18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 24 ŞUBAT 1991 Atina'dan Karnavalda savaşBu yıl karnaval şölenlerinin merkezi Patras kentinde, ilginç bir uygulamaya gidildi. Patraslılar, karnavallarında 'Körfez savaşı' motiflerine ağırlık vererek ilgi toplamaya çahştılar. Bunda da Patraslılar, bayağı başanlı oldular. STELYO BERBERAKİS ATtNA — Yunanistan'da her yıl kutlanan ünlu karnaval yortulan ve bunu izleyen şenlik- ler, Körfez savaşına karşın bu yıl da aynı coşku içinde gerçek- leşti. Ne var ki karnaval şölen- lerinin merkezi Patraskentiyle "çekişen" başkent Atina'dakı şenlikler bu yıl sınırbydı. Bun- da doğal olarak Körfez savaşı- nın belirgin etkinlikleri vardı. Ancak Patras kenti, geçen haf- ta sona eren karnaval şölenle- rinde "Körfez savaşı" motifle- rine ağırlık vererek değışik bir uygulamayı yeğledi. Orneğin karnaval "geçiti"nin başını çe- ken bir dev kukladan oluşan baş karnaval ya da diğer bir deyişle baş maskara, bu yıl dev bir gaz maskesi takıyordu suratuıa... Baş maskarayı izleyen diğer maskaralar ise Patras caddele- rinde muzik eşliğinde dans edi- Londra'dan Thatcher'ın ahıtngiltere'de, piyasadaki durgunluk, artan işsizlik, dağılmayan bir sis gibi çöktü. Sis içinde sesler duyuluyor, ama kimin ne dediği belirsiz. Durgunluk her yerde kendini hissettiriyor. EDtP EMtL ÖYMEN LONDRA — Thatcher'ın ahı tuttu. Piyasadaki durgunluk, artan işsizlik, dağılmayan bir sis gıbi çöktu. Sis içinde sesler du- yuluyor ama kimin ne dediği belli değil. Geçen yuzyüdan kalma ağır başh binalar arasında gelecek yuzyüa ait bir rafineri gibi pınl- dayan "Lloyds"un oralar... "Clty"nin yakışıklı gençleri ile güzel kadınlannın öğle vakıtle- ri "hafif bir salata" ile maden suyu "aldıklan" kücuk Fransız lokantası "Coales" şımdi pızza- cı oldu. "Coates", parayı nere- de nasıl harcayacagını bileme- yen Thatcher kuşağının emnn- . deydi. Piyasadaki durgunluktan en az etkUenmesi gereken yerler- , den biriydı belki de. Hepsi ta- nınmış modacılann imzalarını taşıyan kılıklar, takı ve kokular, her masadaydı. Kendinden emin, sağlıklı genç erkekler "Armani"leri içinde, bakımlı ve her biri model kadar alımlı, ama panter kadar parçalamaya hazır daha da sık genç kadınlar, şim- di yerlerini, yine yakışıklı ve gü- zel, ama daha fani ve daha sa- de gençlere bıraktı. "Coates" sûadi 5 dakikada pızza yapıyor. Oyle yayüarak oturamıyor kim- se. Yemekler öyle 1,5-2 saat de sürmüyor. Şip şak. Ayakta ya da yan-oturur acele ile atıştınp çıkmaca. Fransız mutfağın- dan, makine hamuru pizzaya düşen "seçkin" lokanta, piya- sadaki durgunluğun bir simge- si. Yaprak kıpırdamıyor. Kıpır- dayan yaprak da düşmek için. Thatcher'ın ahı tuttu. Kendi gi- dince, onunla özdeş devmım de canlılık da. Durgunluk sis gıbi bastı. Siste bazı sesler duyulu- yor ama kimin ne dediği belli değil. Dukkânlar, mağazalar kapa- nıyor. Işyerleri her gun kapının önüne duzinelerle adam koyu- yor. Oysa iki yıl önce bu sıra- lar, ulke tarihinde en çok şam- panya satılan yerdi. Şenlik hep surecek sanılıyordu. Şimdi ise ka- yıtlı işsız sayısı neredeyse 2 mil- yon. Bir de "İş ve lşçi Bulma Kuruma"na başvurmayıp kay- dolmayanlar var. Bunlar orta ya da ust duzey yöneticiler. Gurur- larına yedıremiyorlar dunımu. Gidip yazılmıyorlar onun için. Durgunluk, ekonominin her ko- vuğuna girdi. On yıldır ilk kez bu kadar ciddi. Artık Avam Ka- marası'na bile uğramayan Thatcher saha kenannda. Oyu- na tekrar giremeyecek. Cezalı çünku. Ama saha kenanndan oyuna kanşmadan da edemiyor. yor, Yunanistan'ın her bir ya- nından gelen seyircilere çikola- ta ve neşe dağıtıyordu. Karnavalın son günu geçen hafta sonunda kutlandı. Geçi- minin büyük bir bölümünu her yıl duzenlenen bu karnaval şen- liklerinden sağlayan Patras ken- ti, Körfez savaşıyla karnaval senliklerini bu yöntemle "ev- lendirmeyi" yeğledi. Başlangıç- ta, karnaval yortularının bu yıl için "ipüü" edilmesini isteyen- ler azmlıkta kahnca, şenliklere "savaş" rengi verildi ve gele- neksel şölenler tiım haşmetiyle bu yıl da kutlanmış oldu. Atina'da ise hava bambaş- kaydı. Atinalılar bu yılki karna- val senliklerini Patras'tan canlı yayın yapan TV kanallanndan izledıler. Aynca Zappion Sara- yı'nın geniş avlusunda Atina Belediyesi'nin kuçük çocuklar için duzenlediği eğlencelere ağır- lık verildi. Bu arada evlerde ge- leneksel Bal maskeler duzenle- niyordu. Herkes istediği "kıyafeti" giyip yûzüne de bir maske geçirerek parti verilen e%- lere dalıyor, "kimligini" son ana kadar koruyor ve ev sahi- biyle diğer davetlileri meraktan catlatıyordu. Bal maske duzen- lenen hemen her evde eğlence- ler sabaha kadar sürüyor. özel- likle karnavalın son haftasına denk duşen perşembe günleri, şenlikler doruğa ulaşıyor. Türk- çede "Sidikli perşembe" anla- mına gelen "cinko perapti" gü- nünde genel olarak et yeniyor. Yalnız Yunancada "çinko"ke- limesinin iki anlamı var. Birı "sidikli"; dığeri ocakta pişirilen etin yaydığı koku. Karnaval yontularının, özünde "çıl- gınlık" duygularına hitap etti- ği için "çinko" kelimesi, et ko- kusundan çok "sıdik" anlamı- na çekiliyor. Patras kentinde duzenlenen karnaval yontuları suresinde ve özellikle "sidikli perşembe" gu- nunûn ayrı bir özelliği daha var. "Domino" adı verilen bu özel gecede kadınlar, her bir tarafı- nı kapatarak duzenlenen parti- ye gelıyor. Erkeklerin bu parti- ye "eşsiz" gelmesi şart. Yuzü gözü örtülü kadınlar, beğendik- leri erkeklere yaklaşarak o ge- ceyi "birlikte" geçırmeyi önere- biliyor. Erkeklerin ise bu öne- riyi kabul etmesi şart. Sonrası mı? "Ne çıkarsa bahüna..." Kadın 18'den 80 yaşına kadar olabilir. Bu nedenle özellikle genç erkekler, "domiao" gece- sine biraz ihtiyatlı davranarak gitmeyi yeğliyor. Biraz tehlike- li olmasına karşın her bir erkek bu partiye gitmekle şansını de- nemek zorunda... Roma'dan Yönetmene kadın dayağı İtalya'nın tanınmış yönetmeni Tinto Brass, bir açıkoturumda gerekenleri konu alan son filmi "Paprika" hakkında yöneltilen eleştirileri yanıtlarken feministlerin saldırısına uğradı. Brass konuşmasında, genelev kadınlarınm yaptıklan işten zevk aldıklarını söylüyordu. BRASS — 'Orospuluk, işçilikten daha az vabancılaştıncıdır.' NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — italya'nın tanın- mış yönetmenlerinden Tinto Brass hafta içinde feministler- den dayak yedi. Napoli'de "Porno Kultıirii" adlı bir açı- koturuma katılan yönetmen Brass, olay yaratan son fihni "Paprika" hakkında yöneltilen eleştırilere cevap verirken femi- nistlerin saldınsına uğradı. Kız- gın kadınlar "Bnss'a ölum" di- ye bağırarak yönetmene saldır- dılar. Öfkeli kadın haklan savu- nucularının ellerınden zor kur- tanlan Brass, açıkotunıma de- vam edemedi. Genelevleri konu alan filmi "Paprika"yı sürekli bir "uyan" halınde çektiğini söyleyen Brass'a çok kızan feministler; yönetmenin Napoli'de konuşa- cağını öğrenir öğrenmez gnıplar halinde Roma'dan hareket etti- ler. Oturumun yapıldığı konfe- New York'tan 'Hazreti Musa' savaşı anlattıCNN televizyonunda geçen hafta ilginç bir söyleşi yayımlandı. 'On Emir' filminde Hazreti Musa'yı canlandıran Charlton Heston ile radikal gazeteci Christopher Hitchens Körfez'i tartıştılar. ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK — Savaş seyir- cileri son bir aydır seyrettiklerı "inanümaz" görüntulerden son- ra CNN'in yeni surprızınden fazla etkılenmediler. Körfez sa- vaşı konusunda hemen herkesin fikri alınmış, her akla gelebile- cek uzmana danısılmıştı. Hazre- ti Musa da Ortadoğu uzmanı sa- yılabilirdı. "On Emir"in Sina dağlarındaki kahramanını her- kes ustelik 70 mm ekranda sey- retmiştı. Esas şaşırtıcı olan Haz- reti Musa'ya birtakım coğrafya soruları soran radikal gaze- teciydi. CNN'in geçen hafta yayınla- n arasında yeralan bir röportaj- da "On Emir" de Hazreti Mu- sa'yı canlandıran Charlton Hes- ton ile ABD'de radikalliği ve sol eğilimiyle tanınan Christopher Hitchens adlı gazeteci, Körfez krizini tartıştılar. Heston ile Hitchens'ı karşı karşıya getir- mek kimin fıkriydi hâlâ anlaşı- lamadı. Heston'dan Körfez kri- zini değerlendirmesi istenince, Sina dağındaki bariton sesiyle Amerikan içsavaşı sırasında Ab- raham Lincoln'ın sözlerini hatır- lattı: "Dogrunun kuvvetiyle, tanndan aldıgımız destekle baş- ladığımız işi bitirelim." Heston- ın bu sozlerinden sonra tartışma şöyle gelışti: Hitchens — Hazreti Musa iie Ortadoğu uzerinde tartışmak öyle her gün insanın başına ge- len durumlardan değil. Sayın Heston size bir soru sorayım. Kuveyt'ten başlayarak sağa doğ- ru Irak'ın sınır komşulannı sı- ralayabihr misiniz? Heston — Evet, tabii sırala- nm, Kuveyt, Bahreyn, Türkıye, Rusya, tran. Hitchens — (Şaşırmış görü- nerek) Kısacası Irak'ın nerede ol- duğunu bilmiyoruz değil mi? Kanımca, bombalanmasına ta- raftar olduğunuz bir ulkenin en azından yerını bümek için ku- çük bir çaba harcamanız gere- kir, Bahreyn bir adadır, dolayı- sıyla Irak ile ortak sının yoktur, aynca Rusya'nın da ortak bir sı- nın yok. Buna karşın Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan Irak 1 ın komşusudur. Benim anlaya- madjğım şey rahatça ınsanlann öldürulduğü bir sırada, sizin gı- bi Reagancılara hâlâ niye Kör- fez konusunda fikir danışıldığı. Heston — Sayın Hitchens bu terbiyesizliğinizle televizyonun reklamlardan sakındığı kıymetli zamanun boşa harcamış olmak- tan öteye gıtmiyorsunuz. Şimdi- ye dek bahsettıkleriniz arasında konumuzla ilgili hiçbir şeye de- ğinemedınız. Kalkmış lise coğ- rafya dersi ile lıseli bir çocuk gi- bi bu savaşın amacı uzerinde ko- nuşuyorsunuz. Hitchens — Ahhaa, şimdi de sıra Iran'da demek. Heston — Irak demek ıstedım tabiı, Irak ile lran arasındakı farkı bilmediğimi mi sanı- yorsun. Hitchens — Bilmediğini bili- yorum ben. Heston — Radikal göruş ge- nellikle kafadan değil, işkembe- den gelir, Santayana'ya göre: "Tarihi hatırla>amayanlar onu tekrarlamaya mahkûmdur" kor- karım sayın Hitchensbu katego- riye giriyojc.- . Hitcaea*— Senin ve senin gı- bilerin tarihi 'sonuna yaklaş- mıştır rans salonunun girişini işgal al- tına alan kararlı kadınlar, ger- çek bir taarruz stratejisi ile yö- netmenin konuştuğu salona be- şer beser girdiler. Bir grup izle- yıciye "Lıitfen bize Brass'ı gös- terir misiniz" diye soran kadın- lar; ıslıklar ve alkışlar arasında sahneye çıkarak açıkoturumu bir buçuk saat işgal ettiler. "Sonra konuşursnn. Şimdi sus ve bizi dinle" diye Tinto Brass'- ın üzerine yüruyen femimstler: "Sana gösterecegiz rejisor boz- ması. Sinema di\e yapügıa o bayağüıklarda bizi kuUanaınaz- sın. Orgazm derken sen neden bahsediyorsun" diye hakaretle- rini surdurduler. lsyanı başlatan feministler, izleyiciler arasında şaşkınlık yaratan saldırıyı "Te- cavüz ve ırza geçmek gibi du- nımlann hiçbir şekilde meşru gösterilmesine tahammül edemeyeceklerini" söyleyerek açıkladılar. Erotik filmleriyle tanınan 57 yaşındaki Brass, konuşmasına "Benim için hiçbir kadın oros- pu de&ildir" diyerek başlamış- tı "Vucudunu satan bir genelev kadınıyla, koluyla yaptıgı eme- gi saun bir FIAT işçisi arasın- da ne fark var ki" diyerek ge- nelev kadınlarınm ve genelevle- rin sözcusüne dönüşen Brass, "Hiç şupbe yok ki daha eğlen- celi, daha he>ecanlı, daha ma- ceraperest olan orospuluk işci- likten daha az yabancüaştıncı- dır" gibi görüşler ileri suruyor- du. "Evet belki" diyordu Brass, "Genelevlerin de karanlık yön- leri >ardı. Belki istismar edilen kadınlar vardı bu yerterde. Ama bu salonlar blz erkeklere can ve- ren, ilginç toplanma >erleri>di. Venedik'te örnegin SO'lerde 30 sinema varsa; 30 da genelev var- dı. Ben buralarda yalnız güler- yüzlu kadınlar hatırlıyonim. Genelevler bep karanlık sefil yerler olarak tanımlanır. Oysa bu dogrn degfl. Bu işten zevk al- mayan kadın orada calışmaz" gibi "maço" dünyasıyla özdeş- leştirilen bazı kalıplaşmış fikir- ler ileri suren Brass; sıradan bir fihn olarak geçiştirilecek "Pap- rika" uzerinde canlı bir polemik yarattı. ileri teknolojıyle üretılmış en ekonomik seçenekler sunan Olivet butün iirün serilerinde 1990 fiyatlarını koruyor. Şimdi işyerlerini livetti ile donatmanın tam zamanıdır! livelll
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear