile emektaştık (iş- birliği) en çok vurgulanan sözcük... Etkilenmemek olanaksız. Aynı dili, aynı dini payiaşmak... Ortak bir tarihten kopup gelmek... Türkiye'nin örnek alınacak modern ve bağımstz tek büyûk Türk devleti olması... Ama yalntz bunlar değil kuşkusuz. Azeri TOrkünün bize karşı beslediği sıcak duygu- lann temelinde başka tarihsel nedenler de var. Azerbaycan Gazeteciler Cemiyeti Başka- nı önceki gece bunu şöyle anlattı: "En kötü zamanımızda, 1918'de bize as- ker gönderdiniz. O sayede ayakta kaldık. Yoksa bir yandan Ruslar, öbür yandan Er- meniler... Bugün yoktuk. Bunu hiç unutma- yız. Dedelerimiz, analanmız hep anlattı bu- nu bize." O yıllar Anadolu Türkleri için de acılı bir tarih kesitiydi. Birkaç yıl sonra Azerbaycan'- dan askerin çekilişini, Şevket Süreyya Ay- demir, Suyu Arayan Adam adlı kitabında şöy- le anlatır: "Yalnız kurtardığımız topraklan değil, kur- duğumuz hayalleri de geride bırakarak çe- kiliyorduk. Ergenekon, bir serap gibi, gittik- çe belirsizleşiyor, soluyordu. Bulduğumu sandığım suyu yine kaybetmiştim. YoHar, at- lı, yaya, genç, ihtiyar, kadın, erkek, insan- larla doluydu. Hepsi de asker kollarımn ya- nı sıra koşuyor, ağlıyor, yırtınıyor: Bizi kime bırakıyorsunuz, nereye gidiyorsunuz diye feryat ediyorlardı." Bugün yeniden bir kavuşmanın sevincini yaşıyor Azeri Türkleri. Ama bir yanda sevinc, öte yanda Ermeni düşmanlığı... Sovyetler Birliği'nin birçok yerinde oldu- ğu gibi, Kafkasya'da da milliyetler sorunu olanca şiddetiyle yaşanıyor. Şöyle denilebilir: 70 yıllık Komünist Partisi yönetimi, soru- nu çözmek için doğru dürüst bir şey yapa- mamış; yalnızca buzdolabına koymuş soru- nu. Rejim çökmeye başlayınca, sorun buz- dolabından çıkmış; buz eridikçe, tarihin de- rınliklerinden gelen kavga yeniden daha da şiddetli biçimde uç vermeye başlamış... Şimdi ne olacak? Bu coğratyada insanlar bir dengede nasıl buluşup barış içinde ya- şayabilecekler? Azeriler şimdilik Ermenistan söz konusu olduğunda banş sözcüğünü sanki duymak istemiyorlar. Haklı tarihsel nedenleri var. Ama aynı coğrafyayı paylaşmaktan başka çareleri olmadığına göre de ne yapmalı? Cumhurbaşkanı Özal'ın bu soruya yanrtı, ekonomiden geçiyor. Cuma akşamı, Azer- baycan Cumhurbaşkanı Muttalıbov ve Baş- bakanı Hasanov'la birlikte, Türk gazeteci ve işadamlarıyla söyleşirken şöyle dedi: "Benim her zaman üstünde durduğum bir nokta var. Ûlkeler arasındaki kavgayı azatt- manın esas yolu, karşılıklı menfaat sağla- maktan geçiyor. Ekonomik bakımdan birbi- rine bağlanmaktır bunun çaresi. Ermenis- tan'ın çıkışı yok; Türkiye, Gürcislan, Azer- baycan'ın arasına sıkışmış. İyi geçinmesi la- zım..." Özal'ın bu bakış açısının Azerilerde tepki uyandırdığı biliniyor. Azerbaycan Başbakanı Hasanov'a da Arv kara'nın bu yaklaşımı anlatılmış; Ermenis- tan'ı makul bir yola çekebilmek için ekono- mi ve ticaretten yararlanmanın önemi belir- tilmiş; açılacaksa, Türkiye üzerinden dünya- ya açılabilecek bir Ermenistan'ın sivıi yan- lannın böylece daha kolay törpülenecegi vur- gutanmış... Bugün için Azerileri ikna edebilmek güç... Azerbaycan şimdilik sadece iki nokta üstün- de duruyor (1) Türkiye'ye ve Türkiye üze- rinden dünyaya açılmak; (2) Türkiye'den ya- tırım kredisi sağlamak. Cumhurbaşkanı Mut- talibov, cuma akşamı, "iyi bir kredite ihtiya- cımız var" diyordu bize. Birinci konuda Ankara elinden geleni ya- pryor. PTTnin hibe olarak gerçekleştirdiği 60 hatlık otomatik telefon santralının açılışı dün yapıldı. Böylece Azerbaycan ilk kez Türkiye ile ve Türkiye üzerinden dünyayla telefon bağlantısı kurabilecek artık. Ayrıca Bakü'de Türkiye'nin başkonsolos- luğu faaliyete geçti. THY de haftada bir kez sefer koymuş durumda Bakü'ye. İkinci konuya gelince: Başbakan Hasanov, "Bizde ne takas edi- lecek mal var, ne de döviz var. Yatırım kre- disi verin bize. Gelin burada fabrika kurun; sonra satıp birlikte kazanalım" dedi. Türkiye bunu ne ölcüde yapabilecek? Iş adamları burta hangi ölçüde gönüllü? Buna benzer soru işaretleri Kazakistan içinde Türk-Sovyet ekonomik ilişkileri açıstn- dan da geçerli. Karşı taraf kredi istiyor. Bu- güne dek Türkiye'nin Sovyetler'e açabilmiş olduğu kredi miktan 1 milyar 50 milyon doiar. Bunu ne kadar arttırabiliriz? - „,. -, ,,... Kolay değil. T * Sovyetler... Rusya... Ukrayna... Kazakis- tan... Azerbaycan... Büyük bir potansiyel. Bundan yararlanmak için elden gelen yaptl- malı. Ancak bugün işin sınırı var. Gerçekçi- lik, bunu görmeyi gerektiriyor. • Soğuk savaşın noktalanması, Türkiye açı- sından Sovyetler'i uzak komşu olmaktan uzaklaştırıyor artık. Aynı zamanda, Orta As- ya Türklüğü ile Azerbaycan'la Türktye'yi ya- kınlaştırıyor. Tüm taraflar için yeni ufuklar açan bu ko- şullardan akıllıca yararlanmak gerekir. Türkiye'nin coğrafyası, tarihsel ve kürtü- rel özellikleri durumu zorlaştırmıyor, kolay- laştınyor. Attı günlük gezinin sonunda şu söylene- bilir: Cumhurbaşkanı özal'ın ziyareti olum- lu geçti. Bizden de güç siyasal ve ekonomik koşul- larda yaşayanlar var bu dünyada... Evimiztn içini düzene sokabildiğimiz ölçüde daha ra- hat edebiliriz... Ttirkiye'ye 2 Patriot 4 kentte bombalı gün Tip, derdine deva (Baftarafı 1. Sayfada) nin uzun olması, zor, ağır, riskli, zorunlu hizmet gibi ne- denleri sa>iyorlar. Doktorluk mesleği, doktorla- rın gözünde de bir statü kaybı ve erozyon sürecinde. Doktorlar arasında yapılan araştırmanın sorulannı yanıtlayan doktorla- nn yüzde 49'u yeniden meslek seçme şanslan olsa doktorluğu seçmeyeceklerini söylüyor. 'Ne- den doktorluk değil' sorusunu yanıtlarken de yüzde 68 oranın- da 'parası az', yüzde 50 oranın- da 'zor iş', yüzde 45 oranmda 'saygınhğı yok' yanıtlan geliyor. Halktan insanlar, kendilerinin ya da yakınlannın rahatsızlığı nedeni ile sağlık kummlarına başvuranlar arasında yapılan arastırmalar ise sağhk hizmetle- rinden memnuniyetsizliği sergi- liyor. En büyük yakınma nede- ni ise ilgisizlik. Ankete katılanlann büyük çoğunluğu sağlık hizmetlerinin dağılımı ile bağlantıü olarak yüzde 43.3 oranında devlet has- taneierine başvuranlar. ikinci sı- rada yüzde 23.4 ile SSK hasta- neleri var. % 14.3 oranıyla özel StRCVYER HİPODROMIPNDAN Yurdabak şanslı 1. AYAK: Son çıkardığı güzel yanşı ile göz dolduran Balca, ilk şansa sahiptir. 2. AYAK: Hafta içi idmanlann- da iyi görünen Felek ve Hanky Penky arasındaki mücadele, ya- nşın birincisini belirleyecektir. 3. AYAK: Gmbun müsait ol- masından yararlanacak olan Polat, bize göre kazanacak güç- tedir. Balkız, Esse ve Akçakız iyi bir yönetim ile netice alabi- Urler. 4. AYAK: Formunun zirvesin- deki Yurdabak, kazanacak güç- tedir. 5. AYAK: Bulduğu formunu muhafaza eden Panter 2 ve Golden Nugget eşit şansa sa- hipler. Jokey yamaklannın ka- tılması, sürprize neden olabilir. 6. AYAK: Son ayak da sürpri- ze müsait görünüyor. Ağır ki- losuna rağmen Bey'i başta tu- tuyoruz. TAHMtVLER 1. KOŞU: F: Mesudıyegüzeli (6), P: Osmanağa (1), PP: Sür- batur (3), S: Şahcihan (2). 2. KOŞU: F: Hocam (7), P: llk- nasip (1), PP: Cariye 1 (5), S. Mercangüzeli (8). 3. KOŞU: F: Balca (2), P: Mi- mi (1), PP: Gökben (6), S: Or- han 2 (4). 4. KOŞU: F: Felek (4), P: Hanky Penky (6), P: Affanbey (1). 5. KOŞU: F: Polat (1), P: Bal- kız (5), PP: Esse (3), S: Akça- kız (8). 6. KOŞU: F: Yurdabak (1), P: Kuşadası (6), PP: Büyükbaba (5), S: Dalhan (7). 7. KOŞU: F: Panter 2 (1), P: Golden Nugget (2), PP: Selda (11), PP: B.Hurri Cane (9), S. Murat Şah (6). 8. KOŞU: F: Bey (1), PP: Pika- ro (3), PP: Koraytay (10), S. Korhanbey (6). hastaneler ve yüzde 10 oranıyla da muayenehaneler izliyor. Özel kurumlann esnaf, polis ve aske- ri hastaneler grubu ise yüzde 8.7'de kahyor. Hastalardan en büyük yakın- ma devlet hastanelerine yönelik. Sadece yüzde 45.4'ü sunulan hizmetten memnun kalmış. Memnun kalınmayan nedenler sıralamasında ise başta ilgisizlik, sonra sıranın çokluğu, persone- lin azlığı, teşhis, tedavinin yeter- sizliği gibi sorunlar yer alıyor. Anketlere göre hastalann yüz- de 81'e varan önemli bir bölümü özel hastane ve muayenehane- lerden memnun. Ancak bu ko- nuda da Doç. Dr. Osman Hay- ran'ın 'Hekim Fonımu' dergisi- nin mart sayısında yayımlanan 'Kimin hekimisiniz?' başbklı ya- zısında meslektaşlarına yönelt- tiği bazı sorular şöyle: • Tümünüze sormak istiyonım: Bugiine kadar karşınıza 'hasta' olduğunu söyleyerek gelenlerin kaçına hastalığı olmadıgını söy- lediniz ve reçete vermediniz? Gelenlerin hepsi de gerçekten hasta mıydı? • Uzman hekimlere sormak is- tiyonım: özellikle muayeneha- nenize gelen hastalann kaçına gerçekte önemli bir hastalığı ol- madığım ya da var olan yakın- malann en azmdan sizin uzman- Iık alanınızı ilgilendirmediğini söylediniz ve yol gösterdiniz. Gelenlerin tümü gerçekten sizin uzmanlık alanınıza mı giriyor- du? • Akadentisyene sormak istiyo- rum: Bugiine kadar yaptıgınız bilimsel çalışmalardan kaçının sonuçlannı çalışmaya katılan ya da çalısmanın konusu olan in- sanlara aktardınız. onlan buldu- gunuz gerçekler konusunda bil- gilendirdiniz? Yoksa bu calışma- lar >alnızca sizim bilimselliğinizi kanıtlama amacıyla mı yapıl- ınışür? (Baştarafi l. Sayfada} askeri üslerin kullanım esasları ve ABD'nin sağlayacağı askeri ve ekonomik yardımlar günde- me geldi. Baker kendi hüküme- tinin yanı sıra bir başka ulkenin daha Türkiye'ye bir Patriot sis- temi hediye etmeye hazırlandı- ğını duyurdu. Söz konusu ülke- nin Hollanda olduğu öğrenildi. ABD Dışişleri Bakanı Baker, Ortadoğu ülkelerine ve Sovyet- ler Birliği'ne yaptığı ziyaretlerin ardından dün saat 17.10'da An- kara'ya geldi. Cumhurbaşkanı Tnrgnt Ozal'ı Bakü'den, Ba- ker'ı Moskova'dan getiren uçaklar yarım saat arayla Esen- boğa Havaalanı'na indiler. Kör- fez krizinin başlangıcından bu yana 4., savaş sonrasındaki ilk Ankara ziyaretinde daha önce yaptığı gibi Dışişleri Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile ayn ayn görüsmeyen Baker, 1.5 saat süreyle Türk ve Amerikan heyetleri arasında yapılan top- lantıya katıldı. Cumhurbaşkanı özal'ın, Ba- ker'ı Çankaya KöşkU'nde kar- şılayarak çok kısa bir "nezaket görüşmesi" yapmasından sonra başlayan toplantıya katılan Türk heyetinde özal'ın yanı sı- ra Başbakan Yıldınm Akbnlut, Milli Savunma Bakanı Mehmet Yazar, Dışişleri Bakanı Kurtce- be Alptemoçin. Dışişleri Bakan- hğı Müsteşan Büyükelçi Tugay Öıçeri, Cumhurbaşkanı'nın dıs. politika ve savunma konuların- dan sorumlu özel danışmanları Engin Giinar ve Mithat Balkan ile Cumhurbaşkanhğı Sözcüsü Kaya Toperi yer aldı. Toplantıda ele alınan 4 temel konu, daha sonra ABD Dışişleri Bakanı Baker ve Cumhurbaş- kanhğı Sözcüsü Toperi tarafın- dan, bölgesel güvenlik, silahla- rın denetimi ve imhası, Arap - Israil çatışması ve bölgesel eko- nomik işbirliği olarak açıklan- dı. Baker Ankara'dan ayrılışın- dan önce Esenboğa Havaalanı'- nda yaptığı kısa açıklamada, Cumhurbaşkanı özal ile Sov- yetler Birliği'nde edindikleri iz- lenimleri karşılaştırdıklarını ve savaş sonrasında Körfez'deki geUşmeler üzerinde görüş alısve- rişinde bulunduklannı söyledi. Baker aynca Ortadoğu başkenı- lerinde yaptığı temaslar konu- sunda Türk yetkililere bilgi ver- diğini de açıkladı. Büyükelçi Toperi ise toplantıdan sonra yaptığı yazılı acıklamasında, Baker'ın bölgesel konularda he- nüz herhangi bir somut öneri ya da planın oluşmadığım söyledi- ğini bildirdi. tkili konular Baker ve beraberindeki heyet- le Ankara'da yapılan görüşme- nin ikili boyutunu ağırlıklı ola- rak Kürt sorunu ve askeri işbir- liğinin oluşturduğu öğrenildi. Görüşmede Baker'ın Irak Kürt muhalefeti ile Ankara arasında doğrudan temasa gecilmesinden Saddarrfdan (Baftarafı 1. Sayfada) daki iddialarını ilk kez doğru- ladı. Irak lideri Saddam Hüseyin, dün TSİ 17.00'de radyo ve te- levizyonda halkına hitaben bir konuşma yaptı. Saddam Hüse- yin, konuşmasının hemen ba- şında, ülkesindeki iç kargaşaya değinerek şunları söyledi: "Komşulanmız. Irak'ın gii- neyine sabolörier göndererek burada kargaşa yaratmışlardır. Ancak birliklerimiz giineydeki Şii ayaklanmasını bastırmıştır. Necef, Kerbela gibi kentlerde kontrol yeniden sağlanmıştır." Saddam Hüseyin, ülkede gü- venliğin sağlanmasıyla birlikte çok kısa süre içinde demokratik reformlar yapılacağını ve çok partili sisteme geçileceğini be- lirtti. Irak lideri, bu konuda, "halkıma reformlar yapılacağı- na iliskin söz veriyorum" dedi. AP'nin lran haber ajansı ÎR- NA'ya dayanarak bildirdiğine göre Kürt isyancılar, birkaç gün süren çatışmalardan sonra Mu- sul'da denetimi ele geçirdiler. İRNA, Kürt kaynaklanna daya- narak verdiği haberinde, Irak'- ın kuzeyindeki Saddam yanlısı ordu birliklerinin büyük bölü- münün isyancılara katıldığını bildirdi. Bağdat'ın 320 kilometre ku- zeyindeki Musul kenti, Irak'ın petrol endüstrisinin ve ekono- misinin en önemli merkezlerin- den birini oluşturuyor. duyduğu memnuniyeti dile ge- tirdiği belirtüirken, bu temasla- nn devamı ve Washington'un da bundan böyle Kürt örgütle- riyle resmi düzeyde ilişki kura- bilmesi konusunun ele alındığı ifade edildi. Askeri işbirliği kapsamında ise Türkiye'ye yapılması planla- nan yardımlann yanı sıra güney bölgelerindeki askeri üslerin Or- tadoğu'da yeni bir istikrarsızlık tehlikesi durumunda yeniden iki hükümetin anlaşmasıyla devre- ye sokulabilmesi üzerinde du- ruldu. Baker, Esenboğa Havaalanı'- nda gazetecilerin sorulannı ya- nıtlarken, Amerikan hükümeti- nin bir Patriot füze sistemini Türkiye'ye hediye edeceğini, bir başka hükümetin de benzer bir bağışta bulunabileceğini söyle- di. Baker, hükümetinin Türki- ye'ye 200 milyon dolarlık ek as- keri yardım yapılmasını öngör- düğünü de anımsattı. Baker, bir gazetecinin "Arap ülkelerinin Türkiye'ye karşı ekonomik taahhutlerini yerine getirmeleri konusunda ABD'nin bir şe> yapıp yapmayacagı" yo- lundaki sorusuna, "Eliraizden geleni yapmak amacındayız. Bagüne kadar Türkiye'ye ol- dukca büyük miktarda yardım saglandı. Kalan bölümü de öde- necekür. Bizim ise Türk hükü- metine yaptıgımız baa taahhüt- ler, Kongre onayından gecmek zorunda olduğu için bekliyoruz" yanıtını verdi. (Baftarafı I. Sayfada) de dün sabah patlamalar oldu. Ankara'da lnterbank bomba- landı. Patlamalar, maddi hasa- ra yol açtı. lstanbul'daki patla- malann sorumluluğunu Dev-Sol Silahh Halk Birlikleri adına üst- lenen bir kişi, "Bölgeyi yeniden payiaşmak için Ortadoğu gezi- sine çıkan ABD Dışişleri Baka- nı Baker'ı karşıladık" dedi. Iz- mir ve Adana'daki patlamalann sorumluluğunu da Dev-Sol üst- lendi. Taksim, Beşiktaş, Gayrettepe, Etiler, Esentepe ve Beyoğlu semtlerinde ardı ardına meyda- na gelen dünkü patlamalar, İs- tanbullulan sabahın erken saat- lerinde korkuyla uyandırdı. 07.30 sıralannda Gayrettepe Yıl- dız Posta Caddesi'ndeki Bank of Boston'da meydana gelen patlama binanın camlannın kı- nlmasına yol açtı. Aynı saatler- de Gümüşsuyu tnönü Caddesi'- ndeki Sky Courier International ile INT-BSS adlı Amerikan fir- malannın bürolannda benzer patlamalar maddi hasara yol aç- tı. Istiklal Caddesi'nrle Ameri- kan Neşriyat Merkezi'nin bulun- duğu Suriye Pasajı'nda boş bir işyerine, Etiler'de Pepsi Cola fir- masının idare merkezi olarak ki- ralanmış binaya ve Barbaros Bulvarı'nda Akbank'a bitişik bulunan Sabancı fîrmasıyla or- tak Cigna-SA sigorta şirketine konulan bombalar da ardı ardı- na patladı. tstanbul'daki son patlama da kısa bir süre sonra BAŞKENTTEN AHMET TA> (Baftarafı 1. Sayfada) kıyagı üç saatlik görüşmeler so- nunda Amerikan tarafı yaptı ve bir adet Patriot füze sistemini Türkiye'ye armagan etti. Bu armagan, koyduğumuz bi- re karşılık alacağımız yirminin ilk taksidi mi yoksa tamamı mı bonu öaümüzdeki hafta görece- giz. Bilindigi gibi haftaya bugün Özal, "Amerikan sisteminin garsoniyeri" diye bilinen Carap David'de Başkan Bush ile bulu- $acak. Bu buluşmada insallah başka sürpriz armaganlar çıkacaktır. Ancak bu tür armaganlann Türkiye'nin milyarlarla ifade edilen kayıplannı nasıl bir "konvertibUile" ile karşılayaca- gı merak koausu. Damperii bir çöp kamyonunu andıran bir adet Patriot'la biUn- digi kadanyla ne patlamayan ru- rizm patlamakta ne de faizleri bile ödenmeyen dış borçlar ödenmekte. Patriotlar kendiliğinden pat- hunadığı zamanlar, atılacak fü- zeleri vurmaya yanyor. ABD'nin, izlediği "Yurtta sulh cihanda Bush" politikası nedcniyk Türkiye'yi dün bir Patriot'la ödüllendireceğini açıklaması çok anlamlıdır. Bi- Hndiği gibi Patriot "vatansever" demektir. Baker'ın bir ihtiyaç molasını andıran dünkü 3 saat 10 daki- kalık ziyaretinde taraflar (Özal ve Baker) birbirlerine önce Sov- yet gözJemlerini akUrdüar ama asıl konuşan Baker oldu. Özal, Gorbaçov ve Yeltsin'e verdigi bem özel kalkmma kon- feranslanndan hem de 6 günde 4 ayn cumhuriyet gezmiş ol- maktan çok yorgundu. Sayın Özal çok az konuştu. Baker ise uzun uzun yeni Orta- doğu düzeni ile ilgili genet bll- giler verdi. Masaya oturan yetkililere ya- kın kaynaklardan aldığımız bil- gilere göre şu noktalar üzerinde duruldu: — Amerika bölgede kara kuvveti bırakmak istemiyor. Ama Suudi Arabistan, ülkesin- de belti miktarda ABD kara bir- liği konuşlandınlmasında ısrar ediyor. Bu, ABD için beklenme- dik bir istekmiş. — Amerika yalnızca deniz ve hava kuvvetierini Körfez çevre- sine konuşlandırmak istiyor. — Türkiye'de özel askeri teç- hizat ve silah konuşlandırma ko- nusu herhalde Özal'ın yorgun- lugu nedeniyle gündeme gelme- di. Konunun önemi nedeniyle Camp David'de ele alınması bekleniyor. — Saddam'ın eli kolu Kürller nedeniyle iyice baglanmış du- rumda. Irak'ın ikinci bir Lüb- nan olmasına mutlaka engei ol- mak gerekiyor. — Ortadogu'daki güvenlik düzealemeleri Arap ağırlıklı olacak. — LsnuTde Filistin soruounun mutlaka bir çozüme ulaşbrüma- sı gerekiyor. — İki Iraklı Kürt liderin TUrkiye'ye gelişleri, Kuzey Irak- taki durum konuşulurken söz konusu edildi. Kürt liderlcrle VV'ashington'da da temas sürdü- rülmesi ele aiındu — Savaşta dognıdan zarar gören iükelere yardım komitesi- nin Türkiye'ye ayırdıgı 4.2 mil- yar dolardan geriye kalan 23 milv^nn da ödenmesi istendi. — Kongre'ye önerilen 200 milyon dotann kesintisiz Türki- ye'ye verilmcsi dileginin altı çizildi. Çankaya'da kurulan lacivert örtülü masada biraz vakit dar- hgından biraz da masa çevresi- nin "kalabalık" olmasından ye- ni tesis açma ve Kıbns gibi has- sas konulara girilip "iş bitirici" lik sergilenemedi. Bunun için dost dosta, başba- şa olmak ve Camp David'de kamp kurmak gerekiyor... Esentepe'deki Genoto binasmda meydana geldi. Patlamalar maddi hasara neden oldu. Adana'da iki patlama Adana'da dün sabah saatle- rinde, önce Türk-Amerikan Kül- tür Derneği, ardından Amerikan Lıfe sigorta şirketi binalannda meydana gelen patlamalar hasa- ra yol açtı. Patlamalann sorum- luluğunu Dev-Sol üstlendi. Ankara'da Ankara'da da Atatürk Bulvan üzerindeki lnterbank binasmda dün sabah saat 07.30 sıralann- da patlayan bomba hasara ne- den oldu. Olaya el koyan siyasi polis, Interbank'ın dış kısmına konan saatli bombanın patla- maya neden olduğunu açıkladı. tzmir'de bir ölii tzmir'de de dün akşam saat- lerinde iki ayn patlama oldu. 1476. sokaktaki Amerikan araç bakım merkezi önünde saat 19.40'ta meydana gelen ilk pat- lama, binanın camlannın kınl- masına yol açtı. Birkaç dakika sonra bu kez Kordon'da Gene- ral Motors ile Ankara Sigorta binalarının önünde ikinci patla- ma oldu. Buradaki patlamada, kimliği belirlenemeyen bir kişi yasamını yitirdi. Bir kişinin de olay yerinden yaralı olarak uzaklaştığı ifade edildi. Polis yetkilileri, ikinci patlamada ölen kişinin büyük bir olasılıkla bpmbayı taşıyan kişi olduğunu, bombayı yerleştirirken patlama- nın gerçekleşmiş olabileceğini söylediler. Saat 20.50'de gazetemizi tele- fonla arayarak patlamalann so- rumluluğunu Dev-Sol lzmir Devrimci Sjlahlı Birlikleri adına üstlenen bir kişi, Baker'ın Türki- ye'ye gelişini protesto için eylem- İeri gerçekleştirdiklerini söyledi. tzmir'de terör tzmir Balhkuyy'da bir kahve- hane kimliği belirsiz silahh ki- şilerce tarandı. Bir bekçinin şe- hit olduğu olayda bir yurttaş da yaşammı yitirdi. Saat 22.30 sı- ralannda 5276. sokaktaki bir kahvehaneye gelen silahlı kişiler, içerde bulunanlann üzerine oto- matik silahlarla ateş actılar. Ateş sonucu kahvehanede bulu- nan gece bekçileri tsmail Akça- bardak ve Necdet Yalçın üe Be- kir Erkılıç adlı kişi yaralandı. SSK Tepecik Hastanesi'ne kal- dınlan yaralı bekçi Necdet Yal- çın ile Bekir Erkılıç hastanede öldüler. Saldırganların olaydan sonra kaçarak izlerini kaybettir- dikleri kaydedildi. OLAYLAR1N ARDENDAKI GERCEK(Baftarafı 1. Sayfada) kümet ise dış politikada en 'ha- yati temaslar'dan bile habersiz- dir. Bugün içine düşüleni unaya- sal boşluk'ta dış politikayı tek başına yüriiten sorumsuz Cum- hurbaşkanı, iki dudağının ara- sından çıkan sözlerin hem hükû- met hem Meclis tarafından ön- ceden kabul edildiği varsayımıy- la davranmaktadır. * Türkiye üzerinde "mali, siya- si ve askeri' ağırlığı bulunan dış çevrelerin bu durumdan yarar- lanmak istemeleri doğaldır. En başta Washington, ANAP iktidanmn içeride zayıfladığını, hükümetin de yetkilerini özal'a devrettiğini elbette göriiyor. Cumhurbaşkanımız ANAP ik- tidanmn devamı için dış destek arayışı içindedir. Ortadoğu'da Türkiye'den önemli beklentileri bulunan Washington, hesabını elbette ya- pacaktır. Bu durumda ortaya önemli bir soru çıkıyor. Bu ay içinde Amerika'ya giderek Baş- kan Bush ile buluşacak olan Sa- yın özal, Türkiye'nin çıkarları- nı mı, yoksa ANAP iktidanmn dış desteklerini mi hesaplayarak görüşmeler yapacaktır? ikinci soru da önemlidin Cumhurbaşkanı'nm bugünkü iktidar konuşlanmasında Mec- lis'in ve hükümetin bir ağırlığı kalmadığma göre Başkan Bush yalnız başına karar verebilecek durumda saydığı özal'dan iste- diklerini alıp cebine koymak için bütün ağırlığıyla abanarak işi bitirmek istemeyecek midir? Türkiye, dış politika sorunla- rıyla kuşatılmıştır. Irak'takiye- ni oluşum, Ortadogu'daki deği- şim, Kıbns ve Ege sonınlan, 50 milyar dolar dış borçla köşeye sıkışmış bir Türkiye'yi zorla- maktadır. özal'ın Çankaya'da iktidarını sürdürmesinde dif desteğin önemi büyük orana ulaşmıştır. İçeride böylesine za- yıf konumdaki bir özal'ın dene- timsiz dış gezisi, Türkiye için tehlikeli bir içerik taştmıyor rmû * Anayasalar süs olsun diye ya- zılıp onaylanmazlar. Uygarlık tarihinde anayasalann ortaya çıkması uzun deneyimlerin so- nucundadır. Bir ülke dış politi- kasını kişiselliğe teslim ederse, işin nereye varacağmı kimse bi- lemez Özal'ın Sovyetler gezisin- de daha az olan sakıncalar, Amerika gezisinde bütünüyle gündemdedir. -k-k-k Fümlerimi çok sevmem (Baftarafı 18. Sayfada) pik Brecht'çi bir tavır da iceri- yoriardı? SAURA — Evet, eleştirmen- ler öyle dediler. Ama bu tür bir deneyim, örneğin Calderoa'un temelde dinsel oyunlannda da vardır. lşte Tann gelir, herkese bir rol verir. Zengine sen yok- sulu oynayacaksın der, erdemli genç kıza fahişeyi oynayacaksın der, vs. Tabii ki hepsi de itiraz eder filan... Brecht'den çok da- ha öncedir bu... — Bu filmlerden söz ederken, Laura del Sol ve Christina Ho- yos denen iki olağanüstü yara- tıgı düşünmemek de olanak- sız... SAURA — Evet. Laura del Sol, benim keşfimdir. Carmen rolü için düzinelerle genç kızı denedik. Tuhaftır, Laura ilk karşımıza gelen kızdı. Çok be- ğenmiştim, ama acaba daha iyi- si çıkar mı diye devam ettim. Ama cıkmadı. Biz de ona geri döndük. Ve bir yıldız doğdu. — Bn olağanüstü yaratıklar- dan sö/ ederken, tam 9 filmde rol verdiğiniz Geraldine Chap- lin için ne diyorsunuz? Sinema- nıza nasıl bir katkısı oldu? SAURA — Çok büyük kat- kısı oldu. Biliyorsunuz, uzun süre evli kaldık. Çok zeki ve ye- tenekliydi. Ben hep tipik Akde- nizli kadınlar tanımıştım. O ise tipik Anglo-Sakson'du, bam- başka bir kültürden geliyordu. Bana çok şey öğretti. Senaryo- lara da katılır, kişiliği üzerine fı- kir verirdi. Ve benimle hep tspanyol kadınlannı oynadı. — Oyuncularla nasıl bir rsbir- Ugine gidersiniz? SAURA — Çok sıkı. Kişilik- lerini onlarla birlikte oluşturur, senaryo üzerinde çalışınm. Bu- nun bir yolu da fîlmi öykünün akışını izleyerek çekmektir. Böylece film ilerledikçe gereken değişiklikler yapüabilir. — "Eldorado" adlı, tspan- yollann Güney Amerika'dald keşifleri üzerine çok iddialı fil- miniz oMukça kötü karşılandı? SAURA — Ne yazık ki. Oy- sa sevdiğim bir film. Aslında fUmlerimi çok sevmem, yeniden de görmem. Onlar benim haya- tımın belli bir döneminin parça- sıdırlar. Onlara geri dönmek is- temem. "Ddorado" ise, beni çok ilgilendiren ve kafamda yıl- lar boyu tasarladığım bir pro- jeydi. Güney Amerika orman- lannda krala, kiliseye, her şeye karşı çıkıp başına buyruk bir ey- leme girişen tarihin ilk anarşist- lerinden birinin öyküsü. Ama bu film nedense başan kazan- madı. Bu belki biraz da başta sözünü ettiğimiz bir şeyle, eleş- tirmenlerin ve de seyircinin bir sinemaayı sınıflayıp, tanımla- yıp ondan hep beÜi şeyler bek- İemesiyle açıklanabilecek bir olay... — Sinemanm Bunuel'k kı- yaslıyanlar var? SAURA — Evet, bu benim kurtulamadığım, ama onurlan- dığım bir etiket. Bir zamanlar "Peppermint Frappe" adlı bir film yapmıştım. Geraldine Chaplin'le ilk nimimdi. Vene- dik festivaline katıldı. Orada Bunuel'in de bir fîlmi vardı. Ve bir festival yetkilisi "Bir Bunu- el'imiz var, bir tane daha nere- den çıktı" demez mi? — Aenaınıa ougün bangi ko- numda hissediyorsunnz? SAURA — Çok rahat bir ko- numda. Özellikle Franko'nun ölümünden sonra. Onun döne- minde herkes gibi ben de sayı- sız estetik, politık ödün verdim. Artık bu dönem bitti. lspanya'- da bugün artık hiçbir biçimde sansür yok. Bu bir sanatçı için gerçek bir mutluluk. — Amerikan sinemasının egenenliği karşısında tspanyol, giderek olusal stnemalann şan- sı nedir? SAURA — Ben bu konuda çok umutsuz değilim. Seyirci ar- tık çok çeşitleniyor, sayısız ka- tegoriler, dolayısıyla çok deği- şik beklentiler oluşuyor. Belki çok büyük kalabalıklan bir si- nemada toplamak olanaksız. Ama sinema artık televizyon, video, özel arşivler vb. biçimler- de eylerin içine dek gidiyor. ör- neğin ben kendi evimde çok konforlu koşullarda film izle- meyi çok seviyonım. Aslında birçoklan kızacak, biliyonım, ama yaüıız film izlemeye de ba- ydıyorum. Daha iyi konsantre oluyorum. Bu açıdan, Ameri- kan sinemasının kitle filmleri yanında, kişisel ve ulusal sine- malann da varhklannı koruya- cağı kanısındayım. Yeni bir tek- nolojik dönem başhyor. Ve için- de her türlü çeşitliliğe yer var. — İstanbui'da, fesıivalde ol- maktan mutlu musunnz? ŞAURA — Çok... Îstanbul biz tspanyollar için hep bir düş- ler, gizemler kentidir. Ve kente ayak basar basmaz, bu gizemî hissettim. Buraya dostum Vec- di Sayar sayesinde geldim. Yıl- lardır dünyamn her yanındaki festivallerde karşılaşıyoruz. Ben hep geleceğime söz veriyorum,' hep bir aksilik oluyor. Bu sefer gelebildim. Ne yazık ki çok az kahyorum. Amacım ilk fırsatta gelip tüm ülkenizigezmek... Ve görebildiğim "Sürö", "Yd" gi- bi filmlerde biz lspanyollara çok benzer özellikler içerdiğini san- dığım halkınızı da yakından ta- nımak...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear